25 Mayıs 2013 Cumartesi

NİMETE KAVUŞUNCA YAPILACAK DUA




 
NİMETE KAVUŞUNCA YAPILACAK DUA

 

Ni’mete kavuşunca şükretmek, musibetle karşılaşınca sabretmek, her halükârda Allah’a hamd etmek mü'minin temel görevidir. Çünkü Allah, şükredenlere, nimetini artıracağını ve onları bağışlayacağını bildirmiştir. (İbrahim, 14/7) “Hamd”, Allah’ı övmek, her türlü nimet, iyilik ve güzelliğin Allah’a ait olduğunu itiraf etmek ve bunu dile getirmektir. Allah’a hamd etmeyi en güzel ifade eden el-hamdülillahcümlesidir. Bu cümle, Kur’an’da “Elhamdülillah (her türlü övgü Allah’a mahsustur)” şeklinde yirmi üç yerde, “Elhamdülillahi Rabbi’l-alemin (âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun)” şeklinde yedi yerde geçmektedir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in her hal ve şartta Allah’a hamd ve şükrettiği bilinen bir husustur. Çünkü en faziletli dua Elhamdülillah diyerek yapılan duadır. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

أَفْضَلُ الذِّكْرِ لَا إِلٰهَ إِلٰاّ الله وَأَفْضَلُ الدُّعَاءِ اَلْحَمْدُ لله

“En faziletli zikir, ‘Lâ ilâhe illâllah’ diyerek yapılan zikirdir. En faziletli dua ise ‘Elhamdü lillâh’ demektir.” (Tirmizi, De’avat, 9) Bir duasında Peygamberimiz (s.a.v.), Allah’a şöyle hamd etmiştir:

اَللّٰهُمَّ إِنّى أَسْأَلُكَ الثَّبَاتَ فِي الْأَمْرِ وَ أَسْأَلُكَ عَزيمَةَ الرُّشْدِ وَأَسْأَلُكَ شُكْرَ نِعْمَتِكَ وَحُسْنَ عِبَادَتِكَ وَأَسْأَلُكَ لِسَانًا صَادِقًا وَقَلْبًا سَليمًا وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا تَعْلَمُ وَأَسْأَلُكَ مِنْ خَيْرِ مَا تَعْلَمُ وَأَسْتَغْفِرُكَ مِمَّا تَعْلَمُ إِنَّكَ أَنْتَ عَلٰاّمُ الْغُيُوبِ

OKUNUŞU: “Allahumme inni es’eluke’s-sebate fi’l-emri, ve es’eluke ‘azimete’r-ruşdi. Ve es’elukeş şükra ni’metike ve husne ‘ıbadetike. Ve es’eluke lisanen sadikan ve kalben selima. Ve e’ûzu bike min şerri ma ta’lemu ve es’eluke min hayri ma ta’lemu. Ve esteğfiruke mimma ta’lemu. İneke ente ‘allamu’l ğuyub.”

ANLAMI: “Allah’ım! Senden dinde sebat etmeyi istiyorum ve doğruluğa da azmetmeyi istiyorum. Nimetine şükretmeyi ve sana güzel ibadette bulunmayı istiyorum. Doğruyu konuşan bir dil, eğriliklerden uzak bir kalp istiyorum. Senin bildiğin her çeşit şerden sana sığınıyorum. Bildiğin bütün hayırları senden istiyorum. Bildiğin günahlardan sana istiğfar ediyorum. Şüphesiz ki gaybı en iyi sen bilirsin.” (Tirmizi, De’avat, 23)

Allah’ı verdiği sayısız nimetlere (İbrahim, 14/34) hamd ve şükredebilmek için Allah’a hakkıyla kulluk etmek gerekir. Peygamberimiz (s.a.v.), geceleri ayakları şişinceye kadar namaz kılardı Kendisine; “Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetti (niye kendini bu kadar yoruyorsun)” denildiğinde;

أَفَلاَ أَكُونُ عَبْدًا شَكُورًا

“Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?” cevabını vermiştir. (Buhari, Teheccüd, 6; Tefsir-Fetih, 324; Nesai, Kıyamu’l-Leyl, 17)

Sözle Elhamdülillah diyen Allah’a şükretmiş olur. Fiili şükür ise, Allah’ın verdiği nimetlerin cinsinden Allah’ın kullarını da yararlandımaktır. Mesela ilmin şükrü, ilmini başalarına öğetmek, malın-paranın şükrü, muhtaçlara ve hayır kurumlarına yardım etmektir. İyilik edene teşekkür etmek de o nimete şükretmek sayılır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.), insanlara teşekkürü, Allah’a şükürle eşdeğerde zikretmişir:

منَ لا يشَكرُ اِلنَّاسَ لا يشَكرُ اِللّٰه تَعَالَى

“Halka teşekkürde bulunmayan Allah’a da şükretmez.” (Tirmizi, Birr, 35; Ebu Davud, Edeb, 12)

Peygamberimiz (s.a.v.)’in terbiyesinde hayat bulan sahabe de O’nun ahlakını aynen yaşatmışlardı. Rivayete göre bir gü Hz. Ömer (r.a.), oğu Abdullah’ı Hz. Aiş (r.anha)’ye göndererek Peygamberimiz (s.a.v.)’in kabri yanına defnedilmek için izin vermesini istedi. Abdullah, durumu Hz. Aiş’ye arz ettikten sonra olumlu haberi duyan Hz. Omer;

اَلْحَمْدُ مَا كَانَ شَيْءٌ أَهَمَّ إِلَيَّ مِنْ ذٰالِكَ

“Allah’a hamd olsun! Bundan daha önemli bir şey olamaz benim için, dedi.” (Buhari, Cenaiz, 94)

Sahabeden Usame b. Zeyd (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.)’in, şöyle dediğni rivayet etmişir: “Kendine bir iyilik yapılan kişi, o iyiliği yapana; Cezâke’llâhü hayrâ (Allah, senin mükafatını bolca versin) derse, en güzel övgüyü yerine getirmiş olur.” (Tirmizi, Birr, 87) Bir nimete kavuşunca veya beklenen guzel bir haberi duyunca, Allah’a hamd ile dua edilmelidir. Bu, “ELHAMDÜLİLLAH” diyerek yerine getirildiği gibi, “Allah’ım sana hamd olsun, sana şükürler olsun!”, insanlara karşı ise; “Allah senden razı olsun, Allah sana mükâfatını versingibi dualar yapmak ve teşekkür etmekle de yerine getirilir.
 

20 Mayıs 2013 Pazartesi

FİTNELER---Müslüman Üç Sebeple Öldürülür---İslam Toplumundan Ayrılmamak---Kötülüklere Elle, Dille ve Kalple Engel Olmak---Hz. Peygamber’in Üç Duası.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
أبْواَبُ الْفِتَنِ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
FİTNELER
بَاب مَا جَاءَ لَا يَحِلُّ دَمُ امْرِئٍ مُسْلِمٍ إِلَّا بِإِحْدَى ثَلَاثٍ
Müslüman Üç Sebeple Öldürülür
1 (2158)- حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ الضَّبِّيُّ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ أَبِي أُمَامَةَ بْنِ سَهْلِ بْنِ حُنَيْفٍ، أَنَّ عُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ
أَشْرَفَ يَوْمَ الدَّارِ فَقَالَ: أَنْشُدُكُمْ اللَّهَ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: لَا يَحِلُّ دَمُ امْرِئٍ مُسْلِمٍ إِلَّا بِإِحْدَى ثَلَاثٍ؛ زِنًا بَعْدَ إِحْصَانٍ، أَوْ ارْتِدَادٍ بَعْدَ إِسْلَامٍ، أَوْ قَتْلِ نَفْسٍ بِغَيْرِ حَقٍّ فَقُتِلَ بِهِ؟ فَوَاللَّهِ مَا زَنَيْتُ فِي جَاهِلِيَّةٍ وَلَا فِي إِسْلَامٍ، وَلَا ارْتَدَدْتُ مُنْذُ بَايَعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَلَا قَتَلْتُ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ، فَبِمَ تَقْتُلُونَنِي؟
قَالَ أَبُو عِيسَى: وَفِي الْبَاب؛ عَنْ ابْنِ مَسْعُودٍ، وَعَائِشَةَ، وَابْنِ عَبَّاسٍ. وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ. وَرَوَاهُ حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ فَرَفَعَهُ، وَرَوَى يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الْقَطَّانُ وَغَيْرُ وَاحِدٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ هَذَا الْحَدِيثَ، فَأَوْقَفُوهُ وَلَمْ يَرْفَعُوهُ، وَقَدْ رُوِيَ هَذَا الْحَدِيثُ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنْ عُثْمَانَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَرْفُوعًا.
1.        Ebu Ümâme’den (r.a.) rivayete göre: Osman b. Affân, öldürülmek üzere evi kuşatıldığında yukarıdan aşağıya bakarak şöyle konuşmuştu:”Allah için söyleyin! Biliyor musunuz? Resûllullah’ın (s.a) şöyle buyurdu: “Müslüman bir kimse ancak şu üç sebepten dolayı öldürülür: Evlen olan kişinin zina etmesi, İslam’a girdikten sonra dinden dönmesi veya haksız yere bir adam öldürmesi sebebiyle…” Allaha yemin ederim ki, ne cahiliye döneminde, ne de Müslüman olduktan sonra zina ettim. Resûlullah’a (s.a) biat ettiğim günden beri dinimden dönüp irtidat etmiş de değilim. Allah’ın haram kıldığı cana da kıymadım, o halde beni hangi sebeple öldüreceksiniz?”
Ebu İsa: “Bu hadis hasen’dir” demiştir.
Nesâî, Tahrîmü’d-dem, 5
بَاب مَا جَاءَ دِمَاؤُكُمْ وَأَمْوَالُكُمْ عَلَيْكُمْ حَرَامٌ
Kanlarınız ve Mallarınız Birbirinize Haramdır
2 (2159)- حَدَّثَنَا هَنَّادٌ، حَدَّثَنَا أَبُو الْأَحْوَصِ، عَنْ شَبِيبِ بْنِ غَرْقَدَةَ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْأَحْوَصِ، عَنْ أَبِيهِ قَالَ:
سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ فِي حَجَّةِ الْوَدَاعِ لِلنَّاسِ: أَيُّ يَوْمٍ هَذَا؟ قَالُوا: يَوْمُ الْحَجِّ الْأَكْبَرِ، قَالَ: فَإِنَّ دِمَاءَكُمْ، وَأَمْوَالَكُمْ، وَأَعْرَاضَكُمْ بَيْنَكُمْ حَرَامٌ، كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا، فِي بَلَدِكُمْ هَذَا، أَلَا! لَا يَجْنِي جَانٍ إِلَّا عَلَى نَفْسِهِ، أَلَا! لَا يَجْنِي جَانٍ عَلَى وَلَدِهِ، وَلَا مَوْلُودٌ عَلَى وَالِدِهِ، أَلَا! وَإِنَّ الشَّيْطَانَ قَدْ أَيِسَ مِنْ أَنْ يُعْبَدَ فِي بِلَادِكُمْ هَذِهِ أَبَدًا، وَلَكِنْ سَتَكُونُ لَهُ طَاعَةٌ فِيمَا تَحْتَقِرُونَ مِنْ أَعْمَالِكُمْ فَسَيَرْضَى بِهِ.
قَالَ أَبُو عِيسَى: وَفِي الْبَاب؛ عَنْ أَبِي بَكْرَةَ، وَابْنِ عَبَّاسٍ، وَجَابِرٍ، وَحِذْيَمِ بْنِ عَمْرٍو السَّعْدِيِّ. وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ. وَرَوَى زَائِدَةُ عَنْ شَبِيبِ بْنِ غَرْقَدَةَ نَحْوَهُ، وَلَا نَعْرِفُهُ إِلَّا مِنْ حَدِيثِ شَبِيبِ بْنِ غَرْقَدَةَ.
2.        Süleyman b. Amr b. el-Ahvas, babasından (r.a.) rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: Resûlullah’dan (s.a.) işittim, Veda haccında insanlara şöyle diyordu:
“Bugün hangi gündür?” Sahabe: “Haccı ekber günüdür” dediler. Bundan sonra Resûlullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız birbirinize haramdır. Aynen bu bulunduğunuz belde ve gününüzün haram olduğu gibi. Her suçlu kendi hesabına suç işler. Dikkat edin! Hiçbir çocuk babasının yaptığından, hiçbir baba da çocuğunun yaptığından sorumlu tutulamaz. Dikkat edin! Şeytan şu ülkenizde kendisine ibadet edilmesinden ebediyen ümidini kesmiştir. Fakat amellerinizden önemsemediğiniz bazı konularda kendisine itaat edeceksiniz de o da bundan razı olacaktır.”
Ebu İsa: “Bu hadis hasen sahih’dir” demiştir.
İbn Mâce, Menâsik, 76
بَاب مَا جَاءَ فِي لُزُومِ الْجَمَاعَةِ
İslam Toplumundan Ayrılmamak
3 (2165)- حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ، حَدَّثَنَا النَّضْرُ بْنُ إِسْمَعِيلَ أَبُو الْمُغِيرَةِ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سُوقَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ ابْنِ عُمَرَ قَالَ:
خَطَبَنَا عُمَرُ بِالْجَابِيَةِ فَقَالَ: يَا أَيُّهَا النَّاسُ! إِنِّي قُمْتُ فِيكُمْ كَمَقَامِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِينَا، فَقَالَ: أُوصِيكُمْ بِأَصْحَابِي، ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ، ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ، ثُمَّ يَفْشُو الْكَذِبُ حَتَّى يَحْلِفَ الرَّجُلُ وَلَا يُسْتَحْلَفُ، وَيَشْهَدَ الشَّاهِدُ وَلَا يُسْتَشْهَدُ، أَلَا! لَا يَخْلُوَنَّ رَجُلٌ بِامْرَأَةٍ إِلَّا كَانَ ثَالِثَهُمَا الشَّيْطَانُ، عَلَيْكُمْ بِالْجَمَاعَةِ! وَإِيَّاكُمْ وَالْفُرْقَةَ! فَإِنَّ الشَّيْطَانَ مَعَ الْوَاحِدِ، وَهُوَ مِنْ الِاثْنَيْنِ أَبْعَدُ، مَنْ أَرَادَ بُحْبُوحَةَ الْجَنَّةِ فَلْيَلْزَمْ الْجَمَاعَةَ، مَنْ سَرَّتْهُ حَسَنَتُهُ وَسَاءَتْهُ سَيِّئَتُهُ فَذَلِكُمْ الْمُؤْمِنُ.
قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ غَرِيبٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ. وَقَدْ رَوَاهُ ابْنُ الْمُبَارَكِ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سُوقَةَ. وَقَدْ رُوِيَ هَذَا الْحَدِيثُ مِنْ غَيْرِ وَجْهٍ عَنْ عُمَرَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.
3.        İbn Ömer’den (r.a.) rivayete göre, şöyle demiştir: Ömer, Şam’ın bir bölgesi olan Câbiye’de bize bir hutbe vererek şöyle konuştu:” Resûlullah’ın (s.a) bize söylediği bazı şeyleri size söylemek üzere aranızdayım. O bize şöyle demişti:
“Size ashabımı sonra onların peşinden gelenleri, sonra da onların peşinden gelenleri yaşantılarını tavsiye ederim bunlardan sonraki nesillerde yalan yayılacaktır. O derece ki kendisinden yemin etmesi istenmediği halde insanlar yemin edecekler, şahitleri istenmediği halde insanlar yalan şahitlik yapacaklardır. Dikkat edin bir erkek bir kadınla tek başına kalmasın; üçüncüleri şeytandır. İslam cemaatinden ayrılmayın, ayrılıklardan sakının çünkü şeytan cemaate katılmayıp tek kalanlarla beraberdir. Cemaatten olan iki kişiden uzaktır. Kim cennetin en güzel yerlerinden köşk sahibi olmak isterse; İslam cemaatinden ayrılmasın. Kimi, yaptığı iyilik sevindiriyor ve kötülükleri de üzüyorsa o kimse mümindir.”
Ebu İsa: “Hadis bu isnatla hasen sahih ğarib’tir” demiştir.
İbn Mâce, Melâhim:8
4 (2166)- حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ مُوسَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مَيْمُونٍ، عَنْ ابْنِ طَاوُسٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ:
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَدُ اللَّهِ مَعَ الْجَمَاعَةِ.
وَهَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ. لَا نَعْرِفُهُ مِنْ حَدِيثِ ابْنِ عَبَّاسٍ إِلَّا مِنْ هَذَا الْوَجْهِ.
4.        İbn Abbas’dan (r.a.) rivayete göre, şöyle demiştir: Resûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın yardımı cemaatle beraberdir.”
Ebu İsa: “Bu hadis ğarib’tir” demiştir.
Tirmizî
بَاب مَا جَاءَ فِي تَغْيِيرِ الْمُنْكَرِ بِالْيَدِ أَوْ بِاللِّسَانِ أَوْ بِالْقَلْبِ
Kötülüklere Elle, Dille ve Kalple Engel Olmak
5 (2173)- حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ، عَنْ الشَّعْبِيِّ، عَنْ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ قَالَ:
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَثَلُ الْقَائِمِ عَلَى حُدُودِ اللَّهِ وَالْمُدْهِنِ فِيهَا، كَمَثَلِ قَوْمٍ اسْتَهَمُوا عَلَى سَفِينَةٍ فِي الْبَحْرِ، فَأَصَابَ بَعْضُهُمْ أَعْلَاهَا، وَأَصَابَ بَعْضُهُمْ أَسْفَلَهَا، فَكَانَ الَّذِينَ فِي أَسْفَلِهَا يَصْعَدُونَ فَيَسْتَقُونَ الْمَاءَ، فَيَصُبُّونَ عَلَى الَّذِينَ فِي أَعْلَاهَا، فَقَالَ الَّذِينَ فِي أَعْلَاهَا: لَا نَدَعُكُمْ تَصْعَدُونَ فَتُؤْذُونَنَا، فَقَالَ الَّذِينَ فِي أَسْفَلِهَا: فَإِنَّا نَنْقُبُهَا مِنْ أَسْفَلِهَا فَنَسْتَقِي، فَإِنْ أَخَذُوا عَلَى أَيْدِيهِمْ، فَمَنَعُوهُمْ، نَجَوْا جَمِيعًا، وَإِنْ تَرَكُوهُمْ، غَرِقُوا جَمِيعًا.
قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ.
5.        Nu’man b. Beşir’den (r.a.) rivayete göre, Resûlullah (s.a) şöyle buyurdu:
“ Allah’ın çizdiği sınırlara riayet ederek İslam’ı yaşamaya dikkat gösterenlerle riyakârlık ve yağcılıkla Müslüman geçinenlerin durumu denizdeki bir geminin alt ve üst katını kur’a çekerek paylaşan insanların durumuna benzer. Bunlardan kimisine geminin alt kısmı kimine de üst kısmı düşer. Aşağıdakiler su almak için yukarı inip- çıkarlarken yukarıdakilerin üzerlerine su sıçrattılar. Bunun üzerine yukarıdakiler şöyle derler: “Yukarıya çıkarak bize eziyet etmenize müsaade etmeyeceğiz.” Aşağıdakiler de şöyle derler: “Biz de geminin alt kısmında bir delik açarak suyumuzu oradan alırız.” Eğer üstekiler alttakilerin yapacakları bu işten vazgeçirmezlerse hepsi birden boğulup ölürler. Onlara engel olurlarsa hepsi birden kurtulurlar.
Ebu İsa: “Bu hadis hasen sahih’dir” demiştir.
Buharî, Şerike, 6
بَاب مَا جَاءَ أَفْضَلُ الْجِهَادِ كَلِمَةَ عَدْلٍ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍ
Zalim Yöneticiye Gerçeği Haykırmak
6 (2174)- حَدَّثَنَا الْقَاسِمُ بْنُ دِينَارٍ الْكُوفِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مُصْعَبٍ أَبُو يَزِيدَ، حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جُحَادَةَ، عَنْ عَطِيَّةَ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ،
أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: إِنَّ مِنْ أَعْظَمِ الْجِهَادِ، كَلِمَةَ عَدْلٍ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍ.
قَالَ أَبُو عِيسَى: وَفِي الْبَاب؛ عَنْ أَبِي أُمَامَةَ. وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ.
6.        Ebu Saîd el-Hudrî’den (r.a.) rivayete göre, Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:
“ En üstün, cihad zalim olup haksızlık yapan devlet idarecisine gerçeği söylemektir.”
Ebu İsa: “Hadis bu isnatla hasen ğarib’tir” demiştir.
İbn Mâce, Fiten:5
بَاب مَا جَاءَ فِي سُؤَالِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثَلَاثًا فِي أُمَّتِهِ
Hz. Peygamber’in Üç Duası
7 (2175)- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ جَرِيرٍ، حَدَّثَنَا أَبِي قَال: سَمِعْتُ النُّعْمَانَ بْنَ رَاشِدٍ يُحَدِّثُ، عَنْ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْحَارِثِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ خَبَّابِ بْنِ الْأَرَتِّ، عَنْ أَبِيهِ قَالَ:
صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صَلَاةً فَأَطَالَهَا، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ! صَلَّيْتَ صَلَاةً لَمْ تَكُنْ تُصَلِّيهَا، قَالَ: أَجَلْ! إِنَّهَا صَلَاةُ رَغْبَةٍ وَرَهْبَةٍ، إِنِّي سَأَلْتُ اللَّهَ فِيهَا ثَلَاثًا، فَأَعْطَانِي اثْنَتَيْنِ، وَمَنَعَنِي وَاحِدَةً، سَأَلْتُهُ أَنْ لَا يُهْلِكَ أُمَّتِي بِسَنَةٍ فَأَعْطَانِيهَا، وَسَأَلْتُهُ أَنْ لَا يُسَلِّطَ عَلَيْهِمْ عَدُوًّا مِنْ غَيْرِهِمْ فَأَعْطَانِيهَا، وَسَأَلْتُهُ أَنْ لَا يُذِيقَ بَعْضَهُمْ بَأْسَ بَعْضٍ فَمَنَعَنِيهَا.
قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ غَرِيبٌ. وَفِي الْبَاب؛ عَنْ سَعْدٍ، وَابْنِ عُمَرَ.
7.        Habbâb b. el-Eret (r.a.) şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.) birgün namaz kıldı ve o namazı uzattı. Bunun üzerine: “EyAllah’ın Resûlu! Bu güne kadar kılmadığın uzunlukta bir namaz kıldın” dediler. Resûlullah (s.a.): “Evet, bu korku ve ümit namazıydı. Bu namaz içerisinde ben Allah’dan üç şey istedim. İkisini bana verdi. Birini vermedi. Allah’tan; ümmetimin kıtlıkla helak etmemesini istedim, bunu bana verdi. Düşman güçlerinin ümmetimin başına musallat olmamasını istedim, bunu da bana verdi. Ümmetimin birbirine düşürülmemesini istedim, bunu bana vermedi.” dedi.
Ebu İsa: “Bu hadis hasen sahih ğarib’tir” demiştir.
Müslim, Fiten, 5
بَاب مَا جَاءَ فِي رَفْعِ الْأَمَانَةِ
Emanetin Kalkması
8 (2179)- حَدَّثَنَا هَنَّادٌ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنْ الْأَعْمَشِ، عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ، عَنْ حُذَيْفَةَ بْنِ الْيَمَانِ،
حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَدِيثَيْنِ، قَدْ رَأَيْتُ أَحَدَهُمَا، وَأَنَا أَنْتَظِرُ الْآخَرَ، حَدَّثَنَا أَنَّ الْأَمَانَةَ نَزَلَتْ فِي جَذْرِ قُلُوبِ الرِّجَالِ، ثُمَّ نَزَلَ الْقُرْآنُ، فَعَلِمُوا مِنْ الْقُرْآنِ وَعَلِمُوا مِنْ السُّنَّةِ، ثُمَّ حَدَّثَنَا عَنْ رَفْعِ الْأَمَانَةِ، فَقَالَ: يَنَامُ الرَّجُلُ النَّوْمَةَ، فَتُقْبَضُ الْأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ، فَيَظَلُّ أَثَرُهَا مِثْلَ الْوَكْتِ، ثُمَّ يَنَامُ نَوْمَةً، فَتُقْبَضُ الْأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ، فَيَظَلُّ أَثَرُهَا مِثْلَ أَثَرِ الْمَجْلِ، كَجَمْرٍ دَحْرَجْتَهُ عَلَى رِجْلِكَ، فَنَفَطَتْ فَتَرَاهُ مُنْتَبِرًا، وَلَيْسَ فِيهِ شَيْءٌ، ثُمَّ أَخَذَ حَصَاةً، فَدَحْرَجَهَا عَلَى رِجْلِهِ، قَالَ: فَيُصْبِحُ النَّاسُ يَتَبَايَعُونَ، لَا يَكَادُ أَحَدُهُمْ يُؤَدِّي الْأَمَانَةَ حَتَّى يُقَالَ: إِنَّ فِي بَنِي فُلَانٍ رَجُلًا أَمِينًا، وَحَتَّى يُقَالَ لِلرَّجُلِ: مَا أَجْلَدَهُ وَأَظْرَفَهُ وَأَعْقَلَهُ، وَمَا فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ، قَالَ: وَلَقَدْ أَتَى عَلَيَّ زَمَانٌ، وَمَا أُبَالِي أَيُّكُمْ بَايَعْتُ فِيهِ، لَئِنْ كَانَ مُسْلِمًا لَيَرُدَّنَّهُ عَلَيَّ دِينُهُ، وَلَئِنْ كَانَ يَهُودِيًّا أَوْ نَصْرَانِيًّا لَيَرُدَّنَّهُ عَلَيَّ سَاعِيهِ، فَأَمَّا الْيَوْمَ فَمَا كُنْتُ لِأُبَايِعَ مِنْكُمْ إِلَّا فُلَانًا وَفُلَانًا.
قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ
8.        Huzeyfe İbnu’l-Yeman’dan (r.a.) rivayete göre, şöyle aktarmıştır: Resûlullah (s.a.) bize iki konudan bahsetmişti. Birini gördüm, diğerini beklemekteyim. Emanetten bahsetmişti ki, emanet önce insanların kalplerinin derinliklerine indiğini sonra Kur’an’ın inip emanet konusunu insanların Kur’an’dan ve sünnette öğrendiklerini haber verip, emanetin kalkacağından bahsederek şöyle buyurdu:
“Kişi uykuya dalacak, kalbinden emanet duygusu yok edilecek ve basit bir nokta gibi iz kalacaktır. Sonra yine uykuya dalacak, bu sefer emanet duygusunun geri kalanı da yok edilerek çok çalışanın elindeki nasır izi gibi hafif bir iz kalacaktır. Sanki ayağının üzerinde yuvarladığı ve derinin kabarmasına sebep olan ateş parçasının meydana getirdiği iz gibi onu şişkin görürsün fakat içinde bozuk sudan başka hiç bir şey yoktur.” Bunun üzerine Resûlullah (s.a.) bir çakıl taşı alarak ayağının üzerinden yuvarladı ve şöyle buyurdu: “Sonra insanlar, aralarında alış-veriş edecekleri hemen hemen hiç kimsenin emaneti yerine getirmeyeceği bir güne geleceklerdir. Hatta filan oğullarından dürüst bir kişi vardır… denilecek, yine kalbinde hardal tanesi kadar imanı olmayan kişilere ne bahadır bir insan, ne kibar, ne akıllı insan, denilecek.” Huzeyfe şöyle devam etti: “Öyle zamanlarda yaşadım ki, o günlerde kiminle alış-veriş ettiğime aldırmazdım. Müslüman ise, o kişiyi dini dürüst olmaya sevk ederdi. Yahudi ve Hıristiyan ise, onun da başında bulunan devlet gücü ve otoritesi kötülük yapmasına engel olurdu. Ama bugün ise sizden şu birkaç kişiyle alış-veriş yapabilmekteyim.”
Ebu İsa: “Bu hadis hasen sahih’dir” demiştir.
Buharî, Rikâk, 35; İbn Mâce, Fiten, 27
بَاب مَا جَاءَ لَتَرْكَبُنَّ سُنَنَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ
Öncekilerin Yolunu Takip Edenler
9 (2180)- حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْمَخْزُومِيُّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سِنَانِ بْنِ أَبِي سِنَانٍ، عَنْ أَبِي وَاقِدٍ اللَّيْثِيِّ،
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمَّا خَرَجَ إِلَى حُنَيْنٍ، مَرَّ بِشَجَرَةٍ لِلْمُشْرِكِينَ، يُقَالُ لَهَا: ذَاتُ أَنْوَاطٍ، يُعَلِّقُونَ عَلَيْهَا أَسْلِحَتَهُمْ، فَقَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ! اجْعَلْ لَنَا ذَاتَ أَنْوَاطٍ كَمَا لَهُمْ ذَاتُ أَنْوَاطٍ، فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: سُبْحَانَ اللَّهِ! هَذَا كَمَا قَالَ قَوْمُ مُوسَى: اجْعَلْ لَنَا إِلَهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ، وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ، لَتَرْكَبُنَّ سُنَّةَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ.
قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ. وَأَبُو وَاقِدٍ اللَّيْثِيُّ اسْمُهُ؛ الْحَارِثُ بْنُ عَوْفٍ. وَفِي الْبَاب؛ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، وَأَبِي هُرَيْرَةَ.
9.        Ebu Vâkid el-Leysî’den (r.a.) rivayete göre, Resûlullah (s.a.) Huneyn’e çıktığında yolda müşriklerin silahlarını astıkları bir ağaç olan zat-ü envât adı verilen o ağaca uğradı. İnsanlar: “Ey Allah’ın Resûlu! Onların zat-ü envât’ı olduğu gibi bize de bir zat-ü envât tayin et” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.): “Sübhanellah! Bu söz, Musa’nın kavminin Musa’ya söylediği “Ey Musa! Bize o insanların taptıkları tanrıları gibi bir tanrı yap!” (A’raf, 138) sözlerine benzedi” dedi. “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sizler kendinizden önceki Yahudi ve Hıristiyanların yoluna mutlaka uyacaksınız.”
Ebu İsa: “Bu hadis hasen sahih’dir” demiştir.
Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 218, Hadis No: 20892
بَاب مَا جَاءَ فيِ طُلُوعِ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهاَ
Güneşin Batıdan Doğması
10 (2186)- حَدَّثَنَا هَنَّادٌ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنْ الْأَعْمَشِ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي ذَرٍّ قَالَ:
دَخَلْتُ الْمَسْجِدَ حِينَ غَابَتْ الشَّمْسُ، وَالنَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ جَالِسٌ، فَقَالَ: يَا أَبَا ذَرٍّ! أَتَدْرِي أَيْنَ تَذْهَبُ هَذِهِ؟ قَالَ: قُلْتُ: اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ، قَالَ: فَإِنَّهَا تَذْهَبُ تَسْتَأْذِنُ فِي السُّجُودِ فَيُؤْذَنُ لَهَا، وَكَأَنَّهَا قَدْ قِيلَ لَهَا: اطْلُعِي مِنْ حَيْثُ جِئْتِ، فَتَطْلُعُ مِنْ مَغْرِبِهَا، قَالَ: ثُمَّ قَرَأَ: وَذَلِكَ مُسْتَقَرٌّ لَهَا، قَالَ: وَذَلِكَ قِرَاءَةُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ.
قَالَ أَبُو عِيسَى: وَفِي الْبَاب؛ عَنْ صَفْوَانَ بْنِ عَسَّالٍ، وَحُذَيْفَةَ بْنِ أَسِيدٍ، وَأَنَسٍ، وَأَبِي مُوسَى. وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ.
10.     Ebu Zerr’den (r.a.) rivayete göre, şöyle demiştir: Güneş battığı bir sırada mescide girdim. Resûlullah (s.a.) oturuyordu.
“Ey Ebu Zerr! Şu güneş nereye gidiyor biliyor musun?” buyurdu. Ben de: “Allah ve Resûlu en iyisini bilir” dedim. Bunun üzerine buyurdular ki: “Secde etmek için izin almaya gidiyorve kendisine izin veriliyor. Sanki günlerden bir gün “geldiğin yerden doğ!” denilince, güneş battığı yerden doğacaktır.” Sonra Resûlullah (s.a.) “O da kendine ait bir yörüngede akıp gider” (Yasin, 38) ayetini okudu. Bu okuyuş şekli Abdullah b. Mesud’un okuyuş şeklidir.
Ebu İsa: “Bu hadis hasen sahih’dir” demiştir.
Müslim, Fiten, 13; İbn Mâce, Fiten, 32

19 Mayıs 2013 Pazar

NAMAZ KILAN ASKERİN CEVABI MÜTHİŞTİ--- DİLEĞİN KABULÜ---


 Bir asker, namaz kılan diğer askere sordu...:

- Arkadaş kaçıncı asırda yaşıyoruz? Niçin kendini zahmete sokup her gün 5 defa namaz kılıyorsun.
... ...
...
Namaz kılan asker, tam o sırada uzaktan görünen teğmeni gösterdi:

- Şu insan niçin yanından geçerken toplanıyor, selam veriyor ve bütün emirlerine itaat ediyorsun. ''yat'' dese yatıyor, 'kalk' dese kalkıyorsun? O da senin gibi iki ayağı, iki eli ve bir başı olan bir insan değil mi?'

Diğer asker cevap verdi:

-'Evet! O da benim gibi biri insan ama rütbesi var, omuzun da yıldızı var'.

Namaz kılan askerin cevabı müthişti:

-Ey arkadaş! Sen omuzun da bir tane yıldızı var diye senin gibi bir insana
itaat ediyorsun da ben, yerdeki kumlar adedince yıldızları olan ve hepsini
tespih tanesi gibi kudret eliyle çeviren Allah’a niçin itaat etmeyeyim?
Niçin namaz kılıp emrini yerine getirmeyeyim.
Dileğini O Gün Veya 3 Gün İçinde Verir

100 defa "Allahümme inni es’elüke bienneke entallahü la ilahe illa entel vahıdül ehadül ferdüs samedüllezi lem yelid ve lem yuled ve lem yekün lehu küfüven ehad...
"

18 Mayıs 2013 Cumartesi

--- KOLAY DOĞUM İÇİN DUA ---

 
--- KOLAY DOĞUM İÇİN DUA ---

hamile olan bır kadın kolay dogum yapmak ısterse ,ENBİYA SURESİ nin 30. ayetıni bir kagıda yazıp , suyun içinde bekletip , o sudan içerse , Allah ın izni ile istediği olur.

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
...
أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ

E ve lem yerellezîne keferû ennes semâvâti vel arda kânetâ retkan fe fetaknâhuma, ve cealnâ minel mâi kulle şey’in hayy(hayyin), e fe lâ yu’minûn

O kâfir olanlar bilmediler mi ki, muhakkak gökler ve yer bitişik bir halde iken Biz onları birbirinden yarıp ayırdık ve her diri şeyi sudan yarattık, hâlâ imân etmezler mi?
HASTA OLAN BİR KIMSE 40 DEFA ;

'' LA İLAHE İLLA ENTE SÜBHANEKE İNNİ KÜNTÜ MİNEZ-ZALİMİN ''

SENDEN BAŞKA İLAH YOKTUR. SENİ TENZİH EDERİM. BEN ZALİMLERDEN OLDUM.