10 Eylül 2018 Pazartesi

HİCRÎ; 29-30 ZİLHİCCE VE 1 MUHARREM, SENE SONU VE SENE BAŞI OKUNACAK DUÂLAR


HİCRÎ; 29-30 ZİLHİCCE VE 1 MUHARREM, SENE SONU VE SENE BAŞI OKUNACAK DUÂLAR

Bu vesilesiyle tüm Müslümanların seneyi, rahmet ve mağfiretle kapatmalarını Mevlâ-i Müte’âlimiz’den niyâz eder ve her birerlerinin yeni hicri yıllarını tebrik ederim.

Allâh-ü Te’âlâ’nın, kulları hakkındaki yıllık hesap defteri hicri yılın başında açılıp sonunda kapatılır.
وَعَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ ﷺ: مَا مِنْ حَافِظَيْنِ رَفَعَا إِلَى اللّٰهِ مَا حَفِظَا مِنْ عَمَلِ عَبْدٍ مِنْ لَيْلٍ أَوْ نَهَارٍ فَيَجِدُ اللّٰهُ ف۪ي أَوَّلِ الصَّح۪يفَةِ وَاٰخِرَهَا خَيْرًا، إِلَّا قَالَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ: أُشْهِدُكُمْ أَنّ۪ى قَدْ غَفَرْتُ لِعَبْد۪ى مَا بَيْنَ طَرَفَي الصَّح۪يفَةِ. أخرجه الترمذي.
Hz. Enes (r.’a.) anlatıyor:  “Rasûlüllâh (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) buyurdular ki: --- “Kulun gündüz veya gece amelini yazan hafaza melekleri, yazdıklarını Allâh’a yükseltirler. Allâh sahifenin baş ve son kısmını hayırlı bulursa, meleklere şöyle der: “Sizi şâhid kılıyorum, ben kulumun sahifesinin iki tarafı arasında kalan kısmını mağfiret ettim.”[1] Buyurmaktadır.

Bundan dolayı hepinizin sene sonu ve sene başı duâlarını ihmâl etmemeniz âhiretimiz için çok büyük önem arz etmektedir. Allâh rızâsı için sizden istirhamımız sevdiklerinizi de bu duâları okumaya teşvik ederek, onların da senelik hesâbı mağfiretle kapatmalarına ve bir yıl boyunca şeytandan korunmalarına yardımcı olmanızdır. أَلدَّآلُّ عَلَى الْخَيْرِ كَفَاعِلِه۪.
Şu Hadîs-i Şerîfi’de unutmamalıyız ki: “Bir hayra delâlet eden o hayrı yapan gibidir.”[2]
 
Bu duâların Arapça lafızlarının okunması ebdâl olandır. Ama okuyamayanlar bir bilene okutturup onu takip edebilirler. Buna da imkân bulamayanlar aşağıda yazılan manayı okuyabilirler. Çünkü namaz dışında Türkçe duâ ve zikir caiz görülmüştür.

SENE SONU DUÂSI

29-30 Zû’l-Hıcce

Rivâyet olunduğuna göre; “Her kim zilhiccenin sonunda üç kere,
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ. وَصَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَسَلَّمَ، أَللّٰهُمَّ مَا عَمِلْتُهُ ف۪ى هٰذِهِ السَّنَةِ مِمَّا نَهَيْتَن۪ى عَنْهُ وَلَمْ تَرْضَهُ وَنَس۪يتُهُ وَلَمْ تَنْسَهُ وَحَلُمْتَ عَلَيَّ بَعْدَ قُدْرَتِكَ عَلٰى عُقُوبَت۪ي وَدَعْتَن۪ى إِلَى التَّوْبَةِ مِنْهُ بَعْدَ جَرَآئَت۪ى عَلٰى مَعْصِيَتِكَ، أَللّٰهُمَّ فَإِنّ۪ي أَسْتَغْفِرُكَ مِنْهُ فَاغْفِرْل۪ي مَا عَمِلْتُهُ ف۪يهِ مِنْ عَمَلٍ تَرْضَاهْ وَوَعَدْتَن۪ى عَلَيْهِ الثَّوَابَ، فَأَسْئَلُكَ أَللّٰهُمَّ يَاكَر۪يمُ يَاذَالْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ أَنْ تَقْبَلَهُ مِنّ۪ى وَلَا تَقْطَعَ رَجَآئ۪ى مِنْكَ يَاكَر۪يمُ، وَصَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَسَلَّمَ.   
“Ey Allâh-ım! Senin râzı olmayıp beni nehy ettiğin şeylerden bu sene her ne yaptıysam, ben onları unuttum, Sen ise unutmadım. Bana cezâ vermeye kâdirken mühlet verdin ve ben Sana karşı gelme cür’eti göstermişken beni tövbeye da’vet ettin. Ey Allâh-ım! Ben bütün bunlardan dolayı Senden mağfiret diliyorum. Beni bağışla!

Ey kerem sahibi! Ey celâl ve ikrâm sahibi! Senin râzı olup bana sevap vâ’ad ettiğin hangi amelleri bu sene işlediysem, Senden dilerim ki, onları kabul edesin ve Senden ümîdimi kesmeyesin! Ey kerem sahibi, kabul eyle! Efendimiz Muhammed’e ve âl-i ashâbına salât-ü selâm eyle!”

Derse, şeytan: “Biz, bir sene yorulup bu günâhları işletmek için zahmet çektik, o bir anda hepsini sildirdi!” deyip yüzüne toprak saçarak kaçar.”[3]
SENE SONUNDA OKUNACAK SAÂDET DUÂSI

29-30 Zû’l-Hıcce
Her kim aşağıda yazılan saadet duâsını senenin sonunda (güneş batmadan önce) 21 (yirmi bir) kere okursa uykuyla uyanıklık arasında bütün gizli halleri kendisine gösterilir. Vird sahibi olan kimseler manevî mertebelerinin ne kadar yükseldiği kendilerine gösterilsin istiyorlarsa bu duâyı her gün okumalıdırlar.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ. يَا رَبِّ أَكْرِمْن۪ى بِشُهُودِ أَنْوَارِ قُدْسِكَ وَ أَيِّدْن۪ي بِظُهُورِ سَطَوَاتِ سُلْطَانِ أُنْسِكَ حَتّٰى أَتَقَلَّبَ ف۪ي سُبُحَاتِ مَعَارِفِ أَسْمَآئِكَ فَأَطْلِعْن۪ي عَلٰى ذَوَاتِ أَسْرَارِ وُجُودِكَ ف۪ي مَعَالِمِ شُهُودِكَ لِاَ شْهَدَ بِهَا مَا أَوْ دَعْتَهُ ف۪ي عَوَالِمِ الْمُلْكِ وَالْمَلَكُوتِ وَ أُعَايِنَ سَرَيَانِ قُدْرَتِكَ ف۪ي مَعَالِمِ شَوَاهِدِ اللَّاهُوتِ وَ النَّاسُوتِ وَ عَرِّفْن۪ي مَعْرِفَةً تَآمَّةً ف۪ى حِكْمَةٍ عَآمَّةٍ حَتّٰى لَا يَبْقٰى مَعْلُومٌ إِلَّا وَ أَطَّلِعَ عَلٰى دَقَآئِقِه الدَّقَآئِقِ الْمَبْطُونَةِ الْمَوْجُودَاتِ وَاذْهَبْ بِالظُّلْمَةِ الْمَانِعَةِ عَنْ إِدْرَاكِ حَقَآئِقِ الْا۪يمَانِ وَتَقَرَّبْ مَافِي الْقُلُوبِ وَالْاَرْوَاحِ بِمُبْهَجَاتِ الْمَحَبَّةِ وَالْوِدَادِ وَالرُّشْدِ وَالْاِرْشَادِ إِنَّكَ أَنْتَ الْمُحِبُّ وَالْمَحْبُوبُ وَالطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ وَيَا كَاشِفَ الْكُرُوبِ يَادَل۪يلَ الْمُتَحَيِّر۪ينَ وَيَاغِيَاثَ الْمُسْتَغ۪يث۪ينَ إِنَّكَ أَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ أَنْتَ رَبّ۪ي وَرَبُّ كُلُّ شَيْءٍ، أَللّٰهُمَّ لَاتَجْعَلْنَا بَيْنَ النَّاسِ مَغْرُور۪ينَ وَلَا مِنْ خِدْمَتِكَ مَحْرُوم۪ينَ مَهْجُور۪ينَ وَلَا بِنِعْمَتِكَ مُسْتَدْرَج۪ينَ وَلَا فِى الدُّنْيَا مَأْكُول۪ينَ اٰكِل۪ينَ أَمْوَالَ الدُّنْيَا بِالدّ۪ينِ وَصَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلٰى خَيْرِ خَلْقِه۪ مُحَمَّدٍ وَاٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ أَجْمَع۪ينَ بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ.
         “Rahman ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla! Yâ Rabbi! Bana mukaddes nurlarını müşâhede edebilme hâlini ihsân eyle, beni ünsiyetinin güçlü cezbelerinin zuhûruyla te’yîd eyle ki, bu sâyede ben isimlerinin kazandıracağı marifetlerin tecellîlerinde dönüp dolaşabileyim.

Yâ Rabbi! Sen beni Senin müşâhede edilebileceğin göstergelerde bulunan varlığının sırlarının ta kendilerine vâkıf kıl ki, onlar sayesinde ben Mülk ve Melekût âlemlerine tevdî etmiş bulunduğun sırları müşâhede edebileyim, kudretinin Lâhût ve Nâsût âlemlerinde bulunan âyetlerinin göstergelerine nasıl nüfuz ettiğini ayan-beyan görebileyim.

Bana umûmî hikmetler içerisinde öyle bir marifet nasîb et ki, mevcûdâtta gizli olan inceliklerden haberdâr olmadığım bir malumat kalmasın. Îmân hakîkatlerini idrâke mâni’ olan karanlıkları benden gider, kalblerde ve ruhlarda bulunan sevgi-dostluk, hidâyet-irşâd güzelliklerini bana yakın et. Zîrâ seven de, sevilen de, arayan da, aranan da ancak Sensin.

Ey kalbleri dilediği tarafa çeviren! Ey sıkıntıları açan! Ey şaşkınlara yol gösteren! Ey yardım isteyenlerin imdâdına kavuşan! Bütün ğaybları hakkıyla bilen ancak Sensin. Benim de, her şeyin de Rabbi ancak Sensin. Ey Allâh! Bizi insanlar arasında aldatılmış kimseler yapma, hizmetinden mahrum ve uzak bırakma, nimetlerinle helâke çekilen kimselerden eyleme, dünyada düşmanları tarafından yenilen ve dîn karşılığında dünya malları yiyen bedbahtlardan eyleme.

Allâh-ü Te’âlâ mahlûkatının en hayırlısı olan Muhammed (aleyhi’s-salât-i ve’s-selâm)’e ve âl-i ashâb cümlesine salât eylesin! Ey acıyanların en merhametlisi! Rahmetinle muâmele eyle. Bütün hamdler âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsûstur.”[4]


SENE BAŞI DUÂSI
1 Muharrem

Rivâyete göre: “Her kim muharrem ayının evvelinde üç kere: 
"أَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ، وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ أَجْمَع۪ينَ، أَللّٰهُمَ أَنْتَ الْاَبَدِيُّ الْقَد۪يمُ، أَلْحَىُّ الْكَر۪يمُ، أَلْحَناَّنُ الْمَناَّنُ، وَهٰذِه۪  سَنَةٌ جَد۪يدَةٌ، أَسْئَلُكَ  ف۪يهَا الْعِصْمَةَ  مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّج۪يمِ وَأَهْلِيَآئِه۪، وَالْعَوْنَ عَلٰي هٰذِهِ النَّفْسِ الْاَمَّارَةِ بِالسُّٓوءِ، وَالْاِشْتِغاَلَ بِمَايُقَرِّبُن۪ي إِلَيْكَ يَاكَر۪يمُ! ياَذَا الْجَلَالِ وَالْاِكْرامِ، بِرَحْمَتِكَ يَآأَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ، وَصَلَّى اللّٰهُ وَسَلَّمَ عَلٰى سَيِّدِنَا وَنَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَأَهْلِ بَيْتِه۪ أَجْمَع۪ينَ."
TÜRKÇE OKUNUŞU:
Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm
Elhamdülillâh-i Rabbi’l-‘âlemîn. Ve’s-salât-ü ve’s-selâm-ü ‘alâ Seyyidinâ Muhammed’iv ve ‘alâ êlihî ve sahbihî ecme’în. Allâhümme ente’l-ebediyyü’l-kadîm-ü, el hayyü’l-kerîm-ü, el hannânü’l-mennân-ü, ve hêzih-î senetü’n-cedîdetün, es-elüke fîhe’l-‘ısmete mine’ş-şeytânirracîm-i ve evliyâihî, vel’âvne ‘alâ hêzihi’n-nefsi’l-emmârat-i bi’s-sûi, ve’l-iştiğâl-e bimâ yükarribûn-i ileyke yâ Kerîm-ü yâ Ze’l-Celâl-i ve’l-İkrâm, bi-Rahmetike yâ Erhame’r-Râhımîn-e, ve sallellâh-ü ve selleme ‘alâ Seyyidi-nâ ve Nebiyyi-nâ Muhammed-in ve ‘alâ êlihî ve sahbihî ve ehl-i beytih-i ecmeîn...
        “Bütün hamdler, âlemlerin Rabbi olan Allâh’a âittir! Salât-ü selâm, Efendimiz Muhammed’in ve âl-i ashâbının tamâmının üzerine olsun!

Ey Allâhım! Sen Ebedî’sin, Kadîm’sin (başlangıcın ve sonun yoktur.)! Hayy’sın, Kerîm’sin (hakikî hayat sâhibi de, kerem sâhibi de ancak Sensin)!

Hannân’sın, Mennân’sın[5] (son derece acıyan ve çokça lütuflarda bulunan Rabbimizsin)!

İşte bu yeni senedir! Ben bu sene Senden dilerim ki beni kovulmuş şeytandan ve onun dostlarından koruyasın, kötülüğü çokça emreden bu nefse karşı bana yardım edesin ve beni Sana yaklaştıran amellerle meşgul edesin.

Ey kerem sahibi! Ey celâl ve ikrâm sâhibi! Ey acıyanların en merhametlisi! Rahmetinle kabûl eyle!

Allâh-ü Te’âlâ, Efendimiz ve Peygamberimiz Muhammed (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’e, âl-i ashâbının ve Ehl-i Beyt’inin tamâmına salât ve selâm eylesin!”

Derse, şeytan: ‘Biz bu kişiden ümîdi kestik!’ der ve Allâh (Celle Celâlühû) ona, kendisini sene boyunca koruyacak iki melek görevlendirir.”[6]



[1] Kütüb-i Sitte, 13/277-278. (Tirmizî, Cenâiz: 9, no: 981.)
[2] Müslim, İmâre:18, no: 5007, 6/41.
[3] Allâme Safûrî, Nüzhetü’l-Mecâlis: l/156; Mâü’l-Ayneyn, Na’tü’l-Bidâyât, sh:165.
[4] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, Aralık 2010, (Muhammed ibn-i Hatîrüddîn, el-Cevâhiru’l-hams, sh:64-65.); asrar.almountadayat.com/t530-topic; alfatimi.org/php/viewtopic.php?f=70&p=774707
[5] HANNÂN!  (يَا حَنَّانُ) Çok acıyan. Rahmetlerin en latîf (gizli) cilvesini gösteren. Rahmân ve Rahîm olan, Bol-bol rahmet ve mağfiret eden ve çok merhametli olan Allâh (c.c.). MENNÂN!  (يَا مَنَّانُ) Çokça veren. Hak etmedikleri halde kullarına karşılıksız çeşitli ni’metler lütfeden, yarattıklarını öldükten sonra dirilten. İhsânı bol olan. En çok ni’met veren Allâh (c.c.). YÂ DEYYÂN! (يَا دَيَّانُ)  Herkese hak ettiğini veren. Herkesin hesâbını en ve hakkını iyi bilen ve veren Allâh (c.c.).
[6] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, Aralık 2010, (Allâme Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis: l/156; Mâü’l-ayneyn, Na’tü’l-bidâyât, sh:165.)

9 Eylül 2018 Pazar

AKLINI KULLANMAYIP ALLAH-Ü TEÂLA’YA İMAN NİMETİNE SAHİP OLMAYANLARIN ÜZERİNE -YİNE ALLAH-Ü TEÂLA- PİSLİK YAĞDIRIR


NAMAZIN MEYVESİ HURRİYETTİR
AKLINI KULLANMAYIP ALLAH-Ü TEÂLA’YA İMAN NİMETİNE SAHİP OLMAYANLARIN ÜZERİNE -YİNE ALLAH-Ü TEÂLA- PİSLİK YAĞDIRIR --- CİMRİ DE OLMA! SAVURGAN DA OLMA! ---
 
﴿ وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ اَنْ تُؤْمِنَ اِلَّا بِإِذْنِ اللّٰهِۜ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَعْقِلُونَ ﴾ [سورة يونس:١٠/١٠٠]
“Allâh’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse îmân edemez. Allâh,  azâbı akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir.”[1]
Ve mâ kâne li nefsin en tü’mine illâ bi iznillâh-i ve yec’alür ricse alellezîne lâ ye’kılûne.
1.
Ve mâ kâne
: ve olmadı, olmaz, olamaz
2.
li nefsin
: bir nefs için, bir nefsin
3.
en tü'mine
: mü'min olması
4.
illâ
: (ancak) hariç, olmaksızın
5.
bi izni allâhi
: Allâh'ın izni ile
6.
ve yec'alü
: ve kılar, yapar, verir
7.
er ricse
: ceza, azap, pislik
8.
alâ
: üzerine
9.
ellezîne lâ ye'kılûne
: akıl etmeyen kimseler


﴿ وَلَا تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً اِلٰٓى عُنُقِكَ وَلَا تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَحْسُورًا ﴾ [سورة الإسرآء:١٧/٢٩]
“Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çâresiz kalırsın.”[2]
Ve lâ tec’al yedeke maglûleten ilâ ‘unügıke ve lâ tebsüthâ küllel bestı fe tek’ude melûmen mehsûran.
1.
ve lâ tec'al
: ve kılma, yapma
2.
yede-ke maglûleten
: elini bağlamış
3.
ilâ ‘unügıke
: boynuna
4.
ve lâ tebsüthâ
: ve tutma, onu fazla harcama
5.
külle el bestı
: büsbütün açma, hepsini açıp saçma (israf etme)
6.
fe
: böylece, sonra, o zaman, aksi halde
7.
tek'ude
: kalırsın
8.
melûmen
: kınanmış
9.
mehsûran
: malı tükenmiş

Diyanet İşleri (eski): “Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de açıp tutumsuz olma, yoksa pişman olur, açıkta kalırsın.”

Ali Fikri Yavuz: “Elini boynuna bağlı kılma (cimri olma) ve büsbütün de onu açıp israf etme ki, sonra kınanmış olursun ve eli boş açıkta kalırsın.”

      Kapitalizm daha çok üretim için fertten daha çok tüketim ister. Bu yüzden medya tüketimi cazip hale getiren reklamlarla doludur.

      İSLAM ise, aşırı tüketimin hızını "İSRAF" silahıyla keser.
                  
      İnfak, zekât, sadaka gibi kavramlarla ekonomiye can verir, üretimin önündeki engelleri kaldırır. (İhsan ŞENOCAK.)
































































[1] Yunus Suresi, 10/100.
[2] İsrâ’ Suresi, 17/29. (Bu ayet genellikle kelime-kelime, “Elini boynuna bağlama, onu büsbütün de açma” şeklinde tercüme edilmektedir. “Elini boynuna bağlamak” ve “Elini büsbütün açmak” Arap dilinde “cimrilik etmek” ve “müsrif olmak” anlamlarında birer deyimdir. Biz âyeti, kelime-kelime tercüme yerine, dilimizde bu anlamları ifade eden iki deyim ile tercüme etmeyi tercih ettik.)