23 Mart 2012 Cuma

İMÂM-I A’ZAM EBÛ HANÎFE (RH.A.)’NİN OĞLU HAMMÂD’A, VASIYYETİ

İMÂM-I A’ZAM EBÛ HANÎFE’NİN OĞLU HAMMÂD’A, “EL-VASIYYE” TERCÜMESİ

İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rh.a)
بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. (O Rahmân ve O Rahîm olan Allâh-ü Te’âlâ’nın adıyla.)

İMÂM-I A’ZAM EBÛ HANÎFE’NİN OĞLU HAMMÂD’A, “EL-VASIYYE” TERCÜMESİ
İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rh.a)

Büyük imâmın vasıyyeti şöyle başlıyor: “Oğulcuğum; Allâh-ü Te’âlâ, sana doğruyu göstersin ve seni desteklesin. Sana bâzı öğütler vereceğim, eğer bunları tutarsan, Allâh-ü Te’âlâ’dan dîn ve dünyâda huzûrlu olacağını ümîd ederim.” -Bundan sonra, koca imâm, aslında her birini tek tek tahlîl etmemiz ve aydınlatmamız gereken ince ve derin nasîhatlerini tek tek sıralıyor-:

1-           Allâh-ü Te’âlâ’dan korkarak âzâlarını günâhlardan korumak ve Allâh-ü Te’âlâ’ya kulluk için emirlerini yerine getirmekle takvâya riâyet etmeni tavsiye ederim.
2-           Öğrenmeye muhtâc olduğun şeyi öğrenmemek için inâd etme.
3-           Dîn ve dünya bakımından muhtâc olmadığın kimselerle düşüp kalkma.
4-           Nefsine acıma, bir mecbûriyet olmadıkça, (nefsine) hakkını verme.
5-           Müslüman olsun, zımmî (gayri müslim) olsun, hiç kimseye düşmanlık etme.
6-           Allâh-ü Te’âlâ’nın sana verdiği rızka, mala ve komşuya kanaat et.
7-           Halkın senin hakkındaki düşüncelerini küçümseme.
8-           Boş işlerle uğraşmaktan nefsini alıkoy!..


بسم الله الرحمن الرحيم
مَتْنُ "الْوَصِيَةِ" لِلْاِمَامِ الْاَعْظَمِ أَب۪و حَن۪يفَةَ النُّعْمَانَ رَحِمَهُ اللّٰهُ تَعَالٰى، قَالَ أَبُو حَن۪يفَةَ رَضِىَ اللّٰهُ تَعَالٰى عَنْهُ  لِابْنِه۪ حَمَّادَ،  يَا بُنَيَّ: أَرْشَدَكَ اللّٰهُ تَعَالٰى وَأَيَّدَكَ، أُوص۪يكَ بِوَصَايَا، حَفِظْتَهَا وَحَافَظْتَ عَلَيْهَا، رَجَوْتَ لَكَ السَّعَادَةَ ف۪ي د۪ينِكَ وَدُنْيَاكَ إِنْ شَآءَ اللّٰهُ تَعَالٰى.
أولها: مُرَاعَاةُ التَّقْوٰى بِحِفْظِ جَوَارِحِكَ -عَنِ ارْتِكَابٍ- مِنَ الْمَعَاص۪ي خَوْفًا مِنَ اللّٰهِ تَعَالٰى، وَالْقِيَامِ بِأَوَامِرِه۪، عُبُودِيَّةً لَهُ تَعَالٰى،
- 1  
والثاني: أَنْ لَا تَسْتَقِرَّ عَلٰى جَهْلِ مَا تَحْتَاجُ إِلٰى عِلْمِه۪،
- 2  
والثا لث: أَنْ لَا تُعَاشِرَ إِلَّا مَنْ تَحْتَاجُ إِلَيْهِ ف۪ي د۪ينِكَ أَوْ دُنْيَاكَ،
- 3  
والرابع: أَنْ تَنْصِفَ مِنْ نَفْسِكَ، وَلَا تَنْتَصِفَ لَهَا إِلَّا لِضَرُورَةٍ،
- 4  
والخامس: أَنْ لَا تُعَاد۪ي مُسْلِمًا وَلَا ذِمِّيًّا،[1]
- 5  
والسادس: أَنْ تَقْنَعَ مِنَ اللّٰهِ تَعَالٰى بِمَا رَزَقَكَ اللّٰهُ تَعَالٰى مِنْ مَالٍ وَجَاهٍ،
- 6  
والثامن: أَنْ لَا تَسْتَه۪ينَ عَيْنَ النَّاسِ عَلَيْكَ،
- 7  
والتاسع: أَنْ تَقْمَعَ نَفْسَكَ مِنَ الْخَوْضِ فِي الْفُضُولِ،[2]
- 8  


9-           İnsanlarla karşılaştığın zaman önce sen selâm ver, onlarla güzel konuş, hayır ehlini sev, şer ehlini idâre et.
10-      İnsanlara muhtâc olmamak için, elindeki malı iyi idâre et, kıymetini bil.
11-      Allâh-ü Te’âlâ’yı çok zikret ve Peygamberine çokça salavât getir.
12-      Seyyidül-istiğfâr ile meşgûl ol. Rasûlüllâh (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) buyurdu ki; --- “İstiğfâr duâlarının en değerli ve en üstünü şöyle demendir: “Allâhümme ente Rabbî, Lâ İlâhe İllâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene ‘alâ ahdike ve va`dike me`steta`tü, eûzü bike min şerri mâ sana`tü, ebûü leke bi ni`metike aleyye ve ebûü bi zenbî fe`ğfirlî fe innehû lâ yeğfiru`z-zünûbe illâ ente”
MA’NÂSI: “Allâhım! Sen benim Rabbimsin! Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın, şüphesiz ben senin kulunum. Elimden geldiği kadar (gücüm yettiği kadar), sana verdiğim sözün ve sana ettiğim va’din üzerinde duruyorum. (Akdin ve va`din üzere bulunuyorum, Zât-ı Ecelli ‘Âlâ-na verdiğim sözde durmağa çalışıyorum.) Yâ Rabbî! işlediğim günâhların şerrinden sana sığınıyorum. Bana lütuf ve ihsân buyurduğun ni’metleri ikrâr ve i’tirâf ediyorum, günâhlarımı da i’tirâf ediyorum. Yâ Rabbî! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zîrâ senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur. Ancak sen affedersin”

Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) daha sonra şunları ekledi: --- “Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir.) Buyurdular.[3]

Ebû’d-Derdâ (r.a.)’dan şöyle rivâyet olunmuştur; Ebû’d-Derdâ (r.a.)’ya; --- “Evin yandı” denildiği zaman, --- “Yanmadı” buyurmuştur. --- “Çünkü ben Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’dan;



والعاشر: أَنْ تَلْقَى النَّاسَ مُبْتَدِئًا بِالسَّلٰامِ، مُحْسِنًا فِي الْكَلَامِ، مُتَحَبِّبًا إِلٰى أَهْلِ الْخَيْرِ، مُدَارِيًا لِاَهْلِ الشَّرِّ،
- 9  
والسابع: أَنْ تَحْسُنَ التَّدْب۪يرَ ف۪يمَا ف۪ي يَدِكَ اسْتِغْنَآءً عَنِ النَّاسِ،
- 10            
والحادىعشر: أَنْ تَكْثُرَ ذِكْرَ اللّٰهِ تَعَالٰى وَالصَّلٰوةَ عَلٰى رَسُولِ اللّٰهِ عَلَيْهِ السَّلٰامُ،
- 11            
ِوالثانى عشر: أَنْ تَشْتَغِلَ بِسَيِّدِ الْاِسْتِغْفَارِ وَهُوَ قَوْلُهُ عَلَيْهِ السَّلٰامُ. سَيِّدُ الْاِسْتِغْفَارِ: "أَللّٰهُمَّ أَنْتَ رَبّ۪ي لٰٓا اِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ خَلَقْتَن۪ي وَأَنَا عَبْدُكَ وَأَنَا عَلٰى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَ بُٓوءُ لَكَ بِـنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَ بُٓوءُ بِذَنْب۪ي فَاغْفِرْ ل۪ي فَإِنَّهُ لَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ" مَنْ قَالَهَا ح۪ينَ يُمْس۪ى فَمَاتَ مِنْ لَيْلِه۪ دَخَلَ الْجَنَّةَ وَمَنْ قَالَهَا ح۪ينَ يُصْبِحَ فَمَاتَ، مِنْ يَوْمِه۪ دَخَلَ الْجَنَّةَّ. (وَعَنْ أَبِى الدَّرْدَآءَ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ ح۪ينَ ق۪يلَ لَهُ،
- 12            

--- “Gündüz söylendiğinde akşama kadar, akşam söylendiğinde sabaha kadar herhangi bir musîbete uğranılmayacağı”na dâir kelimeler işittim.” Bu kelimeler şunlardır: --- “Allâhım! benim yegâne Rabbim Sensin, zâten Sen’den başka bir Rabb’de yoktur. Sana inandım, Sana dayandım. Arş-ı A’zam’ın sâhibi Sensin. Güç ve kuvvet ancak sendendir. Olmasını dilediklerin olur, olmamasını dilediklerin de olmaz. “Rabbim! bildim ve inandım ki Sen’in her şeye gücün yeter ve Sen ilminle her şeyi kuşatmışsındır. Allâhım! nefsimin ve mukadderâtını elinde tuttuğun bütün canlıların şerrinden Sen’in hıfz-u sıyânetine/himâyene sığınırım. Şüphesiz ki Rabbim dos-doğru bir yol üzerindedir.” 
13-      Her gün bir miktâr Kur’ân-ı Kerîm oku ve sevâbını,
·          Rasûlüllâh (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’a,
·          Anana-Babana,
·          Hocalarına ve
·          Müslüman kardeşlerine bağışla. Buna devâm et.
14-      Düşmanlarından çok dostlarından sakın.
·          Zîrâ zaman kötüleşti. Düşmanın dostundan bellidir.
15-      Sırrını, paranı, kanaatini ve mezhebini gizle.
16-      Komşularınla iyi geçin; komşunun eziyetine sabret.



قَدِ احْتَرَقَ بَيْتُكَ قَالَ مَا احْتَرَقَ لِكَلِمَاتٍ سَمِعْتُهُنَّ مِنْ رَسُولِ اللّٰهِ مَنْ قَالَهَا أَوَّلَ نَهَارِه۪ لَمْ تُصِبْهُ مُص۪يبَةٌ حَتّٰى يُمْس۪ى وَمَنْ قَالَهَا اٰخِرَ النَّهَارِ لَمْ تُصِبْهُ مُص۪يبَةٌ حَتّٰى يُصْبِحَ، اَللّٰهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لَا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ، عَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ، وَأَنْتَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ. لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِيِّ الْعَظ۪يمِ. مَا شَآءَ اللّٰهُ كَانَ وَمَا لَمْ يَشَأْ لَمْ يَكُنْ. لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِيِّ الْعَط۪يم، أَعْلَمُ أَنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۙ وَأَنَّ اللّٰهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا. أَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ نَفْس۪ي وَمِنْ شَرِّ كُلِّ دَآبَّةٍ أَنْتَ أٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا، إِنَّ رَبّ۪ي عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ.)

والثالث عشر: أَنْ تَوَاظَبَ عَلٰى قِرَآءَةِ الْقُرْاٰنِ كُلَّ يَوْمٍ وَتَهْد۪ى ثَوابَهَا إِلَى الرَّسُولِ اللّٰهِ عَلَيْهِ السَّلٰامُ وَوَالِدَيْكَ وَأَسَات۪يذِكَ وَسَآئِرِ الْمُسْلِم۪ينَ،
- 13            
الرابع عشر: أَنْ تَحْتَرِزَ مِنْ أَصْحَابِكَ أَكْثَرَ مِنْ أَعْدَآئِكَ إِذْ قَدْكَثُرَ فِى النَّاسِ الْفَسَادُ فَعَدُوُّكَ مِنْ صَد۪يقِكَ مُسْتَفَادٌ،
- 14            
الخامس عشر: أَنْ تَكْتُمَ سِرَّكَ وَذَهَبَكَ وَذَهَابَكَ وَمَذْهَبَكَ،
- 15            
السادس عشر: أَنْ تَحْسُنَ الْجِوَارَ وَالْقَص۪يرَ عَلٰى أَذَي الْجَارِ،
- 16            

17-      Ehli Sünnet ve’l Cemaat mezhebine sarıl;
·          Ehli bid’ât ve sapık mezheblerden uzak dur.
18-      Bütün işlerinde niyetini temiz tut (ihlâslı ol).
·          Her hal-ü kârda helâl yemeye çalış.
19-      Beşyüzbin Hadisi-i Şerîf’den seçtiğim şu beş (5) hadîs ile amel et:
(1)   Birincisi:
Hz. Ömer (r.a.) anlatıyor: “Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) buyurdular ki: --- “Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allâh-ü Te’âlâ’ya ve Rasûlüne ise, onun hicreti Allâh-ü Te’âlâ ve Rasûlünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyâlığa veyâ nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir.”[4] Hadîs-i Şerîf-i,
(2)   İkincisi:
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: --- “Bir adam ölmüştü, diğer biri, Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’ın işiteceği şekilde onun için şöyle söyledi:

--- “Cennet mübârek olsun!”

Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) sordu: --- “Nereden biliyorsun? Belki de o mâ-lâ ya’nî konuştu veyâ kendisini zengin kılmayacak bir miktârda cimrilik etti!”[5]

“Kişinin mâ-lâyani’yi (=lüzumsuz ve boş= (kendini ilgilendirmeyen şeyleri) terk etmesi İslâmının güzelliğindendir”[6] Mâ-lâ ya’nî  (boş şeyleri) terk etmek, insanın iyi Müslüman olduğunun göstergesidir.[7] Hadîs-i Şerîf-i,

والسابع عشر: أَنْ تَمَسَّكَ بِمَذْهَبِ أَهْلِ السُّنَّةِ وَالْجَمَاعَةِ وَتَتَجَنَّبَ عَنْ أَهْلِ الْجَهَالَةِ وَذَوِى الضَآلَّةِ،
- 17            
والثامن عشر: أَنْ تَخْلُصَ النِّيَّةَ ف۪ى جَم۪يعِ أُمُورِكَ وَتَجْتَهِدَ ف۪ى أَكْلِ الْحَلَالِ عَلٰى كُلِّ حَالٍ، 
- 18            
والتاسع عشر: أَنْ تَعْمَلَ بِخَمْسَةِ أَحَاد۪يثَ أَنْتَجْتُهَا مِنْ خَمْسِمِائَةِ أَلْفِ حَد۪يثٍ،
(١) --- عن عمر رَضِيَ اللّٰهُ عَنهُ قال: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : إِنَّمَا الْاَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوٰى، فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ فَهِجْرَتُهُ اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِه۪، وَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ إِلٰى دُنْيَا يُص۪يبُهَا أَوِ امْرَأَةٍ يَنْكِحُهَا فَهِجْرَتُهُ إِلٰى مَا هَاجَرَ إِلَيْهِ. أخرجه الخمسة .
(٢) --- وعن أنس رَضِيَ اللّٰهُ عَنه: تُوُفِّىَ رَجُلٌ فَقَالَ رَجُلٌ اٰخَرُ لَهُ، وَرَسُولُ اللّٰهِ  يَسْمَعُ: أَبْشِرْ بِالْجَنَّةِ. فَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : وَمَا يُدْر۪يكَ ؟ لَعَلَّهُ تَكَلَّمَ بِمَا لاَيَعْن۪يهِ، أَوْ بَخِلَ بِمَا لاَ يُغْن۪يهِ. أخرجه الترمذي. حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ اَنَسٍ عَنِ الزُّهْرِيِّ عَنْ عَلِىِّ بْنِ حُسَيْنٍ قَالَ  : قال رسول اللّٰه : عن أبي هريرة رضي اللّٰه عنه قال : قال رسول اللّٰه .
إِنَّ مِنْ حُسْنِ إِسْلَامِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَا لَا يَعْن۪يهِ.  حديث حسن رواه الترمذي وغيره
- 19            


(3) Üçüncüsü:
Hz. Enes (r.a.)’in rivâyetine göre Hz. Peygamber (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) şöyle buyurmuştur: --- “Sizden biri, kendi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek îmâna eremez.”[8] Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)  buyurdular ki: --- “Allâh-ü Te’âlâ’ya yemîn olsun inanmamıştır, Allâh-ü Te’âlâ’ya yemîn olsun inanmamıştır, Allâh-ü Te’âlâ’ya yemîn olsun inanmamıştır!”

--- “Kim ey Allâh’ın Rasûlü?” diye sorulunca: --- “Komşusu zararlarından emîn olmayan kimse!” cevâbını verdi.”[9] Hadîs-i Şerîf-i,
(4) Dördüncüsü:
Nu’mân İbn-ü Beşir (r.anhümâ) anlatıyor: “Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) buyurdular ki:

--- “Şurası muhakkak ki, harâmlar apaçık bellidir, helâller de apaçık bellidir. Bu  ikisi arasında (harâm veyâ helâl olduğu)  şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dînini de, ırzını da tebrie[10] etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harâma düşmüş olur. Tıpkı koruluğun etrâfında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her ân koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allâh-ü Te’âlâ’nın koruluğu da harâmlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası vâr ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamâmı sağlıklı olur,  eğer o bozulursa, cesedin tamâmı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalb-dir.”[11]

Hadîs-i Şerîf-idir.


 (٣) --- وَعَنْهُ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : لاَيُؤْمِنُ اَحَدُكُمْ حَتّٰى يُحِبَّ لِاَخ۪يهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِه۪. خرجه الخمسة إلاّ أبا داود، وزاد النسائى في أخرى: منَ الخيْرِ. وَاللّٰهِ لَايُؤْمِنُ وَاللّٰهِ لَايُؤْمِنُ وَاللّٰهِ لَايُؤْمِنُ ق۪يلَ مَنْ يَا رَسُولَ اللّٰهِ  ؟ قَالَ الَّذ۪ى لَايَأْمَنُ جَارُهُ بَوَآئِقَهُ.
(٤) --- وعن النعمان بن بشير رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهما قال: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : إِنَّ الْحَلَالَ بَيِّنٌ وَإِنَّ الْحَرامَ بَيِّنٌ، وَبَيْنَهُمَا أُمُورٌ مُشْتَبِهَاتٌ لَايَعْلَمُهُنَّ كَث۪يرٌ مِنَ النَّاسِ، فَمَنِ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ اسْتَبْرَأَ لِد۪ينِه۪ وَعِرْضِه۪، وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ وَقَعَ فِي الْحَرَامِ، كَالرَّاع۪ي يَرْعٰى حَوْلَ الْحِمٰى، يُوشِكُ أَنْ يَقَعَ ف۪يهِ. أَلَا وَإِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمٰى، وَإِنَّ حِمَى اللّٰهِ مَحَارِمُهُ. أَلَا وَإِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، أَلَا وَهِيَ الْقَلْبُ.
أخرجه الخمسة."استَبرأ لدينهِ وِعرضهِ" أي طلب التبرّي من التهمة والخص منها.و"رَعى حَول الحمى" إذا طاف به ودار حوله.و"المُضْغَةُ" القطعة من اللحم بقدر اللقمة .




(5)     Beşincisi de:
Ebû Hüreyre (r.a.) hazretleri Hz. Peygamber (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir:

--- “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mü’min de, halkın, can ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kimsedir.”[12]

Abdullah İbnu Amr İbni’l-As (r.a.), Rasûlüllâh (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’ın şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
--- “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmedikleri kimsedir. Muhâcir de Allâh-ü Te’âlâ’nın yasakladığı şeyi terkedendir.”[13]
20-      --- “Havf (korku) ve recâ (ümîd) arasında amel et. –Yâni-, sıhhatte iken korku ile ümîd arasında; vefât zamânında da “Şüphesiz, Rabbim beni affeder” diye Allâh-ü Te’âlâ hakkında hüsn-ü zan et. Hüsn-ü zan ve kalb-i selîm üzere ölmeye çalış, muhakkak ki Allâh-ü Te’âlâ Ğafûr (bağışlayan) ve Rahîm (acıyan)’dir. buyurmuştur.






 (٥) --- وَعَنْ أَب۪ى هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : أَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِه۪ وَيَدِه۪، وَالْمُؤمِنُ مَنْ أمِنهُ النَّاسُ عَلٰى دِمَآئهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ. أخرجه الترمذى والنسائى  وَعَنْ عَبْدِاللّٰهِ بْنِ عُمَروبْنِ الْعَاص رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُمَا قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ :
أَلمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِه۪ وَيدِه۪، وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَانَهىَ اللّٰهُ عَنْهُ.  أخرجه الخمسة إلا الترمذى، وهذا لفظ البخارى.وفي أخرى للشيخين والنسائى: أنّ رجلًا قال يا رسُولَ اللّٰهِ. أىُّ الإسْمِ خيْرٌ ؟ قال: تُطعِمُ الطعامَ، وَتَقْرَأُ السّلامَ على منْ عرفْتَ وَمَنْ لم تعرِفْ. (ابو موسى قالو يا رسول الله اي الاسلام افضل ، قال: من سلم المسلمون من لسانه ويده.)

والعشرون: أَنْ تَكُونَ بَيْنَ الْخَوْفِ وَالرَّجَآءِ ف۪ى حَالِ صَخْتِكَ وَتَمُوتَ بِحُسْنِ الظَّنِّ بِاللّٰهِ تَعَالٰى وَغَلَبَةِ الرَّجَآءِ وَبِقَلْبٍ سَل۪يمٍ إِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ.[14]
- 20            












[1] إشارة لقول النبي صلى الله عليه و سلم: المسلم من سلم المسلمون من لسانه و يده، والمهاجر من هجر ما نهى الله عنه. إهـ.. صحيح البخاري (كتاب الإيمان) باب المسلم من سلم المسلمون. إلخ.. رقم ١٠ (كتاب الرقاق) باب الإنتهاء عن المعاصي رقم ٦٣٣٧، صحيح مسلم (كتاب الإيمان) باب بيان تفاضل الإسلام وأي أموره أفضل رقم ١٢٥.
[2] تماشيا مع قوله صلى الله عليه و سلم: من حسن إسلام المرء تركه ما لا يعنيه. إهـ.. سنن الترمذي (كتاب الزهد) رقم ٢٣٥٤، موطأ مالك (كتاب حسن الخلق) باب ما جاء في حسن الخلق ٤: ٢٥٢ رقم ١٦٤٨. سنن ابن ماجة (كتاب الفتن) باب كف اللسان في الفتنة رقم ٤٠٦٢، مجمع الزوائد، للهيثمي (كتاب الأدب) باب من حسن إسلام المرء إلخ.. ٨: ٤٠ رقم ١٢٦٣٦.
[3] Buhârî, Deavât, 2.
[4] Kütüb-i Sitte, 16/114. (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy 1, Itk 6, Menâkıbü’l-Ensâr 45, Nikâh 5, Eymân 23, Hiyel 1; Müslim, İmâret 155, (1907); Ebû Dâvud, Talâk 11, (2201); Tirmizi, Fedâilü’l-Cihâd 16, (1647); Nesâî, Tahâret 60, (1, 59, 60.)
[5] Kütüb-i Sitte, 16/377. (Tirmizî, Zühd 11, (2217.)
[6] Sünen-i Tirmizî tercemesi, 2/250 “zühd” 11. “Kişinin İslâmının güzel oluşu mâ-lâyani’yi terketmesine bağlıdır”
[7] Ecdâdımız ne güzel söylemiş… “Sükût-ü lisân, selâmet-i insan!” ... Mâ-lâ ya’nî denilen boş lakırdı ve gereksiz sözlerden dâimâ uzak kalınmalıdır.
[8] Kütüb-i Sitte, 2/248. “Kişi kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek mü’min olamaz...”
[9] Kütüb-i Sitte, 10/209
[10] Tebrie: Bir kimseyi şüpheden ve zan altından kurtarmak. Berâet hükmü.
[11] Kütüb-i Sitte, 14/492-493. (Buhârî, Îmân 39, Büyû’ 2; Müslîm, Müsakat 107, (1599); Ebû Dâvud, Büyû’ 3, (3329,  3330); Tirmizî, Büyû’ 1, (1205); Nesâî, Büyû 2, (7, 241), Kütüb-i Sitte, 2/192-193.
[12] Kütüb-i Sitte, 2/249. (Tirmizî, Îmân 12, (2629); Nesâî, Îmân 8, (8, 104, 105.)
[13] Kütüb-i Sitte, 2/250. (Buhârî, Îmân 4; Müslîm, Îmân 64, (40); Ebû Dâvud, Cihâd 2, (2481); Nesâî, Îmân 9, (8, 105). (Metin Buhârî’ye âittir.)
[14] T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Yazmaları, Arşiv No: 10 Hk 994/3, Eser Adı: Vasîyetül-İmâmil-Azam Li İbnihi.