29 Mayıs 2016 Pazar

EBU BEKİR İHTİSAS İCAZET PROĞRAMI AÇILIŞ KONUŞMASI


HZ. PEYGAMBERİMİZ (SALLELLÂH-Ü ‘ALEYH-İ VE SELELM)’İN İLK CUMA NAMAZI, İLK HUTBESİ VE ANLAMI

Peygamber Efendimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) Medine’ye hicret buyurduklarında, şehre çok yakın mesafedeki Kubâ köyünde dört gün kalarak burada bir mescid inşa ettirdi. “Kubâ Mescidi” olarak bilinen bu ibadethanede Efendimiz namaz kıldı. Yüce Rabbimiz, Kur'ân-ı Kerîm'de bu mescidin "takvâ üzerine binâ edildiğini" beyan buyurdu:

“Ta ilk gününde takva temeli üzerine kurulan (Kubâ'daki) mescid, namaz kılmana daha lâyıktır. Orada temiz olmayı sevenler vardır. Allâh da temiz olanları sever.” (Tevbe 9/108)
Peygamber Efendimizin (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem), birkaç günlüğüne uğradığı küçük bir yerleşim biriminde hemen bir mescid yaptırması, “takva temeli üzerine” kurulacak olan Müslüman toplumun “namaz ve mescid merkezli bir toplum” olması gerektiğinin ilk işareti olarak okunabilir. Bundan böyle mescid/cami, İslâm toplumunun kalbi haline gelecek; günde beş kez Allâh’ın huzurunda divan durmak için mescidde omuz omuza bir araya gelen Müslümanlar, Allâh’a ve O’nun kullarına karşı sorumluluklarını hatırlayıp yerine getirmeye çalışacaklar; kardeşlik bilinçlerini tazeleyecekler, birlik ve dayanışma duyarlıklarını sürekli diri ve zinde tutacaklardır.
İlk Cuma Namazı ve İlk Hutbe
 
Kubâ’ya gelişinden dört gün sonra 12 Rebiülevvel 622 Cuma günü Peygamberimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem), devesine bindi; muhteşem bir kalabalıkla Medine'ye doğru yürüdü. Yolda Sâlim b. Avfoğulları’na âit Rânûnâ vadisinde öğle vakti girdi. Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) burada arka arkaya iki hutbe okuyarak ilk Cuma Namazını kıldırdı. Cuma namazını Kubâ Camiinde kıldırıp çıkmak yerine yola koyulup çok yakın mevkideki Rânûnâ vadisine varınca orada kılması da anlamlıdır. “İlk Cuma namazı ve ilk hutbe” ile anılan bu mevkide bugün Cuma Mescidi yer alır ki, bu mescid, bu tarihi olayı ve Cuma namazının önemini hatırlatan bir nişane olarak simgeleşir.
 
Bundan böyle her Cuma namazında bir araya gelen Müslümanlar, Efendimizin aşağıdaki hutbesini örnek alarak, haftada bir kendilerini yenileme, hesaba çekme ve toparlama fırsatı bulurlar.
 
Peygamberimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) bu ilk hutbesinde Allâh'a hamd ve senâ ettikten sonra şöyle buyurdu:
وَقَالَ الْبَيْهَقِيُّ: بَابٌ - أَوَّلُ خُطْبَةٍ خَطَبَهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حِينَ قَدِمَ الْمَدِينَةَ -: أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ أَخْبَرَنَا أَبُو الْعَبَّاسِ الْأَصَمُّ، حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ الْجَبَّارِ، ثَنَا يُونُسُ بْنُ بُكَيْرٍ عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ: حَدَّثَنِي الْمُغِيرَةُ بْنُ عُثْمَانَ بْنِ محمد بن عثمان والأخنس[1] بْنِ شَرِيقٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ قَالَ: كَانَتْ أَوَّلُ خُطْبَةٍ خَطَبَهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالْمَدِينَةِ أن قام فيهم فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ بِمَا هُوَ أَهْلُهُ ثُمَّ قَالَ:
"أَمَّا بَعْدُ أَيُّهَا النَّاسُ فَقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ، تَعْلَمُنَّ وَاللَّهِ لَيُصْعَقَنَّ أَحَدُكُمْ، ثُمَّ لَيَدَعَنَّ غَنَمَهُ لَيْسَ لَهَا راعٍ، ثُمَّ لَيَقُولَنَّ لَهُ رَبُّهُ -لَيْسَ لَهُ تُرْجُمَانٌ وَلَا حَاجِبٌ يَحْجُبُهُ دُونَهُ-:
“EY İNSANLAR!
®     Sağlığınızda âhiret için hazırlık yapınız.
 
®     Biliniz ki kıyâmet gününde herkes yaptığından hesâba çekilecektir.
 
®     Sizlerden her biri çobansız bırakacağı koyunundan sorumlu tutulacak.
 
®     Sonra Rabbi ona tercümansız ve aracısız olarak şöyle diyecek:
 
أَلَمْ يَأْتِكَ رَسُولِي فَبَلَّغَكَ، وَآتَيْتُكَ مَالًا، وَأَفْضَلْتُ عَلَيْكَ، فَمَا قَدَّمْتَ لِنَفْسِكَ؟ فَيَنْظُرُ يَمِينًا وَشِمَالًا فَلَا يَرَى شَيْئًا، ثُمَّ يَنْظُرُ قدَّامه فَلَا يَرَى غَيْرَ جَهَنَّمَ، فَمَنِ اسْتَطَاعَ أَنْ[ص:٥٢٩] يَقِيَ وَجْهَهُ مِنَ النَّارِ.
 
®     Sana Rasûlüm gelip de emirlerimi tebliğ etmedi mi?
 
®     Ben sana mal mülk verdim, pek çok iyiliklerde bulundum.
 
®     Ya sen kendin için âhiret azığı olarak ne getirdin?
 
®     Bu soruyla karşılaşan şahıs sağına soluna bakacak ancak hiçbir şey göremeyecek.
 
®     Önüne baktığında ise Cehennem’i görecek.
وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ فَلْيَفْعَلْ، وَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَبِكَلِمَةٍ طَيِّبَةٍ فَإِنَّ بِهَا تُجْزَى الْحَسَنَةُ عَشْرَ أَمْثَاَلِهَا إِلَى سَبْعِمِائَةِ ضِعْفٍ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ[2] وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ."
®     Öyleyse yarım hurma ile dâhi olsa Cehennem’den korunmaya çalışınız.
 
®     Onu da bulamayan güzel bir sözle kendisini kurtarmaya baksın.
 
®     Zîrâ bir hayır için on katından yedi-yüz katına kadar sevâb verilir.
 
®     Allâh’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.”
 
ثُمَّ خَطَبَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَرَّةً أُخْرَى فَقَالَ:
§   Allâh Rasûlü bu ilk hutbesini bitirdikten sonra yeniden kalktı ve ikinci hutbesini okudu:
"إِنَّ الْحَمْدَ لِلَّهِ أَحْمَدُهُ وَأَسْتَعِينُهُ، نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ شُرُورِ أَنْفُسِنَا وَسَيِّئَاتِ أَعْمَالِنَا، مَنْ يَهْدِهِ اللَّهُ فَلَا مُضِلَّ لَهُ، وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَا هَادِيَ لَهُ. وَأَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ [وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ]،[3] إِنَّ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللَّهِ، قَدْ أَفْلَحَ مَنْ زَيَّنَهُ اللَّهُ فِي قَلْبِهِ وَأَدْخَلَهُ فِي الْإِسْلَامِ بَعْدَ الْكُفْرِ.
 
®     “Allâh’a hamd olsun. O’na hamd eder ve O’ndan yardım dilerim.
 
®     Nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerimizden Allâh’a sığınırız.
 
®     Allâh’ın doğru yolu gösterdiği, hidâyet ettiği kişiyi kimse saptıramaz.
 
®     Saptırdığını da kimse doğru yola iletemez.
 
®     Şehâdet ederim ki Allâh’dan başka ilâh yoktur.
 
®     O tekdir, O’nun eşi ve benzeri yoktur.
 
®     Sözlerin en güzeli Allâh’ın kitâbı dır.
 
®     Allâh Celle kimin kalbini Kur’ân-la süslerse onu kâfir iken İslâm’a sokar.
 
وَاخْتَارَهُ عَلَى مَا سِوَاهُ مِنْ أَحَادِيثِ النَّاسِ، إِنَّهُ أَحْسَنُ الْحَدِيثِ وَأَبْلَغُهُ، أَحِبُّوا مَنْ أحبَّ اللَّهَ، أَحِبُّوا اللَّهَ مِنْ كُلِّ قُلُوبِكُمْ [وَلَا تَمَلُّوا كلام الله وذكره ولا تقسى عنه قلوبكم][4] فإنه من[5] يَخْتَارُ اللَّهُ وَيَصْطَفِي فَقَدْ سَمَّاهُ خِيَرَتَهُ مِنَ الْأَعْمَالِ، وَخِيَرَتَهُ مِنَ الْعِبَادِ، وَالصَّالِحَ مِنَ الْحَدِيثِ وَمِنْ كُلِّ مَا أُوتِيَ النَّاسُ مِنَ الْحَلَالِ وَالْحَرَامِ فَاعْبُدُوا اللَّهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئاً وَاتَّقُوهُ حَقَّ تُقَاتِهِ، وَاصْدُقُوا اللَّهَ صَالِحَ مَا تَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُمْ وَتَحَابُّوا بِرَوْحِ اللَّهِ بَيْنَكُمْ إِنَّ اللَّهَ يَغْضَبُ أَنْ يُنْكَثَ عَهْدُهُ وَالسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ."[6] وَهَذِهِ الطَّرِيقُ أَيْضًا مُرْسَلَةٌ إِلَّا أَنَّهَا مُقَوِّيَةً لِمَا قَبْلَهَا وَإِنِ اخْتَلَفَتِ الالفاظ.[7]
®   O kimse de Kur’an’ı başka sözlerden üstün kılarsa kurtulur.
 
®     İyi bilin ki, Allâh’ın kitâbı sözlerin en güzeli ve en üstünüdür. Allâh’ın sevdiğini seviniz!
 
®     Allâh’ı, bütün kalbinizle seviniz!
 
®     Allâh’ın Kelâmı-ndan ve onu okumaktan usanmayınız.
 
®     Allâh’ın Kelâmı-ndan kalbinize bir karartı gelmesin.
 
®     Çünkü Allâh’ın Kelâmı, Allâh’ın yarattığı her şeyin en üstününü ayırıp seçer.
 
®     Amellerin hayırlısını ve kullarının seçkini olan Peygamberler’i ve onların kıssalarını anlatır.
 
®     Helâli ve harâmı bildirir.
 
®     Siz sâdece Allâh’a ibâdet ediniz.
 
®     Ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayınız.
 
®     O’ndan hakkıyla sakınınız.
 
®     Sözleriniz, Allâh’a yönelmiş güzel sözler olsun.
 
®     Ve aranızda Allâh’ın Kelâmı ile sevişiniz.
 
®     İyi biliniz ki,
 
®     Allâh, ahdini bozanlara,
 
§  Sözünde durmayanlara
 
§  Gazâb eder.
 
®     Allâh’ın selâmı üzerinize olsun.”[8]
 
§  Peygamebirimiz Hz. Muhammed (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) Cum’â namazını kıldırdıktan sonra Hakk’ın hâkim olduğu yeni bir dünyâ kurmak amacıyla Medîne-i Münevvere’ye doğru hareket etti.


[1] في البيهقي: بن الأخنس.
[2] في ابن هشام: والسلام عليكم وعلى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.
[3]  مَنْ ابن سحاق والبيهقي.
[4] (5) سقطت من الاصل واستدركت من ابن هشام والبيهقي.
[5] (6) في ابن هشام: فإنه كل يختار.
[6] (7) الخطبتان في ابن هشام ج 2 / 146 - 147 ودلائل البيهقي 2 / 524 – 525
[7] الكتب:   البداية والنهاية، المؤلف: أبو الفداء إسماعيل بن عمر بن كثير القرشي البصري ثم الدمشقي (المتوفى: ٧٧٤ هـ)، المحقق: علي شيري، الناشر: دار إحياء التراث العربي، الطبعة: الأولى ١٤٠٨، هـ - ١٩٨٨ م، ذكر ما وقع في السنة الأولى من الهجرة النبوية من الحوادث والوقائع العظيمة، ذكر خطبة رسول الله يومئذ، ص:٣/٢٦٠.
[8] El-Bidâye Ve’n-Nihâye. 3/260.