27 Mart 2024 Çarşamba

HOŞ GELDİN YAVRUCUĞUM, MUHAMMED TÂ-HÂ ERDOĞAN 28.03 MART 2024-Çarşamba-17:20 --- --- رَبِّ ٱجْعَلْن۪ى مُق۪يمَ ٱلصَّلوٰةِ وَمِن ذُرِّيَّت۪ى ۚ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَآءِ Hicri: 17 Ramazân 1445


HOŞ GELDİN YAVRUCUĞUM, MUHAMMED TÂ-HÂ ERDOĞAN 28.03 MART 2024-Çarşamba-17:20 --- رَبِّ ٱجْعَلْن۪ى مُق۪يمَ ٱلصَّلوٰةِ وَمِن ذُرِّيَّت۪ى ۚ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَآءِ

Hicri: 17 Ramazân 1445


 

الحمد لله وكفى،

والصلاة و السلام على النبي المصطفى،

وعلى آله وصحبه الكرام الشرفا...

أعوذ بالله من الشيطان الرجيم.  بسم الله الرحمن الرحيم.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ى مَخْلُوقُهُ فَوْقَ الْعُمٰى. أَلْقَادِرِ الْفَرْدِ الَّذ۪ى مَصْنُوعُهُ تَحْتَ الثَّرٰى. أَللّٰهُمَّ اَنْتَ رَبّ۪ى حَىٌّ لَطي۪فٌ قَادِرٌ فَرْدٌ عَطُوفٌ نَاصِرٌ. سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ عَلي۪مُ الْحَكي۪مُ. سُبْحَانَكَ لَا فَهْمَ لَنَا اِلاَّ مَا فَهَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْجَوَّادُ الْكَري۪مُ. رَبِّ اشْرَحْ ل۪ى صَدْر۪ى. وَيَسِّرْ ل۪ى اَمْر۪ى. وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَان۪ى. يَفْقَهُوا قَوْل۪ى. وَاُفَوِّضُ اَمْر۪ى اِلَى اللّٰهْ. اِنَّ اللّٰهَ بَصي۪رٌ بِالْعِبَادِ. أَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ى هَدٰينَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِىَ لَوْ لَٓااَنْ هَدٰينَا اللّٰهُ لَقَدْ جَآءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ.

صَـلُّــوا عَـلٰـــى رَسُــولِـنَـا مُـــحَـمَّدٍ.

(أللهم صل على سيدنا ونبينا محمد وعلى آل سيدنا محمد)

صَـلُّــوا عَـلٰـــى شَف۪يعِ ذُنُوبِـنَــا مُـــحَـمَّدٍ.

(أللهم صل على سيدنا ونبينا محمد وعلى آل سيدنا محمد)

صَـلُّــوا عَـلٰـــى طَب۪يبِ قُلُوبِنَا مُـــحَـمَّدٍ.

(أللهم صل على سيدنا ونبينا محمد وعلى آل سيدنا محمد)

Hamd övgü yukarıların yukarısını ve yerin altını yaratan kâdir güç yetiren ve ferd tek olan (Yûce) Allâh (c.c.) hazretlerine mahsûstur.

 

Ey Allâh’ım! Sen benim rabbimsin. Hay (diri) Latîf (kullarına yumuşaklıkla muamele eden) Kâdir (güç yetiren) Ferd (tek) Atûf (şefkât ve merhamet eden) ve Nâsır (yardım edici) sin.

 

Yâ Rabbî seni tesbîh ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir şey bilemeyiz. Muhakkak ki sen Alîm (bilici) ve Hakîm (hüküm verici) sin.

 

Yâ Rabbî seni tesbîh ederiz. Senin bize anlattığından başka hiçbir anlayış yoktur. Muhakkak ki sen Cevvâd (çok iyilik yapan) ve Kerîm (çok cömert) sin.

 

Ey rabbim göğsümü aç işimi kolaylaştır. Dilimin bağını çöz, sözümü anlaşılır kıl. İşimi Allâh-ü Teâlâ’ya ısmarladım. Muhakkak ki O kullarını görücüdür.

 

Hamd övgü bizi bu doğru yola ileten Allâh-ü Teâlâ’ya mahsûstur. Allâh (c.c.) bizi doğru yola iletmeseydi biz kendimizi doğru yola iletemezdik. Muhakkâk ki Rabbinin Rasûlleri hakkı getirmişlerdir.

 

Rasûlümüz Muhammed (s.a.v.)’e salât edin…

(Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed’in ve alâ âli seyyidinâ Muhammed.)

 

Günâhlarımızın şefaatçisi Muhammed (s.a.v.)’e salât edin…

(Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed’in ve alâ âli seyyidinâ Muhammed.)

 

Günâhlarımızın şefaatçisi Muhammed (s.a.v.)’e salât edin…

(Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed’in ve alâ âli seyyidinâ Muhammed.)

 

Ey Allâh’ım! Efendimiz Muhammed (s.a.v.)’e ve

âl-ine salât eyle.

﴿ وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَامًا 

 [سورة الفرقان:٢٥/٧٤]

“Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allâh’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir.”[1]

﴿ رَبِّ ٱجْعَلْن۪ى مُق۪يمَ ٱلصَّلوٰةِ وَمِن ذُرِّيَّت۪ى ۚ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَآءِ

[سورة إبراهيم:١٤/٤٠]

“Rabbim! Beni namaza devâm eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duâmı kabûl eyle.” (İbrahim Sûresi 40)

﴿ وَاللّٰهُ اَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ لَاتَعْلَمُونَ شَيْئًاۙ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْئِدَةَۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 

[سورة النحل:١٦/٧٨]

“Allâh, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.”[2]

﴿ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ى وَهَبَ ل۪ى ... اِنَّ رَبّ۪ى لَسَم۪يعُ الدُّعَآءِ 

[سورة إبراهيم:١٤/٣٩]

“Bana bu evlâdı ihsân eden Allâh’a hamd eder,

-minnet ve şükranlarımı takdîm ederim-. Şüphesiz ki benim Rabbim duâları en iyi işitendir.”[3]

 

ALLÂH-Ü TE’ÂLÂ-NIN SELÂMI, RAHMETİ, BEREKETİ, MAĞFİRETİ AF VE ÂFİYETİ HEPİMİZİN ÜZERİNE OLSUN! ÖNCELİKLE BÜTÜN ÂİLE FERTLERİMİN GÖZÜ AYDIN OLSUN...

 

HOŞ GELDİN YAVRUCUĞUM,

 

MUHAMMED TÂ-HÂ ERDOĞAN

SANA SAÂDET-İ DÂREYN DİLEKLERİMİ SUNUYORUM...

 

Allâh-ım! Bi’l-hassâ yeni doğup dünyaya teşrîf ederek aramıza katılan, yavrucağımıza; annesi, babası ve tüm âilesiyle beraber, İslâm’a uygun bir yaşam, sağlıklı, sıhhatli, uzun bir ömür ve hayırlı bir istikbâl nasîb eyle.

 

Allâh-ım! Oğlumuzu; İslâm’a ve insanlığa faydalı, dînine diyanetine mukaddesâtına bağlı, vatanına milletine, bayrağına saygılı, anne ve babasına tüm âilesine hayırlı bir evlat olmasını bahşeyle.

 

Allâh-ım! Aynı minvâl üzere; zamânı geldiğinde, hayırlı bir zevçle (eşle) izdivaç kurup sâlih, sâliha, âlim, âlime hâfız, hâfize evlatlar yetiştirmesini nasîb ve müyesser eyle.

 

Allâh-ım! Rızâna ve Rasûlün Muhammed Mustafâ (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in rızâsına nâil eyle.

 

Allâh-ım! Bu yavrumuzu İslâm Fidanlı’ğında biten güzel bir fidan olarak büyüt, islâmî hayatta ebedî ve sabit kıl.

 

Allâh-ım!  Bu yavrumuzu; gazabından, azabından, kullarının kötülüğünden, şeytanların vesveselerinden ve bu çocuğa yakın olup zarar vermelerinden, mübârek ve mükemmel kelimelerinle koru.

 

Allâh-ım! Bu yavrumuzu; Her türlü haşerâttan, her türlü kötü nazarlardan hıfz-u himâye eyle. Yaşamını bereketli, kısmetini bol eyleyesin. Kazâyı, belâyı, afeti, tufânı, salgın hastalığı, gam ve gasaveti uzak eyle. Görünür, görünmez kazâyı, belâyı uzak eyle.

 

Allâh-ım! Evlâdımızı iyi huylu, iyi ahlâklı, sabırlı, şükreden, zikreden, hamd eden, kötülüklerden uzak, içi dışı temiz, pâk ve kanaatkâr Mü’min kullardan eyle.

 

Allâh-ım! Anne ve babalarının birbirlerine karşı sevgi, saygı, ülfet, muhabbet ve bağlılıklarını dâim ve bâkî eyle. Âile huzûru sevinci ihsân eyle. Ş.g. 28.03 MART 2024 – Çarşamba – 17:20 --- Hicri: 17 Ramazân 1445.

                                                      





20 Eylül 2023 Çarşamba

ALLÂH İLE BERÂBER BAŞKA BİR İLAH MI VAR? HÂŞÂ! YÜZ BİNLERCE KEZ, MİLYONLARCA KEZ HÂŞÂ! HAYIR! ASLÂ, (O’NDAN BAŞKA İLÂH YOKTUR.أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ)

 

أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ


“BEN ŞEHÂDET/TANIKLIK EDERİM Kİ, (YAKÎNEN/GÖRMÜŞ GİBİ BİLİRİM VE BİLDİRİRİM Kİ) ALLÂH'TAN BAŞKA İLÂH YOKTUR,

 

VE YİNE ŞEHÂDET EDERİM Kİ, HZ. MUHAMMED O'NUN KULU VE RASÛLÜDÜR.”

 

ALLÂH İLE BERÂBER BAŞKA BİR İLAH MI VAR? HÂŞÂ! YÜZ BİNLERCE KEZ, MİLYONLARCA KEZ HÂŞÂ! HAYIR! ASLÂ, (O’NDAN BAŞKA İLÂH YOKTUR.)

 

Gökleri ve yeri yaratan, yeryüzünü yeşertmek için yağmurlar indiren, Allâh değil midir?

 

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ  = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

 

Yeryüzünü dinlenme yeri kılan, ırmaklar çağlatan, dağlar inşa eden, sular arasına engeller koyan, Allâh değil midir?

 

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

 

Dua edenin çağrısına karşılık veren, darda kalanın yardımına yetişen, tüm sıkıntıları gideren, Allâh değil midir?

 

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

 

İnsanı yeryüzünün halifesi kılan, ona şeref ve izzet bahşeden, yarattığı her şeyi hizmetine veren, Allâh değil midir?

 

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

 

Zifiri karanlıklarda yol bulduran, şaşırıp kalanları doğruya kavuşturan, rüzgârları ulaştıracağı rahmetinin müjdeleyicisi kılan, Allâh değil midir?

 

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

 

Yaratılışı ilk defa başlatan, her an yaratmaya devam eden, baharı kışı, hazanı yazı var eden Allâh değil midir?

 

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

 

Kanunlar ve kurallar koyan, koyduğu kurallara pazarlıksız uyulmasını isteyen, her hükmünde mükemmel olan Allâh değil midir?

 

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var? (Neml Sûresi 61-64.)

 

Hâşâ! Yüz binlerce kez, milyonlarca kez hâşâ!

 

La ilâhe illallâh/Allâh’tan başka ilah yoktur!

 

Vahdehu lâ şerîke leh/ O tektir, O’nun hiçbir ortağı yoktur!

Lehü’l mülkü/ Mülk O’nundur; mülkte hiçbir ortağı yoktur!

Ve lehü’l hamdü/Hamd O’nadır; Hamd’de O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ve hüve ‘alâ külli şey’in kadîr/ Ve her şeye güç yetirendir; güçte, kuvvette, kudrette hiçbir ortağı yoktur.

 

KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ ÜÇ TEHLİKELİ İLÂH: 

 

1-           HEVÂ/HEVES = Kur'ân-I Kerîm-de hevâ kelimesi ile, nefsin öfke ve şehvet gibi kötü duygulara meyletmesi kastedilir. HEVES: Arzu, herhangi bir şeyi isteme, şevk ve eğilim olarak açıklanmaktadır. Heves kelimesi aynı zamanda kişilerin sahip olduğu gelip geçici olan duyguları ifade etmek için de kullanılmaktadır,

2-           DEHR = Dehr (Arapça: دهر), klasik Arap şiirinde, zaman veya kader anlamında kullanılan bir kavramdır,

3-           ŞÂRÎ = Asıl ve gerek Şârî’ Kitâb ve Sünnet’tir. Başka yol arayan dalâlettedir… “hüküm koyan, helal-harâm sınırlarını belirleyen, iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı, bana göre egoyu öne çıkaran, aklıma yatmıyor, bu zamanda böyle de olmaz ki vd.” demektir.

 

“Gök Kubbenin altında Allâh’tan başka tapılan şeyler arasında hevâdan daha dehşetli bir şey yoktur.” 

 

(Âlûsî, Rûhu’l-Me’âni, c. 11, s. 36)

 

“Dediler ki: ‘Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız Bizi ancak dehr/zaman helak eder. Aslında bu hususta onların hiçbir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanna göre, yersiz tahmin ve kuruntularına göre hüküm veriyorlar.” 

 

(Câsiye Sûresi, 45/ 24.)

 

“Ya haybete’d-dehr/ Kör olası zaman!”

 

Şârî, “hüküm koyan, helal haram sınırlarını belirleyen” demektir.

Yahudiler Allâh’ı bırakıp hahamlarını, Hristiyanlar ise rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. Hâlbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emr olunmuştu. Çünkü Allâh’tan başka ilah yoktur. O (cc) bunların koştukları her türlü isnaddan elbette ki münezzehtir.”

 

(Tevbe Sûresi, 9/31)

“Siz Rahiplerinizin helal kıldığını helal, haram kıldığını ise haram kabul etmiyor musun? İşte Allâh’tan başka kime bu yetkiyi verirseniz o sizin rabbinizdir.”

 

(Neml Süresi’nin 27/60-64…) (Muhammed Emin Yıldırım.) ş.g.

 

“Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim; Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!” (Necip Fazıl Kısakürek)

“Ey Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere mihrâbında, Âlemlerin hesâbına ‘ALLÂH’ diyen sevgili! Bize Lutf-i İlâhî bahşedilen kapına Diz çöktük biat ettik; Rabb'imizden bize ne getirdiysen "ÂMENNÂ!” 

Bey'at (Arapça: بَيْعَة): Kur'ân-ı Kerîm’de anlatılan ve Hz. Peygamber'imiz Muhammed Mustafâ (sallâllâh-ü ‘aleyhi ve sellem) Efendimize bağlılık sözü verme, bağlılık yemîni yapmak gibi anlamlara gelmektedir. Bey'at kelimesi Arap dilinde satmak ve satın almak mânâlarında kullanılan bey' kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Sözlük anlamı itibarıyla 'satış sözleşmesi' mânâsına geldiği zikredilir.

 

Gökleri ve yeri yaratan, yeryüzünü yeşertmek için yağmurlar indiren, Allâh değil midir?

E ilâhüm me’all-Allâh =  ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ/ Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

Yeryüzünü dinlenme yeri kılan, ırmaklar çağlatan, dağlar inşa eden, sular arasına engeller koyan, Allâh değil midir?

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

Dua edenin çağrısına karşılık veren, darda kalanın yardımına yetişen, tüm sıkıntıları gideren, Allâh değil midir?

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

İnsanı yeryüzünün halifesi kılan, ona şeref ve izzet bahşeden, yarattığı her şeyi hizmetine veren, Allâh değil midir?

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ  / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

Zifiri karanlıklarda yol bulduran, şaşırıp kalanları doğruya kavuşturan, rüzgârları ulaştıracağı rahmetinin müjdeleyicisi kılan, Allâh değil midir?

E ilâhüm me’all-Allâh =  ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ  / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

Yaratılışı ilk defa başlatan, her an yaratmaya devam eden, baharı kışı, hazanı yazı var eden Allâh değil midir?

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ  / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

Kanunlar ve kurallar koyan, koyduğu kurallara pazarlıksız uyulmasını isteyen, her hükmünde mükemmel olan Allâh değil midir?

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ  / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

E ilâhüm me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ   / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?

 

(Neml Sûresi 61-64.)

Hâşâ! Yüz binlerce kez, milyonlarca kez hâşâ! La ilâhe illallâh/Allâh’tan başka ilah yoktur!

Vahdehu lâ şerîke leh/ O tektir, O’nun hiçbir ortağı yoktur! Lehü’l mülkü/ Mülk O’nundur; mülkte hiçbir ortağı yoktur! Ve lehü’l hamdü/Hamd O’nadır; Hamd’de O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ve hüve ‘alâ külli şey’in kadîr/ Ve her şeye güç yetirendir; güçte, kuvvette, kudrette hiçbir ortağı yoktur.

KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ ÜÇ TEHLİKELİ İLÂH:

1- HEVÂ/HEVES = Kur'ân-I Kerîm-de hevâ kelimesi ile, nefsin öfke ve şehvet gibi kötü duygulara meyletmesi kastedilir. HEVES: Arzu, herhangi bir şeyi isteme, şevk ve eğilim olarak açıklanmaktadır. Heves kelimesi aynı zamanda kişilerin sahip olduğu gelip geçici olan duyguları ifade etmek için de kullanılmaktadır,

2- DEHR = Dehr (Arapça: دهر), klasik Arap şiirinde, zaman veya kader anlamında kullanılan bir kavramdır,

3- ŞÂRÎ = Asıl ve gerek Şârî’ Kitâb ve Sünnet’tir. Başka yol arayan dalâlettedir… “hüküm koyan, helal-harâm sınırlarını belirleyen, iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı, bana göre egoyu öne çıkaran, aklıma yatmıyor, bu zamanda böyle de olmaz ki vd.” demektir.

“Gök Kubbenin altında Allâh’tan başka tapılan şeyler arasında hevâdan daha dehşetli bir şey yoktur.” (Âlûsî, Rûhu’l-Me’âni, c. 11, s. 36)

“Dediler ki: ‘Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız Bizi ancak dehr/zaman helak eder. Aslında bu hususta onların hiçbir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanna göre, yersiz tahmin ve kuruntularına göre hüküm veriyorlar.” (Câsiye Sûresi, 45/ 24.)

“Yahudiler Allâh’ı bırakıp hahamlarını, Hristiyanlar ise rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. Hâlbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emr olunmuştu. Çünkü Allâh’tan başka ilah yoktur. O (cc) bunların koştukları her türlü isnaddan elbette ki münezzehtir.” (Tevbe Sûresi, 9/31)

“Siz Rahiplerinizin helal kıldığını helal, haram kıldığını ise haram kabul etmiyor musun? İşte Allâh’tan başka kime bu yetkiyi verirseniz o sizin rabbinizdir.” (Neml Süresi’nin 27/60-64…)

“Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim; Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!” (Necip Fazıl Kısakürek)

“Ey Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere mihrâbında, Âlemlerin hesâbına ‘ALLÂH’ diyen sevgili! Bize Lutf-i İlâhî bahşedilen kapına Diz çöktük biat ettik; Rabb'imizden bize ne getirdiysen "ÂMENNÂ!”

Bey'at (Arapça: بَيْعَة): Kur'ân-ı Kerîm’de anlatılan ve Hz. Peygamber'imiz Muhammed Mustafâ (sallâllâh-ü ‘aleyhi ve sellem) Efendimize bağlılık sözü verme, bağlılık yemîni yapmak gibi anlamlara gelmektedir. Bey'at kelimesi Arap dilinde satmak ve satın almak mânâlarında kullanılan bey' kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Sözlük anlamı itibarıyla 'satış sözleşmesi' mânâsına geldiği zikredilir.    (Muhammed Emin Yıldırım.) ş.g.