26 Şubat 2014 Çarşamba

DUÂNIN FAZÎLETİ VE VAKTİ


DUÂNIN FAZÎLETİ VE VAKTİ

 
وَعَنْ جَابِر رَضِىَ اللّٰهُ عَنْه قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : "إِذَا دَخَلَ الرَّجُلُ بَيْتَهُ، أَوْ آوٰى إِلٰى فِرَاشِهِ ابْتَدَرَهُ مَلَكٌ وَشَيْطَانٌ، يَقُولُ الْمَلَكُ: افْتَحْ بِخَيْرٍ وَيَقُولُ الشَّيْطَانُ: افْتَحْ بِشَرٍّ، فَإِنْ ذَكَرَ اللّٰهَ تَعَالٰى طَرَدَ الْمَلَكُ الشَّيْطَانَ، وَظَلَّ يَكْلَؤُهُ، وَإِذَا انْتَبَهَ مِنْ مَنَامِه۪ قَالَا ذٰلِكَ، فَإِنْ هُوَ قَالَ: الْحَمْدُ للّٰهِ الَّذ۪ى رَدَّ نَفْس۪ى إِلَىَّ بَعْدَ مَوْتِهَا وَلَمْ يُمِتْهَا ف۪ي مَنَامِهَا، الْحَمْدُللّٰهِ الَّذ۪ى يُمْسِكُ السَّمٰوَاتِ السَّبْعَ أَنْ تَقَعَ عَلَى الْاَرْضِ إِلَّا بِإِذْنِه۪، فَإِنْ خَرَّ مِنْ فِرَاشِه۪ فَمَاتَ كَانَ شَه۪يدًا، وَإِنْ قَامَ وَصَلّٰى صَلّٰى ف۪ي فَضَآئِلَ". أخرجه رزين.

Hz. Câbir (r.a.) anlatıyor: Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) buyurdular ki: --- “Bir kimse evine veyâ yatağına girince hemen bir melek ve bir şeytan alelacele gelirler.

Melek: --- “Hayırla aç!” der.

Şeytan da: --- “Şerle aç!” der.

Adam, şâyet (o sırada) Allâh'ı zikrederse melek şeytanı kovar ve onu korumaya başlar. Adam uykusundan uyanınca, melek ve şeytan aynı şeyi yine söylerler. Adam, şâyet: --- “Nefsimi, ölümden sonra bana geri irade eden ve uykusunda öldürmeyen Allâh (-ü Te’âlâ)’ya hamdolsun. İzniyle yedi semâyı arzın üzerine düşmekten alıkoyan Allâh (-ü Te’âlâ)’ya hamdolsun” dese bu kimse yatağından düşüp ölse şehîd olur, kalkıp namaz kılsa faziletler içinde namaz kılmış olur.” (Rezîn ilâvesidir; Kütüb-i Sitte, İ.CANAN, 6/519.)
 

20 Şubat 2014 Perşembe

SANMA SAKIN HERKESİ SEN SADIKÂNE YÂR OLUR, YAVUZ SULTAN SELİM HÂN (RH. A.)


YAVUZ SULTAN SELİM'İN MÜTHİŞ DÖRTLÜĞÜ HEM ÜST ÜSTE GELDİĞİNDE HEM DE ALT ALTA GELDİĞİNDE OKUNABİLEN MUHTEŞEM ÖZLÜ ŞİİRİ.


Sanma sakın herkesi sen sadıkâne yâr olur,
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur.
Sadıkâne belki ol âlemde serdâr olur,
Yâr olur ağyâr olur serdâr olur dildâr olur.

BUGÜNKÜ TÜRKÇESİ İLE:

Şâhım sen herkesi kendine sâdık dost sanma,
Sen herkesi dost sanma belki o düşmanın olur.
Belki o kişi âlemlerde sözü geçen olur,
Dost olur düşman olur sözü geçen olur hükümdâr olur.                          
Yavuz Sultan Selim Hân (rh. a.)

 

14 Şubat 2014 Cuma

TÂLİH’E BAK!.. VERMEDİ MA’BÛD NEYLESİN SULTÂN MAHMÛD!..


TÂLİH’E BAK!..


VERMEDİ MA’BÛD NEYLESİN SULTÂN MAHMÛD!..


Ziya Paşa'nın ünlü Terkib-i Bend'inde yine ünlü bir beyti vardır. Halk arasında dil persengine dönüşmüş ve pek çok garibanın şikayetini dile getirmesine medar olmuş bu beyitte Paşa,


Rivayet olunur ki, Sultan II. Mahmud, tebdil gezdiği bir Ramazan gününde Üsküdar'da mücerred bir kunduracının, boş örse çekiç vurarak her hamlede “Tıkandı da tıkandı” dediğine şahit olmuş. Merak saikiyle içeri girip bunun sebebini sormuş. Adamcık anlatmış:

--- Bir gece rüya gördüm. Çeşmeler vardı. Bazılarından şarıl şarıl sular akıyor, bazılarından sızıyor, bir tanesi de tıp tıp damlıyordu. O sırada bir pîr-i nuranî belirdi. Ona bu çeşmeleri sordum.

--- Şu şarıl şarıl akanlar, padişahımızın talihidir. Sızanlar devlet erkânından filanca paşaların ve falanca zenginlerin talihleridir. Şu damlayan da senin talihindir." deyip kayboldu. Yerden bir çöp aldım ve benim talihim olan çeşmeye yaklaştım. Çöple biraz kurcalayıp lüleyi açmaya çalıştım. Ah, ellerim kurusaydı! Filvaki çöp kırıldı ve artık eski damlalar da damlamaz oldu. O günden sonra müşterim kesildi, kazancım bitti. İflas ettim, bu hale geldim. Şimdi de talihimden şikâyet ile "tıkandı da tıkandı" zikriyle boş örsü dövüyorum.

Padişah kendini aşikâr etmez ve saraya dönünce adamın söylediklerini tahkike memur gönderir. Meğer adamcağız herkes tarafından "Tıkandı Baba" diye tanınmakta ve nasipsizliğiyle bilinmekteymiş. O kadar ki çeşmeden su doldurmaya gitse kurnayı bir kurbağa tıkar; bir mal almak için pazara uğrasa, ona sıra gelmeden mal bitermiş.


Sultan, mübarek Ramazan ayında bu garibi sevindirmek ister ve bir tepsi baklava yapılmasını, her dilimin altına da bir sarı altın konulmasını emreder. Sonra tepsiyi, bir zengin konağından iftarlık geliyormuş gibi gönderir. Nasipsizlik bu ya; Tıkandı Baba, bir tepsi baklavayı bir iftarda yiyip bitirmek yerine satıp parasıyla birkaç günler iftar etmeyi düşünerek tepsiyi pazara çıkarmaz mı?

Padişah, durumu öğrenip üzülmüşse de niyetine sadakat ile aynı minval üzere ertesi gün nar gibi kızarmış bir hindi dolması yaptırıp yine içini altın ile doldurarak Tıkandı Baba'ya yollar. Baba'dan baklava tepsisini satın alan uyanık müşteri, bu sefer yine kapıya dayanıp Baba'nın aklını çelmenin yollarını aramaktadır.

Der ki: --- Bire Tıkandı Baba! Sen bir garip âdemsin. Tek başına bu hindiyi nice yiyeceksin. Gel sen yine bu hindiyi bana sat. Pazarlık tamam olup hindi de kanatlanınca, padişah bu derece safderunluğa aşırı derecelerde öfkelenip derhal Tıkandı'yı saraya çağırtır. Çavuşlar eşliğinde iftar vaktine yakın, karga tulumba sarayın yolunu tutan Tıkandı Baba telaşlanır.
--- "Bir suç işlemiş olmalıyım, ama ne ola ki!" diye kara düşünceler içinde huzura alındığında neredeyse bayılmak üzeredir. Bu hale padişahın yüreği dayanmaz ve öfkesi merhamete döner. Sultan, olup bitenleri anlattığı zaman Tıkandı Baba hayretler içinde hünkârın ayaklarına kapanıp, dualar, şükürler okumaya başlar.

 Padişah ona son bir hak daha tanımayı isteyip doğruca düz bir araziye gidilir. Padişah Tıkandı Baba’ya yerden bir taş al atabildiğin yere kadar bütün araziyi sana vereceğim der… Fakat adam taşı atacağı zaman elini arkasına çevirip atacakken elinden taş ayağının dibine düşer…

Padişah ona son bir kere daha hak tanımayı isteyip doğruca hazine-i hassa odasındaki altın ve mücevher dolu sandıklardan birinin huzura getirilmesini buyurur. Sandık gelir. Sultan Mahmud selamlık dairesinin çini sobasının altını yoklayıp küreği eline alır ve: --- “Tut şu küreği! Sandığa daldır. Ne kadar alırsa hepsini sana bağışladım”, der.

Tıkandı Baba, kör talihinin böyle birden açılmasına fazlasıyla heyecanlanır. Sevinçten titreye titreye küreği sandığa daldırır. Bir müddet iteleyip çalkalar ve itina ile kaldırırsa da kürek ters daldırılmıştır ve sandıktan ancak sap kısmında bir tek kızıl altın ile çıkar. Baba düşüp bayılır. Şair ruhu taşıyan hisli padişah ise seçili bir üslupla o, tarihe geçen sözünü söyler:

--- “Vermedi Ma'bud, ne yapsın Sultan Mahmud?” der.
Hikmetinden sual olunmayan yüce Ma'bud, kim bilir hangi kadere binaen o küreği ters çevirmişti. Onca yıllık Tıkandı Baba, acaba Açıldı Baba olsaydı kendisi için daha mı iyi olurdu? Hem kim bilir belki de sonradan Tıkandı Baba, haline şükretmiş ve hayırlısını istemekten dolayı gani gönüllü bir fakir olarak vefat etmiştir. Öyle ya, nasib işi başka şeye benzemez.

Nasîb ise gelir Hind'den Yemen'den
Nasîb değil ise ne gelir elden. 
 

Kısmet ardında koşmak elbette kişinin borcudur; illa kısmeti talepte ısrarcı davranmak ve bu yüzden ayrık yollara sapmak meşru değildir. Kul için en hayırlı kısmet, yine her şeyin hayırlısını talep etmekten geçer. Velev şair:

Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez

Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan

(Gökyüzünden yağmur yerine inci ve mücevher yağsa talihsiz olanın bahçesine bir damlası bile düşmez.)
"Gökyüzünden yağmur yerine inci ve mücevher yağsa,
Bahtı kapalı olanın bahçesine yine de bir damlası düşmez."

Kara bahtım yoz olur
Taşa bassam iz olur
Ağustosta suya girsem
Balta kesmez buz olur
Kısmetindir gezdiren yer yer seni,

Arşa çıksan âkıbet yer yer seni,
Ânın için ânın adı yer oldu,

Önce besler, sonra kendi yer seni.
Kemalpaşazâde (rahmetüllahialeyh)


Asude olam dersen eğer gelme bu cihâne
Meydâne düşen kurtulamaz seng-i kazâdan

(Eğer mutlu ve sakin olmak istersen bu dünyaya hiç gelme; çünkü şu hayat meydanına bir defa düşen kaza taşlarından -ızdırap verici dertlerden- kurtulamaz.)

Ziya Paşa, dünyanın fani oluşunu 5. bentte iki mükemmel beyitle ifade ediyor:

Dehrin ne safâ var acaba sîm ü zerinde
İnsan bırakır hepsini hîn-i seferinde

(Dünyanın altınında ve gümüşünde ne mutluluk olabilir ki? İnsanlar ahiret yolculuğuna çıkarken bunların hepsini geride bırakır.)

Bu beytin devamı olan beyit daha da meşhurdur ve bir atasözü gibi edebiyatseverler tarafından ezbere okunur:

Seyretti havâ üzre denir taht-ı Süleyman
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde

“Süleyman’ın tahtı hava üzerinde uçuyordu derler, dünyanın geçiciliğine bak ki o muazzam saltanatın bile yerinde şimdi yeller esiyor.”

MEVLÂM dilerse kişinin işini, mermer taşına geçirir dişini, MEVLÂM dilemezse kişinin işini, muhallebi yerken kırar dişini... (Mevlana)

Allah’a tevekkül edenin yaveri Haktır
Nâşad gönül bir gün olur şâd olacaktır.

(Allah’a inanıp kaderine sabırla razı olanların yardımcısı Allah’tır, mutsuz gönüller bir gün elbet mutlu olacaktır.)

“Bir insan için en acı bahtsızlık imana eriştikten sonra şeytanın tuzaklarına kapılıp imanı kaybetmektir...” Necip Fazıl Kısakürek.