NÂFİLE NAMAZLAR
1.
Teheccûd
Namazı (Gece Namazı): Gecenin üçte ikisi geçtikten sonra kılınan
namazdır. Farz namazlardan sonra en sevâblı namazdır. İki rek’âttan on iki rek’âta
kadar kılınabilir. Gece
namazı olarak da bilinen teheccûd namazı Peygamber Efendimiz (sallâllâh-ü
‘aleyh-i ve selem) (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem)’in
mutlakâ kıldığı ve bizlerede mutlakâ kılmamızı öğütlediği çok güzel bir nâfile
namazdır.
Teheccûd namazı belkide nâfile namazlar içinde
kılınması en zor gelen namazlardan birisidir. Çünkü insanoğlu gece uykusuna
yenik düşerek bu güzel ibâdeti kaçırabilmekte, hattâ birçok kişi bu güzel ibâdeti
yerine getirmemekte.
Ancak şunu unutmamalıyız ki, o yüce
yaratıcımıza olan kulluk görevemizi yerine getirebilmemiz için teheccûd namazı
gibi nâfile namazlar vazgeçilmemiz olmalıdır.
2.
İşrâk
namazı: Güneş
bir iki mızrak boyu yükseldikten, yâni güneş doğduktan kırk-elli dakîkalı
zaman geçtikten sonra kılınır.
Saati olmayan bir kimse, çenesini göğsüne
yapıştırarak güneşe bakar, şâyet güneşi bu vaziyetteyken göremiyorsa, kerahat
vakti çıkmıştır. Bundan sonra artık İşrâk namazı kılınabilir.
İşrâk namazı iki rek’âtır. Bu namazın fazîleti
hakkında Fahr-i Kâinât (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve
selem) Efendimiz şöyle buyurur.
“Bir kimse sabah namazını cemâatle kıldıktan sonra oturup güneş
doğuncaya kadar zikir ile meşgûl olsa, güneş doğunca da iki rek’ât (İşrâk)
namaz kılsa, bir nâfile hac ve umre sevâbına nâil olur.”[1]
3.
Duhâ (kuşluk)
namazı:
Güneş yükselmeye başladıktan sonra öğlen vaktine kırk dakîka kalana kadar
kılınan bir namazdır. İki ile on iki rek’ât arasında kılınabilir.
Kuşluk vaktinde kılınan çok fazîletli bir
namaz olan ve Peygamber Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem) (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem)’in sünnetlerinden
olan iki, dört ve sekiz rek’ât olarak kılınabilen namaza duhâ namazı ya
da kuşluk namazı denilmektedir. Peygamber Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve
selem) (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem) bu
namazı mutlakâ kılmakta ve biz ümmetine de kılması için tavsiyelerde
bulunmaktadır.
Duhâ namazının vakti şu şekildedir. Güneşin
doğmasından 45 dakîka sonra başlayıp, öğle namazının vaktine 1 saat kala
bitmektedir. Öğle namazının vaktine bir saat kala namaz kılınmamaktadır. Bu
vakite kerahat vakti denilmektedir ve vakitte nâfile namaz ve farz namazı
kılınması mekrûhtur.
4.
Evvâbîn namazı: Akşam namazından sonra
kılınan altı rek’âtlık bir namazdır. Akşam namazından sonra kılınan ve Peygamber
Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem)in bizlere ögütlediği nâfile
namazlardan birisidir. Peygamber Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem) (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem) de kendisi bizzat
kılmıştır.
Temel olarak basit ve yapılması kolay bir ibâdettir.
Dünya ni’metlerine kısa bir süre daha ara vererek bu nâfile namazı da akşam
namazlarımızdan sonra mutlakâ kılmalıyız. Evvâbin namazı ile ilgili Peygamber
Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem)in şu hadîs-i şerîfini unutmamalıyız.
“Kim akşam namazından sonra aralarında kötü bir şey konuşaksızın
altı rek’ât namaz kılarsa, (kıldığı bu altı rek’âtlık namaz) onun
için on iki senelik ibâdete denk kılınır.”[2]
5.
Tahıyyetü’l-Mescîd
namazı: Bir
Câmiye girildiğinde kılınan ‘camiyi selâmlama namazı’dır. İki rek’ât
kılınır. Tahiyyetü’l-Mescîd namazı selâm vermek demektir.
Kısaca mescîdin selâmlanması anlamını
taşımaktadır. Mescidin selâmlanması anlamına gelmesine rağmen temel de mescîdin
sâhibi olan Allâh-ü Te’âlâ-ya saygı ve itâati temsîl etmektedir.
Peygamber Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve
selem)’i bu namaz için “sizden birisi mescîde
girdiği zaman daha oturmadan iki rek’ât namazı kılsın” buyurmuştur.
Mescîdler bizim kültürümüzde Allâh-ü Te’âlâ-nın
evleri olarak yer bulduklarından mescîdlere saygı Allâh-ü Te’âlâ-ya olan
saygımızı dile getirmektedir. Bu nedenle tahıyyetü-l mescîd namazı Allâh-ü
Te’âlâ-ya olan saygımızın bir göstergesidir.
6.
Gusül (boy)
abdesti ve normal Namaz abdesti için şükür namazı: Abdest almak şüphe yok
ki kulu Allâh-ü Te’âlâ-ya yaklaştıran namaz için bulunmaz ve vazgeçilmez bir ni’mettir.
Abdest almak namazın farzlarından birisidir.
Abdest almadan ve temizlenmeden bir müslümanın
namazı kabûl olmayacaktır. Bir mü’min namaz kılmak için abdest aldığı zaman veyâ
gusül aldığı zaman üzerindeki yaşlık kurumadan 2 rek’ât namaz kılması Peygamber
Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem)in de yaptığı güzel bir nâfile
namazdır. Peygamber Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem) abdest namazı ya
da abdest şükür namazı hakkında şöyle buyurmuştur:
“Her kim şu benim aldığım gibi abdest alır ve aklından bir şey
geçirmeyerek iki rek’ât namaz kılarsa geçmiş günahları af olunur.”
7.
Yolculuk
namazı: Sefere
çıkan kimseye, abdest alıp iki rek’ât namaz kılmak mendûbdur.
Fahr-i Kâinât (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem)
Efendimiz sefere çıkarken abdest alır, iki rek’ât namaz kılar, aynı şekilde de
seferden dönüşünde eve uğramadan mescîde girip iki rek’ât namaz kılardı.
Ümmetine
yolda tembîh de bulunarak şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse sefere çıkmayı isterken çoluk çocuğunun yanında
kılacağı iki rek’ât namazdan daha üstün bir şey bırakmış olmaz. -Namaz
onun yerine Hayru’l-Halef olur.- “[3]
Kâ'b
bin Mâlik (r.’a.)
diyor ki:
Hazret-i Peygamber (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve
selem) seferden dönüşünde (Medîne'ye) gündüz kuşluk vakti girer, önce mescide
uğrar, orada iki rek’ât namaz kıldıktan sonra evine giderdi. Bâzen de eve
gitmeyip mescitte otururdu.
8.
Küsûf ve
Husûf namazı:
İbn-i ‘Abbâs (r.’a.)’ın, Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem)’in bu tavsiyesini
dikkate alarak ve güneş tutulmasına kıyâsla zelzele namazı kıldırdığı rivâyet
edilmektedir.[4]
Küsûf
ve Husûf namazı sünnettir. İki rek’âttır.
Güneş açılıncaya kadar duâ ile meşgûl olunur. İmâmın
Küsûf namazını cemâatle kıldırmasında bir mahzûr yoktur. Husûf namazı ise
cemâatsiz kılınır. Bu namazların mescidde kılınması da sünnettir.
Ezân ve kâmet okunmaz. Sâdece güneş
tutulduğunda kılınacak namaz için “es-Salât-ü câmi’atün = Namaz için
toplanınız!” diye seslenilir.[5]
Küsûf
Namazı:
Güneş tutulmasından sonra kılınan nâfile bir namazdır. Cemâatle kılınabilir.
Husuf
Namazı:
Ay tutulmasından sonra kişinin kendi evinde tek başına kıldığı nâfile bir
namazdır. Tek başına kılınır.
9.
Şükür
namazı: Bir
ni’mete kavuşan veyâ sıkıntıdan kurtulan kişi abdest aldıktan sonra “Niyet
ettim Allâh rızâsı için iki rek’ât şükür namazı kılmaya” diye niyet
ettikten sonra iki veyâ dört rek’ât namaz kılar ve secdede Allâh-ü
Te’âlâ-ya şükreder ve edebildiği kadar duâ eder.
Şükür
Namazı ile İlgili Hadîs-i Şerîf:
Efendimiz (sallâllâh-ü
‘aleyh-i ve selem), sevindiğinde veyâ sevindirici bir haber aldığında,
Allâh’ın bu ihsânına şükretmek için secdeye kapanır ve namaz kılardı.[6]
Enes
bin Mâlik (r.’a.) şöyle anlatmaktadır:
Nebiyy-i
Ekrem Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem),
bir ihtiyâcının görüldüğü husûsunda müjdelenmişti, bunun üzerine hemen secdeye
kapandı.[7]
Şükür
secdesi nasıl yapılır: Şükür secdesi aynen tilâvet secdesi gibidir. Abdestli bir
şekilde şükür secdesine niyet edilir, eller kaldırılmadan “Allâhü Ekber”
diyerek tekbîr alınır, secdeye varılır, mümkün olduğu kadar uzun secde yapılır,
sonra da kalkılır.
Şükür
Namazı Kaç Rek’âttır: Şükür Namazı 2 rek’ât olarak kılınır.
Şükür
namazı ne zaman kılınır: Namaz kılmanın mekrûh olduğu kerahat vakitler hâricinde
her zaman kılınabilir.
10.
Tesbîh
namazı: Peygamber
Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem)’in amcası Abbâs (r.’a)’a ayda bir
kere kılmasını, eğer gücü yetmiyorsa yılda bir kere, eğer ona da gücü
yetmiyorsa ömründe bir kere kılmasını tavsiye ettiği nâfile namazdır.
Peyamber efendimiz (sallâllâh-ü
‘aleyh-i ve selem) tesbîh namazını kılan kişinin on haseti af olunur
buyurmuştur. Genel olarak tesbîh namazı namaz kılınırken tesbîhatlar
yapılmasıyla kılınan bir namazdır. Tesbîh namazı dört rek’âttır.
11.
İstihâre
namazı: İstihâre
“hayırlı olanı istemek” mânâlarına gelmektedir. Bir müslüman kendisi
için hayırlı olanın ne olduğunu merak ediyorsa ve hangisinin hayırlı olduğunu
kestiremiyorsa, bu namazı yâni istihâre namazını kılması gerekmektedir.
Eskiden arab yarımadasında insanlar kendileri
için hangisinin hayırlı olduğunu öğrenmek için fal okları bakarlardı.
Peygamber Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve
selem) zamanından sonra ise Peygamber Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem)
bu âdeti kaldırarak yerine istihâre namazı kılmaları gerektiğini buyurmuştur. İstihâre
namazı 2 rek’âttır ve sabah namazının sünneti gibi kılınmaktadır.
12.
Tevbe
namazı: Allâh-ü
Te’âlâ-ya karşı bir günah işleyen ve bir hatâ yapan müslüman kardeşlerimizin
kılması gereken bir namazdır. Bu namaz Allâh-ü Te’âlâ-dan âf dilemek ve
tevbemizin kabûl olması için kılınmalıdır.
Unutulmamalıdır ki hatâsız kul olmaz. Biz
insanlar doğaları gereğince hatâ yapmaya ve nefsimize yenik düşmeye
meyilliyizdir.
Bu nedenle bizleri affedici olan Allâh-ü
Te’âlâ-ya sığınmalı ve ondan af dilemeliyiz. Tevbe namazı da iki rek’âttır
ve sabah namazının sünneti gibi kılınmalıdır.
13.
Hâcet
namazı (Dilek, istek namazı): Hâcet namazı sonsuz güce sahip olan ve
dilediğini ol diyerek olduran yüce Allâh-ü Te’âlâ-dan isteklerimizi ve
dileklerimizi istememiz için yapılan bir nâfile namazdır.
Bizler mü’min olarak yanlız ve yanlız Allâh’tan
yardım dilemeli ve ondan isteklerimizi ve dileklerimizi istemeliyiz.
Onun hâricinde herhangi bir kişiden yardım
dilemek biz müslümanlara yakışmayacaktır. Ondan yardım dilemek için hâcet
namazı kılmak Peygamber Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem)in sünnetidir.
Hâcet namazı ya da bilinen adıyla dilek namazı 4 rek’âttan oluşmaktadır.
Birinci rek’âtında Fâtihâ sûresinden sonra üç Âyete’l-Kürsî,
ikinci rek’âtında fâtihâ sûresinden sonra ‘İhlâs Sûresi’ üçüncü rek’âtında ‘Fâtihâ
Sûresi’nden sonra ‘Felak Sûresi’ dördüncü rek’âtında ise fâtihâ sûresinden
sonra ‘Nâs Sûresi’ okunur. Hâcet namazı istenirse, 4 rek’âtı 3 kere kılarak 12 rek’ât
olarak da kılınabilir.
14.
Zelzele (Deprem)
namazı: Hicretin
beşinci yılında Medîne'de zelzele (deprem) olmuştu. Kalbi her ân Allâh-ü Te’âlâ
ile berâber olan Peygamber Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem):
“Rabbiniz sizi, hoşnûd olacağı duruma döndürmek istiyor. Öyle
olunca siz de onun hoşnûdluğunu dileyiniz!” buyurdu.
İbn-i
‘Abbâs (r.’a.) zelzele dolayısıyla altı rükû ve dört secde ile namaz
kıldırdığı, rivâyet edilmektedir.[8]
15.
Terâvîh
namazı: Ramazân
ayında kılanan bir nâfile namazdır. Sevâbı pek çoktur. Peygamber Efendimiz
(sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem)de kendisi bizzât terâvîh namazını kılmıştır.
Ve biz ümmetine de mutlakâ kılmamız için
tavsiyede bulunmuştur. Terâvîh namazı 20 rek’âttan oluşmaktadır ve yatsı
namazından sonra vitir namazından önce kılınmalıdır.
Peygamber Efendimiz (sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve
selem)’in terâvîh namazı ve ramazân ayında kılacağımız nâfile namazlarımız için
şu hadîs-i şerîfi bulunmaktadır:
Rasûlullah
(sallâllâh-ü ‘aleyh-i ve selem) Efendimiz
buyurur:
“Allâh-ü Te’âlâ, size ‘Ramazân Orucu’nu farz kılmıştır. Ben de
onun kıyâmını, yâni Ramazan gecelerindeki ‘Terâvîh Namazı’nı sünnet kıldım.
Eğer bir kimse, îmânlı bir gönülle ve sevâbına ermek emeliyle Ramazân orucunu
tutar ve terâvîh namazını kılarsa, (kul hakları ve borçları hâriç)
anasından doğduğu gün gibi günâhlarından kurtulur.”[9]
Ramazân-ı şerîfi diğergâm bir ruhla değerlendirmek, hizmet ve
infaklarla ihyâ etmek, kulun Rabbine olan muhabbetinin en güzel nişânesidir.
Ramazân-ı şerîf, âdeta
yoğunlaştırılmış bir mânevî tekâmül mektebi… Öyle ki; gönülleri zenginleştiren,
kalplere seviye kazandıran; oruç, iftar, sahur, terâvih,
mukãbele, duâ-zikir, fitre-zekât, îtikâf, Kadir Gecesi ve bayram, bu
mektebin temel dersleri… Bütün bu dersleri lâyıkıyla idrâk edip imtihanlarından
yüksek not alabilmek ise, ilâhî af bayramına ererek ebedî kurtuluş berâtını
alabilmenin en güzel yolu…
Ramazân-ı şerîf, âdeta
yoğunlaştırılmış bir mânevî tekâmül mektebi… Öyle ki; gönülleri zenginleştiren,
kalplere seviye kazandıran; oruç, iftar, sahur, terâvih,
mukãbele, duâ-zikir, fitre-zekât, îtikâf, Kadir Gecesi ve bayram, bu
mektebin temel dersleri… Bütün bu dersleri lâyıkıyla idrâk edip imtihanlarından
yüksek not alabilmek ise, ilâhî af bayramına ererek ebedî kurtuluş berâtını
alabilmenin en güzel yolu…
رَوَى الْاِمَام أَحْمَد ف۪ي مُسْنَده عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ
اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "هٰذَا رَمَضَانُ قَدْ
جَآءَ تُفْتَحُ ف۪يهِ أَبْوَابُ الْجَنَّةِ وَتُغْلَقُ ف۪يهِ أَبْوَابُ النَّارِ
وَتُسَلْسَلُ ف۪يهِ الشَّيَاط۪ينُ، بُعْدًا لِمَنْ أَدْرَكَ رَمَضَانَ فَلَمْ
يُغْفَرْ لَهُ ف۪يهِ، إِذَا لَمْ يُغْفَرْ لَهُ ف۪يهِ فَمَتٰى!.."[10]
Bir Hadîs-i
Şerîf’te Allâh Rasûlü (sallellâh-ü ‘aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
n ---
“Yine Ramazân geldi,
n Bütün
mağfiret imkânlarıyla!
n Cennet
kapıları ardına kadar açılır,
n Cehennem
kapıları sonuna kadar kapatılır
n Şeytanlar
bağlanıp kısıtlanır.
n Ramazân’ı
idrâk edip de bağışlanmamış olan kimseye yazıklar olsun!..
n Kişi
Ramazân’da da günâhlarını affettiremezse, peki yâ, ne zaman mağfirete nâil
olunabilecek?!”[11]
16.
İstiskâ (yağmur
isteme) namazı: Bir
bölgede kuraklık olması durumunda o bölge sakinlerinin mümkünse topluca bölge
dışına, açık bir alana çıkıp tövbe istiğfârdan sonra Cenâb-ı Allâh’tan bolluk
ve berekete vesile olacak yağmur göndermesini istemeleri, bunun için duâ
etmeleri, yalvarıp yakarmaları sünnettir. Bu duaya “istiskâ duası” denir
ki, su isteme, yağmur isteme anlamına gelir.
İSTİSKA
DUÂSI
Yağmur duasına çıkıldığında duadan önce iki
rek’at namaz kılınabilir. Rivâyet edildiğine göre Peygamberimiz bir Cuma günü
hutbe okurken bir adam gelip,
– “Ey Allâh’ın elçisi! Hayvanlar telef oldu, duâ et de Allâh
bize yağmur versin!” demiş,
Peygamberimiz de bunun üzerine ellerini kaldırarak,
“Allâhümme, eskınâ! Allâhümme, eskınâ!” (Ey Allâh’ım!
Bize su ver, yağmur ver) diye
duâ etmiş ve bu duanın ardından gökte hiçbir yağmur belirtisi yokken birden
bulutlar görünmüş ve ardından yağmur yağmaya başlamıştı. Bu durum bir hafta
sürdü.
Ertesi
Cuma bir adam gelerek “Ey Allâh’ın elçisi,
yağmur sebebiyle, mallarımız telef oldu, yollarımız kapandı. Allâh-ü Te’âlâ-ya duâ
etseniz de şu yağmuru durdursa!” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz Allâhümme
havâleynâ velâ aleynâ. Allâhümme! ale’l-âkâm
ve’d-dırâb ve butîni’l-evdiye ve menâbiti’ş–şecer (Allâhım! Üzerimize değil, çevremize; Allâhım, dağlara,
tepelere, vadilerin içlerine ve ağaç biten yerlere) diye duâ etti ve
yağmur hemen kesildi.[12]
İSTİSKÂ
NAMAZI
Bâzı rivâyetlerde, yağmur duasına çıkıldığında
Peygamberimizin iki rek’at namaz kıldırdığı, namazda açıktan okuduğu, namazdan
sonra ridâsını çıkarıp ters çevirerek giydiği ve kıbleye dönüp ellerini omuz
hizasına kadar kaldırarak duâ ettiği belirtilmiştir.[13]
Yağmur
duası, sulamak ve bol yağmur almak için başka tedbirler almaya engel değildir; mü’minler
hem tabii ve teknik tedbirleri alır, hem de her şey iradesine bağlı bulunan
Rablerine duâ ederler.[14]
17.
Tavâf namazı:
Umre veyâ
Hacı adayı Kâbe-i Mu’azzama etrafında 7 Şavt döndükten sonra iki rek’ât namaz
kılması gereklidir. Bu namaza Tavâf Namazı denir.
Tavâf namazı vâcîbtir. Vâcîb olan bu Tavâf
Namazı kılınmadığı vakit cezâsı olmaz. Tavâf namazını Makâm-ı İbrâhîm'de kılmak
efdâldir.
Tavâf
namazı okunacak Sûreler;
Tavâf namazı aynı sabah namazının sünneti
gibidir.
n Birinci
rek’âtta Fâtihâ'dan sonra Kâfirûn Sûresi,
n İkinci
rek’âtta da Fâtihâ'dan sonra İhlâs Sûresi okumak, sünnettir.
18.
Kabir namazı:
Hadîs kitâblarımıza ve Rasûlüllâh Efendimiz (sallâllâh-ü
‘aleyh-i ve selem)’in yaşayış tarzını anlatan kitâblara
baktığımızda, yer yer değişik kelimeler içermekle birlikte şöyle bir Hadîs-i Şerîf’in
olduğunu görürüz:
“Allâh Rasûlü vitirden sonra oturarak
iki rek’ât namaz kılardı.”
Beyhekî de ise şöyle geçmektedir:
“Gece de on üç rek’ât namaz kılardı.
Dokuz rek’âti ayakta kılar ve onlarda vitir yapardı. İki rek’ât da oturarak
kılar, secde yapmak istediğinde ayağa kalkıp rukû yapar ve secdeye giderdi.
Bunu vitirden sonra yapardı.”
Diğer bir rivâyette:
“O iki rek’âtta oturarak kıraat ederdi.” bir diğerinde: “Bu iki rek’âtta (Kul yâ-eyyühe’l-Kâfirûn ve İzâ
zû’l-zileti’l-erd-u) Sûreleri’ni okurdu." ilâveleri de vardır.
Hatta bâzı haberlerde:
“Yatağına yatmak istediği zaman oraya
emekleyerek gider ve uyumadan önce yatağının üzerinde iki rek’ât namaz kılardı;
bu rek’âtlarda (İzâ zû’l-zileti’l-erd-u ve Tekâsür) Sûreleri’ni
okurdu.”[16]
İbnü’l-Kayyîm ise bunları
değerlendirirken şunları söylemiştir:
“Rasulüllâh
gece namazını üç türlü kılardı:
1.
Ayakta (en çok yaptığı da budur),
2.
Kıraati oturarak, rükû’u da oturarak,
3.
Kıraati oturarak ve kıraatten az bir miktâr
kalınca kalkıp rükû’u ayakta iken. Bu üç türlü kıldığıda doğrudur.”[17]
Ancak hiç namaz
kılmayanlara, ara sıra kılanlara, namaz borcu olanlara böyle
namazları tavsiye etme yerine, kulluğun; asgarî şartını yerine getirmelerini telkîn
etme daha isâbetli olsa gerektir.
19.
Öğlen
namazının son sünneti ile Yatsı namazının son sünetini 4 (dört)
rekât olarak kılınır.
[3] Tebarâni.
[7] İbn-i Mâce,
Salât, 192.
[8] A. Köksal, XI, 222;
İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, II, 472.
[11] İbn-i
Ebî Şeybe, Müsannef, II:270; Taberânî, el-Mecmu’ul-Evsât, VII:323; Heysemî,
el-Mecmû’ul-Zevâid, III:143; Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, II:99.
[15] Müslim.
[16] Gazâli, Ihyâ, I/196). Az
farkla bu hadîsleri Ahmed bin Hanbel (Müsned, V/260; VI/299), Ibn
Mâce, ikâme,125), Tirmizî, vitir,13), Dârimî, salât, 215) ve Dârekutnî,
N/6251) rivâyet etmişlerdir.