--- HZ. PEYGAMBER
(SALLELLÂH-Ü ‘ALEYH-İ VE SELLEM)'İN HAYÂTINDAN ANLAMLI, BİR O KADAR DA HASRET
DOLU TABLO --
--- HZ. ÂMİNE
(ALEYHE’S-SELÂM) ANNEMİZ’İN BİRİCİK OĞLU PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED
(SALLELLÂH-Ü ‘ALEYH-İ VE SELLEM)’E ÎMÂN VE HASRET DOLU SON DERECE ZARÎF VE
MÂNİDÂR SÖZLERİ ---
أَثَرٌ وَرَدَ فِي أُمِّ
النَّبِيِّ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - خَاصَّةً، أَخْرَجَ أبو نعيم
فِي دَلَائِلِ النُّبُوَّةِ بِسَنَدٍ ضَعِيفٍ مِنْ طَرِيقِ الزُّهْرِيِّ عَنْ أم
سماعة بنت أبي رهم عَنْ أُمِّهَا قَالَتْ: شَهِدَتْ آمنة أُمُّ رَسُولِ اللَّهِ -
صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - فِي عِلَّتِهَا الَّتِي مَاتَتْ فِيهَا
وَمُحَمَّدٌ غُلَامٌ يَفْعٌ لَهُ خَمْسُ سِنِينَ عِنْدَ رَأْسِهَا فَنَظَرَتْ
إِلَى وَجْهِهِ ثُمَّ قَالَتْ:
Ebû Nü’aym Delâilü'n-Nübüvve adlı eserinde Zührî tarîkından ve Esmâ Bint-i
Rehm’den, O da annesinden rivâyet ederek diyor ki:
Ben Hazret-i Muhammed (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)'in annesi Hz.
Âmine'yi vefât ederken gördüm. Muhammed (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) yeni boy
atmış beş yaşlarında bir çocuktu. Annesinin vefâtı esnâsında başucunda idi. Hz.
Âmine oğlunun yüzüne bakarak; Şunları söyledi…
أم –والدة- النبي (عليها
السلام) الرسول الله الأعظم -ﷺ- وفاة السيّدة آمنة بنت وهب -سلام
الله عليها- الموحدة!
كُلُّ حَيٍّ مَيِّتٌ،
وَكُلُّ جَدِيدٍ بَالٍ،
وَكُلُّ كَبِيرٍ يَفْنَى،
وَأَنَا مَيِّتَةٌ،
وَذِكْرِي بَاقٍ،
وَقَدْ تَرَكْتُ خَيْرًا،
Hz. Âmine
vâlidemiz, bu beyitleri terennüm ettikten sonra;
1- Her canlı
(diri) ölür,
2-
Her yeni olan şey eskir,
3-
Her yaşlanan dünyâdan ayrılıp gider
fânî olur.
4-
Şüphesiz ki işte ben de ölüyorum.
5-
Fakat adım (nâmım) ebediyyen
anılacaktır.
6-
Çünkü arkamda dünyâya hayırlı bir
evlat bırakıyorum.
7- Tertemiz bir
evlat bırakıyorum. -Hayırlı ve tertemiz bir oğul doğurdum." diyerek
mübârek rûhunu teslim etti.[2]
بَارَكَ فِيكَ اللَّهُ
مِنْ غُلَامٍ ... يَا ابْنَ الَّذِي مِنْ حَوْمَةِ الْحِمَامِ
1-
"Ey mübârek çocuk! Ey dünyâya
bulaşmadan bir konup, sonra uçup giden güvercin (Abdullah)'ın oğlu! Büyük
bir güvercin müjdesinin mahsûlü hayatı olan yavrum!
نَجَا بِعَوْنِ الْمَلِكِ
الْمِنْعَامِ ... فَوَدَى غَدَاةَ الضَّرْبِ بِالسِّهَامِ
2-
“Ey oklarla kur’a çekildiği günün
sabahı, dehşetli bir ölüm korkusu çekilirken -her şeyin sahibi ve her şeyi
bilen Allah'ın yardımıyla-, yüz deve yemin fidyesi karşılığında kurban
edilmekten kurtulan Abdullah’ın oğlu!
بِمِائَةٍ مِنْ إِبِلٍ
سِوَامِ... إِنْ صَحَّ مَا أَبْصَرْتُ فِي الْمَنَامِ
3-
Yüz güzel deve karşılığında… Eğer
gördüğüm rüyâ tâbir ettiğim gibi çıkarsa; Sen bütün insanlığa ve cinlere,
gönderilecek, helâl ve harâmı öğreteceksin.
فَأَنْتَ مَبْعُوثٌ إِلَى
الْأَنَامِ ... مِنْ عِنْدِ ذِي الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
4-
Sen Celâl ve İkrâm sâhibi (Allâh-ü
Te’âlâ) tarafından bütün mahlûkâta Peygamber olarak gönderileceksin.
تُبْعَثُ فِي الْحَلِّ
وَفِي الْإِحْرَامِ ... تُبْعَثُ بِالتَّحْقِيقِ وَالْإِسْلَامِ
5-
İnsanları hakîkate ve İslâm'a
ulaştıracaksın. Büyük baban Hz. İbrâhîm (‘aleyhi’s-selâm)'in dîni olan İslâm’ı
tahkîk ve tasdîk için peygamber olacaksın.
دِينِ أَبِيكَ الْبَرِّ
إِبْرَاهَامِ ... فَاللَّهُ أَنْهَاكَ عَنِ الْأَصْنَامِ
6- Baban Hz.
İbrâhîm (‘aleyhi’s-selâm)'in dininde olacaksın ve Hz. Allâh’ın ibâdetinde kavî
ve sâdık olup dâimâ ihsân eyleyeceksin. Hz. Allâh seni, kavimlerle birlikte
devâm edip gelen putlara tapmaktan nehyetti.”
أَنْ لَا تَوَالِيَهَا مَعَ الْأَقْوَامِ
7-
Senin davan insanlık durdukça devam
edecektir. Sözünü şöyle devam ettirdi;
ثُمَّ قَالَتْ: كُلُّ حَيٍّ مَيِّتٌ وَكُلُّ جَدِيدٍ بَالٍ، وَكُلُّ كَبِيرٍ
يَفْنَى، وَأَنَا مَيِّتَةٌ وَذِكْرِي بَاقٍ، وَقَدْ تَرَكْتُ خَيْرًا، وَوَلَدْتُ
طُهْرًا
بارك فيك الله من غَلامٍ يُا
إبنٌ الذّيْ من ّحومة الحمام
نجا بعون الملك المنعام فودي غداة الضرب بالسهام
بمائة من إبل سوام إن صح ما أبصرت في المنام
فأنت مبعوث إلى الانام من عند ذي الجلال والإكرام
تبعث في الحل و في الإحرام تبعث بالتحقيق والإسلام
أن لا تواليها مع الأقوام
ثم قالت : كل
حي ميت، وكل جديد بال، وكل كبير
يفنى، وأنا ميتة، وذ كري
باق ، وقد تركت خيرا، وولدت طهرا، ثم ماتت، وكنا نسمع نوح الجن عليها فحفظنا من
ذلك.
نبكي الفتاة البرة الأمينة ذات الجمال العفة الرزينة
زوجة عبد الله والقرينة أم نبي الله ذي السكينة
وصاحب المنبر بالمدينة صارت لدى حفرتها رهينه
لو فوديت لفوديت ثمينه وللمنايا شفرة سنينه
لا تبقي ظعانا ولا ظعينة إلا أتت وقطعت وتينه
أما هلكت أيها الحزينة عن الذي ذو العرش يعلي دينه
فكلنا والهة حزينه نبكيك للعطلة أو للزينة
وللضعيفات وللمسكينة[4]
Ebû Nü’aym Delâilü'n-Nübüvve adlı eserinde Zührî tarîkından ve Esmâ Bint-i
Rehm’den, O da annesinden rivâyet ederek diyor ki:
Ben Hazret-i Muhammed (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)'in annesi Hz.
Âmine'yi vefât ederken gördüm. Muhammed (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) yeni boy
atmış beş yaşlarında bir çocuktu. Annesinin vefâtı esnâsında başucunda idi. Hz.
Âmine oğlunun yüzüne bakarak; Şunları söyledi…
1-
"Ey mübârek çocuk! Ey dünyâya
bulaşmadan bir konup, sonra uçup giden güvercin (Abdullah)'ın oğlu! Büyük bir
güvercin müjdesinin mahsûlü hayatı olan yavrum!
2-
Ey oklarla kur’a çekildiği günün sabahı,
dehşetli bir ölüm korkusu çekilirken -her şeyin sahibi ve her şeyi bilen
Allah'ın yardımıyla-, yüz deve yemin fidyesi karşılığında kurban edilmekten
kurtulan Abdullah’ın oğlu!
3-
Yüz güzel deve karşılığında… Eğer gördüğüm
rüyâ tâbir ettiğim gibi çıkarsa; Sen bütün insanlığa ve cinlere, gönderilecek,
helâl ve harâmı öğreteceksin.
4-
Sen Celâl ve İkrâm sâhibi (Allâh-ü Te’âlâ)
tarafından bütün mahlûkâta Peygamber olarak gönderileceksin.
5-
İnsanları hakîkate ve İslâm'a
ulaştıracaksın. Büyük baban Hz. İbrâhîm (‘aleyhi’s-selâm)'in dîni olan İslâm’ı
tahkîk ve tasdîk için peygamber olacaksın.
6-
Baban Hz. İbrâhîm (‘aleyhi’s-selâm)'in
dininde olacaksın ve Allâh-ü Te’âlâ’ın ibâdetinde kavî ve sâdık olup dâimâ
ihsân eyleyeceksin. Hz. Allâh seni, kavimlerle birlikte devâm edip gelen
putlara tapmaktan nehyetti.”
--- Senin davan insanlık durdukça devam
edecektir.---
Hz. Âmine vâlidemiz, bu beyitleri terennüm ettikten
sonra;
1- Her canlı (diri)
ölür.
2- Her yeni -olan şey-
eskir.
3- Her ihtiyar
-yaşlanan- fânî olur. -Dünyâdan ayrılıp gider.-
4- Şüphesiz ki işte ben
de ölüyorum.
5- Fakat adım (nâmım)
ebediyyen anılacaktır.
6- Çünkü arkamda
-dünyâya- hayırlı bir evlat bırakıyorum.
7-
Ter-temiz bir oğul
doğurdum."
Diyerek mübârek Rûh-u
Şerîfi-ni teslîm etti.
AÇIKLAMA: Hazret-i Âmine (’aleyhe’s-selâm)
Annemiz, Hazret-i Abdullah (’aleyhi’s-selâm)'ın câriyesi Bereke
(’aleyhe’s-selâm) Annemiz ile berâber küçük oğlu Hz. Peygamber efendimiz
Muhammed Mustafâ (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)'i altı yaşlarındayken yanına
alıp babasının kabrini ziyâret ettirmek için Yesrib (Medîne-i Münevvere)'ye
götürür. Yolculuk esnâsında aynı zamanda dayılarını da ziyâret ettirmiş,
dönüşte Ebvâ Köyü’ne vardıklarında eceli gelmiş ve orada vefât etmiştir.
Hazret-i Âmine (’aleyhe’s-selâm)'nin son sözlerini çerçeveleyen kûfi yazılarda
bu sebeple sağda "Âmine", sol tarafta da "Bereke", Âmine
kelimesinin Elif'inin içinde de "Muhammed" isimleri yazılmıştır.
Âmine isminin üzerinde ince kûfî hat ile "Vehb'in kızı Âmine"
anlamına "Bintü Vehb" yazılıdır. Bereke'nin künyesi Ümm-i Eymen
(r.’anh) olup bu fedâkâr kadın Hz. Âmine (’aleyhe’s-selâm)'nin vefâtından sonra
6 yaşlarında bulunan Hz. Peygamber efendimiz Muhammed Mustafâ (sallellâh-ü
‘aleyh-i ve sellem)'i Mekke-i Mükerreme'ye kadar selâmetle götürmüş ve dedesi
‘Abdü’l-Muttalib (rahmetüllâh)’e teslim etmeyi o çetin şartlar içinde
başarmıştır. Bu sebeble Hz. Peygamber efendimiz Muhammed Mustafâ
(sallellâh ‘âleyh-i ve sellem) Bereke Ümm-i Eymen'e dâima sevgi ve hürmet
göstermiş!
"اُمُّ اَيْمَنٍ اُمّ۪ى بَعْدَ
اُمّ۪ى"
"Ümm-ü
Eymen annemden sonra annemdir"[5]
Buyurmuştur. Bereke Ümm-i Eymen annemizin adı bu
sebeble Âmine annemizin adıyla berâber yazılmış.[6]
PEYGAMBER (SALLÂLLÂH-Ü ‘ALEYH-İ VE SELELM)’İN: "(YÂ İBRAHİM!) BİZLER SENİN AYRILIĞIN SEBEBİYLE ÇOK KEDERLİYİZ" KAVLİ BÂBI
١٣٠٣-
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَبْدِ العَز۪يزِ، حَدَّثَنَا يَحْيَى
بْنُ حَسَّانَ، حَدَّثَنَا قُرَيْشٌ هُوَ ابْنُ حَيَّانَ، عَنْ ثَابِتٍ، عَنْ
أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ، قَالَ: دَخَلْنَا مَعَ رَسُولِ اللّٰهِ
صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلٰى أَب۪ي سَيْفٍ الْقَيْنِ، وَكَانَ ظِئْرًا
لْاِبْرَاه۪يمَ عَلَيْهِ السَّلَامُ، فَأَخَذَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِبْرَاه۪يمَ، فَقَبَّلَهُ، وَشَمَّهُ، ثُمَّ دَخَلْنَا
عَلَيْهِ بَعْدَ ذٰلِكَ وَإِبْرَاه۪يمُ يَجُودُ بِنَفْسِه۪، فَجَعَلَتْ عَيْنَا
رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَذْرِفَانِ، فَقَالَ لَهُ
عَبْدُ الرَّحْمٰنِ بْنُ عَوْفٍ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ: وَأَنْتَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ؟
فَقَالَ: "يَا ابْنَ عَوْفٍ إِنَّهَا رَحْمَةٌ"، ثُمَّ أَتْبَعَهَا بِأُخْرٰى،
فَقَالَ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "إِنَّ
الْعَيْنَ تَدْمَعُ، وَالْقَلْبَ يَحْزَنُ، وَلَا نَقُولُ إِلَّا مَا يَرْضٰى
رَبُّنَا، وَإِنَّا بِفِرَاقِكَ يَا إِبْرَاه۪يمُ لَمَحْزُونُونَ."[7]
İbn-i Ömer (r.’a.) Peygamber
(sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’den olmak üzere: “Göz
ağlar ve kalb mahzûn olur” demiştir.
1303 --- … “Bize Kurayş -ki o İbn-ü Hayyân'dır-,
Sâbit el-Bünânî'den tahdîs etti. Enes İbn-i Mâlik (r.’a.) şöyle demiştir: Rasûlüllâh
(sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) ile demirci bir sanatkâr olan Ebû Seyf’in
yanına girdik. Ebû Seyf, Peygamber (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve sellem'in çocuğu) İbrâhîm
(‘aleyhi’s-selâm)'in süt babası idi. Rasûlüllâh İbrâhîm’i aldı, onu öptü ve kokladı.
Bundan sonra bir kere daha Ebû Seyf’in evine gittik. Bu defâ İbrâhîm
(‘aleyhi’s-selâm) can veriyordu. Rasûlüllâh (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve
sellem)’in, -mübârek- iki gözü yaş dökmeye başladı. Bunun üzerine ‘Abdürrahmân
İbn-i ‘Avf:
--- “Yâ Rasûlellâh! Halk musîbet zamânında
sabr etmeyebilir; fakat sen de mi? diye ta’accûb ifâde etti.
Rasûlüllâh (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve
sellem): --- “Ey Avf oğlu! Bu hâlet, bir rahmet
ve şefkâttir” buyurdu. Sonra bu
göz yaşını diğer bir gözyaşı ta'kîb etti. Bu defâ da Rasûlüllâh (sallâllâh-ü
‘aleyh-i ve sellem):
--- “Şüphesiz göz
ağlar, kalb de mahzûn olur. Biz ise, Rabb'imizin râzı olacağı sözden başka söz
söylemeyiz. Yâ İbrâhîm! Bizler senin ayrılığınla pek mahzûn ve kederliyiz” buyurdu.[8]
[1] لكتاب:
الخصائص الكبرى، المؤلف: عبد الرحمن بن أبي
بكر، جلال الدين السيوطي (المتوفى: ٩١١ هـ)، الناشر: دار الكتب، العلمية – بيروت،
سنة النشر، عدد الأجزاء: ٢، ١/١٣٥. الكتاب: تاريخ الخميس في أحوال أنفس النفيس،
المؤلف: حسين بن محمد بن الحسن الدِّيار بَكْري (المتوفى: ٩٦٦ هـ)، الناشر: دار
صادر – بيروت، الطبعة، عدد الأجزاء: ٢، الكتاب: شرح الزرقاني على المواهب، للدنية
بالمنح المحمدية، المؤلف: أبو عبد الله محمد بن عبد الباقي بن يوسف بن أحمد بن
شهاب الدين بن محمد الزرقاني المالكي، (المتوفى: ١١٢٢ هـ)، الناشر: دار الكتب العلمية،
الطبعة: الأولى ١٤١٧ هـ- ١٩٩٦ م، عدد الأجزاء: ١٢، باب ذكر وفاة أمه وما يتعلق
بأبويه صلى الله عليه وسلم، ١/١٣٥، ١/٣١٠.
[2]
Hasâisü’l-Kübrâ, Celâleddîn Suyûtî, 1/135; Şerhu’z-Zerkânî ‘Ale’l-Mevâhib,
1/135, 1/310; el-Hâvî li'l-Fetâvâ, 2, 387; el-Menhelü’l-Azbi’l-Mevrûd, Şerhu
Süneni Ebî Dâvud, 9/96.
[3] الكتاب:
الحاوي للفتاوي، المؤلف: عبد الرحمن بن أبي
بكر، جلال الدين السيوطي (المتوفى: ٩١١ هـ)، الناشر: دار الفكر للطباعة، والنشر،
بيروت-لبنان، عام النشر: ١٤٢٤ هـ - ٢٠٠٤ م، عدد الأجزاء:٢.
[4] الكتاب:
سبل الهدى والرشاد، في سيرة خير العباد، وذكر
فضائله وأعلام نبوته وأفعاله وأحواله في المبدأ والمعاد، المؤلف: محمد بن يوسف
الصالحي الشامي (المتوفى: ٩٤٢ هـ)، تحقيق وتعليق: الشيخ عادل أحمد عبد الموجود،
الشيخ علي محمد معوض، الناشر: دار الكتب العلمية بيروت – لبنان، الطبعة: الأولى،
١٤١٤ هـ - ١٩٩٣ م، عدد الأجزاء: ١٢.
[5] Kütüb-i Sitte, İ. CANAN, 13/51.
[6] Hat ve Tasarım: Ali Hüsrevoğlu,
Tezhib: Hatice Algün’ün de tasarımından yararlanılmıştır.
[7] صحيح البخاري، كتاب الجنآئز (٢٣)، باب: قول النبي صلى الله
عليه وسلم: "إنا بك لمحزونون" (٤٣/٤٣)، رقم
الحديث:١٣٠٣، ص:١٧٥. (رَوَاهُ مُوسٰى،
عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ الْمُغ۪يرَةِ، عَنْ ثَابِتٍ، عَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللّٰهُ
عَنْهُ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.)
[8] Buhârî, Kitabü’l-Cenâiz
(23), Peygamber (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in: "(Yâ İbrahim!)
Bizler senin ayrılığın sebebiyle çok kederliyiz" Kavli Bâbı (43/43),
Hadîs no:1303, s:175. (Bu Hadîs-i Şerîf’i Mûsâ İbn-i İsmâ’îl, Süleyman
İbnü'l-Mugîre'den; o da Sâbit el-Bunânî'den; o da Enes İbn-i Mâlik'ten; o da
Peygamber (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)'den olmak üzere rivâyet etmiştir.)