15 Ağustos 2012 Çarşamba

BAYRAM GÜNÜNÜN SÜNNET VE MÜSTEHÂBLARI NELERDİR? سنن العيد و آدابه :


BAYRAM GÜNÜNÜN SÜNNET VE MÜSTEHÂBLARI NELERDİR? BAYRAMDA NELERİN YAPILMASI SÜNNETTİR?


--- Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Bayram Günlerinin Sünnetleri ---

--- Arefe gecesi ve sâir bayram gecelerini ibâdet, tâat, duâ ve “Zikrullâh”la ihyâ etmek.

Bayram günlerine has olarak Rasûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz’den bizlere nakledilen bir takım sünnet ve edebler vardır.

حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ الْمَرَّارُ بْنُ حَمُّويَه، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُصَفَّى، حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ بْنُ الْوَلِيدِ، عَنْ ثَوْرِ بْنِ يَزِيدَ، عَنْ خَالِدِ بْنِ مَعْدَانَ، عَنْ أَبِي أُمَامَةَ، عَنِ النَّبِيِّ قَالَ:

"مَنْ قَامَ لَيْلَتَيِ الْع۪يدَيْنِ مُحْتَسِبًا لِلّٰهِ، لَمْ يَمُتْ قَلْبُهُ يَوْمَ تَمُوتُ الْقُلُوبُ."

Ebû Ümâme (r.a.) anlatıyor: Rasûlüllâh (s.a.v.) buyurdular ki: --- "Kim her iki bayramın da gecesini, Allâh’dan sevâb umarak ibâdetle geçirirse kalblerin öldüğü günde kalbi ölmez."[1]

وَعَنْهُ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : "مَنْ صَلَّى الصُّبْحَ فَهُوَ ف۪ي ذِمَّةِ اللّٰهِ، فَلَايَتَّبِعَنَّكُمُ اللّٰهُ بِشَىْءٍ مِنْ ذِمَّتِه۪." أخرجه الترمذي. وزاد رزين: فَإِنَّهُ مَنْ يَطْلُبْهُ يُدْرِكُهُ ثُمَّ لَايُفْلِتْهُ.

Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) buyurdular ki: --- “Sabâh namazını (cemâatle) kılan, Allâh’ın garantisi altındadır. Sakın Allâh, (ona verdiği garantisi sebebiyle) size bir cezâ vermesin.” Rezîn şunu ilâve etti: --- “Kim bu garantiyi taleb ederse onu elde eder ve bir daha da kaçırmaz.”[2]

1-         Sabah namazını Cemâatle kılmak, Bayram sabâhı, sabah namazını mescidde kılmak üzere erken davranmak,

حَدَّثَنَا جُبَارَةُ بْنُ الْمُغَلِّسِ، حَدَّثَنَا حَجَّاجُ بْنُ تَمِيمٍ، عَنْ مَيْمُونِ بْنِ مِهْرَانَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ: كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ

"يَغْتَسِلُ يَوْمَ الْفِطْرِ وَيَوْمَ الْاَضْحٰى."

İbn-i Abbâs (r.anhümâ) anlatıyor: “Rasûlüllâh (s.a.v.) Ramazan bayramında da Kurban bayramında da guslederdi.”[3]

حَدَّثَنَا  جُبَارَةُ بْنُ الْمُغَلِّسِ. ثَنَا حَجَّاجُ بْنُ تَمِيمٍ، عَنْ مَيْمُونِ بْنِ مِهْرَانَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ؛ قَالَ: كَانَ رَسُولُ للّٰهِ ﷺ: "يَغْتَسِلُ يَوْمَ الْفِطْرِ ويَوْمَ الاضْحَى."

فِي الزوائد: هَذَا إسناد ف۪يهِ جبارة، وهو ضعيف. وحجاج بن تميم ضعيف أيضا.قَالَ العقيلي: روى عن ميمون بن مهران أحاديث،  يتابع عليها، عن جده الفاكه.

İbn-ü Abbâs (r.anhümâ) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) Ramazân bayramında da Kurbân bayramında da guslederdi.”[4]

حَدَّثَنَا  نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ. ثَنَا يُوْسُفُ بْنُ خَالِدٍ. ثَنَا أَبُو جَعْفَرٍ الْخَطْمِيُّ. عَنْ عَبْدُ الرَّحْمٰنِ بْنِ عُقْبَةَ بْنِ الْفَاكِهِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ جَدِّهِ الْفَاكِهِ بْنِ سَعْدٍ، وَكَانَتْ  لَهُ صُحْبَةٍ؛

أَنَّ رَسُولَ للّٰهِ كَانَ يَوْمَ الْفِطْرِ وَيَوْمَ الْنَّحْرِ وَيَوْمَ عَرَفَةَ. وَكَانَ الْفَاكِهُ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالْغُسْلِ ف۪ي هٰذِهِ الْاَيَّامِ.

فِي الزوائد: هَذَا إسناده فِيهِ يوسف بن خالد. قَالَ فِيهِ ابْنِ معين. كذّاب، خبيث، زنديق. قَالَ السندي: قلت وكذّبه غير واحد. و قَالَ ابْنِ حابن: كَانَ يضع الحديث.

Sohbet şerefine eren Fâkih İbn-ü Sa'd (r.a.) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) Ramazân bayramında, Kurbân bayramında, ‘Arefe gününde yıkanırdı. Fâkih de o günlerde yıkanmalarını âile halkına emrederdi.”[5]

2-         Yıkanmak, gusletmek,

﴿ وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْۙ [سورة المدثر:٧٤/٤]

“Elbiseni temizle”[6]

وَعَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حِبَّانِ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : مَا عَلٰى أَحَدِكُمْ إِنْ وَجَدَ سَعَةَ أَنْ يَتَّخِذَ ثَوْبَيْنِ لِيَوْمِ الْجُمْعَةِ غَيْرُ ثَوْب۪ى مِهْنَتِه۪." أخرجه أبو داود."المهنة" الخدمة ومعاناة ا‘شغال .

Muhammed İbnu Yahyâ İbn-ü Hibbân anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) buyurdular ki: --- “Sizden biri bolluğa erince iş elbisesinden  başka bir de cum’â elbisesi edinirse üzerine (bir vebâl) yoktur.”[7]

3-         En güzel elbiseleri giyinmek.

عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ :  "لَوْلَا أَنْ أَشُقَّ عَلٰى أُمَّت۪ى لِاَمَرْتُهُمْ بِالسِّوَاكِ عِنْدَ كُلِّ صَلَاةٍ." أخرجه الستة، وهذا لفظ الشيخين.وفي رواية مالك: "مَعَ كُلِّ وُضُوءِ" .

Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) buyurdular ki: --- “Eğer ümmetim üzerine zahmet vermeyecek olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emrederdim.”[8]

4-         Misvak kullanmak,

وَعَنْ عَآئِشَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهَا قَالَتْ: كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ "يَتَطَيَّبُ بِذِكَارَةِ الطّ۪يبِ: أَلْمِسْكِ وَالْعَنْبَرِ وَيَقُولُ: أَطْيَبُ الطّ۪يبِ الْمِسْكُ." أخرجه الترمذي."ذِكَارَةُ الطِّيبِ": مالون له.

Hz. ‘Âişe (r.anhâ) şunu demiştir: --- “Resûlullah (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) misk ve anber gibi, renksiz koku maddeleri sürünürdü ve derdi ki: --- “Sürünme maddelerinin en iyisi misktir.”[9]

5-         Güzel koku sürünmek,

حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمٰنِ بْنُ سَعْدِ بْنِ عَمَّارِ بْنِ سَعْدٍ، حَدَّثَن۪ي أَب۪ي، عَنْ أَب۪يهِ، عَنْ جَدِّه۪،

"أَنَّ النَّبِيَّ كَانَ يَخْرُجُ إِلَى الْع۪يدِ مَاشِيًا، وَيَرْجِعُ مَاشِيًا."

İbn-i Ömer (r.anhümâ) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (s.a.v.) bayram namazına yürüyerek gider, yürüyerek dönerdi.”[10]

6-         Bayram namazına mümkünse yaya olarak gitmek, Namazgâha sükûn ve vakar içerisinde gitmek,

Ebû Hüreyre anlatıyor: --- Rasûlüllâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: --- “Bayramınızı tekbir getirmek sûretiyle süsleyiniz.[11]

﴿ ... وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ [سورة البقرة:٢/١٨٥]

“ … Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidâyete ulaştırmasına karşılık Allâh’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”[12]

﴿ وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ى لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ۫  شَر۪يكٌ فِى الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِىٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْب۪يرًا ﴿١١١﴾ [سورة الإسرآء:١٧/١١١]

“Hamd, çocuk edinmeyen, Mülkte ortağı olmayan, zillet ve âcizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyâcı bulunmayan Allâh’a mahsûstur” de ve O’nu ‘TEKBÎR’ ile yücelt.”[13]

" أَللّٰهُ أَكْبَرُ أَللّٰهُ أَكْبَرُ لٰٓا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَللّٰهُ أَكْبَرُ أَللّٰهُ أَكْبَرُ وَلِلّٰهِ الْحَمْد."

OKUNUŞU: “Allâh-ü ekber, Allâh-ü ekber. Lâ ilâhe illellâhü vallâhü ekber. Allâh-ü ekber ve lillâhi’l-hamd.”

ANLAMI: “Allâh-ü Teâlâ büyüktür, Allâh-ü Teâlâ büyüktür, Allâh-ü Teâlâ’dan başka kulluk edilecek hiçbir ilâh yoktur. Allâh-ü Teâlâ büyüktür. Hamd O’na mahsûsdur.”[14]

7-         Sık-sık “TEKBÎR” getirmek,

TEŞRİK TEKBİRİ:[15]

وَعَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ "أَخَذَ يَوْمَ الْع۪يدِ ف۪ي طَر۪يقٍ، ثُمَّ رَجَعَ ف۪ي طَر۪يقٍ أٰخَرَ."[16]

İbn-i Ömer (r.anhümâ) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (s.a.v.) bayram namazına giderken bir yoldan gider, dönerken başka bir yoldan dönerdi.”[17]

عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللّٰهِ، رَضِي اللّٰهُ عَنْهُمَا، قَالَ: كَانَ النَّبِيُّ "إِذَا كَانَ يَوْمُ ع۪يدٍ خَالَفَ الطَّر۪يقَ." صحيح البخاري، ٩٨٦.

عَنِ ابْنِ عُمَرَ، رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمَا، قَالَ: كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ "يَخْرُجُ إِلَى الْع۪يدِ مَاشِيًا، وَيَرْجِعُ مَاشِيًا." حسن / صحيح سنن ابن ماجه للألباني، ١٠٧٨(١٣١١).

8-         Bayram namazına gidiş ve dönüşte farklı yollardan gitmek, Camiden eve dönüşte mümkün ise gittiği yoldan değil, farklı yoldan gelmek.

"تَبَسُّمُكَ ف۪ي وَجْهِ أَخ۪يكَ لَكَ صَدَقَةٌ، وَأَمْرُكَ بِالْمَعْرُوفِ وَ نَهْيُكَ عَنِ الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ، وَإِرْشَادُكَ الرَّجُلَ ف۪ي أَرْضِ الضَّلَالِ لَكَ صَدَقَةٌ، وَإِمَاطَتُكَ الْحَجَرَ وَالشَّوْكَ وَالْعَظْمَ عَنِ الطَّر۪يقِ لَكَ صَدَقَةٌ."

“(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.”[18]

9-         Allâh'ın verdiği nimetlere şükretmek, Mü’minlere rast geldikçe güler yüzlü olmak ve tatlı söz söylemek, Sevinçli ve neşeli görünmek. Sevindiğini belli etmek, asık yüzlü bulunmamak,

حَدَّثَنَا حُبَارَةُ بْنُ الْمُغَلِّسِ. ثَنَا مِنْدَلِ بْنِ عَلِيٍّ. ثَنَا عُمَرُ بْنُ صَهْبَانَ، عَنْ نَافِعٍ عِنِ ابْنِ عُمَرَ؛ قَالَ: كَانَ النَّبِيّ

"لَايَغْدُو يَوْمَ الْفِطْرِ حَتّٰى يُغَدِّيَ أَصْحَابَهُ مِنْ صَدَقَةِ الْفِطْرِ." فِي الزوائد: إسناده ضعيف. قد تسلسل بالضعفاء. ‘ن عمر بن صهبان ومن دونه ضعفاء.

İbn-ü Ömer (r.anhümâ) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) ashâbına fıtır sadakasından yedirmedikçe Ramazân bayramı günü bayram namazına çıkmazdı.”[19]

10-Fıtr sadakası vermek, Sadaka-i fıtrı, bayram namazından önce vermek.

وَعَنْ أَنَسٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: كَانَ النَّبىُّ "لَايَغْدُو إِلَى الصَّلَاةِ يَوْمَ الْفِطْرِ حَتّٰى يَأْكُلَ تَمَرَاتٍ وَيَأْكُلُهُنَّ وِتْرًا." أخرجه البخارى والترمذي .

Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm), Ramazân bayramında, sayıca tek olan birkaç hurma yemedikçe namaza gitmezdi.”[20]

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ، قَالَ: كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ "لَايَغْدُو يَوْمَ الْفِطْرِ حَتّٰى يَأْكُلَ تَمَرَاتٍ. وَيَأْكُلُهُنَّ وِتْرًا." صحيح البخاري، ٩٥٣.

Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (s.a.v.) Ramazan bayramında, sayıca tek olan birkaç hurma yemedikçe namaza gitmezdi.”[21]

11-Bayram namazına gitmeden önce tatlı bir şey yemek. Bunun hurma olması ve bir, üç, beş gibi tek sayıda olması sünnettir.

"مَا زَالَ جِبْر۪يلُ يُوص۪ين۪ي بِالْجَارِ حَتّٰى ظَنَنْتُ أَنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ"

“Cebrâîl (a.s.) bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki ; ben (Allâh-ü Te’âlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.”[22]

12-Akrabâları ve komşuları ziyâret etmek,

"لَيْس مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغ۪يرَنَا وَيُوَقِّرْ كَب۪يرَنَا"

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”[23]

13-Büyükleri ziyâret etmek, (ilim öğrenilen kişiler, mânen büyük kimseler gibi.)

"كَافِلُ الْيَت۪يمِ لَهُ أَوْ لِغَيْرِه۪ أَنَا وَ هُوَ كَهَاتَيْنِ فِي الْجَنَّةِ وَأَشَارَ بِالسَّبَّابَةِ وَالْوُسْطٰى."

“Peygamberimiz işâret parmağı ve orta parmağıyla işâret ederek: --- “Gerek kendisine ve gerekse başkasına âit herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız.” Buyurmuştur.[24]

"أَلسَّاع۪ي عَلَى الْاَرْمَلَةِ وَالْمِسْك۪ينِ كَالْمُجَاهِدِ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ أَوِ الْقَآئِمِ اللَّيْلَ الصَّآئِمِ النَّهَارَ."

“Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allâh yolunda cihâd eden veyâ gündüzleri (nâfile) oruç tutup, gecelerini (nâfile) ibâdetle geçiren kimse gibidir.”[25]

14-Yaşlıları ziyâret etmek, Yetimleri sevindirmek, Dul kadınlara sâhip çıkmak,

حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ عَبْدِ الْاَعْلٰي. ثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَنْبَأَنَا بْنُ جُرَيْحٍ عَنْ أَيُّوبَ ابْنِ هَانِئٍ عَنْ مَسْرُوقُ بْنِ الْاَجْدَعِ عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ؛ أَنَّ رَسُولَ للّٰهِ قَالَ:

"كُنْتُ نَهَيْتُكُمْ عَنْ زِيَارَةِ الْقُبُورِ، فَزُورُوهَا. فَإِنَّهَا تُزَهِّدُ فِي الدُّنْيَا، وَتُذَكِّرُ الْاٰخِرَةَ."

فِي الزوائد: فِي إسناده حسن. وأيوب بن هانئ، قَالَ اِبْنِ معين: ضعيف. و قَالَ اِبْنِ حاتم: صالح. وذكره اِبْنِ حبان فِي الثقات.



İbnu Mes’ûd (r.a.) anlatıyor: "Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) buyurdular ki: --- “Ben size kabir ziyâretini yasaklamıştım, şimdi onları ziyâret edin. Çünkü bu, dünyâ bağını kırar, âhireti hatırlatır.”[26]

15-Kabir ziyâretinde bulunmak,

16-Husûsen çocuklarla ilgilenmek onları sevmek, sevindirmek ve neşelendirmek, Elden geldiği kadar sadaka vermek,

عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ للّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:

 "وَلاَ يَحِلُّ الْمُسْلِمِ أَنْ يَهْجُرَ أَخَاهُ فَوْقَ ثَلاَثٍ."

Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh ‘Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm buyurdular ki: Bir müslümanın kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz.”[27]

17-Dargınlıkları gidermek,

18-İmkân nispetinde sâir günlerden ziyâde olarak âile fertlerine genişlik sağlamak, infâkta bulunmak.

19-Ziyarette hediye götürmek.

وَعَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَش۪يرٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُمَا قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : "أَلدُّعَآءُ هُوَ الْعِبَادَةُ،."  وَقَرأَ: ﴿ وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓى أَسْتَجِبْ لَكُمْۜ إِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ى سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟ [سورة المؤمن:٤٠/٦٠]

أخرجه أبو داود والترمذى وصححهُ.

Nu’mân İbn-ü Beşir (r.a.) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) buyurdular ki: --- “Duâ, ibâdettir", sonra şu âyeti okudu: “Rabbiniz: Bana duâ edin ki size icâbet edeyim. Bana ibâdet etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler varya, alçalmış ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir.”[28]buyurmuşlardır.”[29]

  "أَلدُّعَآءُ مُخُّ الْعِبَادَةِ."   

Bir başka Hadîs-i Şerîf’te: “Rasûlüllâh (aleyhis-salât ves-selâm) buyurdular ki:

--- “Duâ ibâdet'in özü ve iliğidir.” buyurur.

   "أَلدُّعَآءُ مِفْتَاحُ الرَّحْمَةِ."    

Bir başka Hadîs-i Şerîf’te: “Rasûlüllâh (aleyhis-salât ves-selâm) buyurdular ki:--- “Duâ, Allâh’ın rahmet kapısını açan anahtar.” buyurmuştur.[30]
SEYYİDÜL-İSTİĞFÂR

أَنْ تَشْتَغِلَ بِسَيِّدِ الْاِسْتِغْفَارِ وَهُوَ قَوْلُهُ عَلَيْهِ السَّلٰامُ. سَيِّدُ الْاِسْتِغْفَارِ:

"أَللّٰهُمَّ أَنْتَ رَبّ۪ي لٰٓا اِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ خَلَقْتَن۪ي وَأَنَا عَبْدُكَ وَأَنَا عَلٰى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَ بُٓوءُ لَكَ بِـنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَ بُٓوءُ بِذَنْب۪ي فَاغْفِرْ ل۪ي فَإِنَّهُ لَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ"

مَنْ قَالَهَا ح۪ينَ يُمْس۪ى فَمَاتَ مِنْ لَيْلِه۪ دَخَلَ الْجَنَّةَ وَمَنْ قَالَهَا ح۪ينَ يُصْبِحَ فَمَاتَ، مِنْ يَوْمِه۪ دَخَلَ الْجَنَّةَّ. (وَعَنْ أَبِى الدَّرْدَآءَ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ ح۪ينَ ق۪يلَ لَهُ،

Seyyidül-istiğfâr ile meşgûl ol. Rasûlüllâh (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) buyurdu ki; --- “İstiğfâr duâlarının en değerli ve en üstünü şöyle demendir: “Allâhümme ente Rabbî, Lâ İlâhe İllâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene ‘alâ ahdike ve va`dike me`steta`tü, eûzü bike min şerri mâ sana`tü, ebûü leke bi ni`metike aleyye ve ebûü bi zenbî fe`ğfirlî fe innehû lâ yeğfiru`z-zünûbe illâ ente”
 

MA’NÂSI: “Allâhım! Sen benim Rabbimsin! Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın, şüphesiz ben senin kulunum. Elimden geldiği kadar (gücüm yettiği kadar), sana verdiğim sözün ve sana ettiğim va’din üzerinde duruyorum. (Akdin ve va`din üzere bulunuyorum, Zât-ı Ecelli ‘Âlâ-na verdiğim sözde durmağa çalışıyorum.)Yâ Rabbî! işlediğim günâhların şerrinden sana sığınıyorum. Bana lütuf ve ihsân buyurduğun ni’metleri ikrâr ve i’tirâf ediyorum, günâhlarımı da i’tirâf ediyorum. Yâ Rabbî! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zîrâ senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur. Ancak sen affedersin”
 

Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) daha sonra şunları ekledi: --- “Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir.) Buyurdular.[31]

20-Çok duâ ve tevbe-i istiğfâr etmek.

--- Bunlarla berâber; bayram günleri sevinç günleri olduğu için, bu sevincin açıklanmasına sebep olacak meşru’ dâirede olan ve günâh unsurları taşımayan oyun ve eğlenceler câizdir. --- Güreş tutmak, Atıcılık yapmak ve Yüzmek gibi!..---[32]

 Rabbim sevdiklerimizle berâber mutlu, huzurlu nice bayramlar geçirmemizi nasîb eylesin... Âmîn!..

Tüm Müslümanların Ramazân bayramının hayırlara vesîle olmasını niyâz ediyorum...

İman, saglık ve yuvalarınızda mutluluklarla nice Ramazânlara erişmemizi Cenâbı Mevlâm’dan niyâz ediyorum....
سنن العيد و آدابه :
1) التكبير يوم العيد ابتداء من دخول ليلة العيد وانتهاءً بصلاة العيد
قال الله تعالى ( ولتكملوا العدة ولتكبروا الله على ما هداكم ولعلكم تشكرون)
وصيغة التكبير الثابتة عن الصحابة : ( الله أكبر الله أكبر الله أكبر كبيرا )
و ( الله أكبر الله أكبر لا إله إلا الله ، الله أكبر ولله الحمد )
وما عدا ذلك من صيغ التكبير والزيادات التي نسمعها في كثير من مساجد العالم فلم تصح .
2) الاغتسال لصلاة العيد ولبس أحسن الثياب والتطيب
3) الأكل قبل الخروج من المنزل على تمرات أو غيرها قبل الذهاب لصلاة العيد
4) الجهر في التكبير في الذهاب إلى صلاة العيد .
5) الذهاب من طريق إلى المصلى والعودة من طريق آخر .
6) صلاة العيد في المصلى إذ هي سنة رسول الله صلى الله عليه وسلم والصلاة في المسجد لسبب أو لآخر جائزة .
7) اصطحاب النساء والأطفال والصبيان دون استثناء حتى الحيض و العواتق وذوات الخدور كما جاء في صحيح مسلم .
8) أداء صلاة العيد
9) الاستماع إلى الخطبة التي بعد صلاة العيد .
10) التهنئة بالعيد فعن جبير بن نفير قال كان أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا التقى يوم العيد يقول بعضهم لبعض : تقبل منا ومنك
قال الحافظ ابن حجر العسقلاني رحمه الله : اسناده حسن

من بدع العيد :
1) الزيادة في التكبير على الصيغ الواردة عن الصحابة كما سبق
2) التكبير بالعيد بالمسجد أو المصلى بالصيغ الجماعية على شكل فريقين يكبرالفريق الأول ويجيب الفريق الآخر وهذه طريقة محدثة والمطلوب أن يكبر كل واحد بانفراد ولو حصل اتفاق فلا ضير و أما على الطريق المسموعة يكبر فريق و الآخر يستمع حتى يأتي دوره فهو بدعة .
3) زيارة القبور يوم العيد وتقديم الحلوى و الورود و الأكاليل و نحوها على المقابر كل ذلك من البدع
وأما زيارة القبور فهي مندوبة بدون تخصيص موعد محدد .
4) تبادل بطاقات التهاني المسماة ( بطاقة المعايدة ) أو كروت المعايدة فهذا من تقليد النصارى وعاداتهم و لقد سمعت شيخنا العلامة الألباني تغمده بالرحمة نبه على ذلك .

ومن معاصي العيد :
1) تزين بعض الرجال بحلق اللحى إذ الواجب إعفاؤها في كل وقت .
2) المصافحة بين الرجال و النساء الأجنبيات ( غير المحارم ) إذ هذا من المحرمات والكبائر .
3) ومن الإسراف المحرم بذل الأموال الطائلة في المفرقعات والألعاب النارية دون جدوى ، وحري أن تصرف هذه المبالغ على الفقراء والمساكين والمحتاجين وما أكثرهم وما أحوجهم !.
4) انتشار ظاهرة اللعب بالميسر والمقامرة في بعض الدول يوم العيد وخاصة عند الصغار وهذا من الكبائر العظيمة فعلى اللآباء مراقبة ابنائهم وتحذيرهم من ذلك .
تقبل الله منا ومنكم
والسلام عليكم ورحمة الله وبركاته

 




[1] İbn-i Mâce, 563, 1782.
[2] Kütüb-i Sitte, 13/224. (Tirmizî, Fiten 6, (2165).
[3] İbn-i Mâce, 393, 1315.
[4] Kütüb-i Sitte, 17/87.
[5] Kütüb-i Sitte, 17/87.
[6] Müddessir Sûresi, 74/4. Bu âyet, “Nefsini arındır” şeklinde de tercüme edilebilir.
[7] Kütüb-i Sitte, 15/64. (Ebu Davud, Salat 219, (1078); İbnu Mace, İkametu's-Salat 82, (1095).
[8] Kütüb-i Sitte, 10/422. (Buhârî, Cuma 8, Temennî 9; Müslim, Tahâret 42, (252); Muvattâ, Tahâret 115, (1, 66); Ebû Dâvud, Tahâret 115, (46); Tirmizî, Tahâret 18, (22); Nesâî, Tahâret 7, (1, 12). Bu metin Sahiheyn'in metnidir. Muvattâ’nın rivâyetinde: ".her abdestte." denmiştir.
[9] Kütüb-i Sitte, 7/521. (Tirmizî, Cenâiz 16, (991); Nesâî, Zînet 31, (8, 151, 152); Ebû Dâvud, Cenâiz 37, (3158).
[10] İbn-i Mâce, 383, 1294.
[11] et-Tergîb ve’t-Terhîb Trc. 2:332.
[12] Bakara Sûresi, 2/185’den.
[13] İsrâ Sûresi, 17/111.
[14] Bayramdan önceki gün ise, “Yevm-i Arafe” dir. Arafe gününün sabah namazından îtibâren bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar yirmi üç vakit farz namazın arkasından bir defâ yukarıdaki gibi tekbîr alınır ki, bunlara Teşrîk Tekbîrleri denilir. Tekbîrlerin yirmi üç vakit kunması iki imâmîn (İmâmeyn’nin) görüşüdür, günümüzde îfâ edilen teşrik tekbîri okuma ibâdeti de böyle yapılmaktadır. (Yâni yirmi üç vakit) İmâm-ı Âzâm (Rahımehüllâh)’a göre: Bu tekbîrler Arafe gününün sabâhından ertesi günün ikindisine kadar olan sekiz vakit farz namazın arkasından alınır. Bu husûsta tek başına namaz kılan, imâma uyan, misâfir (yolcu) ile mukîm, köylü ile şehirli, erkek ile kadın müsâvîdir (=eşittir.)  (İmâmeyn’e göre.) –İmâmeyn: İmâm-ı Ebû Yûsuf ve İmâm-ı Muhammed eş-Şeybânî (rahımehümüllâh)’dır.--
[15] teşrik tekbiri: "Teşrik" Arap dilinde etleri doğrayıp kurutmak demektir. Vaktiyle bayramın birinci günü Mina'da kesilen kurbanların etleri, bayramın 2., 3. ve 4. günlerinde güneşte kurumaya bırakılırdı. Bu sebeple bu üç güne et kurutma günleri anlamında "eyyam-ı teşrik / teşrik günleri" denilmiştir. "Tekbir" ise Allah'ı ululamak, yüceltmek demektir. Kurban bayramının arefe günü (9 zilhicce) sabah namazından başlayarak bayramın 4. gününe ikindi namazına kadar (13 zilhicce) ikindi namazı dahil farz namazlardan sonra toplam 23 defa "Allâhü ekber Allâhü ekber lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber Allâhü ekber ve lillâhi'l-hamd" cümlesini söylemeye "teşrik tekbiri" denir. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre bu tekbirlerin söylenmesi kadın-erkek her Müslümana vaciptir. Ebû Hanîfe'ye göre bu tekbirin; arefe günü sabah namazından itibaren bayramın birinci günü ikindi namazına kadar sekiz vakit, cemaatle kılınan farz namazlardan sonra söylenmesi vaciptir. Bu tekbirleri söylemek, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre sünnet, Mâlikî mezhebine göre müstehaptır. DİNİ KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ (Diyânet İşl. Bşk. Web Kütüphanesi.)
[16] صحيح / صحيح سنن أبي داود للألباني، ٢٥٤.
[17] Ebû Dâvud, Salat 254, 1156; Râmüz el-Ehâdîs: 539/8.
[18] Tirmizî, Birr, 36.
[19] Kütüb-i Sitte, 17/174.
[20] Kütüb-i Sitte, 9/355; (Buhârî, Iydeyn 4, Tirmizî, Salât, 390 (543).
[21] Buhârî, Iydeyn 4.
[22] Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141.
[23] Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.
[24] Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.
[25] Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78.
[26] Kütüb-i Sitte, 17/138.
[27] أخرجه الستة إ النسائي، وهَذَا  لفظ مسلم.التَّجَسُّسُ بالجيم: البحث عن عورات النساء، وبالحاء: استماع الحديث.وَالتَّدابرُ التقاطع والتهاجر . Buhârî, Nikâh 45, Edeb 57, 58, Ferâiz 2; Müslim, Birr 28–34; Ebu Dâvûd, Edeb 40, 56; Tirmizî, Birr 18, (Kütüb-i Sitte 10/105)
[28] Mü’min Sûresi, 40/60.
[29] Ebu Dâvud, Salât 358, (1479); Tirmizî, Tefsir 2, (2973, 3244), Daavât 2, (3369); İbnu Mâce, Duâ 1, (3828). Âlimler ibâdet kelimesinin eliflâm'la ma’rife kılınması sebebiyle mânâyı “duâ ibâdetten başka bir şey değildir.” diye hasra hamletmişlerdir. Maamafih, bunu “Duâ, ibâdetin en büyüğüdür.” diye te’vîl eden de olmuştur.
[30] Kütüb-i Sitte, 3/278.
[31] Buhârî, Deavât, 2.
[32] Müslim; Camiu’s-Sağîr.