28 Mart 2020 Cumartesi

TEFVÎZ-NÂME --- ERZURUMLU İBRAHİN HAKKI RH.'A.'İN MUHTEŞEM ESERİ ---1---



--- TEFVÎZ-NÂME[1]--- "تفويضنامه"
---ابراهيم حقينك يازمش اولديغى بر شعردر---
"تفويضنامه" --ابراهيم حقينك يازمش اولديغى بر شعردر--
Erzurumlu İbrâhîm Hakkı (rh.’a.) hazretleri, Ma’rifetnâme isimli kıymetli eserinde “TEFVÎZ-NÂME” = Bütün işleri, Allâh-ü Te’âlâ-ya bırakmak, havâle etmektir.
1-           
Hak şerleri hayr-eyler
Zannetme ki gayr-eyler
‘Ârif[2] ânı seyr-eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
حق شرلرى خير ايلر
ظن ايتمه كه غير ايلر
عارف آنى سير ايلر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
حق شرلرى خير ايلر
ظن ايتمه كه غير ايلر
عارف آنى سير ايلر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Cenâb-ı Hakk; şer, kötü ve çirkin gibi görünen veyâ şer zannettiğimiz olayları işleri hayra iyiliğe çevirebilir.
§  Bu gibi olayları ancak Cenâb-ı Hakk yapar. Başka kimsenin yapacağını zannetme.
§  Başımıza gelen musîbet gibi görünen olaylara sabrederek sonucunda mutlakâ Allâh’ın bir hayır vereceğini ancak Ârifler anlar ve sonucu bekler.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.



2-           
Sen Hakk’a tevekkül kıl
Tefvîz et ve rahat bul
Sabr-eyle ve râzı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
سن حقه توكل قيل
تفويض ايت و راحت بول
صبر ايله وراضى اول
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
سن حقه توكل قيل
تفويض ايت وراحت بول
صبر ايله وراضى اول
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Sen, Cenâb-ı Hakka tevekkül[3] et. Yâni Allâh’a tam teslim ol. Sâdece ona güvenip dayan. İşleri Ona havâle et, bırak ve rahata kavuş.
§  Tefvîz[4] et ve rahat bul. Sabret ve râzı ol. Hayırlı netîceler bâzen zaman alabilir.
§  Bu nun için sabırla duâ ederek bekle ve Allâh’ın vereceğine rızâ göster. Çünkü Mevla böyle teslim olan kuluna ne verirse güzelini verir.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
3-           
Kalbin O’na berk[5]-eyle
Takdîrini derk[6]-eyle
Tedbîrini terk-eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
قلبك آكا برك ايله
تقديريكى درك ايله
تدبيريكى ترك ايله
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
قلبك آكا برك ايله
تدبيريكى ترك ايله
تقديريكى درك ايله
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Kalbini Cenâb-ı Hakk’a tam olarak sapa sağlam bağla, kalbindeki îmânı sağlamlaştır Öyle bir oturuşla yanına çök te hiç Ondan gâfil olma. Kalbini Allâh-ü Te’âlâ ile zînetlendir, süsle… 
§  Allâh’ın takdîrini derk et. Korku ve endîşeni terk et. Yâni iyice düşün ve anlamaya çalış. İşte böylece Allâh-ü Te’âlâ-nın sana nazar etme yakınlığına nâil ol…
§  Tedbîrini terk et.[7] -Tedbîrini aldıktan sonra illâ da o işin olacağı inancını terk et.- O’nun takdîrini iyi anla. Sonunda anlarsın ki senin tedbîrin Allâh’ın takdîrini geçemez.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
4-           
Hallâk-ı[8] Rahîm[9] oldur
Rezzâk-ı Kerîm[10] oldur
Fe’âl-i Hakîm[11] oldur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
خلاق رحيم اولدر
رزاق كريم اولدر
فعال حكيم اولدر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
خلاق رحيم اولدر
رزاق كريم اولدر
فعال حكيم اولدر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Allâh bütün herşeyin yaratıcısıdır. Aynı zamanda Rahim yâni tüm yarattıklarına yaptıklarının karşılığını tam olarak verendir. Bütün yarattıklarına son derece merhametli olan O’dur.
§  Yarattıklarına karşılık beklemeksizin rızıklarını ta’yîn eden ve dağıtan Allâh’tır. Kullarına rızık vermede çok ama çok cömert davranan ve in’âm eden İkrâm sâhibi olan Cenâb-ı Hakk (c.c.)’dır.
§  Sürekli ve kesintisiz olarak bu dünyada da âhirette de her işin hükmü O’na âittir. Dilediğini yapan, bütün işleri adâlet üzere olan O’dur. [12]
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
5-           
Bil kâdi-i hâcâtı[13]
Kîl O’na münâcâtı[14]
Terk eyle murâdâtı[15]
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
بيل قاضىء حاجاتى
قيل آكا مناجاتى
ترك ايله مراداتى
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
بيل قاضىء حاجاتى
قيل آكا مناجاتى
ترك ايله مراداتى
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Bütün ihtiyaçları yerine getirenin Allâh-ü Te’âlâ olduğunu iyice bil.
§  Bütün duâları, istekleri yalvarışları yakarışları sâdece ve sâdece O’na yap.
§  Geçici dünyâ için gereğinden ihtiyacından fazla arzu ve istekleri terk eyle.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
6-           
Bir işi murâd etme
Olduysa ‘inâd etme
Hakk-tandır o reddetme
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
بير ايشي مراد ايتمه
اولدي ايسه عناد ايتمه
حقدندر او رد ايتمه
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
بير ايشي مراد ايتمه
اولدي ايسه عناد ايتمه
حقدندر اورد ايتمه
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Bir işi ümîdle, ısrârla illâ da olsun diye -duâ ederek- bekleme. Burada; duâ ederek bir şey istememek mânâsında değildir. Aksine duâda ısrârcı olmak gerekir. Eğer, Allâh’ım bana hayırlı ise ver diye duâ ettiysen, Allâh’ın netîcede sana verdiğini gönül hoşluğu ile kabûl eylersin. Allâh’tan iste, yalvar, ancak murâd etme, sonucu ona bırak. Beklenmedik sonuca şükret. “Hayırlısı böyleymiş” de. Çünkü sonsuz ilim sâhibi Allâh en iyisini bilir. Göreceksin ki Mevlâ sana daha hayırlısını ve güzelini verecektir.
§  Olduysa da inâd etme. Ancak bu söz inatçılığa delâlet eder. Allâh’tan duâ ile taleb edersin. İstediğinin aksi yönünde bir gelişme olabilir. Bu durumda niye böyle oldu diye inâd ve isyân etme.
§  Bütün bu işler Cenâb-ı Hak’tandır. Sakın ola ki reddetme.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
7-           
Hakk-dan olacak işler
Boştur gam-ü[16] teşvişler[17]
Ol hikmetini[18] işler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
حقدن اوله جق اشلر
بوشدر غم و تشويشلر
اول حكمتني اشلر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
حقدن اوله جق اشلر
بوشدر غم و تشويشلر
اول حكمتني اشلر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Her şey Hak’tandır. Beklediğin beklemediğin işlerin tamâmı Allâh-ü Te’âlâ-dandır.
§  Gam, keder ve teşvişe kapılma, endişe duyma sonunu bekle.
§  Allâh-ü Te’âlâ hikmetinin gereğini icrâ eder, yapar, işler, sen derd etme.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
8-           
Hep işleri fâikdir[19]
Birbirine lâyıkdır[20]
Neylerse muvâfıktır[21]
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
هپ ايشلره فائقدر
بربرينه لائقدر
نيلرسه موافقدر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
هپ ايشلره فائقدر
بربرينه لائقدر
ينارسه موافقدر
-نيلرسه موافقدر-
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Allâh-ü Te’âlâ-nın işlerinin tamâmı en üstün, kıymetli ve değerlidir. Kadrini ve kıymetini hiç ama hiç kimse takdîr edemez. Her şeyin güzîde ve a’lâsıdır.
§  Bütün işlerinde aslâ bir eğrilik veyâ tezatlık ta yoktur.
§  Her ne murâd ederse birbiriyle ölçülü, denk, uygun ve yerindedir.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
9-           
Dilden gamî dûr[22] eyle
Rabbınla huzûr eyle
Tefvîz-i[23] ümûr[24] eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
دلدن غمي دور ايله
ربكله حضور ايله
تفويض امور ايله
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
دلدن غمي دور ايله
ربكله حضور ايله
تفويض امور ايله
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Dilini kederli konuşmalardan uzak tut. Çünkü bu konuşmalar zamanla kendinin ve çevrendekilerin huzûrunu kaçırır. Aynı zamanda ümitsizlik dolu sözler Allâh’ın rahmetini göz ardı etmeye girer ki bu Müslümanın yapısına terstir.
§  Sen bu konuşmalardan kaçın ki, Rabbin senin kalbine huzûr versin. 
§  Sen asıl görevini yâni Allâh’a kul olmanın gereği olan sâlih amellerle meşgûl ol. Gerisini bekle. Bütün işleri Allâh-ü Te’âlâ-ya havâle et.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
10-       
Sen ‘adli[25] zulüm[26] sanma
Teslim ol od-a[27] yanma
Sabret sakın usanma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
سن عدلي ظلم صانمه
تسليم اول اده يانمه
صابرايت صاقين اوصانمه
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
سن عدلي ظلم صانمه
تسليم اول اده يانمه
صابرايت صاقين اوصانمه
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Sen adâleti zulüm zannetme. Umduklarının tersi ile karşılaştığında kendine zor geldiği için bunu zulüm görüp ilâhî adâleti görmezden gelip isyân etme.
§  Teslimiyyetini ifşâ et de ateşlere yanma.
§  Başına gelenlere usanmadan bıkmadan sabır göster. Usanıp da Allâh’ın rahmetinden ve adâletinden ümîdîni kesme.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
11-       
Deme şu niçin şöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonunu seyreyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
ديمه شو نيﭼون شويله
يرينجه در اول اويله
باق صوكني سير ايله
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
ديمه شو نيﭼون شويله
يرينجه در اول اويله
باق صوكني سير ايله
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Aklınla bulamayacağın îmânî meseleler hakkında “neden niçin” sorularını bırak.
§  Gayb-ın bilgisi yâni geleceğin bilgisi sâdece Allâh’a âit olduğu için her işi yerli yerince ve kendi koyduğu ölçüyle yapmaktadır.
§  Allâh’ın takdîrini sabrederek seyret. Olaylara bu nazarla bak.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
12-       
Hiç kimseye hor[28] bakma
İncitme gönül yakma
Sen nefsine yan çıkma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
هيچ كيمسه يه حور باقمه
اينجتمه كوكل يقمه
سن نفسكه يان ﭼقمه
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
هيچ كيمسه يه حور باقمه
اينجتمه كوكل يقمه
سن نفسكه يان ﭼقمه
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Kimseyi mevkisi işi gücü ne olursa olsun kendinden aşağıda görme. Ya da daha az değerli görme. Üstünlük ancak takvâ dadır.
§  Kimseye incitici söz söyleme, Allâh’ın yarattığı tüm âlemler içerisinde kendine mesken olarak seçtiği insan gönlünü sakın kırma.
§  Çünkü nefsin sana her yaptığını süsler ve haklı göstermeye çalışır. Nefis kendîni üstün tutmaya ve temize çıkarmaya meyillidir. Onun için nefsinden yana olma. Nefsin hep dünyâyı sevdirir, gurur kibir yakıştırır da başkalarını hemencecik aşağılatır.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
13-       
Mü’min işi reng[29] olmaz
Âkıl huyu ceng[30] olmaz
‘Ârif dili teng[31] olmaz
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
مؤمن ايشي رنك اولماز
عقل حويي جنك اولماز
عارف دلي تنك اولماز
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
مؤمن ايشي رنك اولماز
عقل حويي جنك اولماز
عارف دلي تنك اولماز
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Müminin işinde hîle düzenbazlık olmaz.
§  Güzel ahlâka ve güzel huya sâhip olan olgun insan kavga içine girmez. Meseleleri aklı-selîm ile güzel ve iyi değerlendirerek çözer.
§  İlim sâhibi ‘ârif kişilerin sözlerinde üzüntü ve keder olmaz. Konuştuğu zaman Allâh için konuşur. Herkes konuşmasından feyz alır ve huzur bulur.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
14-       
Hoş[32] sabr-ı cemîlimdir[33]
Takdîr[34] kefîlimdir[35]
Allâh ki vekîlimdir[36]
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
خوش صبر جميلمدر
تقدير كفيلمدر
الله كه وكيلمدر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
خوش صبر جميلمدر
تقدير كفيلمدر
الله كه وكيلمدر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  En güzel sabır, en güzel hareketim ve en güzel düşüncem bana en çok huzur veren bir şeydir. Bu noktaya ulaşabilen kalp yatışmıştır. Allâh’a tam teslimiyet göstermiş bu kalb hoşnuttur. Evet, sabr-ı cemil böyle bir mertebedir.
§  Takdîrinin benim için hayırlı olacağına eminim. Cenâb-ı Hakk’ın takdîri kefilimdir.
§  Allâh-ı kefîl kıldım. Yine Allâh’ı her işime vekil kıldım. ‘‘Allâh bize yeter. O ne güzel vekildir.’’ Dedim ve sabrederek bekliyorum.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
15-       
Her dilde O’nun adı
Her cânda O’nun yâdı[37]
Her kuladır imdâdı[38]
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
هر دلده اونك آدي
هرجانده اونك يادي
هر قوله در امدادي
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
هر دلده اونك آدي
هرجانده اونك يادي
هر قوله در امدادي
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Her inananın dilinde Allâh’ın adı vardır. O inanan kalbler de, tüm canlılar gibi hep O’nu zikreder.
§  Her kalbde, her gönülde O’nun adı, her canlıda-cansızda O’nun zikri bulunmakta.
§  Her zorluk karşısında insanlar ve tüm yarattığı varlıklar O’nun yardımına muhtâctır. İmdâdı, yardım etmesi de her kula yetişir.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
16-       
Nâçâr[39] kalacak yerde
Nâgâh[40] açar ol perde
Dermân olur ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
ناچار قله جق يرده
ناكاه آچار اول پرده
درمان اولور اول درده
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
ناچار قله جق يرده
ناكاه آچار اول پرده
درمان اولور اول درده
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Allâh’a tevekkül edildiği takdirde her derde ummadığımız bir anda ve yerde bu derdin yerine Allâh mutlaka dermanı verecektir.
§  Cenâb-ı Hakk; Çâresiz gibi görünen dertlere, ummadığımız  bir yerden, ansızın, birdenbire perdeyi açar.
§  Eyvâh ne yapalım dediğimiz anda dertlere dermân olur, ansızın bir çıkış yolu verir.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
17-       
Her kuluna her ânda
Geh kahr-u ve geh ihsânda[41]
Her ânda o bir sânda[42]
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
هر قولنه هر آنده
كه قهر وكه احسانده
هر آنده او بر سانده
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
هر قولنه هر آنده
كه قهر وكه احسانده
هر آنده او بر سانده
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Allâh-ü Te’âlâ kullarının ve yarattıklarının tamâmına her zaman her yerde,
§  Ara sıra sıkıntı verir, bâzen de karşılıksız ihsânda bulunur. Bu bâzen insan için deneme maksadıyla imtihan edilme süreci gereği sıkıntı olabileceği gibi bâzen de bolca ihsan yâni ni’mette olabilir ki bu da bir imtihân vesîlesidir.
§  Allâh-ü Te’âlâ her ân her sâniye her zaman kesintisiz ve sürekli olarak yaratma, tecellî hâl ve eylemine devâm etmektedir. Allâh tek yaratıcıdır. Ne yaratırsa da mutlakâ güzel yaratmaktadır.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
18-       
Geh Mu’tî[43] ve geh Mâni’[44]
Geh Dârr[45] ve geh-i Nâfi’[46]
Geh[47] Hâfiz[48] ve geh Râfi’[49]
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
كه معطي و كه مانع
كه ضار و كهي نافع
كه خافض وكه رافع
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
كه معطي و كه مانع
كه ضار و كهي نافع
كه خفض وكه رافع
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Bâzen kullarına bol bol verir ihsânda bulunur. Ara sıra da vermez mâni’ olur.
§  Bâzen zarar, zorluk ve sıkıntı bâzen de menfaat verir.
§  Bâzen alçaltır zelîl kılar, bâzen de yükseltir ‘‘Azîz eyler.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
19-       
Geh ‘abdin[50] eder ‘ârîf[51]
Geh eymen[52] ve geh hâif[53]
Her kalbi odur sârif[54]
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
كه عبدك ايدر عارف
كه ايمن وكه خائف
هر قلبي اودر صارف
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
كه عبدك ايدر عارف
كه ايمن وكه خفيف
هر قلبي اودر صارف
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Bâzen kullarını ‘ârif yâni bilgili ‘âlim eder.
§  Bâzen kullarına emniyet, ferâhlık vererek göğüslerini açar. Bâzen de korku hüzün ve keder vererek göğüslere sıkıntı darlık verir.
§  Kalbleri döndüren, değiştiren ve sâbit kılan O’dur.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
20-       
Geh kalbini boş eyler
Geh hulkunu[55] hoş eyler
Geh aşkınî dûş[56]  eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
كه قلبني بوش ايلر
كه خلقني خوش ايلر
 كه عشقني دوش ايلر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
كه قلبني بوش ايلر
كه خلقني خوش ايلر
 كه عشقني دوش ايلر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Bâzen kalbini boş eyler. Kimi sevecek kime kızacak kime nasıl davranacak bir türlü yapacağı edeceği hiçbir işe karar veremez.
§  Bâzen yaratılışını ahlâkını güzel yapar. Hiçbir şeye hiçbir işe ve hiçbir kimseye buğz etmez. Herkesle güzel geçinir. Ne kadar büyük olursa olsun, kusur kabahat ve hatâları affediverir.
§  Bâzen aşkına düşürür. Mevlâ’nın aşkı ile insan deli divâne olur. Yüreği yanar da yanar. Zikir tesbîh eder de bir türlü doyamaz. Kur’ân okur kanamaz. Namaz kılar da secdelerden kalkamaz. Her nere baksa O’nun sıfatlarını hatırlar da şükür, fikir, hamd eder eder doyamaz da doyamaz.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
21-       
Geh sâde[57] ve geh rengin[58]
Geh tâb’ın[59] eder sengin[60]
Geh Hürrem[61] ve geh ğamkin[62]
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
كه ساده و كه رنكين
كه طبعن ايدر سنكن
كه خرم و كه غمكين
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
كه ساده و كه رنكين
كه طبعن ايدر سنكن
كه خرم و كه غمكين
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Kalbleri, gönülleri, göğüsleri bâzen sâde, bâzen karışık yapar.
§  Bâzen tabiatını taş gibi katı eyler. Katı kalb-lilikten gam-kederden, karışıklılıktan hep yine Allâh’a sığın.
§  Bâzen kalblere, gönüllere, göğüslere; sevinç, sürûr, bâzen de gam, keder üzüntü atıverir. Sevinç ve sürûr hâlinde de şükür hâlinden aslâ gâfil olma.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
22-       
Az ye az uyu az iç
Ten[63] mezbelesinden[64] geç
Dil gülşenine[65] gel göç
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
آز يي آز اويي آز ايچ
تن مزبله سندن كيچ
دل كلشننه كل كوچ
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
آز يي آز اويي آز ايچ
تن مزبله سندن كيچ
دل كلشننه كل كوچ
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Az ye, az uyu, az iç. Zâhidler ‘ârifler ehl-i hâl olanlar hep az ye, az uyu, az iç tavsiyesinde bulunmuşlar. Ayakta durup ibâdete mecâl bulacak kadar ye.
§  Beden çöplüğünden geç. Bedeni bir pislik makinesi olarak kullanma.
§  Gönül gül bahçesi-ne gel göç. Gönlünü rengârenk güller arasına sevk et de o güzellikler içinde Mevlâ ile hem-hâl ol.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
23-       
Bu nâs[66] ile yorulma
Nefsinle[67] dahî kalma
Kalbinden îrâg[68] olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
بو ناس ايله يورلمه
نفسنله دخي قالمه
قلبكدن ايراغ اولمه
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
بو نلس ايله يورلمه
نفسنله دخي قالمه
قلبكدن ايراغ اولمه
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Bu insanlar ile yorulma. İnsanlarla ma’lâ-ya’nî sohbetlerle zamânını harcayıp ta nefsine yenilme.
§  Nefsinle de baş başa kalma. Nefis hep kötülüğü eğlenceyi dünyaya sarılıp âhireti unutmayı emreder. Hâsılı nefis büyük bir düşmandır.
§  Kalbinden uzak olma. Kalbini unutup zikirden gâfil olma. Çünkü kalp hep Allâh’ı zikirle mutma’ın olur.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
24-       
Geçmişle geri kalma
Müstakbele[69] hem dalma
Hâl[70] ile dahî olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
كچمشله كيري قالمه
مستقبله هم دالمه
حال ايله دخي اولمه
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
كچمشله كيري قالمه
مستقبله هم دالمه
حال ايله دخي اولمه
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Geçmişle geri kalma. Geçmiş günâhları hatırlayarak ümitsizliğe kapılıp boş verme.
§  Geleceğe de dalma. Uzun emeller besleyip mal-mülk yığarak hakkı ve hakîkati unutma. Ölümü hiç aklından çıkarma.
§  İçinde bulunduğun zaman ile de olma. Korku ve ümîdi bırakma. Kısacası Mevlâ ile olursan cânına sürûr, lezzet, haz gelir.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
25-       
Her dem[71] ânı zikreyle
Zîrekliği[72] koy şöyle
Hayrân-ı[73] Hakk ol söyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
هر دم  آني ذكرايله
زيركلكي قوي شويله
حيران حق اول سويله
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
هر دم  اني ذكرايله
زيركلكي قوي شويله
حيران حق اول سويله
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Her zaman O’nu zikreyle. “Allâh” Lafza-i Celâl-i dilinden kalbinden düşmesin.
§  Uyanıklığı koy şöyle. Anlayışını kuvvetlendirerek kul olma şerefini taşımaya çalış.
§  Cenâb-ı Hakk’ın hayranı ol, söyle. Hakka öyle hayrân ol ki artık ancak seni zikir tesbih tefekkür murâkabe ve’l-hâsıl “Lâ ilâh-e illellâh” seni tatmîn etsin. İşin gücün her ânın besmele olsun. Her nereye bakarsan O’nu hatırlayasın.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
26-       
Gel hayrete dâl bir yol
Kendin unut ânı bul
Koy gafleti[74] hâzır ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
كل حيرته طال بر يول
كندين اونوت آني بول
قوي غفلتي حاضر اول
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
كل حيرته طال بر يول
كندين اونوت آني بول
قوي غفلتي حاضر اول
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Allâh-ü Te’âlâ-nın; bütün yarattıklarından hissedâr olarak hayretler içerisinde “Allâh-ım bunları boşa yaratmadın” diyerek yûce yaratıcının büyüklüğüne saltanatına şâhîd ol.
§  Kendini unutarak sâdece ve sâdece Allâh-ü Te’âlâ-ya yönel ve her dâim O’nu hatırla.
§  Gafleti bırak, hazır ol. Gafletle zaman geçirip te Allâh-ü Te’âlâ-yı unutma.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
27-       
Her sözde nasîhat[75] var
Her nesnede[76] zînet[77] var
Her işte ganîmet[78] var
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
هر سوزده نصيحت وار
هر نسنه ده زينت وار
هر ايشده غنيمت وار
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
هر سوزده نصيحت وار
هر نسنه ده زينت وار
هر ايشده غنيمت وار
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Her sözde nasîhat var. ‘Âlimlerle ülfet eyle ki nasîhatlerinden dünyâ ve âhirette fayda bulasın. Boş insanlarla fıtratı bozuklarla ve câhillerle vaktini harcama.
§  Her şeyde bir zinet, süs var. Güzel bakmayı bil de her yaratılmış canlı da nesne de bir süs, güzellik, çekicilik, cezb edicilik, acâiblik, hayranlık, ibretlik şeyler olduğunu görerek bütün bunlardan faydalan, ganîmetlen.
§  Her işte ganîmet, kazanç var. İşlerin hayırlısı ibâdettir. Helâlinden kazanıp nafaka tedârik etmek çoluk-çocuğun nafakasını kazanman ibâdettendir.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
28-       
Hep remz-u[79]  işâretdir
Hep gamz-u[80] beşâretdir[81]
Hep ayn-ı[82] ‘ınâyetdir[83]
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
هپ رمز واشارتدر
هپ غمز و بشارتدر
هپ عين عنايتدر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
هپ رمز واشارتدر
هپ غمز و بشارتدر
هپ عين عنايتدر
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Hep işârettir, ‘alâmettir.
§  Hep göz kırpma yoluyla işâret ve müjdedir. Bütün mahlûkât işâret, ‘alâmet ve ‘ınâyet yolu ile küçücük nüktelerle hep Mevlâ’yı müjdeler. İşte bunları unutma.
§  Hep, yardımın bizzat kendisidir. Bütün bu alâmet ve müjdeler apaçık görünen birer yardımdır. İşte; Allâh-ü Te’âlâ bu mühîm işleri karşılayıp meydâne getirmektedir.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
29-       
Her söyleyeni dinle
Ol söyleteni ânla
Hoş eyle kabûl cânla
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
هار سويليني دكله
اول سويلدني آكله
خوش ايله قبول جانله
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
هار سويليني دكله
اول سويلدني آكله
خوش ايله قبول جانله
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Her söyleyeni dinle. Âlimlerden, bilenlerden, akıl sâhiplerinden; nasîhatleri va’az ve sohbetleri dinle.
§  Onu söyleten kimdir? Onu anla. Güzel bir teslimiyetle emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ‘ani’l-münker’i kabullenip kim tarafından söyletildiğini sorgularken yine Allâh-ü Te’âlâ-yı bul.
§  Bütün bunları da can-ü gönülden, en güzel sûrette kabûl eyle.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
30-       
Bîl elsine-i[84] halkî[85]
Aklâm-i[86] Hak eyle Hakkî
Öğren edeb[87] ve hulkî[88]
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
بيل السنهٴ خلقي
اقلامه حق ايله حقي
اوكرن ادب و خلقي
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
بيل السنهٴ خلقي
اقلامه حق ايله حقي
اوكرن ادب و خلقي
مولى كوره لم نيلر
نيلرسه كوزل ايلر
§  Ey Hakkı! Sen, insanların dillerini lisanlarını bil. Konuşup ettiklerinden haberdâr ol.
§  İnsanları Cenâb-ı Hakk’ın kalemleri bil. Onların hüsn-ü şâhitliklerini kazanarak amel defterine sâlih amellerle sâlih kardeşlikler yazdır.
§  Edeb ve ahlâkı öğren. Her insanın muhakkâk yaratılış gâyesi olduğunu hatırla da bin bilirsen dâhî bir bilenden bir şeyler öğrenip ufkunu genişleteceğini, ahlâkını ve edebini takınacağını unutma.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne yapacak. Sonunda göreceğiz ki yaptığı bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.
31-       
Vallâh[89] güzel etmiş
Billâh güzel etmiş
Tellâh güzel etmiş
Allâh görelim n’etmiş
N’etmiş se güzel etmiş
والله كوزل ايتمش
 بالله كوزل ايتمش
تالله كوزل ايتمش
الله كوره لم نتمش
نتمشسه كوزل ايتمش
والله كوزل ايتمش
 بالله كوزل ايتمش
تالله كوزل ايتمش
الله كوره لم نتمش
نتمشسه كوزل ايتمش
§  Vallâh-i, Tellâh-i ve Billah-i diyerek tam bir yemînle kâinât yaratıldığından beri Allâh, ne yaptıysa ne ettiyse güzel yapmış ve güzel etmiştir. Allâh’a teslimiyet gösterenler mutlakâ kurtuluşa ermiştir. O zaman sen de bunları oku ve üzerine düşün. Göreceksin ki Allâh her yarattığını güzel yaratmış. Yaptığı her şeyi güzel yapmıştır.
§  Hele bir sonuca bakalım Mevlâm ne edecek. Sonunda göreceğiz ki ettiği bütün işler muhakkâk güzel olacaktır. Vallâh-i güzel etmiş, Billâh-i güzel etmiş, Tellâh-i güzel etmiş, Allâh-ü Te’âlâ, görelim ne etmiş, ne etmişse güzel etmiş.
Cenâb-ı Allâh, bu mısralarda anlatılan olgunluğa ve teslimiyet duygusuna ulaşarak zorunlu değil gönüllü kul oluşu cümlemize nasip eylesin.[90]
Erzurumlu İbrâhîm Hakkı (rh.’a.) Hz. (r.a.)--- Ma’rifetnâme’den--- shf:386.

HAZIRLAYAN: EM. İ.HATİB ŞABAN GÜNBEY

TİCARİ MAKSATLA KULLANILAMAZ HER HAKKI Şaban GÜNBEY'e aittir.




[1] Tefvîz: Bütün işleri Allâh-ü Te’âlâ-ya havâle etme, Allâh-ü Te’âlâ-dan beklemek. Bütün bu işlemleri yazılı olarak yazmaya da ‘Tefvîz-Nâmedenilir.
[2] Ârif: (İrfan. dan) Bilen, bilgide ileri olan. Aşinâ, vâkıf. Hakkı, hakkı ile bilen. Sabırlı ve mütehammil. Çok düşünmeğe ihtiyaç kalmaksızın, tekellüfsüz gördüğünü bilen ve anlayan. Zevkî ve vicdanî irfan sâhibi olan.
[3] Tevekkül: Bir işe başlarken alınabilecek bütün önlemler alınarak yâni sebepler alındıktan sonra işin sonucunu Allâh-ü Te’âlâ-ya havâle etmek bırakmaktır. Helâl ve faydalı şeyleri kazanmaya çalışıp da, bunlara kavuşmayı en sonunda Allâh-ü Te’âlâ-ya havâle etmektir. Tevekkül ile Tefvîz kavramlarının arasında ince bir farklılık mevcuttur. O da sebeb ve sebepsizliktir.
[4] Tefvîz kelimesi: Tüm bu mısralarda anlatılan kavramların özüdür. Tefvîz etmek Allâh’ın vereceği her hükme râzı olmaktır. Tam bir teslîmiyet hâlidir.
[5] Berk: Katı. Sert. Serin. Metin, sağlam. Şimşek çakması. Parlama. Yıldırım. Zinetlenme, süslenme. Bürük. Göğüs, sadr. Çok çöken deve. Tasavvufta: Tecelli-i İlâhiye ile kurbiyyete mazhariyyet. Kurbiyyet: Allâh-ü Te’âlâ-ya yakınlık kazanmak.
[6] Derk: En aşağı kat, her şeyin dibi. Aşağı inen basamak. Anlamak.
[7] Burada kullanılan tedbir, günümüzde kullanılan “tedbirli olmak iyidir’’. Deyiminde olduğu mânâda değildir. Çünkü şiirin yazıldığı dönemde Arapça olan bu kelimenin manası korku ile kendini kollamaktır.
[8] Hallâk: Yaratan, her şeyi halkeden, Kâdir-i Zû’l-Celâl, Allâh-ü Te’âlâ Hazretleri.
[9] Rahîm: (Rahmet. den) Rahmet edici, merhamet eyleyen. Rahmedici. Muhâfaza eden, bağışlayan. Rahmet ve merhamet sâhibi, şefkât eden, gufrân sâhibi. (Kur’ân-ı Kerîm’de bu isim 220 defâ zikredilir.) Rahîm: (Rahm. dan) Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Hallâk-ı  Rahîm: Yarattıklarına son derece acıyan.
[10] Kerîm: Her şeyin iyisi, faydalısı. Kerem ile muttasıf olan, ihsan ve inâyet sâhibi. Şerefli ve izzetli. Muhterem, cömert, müsamahakâr. (Kur’ân-ı Kerîm tâbirindeki kerim; mü’azzez, mükerrem mânâsınadır. Kur’ân-ı Kerîm’de bu kelime 27 defâ geçer ve ancak iki defâ Cenâb-ı Hakk (c.c.) hakkında kullanılmıştır.) Rezzâk-ı Kerîm: Kullarına rızık vermede çok ama çok cömert davranan ve in’âm eden Rabbimiz, Allâh (c.c.).  İkrâm sâhibi olan Cenâb-ı Hakk (c.c.).
[11] Hakîm: Mevcûdâtın bütün hikmet ve hakîkatlarına vâkıf olan. İş ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olan. Tabib, doktor. Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adâlet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idâre eden, Allâh (c.c.) Memleketi idâre eden. Fe’âl-i Hakîm: Bütün işleri adâlet üzere olan.
[12] Cenâb­-ı Allâh’ın yaratma, cezâ - mükâfaat verme, rızık verme ve hüküm verme sıfatlarını Esma-ül Hüsna’dan, Allâh’ın güzel isimlerinden tamlamalar oluşturarak güzel bir üslupla anlatmıştır. İşte Mevla bu güzel sıfatların sahibi olduğu için neylerse güzel eyler demektedir.
[13] Kâdi-i Hâcât-ı: Bütün ihtiyaçları yerine getiren Hâkim. Allâh (c.c.)
[14] Münâca’ât: Allâh’a yalvarmak. Allâh-ü Te’âlâ’dan necât=kurtuluş için duâ etmek. 
[15] Mürâdât: Ümîd ederek beklenen istekler. Arzu edilen şeyler. Gâyeler. Maksadlar.
[16] Gamm: Keder, tasa, dert, elem, kaygı.
[17] Teşviş: Karıştırma. Karma karışık etme. Bulandırma.
[18] Hikmet: İnsanın, mevcudatın hakîkatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı. Herkesin bilmediği gizli sebeb. Kâinattaki ve yaradılıştaki İlâhî gaye. Ahlâka ve hakîkata faydalı kısa söz. Sır. İlim, adâlet ve hilimin birleşmesinden doğan değerli sıfat. Hakkı hak bilip imtisâl etmek, bâtılı bâtıl bilip içtinâb etmektir. Allâh’a itaat, fıkıh ve sâlih amel. Akıl, söz ve hareketteki uygunluk. Hak emre uymak. Allâh’ın yarattıklarında tefekkür.
[19] Fâik: Üstün, üstünde. Diğerinden daha değerli ve üstün. Her şeyin güzîde ve a’lâsı. Âli. Başın boyun ile bitiştiği yer.
[20] Lâyık: (Liyâkat. den) Yakışır ve yaraşır. Uygun, münâsib ve muvâfık.
[21] Muvâfık: Uygun. Yerinde. Denk.
[22] Dûr: Uzak tutmak.
[23] Tefvîz: Bütün işleri Allâh-ü Te’âlâ-ya havâle etme, tevekkül de denilebilir.
[24] Tefvîz-i umur etmek: İyi işlerde acele etmek yani salih ameller konusunda hızlı davranmaktır.
[25] Adl: Hakkâniyet. Adâlet üzere oluş. Cevr ve zulüm etmeyip nefislerde ve akıllarda istikâmeti kâim ve ma’lûm olan emir ve hâleti icrâ etmek. Doğruluk. Her şeyi yerli yerince yapmak, berâber etmek.
[26] Zulm: (Zulüm) Haksızlık. Eziyet, işkence.
[27] Od: Ateş, nâr.
[28] Hor: Kıymetsiz, ehemmiyetsiz. Adi.
[29] Reng: Renk, levn. Sûret, şekil. Oyun, hîle, dalavere.
[30] Ceng: Kavga, dövüş. Çeng: Eğri büğrü.
[31] Teng: Dar, sıkıntılı, melul, kederli. Kıtlık.
[32] Hoş: İyi, güzel. Tatlı. Tuhâf, garip.
[33] Sabr-ı Cemîl: Allâh’dan gelen bir acıya sabretme. Şükrederek sabır.
[34] Takdir: Kıymet vermek. Değerini, kıymetini, lüzûmunu anlamak. Kader. Düşünmek. Öyle saymak.
[35] Kefil: (Kefâlet. den) Birisinin bir borcu ifâsı lâzım gelirken, ifâ etmediği takdirde, o borcu ifâyı kendi üzerine alan kimse. Kefâlet eden kimse.
[36] Vekil: Başkasının işini gören. Bir adamın yerine hareket etme selâhiyeti olan kimse. Nâzır. Bakan. Ni’me’l-Vekîl: Ne güzel, ne iyi vekil (Allâh-ü Te’âlâ).
[37] Yâd: Anma. Hatırda tutma. Zikretme. Hediye. Hâtıra. Hatır, gönül. Uyanıklık.
[38] İmdâd: Yardım. Yardıma yetişmek. “Yetişin, kurtarın” mânâsında da kullanılır. Yardıma gönderilen kuvvet. Vâdeyi uzatmak. Mühlet vermek.
[39] Çar naçar: İster istemez, mecbûriyetle.
[40] Nagâh: Birdenbire, ansızın, hemen. 
[41] İhsan: İyilik, lütuf, bağışlamak. Cömertlik yapmak. Allâh-ü Te’âlâ’yı görür gibi ibâdet etmek. Güzel bilmek. Güzel eylemek.
[42] Sân: Allâh her an bu yaratma eylemine kesintisiz olarak devam etmektedir
[43] Mu’tî: Veren. İtâ eden.
[44] Mâni’: Men’eden. Geri bırakan. Esirgeyen. Engel. Özür.
[45] Dâarr: Zarar, ziyan. Zararlı, zararı olan.
[46] Nâfi’: (Nefiy. den) Giderici, yok eden, nefyeden, menfi yapan.
[47] Geh: Kimi zaman. Bâzı.
[48] Hafîz: Esirgeyen. Koruyan. Muhâfaza eden. Muhafız.
[49] Rafi’: Yükseltici. Hâmil. Sâhib. Kaldırıcı, kaldıran. Esma-i İlâhiyedendir. Rafiü’d-Derecât: Dereceleri yükselten. Allâh. (c.c.)
[50] Abd: Kul, köle, Allâh’ın kulu. Mahlûk, insan. Hizmetçi. (Hür’ün zıddı).
[51] Ârif: (İrfan. dan) Bilen, bilgide ileri olan. Aşinâ, vâkıf. Hakkı, hakkı ile bilen. Sabırlı ve mütehammil. Çok düşünmeğe ihtiyaç kalmaksızın, tekellüfsüz gördüğünü bilen ve anlayan. Zevkî ve vicdanî irfan sâhibi olan.
[52] Eymen: En meymenetli. En uğurlu. Sağ taraf.
[53] Hâif: (Havf. dan) Korkan. Korkmuş olan. Azarlayan. Zulmeden.
[54] Sârif: (Sarf. dan) Değiştiren. Harcayan, sarf eden. Döndüren.
[55] Hulk: Huy. Ahlâk. Tabiat. Yaratılıştan olan haslet. Seciyye. Cibilliyet. İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller.
[56] Dûş: Omuz. Ketif. Dün gece. Âlem-i menâm, rüya âlemi. Mütesadif ve mütelâki olan.
[57] Sâde: Basit, karışık olmayan, katıksız. Saf, gösterişsiz, lüzumsuz bulunmayan. Tek katlı. Ancak, yalnız. Süssüz. Derin düşünemiyen, saf adam.
[58] Rengin: Renkli, boyalı. Parlak. Hoş. Süslü. Mülevven. Lâtif.
[59] Tab’: Tabiat. Karakter. Damga basmak. Mühür basmak. Kitab basmak. Mühür.
[60] Sengin: Taştan olan, taştan yapılmış.
[61] Hürrem: Sevinçli. Mesrur. Şen. Ferahlık veren. Taze ve hoş. Güler yüzlü.
[62] Ğamgin: Gamlı, tasalı.
[63] Ten: Gövde, beden, vücut. İnsan bedeninin dış yüzü.
[64] Mezbele: Çöplük. Pis şeylerin bulunduğu süprüntü yeri. (c: Mezâbil) Otun sıcaktan solacak olduğu yer.
[65] Gülşen: Gül bahçesi. Güllük.
[66] Nâs: İnsanlar.
[67] Nefs: (Nefis) Can, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya.
[68] Îrâg: Uzak.
[69] Müstakbel: Karşılanan, önde bulunan. İlerdeki, gelecek. Gelecek zaman.
[70] Hâl: Durum, vaziyet. Görünüş. Tavır. Sûret. Keyfiyet. Dert, keder, elem. Kuvvet. 
[71] Her dem: Her zaman, her dakika. Dâimâ.
[72] Zîrek: Anlayışlı, uyanık, zeyrek.
[73] Hayrân: Takdirkârlığından dolayı şaşa kalmış. Çok takdir etmiş. Çok beğenmiş.
[74] Gaflet: Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık. En mühîm vazifeyi düşünmeyip, Cenâb-ı Hakk’a itaat gibi işleri bilmeyip, başka kıymetsiz şeylerle uğraşmak. Nefsine ve hevesâtına tâbi olarak Allâh’ı ve emirlerini unutmak.
[75] Nasîhat: İbret verici ders, tavsiye, ihtar, öğüt.
[76] Nesne: Şey, herhangi bir şey.
[77] Zînet: Süs. Bezek. Kadınlara mahsûs kıymetli eşyâ.
[78] Ganîmet: Harpte düşmandan alınan mal. Çalışmaksızın ele geçen ni’met.
[79] Remz: İşaret. İşaretle anlatmak. Güç anlaşılır. Gizli ve kapalı söyleme.
[80] Gamz: Göz yummak, gizli olmak, Kolay görerek ihmâl etmek. Çukur yer.
[81] Beşâret: (Doğrusu Bişârettir) Müjde. Sevindirici haber. Hayırlı haber. 
[82] ‘Ayn: Göz. Pınar, kaynak. Çeşme. Tıpkısı, tâ kendisi. Zât. Eşyanın hakîkâtı. Kavmin şereflisi. Diz. Altın. Nazar değme. Casus. Her şeyin en iyisi. Mu’âyene etmek.
[83] ‘Inâyet: Yardım, lütuf meded etmek. Mühîm bir işle karşılaşıp onunla meşgul olmak.
[84] Elsine: (Lisan. c.) Diller. Lisanlar.
[85] Halk: İnsan topluluğu. İnsanlar. Yaratmak. Îcâd. Örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak, ibdâ’ eylemek. Bir şeyi yumuşatıp düzleştirmek. 
[86] Aklâm: (Kalem. c.) Kalemler. Oklar. Yayla atılan eski zaman silahlarından biri.
[87] Edeb: Terbiye. Kavlen ve fiilen insanlara lütuf ile muâmele etmek. Güzel ahlâk. Hayâ.
[88] Hulk: Huy. Ahlâk. Tabiat. Yaratılıştan olan haslet. Seciyye. Cibilliyet. İnsanın doğuştan veya sonradan kazandığı ruhî ve zihnî hâller.
[89] Vallâh-i – Billâh-i - Tellâh-i: Allâh için, Allâh hakkı için, Allâh’a yemîn ederim. Yemîn maksadı ile söylenir.
[90] Erdem Kılavuz, Aralık 2013, http://erdemklavuz.blogspot.com.tr/ -----
Kaynaklar: 1- Erzurum’lu İbrahim Hakkı, Ma’rifetnâme, (Sadeleştiren. Turgut Ulusoy); 2- Mustafa Yıldırım, “Erzurumlu İbrahim Hakkı ve Bilimsel Yönü”; A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Erzurum, 1999, sy. 11, s, 27-30;  Çelebioğlu Âmil, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1998, s. 8-9; Şaban Döğen, Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi 1-11, İstanbul, 1992, 5/208-209; Mehmet Bayraktar, İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi, Ankara1985, s. 33; Prof. Dr. Mehmet KANAR, Osmanlı Tükçesi Sözlüğü, Say Yay.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder