YUNUS AS İN KAVMİ
AZÂB
İNECEKKEN AZÂBI KALDIRAN TEK MİLLET! YAPTIKLARI DUA...
Kur’ân-ı Kerîm bu olayı, Yüce
Allâh (c.c.)'ın azâba karar vermişken azâbı kaldırdığı tek kavmin Hz. Yûnüs (‘aleyhi’s-selâm)'un kavmi olduğunu söyler. Bunun sebebi tefsircilerde,
kavminin Hz. Yunüs (‘aleyhi’s-selâm)'u ararken bulamaması
olarak belirtilir. Neticede; Allah (c.c.) Ninova halkına inecek azâba
engel koyar. Tek istisnâî hüküm budur. Yoksa azâba karar verildi mi, hiçbir güç
o azâba engel olamaz.
قول الله في
سورة يونس: ﷽ ﴿ فَلَوْلَا كَانَتْ
قَرْيَةٌ اٰمَنَتْ فَنَفَعَهَآ ا۪يمَانُهَا اِلَّا قَوْمَ يُونُسَ لَمَّا اٰمَنُوا
كَشَفْنَا عَنْهُمْ عَذَابَ الْخِزْىِ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَمَتَّعْنَاهُمْ
اِلٰى ح۪ينٍ ﴾ [سورة يونس:١٠/٩٨]
“(İnkârları yüzünden helâke ma’rûz
kalan milletler içerisinde) Yûnus’un kavmi dışında, (azâbı gördükleri
zaman) îmân edip de îmânı kendisine fayda vermiş olan bir (tâne bile)
karye (halkı) bulunsaydı ya! Onlar (azâb emârelerini gördüklerinde) îmân
ettikleri zaman, Biz kendilerinden o (dünyâdaki) en yakın hayatta
rüsvaylık azâbını (kaldırıp) açtık ve onları (Bizce ma’lûm ve
mukadder olan) bir süreye kadar (dünyâ ni’metleriyle) faydalandırdık.”
(Yûnüs Sûresi, 10/98.) Ş.g.
Rivâyete göre: Yûnüs
(‘aleyhi’s-selâm) Musul’un Nînevâ şehrinin müşrik olan halkına gönderilmişti.
Onlar onu inkârda ısrâr edince o, onlara üç güne kadar helâk edileceklerini
bildirdi. Kendisi de öfkeli bir şekilde onları terk edip gitti. Va’âd edilen
zaman yaklaştığında gökte şiddetli bir duman ve siyah bir bulut peydahlanarak
şehirlerini kaplayacak şekilde üzerlerine çökünce korkuya kapılıp Yûnüs
(‘aleyhi’s-selâm)'ı aradılarsa da onu bulamadılar. Fakat onun verdiği haberlerin
doğruluğunu yakînen anlayınca, eski elbiseler giyerek eşlerini, çocuklarını ve
hayvanlarını yanlarına alıp yüksek bir düzlüğe çıktılar. Annelerle yavrularını
birbirinden ayırarak ağlattılar, kendileri de hâlisâne tevbe ederek îmânlarını
izhâr ettiler ve birbirleriyle helâlleştiler. O derece ki; bir kişi başkasından
gasp edip evinin temeline koyduğu bir taşı bile sökerek sâhibine iâde ediyordu.
Böylece onlar: "Ey Allâh! Bizim günahlarımız gerçekten çok büyük
olmuştur, ama sen onlardan daha büyüksün! Sen bize, Sana yakışanı yap, bizim
hak ettiğimizi bize revâ görme!" diye ağlayarak sesli sesli duâ
edince, Cumâ Günü’ne denk gelen bir ‘Âşûrâ gününde Allâh-ü Te'âlâ azâblarını
kaldırdı ki, bu Âyet-i Kerîme’de belirtildiği üzere; azâbın mukaddimesini
gördükten sonra bunlardan başka kurtulan bir toplum olmamıştır. (Beyzâvî,
Nesefî, Hâzin)
--- Zâten onlar belânın geldiğini görünce, Yûnüs (‘aleyhi’s-selâm)’ın doğru
söylediğini anlayarak îmân ettiler, daha sonra da aralarındaki bir şeyh-i fâni -âlim
bir- zâttan duâ öğrendiler. Öğrendikleri duâyı zikrettiler de belâdan
kurtuldular.
Ebu’l-Celd Cilân (r.’a.)
şöyle anlatmıştır: “Yûnüs (‘aleyhi’s-selâm)'ın kavmini azâb kaplayınca
âlimlerinin bakıyyesinden olan bir şeyh efendiye giderek: --- “Şüphesiz azâb başımıza çöktü, kurtuluşumuz için ne
buyuruyorsun, bize bir duâ öğret te, onu yapalım. Ola ki Allâh-ü Te’âlâ azâbı
bizden kaldırır.” Dediler. O da onlara:
يَا حَيُّ ح۪ينَ لَا حَيَّ! وَ يَا حَيُّ مُحْيِيَ الْمَوْتٰى!
وَ
يَا حَيُّ لٰٓا إِلٰـهَ إِلَّا أَنْتَ!
“Ey hiçbir dirinin olmadığı zaman da
hayat sâhibi olan Allâh’ım! Ey ölüleri dirilten yegâne diri olan Allâh’ım! Ey
hakîkî hayat sahibi Allâh’ım! Senden başka -tapınacak tutunacak ma’bûd- ilâh yoktur.” Ş.g.
Diye duâ edin diyerek
nasihatte bulundu. Onlarda bunu yapınca azâb kendiliğinden açıldı ve (ecelleri gelip ölecekleri) bir zamâna kadar yaşatıldılar.” Ş.g.
(İbn-ü Cerîr et-Taberî.
Câmi’u’l-Beyân, 12/296, Ahmed İbn-ü Hanbel
ez-Zühd, sh:34, İbn-ü Ebî Hâtim, 6/1989, es-Sa’lebî, el-Keşf-ü ve’l-Beyân,
14/294-295, İbn-ü Kesîr et-Tefsîr, 7/404, es-Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 7/710.)
Fudayl
b. ‘Iyâz (rh.’a.)’dan nakledildiğine
göre, Yûnüs (‘aleyhi’s-selâm)'ın kavmi:
"اَللّٰهُمَّ
إِنَّ ذُنُوبَنَا قَدْ عَظُمَتْ وَجَلَّتْ،
وَ أَنْتَ أَعْظَمُ مِنْهَا وَ أَجَلُّ، إِفْعَلْ بِنَا مَا أَنْتَ، أَهْلُهُ وَ
لَا تَفْعَلْ بِنَا مَا نَحْنُ أَهْلُهُ..."
"Ey Allâh’ım! Bizim
günahlarımız gerçekten çok büyük ve ulu oldu. (Haddi sınırı aştı da aştı.) Fakat Sen ve affın onlardan daha
büyük daha ulu ve daha yûcedir! Ey Allâh’ım! Artık Sen bize, Sana yakışanı yap,
bizim hak ettiğimizi bize revâ görme! - Bize yakışanı yapma bize yâ
Rabbe’l-‘Âlemîn!-” Ş.g.
Diye ağlayarak sesli sesli duâ
edince, Allâh-ü Te’âlâ unlardan azâbı kaldırdı. Buradan da anlaşılacağı
üzere; Duâ Belâları kaldırır. Ş.g.
(Fahruddîn
er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 17/172, İsmâ’îl Hakkı, Rûhu’l-Beyân, 4/82,
el-Âlûsî, Rûhu’l-Me’ânî, 11/300.) Ş.g.