12 Haziran 2014 Perşembe

MEVLİD-İ ŞERÎF DUÂSI---OSMANLICA


MEVLİD-İ ŞERÎF DUÂSI OSMANLICA
أَلْحَمْدُ لِوَلِيِّه۪ وَالصَّلٰوةُ وَالسَّلٰامُ عَلٰى نَبِيَّه۪ وَعَلٰٓى أٰلِه۪ وَعِتْرَتْه۪ أَجْمَع۪ينَ، جَنَابُ أَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ، حَب۪يبِ أَكْرَمْ وَنَبِيِّ مُحْتَرَمْ حُرْمَتْنَه قِرَآئَتْ اُولُنَانْ مَوْلِدِ شَر۪يف۪ي وَقُرْآنِ حَك۪يم۪ي دَرْكَاهِ عِزَّتْنْدَه قَبُولَه قَر۪ينْ اَيْلَيَه،  حَاصِلْ اُولٰانْ أَجْرُ وَ مَثُوبَات۪ي اُولْ سَيِّدُ الْكَوْنَيْنْ رَسُولُ الثَّقَلَيْنْ اِمَامُ الْحَرَمَيْنْ حَضْرَتْلَر۪ينْكِ رَوْضَهٴِ مُبَارَكَه لَر۪ينَه طَرَفِمِزْدِنْ فَق۪يرَانَه وَ عَاجِزٰانَه اِهْدٰا اَيْلَدِكْ رَبِّمِزْ وَاصِلْ اَيلَيَه، رُوحِ سَيِّدِ الْاَنَام۪ي جُمْلَه مِزْدَنْ خُشْنُودْ وَسَايهٴِ شَفَاعَتِنْ اُوزَر۪يمِزَه سَايَبَلنْ اَيلَيَه، عِنْدِ رَسُلِ اللّٰهْدَه مَقْبُولِيَّتْ وَمَحْبُوبِيَّتْ مُيَسَّرْ اَيلَيَه، وَسَآئِرْ أَنْبَيَآءِ عِظَامْ وَرُسُلُ كِرَامْ عَلَيْهِمُ الصَّلٰاةُ وَالسَّلٰامْ حَضَرَاتِنِكْ اَرْوَاحِ شَر۪يفْلَر۪ينَه اِكْرَامْ اَيلَيَه، آلِ اَزْوَاجِ طَاهِرَاتْ وَأَصْحَابِ كُز۪ينْ وَأَنْصَارِ مُهَاجِر۪ينْ تَابَع۪ينْ وَأَئِمَّهٴِ مُجْتَهِد۪ينْ رِضْوَانُ اللّٰهِ تَعَالٰى عَلَيْهِمْ أَجْمَع۪ينْ حَضَرَاتِنِكْ رُوحْلَر۪ينَه اِكْرَامْ اَيلَيَه، وَأَوْلِيَآءِ عَارِف۪ينْ مُر۪يد۪ينْ مَنْسُوب۪ينْ قَدَّسَ اللّٰهُ اَرْوَاحَهُمْ حَضَرَاتْلَر۪ينِكْ اَرْوَاحِنَه ا۪يصَالْ اَيلَيَه، صُور۪ي وَمَعْنَو۪ي مُشْكِلٰاتْتِلَرِمِز۪ي حَلْ وُ اٰسَانْ اَيْلَيَه، أَوْلٰادِ مُكَلارَّمْلَر۪ين۪ى عَلَمَآءِ عَامَل۪ينْ وَ صُلَحَآءِ صَالِح۪ينْ وَأَغْنِيَآء ِ شَاكِر۪ينْدَنْ اَيلَيَه،اُصُولْ وَ فُرُوعْلَرنْدِنْ آخِرَتَه اِرْتِحَالْ ا۪يدَنْلَرِكْ تَقْص۪يرَاتْلَر۪ينْ مَغْفُورْ وَرُوحْلَر۪ينْ مَسْرُورْ اَيلَيَه، يَق۪ينْدَه قَلٰانْلَر۪ي طُولِ عُمْر۪يلَه مُعَمَّرْ اَيلَيَه، ن۪يجَه ن۪يجَه مَجْلِسلَر۪ينْ اَمْثَالِ كَث۪يرَه س۪يلَه كَنْد۪يلَر۪ينْ مَسْرُرْ اَيلَيَه،  بَرْدَه وَ بَحِرْدَه بُولُنَانْ مُسَافِر۪ينْ وَعَسَاكِر۪ينَه سَلٰامَتْلَرْ اِحْسَانْ اَيلَيَه، حُجَّاجِ مُسْلِم۪ينَه بَرًّا وَبَحْرًا سَلٰامَتْلَرْ و۪يرُوبْ ك۪يدَنْلَرَه تَكْرَارْ ك۪يتْمَيَنْلَرَ عَنْ قَر۪يبِ الزَّمَانْ حَلٰالْ مَالْ ا۪يلَه زِيَارَتْلَرْ اِحْسَانْ اَيلَيَه، وَقْتِمِزْ خِتَامِنْدَه كَلِمَهٴِ شَهَادَتْ نَص۪يبْ اَيلَيُوبْ سَكَرَاتِ مَوْتِمِز۪ي آسَانْ اَيلَيَه، وَقَبِرْدَه شَيْطَانِ عَلَيْهِ اللَّعْنَه نِكْ مَكْرِنْدَنْ اَم۪ينْ اَيلَيَه، سُؤٰٓلِ مُنْكَرَيْنِكْ سُؤٰٓلْلَر۪ين۪ي آسَانْ وَجَوَابْلَر۪ينَه مُقْتَدِرْ اَيلَيَه، وَجَنَّةُ وَجَمَال۪يلَه جُمْلَه مِزَه اِكْرَامْ اَيلَيَه، دُعَالَر۪يمِز۪ي دَرْكٰاهِ عِزَّتْنْدَه مَفْبُولْ اَيلَيَه، ﴿ سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ ﴿١٨٠﴾ وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ ﴿١٨١﴾ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿١٨٢﴾ ."

[سورة الصآفات:٣٧/١٨٠-١٨٢]

كــتبه الحقير الفقير شعبان كونبك
MEVLİD-İ ŞERÎF DUÂSI

--- Elhamd-ü li veliyyih-î ve’s-salâtü ve’s-selâm-ü âlâ nebîyyi-hî ve âlâ âlih-î ve ‘ıtretihî ecmeîn.

--- Cenâb-ü erhamerrâhimîn, habîbi ekrem ve nebîyyi muhterem (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) hürmetine kıraat olunan mevlidi şerîfi ve Kur’ân-ı Hakîmi dergâhı ‘ızzetinde kabûl-e karîn eyleye.

--- Hâsıl olan ecr-ü mesûbâtı ol Seyyidü’l-Kevneyn, Rasûlü’s-Sakaleyn, İmâmü’l-Harameyn (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) hazretlerinin ravzai mübâreke-lerine, tarafımızdan fakîrâne ve âcizâne ihdâ eyledik Rabbimiz vâsıl eyleye.

--- Rûhı seyyidi’l-enâmı cümlemizden hoşnûd ve sâyei şefâatini üzerimize sâyebân eyleye.

--- ‘Indi Rasûlüllâh-da makbûliyyet ve mahbûbiyyet müyesser eyleye.

--- Vesâir enbiyâi kirâm ve Rusül-i kirâm aleyhimü’s-salâtü ve’s-selâm hazarâtı-nın ervâhı şerîfelerine ikrâm eyleye.

--- Âli ezvâcı tâhirât ve eshâb-i güzîn ve ensârı muhâcirîn tabi’îyn ve eimmei müctehidîn rıdvânüllâh-i teâlâ aleyhim ecmaîn, hazarâtının ruhlarına ikrâm eyleye.

--- Ve evliyâi ârifîn, mürîdîn, mensûbîn kaddesellâh-ü ervâhahüm hazretlerinin ervâhına îsâl eyleye.[1]

--- Sûrî ve mânevî müşkilâtlarımızı hal ve âsân eyleye. Evlâdı mükerremlerini ulemâ-i âmilîn ve sulehâ-i sâlihîn ve ağniyâ-i şâkirîn den eyleye.

 --- Usûl ve füru’larından âhırete irtihâl edenlerin taksîrâtlarını mağfûr, ruhlarını mesrûr eyleye.

Bâkiyde kalanları tûli ömür ile muammer eyleye.

--- Nice nice meclislerin emsâli kesîresiyle kendilerini mesrûr eyleye.[2]

--- Karada ve denizde bulunan misâfirlere ve askerlere selâmetler ihsân eyleye.

--- Müslümanların hacılarına karada ve denizde selâmetler verib gidenlere tekrâr, gitmeyenlere yakın zamânda helâl mâl ile ziyâretler ihsân eyleye.

--- Ömrümüzün sonunda kelîme-i şehâdet nasîb eyleyib sekerâ-ü mevtimizi âsân eyleye.

--- Ve kabirde şeytân-ı aleyhi’l-la’nenin mekrinden emîn eyleye.

--- Süâli münkerayn-in: --- “Men rabbü-ke ve mâ dînü-ke” süâllerini âsân ve cevablarına muktedir eyleye.


--- Cennet ve cemâlîyle cümlemize ikrâm eyleye.

--- Duâlarımızı dergâhı ‘ızzetinde makbûl eyleye.

--- Sübhâne Rabbike Rabbi’l-’ızzeti ammâ yesıfûn ve selâm-ün ale’l-mürselîn ve’l-hamdüli’l-lâhi Rabbi’l-âlemîn. (el-Fâtiha-h!..)[3]


Kavuşup hasret giderelim
Habîbin yattığı "Gül Kubbe" de
Gelin düğün-bayram edelim
"El-Mer'ü Me'a Men Ehabbe" de



--- Rabb’inin rahmetine muhtâc olan, Şaban GÜNBEY.




[1] Ve alel husûs bu hey’etimize bâis ve bâdî zâtı şerîfin sa’yi-ni meşkûr, zenbi-ni mağfûr amelini makbûl eyleye.
[2] Orijinal metinde burada zamânın pâdişâhı için şu duâ yazılıdır. Teberrüken biz de yazmakta fayda mülâhaza ediyoruz: “Rahât-ı vücûdumuza sebeb olan Halîfe-i rûy-i zemîn şevket-lü, mehâbet-lü sultân; “Abdü’l-Hamîd” hân efendimiz hazretlerinin vücûd-ü hümâyûni-ne sıhhat ve selâmet ve ömr-i şahânelerine bereket ve livâ-i seâdet-i iltivâsına dâimâ nusret ve asâkirîne kuvvet ve sefineleri-ne selâmet ve kalbi şahânelerine meserret ihsân eyleye. Ve e’dâ-i bedkâr-dan ehz-ü intikâm ile Rabb’im müyesser eyleye.”
[3] “Senin Rabbin; kudret ve şeref sâhibi olan Rabb, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yûcedir. (180) Peygamberlere selâm olsun. (181) Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur.”(182)[3]

KELÂM-Ü KADÎM’İN ARABCA VE TÜRKÇE HATİM DUÂSI---دعآء ختم القرآن العظيم ---3


 

KELÂM-Ü KADÎM’İN ARABCA VE
 
TÜRKÇE HATİM DUÂSI---3
 
دعآء ختم القرآن العظيم
 
أَعُوذُ بِاللّٰهِ الْعَظ۪يمِ وَبِوَجْهِهِ الْكَر۪يمِ وَسُلْطَانِهِ الْقَد۪يمِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ. بِسْمِ اللّٰهِ

الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. أَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ . وَ الصَّلٰا ةُ وَالسَّلٰامُ  عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَاٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ أَجْمَع۪ينَ.
 

Allâh-ü Te’âlâ’nın huzûrundan kovulmuş olan Şeytân’ın şerrinden, saltanatı ezelî, vech-i yûce ve büyük olan, Allâh-ü Te’âlâ’ya sığınırım.

Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. (O Rahmân ve O Rahîm olan Allâh-ü Te’âlâ’nın adıyla.)
 Hadîs-i Şerîf’te Peygamberimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem):--- "Kabir, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yâhut Cehennem çukurlarından bir çukurdur."[1]Buyurdu…

--- Bizim ve bu zâtı şerîfin kabrini;  “Ravzatü’m-Min Riyâzıl-Cinân” eyle Yâ Rabbî...

--- Bizim ve bu zâtı şerîfin kabrini; “Hufretü’n-Min huferi’n-Nîrân”olmaktan ma’sûn ve mahfûz eyle Yâ Rabbî...

--- Ve bu âile-i Muhtereme’nin cümle geçmişlerinin ruhlarına hediye eyledik vâsıl eyle Yâ Rabbî...

--- Kabirlerini Kur’ân-ı ‘Azîmü’ş-Şânın nûr-u ile pür-nûr eyle Yâ Rabbî...

--- İçlerinden hasbe’l-beşer kabir azâbına dûçâr olanlar var ise, okunan Kur’ân-ı Kerîm hürmetine[2]aff-ü mağfiret eyle Yâ Rabbî...

--- Uzaktan ve yakından teşrîf edip âmîn diyen şu cemâat-i müslimîn’in ve bizlerin dâhi dünyâdan âhirete göçen ana, baba, evlâd-ü ‘ıyâl, akrabâ-ü ta’allükâtımızdan ve bi’l-cümle ehl-i îmânın ruhlarına hediye eyledik vâsıl eyle Yâ Rabbî...

--- Yâ Rabbî! Babalarımızın, analarımızın, erkek ve kız kardeşlerimizin, evlâdımızın, akrabâmızın, sevdiklerimizin, sâdık dostlarımızın, hocalarımızın ve üstâdlarımızın hocalarının, meşâyihlerimizin, üzerimizde hakları bulunan kimselerin, erkek ve kadın mü’minlerden hayatta olan ve vefât etmiş bulunan kimselerin rûhlarına rahmet ve selâmet ihsân eyle! Bu sevaplardan onları da haberdâr eyle Yâ Rabbî...

--- Yâ Rabbî!.. Okuduğumuz Kur’ân-ın sevâbını tilâvet ettiğimiz Ku’rân-ın nûrunu Peygamberimiz ve şefaatçimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in rûhuna ulaşan bir hediye olmak üzere ulaştır. O’nun âl ve ashâbının rûhlarına, bütün Nebîler ve Rasûller’in hepsinin rûhlarına, ilimleriyle (ihlâslı olarak) ‘amel eden ulemânın, dinde bizi irşâd eden meşâyıhımızın rûhlarına, babalarımızın, analarımızın, kardeşlerimizin bi’l-cümle akrabây-ı te’allukâtımızın rûhlarına hediye eyledik, sen haberdâr eyle. Bizi hakkımızda sıhhat, selâmet, af ve ‘âfiyet yaz, Ümmet-i Muhammed’den karada ve denizdeki hacılar, gâziler misâfirler, mukîmler, hâzırlar ve gâiblerin hepsi hakkında da sıhhat selâmet ve af ‘âfiyet yaz, yâ Rabbe-l ‘Âlemîn!

--- Cümlesinin kabirlerini pür-nûr, makâmlarını cennet eyle Yâ Rabbî...

--- Cümlemize hüsn-ü hâtimeler nasîb-ü müyesser eyle Yâ Rabbî...

--- Bizleri dünyâda mekânsız, dünyâda ve âhirette îmânsız bırakma yâ Rabbî!

--- İki cihânımızı da her yönden ma’mûr-u âbâdân eyle yâ Rabbî!

--- Her türlü musibetten bizleri muhâfaza eyle.

--- Yâ Rabbî! Günâhlarımızı affeyle. Kusurlarımızı mağfiret eyle. Hatâlarımızı mahv-eyle. Ayıplarımızı setreyle…

--- Aşkını muhabbetini feyzini, bereketini, rahmetini hikmetini, sevgini ve korkunu gönlümüze kalbimize sen yağdır yâ Rabbî!

--- Seni sevmeyi senden korkmayı sen öğret bize Yâ Rabbî...

--- YÂ RABBÎ!

ü Tembellik-ten,

ü Âcizlik-ten,

ü Korkaklık-tan,

ü İhtiyarlığın düşkünlüğün-den,

ü Fakirlik-ten,

ü Cimrilik-ten,

ü Borçlu düşmekten,

ü Gururlanmak-tan,

ü Kibirlenmek-ten,

ü Riyâ-dan,

ü Nemîme-den (laf taşımaktan),

ü Haset-ten,

ü iftirâ-dan,

ü iftirâya düşmekten,

ü Kötü ahlâktan,

ü Ağlamayan-ürpermeyen kalpten, gözden, gönülden,


Sana sığınıyoruz. Nefsimizi ve neslimizi sen muhâfaza buyur yâ Rabbî!

--- YÂ RABBÎ!

ü Büyük küçük bütün günahlardan,

ü Gizli âşikâr bilip bilemediğimiz bütün şirklerden,

ü Gecenin karanlığından,

ü Fayda vermeyen ilimden,

ü Aklımıza gelmeyen bütün çirkin işlerden,
 

Sana sığınıyoruz. Nefsimizi ve neslimizi sen muhâfaza buyur yâ Rabbî!

--- Sâlih sâliha ‘Âlim ‘âlime, Hâfız Hâfize evlâtlar nasîb eyleyip, bildikleriyle ihlâslı bir şekilde amel etmelerini nasîb eyle Allâh’ım!...

--- Bilhâssa görünür, görünmez, tâkat getirilemez kazalardan, belâlardan, musîbetlerden, yangınlardan, zelzelelerden, seylâbdan, aklımıza, hâtır-ı hayâlimize gelmeyen bil cümle âfât-ı semâvîye ve aradıya ve âfât-ı berriyye ve bahriyeden, âfât-ı bedeniye emrâzıyeden cümlemizi ve cümle ümmet-i Muhammed-i muhâfaza eyle Yâ Rabbî...

--- Şeytânü’l-ins ve şeytânü’l-cin şerrinden, fitne ve fesâd şerrinden, hâsidlerin şerrinden, yüze gülücü münâfıkların şerrinden cümlemizi muhâfaza eyle Yâ Rabbî...

--- Yâ Erhamme’r-Râhimîn! Hasta kullarına şifâlar, dertli kullarına devâlar, borçlu kullarına edâlar ihsân eyle!...

--- Nâ murâd olanları ber murâd eyle, nâ-şâd olan ümmet-i Muhammed-i karîben handân-ü şâdân eyle yâ Rabbî!

--- Cümlemizin kalbine İslâm nûrunu, Kur’ân hidâyetini ver. Cümlemizi İslam’a bağla, bizleri Müslüman olarak yaşat, Müslüman olarak öldür. Bizleri Dünyâ ve Âhıret mutluluğuna erdir Yâ Rabbî....

--- Dîn-i Mübîn-i İslâm-ı dâimâ nusret-i İlâhiyenle te’yîd ve âfâk-ı beşeriyyeyi nûr-u îmân ile tenvîr eyle Yâ Rabbî...

--- Ehl-i İslâmî, dâimâ ‘azîz ve mensûr, düşmanlarını zelîl ve mahkûr eyle Yâ Rabbî...

--- Beşeriyyeti îmân nuru ile münevver eyle yâ Rabbî!

(--- Ehl-i İslâm’ın kuvvet ve saâdetini, emniyet ve selâmetlerini müzdâd eyle Yâ Rabbî...

--- Umûr-u dîniyye ve dünyevîyyelerinde tevfîkâtı sübhâniyyene mazhariyyetle dildâş eyle Yâ Rabbî...

--- Hükümetimizi, adl-ü ihsân ile pâyidâr ve evliyâ-i umûr-i mülk ve milletin nef’u hayrına mâtuf icraâtı haseneye muvaffâkıyyetle pâyidâr eyle Yâ Rabbî...

--- Milletimizin, memleketimizin, saâdet-ü selâmetine ve refâhına çalışanları hep ‘azîz ve muvaffak eyle Yâ Rabbî...

--- Beldemizi ve sâir bilâd-i Müslimîn-i âfât-ü mesâib-den ve istîlâ-i kefereden ve ‘adüv-den ma’sûm ve mahfûz ve asâkir-i celâdet meâsirimizi ordularımızı, deniz ve hava kuvvetlerimizi ve bütün askerlerimizi nusrat-ı ilâhiyyene makrûn eyle Yâ Rabbî...)

--- Kahraman ordumuzu; Karada, Denizde, Havada dâimâ mansûr-ü muzaffer eyle Yâ Rabbî...

--- Düşmanlarını zelîl ve makhûr Yâ Rabbî...

--- Yurdumuzu ve bi’l-cümle İslâm ülkelerini, her türlü âfetlerden, musîbetlerden ma’sûn ve mahfûz eyle Yâ Rabbî...

--- Ehl-i İslâm-ı dâimâ ‘azîz ve mansûr, düşmanlarını zelîl ve makhûr eyle Yâ Rabbî!

--- Yâ Rabbî! Dünyânın her bir köşesinde özellikle, Çeçenistan’da, Bosna-Hersek’te, Azerbaycan’da, Filistin’de, Kosova’da, Keşmir’de, Arakan’da, Afrika’da, İran’da, Irak’ta, Mısır’da, Bütün İslâm ülkelerinde ve hâssaten Türkiye’mizde acı ve açlık çeken Müslümanlara sen imdâd eyle… --- Devletimizi vatanımızı sen koru Yâ Rabbî... --- İçerdeki ve dışardaki düşmanları ıslâh eyle, ıslâhları kâbil değilse “KAHHÂR” ism-i Şerîfinle kahreyle Yâ Rabbî...

--- Ey hâcetleri edâ, duâları kabûl eden ve esirgeyenlerin en merhametlisi bulunan Rabbimiz! Dileklerimizi kabûl buyur. Ellerimizi boş geri çevirme yâ Rabbî!

أَللَّٰـهُمَّ ﴿ رَبَّنَآ أٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْأٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

[سورة البرة:٢/٢٠١]

“Ey rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhırette de iyilik ihsân et ve bizi cehennem azâbından koru!”[3]

﴿... رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنْفُسَنَا وَإنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ

[سورة الأعراف:٧/٢٣]

“ … Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”[4]

﴿ ... أَنْتَ وَلِيّ۪ فِى الدُّنْيَا وَالْأٰخِرَةِۚ تَوَفَّن۪ى مُسْلِمًا وَأَلْحِقْن۪ى بِالصَّالِح۪ينَ

[سورة يوسف:١٢/١٠١]

“ … Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve âhırette sen benim velimsin yardımcımsın. Müslüman olarak canımı al ve beni sâlihlere kat!”[5]

﴿ ... رَبَّنَآ أٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِم۪ينَۚ [سورة المؤمن:٢٣/١٠٩]

“ … Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.”[6]

 ﴿ ... رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِم۪ينَ [سورة المؤمن:٢٣/١١٨]

“ … Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!”[7]

﴿ ... رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًاۗ ﴿٦٦﴾ إِنَّهَا سَآءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا [سورة الفرقان:٢٥/٦٥-٦٦]

“ … Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir! (65) Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.”[8]

﴿ ... رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقينَ إِمَامًا

[سورة الفرقان:٢٥/٧٤]

“ … Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl.” [9]

﴿ ... رَبِّ إِنّ۪ي ظَلَمْتُ نَفْس۪ي فَاغْفِرْ ل۪ي فَغَفَرَ لَهُۜ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ

[سورة القصص:٢٨/١٦]

“Mûsâ, “Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet” dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[10]

 --- Yâ Rabbî bizleri de Hz. Mûsâ gibi affeyle…

﴿ ... رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِ لِلَّذ۪ينَ أٰمَنُوا رَبَّنَآ إِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يم  ٌ ۟ [سورة الحشر:٥٩/١٠]

“… Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla.[11]Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”[12]

﴿ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ إِلَّا تَبَارًا [سورة نوح:٧١/٢٨]

“Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.”[13]

﴿ رَبَّنَآ أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِم۪ينَ۟ [سورة الأعراف:٧/١٢٦]

“ … Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve Müslüman olarak bizim canımızı al.”[14]

﴿ ... أَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الْغَافِر۪ينَ ﴿١٥٥﴾ وَاكْتُبْ لَنَا ف۪ى هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى الْأٰخِرَةِ إِنَّا هُدْنَآ إِلَيْكَۜ ... ﴿١٥٦﴾ [سورة الأعراف:٧/١٥٥-١٥٦]

“ … Sen, bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen, bağışlayanların en hayırlısısın”[15]“Bize hem bu dünyada bir iyilik, hem de âhirette bir iyilik ver. Gerçekten biz, tevbe edip sana yöneldik…”[16]

﴿ ... رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَص۪يرُ [سورة الممتحنة:٦٠/٤]

“Ey rabbimiz! Sadece sana tevekkül ettik. İçtenlikle Sana ibâdete koyulduk ve dönüşümüz sanadır.”[17]

﴿ ... لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَۙ ﴿٨٥﴾ وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ ﴿٨٦﴾ [سورة يونس:١٠/٨٥-٨٦]

“Biz ancak Allâh’a tevekkül ettik. Ey rabbimiz! Bizi o zâlimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!”[18] “Bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!”[19]

﴿ رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ [سورة الممتحنة:٦٠/٥]

“Ey Rabbimiz! Bizi, inkâr edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlâk güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”[20]

﴿ ... رَبَّنَااغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا ف۪ٓى أَمْرِنَا وَثَـبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ

[سورة آلعمرٰن:٣/١٤٧]

“Ey rabbimiz! Bize günahlarımızı ve işlerimizde yaptığımız taşkınlıklarımızı bağışla. Savaşta, ayaklarımızı diret ve kâfirler topluluğuna karşı bize zafer ver!”[21]

﴿ ... رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ى قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّنَا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟ [سورة الحشر:٥٩/١٠]

Ey rabbimiz! Bizi ve bizden önce[22]iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey rabbimiz! Muhakkak ki sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.”[23]

﴿ ... رَبَّنَآ أٰتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا [سورة الكهف:١٨/١٠]

“Ey rabbimiz! Bize tarafından bir rahmet ihsan buyur ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır”[24]

﴿ رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ

[سورة آل عمرٰن:٣/٨]

(Onlar derler ki); Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme, bize katından bir rahmet ver, kuşkusuz sen çok bağış yapansın.”[25]

أَللَّٰـهُمَّ: ﴿رَبَّـنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِـوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ۟ [سورة إبراهيم:١٤/٤١]

“Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde beni, ana-babamı ve Mü’minleri bağışla!”[26]

﴿... رَبَّنَا لَا تُؤٰاخِذْنَآ اِنْ نَس۪ينَآ اَوْ اَخْطَاْنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَآ اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِه۪ۚ وَاعْفُ عَنَّا۠ وَاغْفِرْ لَنَا۠ وَارْحَمْنَا۠ اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ [سورة البرة:٢/٢٨٦]

“Ey rabbimiz! Eğer unutur ya da yanılırsak bizi (ondan) hesaba çekme (sorumlu tutma!) Ey rabbimiz! Bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Ey Rabbimiz! Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet buyur (bize acı!) Sen bizim Mevla’mızsın. Artık kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”[27]

﴿رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَاد۪ى لِلْإِيمَانِ أَنْ أٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَأٰمَنَّاۗ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّاٰتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِۚ ﴿١٩٣﴾ رَبَّنَا وَأٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ إِنَّكَ لَاتُخْلِفُ الْم۪يعَادَ ﴿١٩٤﴾ [سورة آل عمرٰن:٣/١٩٣-١٩٤]

“Ey Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Ey rabbimiz! Günâhlarımızı bağışla. Kusurlarımızı ört ve canımızı iyi kimselerle beraber al.”[28]“Ey rabbimiz! Peygamberlerinin aracılığı (lisanı) ile bize va’dettiklerini ver ve kıyâmet gününde bizi rezil-rüsvây etme. Şüphe yok ki sen va’dinden (aslâ) dönmezsin.”[29]

 

--- Duâlarımızı Huzûr-u Beytüllâh’da yapılan duâlara ilhâk ile müstecâb eyle Yâ Rabbî...

--- Bizler de sevdiklerimizden, sevildiklerimizden ayrılıp âhiret yolculuğuna çıktığımız zaman sâlih bir amel, kâmil bir îmân, azîz bir ruh ile huzûr-u ‘ızzetine gelmeyi nasîb-ü müyeser eyle Yâ Rabbî...

--- Yâ Rabbî! Bizler dâhî merhûmların hâlleriyle hâllendiğimiz vakitte, bizlere selâmet-i îmân nasîb-i müyesser eyle Yâ Rabbî...

--- YÂ RABBÎ!

ü Can verme acısından,

ü Kabir azâbından,

ü Mahşerein dehşetinden,

ü Amel defterlerinin arkadan ve soldan verilmesinden,

ü Hesâbın çetin geçmesinden,

ü Mîzân da günahların ağır gelmesinden,

ü Sırat köprüsünden cehenneme düşmekten,

ü Âhiretin bütün kötü merhalelerinden;

 

Sana sığınıyoruz bizleri muhâfaza et --- Yâ Rabbî!

 

--- YÂ RABBÎ!

ü Son nefesimizi en sevdiğin kullarının can vermesi gibi kolay kıl…

ü Şeytanı o anda bizlere musallat etme Yâ Rabbî!..

ü Süâl-i Münkereyn’in süallerini âsân (kolay) eyle,

ü Cevaplarına muktedir eyle…

ü Kabirde Kur’ân-ı Kerîm’i yoldaş eyle…

ü Kabir azâbı gösterme Yâ Rabbî!..

ü Mahşerde susuzluk çektirme Allâh’ım…

ü Hiçbir gölgenin bulunmadığı o zamanda Senin gölgende gölgenenlerden eyle Yâ Rabbî!..

ü Amel defterlerimizin önden ve sağ tarafımızdan almamızı nasîb eyle Yâ Rabbî!..

ü Hesâbımızı kolay kıl Yâ Rabbî!..  

ü Mîzân da sevaplarımızın ağır gelmesini nasîb eyle!

ü Sırat köprüsünden şimşekler hızıyla geçmeyi Havz-ı Kevser’den kana kana içmeyi nasîb eyle Yâ Rabbî!..

ü Cennet’ten Cemâlini doya doya seyredenlerden eyle!

ü Âhiretin her türlü ni’metleriyle ni’metlenmemizi nasîb eyle Yâ Rabbî!..

--- Son kelâmımızı kelime-i Tevhîd “Lâ ilâhe illellâh, Muhammedü’r-Rasûlüllâh" --- Nefeslerimiz tükenip vâdelerimiz geldiği zaman ol kelime-i münciye-i mübâreke ki buyurun, “Eşhedü El-Lâ İlâhe İllellâh Ve Eşhedü Enne Muhammeden Abdühû Ve Rasûlüh” diyerek cümlemize çene kapamak nasîb ve müyesser eyle Yâ Rabbî...

--- Yâ Rabbî! Biz, ancak Sana ibâdet ve yalnız Sana kulluk ederiz. Ancak, Senin için namaz kılar ve yalnız Sana secde ederiz. Yalnız sana yalvarır, ancak Sana koşar ve Sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. İbâdetlerimizi sevinçle ve arzu ile yaparız. Yasak ettiklerini yapmaz ve azâbından korkarız. Sen’den, bizlere rahmet ve ihsânının bol olmasını dileriz yâ Rahîm.

--- Allâh’ım! Vermiş olduğun ni’metlerin elimizden çıkmasından, sağlık ve dirliğimizin bozulmasından, beklenmedik felâketlerden ve gazâbının her türlüsünden ancak Sana sığınırız. Biz, âciz kullarının duâlarını kabûl eyle yâ Rabbî!

--- Yâ Rabbî! Bizleri, Kur’ân’ın hidâyeti ile yola getir. Onun fazîletiyle derecelerimizi yükselt. Kur’ân-ı Kerîm’in tilâvetiyle günâhlarımızı affet.

--- Ey bağışlaması ve ihsânı sonsuz olan Allâh’ım! Ayıplarımızı ört, kalblerinizi pâk eyle; hastalarımıza şifâ; dertlilerimize devâ, borçlarımıza ödemek kolaylığı ver, Dîn ve dünyâ işlerimizi ıslâh eyle yâ Rabbî!

--- Ey yerleri ve gökleri yaratan, gizli ve açık her şeyi hakkıyla bilen ve bütün varlıkların biricik sâhibi olan Allâh’ım! Şehâdet ederiz ki, Sen’den başka İlâh yoktur. Bizleri nefsimizin çılgın istek ve arzularından muhâfaza eyle, Şeytan’ın bozguncu telkinlerinden Sana sığınırız. Allâh’ım!

--- Yâ Rabbî! Bize, küfre açık kapı bırakmayan eksiksiz bir îmânı nasîb eyle. Allâh’ım! Bizi, yolunu şaşıran ve şaşırtanlardan değil, hidâyete eren ve hidâyete eriştiren kullarından eyle.

--- Ey her şeye Kâdir, gönüllere şifâ veren Allâh’ım! Sen’den rahmetini dileriz. Duâlarımızı kabûl eyle. Yâ Rabb! Maksûdumuz Sen’sin. Biz her işimizde Seni, her şeyde Seni kast ederiz. Yalnız Seni isteriz. Bütün isteğimiz de, Senin bizden râzı olmandır. Bizi, sevgili kullarından eyle Allâh’ım!

--- Yâ Rabbî! Bizleri, İyilik yaptığında sevinen, kötülük yaptığında hemen pişmân olup Sen’den af dileyen seçkin kullarından eyle. Allâh’ım! Bilerek veyâ bilmeyerek işlediğimiz bütün günâhlarımızı bağışla, çok bol olan rahmetini bizlerden esirgeme.

--- Yâ Rabbî! Bütün işlerimizin sonunu hayreyle; dünyâda rezîl olmaktan, Âhıret’te de azâbından muhâfaza eyle.

--- Allâh’ım! Bizi dirlik ve doğruluk üzere yaşat, aramızdaki sevgi bağlarını güçlendir, kalblerimizi aynı görüş ve düşünüş halkası içinde birleştir. Dînden, îmândan, doğruluktan, Sana ibâdet ve tâatdan ayırma Yâ Rabbî!

--- Ey âlemlerin Rabbi olan Allâhım! Bizi İslâmiyetin doğru caddesinden ayırma!

--- Ey Allâh-ım!. Bizlere bu alçak dünyayı aşağı ve değersiz göster’ Kalb aynamızı, âhıretin güzel cemâli ile süsle!

--- Yâ Rabbî! Bizleri, verdiğin ni’metlere karşı şükür borcunu yerine getiren; ni’metlerin karşısında nankörlük değil, bol bol hamd eden kullarından eyle, üzerimizden ni’metlerini eksiltme, Allâh’ım!

--- Yâ Rabbî! Habîb’in Muhammed Mustafâ, Kitâb’ların, bütün sevdiklerin yüzü hürmetine, bizleri dergâh-ı bârigâh-ı ulûhiyyetinden boş çevirme, duâlarımızı kabûl eyle, yâ Ğafûr-u yâ Ğaffâr.

--- Yâ Rabbî Senden Ni’metinin tamâmını, Rahmetinin şumûlünü, affının husûlünü, hayâtın ferâhını, ömrün mes’ûdunu, ihsanının sonsuzunu, fazl-ı kereminin en tatlısını lütfunun en yakın olmasını nasîb eyle Yâ Rabbî…

--- Şu kullarım duâlarında şunu da deselerdi diye murâd ettiğin fakat bizim bilemediğimiz ne kadar yakarış varsa, nasıl duâ etmemizi dilersen o şekilde duâ yaptığımızı kabul buyur Yâ Rabbî!...


İLÂHÎ!
             

--- Hamdimi sözüme sertâc[30]ettim. Zikrini kalbime mi’râc[31] ettim. Kitâbını kendime minhâc[32]ettim. Ben yoktum vâr ettin. İnâyetine[33] sığındım, kapına geldim. Hidâyetine[34]sığındım, lütfüne[35]geldim. Kulluk edemedim, affına geldim. Şaşırtma beni doğruyu söylet, neş’eni duyur, hakîkati öğret. Sen duyurmazsan ben duyamam, sen söyletmezsen ben söyleyemem, sen sevdirmezsen ben sevemem. Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini. Yâr et bize erdirdiklerini. Sevdin habîbini kâinata sevdirdin, sevdin de hil’at-i risâleti[36] giydirdin. Makâm-ı İbrâhîm’den Makâm-ı Mahmûd’a[37] erdirdin. Server-i esfiyâ kıldın, hatemi enbiyâ kıldın. Muhammed Mustafâ kıldın. Salât-ü selâm tahıyyet-ü ikrâm, her türlü ihtirâm O’na, O’nun âl-i’ne, eshâbı’na ve etbâı’na olsun!.. Yâ Râb!  


--- Rabbîmiz Allâh-ü Te’âlâ ve-tekaddes hazretlerine sonsuz hamd-ü senâlar eder, önderimiz efendimiz son Peygamber Hz. Muhammed Mustafâ’yı salât-ü selâm ile anarız. O’nun eshâbına, ezvâcına, âl-i’ne, etbâı-na da duâlar ederiz. Ayrıca bütün peygamberleri, bütün mü’minleri her devirde gelmiş geçmiş din imâmlarını, ehl-i sünnet müçtehitlerini, gerçek tasavvuf büyüklerini âdil, hulefâ ve salâtını, evliyâullâhı, sülehâyı, şühedâyı hürmet, selâm, rahmet ve hayırla zikrederiz. Bütün mü’mîn ve müslim kardeşlerimize de candan selâm eder; her iki dünyâda selâmet, saâdet, hidâyet dileriz.

--- Yardım Allâh-ü Te’âlâ’dandır, dönüşümüz O’nadır, Hamd O’nundur.[38] Yâ ilâh-el âlemîn; zâhir ve bâtınımızı envâr-ı îmâniyye ve kur’âniyye ile münevver eyle. İçimizi dışımızdan daha parlak, daha berrâk ve dışımızı da ıslâh eyle. Nefsimizin, şeytanın ve şeytanlaşmışların şerrinden bizleri mahsûn ve mahfûz eyle. Cümlemizi cennet ve cemâlüllâh şerefiyle şeref-yâb eyle. Âmîn bi-hurmeti seyyidi’l-mürselîn. Ve’l-hamdüli’l-lâhi Rabbî’l-Âlemîn.

--- Yâ Rabbî! Dile getirdiğimiz her türlü eşsiz HAMD ve SENÂ ancak Sana mahsûstur. Bütün salât-ü SELÂM-lar; rahmet ve selâmetlikler, iki cihan güneşi, başlarımızın tâcı Rahmeten lil’âlemîn, Rasûl-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem Seyyidinâ Ebe’l-Kâsım Muhammed Mustafâ (sallellâh-ü aleyh-i ve sellem) Efendimiz’e ve O’nun bütün âl ve ashâbına ezvâcına ve bütün peygamberlerin üzerine olsun… --- Hayırlar fethi, şerler def-i, ehl-i îmânın selâmeti, âlem-i insâniyetin felâh-ı, memleketimizin hıfz-u emân-ı, Ümmeti Muhammed’in selâmet-i ve Allâh-ü Te’âlâ-nın rızâ-i şerîfi için Ve’l-Hamdülillâh-i Rabbi’l-‘Âlemîn… “Âmîn, Âmin, Âmin” --- Bi hürmeti seyyidi’l-mürselîn ve’l-hamdülillâhi Rabbi’l-Âlemîn.

اَلصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللٰهِ!  اَلصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَيْكَ يَا حَب۪يبَ اللّٰهِ! اَلصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَيْكَ يَا سَيِّدَ الْأَوَّل۪ينَ وَالْأٰخِر۪ينَ! وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ! الْفَتِحَة!...

Essalât-ü ve’s-selâm-ü ‘aleyke yâ Rasûlellâh!...

Essalât-ü ve’s-selâm-ü ‘aleyke yâ Habîbellâh!...

Essalât-ü ve’s-selâm-ü ‘aleyke yâ Seyyide’l-evvelîne ve’l-âhırîn… Salât-ü Selâm Senin üzerine olsun Ey Allâh’ın Rasûlü,

Salât-ü Selâm Senin üzerine olsun Ey Allâh’ın Sevgilisi,

Salât-ü Selâm Senin üzerine olsun Ey Öncekilerin ve Sonrakilerin Efendisi!...

﴿ دَعْوٰيهُمْ ف۪يهَا سُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ ف۪يهَا سَلَامٌۚ وَأٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ۟ [سورة يونس:١٠/١٠]

“Bunların oradaki duâları, “Seni eksikliklerden uzak tutarız Allâh’ım!”, aralarındaki esenlik dilekleri, “selâm”; duâlarının sonu ise, “Hamd âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsûtur” sözleridir.”[39]

﴿سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ ﴿١٨٠﴾ وَسَلٰامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ ﴿١٨١﴾ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿١٨٢﴾ [سورة الصآفات:٣٧/١٨٠-١٨٢]

“Senin Rabbin; kudret ve şeref sâhibi olan Rabb, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yûcedir. (180) Peygamberlere selâm olsun. (181) Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur.”(182)[40]

--- Sübhâne Rabbi-ke Rabbi’l-‘Izzet-i ‘ammâ yesıfûn... Ve selâmü’n-‘ale’l-mürselîn. Ve’l-hamdü-Iillâh-i Rabbi’l-‘âlemîn…-EL- FÂTİHÂH-.

كــتبه الحقير الفقير شعبان كونبك، جَم۪يعُ الْحُقُوقِ مَحْفُوظَةٌ. --- Her hakkı mahfûz olup, Şaban GÜNBEY’e âittir.

أَلْحَمْدُ لِوَلِيِّه۪ وَالصَّلٰوةُ وَالسَّلٰامُ عَلٰى نَبِيَّه۪ وَعَلٰٓى أٰلِه۪ وَعِتْرَتْه۪ أَجْمَع۪ينَ، جَنَابُ أَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ، حَب۪يبِ أَكْرَمْ وَنَبِيِّ مُحْتَرَمْ حُرْمَتْنَه قِرَآئَتْ اُولُنَانْ مَوْلِدِ شَر۪يف۪ي وَقُرْآنِ حَك۪يم۪ي دَرْكَاهِ عِزَّتْنْدَه قَبُولَه قَر۪ينْ اَيْلَيَه،  حَاصِلْ اُولٰانْ أَجْرُ وَ مَثُوبَات۪ي اُولْ سَيِّدُ الْكَوْنَيْنْ رَسُولُ الثَّقَلَيْنْ اِمَامُ الْحَرَمَيْنْ حَضْرَتْلَر۪ينْكِ رَوْضَهٴِ مُبَارَكَه لَر۪ينَه طَرَفِمِزْدِنْ فَق۪يرَانَه وَ عَاجِزٰانَه اِهْدٰا اَيْلَدِكْ رَبِّمِزْ وَاصِلْ اَيلَيَه، رُوحِ سَيِّدِ الْاَنَام۪ي جُمْلَه مِزْدَنْ خُشْنُودْ وَسَايهٴِ شَفَاعَتِنْ اُوزَر۪يمِزَه سَايَبَلنْ اَيلَيَه، عِنْدِ رَسُلِ اللّٰهْدَه مَقْبُولِيَّتْ وَمَحْبُوبِيَّتْ مُيَسَّرْ اَيلَيَه، وَسَآئِرْ أَنْبَيَآءِ عِظَامْ وَرُسُلُ كِرَامْ عَلَيْهِمُ الصَّلٰاةُ وَالسَّلٰامْ حَضَرَاتِنِكْ اَرْوَاحِ شَر۪يفْلَر۪ينَه اِكْرَامْ اَيلَيَه، آلِ اَزْوَاجِ طَاهِرَاتْ وَأَصْحَابِ كُز۪ينْ وَأَنْصَارِ مُهَاجِر۪ينْ تَابَع۪ينْ وَأَئِمَّهٴِ مُجْتَهِد۪ينْ رِضْوَانُ اللّٰهِ تَعَالٰى عَلَيْهِمْ أَجْمَع۪ينْ حَضَرَاتِنِكْ رُوحْلَر۪ينَه اِكْرَامْ اَيلَيَه، وَأَوْلِيَآءِ عَارِف۪ينْ مُر۪يد۪ينْ مَنْسُوب۪ينْ قَدَّسَ اللّٰهُ اَرْوَاحَهُمْ حَضَرَاتْلَر۪ينِكْ اَرْوَاحِنَه ا۪يصَالْ اَيلَيَه، صُور۪ي وَمَعْنَو۪ي مُشْكِلٰاتْتِلَرِمِز۪ي حَلْ وُ اٰسَانْ اَيْلَيَه، أَوْلٰادِ مُكَلارَّمْلَر۪ين۪ى عَلَمَآءِ عَامَل۪ينْ وَ صُلَحَآءِ صَالِح۪ينْ وَأَغْنِيَآء ِ شَاكِر۪ينْدَنْ اَيلَيَه،اُصُولْ وَ فُرُوعْلَرنْدِنْ آخِرَتَه اِرْتِحَالْ ا۪يدَنْلَرِكْ تَقْص۪يرَاتْلَر۪ينْ مَغْفُورْ وَرُوحْلَر۪ينْ مَسْرُورْ اَيلَيَه، يَق۪ينْدَه قَلٰانْلَر۪ي طُولِ عُمْر۪يلَه مُعَمَّرْ اَيلَيَه، ن۪يجَه ن۪يجَه مَجْلِسلَر۪ينْ اَمْثَالِ كَث۪يرَه س۪يلَه كَنْد۪يلَر۪ينْ مَسْرُرْ اَيلَيَه،  بَرْدَه وَ بَحِرْدَه بُولُنَانْ مُسَافِر۪ينْ وَعَسَاكِر۪ينَه سَلٰامَتْلَرْ اِحْسَانْ اَيلَيَه، حُجَّاجِ مُسْلِم۪ينَه بَرًّا وَبَحْرًا سَلٰامَتْلَرْ و۪يرُوبْ ك۪يدَنْلَرَه تَكْرَارْ ك۪يتْمَيَنْلَرَ عَنْ قَر۪يبِ الزَّمَانْ حَلٰالْ مَالْ ا۪يلَه زِيَارَتْلَرْ اِحْسَانْ اَيلَيَه، وَقْتِمِزْ خِتَامِنْدَه كَلِمَهٴِ شَهَادَتْ نَص۪يبْ اَيلَيُوبْ سَكَرَاتِ مَوْتِمِز۪ي آسَانْ اَيلَيَه، وَقَبِرْدَه شَيْطَانِ عَلَيْهِ اللَّعْنَه نِكْ مَكْرِنْدَنْ اَم۪ينْ اَيلَيَه، سُؤٰٓلِ مُنْكَرَيْنِكْ سُؤٰٓلْلَر۪ين۪ي آسَانْ وَجَوَابْلَر۪ينَه مُقْتَدِرْ اَيلَيَه، وَجَنَّةُ وَجَمَال۪يلَه جُمْلَه مِزَه اِكْرَامْ اَيلَيَه، دُعَالَر۪يمِز۪ي دَرْكٰاهِ عِزَّتْنْدَه مَفْبُولْ اَيلَيَه، ﴿ سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ ﴿١٨٠﴾ وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَۚ ﴿١٨١﴾ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿١٨٢﴾ ."

[سورة الصآفات:٣٧/١٨٠-١٨٢]

كــتبه الحقير الفقير شعبان كونبك

MEVLİD-İ ŞERÎF DUÂSI

--- Elhamd-ü li veliyyih-î ve’s-salâtü ve’s-selâm-ü âlâ nebîyyi-hî ve âlâ âlih-î ve ‘ıtretihî ecmeîn.


--- Cenâb-ü erhamerrâhimîn, habîbi ekrem ve nebîyyi muhterem (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) hürmetine kıraat olunan mevlidi şerîfi ve Kur’ân-ı Hakîmi dergâhı ‘ızzetinde kabûl-e karîn eyleye.

 

--- Hâsıl olan ecr-ü mesûbâtı ol Seyyidü’l-Kevneyn, Rasûlü’s-Sakaleyn, İmâmü’l-Harameyn (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) hazretlerinin ravzai mübâreke-lerine, tarafımızdan fakîrâne ve âcizâne ihdâ eyledik Rabbimiz vâsıl eyleye.
 

--- Rûhı seyyidi’l-enâmı cümlemizden hoşnûd ve sâyei şefâatini üzerimize sâyebân eyleye.
 

--- ‘Indi Rasûlüllâh-da makbûliyyet ve mahbûbiyyet müyesser eyleye.
 

--- Vesâir enbiyâi kirâm ve Rusül-i kirâm aleyhimü’s-salâtü ve’s-selâm hazarâtı-nın ervâhı şerîfelerine ikrâm eyleye.
 

--- Âli ezvâcı tâhirât ve eshâb-i güzîn ve ensârı muhâcirîn tabi’îyn ve eimmei müctehidîn rıdvânüllâh-i teâlâ aleyhim ecmaîn, hazarâtının ruhlarına ikrâm eyleye.

 
--- Ve evliyâi ârifîn, mürîdîn, mensûbîn kaddesellâh-ü ervâhahüm hazretlerinin ervâhına îsâl eyleye.[41]
 

--- Sûrî ve mânevî müşkilâtlarımızı hal ve âsân eyleye. Evlâdı mükerremlerini ulemâ-i âmilîn ve sulehâ-i sâlihîn ve ağniyâ-i şâkirîn den eyleye.
 

--- Usûl ve füru’larından âhırete irtihâl edenlerin taksîrâtlarını mağfûr, ruhlarını mesrûr eyleye.

Bâkiyde kalanları tûli ömür ile muammer eyleye.
 

--- Nice nice meclislerin emsâli kesîresiyle kendilerini mesrûr eyleye.[42]
 

--- Karada ve denizde bulunan misâfirlere ve askerlere selâmetler ihsân eyleye.
 

--- Müslümanların hacılarına karada ve denizde selâmetler verib gidenlere tekrâr, gitmeyenlere yakın zamânda helâl mâl ile ziyâretler ihsân eyleye.

 
--- Ömrümüzün sonunda kelîme-i şehâdet nasîb eyleyib sekerâ-ü mevtimizi âsân eyleye.
 

--- Ve kabirde şeytân-ı aleyhi’l-la’nenin mekrinden emîn eyleye.
 

--- Süâli münkerayn-in: --- “Men rabbü-ke ve mâ dînü-ke” süâllerini âsân ve cevablarına muktedir eyleye.
 

--- Cennet ve cemâlîyle cümlemize ikrâm eyleye.
 

--- Duâlarımızı dergâhı ‘ızzetinde makbûl eyleye.
 

--- Sübhâne Rabbike Rabbi’l-’ızzeti ammâ yesıfûn ve selâm-ün ale’l-mürselîn ve’l-hamdüli’l-lâhi Rabbi’l-âlemîn. (el-Fâtiha-h!..)[43]

--- Rabb’inin rahmetine muhtâc olan, Şaban GÜNBEY.




[1] el-Akîdetü’t-Tahaviye,1/169; Ahmed b. Hanbel, el-Akîde, s.64-76; el-Lalekâî,  İtikâd-ü Ehli’s-Sünne, 1/156, 158, 166-Şâmile.
[2] Mübârek gün ve gecelerde yapılıyorsa o gün ve geceler ilâve edilir…
[3] Bakara Sûresi, 2/201’den.
[4] A’râf Sûresi, 7/23.
[5] Yûsüf Sûresi, 12/101’den.
[6] Mü’minûn Sûresi, 23/109.
[7] Mü’minûn Sûresi, 23/118.
[8] Furkân Sûresi,25/65-66.
[9] Furkân Sûresi,25/74.
[10] Kasas Sûresi, 28/16.
[11] Muhacirlerin ve Ensar’ın arkasından gelenler, kıyamete kadar gelip geçmekte olan Mü’minlerdir. Âyette, Ashâb-ı kiramı hayırla yâd etmenin, onlara dil uzatmamanın ve kin beslememenin gerektiğine işaret edilmektedir.
[12] Haşr Sûresi, 59/10’dan.
[13] Nûh Sûresi, 71/28.
[14] A’râf Sûresi, 7/126’dan.
[15] A’râf Sûresi, 7/155’den.
[16] A’râf Sûresi, 7/155-156’dan.
[17] Mümtehıne Sûresi, 60/4’ten
[18] Yûnüs Sûresi, 10/85’den.
[19] Yûnüs Sûresi, 10/86.
[20] Mümtehıne Sûresi, 60/5.
[21] Âl-i ‘Imrân Sûresi, 3/147’den.
[22] Muhacirlerin ve Ensar’ın arkasından gelenler, kıyamete kadar gelip geçmekte olan Mü’minlerdir. Âyette, Ashâb-ı kiramı hayırla yâd etmenin, onlara dil uzatmamanın ve kin beslememenin gerektiğine işaret edilmektedir.
[23] Haşr Sûresi, 59/10’dan.
[24] Kehf Sûresi, 18/10’dan.
[25] Âl-i İmrân Sûresi,  3/8.
[26] İbrâhîm Sûresi, 14/41.
[27] Bakara Sûresi, 2/286’dan.
[28] Âl-i ‘Imrân Sûresi, 3/193’den.
[29] Âl-i ‘Imrân Sûresi, 3/193-194.
[30] Sertâc: Baş tâcı olan, çok sevilen, hürmet edilen; En ileri.
[31] Mi’râc:Merdiven; Süllem. Yükselecek yer. En yüksek makâm. Huzûr-u İlâhî. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin, Receb ayının 27. gecesinde Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna rûhen; cismen, hâlen çıkması mu’cizesi ki; en büyük mu’cizelerinden birisidir.
[32] Minhâc-ı Hidâyet: Doğru yol. Hidâyet yolu.  Minhâcü’s-Sünnet:Sünnet yolu. Sünnet caddesi. Hazret-i Peygamber (s.a.v.)’ingittiği; Emrettiği şeriat yolu.
[33] İnâyet:Yardım, lütuf meded etmek. Mühim bir işle karşılaşıp onunla meşgûl olmak.
[34] Hidâyet:Doğruluk. İslâmlık. Hakkı hak; Bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek. Dalâletten ve bâtıl yoldan uzaklaşmak.
[35] Lütuf: Allâh (c.c.)’ın, kullarını rıfk ve sühûletle murâdına muvaffak eylemesi. Güzellik, hoşluk. İyilik; İyi muâmele.
[36] Hil’at-i Risâleti: Peygamberlik elbisesi.
[37] Makâm-ı Mahmûd: (Şefaat-ı ‘Uzmâ) En yüksek şefaat makâmı. Peygamberimizin (s.a.v.)’in kavuşacağı; Allâh (c.c.) tarafından vaad edilen makâm.
[38] İhyâu ‘Ulümi’d-Dîn Tercümesi; c,1. İlk sayfa.  Bedir yayınevi; İstanbul/1974.
[39] Yûnüs Sûresi, 10/10.
[40] Sâffât Sûresi, 37/180-182.
[41] Ve alel husûs bu hey’etimize bâis ve bâdî zâtı şerîfin sa’yi-ni meşkûr, zenbi-ni mağfûr amelini makbûl eyleye.
[42] Orijinal metinde burada zamânın pâdişâhı için şu duâ yazılıdır. Teberrüken biz de yazmakta fayda mülâhaza ediyoruz: “Rahât-ı vücûdumuza sebeb olan Halîfe-i rûy-i zemîn şevket-lü, mehâbet-lü sultân; “Abdü’l-Hamîd” hân efendimiz hazretlerinin vücûd-ü hümâyûni-ne sıhhat ve selâmet ve ömr-i şahânelerine bereket ve livâ-i seâdet-i iltivâsına dâimâ nusret ve asâkirîne kuvvet ve sefineleri-ne selâmet ve kalbi şahânelerine meserret ihsân eyleye. Ve e’dâ-i bedkâr-dan ehz-ü intikâm ile Rabb’im müyesser eyleye.”
[43] “Senin Rabbin; kudret ve şeref sâhibi olan Rabb, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yûcedir. (180) Peygamberlere selâm olsun. (181) Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur.”(182)[43]