15 Haziran 2019 Cumartesi

ÎMÂN ---YÂ-SÎN--- SÛRESİ!


ÎMÂN ---YÂ-SÎN--- SÛRESİ!

﴿ وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلًا اَصْحَابَ الْقَرْيَةِۢ اِذْ جَٓاءَهَا الْمُرْسَلُونَۚ ﴿١٣﴾ اِذْ اَرْسَلْنَٓا اِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُٓوا اِنَّا اِلَيْكُمْ مُرْسَلُونَ ﴿١٤﴾ قَالُوا مَٓا اَنْتُمْ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَاۙ وَمَٓا اَنْزَلَ الرَّحْمٰنُ مِنْ شَىْءٍۙ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا تَكْذِبُونَ ﴿١٥﴾ قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ اِنَّٓا اِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ ﴿١٦﴾ وَمَا عَلَيْنَا اِلَّاالْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ ﴿١٧﴾ قَالُٓوا اِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْۚ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُمْ مِنَّا عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿١٨﴾ قَالُوا طَٓائِرُكُمْ مَعَكُمْۜ اَئِنْ ذُكِّرْتُمْۜ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ ﴿١٩﴾ وَجَٓاءَ مِنْ اَقْصَا الْمَد۪ينَةِ رَجُلٌ يَسْعٰى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَل۪ينَۙ ﴿٢٠﴾ اِتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْئَلُكُمْ اَجْرًا وَهُمْ مُهْتَدُونَ ﴿٢١﴾ وَمَا لِىَ لٰٓا اَعْبُدُ الَّذ۪ى فَطَرَن۪ى وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٢٢﴾ ئَأَتَّخِذُ مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةً ... ﴿٢٣﴾ وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلٰى قَوْمِه۪ مِنْ بَعْدِه۪ مِنْ جُنْدٍ مِنَ السَّمَٓاءِ وَمَا كُنَّا مُنْزِل۪ينَ ﴿٢٨﴾ اِنْ كَانَتْ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَاِذَا هُمْ خَامِدُونَ ﴿٢٩﴾ [ سورة يٓسٓ:٣٦/١٣-٢٩]
13.   (Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti.

14.   Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler.

15.   Onlar şöyle dediler: “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sâdece yalan söylüyorsunuz.”

16.   (Elçiler ise) şöyle dediler: “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”

17.   “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”

18.   Dediler ki: “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlakâ taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azâb dokunur.”

19.   Elçiler de “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.

20.   Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.”

21.   “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidâyete erdirilmiş kimselerdir.”

22.   “Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O’na döndürüleceksiniz.”

23.   “O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim?

28.   Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezâlandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik.

29.   Sâdece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.”

ÖLÜME HAZIR BULUNMAK

﴿ وَعَلَى اللّٰهِ قَصْدُ السَّب۪يلِ وَمِنْهَا جَٓائِرٌۜ...
[سورة النحل:١٦/٩]
“Yolun doğrusu Allâh’ın (gösterdiği) dır. Doğru yolu göstermek Allâh’a âittir. Yolun eğrisi de vardır. (Bu doğru yoldan sapanlar da vardır) …”  (Nahl Sûresi, 16/9’dan.)

﴿ كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۜ وَلَوْ اٰمَنَ اَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْۜ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ [ سورة آل عمرن:٣/١١٠]
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emr-eder, kötülükten men eder ve Allâh’a îmân edersiniz…” (Âl-i ‘Imrân Sûresi, 3/110’dan.)
عَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ قَالَ: "إِنَّ هٰذِهِ الْقُلُوبَ تَصْدَأُ، كَمَا يَصْدَأُ الْحَد۪يدُ." قَالُوا: يَا رَسُولَ اللّٰهِ فَمَا جَلَاؤُهَا ؟ قَالَ: تِلَاوَةُ الْقُرْآنِ، وَ ذِكْرُ الْمَوْتِ، --- يُذْكَرُ اللّٰهُ."
Allâh’ın Rasûlü -sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem- şöyle buyurur: --- “Muhakkâk ki, demirin paslandığı gibi, şu kalpler de paslanır.”

Ashâb-ı Kirâm sorar: --- “Öyleyse kalplerin cilâsı nedir, Yâ Rasûlellâh?”

1.      “Kur’ân-ı Kerîm okumak,
2.      Ölümü hatırlamak,
3.      Zikrullâh’dır.” Buyurur.

ALLÂH’IN RIZÂSI

﴿ وَعَدَ اللّٰهُ الْمُؤْم۪نِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً ف۪ى جَنَّاتِ عَدْنٍۜ وَ رِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟ [سورة التوبة:٩/٧٢]
“Allâh, Mü’min erkeklere ve Mü’min kadınlara, ebedî olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve ‘Adn Cennetleri’nde çok güzel köşkler va’d etti. Allâh’ın rızâsı ise, bunların hepsin-den daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.” (Tevbe Sûresi, 9/72.)

رِضْوَانٌ= Burada tenvine 2 ifâde de verebiliriz.

1-     Ta’zîm içindir…

2-     Küçüklük içindir… Ufacık hardal tânesi bir rızâsı -Yani من كل علي شيئٍ  yerde gökte olanlar ve içindekilerden=her şeyden daha büyüktür.
﴿ زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَآءِ وَالْبَن۪ينَ وَالْقَنَاط۪يرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِۜ ذٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَأٰبِ ﴿١٤﴾ قُلْ اَؤُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذٰلِكُمْۜ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا وَاَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِۚ ﴿١٥﴾  [ سورة آل عمرن:٣/١٤-١٥]
“Kadınlar, oğullar, yük-yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünyâ hayâtının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allâh’ın katındadır.” (14) “De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allâh’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allâh’ın rızâsı vardır.” Allâh, kullarını hakkıyla görendir.” (Âl-i ‘Imrân Sûresi, 3/14-15.)

ALLÂH KÖTÜLÜKLERİ ÖRTER

﴿ ... وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًاۙ ﴿٢﴾ وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَايَحْتَسِبُۜ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُۜ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِه۪ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَىْءٍ قَدْرًا ﴿٣﴾ ... وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ اَمْرِه۪ يُسْرًا ﴿٤﴾ ذٰلِكَ اَمْرُ اللّٰهِ اَنْزَلَهُٓ اِلَيْكُمْۜ وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِه۪ وَيُعْظِمْ لَهُٓ اَجْرًا [سورة الطلاق:٦٥/٢-٥]
1-     “… Kim Allâh’a karşı gelmek-ten sakınırsa;

®   Allâh ona bir çıkış yolu açar.” (2) “Onu beklemediği yerden rızıklandırır.

2-     Kim Allâh’a tevekkül ederse;

®   O kendisine yeter. Şüphesiz Allâh, emrini yerine getirendir. Allâh, her şeye bir ölçü koymuştur.” (3)

3-     “Kim Allâh’a karşı gelmekten sakınırsa;

®   Allâh ona işinde bir kolaylık verir.” (4) “İşte bu, Allâh’ın size indirdiği emridir.

4-     Kim Allâh’a karşı gelmekten sakınırsa;

®   Allâh onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını büyütür.” (Talak Sûresi, 65/2-5’ten.)

§   Îmân, İslâm, İhsân…
(Meşhûr) Cibrîl (a.s.) Hadîs-i Şerîf-i- حد يث جبريل-
(قَالَ جِبْر۪يلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ) يَامُحَمَّدُ! "أَخْبِرْن۪ى عَنِ الْاِسْلَامِ." قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : "أَلْاِسْلَامُ أَنْ تَشْهَدَ أَنْ لٰٓا إِلٰهَ إِلَّااللّٰهُ، وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ، وَتَق۪يمَ الصَّلٰاةَ، وَتُؤْتِى الزَّكَاةَ، وَتَصُومَ رَمَضَانَ، وَتَحُجَّ الْبَيْتَ إِنِ اسْتَطَعْتَ إِلَيْهِ سَب۪يلًا." قَالَ (جِبْر۪يلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ): "صَدَقْتَ." قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : "أَنْ تُؤْمِنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓائِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ، وَتُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِه۪ وَشَرِّه۪." قَالَ (جِبْر۪يلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ): "فَأَخْبِرْن۪ى عَنِ الْاِحْسَانِ." قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : "أَنْ تَعْبُدَ اللّٰهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ، فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ۫ يَرَاكَ." قَالَ (جِبْر۪يلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ): "فَأَخْبِرْن۪ى عَنِ السَّاعَةِ." قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : يَا عُمَرُ أَتَدْر۪ى مَنِ السَّآئِلُ؟ قُلْتُ: أَللّٰهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ. قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : فَإِنَّهُ جِبْر۪يلُ عَلَيْهِ السَّلٰامُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ د۪ينَكُمْ؛"  Müslim, Îmân 1, (8)
قَالَ : "اَلتَّٓائِبُ مِنَ الذَّنْبِ كَمَنْ لَا ذَنْبَ لَهُ."
“Günâhtan tövbe eden kimse, hiç günâh işle-memiş gibidir.” (İbn-i Mâce, Kitâbü’z-Zühd (37), Tevbeyi (Hatırlamak) Bâbı (30/30), Hadîs no:4250, s:967.)

Benim bunda kararım yok
Ben buradan gitmeye geldim
Bezirganım, metaım çok
Alana satmaya geldim.
Ben gelmedim dava için,
Benim işim sevi için
Gönüller dost evi için
Gönüller yapmaya geldim.
Yunus Emre
﴿ اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَۜ ... [سورة التوبة:٩/١١١]
“Şüphesiz Allâh, Mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır...” (Tevbe Sûresi, 9/72.)
﴿ ... لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعًاۜ ... [سورة الزمر:٣٩/٥٣]
“… Allâh-ü Teâlâ’nın rahmetinden ümîdinizi kesmeyiniz. Şüphesiz Allâh, bütün günâhları affeder…” (Zümer Sûresi, 39/53.)
﴿ وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ يَتَوَفَّى الَّذ۪ينَ كَفَرُواۙ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ  وَاَدْبَارَهُمْۚ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ [سورة الأنفال:٨/٥٠]
“Melekler, kâfirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azâbını” diyerek canlarını alırken bir görseydin.” (Enfâl Sûresi, 8/29.)
﴿ اَيْنَ مَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ ف۪ى بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍۜ ... [ سورة النسآء:٤/٧٨]
“Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır.” (Nisâ Sûresi, 4/78.)

– “Ana rahminden geldik pazara,
Bir kefen aldık gidiyoruz mezara!”

“Şu geçeni durdursam, çekip eteğinden,
Soru versem: Haberin var mı öleceğinden”

Yatağan mezarlığının kapısında:

“Çıkmışsa ilahi emir bahane bol,
Toprakta başlar, toprakta biter bu yol”

Necip Fazıl’ın ifadesiyle:

“O dem ki perdeler kalkar, perdeler iner;
Azrail’e “hoş geldin!” diyebilmek de hüner!”

Hz. Ömer, Kâ'bü'l-Ahbâr'a: "Ey Kâ'b! Bana ölümü anlat" dedi. Kâ'b: "Çok dikenli …

Peygamber Efendimiz'in irtihâli esnâsında, ---"Allah'ım, ölüm acısını bana kolaylaştır"

ÇOCUKLARINA TAPAN ÂİLE MODELİ OLMA!

قَالَ: فَأَخْبِرْن۪ى عَن أَمَارَاتِهَا؟ قَالَ: أَنْ تَلِدَ الْامَّةُ رَبّتهَا، وأنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ "وليسَ عندَ مسلم العالَةَ" رعاء الشّاءِ يتطاوَلُونَ في البنيَانِ. قال: ثم انطلقَ فَلَبِثْتُ ملِيًّا.
Cibrîl-i Emîn: --- “Öyleyse kıyâmetin alâmetinden haber ver!” dedi. Hz. Peygamber (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) şu açıklamayı yaptı:
--- “Köle kadınların efendilerini doğurmaları, yalın ayak, üstü çıplak, fakir -Müslim'in rivayetinde fakir kelimesi yoktur- davar çobanlarının yüksek binâlar yapmada yarıştıklarını görmendir.” Bu söz üzerine yabancı çıktı gitti.[1]
Buhârî Şerîf’te geçen kıyâmet alâmetlerinden birinin, “Köle kadınların efendilerini doğurmaları...”
Olduğunu belki bir çoğumuz bilemeyebilir. Fakat bu Hadîs-i Şerîf’i incelediğimizde âlimlerin büyük bir çoğunluğunun özellikle günümüzde âile ilişkilerinde ve çocukların anne-babalarına karşı davranışlarını, anne babaların da çocuklarını terbiye ederken dikkat edecekleri konuları hatırlatmakla alâkalı olduğu anlaşılmaktadır.

BURADAN YOLA ÇIKARAK:
n  Anneye ve babaya yakışıksız, hakâret içeren, argo ifâdeler kullanmanın,
n  Anneye ve babaya hürmet ve hizmet edilmesi gerekirken çocuklara hizmet edilmenin,
n  Ana-babaya itaatin azalmasının,
n  Kadının doğurduğu çocuğun, kendisine köle muâmelesi yapmasının,
n  Evlâdın, kendi annesine karşı efendilik taslayarak onu hor ve hakîr görmesinin,
n  Evin içindeki kuralların gelenek görenek ve inançlarımıza göre değil çocukların istek ve arzularına göre şekillenmesinin,
n  Eve misâfir kabûl etmek istememenin, misâfirden huzûrsuz olmanın ve odalarından çıkmayarak tepki göstermenin,
n  Bayramlarda âile büyüklerini ziyâret etmek istememenin,
n  Büyüklerin yanına gitmeden onları ayaklarına getirmenin,
n  Depresyon, ergenlik, sınav bahâneleriyle iyice sosyalleşmekten uzaklaşmanın,
n  Ekonomik olarak âilesinden hep fazlasını istemenin ve alamayınca hor görmenin,
n  Dersler ve sınavlar bahâne edilerek âile içinde hiçbir iş yapmak istememenin,
n  Âile ile iletişimi çok kısa ve mümkünse hiç kurmadan, fakat sosyal ağ içindeki kişilerle kontörler ve dakîkalar bitirene kadar konuşmanın veyâ yazışmanın,
n  İsteklerini dayatmaların, olmayınca âile içinde huzûrsuzluk çıkarmanın ayyûka çıktığı ve altın devrini yaşadığı bir zamanda yaşıyoruz.
®      Toplum yapımız çocuklarına tapan,
®      Onlar ne isterse yapan,
®      Aman ben yaşamadım çocuklarım yaşasın anlayışına bürünen;
®      Aman zamâne gençleri böyle diye sorunları halının altına süpürülen, hiçbir şeyden hoşlanmayan, âilelerini beğenmeyen,
®      Ne yapılırsa yapılsın mutlu olmayan,
®      Özenti içinde hep yanlışlara imzâ atan bir nesil de çığ gibi gelmektedir.

Yanlış izlenilen metotlar,
Yanlış verilen örnekler,
Yanlış diziler ve filmler,
Iğrenç kitaplarla zehirlenen gençler için,

ü  Bir şeyler yapması gerekenlerin hep başka işlerle iştigâl etmeleri
ü  Ve bu olayı ötelemeleri kronik rahatsızlığın toplumun tüm bünyesine sirâyet etmesine neden olmuş,
ü  Antidepresan hapları %300’ler oranında artmış,
ü  Zararlı madde kullanmaya başlama yaşı 11’lere,
ü  Cinsel rezâlet 12 yaşlarına kadar düşmüştür.

‘Aşkım.’ diye büyütülen -ki bu kelimenin kesinlikle çocuklara kullanılmaması gerekir çünkü onlar sizin evladınız- sanki onun arkadaşa ihtiyacı varmış gibi ‘Çocuğumla arkadaş gibiyiz.’ yanlış önermesiyle anne ve baba olmayı öteleyen anlayışı da buna eklersek hep birlikte halaya durabiliriz.
Sorunu havâleci mantıkla, ‘Ne istediysen aldım ne söylediysen yaptım, istediğin okullara gönderdim.’ anlayışına indirgeyen anne ve babalar meselenin ciddiyetinin farkında değillerdir ve kendi görevlerini hep başkalarından beklemektedirler.
Ey Anne baba! Ne olur yeniden âile olun. Kıymetli vakitlerinizi çocuklarınızla geçirin ve onlar öğrenmeleri gerekenleri sosyal medyadan veyâ üçüncü kişilerden; yaşamaları gereken duyguları da vicdansızlar tarafından öğrenmek zorunda kalmasın.[2]


[1] Buharî, Tefsîr-u Sûreti 31,2; Müslim, îmân: 1; Nesâî, îmân: 6; Ebû Dâvûd, Sünnet: 17; Tirmizî, îmân: 4.
[2] Zekeriya EFİLOĞLU, Eğitimci-Yazar.