25 Kasım 2013 Pazartesi

ÖĞRETMENLER GÜNÜ'NE!..İLİM ÖĞRENME VE ÖĞRETMENİN FAZÎLETİ


ÖĞRETMENLER GÜNÜ'NE!..
 
İLİM ÖĞRENME VE ÖĞRETMENİN FAZÎLETİ

حَدّثَنَا بِشْرُ بْنُ هِلَالٍ الصَّوَّافُ. ثَنَا دَاوُدُ بْنُ الزِّبْرقَانِ، عَنْ بَكْرِ بْنِ خُنَيْسٍ، عَنْ عَبْدِالرَّحْمٰنِ بْنِ زِيَادٍ، عَنْ عَبْدِاللّٰهِ بْنِ يَز۪يدَ، عَنْ عَبْدِاللّٰهِ بْنِ عَمْرٍو. قَالَ: خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ ذَاتَ يَوْمٍ مِنْ بَعْضِ حُجَرِهِ. فَدَخَلَ الْمَسْجِدَ. فَإذَا هُوَ بِحَلْقَتَيْنِ. إحْدَاهُمَا يَقْرَأُونَ الْقُرآنَ وَيَدْعُونَ اللَّهَ. وَا‘خْرَى يَتَعَلَّمُونَ وَيُعَلِّمُونَ. فَقَالَ النَّبِيِّ :

"كُلٌّ عَلٰى خَيْرٍ. هٰؤُلٰٓاءِ يَقْرَأُونَ الْقُرآنَ وَيَدْعُونَ اللّٰهَ، فَإِنْ شَآءَ أَعْطَاهُمْ وَإِنْ شَآءَ مَنَعَهُمْ. وَ هٰؤُلٰٓاءِ يَتَعَلَّمُونَ وَيُعَلّمُونَ. وَإنَّمَا بُعِثْتُ مُعَلِّماً"

فَجَلَسَ مَعَهُمْ.في الزوائد: إسناده ضعيف. داود وبكر وعبدالرحمن، كلهم ضعفاء.

Abdullah İbn-i Amr (r.’anhümâ)  anlatıyor: “Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm), bir gün, hücrelerinden  birinden çıkıp mescide girmişti. Mescidde ise iki halka vardı. Birinde halk, Kur’ân-ı Kerîm okuyor, Allâh’a duâ ediyordu. Diğerindekiler ilim öğrenip ilim öğretmekle meşguldü. ‘Aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm: --- “Her ikisi de hayır üzeredir: Şunlar Kur’ân-ı Kerîm okuyorlar, Allâh’a duâ ediyorlar, Allâh (taleblerini)dilerse onlara verir, dilemezse vermez. Bunlar ise öğrenip öğretiyorlar. Ben de bir mu’allim olarak gönderildim!” buyurdular ve ilim halkasına oturdular.”[1]




[1] Kütüb-i Sitte, İ.CANAN, 16/544.

7 Kasım 2013 Perşembe

MUHARREM AYI VE AŞÛRÂ, DUÂLAR VE ZİKİRLER SENE SONU VE SENE BAŞI DUÂLARI


MUHARREM AYI VE AŞÛRÂ

 

DUÂLAR VE ZİKİRLER SENE SONU VE SENE BAŞI DUÂLARI

 

Bu vesilesiyle tüm müslümanların seneyi, rahmet ve mağfiretle kapatmalarını Mevlâ-i Müte’âlimiz’den niyaz eder ve her birerlerinin yeni hicri yıllarını tebrik ederim.

 

Allâh-ü Te’âlâ’nın, kulları hakkındaki yıllık hesap defteri hicri yılın başında açılıp sonunda kapatılır.

وَعَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : مَا مِنْ حَافِظَيْنِ رَفَعَا إِلَى اللّٰهِ مَا حَفِظَا مِنْ عَمَلِ عَبْدٍ مِنْ لَيْلٍ أَوْ نَهَارٍ فَيَجِدُ اللّٰهُ ف۪ي أَوَّلِ الصَّح۪يفَةِ وَاٰخِرَهَا خَيْرًا، إِلَّا قَالَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ: أُشْهِدُكُمْ أَنّ۪ى قَدْ غَفَرْتُ لِعَبْد۪ى مَا بَيْنَ طَرَفَي الصَّح۪يفَةِ. أخرجه الترمذي .

Hz. Enes (r.a.) anlatıyor:  “Rasûlüllâh (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) buyurdular ki: --- “Kulun gündüz veya gece amelini yazan hafaza melekleri, yazdıklarını Allâh’a yükseltirler. Allâh sahifenin baş ve son kısmını hayırlı bulursa, meleklere şöyle der: “Sizi şâhid kılıyorum, ben kulumun sahifesinin iki tarafı arasında kalan kısmını mağfiret ettim.”[1] buyurmaktadır.

 

Bundan dolayı hepinizin sene sonu ve sene başı duâlarını ihmâl etmemeniz âhiretimiz için çok büyük önem arz etmektedir. Allâh rızâsı için sizden istirhamımız sevdiklerinizi de bu duâları okumaya teşvik ederek, onların da senelik hesâbı mağfiretle kapatmalarına ve bir yıl boyunca şeytandan korunmalarına yardımcı olmanızdır.

أَلدَّآلُّ عَلَى الْخَيْرِ كَفَاعِلِه۪.

Şu Hadîs-i Şerîfi’de unutmamalıyız ki: “Bir hayra delâlet eden o hayrı yapan gibidir.”[2]

 

Bu duâların Arapça lafızlarının okunması efdal olandır. Ama okuyamayanlar bir bilene okutturup onu takip edebilirler. Buna da imkan bulamayanlar aşağıda yazılan manayı okuyabilirler. Çünkü namaz dışında Türkçe duâ ve zikir caiz görülmüştür.

 

SENE SONU DUÂSI



29-30 Zû’l-Hıcce

 

Rivâyet olunduğuna göre; “Her kim zilhiccenin sonunda üç kere,

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ .

وَصَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَسَلَّمَ، أَللّٰهُمَّ مَا عَمِلْتُهُ ف۪ى هٰذِهِ السَّنَةِ مِمَّا نَهَيْتَن۪ى عَنْهُ وَلَمْ تَرْضَهُ وَنَس۪يتُهُ وَلَمْ تَنْسَهُ وَحَلُمْتَ عَلَيَّ بَعْدَ قُدْرَتِكَ عَلٰى عُقُوبَت۪ي وَدَعْتَن۪ى إِلَى التَّوْبَةِ مِنْهُ بَعْدَ جَرَآئَت۪ى عَلٰى مَعْصِيَتِكَ، أَللّٰهُمَّ فَإِنّ۪ي أَسْتَغْفِرُكَ مِنْهُ فَاغْفِرْل۪ي مَا عَمِلْتُهُ ف۪يهِ مِنْ عَمَلٍ تَرْضَاهْ وَوَعَدْتَن۪ى عَلَيْهِ الثَّوَابَ، فَأَسْئَلُكَ أَللّٰهُمَّ يَاكَر۪يمُ يَاذَالْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ أَنْ تَقْبَلَهُ مِنّ۪ى وَلَا تَقْطَعَ رَجَآئ۪ى مِنْكَ يَاكَر۪يمُ، وَصَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَسَلَّمَ.    

“Ey Allâh-ım! Senin râzı olmayıp beni nehyettiğin şeylerden bu sene her ne yaptıysam, ben onları unuttum, Sen ise unutmadım. Bana cezâ vermeye kâdirken mühlet verdin ve ben Sana karşı gelme cür’eti göstermişken beni tevbeye da’vet ettin. Ey Allâh-ım! Ben bütün bunlardan dolayı Senden mağfiret diliyorum. Beni bağışla!

 

Ey kerem sahibi! Ey celâl ve ikrâm sahibi! Senin râzı olup bana sevap vâadettiğin hangi amelleri bu sene işlediysem, Senden dilerim ki, onları kabul edesin ve Senden ümîdimi kesmeyesin! Ey kerem sahibi, kabul eyle! Efendimiz Muhammed’e ve âl-i ashâbına salât-ü selâm eyle!..”

 

Derse, şeytan: “Biz, bir sene yorulup bu günâhları işletmek için zahmet çektik, o bir anda hepsini sildirdi!” deyip yüzüne toprak saçarak kaçar.”[3]

 

 

SENE SONUNDA OKUNACAK SAÂDET DUÂSI

 

29-30 Zû’l-Hıcce

 

Her kim aşağıda yazılan saadet duâsını senenin sonunda (güneş batmadan önce) 21 (yirmi bir) kere okursa uykuyla uyanıklık arasında bütün gizli halleri kendisine gösterilir. Vird sahibi olan kimseler manevî mertebelerinin ne kadar yükseldiği kendilerine gösterilsin istiyorlarsa bu duâyı her gün okumalıdırlar.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ . يَا رَبِّ أَكْرِمْن۪ى بِشُهُودِ أَنْوَارِ قُدْسِكَ وَ أَيِّدْن۪ي بِظُهُورِ سَطَوَاتِ سُلْطَانِ أُنْسِكَ حَتّٰى أَتَقَلَّبَ ف۪ي سُبُحَاتِ مَعَارِفِ أَسْمَآئِكَ فَأَطْلِعْن۪ي عَلٰى ذَوَاتِ أَسْرَارِ وُجُودِكَ ف۪ي مَعَالِمِ شُهُودِكَ لِاَ شْهَدَ بِهَا مَا أَوْ دَعْتَهُ ف۪ي عَوَالِمِ الْمُلْكِ وَالْمَلَكُوتِ وَ أُعَايِنَ سَرَيَانِ قُدْرَتِكَ ف۪ي مَعَالِمِ شَوَاهِدِ اللَّاهُوتِ وَ النَّاسُوتِ وَ عَرِّفْن۪ي مَعْرِفَةً تَآمَّةً ف۪ى حِكْمَةٍ عَآمَّةٍ حَتّٰى لَا يَبْقٰى مَعْلُومٌ إِلَّا وَ أَطَّلِعَ عَلٰى دَقَآئِقِه الدَّقَآئِقِ الْمَبْطُونَةِ الْمَوْجُودَاتِ وَاذْهَبْ بِالظُّلْمَةِ الْمَانِعَةِ عَنْ إِدْرَاكِ حَقَآئِقِ الْا۪يمَانِ وَتَقَرَّبْ مَافِي الْقُلُوبِ وَالْاَرْوَاحِ بِمُبْهَجَاتِ الْمَحَبَّةِ وَالْوِدَادِ وَالرُّشْدِ وَالْاِرْشَادِ إِنَّكَ أَنْتَ الْمُحِبُّ وَالْمَحْبُوبُ وَالطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ وَيَا كَاشِفَ الْكُرُوبِ يَادَل۪يلَ الْمُتَحَيِّر۪ينَ وَيَاغِيَاثَ الْمُسْتَغ۪يث۪ينَ إِنَّكَ أَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ أَنْتَ رَبّ۪ي وَرَبُّ كُلُّ شَيْءٍ، أَللّٰهُمَّ لَاتَجْعَلْنَا بَيْنَ النَّاسِ مَغْرُور۪ينَ وَلَا مِنْ خِدْمَتِكَ مَحْرُوم۪ينَ مَهْجُور۪ينَ وَلَا بِنِعْمَتِكَ مُسْتَدْرَج۪ينَ وَلَا فِى الدُّنْيَا مَأْكُول۪ينَ اٰكِل۪ينَ أَمْوَالَ الدُّنْيَا بِالدّ۪ينِ وَصَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلٰى خَيْرِ خَلْقِه۪ مُحَمَّدٍ وَاٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ أَجْمَع۪ينَ بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ.

“Rahman ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla! Yâ Rabbi! Bana mukaddes nurlarını müşâhede edebilme hâlini ihsân eyle, beni ünsiyetinin güçlü cezbelerinin zuhûruyla te’yîd eyle ki, bu sâyede ben isimlerinin kazândıracağı marifetlerin tecellîlerinde dönüp dolaşabileyim.

 

Yâ Rabbi! Sen beni Senin müşâhede edilebileceğin göstergelerde bulunan varlığının sırlarının ta kendilerine vâkıf kıl ki, onlar sayesinde ben Mülk ve Melekût âlemlerine tevdî etmiş bulunduğun sırları müşâhede edebileyim, kudretinin Lâhût ve Nâsût âlemlerinde bulunan âyetlerinin göstergelerine nasıl nüfuz ettiğini ayan-beyan görebileyim.

 

Bana umûmî hikmetler içerisinde öyle bir marifet nasîb et ki, mevcûdâtta gizli olan inceliklerden haberdâr olmadığım bir malumat kalmasın. Îmân hakîkatlerini idrâke mâni’ olan karanlıkları benden gider, kalblerde ve ruhlarda bulunan sevgi-dostluk, hidâyet-irşad güzelliklerini bana yakın et. Zîrâ seven de, sevilen de, arayan da, aranan da ancak Sensin.

 

Ey kalbleri dilediği tarafa çeviren! Ey sıkıntıları açan! Ey şaşkınlara yol gösteren! Ey yardım isteyenlerin imdâdına kavuşan! Bütün ğaybları hakkıyla bilen ancak Sensin. Benim de, her şeyin de Rabbi ancak Sensin. Ey Allâh! Bizi insanlar arasında aldatılmış kimseler yapma, hizmetinden mahrum ve uzak bırakma, nimetlerinle helâke çekilen kimselerden eyleme, dünyada düşmanları tarafından yenilen ve dîn karşılığında dünya malları yiyen bedbahtlardan eyleme.

 

Âllâh-u Te’âlâ rnahlûkatının en hayırlısı olan Muhammed (aleyhi’s-salât-i ve’s-selâm)’e ve âl-i ashâb cümlesine salât eylesin! Ey acıyanların en merhametlisi! Rahmetinle muâmele eyle. Bütün hamdler âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsûstur.”[4]

 

SENE BAŞI DUÂSI

 

l Muharrem

 

Rivâyete göre: “Her kim muharrem ayının evvelinde üç kere:

 

TÜRKÇE OKUNUŞU :

 

Bismillahirrahmanirrahim


Elhamdülillâh-i Rabbi’l-’âlemîn. Vessalât-ü ve’s-selâm-ü ‘alâ seyyidinâ Muhammed’iv ve ‘alâ êlihî ve sahbihî ecme’în. Ellâhümme ente’l-ebediyyü’l-kadîm-ü, el hayyü’l-kerîm-ü, el hannânü’l-mennân-ü, ve hêzih-î senetü’n-cedîdetün, es-elüke fîhe’l-’ısmete mineşşeytânirracîm-i ve evliyâihî, vel’âvne ‘alâ hêzihi’n-nefsi’l-emmârat-i bi’s-sûi, ve’l-iştiğâl-e bimâ yükarribûn-i ileyke yâ Kerîm-ü yâ Ze’l-Celâl-i ve’l-İkrâm, bi-Rahmetike yâ Erhame’r-Râhımîn-e, ve sallellâh-ü ve selleme ‘alâ Seyyidi-nâ ve Nebiyyi-nâ Muhammed-in ve ‘alâ êlihî ve sahbihî ve ehl-i beytih-i ecmeîn...

"أَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ، وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ أَجْمَع۪ينَ، أَللّٰهُمَ أَنْتَ الْاَبَدِيُّ الْقَد۪يمُ، أَلْحَىُّ الْكَر۪يمُ، أَلْحَناَّنُ الْمَناَّنُ، وَهٰذِه۪  سَنَةٌ جَد۪يدَةٌ، أَسْئَلُكَ  ف۪يهَا الْعِصْمَةَ  مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّج۪يمِ وَأَهْلِيَآئِه۪، وَالْعَوْنَ عَلٰي هٰذِهِ النَّفْسِ الْاَمَّارَةِ بِالسُّٓوءِ، وَالْاِشْتِغاَلَ بِمَايُقَرِّبُن۪ي إِلَيْكَ يَاكَر۪يمُ! ياَذَا الْجَلَالِ وَالْاِكْرامِ، بِرَحْمَتِكَ يَآأَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ، وَصَلَّى اللّٰهُ وَسَلَّمَ عَلٰى سَيِّدِنَا وَنَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَأَهْلِ بَيْتِه۪ أَجْمَع۪ينَ."

“Bütün hamdler, âlemlerin Rabbi olan Allâh’a âittir! Salât-ü selâm, Efendimiz Muhammed’in ve âl-i ashâbının tamâmının üzerine olsun!

 

Ey Allâhım! Sen Ebedî’sin, Kadîm’sin (başlangıcın ve sonun yoktur.)! Hayy’sın, Kerîm’sin (hakikî hayat sâhibi de, kerem sâhibi de ancak Sensin)!

 

Hannân’sın, Mennân’sın (son derece acıyan ve çokça lütuflarda bulunan Rabbimizsin)!

 

İşte bu yeni senedir! Ben bu sene Senden dilerim ki beni kovulmuş şeytandan ve onun dostlarından koruyasın, kötülüğü çokça emreden bu nefse karşı bana yardım edesin ve beni Sana yaklaştıran amellerle meşgul edesin.

 

Ey kerem sahibi! Ey celâl ve ikrâm sâhibi! Ey acıyanların en merhametlisi! Rahmetinle kabûl eyle!

 

Allâh-ü Te’âlâ, Efendimiz ve Peygamberimiz Muhammed (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’e, âl-i ashâbının ve Ehl-i Beyt’inin tamâmına salât ve selâm eylesin!”

 

Derse, şeytan: ‘Biz bu kişiden ümîdi kestik!’ der ve Allâh (Celle Celâlühû) ona, kendisini sene boyunca koruyacak iki melek görevlendirir.”[5]

 

SENE SONU VE SENE BAŞI ORUÇLARI

 

İbni Hacer’in Hafsa (r.anhâ) vâlidemizden rivâyet ettiği bir Hadîs-i Şerif’te:

"مَنْ صَامَ اٰخِرَ يِوْمٍ مِنْ ذ۪ي الْحِجَّةِ وَأَوَّلَ يَوْمٍ مِنَ الْمُحَرَّمِ، -فقد ختم السنة الماضية، وافتتح السنةالمستقبلة بصوم- جَعَلَهُ اللّٰهُ لَهُ كَفَّارَةَ خَمْس۪ينَ سَنَةً."

--- “Zû’l-Hıcce’nin son günü ile Muharrem’in ilk gününü oruçlu geçiren kişiye Allâh-ü Te’âlâ elli senelik (günahları için) keffâret yazar” buyrulmuştur.[6]

 

MUHARREM AYININ VAZÎFELERİ

MUHARREM HİLÂLİ GÖRÜLDÜĞÜNDE OKUNACAK DUÂ

 

Hilâl gören kişi tekbîr getirerek 30 (otuz) kere Fâtiha-i Şerîfe okursa Allâh-ü Te’âlâ onu o ay boyunca hıfzında ve emânında saklar. Ki bunların tatbîkinde çok büyük faydalar vardır.

 

Rasûlüllâh (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm): --- “Muharrem’in hilâlini gördüğünüz zaman şöyle deyin” buyurmuştur.

"مَرْحَبًا بِالسَّنَةِ الْجَد۪يدَةِ وَالشَّهْرِ الْجَد۪يدِ وَالْيَوْمِ الْجَد۪يدِ وَالسَّاعَةِ الْجَد۪يدَةِ، وَ مَرْحَبًا بِالْكَاتِبِ وَالشَّاهِدِ وَالشَّه۪يدِ أُكْتُبَا فِى الصَّح۪يفَت۪ى بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ، أَشْهَدُ أَنْ لٰٓاإِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَر۪يكَ لَهُ وَ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ، وَأَنَّ الْجَنَّةَ حَقٌّ وَأَنَّ النَّارَ حَقٌّ وَأَنَّ السَّاعَةَ اٰتِيَةٌ لَارَيْبَ ف۪يهَا وَأَنَّ اللّٰهَ يَبْعَثُ مَنْ فِى الْقُبُورِ."

“Yeni seneye, yeni aya, yeni güne ve yeni saate merhabâ! Yanımda hazır bulunanlara, özellikle iki yazıcı meleğe merhabâ!

 

Benim amel defterime: Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle! Ben şuna dâir şâhitlikte bulunuyorum ki; gerçekten Allâh’tan başka hiçbir ilâh yoktur, O tektir, hiçbir ortağı yoktur, şuna da şâhitlik ederim ki hiç şüphesiz Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür. Muhakkak ki cennet de haktır, cehennem de gerçektir. Kıyâmet gelecektir, onda hiç şüphe yoktur ve gerçekten Allâh kabirlerde bulunanları çürütecektir’ diye yazın.”[7]

 

MUHARREMİN ÎLK GÜNÜ YAPILACAKLAR

l Muharrem

 

Rivâyete göre: “Muharremin ilk günü 360 (üç yüz altmış) kere Âyete’l-Kürsî’yi okuyan ve her birinin başında besmele çeken ve bu sayıyı tamamladıktan sonra:

"أَللّٰهُمَّ يَا مُحَوِّلَ الْاَحْوَالِ حَوِّلْ حَالَنَا إِلٰى أَحْسَنِ الْاَحْوَالِ بِحَوْلِكَ وَقُوَّتِكَ –وَقُدْرَتِكَ- يَاعَز۪يزُ يَامُتَعَالْ، وَصَلَّى اللّٰهُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَسَلَّمَ."

“Ey halleri değiştiren Allâh! Kendi kuvvetin ve kudretinle bizim hâlimizi hallerin en güzeline çevir. Ey Ulu ve Ey Yûce! (Duâmızı kabûl eyle.) Allâh-ü Te’âlâ, Efendimiz Muhammed (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’e ve âl-i ashâbına salât ve selâm eylesin!”

 

Diye duâ eden kişi istemediği her şeyden korunur.”[8] Bu böylece denenmiş ve doğru çıkmıştır.

 

Rivâyete göre: “Her kim muharremin ilk günü bir kâğıda 113 (yüz on üç) besmele yazar da onu taşırsa ömrü boyunca ona istemediği bir şey ulaşmaz.”

 

MUHARREM AYI NAMAZLARI

 

İlk Gece Namazı: Üç selâmla altı rek’at kılınır. Her rek’atta Fâtiha Sûresi’nden sonra bir kere Âyete’l-Kürsî, on bir kere İhlâs Sûresi ve yirmi üç kere:

"سُبْحَانَ مَلِكَ الْقُدُّوسِ سُبُّوحٌ قُدُّوسٌ رَبُّنَا وَرَبُّ الْمَلٰٓئِكَةِ وَالرُّوحِ."

Teşbihi[9] okunur.

 

İlk Gün Namazı: Güneş doğduktan (işrak vakti girdikten) sonra iki rek’at namaz kılınır. Her rek’atta Fâtiha Sûresi’nden sonra Kur’ân-ı Kerîm’den kolaya gelen kısım okunur. Selam verildikten sonra da 7 (yedi) kere: “لٰٓاإِلٰهَ إِلَّا اللّٰهْ”  kelime-i tayyibesi zikredilir.

ÂŞÛRA GECESİNİN VE GÜNÜNÜN AMELLERİ ÂŞÛRÂ GECESİ YAPILACAKLAR

9 Muharrem

 

Rivâyete göre: “Her kim âşûrâ gecesi abdest tazeleyip iki rek’at namaz kıldıktan sonra, diz üstü çökmüş halde kıbleye yönelik vaziyette her birinin başında besmele çekerek 360 (üç yüz altmış) Âyete’l-Kürsî okuduktan sonra 48 (kırk sekiz) kere:

﴿ قُلْ بِفَضْلِ اللّٰهِ وَبِرَحْمَتِه۪ فَبِذٰلِكَ فَلْيَفْرَحُواۜ هُوَ خَيْرٌ مِمَّا  يَجْمَعُونَ  [سورة يونس:١٠/٥٨]  

Âyet-i Kerîmesi’ni okur da, sonra on iki kere:

"أَللّٰهُمَّ إِنَّ هٰذِه۪ لَيْلَةٌ جَد۪يدَةٌ وَشَهْرٌ جَد۪يدٌ وَسَنَةٌ جَد۪يدَةٌ، فَأَعْطِنِىَ اللّٰهُمَّ خَيْرَهَا وَخَيْرَ مَاف۪يهَا، وَاصْرِفْ عَنّ۪ى شَرَّهَا وَشَرَّ مَاف۪يهَا وَشَرَّ فِتْنَتِهَا وَمُحْدَثَاتِهَا وَشَرَّ النَّفْسِ وَالْهَوٰى وَالشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ." 

“Ey Allâh-ım! İşte bu, yeni gecedir, yeni aydır ve yeni yıldır. Öyleyse ey Allâh-ım! Bana onun hayrını da, onda bulunanların hayrını da nasîb et. Onun şerrini de, onda bulunanların şerrini de, onun fitnesinin şerrini de, onda meydâna gelecek olan şeylerin şerrini de, nefsin ve kötü arzusunun şerrini de, kovulmuş şeytanın şerrini de benden çevir.” derse, peşine de:

﴿ ... رَبَّنَآ اٰتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ [سورة البقرة:٢/٢٠١]

“Ey Rabbimiz! Bize dünyada da âhirette de güzel olan şeyler ver ve bizi ateşin azabından muhafaza et.”

Gibi, Kur’ân-ı Kerim’den iktibas edilen duâlardan dilediğiyle bitirir, defaat ile teşbih, tehlil ve salevattan yani:

"سُبْحَانَ اللّٰهِ، وَلٰٓا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ، وَصَلَّى اللّٰهُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَسَلَّمَ." 

Dedikten sonra:

"أَللّٰهُمَّ اغْفِرْل۪ى وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ."

“Ey Allâh-ım! Beni de, inanan erkekleri de, kadınları da bağışla!”

 

Diyerek Müslüman erkek ve kadınların tümü için duâ yaparsa, o sene bütün kötülüklerden korunmuş olur.”[10]

 

ASÛRÂ GECESİ NAMAZI:

 

Her rek’atta Fâtiha Sûresi’nden sonra üç kere İhlâs Sûresi okunarak 100 (yüz) rek’at kılınır. Namazdan sonra yetmiş kere:

"سُبْحَانَ اللّٰهِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَلٰٓا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَاللّٰهُ أَكْبَرُ وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِا للّٰهِ الْعَلِيِّ الْعَظ۪يمِ."

“Bütün tenzihler Allâh’a âittir. Bütün hamdler Allâh’a mahsûstur. Allâh’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allâh her şeyden büyüktür. O en büyük ve en yûce olan Allâh’ın yardımı olmadan hiçbir ibâdete kuvvet ve hiçbir günahtan dönüş imkânı yoktur”

 

Teşbîhi zikredilir. Sonra 70 (yetmiş) kere istiğfâr edilir, daha sonra da yetmiş kere salevât okunur.

 

“Ravzatü’l-Ulemâ” isimli eserde zikrolunduğu veçhile Ümmü’l-Mü’minîn Hz.Âişe (r.anhâ)’dan rivâyet olunduğu üzere: --- “Bu namazı kılan kişi öldüğü zaman kabri misk ve anberle doldurulur, kabre konan herkesin tüyleri dağılır ama bu namazı kılanın kabrinde tüyleri dâhi bozulmaz. Kabrinden çıkartıldığı zaman yüzü dolunay gecesi gibi nurlu olur ve kocasının evine hazırlanıp götürülen gelin gibi cennete götürülür.”[11]

 

ÂŞÛRÂ GÜNÜ NAMAZLARI

10 Muharrem

 

Âşûrâ günü oruç tutulur, çünkü bu oruçta bütün senenin sevâbı vardır. Rasûlüllâh (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm): --- “Kim âşûrâ günü oruç tutarsa sanki bütün zamanlarda oruç tutmuş gibidir.”[12] Buyurmuştur.

 

Güneş doğduğu zaman kişi gusül abdesti alır, yeni elbiseler giyinir, sonra bir avuç su alıp onunla başını mesheder ve:

"حَسْبِىَ اللّٰهُ وَكَفٰى، سَمِعَ اللّٰهُ لِمَنْ دَعَا، لَيْسَ وَرَآءَ اللّٰهِ مُنْتَهٰى، مَنِ اعْتَصَمَ بِحَبْلِ اللّٰهِ نَجَا."

“Allâh yeter ve kâfidir. Allâh, duâ edeni işitir. Allâh’dan öte varılacak hiçbir şey yoktur. Allâh’ın ipine tutunan kurtulur” zikrini söyler.

 

Daha sonra iki rek’at kılar. İlk rek’atta Fâtiha Sûresi’nden sonra Âyete’1-Kürsî, ikinci rek’atta ise Fâtiha Sûresi’nden sonra Haşr Sûresi’nin son Âyet-i Kerîmeleri’ni (Lev Enzelnâ’dan aşağısını) okur.

 

Namazdan sonra Rasûlüllâh (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) salât-ü selâm getirir ve şu duâyı okur:

"يَا أَوَّلَ الْاَوَّل۪ينَ وَيَا اٰخِرَ الْاٰخِر۪ينَ لٰٓا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ خَلَقْتَ أَوَّلَ مَا خَلَقْتَ ف۪ى هٰذَا الْيَوْمِ وَتَخْلُقُ اٰخِرَ مَا تَخْلُقُ ف۪ى هٰذَا الْيَوْمِ، أَعْطِن۪ى ف۪يهِ خَيْرَ مَا أَوْلَيْتَهُ مِنْهُ أَوْلِيَآئَكَ وَأَنْبِيَآئَكَ وَأَصْفِيَآئَكَ مِنْ ثَوَابِ الْبَرَايَا وَأَسْهَمَ مَا أَعْطَيْتَهُمْ ف۪يهِ مِنَ الْكَرَامَاتِ بِحَقِّ مُحَمَّدٍ وَاٰلِه۪ وَأَصْحَابِه۪." 

“Ey öncekilerden evvel olan! Ey sonrakilerin âhiri olan! Senden başka hiçbir ilâh yoktur, ilk yaratmış olduğun şeyi bugün yarattın, son yaratacağın şeyi de bugün yaratacaksın. Muhammed (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) ve âl-i ashâbı hakkı için bugün bana, dostlarına, peygamberlerine ve seçkin kullarına verdiğin şeylerin en hayırlısını ve bugün onlara ikrâm ettiğin şeylerin en nasiplisini ver.”

 

İmâm-ı Echûrî’nin naklettiği bir Hadîs-i Şerîf’e göre;

 

--- “Aşûrâ günü her rek’atta bir Fâtiha ve 15 (on beş) îhlâs okuyarak dört rek’at kılan kişinin elli sene geçmiş, elli sene de gelecek günahlarını Allâh-ü Te’âlâ mağfiret eder. O gün iki rek’at dâhi kılan bütün sıddîkların amelleriyle Allâh-ü Te’âlâ’ya takarrubta bulunmuş (mânen yakınlaşmış) gibi olur.”[13]

 

Şöyle de rivâyet edilmiştir: Aşûrâ günü kişi bir selâmla altı rek’at kılar. Her rek’atta Fâtiha Sûresi’nden sonra Şems Sûresi, Duhâ Sûresi, Zelzele Sûresi, İhlâs Sûresi ve Mu’avvezeteyn (Felak-Nâs) Sûrelerini okur. Namazdan sonra secde eder ve secdede yedi kere Kâfirûn Sûresi okur. Sonra hangi duâyı ederse etsin duâsı kabul olunur. Sonra da şu duâyı okur:

"أَللّٰهُمَّ اجْعَلْن۪ى مِمَّنْ دَعَاكَ فَأَجَبْتَهُ وَاٰمَنَ بِكَ فَهَدَيْتَهُ وَرَغِبَ إِلَيْكَ فَأَعْطَيْتَهُ وَتَوَكَّلَ عَلَيْكَ فَكَفَيْتَهُ وَاقْتَرَبَ مِنْكَ فَأَدْنَيْتَهُ، أَللّٰهُمَّ امْدُدْل۪ى عَيْش۪ى مَدًّا وَاجْعَلْ ل۪ى ف۪ى قُلُوبِ الْمُؤْمِن۪ينَ وُدًّا، أَللّٰهُمَّ إِنّ۪ى أَسْأَلُكَ الْا۪يمَانَ بِكَ وَأَسْأَلُكَ الْفَصْلَ مِنَ الرِّزْقِ وَأَسْأَلُكَ الْعَافِيَةَ مِنَ الْبَلٰٓاءِ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَأَسْأَلُكَ حُسْنَ الْعَاقِبَةِ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ."

“Ey Allâh-ım! Sen beni Sana duâ edip kabûl ettiğin, Sana îmân edip hidâyet ettiğin, Senden isteyip lütfettiğin, Sana tevekkül edip her işine kifâyet ettiğin ve Sana yakınlaşmaya çalışıp Kendine yakın ettiğin kullarından eyle.

 

Ey Allâh-ım! Geçimimi benim için bollaştır, mü’minlerin kalblerinde benim sevgimi halk eyle. Ey Allâh-ım! Ben senden Sana hakîki mânâda îmân isterim, bolca rızık isterim, dünya ve âhiret belâlarından âfiyet dilerim ve dünya-âhiret güzel son ve âkibet niyâz ederim.”[14]

 

“Kişi kıyâmet gününde hasım (düşman) larını râzı etmek niyetiyle AŞÛRÂ GÜNÜ 4 (DÖRT) REK’AT NAMAZ kılıp, birinci rek’atta Fâtiha’dan sonra 11 (on bir) kere İhlâs Sûresi, ikinci rek’atta Fâtiha’dan sonra 3 (üç) kere Kâfirûn ve 11 (on bir) İhlâs Sûresi, üçüncü rek’atta Fâtiha’dan sonra bir kere Tekâsür, 11 (on bir) kere de İhlâs Sûresi, dördüncü rek’atta Fâtiha’dan sonra 3 (üç) kere Âyete’l-Kürsî ve 25 (yirmi beş) kere İhlâs Sûresi okursa; Allâh-ü Te’âlâ onu kabrin şiddetlerinden kurtarır ve dâvâlılarını kıyâmet günü ondan râzı kılar.

 

“er-Risâletü’z-Zevkıyye” isimli eserde zikr olunduğuna göre bu namaz Rasûlüllâh (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’den naklolunmuştur ve çok fazîletleri vardır.

 

Bu namaz senenin altı günü;

 

         (1)        Âşûrâ günü,

         (2)        Terviye günü,

         (3)        Arefe günü,

         (4)        Kurban bayramı günü,

         (5)        Şa’bân’ın on beşinci (beraat) günü,

         (6)        Ramazân’ın son cuma günü kılınır.[15]

 

ÂŞÛRÂ GÜNÜ OKUNACAK DUÂLAR.

10 Muharrem

ECELLE İLGİLİ DUÂ

Şeyh Muhammed ibn-i Abdilhayy ed-Dâvûdî el-Kattân’ın “Mecmû’a”sında zikredildiği üzere; Şeyh Ebû’1-Bekâ el-Ömerî’nin, İbn-i Ferhûn’un “el-Mesâilü’l-melfûza” isimli eserinden nakline göre;

 

ÂŞÛRÂ GÜNÜ BU DUÂYI 7 (YEDİ) KERE OKUYAN O SENE ÖLMEZ, ECELİ GELEN İSE OKUMAYA MUVAFFAK EDİLMEZ:

سُبْحَانَ اللّٰهِ مِلْءَ الْم۪يزَانِ وَمُنْتَهَى الْعِلْمِ وَمَبْلَغَ الرِّضَا وَزِنَةَ الْعَرْشِ لَامَلْجَأَ وَلَامَنْجَا مِنَ اللّٰهِ إِلَّا إِلَيْهِ، سُبْحَانَ اللّٰهِ عَدَدَ الشَّفْعِ وَالْوَتْرِ وَعَدَدَ كَلِمَاتِ اللّٰهِ التَّآمَّةِ كُلِّهَا، أَسْأَلُكَ السَّلَامَةَ بِرَحْمَتِكَ يَاأَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ، وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ العَلِيِّ الْعَظ۪يمِ، وَهُوَ حَسْب۪ى وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ، نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ، وَصَلَّى اللّٰهُ وَسَلَّمَ عَلٰى خَيْرِ خَلْقِه۪ مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ أَجْمَع۪ينَ.

 

“Allâh-ü Te’âlâ’yı mîzân dolusunca, ilminin sonsuzluğunca, rızâsına ulaşıncaya kadar ve Arş’ının tartısınca tesbîh ederim! Allâh-ü Te’âlâ’dan başkasına sığınılıp kaçılmaz, yine ancak O’na sığınılır! Allâh-ü Te’âlâ’yı çiftlerin ve teklerin sayısınca ve tamam olan kelimelerinin tamamının sayısınca tesbîh ederim!

 

Ey acıyanların en merhametlisi! Senden rahmetinle (bütün belâlardan) selâmet isterim. O yûce ve büyük olan Allâh’ın yardımı olmadan hiçbir günahtan dönüş ve hiçbir ibâdete kuvvet olamaz. O bana yeter! Ne güzel Vekîl’dir! Ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!

 

Allâh-ü Te’âlâ, mahlûkatının en hayırlısı olan Muhammed (Sallâllâh-ü Aleyh-i ve Sellem)’e ve âl-i ashâbının tamâmına salât ve selâm eylesin!”[16]

 

ÂŞÛRÂ GÜNÜ YETMİŞ KERE BU DUÂYI OKUYANI ALLÂH-Ü TE’ÂLÂ MAĞFİRET BUYURUR:

"حَسْبِىَ اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ، نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ"

“Allâh bana yeter! Ne güzel Vekîl’dir! Ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!”[17]

ECELLE İLGİLİ İKİNCİ DUÂ

 

Şihâbü’d-Dîn es-Sühreverdî (Kuddise Sirruhû) ‘dan nakledildiğine göre; “Âşûrâ günü:

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ . “أَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ، وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ أَجْمَع۪ينَ، أَللّٰهُمَّ أَنْتَ الْاَبَدِيُّ الْقَد۪يمُ،  أَلْحَيُّ الْكَر۪يمُ، أَلْحَناَّنُ الْمَناَّنُ، وَهٰذِه۪  سَنَةٌ جَد۪يدَةٌ، أَسْئَلُكَ  ف۪يهَا الْعِصْمَةَ مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّج۪يمِ وَأَوْلِيَآئِه۪، وَالْعَوْنَ عَلٰي هٰذِهِ النَّفْسِ الْاَمَّارَةِ بِالسُّٓوءِ، وَالْاِشْتِغَالَ بِمَايُقَرِّبُن۪ي إِلَيْكَ يَاكَر۪يمُ! ياَذَا الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ، بِرَحْمَتِكَ يَآأَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ، وَصَلَّى اللّٰهُ وَسَلَّمَ عَلٰى سَيِّدِنَا وَنَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ وَأَهْلِ بَيْتِه۪ أَجْمَع۪ينَ.”   

   

“Bütün hamdler, âlemlerin Rabbi olan Allâh’a âittir! Salât-ü selâm, Efendimiz Muhammed (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’in ve âl-i ashâbının tamâmının üzerine olsun!

 

Ey Allâh-ım! Sen Ebedî’sin, Kadîm’sin (başlangıcın ve sonun yoktur)! Hayy’sın, Kerîm’sin (hakikî hayat sâhibi de, kerem sâhibi de ancak Sensin)! Hannân’sın, Mennân’sın (son derece acıyan ve çokça lütuflarda bulunan Rabbimizsin)! İşte bu yeni senedir! Ben bu sene Senden dilerim ki beni kovulmuş şeytandan ve onun dostlarından koruyasın, kötülüğü çokça emreden bu nefse karşı bana yardım edesin ve beni Sana yaklaştıran amellerle meşgûl edesin.

 

Ey kerem sâhibi! Ey Celâl ve İkrâm sâhibi! Ey acıyanların en merhametlisi! Rahmetinle kabûl eyle!

 

Allâh-ü Te’âlâ, Efendimiz ve Peygamberimiz Muhammed (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’e, âl-i ashâbının ve Ehl-i Beyti’nin tamâmına salât ve selâm eylesin!” (Âmîn!)

 

Duâsını 3 (üç) kere okuyan kişi o sene ölmekten emîn olur.

 

Zîrâ eceli takdîr edilen kişiye o gün bu duâyı bu şekilde okumak nasîb olmaz!”[18]

 

AŞÛRÂ GÜNÜ ŞU DUÂNIN OKUNMASI MÜSTEHAB GÖRÜLMÜŞTÜR

 "أَللّٰهُمَّ يَا قَابِلَ تَوْبَةِاٰدَمَ (عليه السلام) يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، وَيَا رَافِعَ إِدْر۪يسَ (عليه السلام)  إِلَى السَّمَآءِ يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، وَيَا مُسْكِنَ سَف۪ينَةِ نُوحٍ  (عليه السلام) عَلٰى جُودِىِّ يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، وَيَا غِيَاثَ إِبْرَاه۪يمَ (عليه السلام) مِنَ النَّارِ يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، وَيَا جَامِعَ شَمْلِ يَعْقُوبَ (عليه السلام) يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، وَيَا كَاشِفَ ضُرِّ أَيُّوبَ (عليه السلام) يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، وَيَافَرِجَ كُرْبَةِ ذِى النُّونِ (عليه السلام) يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، وَيَا سَامِعَ دَعْوَةِ مُوسٰى (عليه السلام) وَهٰرُونَ (عليه السلام) يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، وَيَا نَاصِرَ مُحَمَّدٍ   يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، وَيَا خَالِقَ الْجَنَّةِ وَالنَّارِ يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، وَيَا خَالِقَ جِبْر۪يلَ (عليه السلام) وَم۪يكَآئ۪يلَ (عليه السلام) وَإِسْرَاف۪يلَ (عليه السلام) وَعَزْرَآئ۪يلَ (عليه السلام) يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، وَيَا خَالِقَ الْعَرْشِ وَالْكُرْسِىِّ وَاللَّوْحِ وَالْقَلَمِ وَالسَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يَوْمَ  عَاشُورَآءَ، إِقْضِ حَاجَت۪ى وَادْفَعْ عَنِّى السَّيِّئَاتِ وَالْبَلِيَّاتِ يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ يَا ذَا الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ يَا مَالِكَ يَوْمِ الدّ۪ينِ إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ وَصَلَّى اللّٰهُ عَلٰى خَيْرِ خَلْقِه۪ مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ أَجْمَع۪ينَ."

(1)                 “Ey Âdem (Aleyhi’s-Selâm)’in tevbesini âşûrâ gününde kabul eden Allâh!

 

(2)                 Ey İdrîs (Aleyhi’s-Selâm)’i âşûrâ gününde semâya yükselten!

 

(3)                 Ey Nûh (Aleyhi’s-Selâm)’un gemisini âşûrâ gününde Cûdi Dağı’na yerleştiren!

 

(4)                 Ey İbrâhîm (Aleyhi’s-Selâm)’i âşûrâ gününde ateşten kurtaran!

 

(5)                 Ey Yâkûb (Aleyhi’s-Selâm)’un dağınık âilesini âşûrâ gününde bir araya getiren!

 

(6)                 Ey Eyyûb (Aleyhi’s-Selâm)’ın hastalığını âşûrâ gününde gideren!

 

(7)                 Ey Yûnüs (Aleyhi’s-Selâm)’ın sıkıntısını âşûrâ gününde açan!f

 

(8)                 Ey Mûsâ ve Hârûn (Aleyhime’s-Selâm)’un. duâlarını âşûrâ gününde kabûl eden!

 

(9)                 Ey Muhammed (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’e âşûrâ günü yardım eden!

 

(10)              Ey Cennet’i ve Cehennem’i âşûrâ gününde halk eden!

 

(11)              Ey Cibrîl, Mîkâîl, İsrâfîl ve Azrâîl (Aleyhimü’s-Selâm)’ları, âşûrâ gününde vâr eden!

 

(12)              Ey Arş’ı, Kürsî’yi, Levh’i, Kalem’i, Gökler’i ve Yerler’i âşûrâ gününde yaratan Allâh!

 

Dileğimi yerine getir, benden kötülükleri ve belâları savuştur.

 

Ey gerçek hayat sâhibi ve her şeyi ayakta tutan!

 

Ey Celâl ve İkrâm sâhibi! Ey cezâ gününün yegâne mâliki!

 

Ancak Sana ibâdet ederiz ve ancak Senden yardım dileriz.

 

Allâh-ü Te’âlâ mahlûkâtının en hayırlısı olan Muhammed (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’e ve âl-i ashâbının cümlesine salât eylesin!”

 

Daha sonra da 70 (yetmiş) kere şu duâyı okur:

"أَللّٰهُمَّ ارْزُقْن۪ى كَمَالَ الْحُسْنٰى وَسَعَادَةَ الْعُقْبٰى وَخَيْرَ الْاٰخِرَةِ وَالْاُولٰى."

“Ey Allâh-ım! Bana mükemmel bir güzellik, âhiret saâdeti ve dünya-âhiret hayırlarını nasîb et.”[19]

 

AŞÛRÂ GÜNÜNDE VUKÛ’ BULAN OLAYLAR

 

(1)                 Allâh’ın, Âdem –aleyhi’s-selâm-ın tevbesini bu günde kabul ettiği ve Âdem –aleyhi’s-selâm-in bu günde ‘Safiyyüllâh’ olduğu,

(2)                 İdris –aleyhi’s-selâm-ın yûce bir mekâna bu günde ref olunduğu,

(3)                 Nuh –aleyhi’s-selâm-u gemiden bu günde çıkardığı,

(4)                 İbrâhîm –aleyhi’s-selâm-i ateşten bu günde kurtardığı,

(5)                 Tevrat’ı Musa –aleyhi’s-selâm-a bu günde indirdiği,

(6)                 Yûsuf –aleyhi’s-selâm-u zindandan bu günde kurtardığı,

(7)                 Ya’kûb –aleyhi’s-selâm-un gözlerinin bu günde iâde olunduğu,

(8)                 Eyyûb –aleyhi’s-selâm-un bu günde şifâya kavuşduğu,

(9)                 Yûnüs –aleyhi’s-selâm-un balığın karnından bu günde kurtulduğu,

(10)              Kızıldeniz’in Benî İsrâîl’e bu günde yarılıp geçtikleri ve kurtuldukları,

(11)              Dâvûd –aleyhi’s-selâm-ın bu günde mağfiret olunduğu,

(12)              Süleyman –aleyhi’s-selâm-a bu günde mülk ve saltanat verildiği,

(13)              Muhammed -aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm-ın geçmiş ve gelecek günâhlarının bu günde mağfiret olunduğu rivâyet olunur.

(14)              Dünyânın yaradılmağa ilk başlandığı,

(15)              Yeryüzüne yağmurun ilk yağdığı gün âşûra günüdür, diye de rivâyet olunmuştur.

Er-Ravzu’l-Fâık kitabında şu kıssa anlatılır:

 

Bir vakit Basra’da servet sahibi bir adam vardı. Her senenin âşûra gününde müslüman kardeşlerini evine toplar, sabaha kadar Kur’ân okuyarak okutarak geceyi ihya ederler, nerde fakîr ve yoksul, kimsesiz varsa buldurur, hepsine tasaddukda bulunur, dul ve yetimlere ikrâmda bulunur, elinden gelen hayrı fazlasıyla yapardı. Evinin bitişiğinde bir komşusu bulunuyordu ve komşusunun hem anası, hem de kızı senelerden beri yürüyemez vaziyette idiler. Kız, babasına sordu:

 

--- Babacığım bu gün nedir? Komşumuz herkesi evine toplayıp bu geceyi Kur’ân ve zikirle ihya ediyor?

 

Babası: --- Yavrucuğum, bu gün âşûra günüdür, Allâh katında bu günün hürmeti büyüktür, ayrıca çok da faziletleri vardır, dedi.

 

Sonra uykuya vardılar. Fakat kız çocuğunun gözüne uyku girmiyordu. Sanki nefesi kesilmiş bir halde huşû’ ve haşyet ile Kur’ân’ı ve zikrullah’ı dinliyordu. Kur’ân’ın hatim duâsını yapdıkları vakit, yüzünü semâya doğru çevirdi ve Allâh’a niyâz ederek:

 

--- Ey Mevlâm! Bu gecenin senin indindeki hürmeti hakkı için, senin rızânı kazânmak için bu gece Kur’ân’ını okumak için uyumamış kulların hürmeti için beni şu hâlimden kurtar, kalbimin kırıklığını sar! dedi.

 

Daha sözünü bitirmemişdi, o anda afiyet bularak bütün ağrı ve sancılarından kurtularak kalkıp doğruldu. Sabahleyin bu hâli görünce şaşıp kalan babası:

 

--- Kızım bu nasıl oldu? diye sordu.

 

O da: --- Babacığım, bu gün ile Allâh’a tevessül ettim. O da ânında bana sıhhatimi ihsan etti, dedi.

 

ÂŞÛRÂ GÜNÜ, İMKÂN DÂHİLİNDE ŞU ON İKİ HASLET İŞLENİR

 

1-     (Farz namazlar dışında nâfile) Namaz (kılmak),

2-     Oruç tutmak,

3-     Sıla-i rahm (akrabayı arayıp sormak),

4-     Sadaka vermek,

5-     (Boy abdesti) Gusül (almak),

6-     Sürme çekmek,

7-     Bir âlimi ziyâret etmek,

8-     Bir hastayı ziyâret etmek,

9-     Yetim başı sıvazlamak,

10-     Çoluk çocuğa bolluk yapmak, Muhakkak temel gıdâ maddelerinden birer kilo olsun alış-veriş yapmak. Bu sene boyunca berekete delâlettir.

11-     Tırnak kesmek,

12-     Bin kere İhlâs Sûresi okumak.[20]

 

BİR SENE BOYUNCA HASTA OLMAMAK İÇİN YAPILACAK BİR AMEL

 

Âşûrâ günü bir miktar gül suyuna her birinin başında besmele çekilerek ve suya bakılarak 7 (yedi) Fâtihâ okunup sonra o gül suyu başa ve yüze sürülürse o kişi bir dahaki seneye kadar illet ve dert görmez. Bu husûs tecrübeyle sâbit olmuştur.[21]

 




[1] Kütüb-i Sityte, 13/277-278. (Tirmizî, Cenâiz: 9, no: 981.)
[2] Müslim, İmâre:18, no: 5007, 6/41.
[3] Allâme Safûrî, Nüzhetü’l-Mecâlis: l/156; Mâü’l-Ayneyn, Na’tü’l-Bidâyât, sh:165.
[4] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Muhammed ibn-i Hatîrüddîn, el-Cevâhiru’l-hams, sh:64-65.); asrar.almountadayat.com/t530-topic; alfatimi.org/php/viewtopic.php?f=70&p=774707
[5] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Allâme Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis: l/156; Mâü’l-ayneyn, Na’tü’l-bidâyât, sh:165.)
[6] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Mâü’l-ayneyn, Na’tü’l-bidâyât, sh:167.)
[7] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Muhammed ibn-i Hatîrüddîn, el-Cevâhiru’l-hams, sh:48.)
[8] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Mâü’l-ayneyn, Na’tü’l-bidâyât, sh:166.)
[9] Teşbih: Benzetmek.
[10] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Mâü’l-ayneyn, Na’tü’l-bidâyât, sh:166.)
[11] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Muhammed ibn-i Hatîrüddîn, el-Cevâhiru’l-Hams, sh:49; Seyyîd Ali Zâde, Şerh-u Şir’ati’l-İslâm, sh:217.)
[12] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Muhammed ibn-i Hatîrüddîn, el-Cevâhiru’l-Hams, sh:49.)
[13] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Mâü’l-ayneyn, Na’tü’l-bidâyât, sh:167.)
[14] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Muhammed ibn-i Hatîrüddîn, el-Cevâhiru’l-hams, sh:48-50.)
[15] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, Seyyîd Ali Zâde, Şerh-u Şir’ati’l-İslâm, sh:217.)
[16] Muhammed Ebû’l-Yüsr Âbidîn, el-Evrâdü’d-Dâime, sh: 92.
[17] Muhammed ibn-i Hatîruddîn, el-Cevâhiru’l-Hams, Millet Genel Kütüphanesi, kısım: Reşid Efendi, kayıt no: 506, varak: 19.
[18] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Allâme Safûrî, Nüzhetü’l-Mecâlis: 1/156; Mâü’l-Ayneyn, Na’tü’l-Bidâyât, sh:165.)
[19] Kasr-ı Ârifân dergisi, Sayı:39, aralık 2010, (Abdülazîz Ahmed Balûğun, Duâu’l-ğâyeti’l-Maksûdeti’1-Kübrâ, sh:104)
[20] Mâü’l-ayneyn, Na’tü’l-bidâyât, sh:166-167.
[21] MuhammedEbû’l-Yüsr Âbidîn, el-Evrâdü’d-Dâime, sh:93.