ALLÂH-Ü TE’ÂLÂ-NIN MUHAMMED (SALLELLÂH-Ü
‘ALEYH-İ VE SELLEM)’E DİREK ADIYLA HİTÂB ETMEDİĞİNİ BİLİYORMUYDUNUZ?
--- Ancak Allâh-ü
Te’âlâ, diğer tüm Peygamberlere direk isimleriyle hitâb etmiştir.
Allâh-ü Te’âlâ Şöyle buyuruyor:
﷽
﴿ وَقُلْنَا يَآ أٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَاۖ وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ
فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِم۪ينَ ﴾ [سورة البقرة:٢/٣٥]
“Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin Cennet’e yerleşin.
Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden
olursunuz.”[1]
Allâh-ü Te’âlâ Şöyle buyuruyor:
﷽
﴿ ق۪يلَ يَا نُوحُ
اهْبِطْ بِسَلَامٍ مِنَّا وَبَرَكَاتٍ عَلَيْكَ وَعَلٰٓى اُمَمٍ مِمَّنْ مَعَكَۜ وَاُمَمٌ سَنُمَتِّعُهُمْ ثُمَّ يَمَسُّهُمْ مِنَّا عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴾ [سورة هود:١١/٤٨]
“Ona denildi ki: “Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte
bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in. Daha birtakım ümmetler de olacak ki, biz
onları (dünyada) yararlandıracağız. Sonra da bizden
kendilerine elem dolu bir azap dokunacak.”[2]
﷽
﴿ وَنَادَيْنَاهُ
اَنْ يَآ اِبْرَه۪يمُۙ ﴿١٠٤﴾ قَدْ صَدَّقْتَ
الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِى
الْمُحْسِن۪ينَ ﴾
[سورة الصآفات:٣٧/١٠٥]
“Şöyle seslendik: “Ey İbrahim!” (104) “Gördüğün rüyânın
hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik
yapanları böyle mükâfatlandırırız.”[3]
﷽
﴿ يَا مُوسٰٓى اِنَّهُ اَنَا اللّٰهُ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۙ
﴿٩﴾ وَاَلْقِ عَصَاكَۜ فَلَمَّا رَاٰهَا تَهْتَزُّ كَاَنَّهَا جَآنٌّ وَلّٰى مُدْبِرًا
وَلَمْ يُعَقِّبْۜ يَا مُوسٰى لَاتَخَفْ اِنّ۪ى لَايَخَافُ
لَدَىَّ الْمُرْسَلُونَۗ ﴾ [سورة النمل:٢٧/٩-١٠]
“Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlâk güç sâhibi,
hüküm ve hikmet sâhibi olan Allâh’ım.” (9) “Değneğini at.” (Mûsâ değneğini attı.) Onu yılanmış gibi hareket eder
görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı. (Allâh, şöyle dedi): “Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.”[4]
﷽
﴿ يَا يَحْيٰى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍۜ وَاٰتَيْنَاهُ
الْحُكْمَ صَبِيًّاۙ ﴾ [سورة مريم:١٩/١٢]
“(Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu
peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve
ruh temizliği vermiştik.”[5]
﷽
﴿ يَا زَكَرِيَّا اِنَّا نُبَشِّرُكَ
بِغُلَامٍ ۨاسْمُهُ يَحْيٰىۙ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ
مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا ﴾ [سورة مريم:١٩/٧]
“(Allâh, şöyle dedi:) “Ey Zekeriyyâ! Haberin olsun ki biz sana Yahyâ adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.”[6]
Allâh-ü Te’âlâ, sevgilisi Muhammed Mustafâ (sallellâh-ü ‘aleyh-i
ve sellem)’e seslenmek istediğinde ise; O’na ﴿
يَآ اَيُّهَا النَّبِىُّ ﴾ “Ey Peygamber!”
diyerek hitâb ediyor. Rabbimiz
Tebâreke Ve Te’âlâ O’na olan sevgisinden dolayı; Rasûlü Muhammed (sallellâh-ü ‘aleyh-i
ve sellem)’e ismiyle hitâb etmiyor.
Vallâh-i Kur’ân-ı Kerîm’in tamâmında ---
Fâtihâ Sûresi’nden Nâs Sûresi’ne kadar ---
﷽
﴿ يَآ اَيُّهَا النَّبِىُّ اتَّقِ اللّٰهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ
وَالْمُنَافِق۪ينَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًاۙ ﴾
[سورة الأحزاب:٣٣/١]
“Ey Peygamber! Allâh’a karşı gelmekten sakın. Kâfirlere ve münâfıklara itaat etme. Şüphesiz Allâh hakkıyla bilendir,
hüküm ve hikmet sâhibidir.”[7]
﷽
﴿ يَآ اَيُّهَا الْمُزَّمِّلُۙ ﴿١﴾ قُمِ الَّيْلَ اِلَّا قَل۪يلًاۙ ﴾ [سورة المزمل:٧٣/١-٢]
“Ey örtünüp bürünen (Peygamber)! Kalk, birazı hâriç olmak üzere geceyi;
yarısını ibâdetle geçir. Yâhut bundan biraz eksilt.”[8]
﷽
﴿ يَا اَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ ﴿١﴾ قُمْ فَاَنْذِرْ ﴾ [سورة المدثر:٧٤/١-٢]
--- Sübhânellâh… Allâh-ü Te’âlâ, “Risâlet”
ve “Nübüvvet” maksadı dışında aslâ,
Muhammed (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’e direk ismiyle hitâb etmemiştir.
Allâh-ü Te’âlâ Şöyle buyuruyor:
﷽
﴿ وَمَا مُحَمَّدٌ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ
خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ اَفَا۬ئِنْ مَاتَ اَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلٰٓى
اَعْقَابِكُمْۜ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلٰى عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللّٰهَ شَيْئًاۜ
وَسَيَجْزِى اللّٰهُ الشَّاكِر۪ينَ ﴾
[سورة آل عمران:۳/١٤٤]
“Muhammed, ancak bir
peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip
geçmiştir. Şimdi o ölür veyâ öldürülürse gerisingeriye (eski dîninize) mi döneceksiniz? Kim gerisingeriye dönerse, Allâh’a
hiçbir zarar veremez. Allâh, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.”[10]
Allâh-ü Ekber! ﴿ وَمَا مُحَمَّدٌ
اِلَّا رَسُولٌۚ ﴾ “Muhammed, ancak bir peygamberdir.” Sübhânellâh!
﷽
﴿ مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَآ اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَىْءٍ عَل۪يمًا۟ ﴾ [سورة الأحزاب:٣٣/٤٠]
“Muhammed, sizin erkeklerinizden
hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allâh’ın Rasûlü ve Nebîlerin
sonuncusudur. Allâh, her şeyi hakkıyla bilendir.”[11]
“Risâlet (Elçilik)” ve “Nübüvvet (Peygamberlik)” Muhammed
(sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in İsm-i Şerîfi’ne karşılık gelmektedir.
Allâh-ü Te’âlâ’nın Rasûlü Muhammed (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve
sellem)’e olan sevgisinden dolayı O’nu hep yüceltmiştir. Zamânımızı düşünelim.
[1] Bakara Sûresi, 2/35.
[2] Hûd Sûresi, 11/48.
[3] Saffât Sûresi, 37/104-105.
[4] Neml Sûresi, 27/9-10.
[5] Meryem Sûresi, 19/12.
[6] Meryem Sûresi, 19/7.
[7] Ahzâb Sûresi, 33/1.
[8] Müzzemmil Sûresi, 73/1-2.
[9] Müddessir Sûresi, 74/1-2.
[10] Âl-i ‘Imrân Sûresi, 3/144.
[11] Ahzâb Sûresi, 33/40.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder