21 Mayıs 2012 Pazartesi

HÂCET DUÂSI (Hz. Hasan -r.a.-’ın rüyâsı=duâsı) دعآء سيدنا الحسن (عليه السلام)

دعآء سيدنا الحسن (عليه السلام)

HÂCET DUÂSI

(Hz. Hasan -r.a.-’ın rüyâsı=duâsı)
كان عطآء الحسن بن علي رضي الله عنه كل سنة مائة ألف، ف حبسها معاوية في بعض السنين فحصلت له ضائقة شديدة، قال فدعوت بدواة لأكتب لمعاوية لأذكره بنفسي، ثم أمسكت فرأيت رسول الله في المنام، فقال “كيف أنت يا حسن؟” فقلت : بخير يا أبت، وشكوت إليه تأخر المال عني، فقال : أدعوت بدواة لتكتب إلى مخلوق مثلك تذكره؟ فقلت نعم يا رسول الله، فكيف أصنع؟ فقال قل:

Mu’âviye (r.a.) her sene Hz. Hasen (r.a.)’a yüz bin dirhem gönderirdi. Bir sene göndereceği miktârı göndermeyince Hz. Hasen (r.a.) için maddî bir sıkıntı hâsıl oldu.

Daha sonrasını kendisi şöyle anlatmıştır:

“Mu’âviye (r.a.)’a durumumu hatırlatmak için bir mektup yazmayı düşün­düm, ama vazgeçtim. Rüyâmda dedem Rasûlüllâh (salellâh-ü aleyh-i ve sellem)’i gördüm.

O bana: --- “Ey Hasen! Nasılsın?” buyurunca,

Ben: --- “İyiyim dedeciğim, ama malım ge­cikti” diye şikâyette bulundum.

Bunun üzerine Rasûlüllâh (salellâh-ü aleyh-i ve sellem) bana: --- “Bu sıkıntın için kendin gibi bir beşere mi haber verecektin?!” buyurunca,

Ben: --- “Evet yâ Rasûlüllâh (salellâh-ü aleyh-i ve sellem) Ya nasıl yapaydım?” diye sordum.

O zaman Rasûlüllâh (salellâh-ü aleyh-i ve sellem) bana şu duâyı okumamı emretti:

أَللّٰهُمَّ اقْذِفْ ف۪ي قَلْب۪ي رَجَآءَكَ وَاقْطَعْ رَجَائ۪ي عَمَّنْ سِوَاكَ حَتّٰى لَا أَرْجُٓو أَحَدًا غَيْرَكَ، أَللّٰهُمَّ وَمَا ضَعُفَتْ عَنْهُ قُوَّت۪ي، وَقَصُرَ عَنْهُ عَمَل۪ي، وَلَمْ تَنْتَهِ إِلَيْهِ رَغْبَت۪ي، وَلَمْ تَبْلُغْهُ مَسْأَلَت۪ي، وَلَمْ يَجْرِ عَلٰى لِسَان۪ي، مِمَّا أَعْطَيْتَ أَحَدًا مِنَ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَ مِنَ الْيَق۪ينِ، فَخُصَّن۪ي بِه۪ يَآ أَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ.” (والصلاة والسلام على سيدنا محمد )

قال فو الله ما ألححت به أسبوعا حتى بعث إلي معاوية بألف وخمس مائة، فقلت: الحمد لله الذي لا ينسى من ذكره ولا يغيب من دعاه، فرأيت النبي في المنام، فقال: يا حسن كيف أنت؟ فقلت بخير يا رسول الله وحدثته بحديثي فقال: يا بني هكذا من رجا الخالق ولم يرجو المخلوق. أخرجه الترمذي رقم ٣٤١٩ من حديث ابن عباس رضي الله عنهما.

“Ey Allâh-ım! Kalbime senden ümitli olma hissini at, senden gayri her şeyden umûdu­mu kes ki, senin dışında kimseden bir şey beklemeyeyim.

Ey Allâh-ım! Öncekilerden ve sonrakilerden her kime yakînden (şüphesiz îmândan) neler verdiysen de benim ona gücüm ulaşmıyorsa, amelim eksik kalıyorsa, isteğim ka­vuşmuyorsa, duâm yetişmiyorsa, öyle bir şey istemek dilime gelmiyorsa, sen o kuvvetli îmân ile beni seçkin kıl. Ey acıyanların en merhametlisi (kabûl et)!”

Ben de bunu bir hafta ısrârla okudum. Tam o sırada Mu’âviye (r.a.) bana bir milyon beş yüz bin dirhem (mûtâd miktarın on beş katı büyük bir meblâğ) gönderdi

Ben de: --- “Kendisini zikredeni unutmayan ve kendisine duâ edeni boş çevirmeyen Allâh-ü Te’âlâ’ya hamdolsun” dedim.

Sonra tekrâr Rasûlüllâh Rasûlüllâh (salellâh-ü aleyh-i ve sellem) rüyâmda gördüm;

Bana: --- “Ya Ha­sen! Nasılsın?” buyurdu.

Ben de: --- “Hayırlar içindeyim” deyince, bana şu sözüyle karşılık buyurdu:

--- “İşte yaratıktan istemeyip yaratandan isteyenin hâli böyle böyledir” diye cevab buyurdu.”[1]


[1] Kasr-ı Ârifan Dergisi, Nisan/2011. (Echûrî, Meşâriku’l-Envâr, Mümin eş-Şeblencî, Nûru’l-Ebsâr fî Menâkıbı Âl-i Beyti’l-Muhtâr, sh:288)