4 Nisan 2020 Cumartesi

YUNUS AS İN KAVMİ --- İNECEKKEN AZÂBI KALDIRAN TEK MİLLET! YAPTIKLARI DUA...


YUNUS AS İN KAVMİ

AZÂB İNECEKKEN AZÂBI KALDIRAN TEK MİLLET! YAPTIKLARI DUA...


Kur’ân-ı Kerîm bu olayı, Yüce Allâh (c.c.)'ın azâba karar vermişken azâbı kaldırdığı tek kavmin Hz. Yûnüs (‘aleyhi’s-selâm)'un kavmi olduğunu söyler. Bunun sebebi tefsircilerde, kavminin Hz. Yunüs (‘aleyhi’s-selâm)'u ararken bulamaması olarak belirtilir. Neticede; Allah (c.c.) Ninova halkına inecek azâba engel koyar. Tek istisnâî hüküm budur. Yoksa azâba karar verildi mi, hiçbir güç o azâba engel olamaz.
قول الله في سورة يونس: ﴿ فَلَوْلَا كَانَتْ قَرْيَةٌ اٰمَنَتْ فَنَفَعَهَآ ا۪يمَانُهَا اِلَّا قَوْمَ يُونُسَ لَمَّا اٰمَنُوا كَشَفْنَا عَنْهُمْ عَذَابَ الْخِزْىِ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَمَتَّعْنَاهُمْ اِلٰى ح۪ينٍ [سورة يونس:١٠/٩٨]
(İnkârları yüzünden helâke ma’rûz kalan milletler içerisinde) Yûnus’un kavmi dışında, (azâbı gördükleri zaman) îmân edip de îmânı kendisine fayda vermiş olan bir (tâne bile) karye (halkı) bulunsaydı ya! Onlar (azâb emârelerini gördüklerinde) îmân ettikleri zaman, Biz kendilerinden o (dünyâdaki) en yakın hayatta rüsvaylık azâbını (kaldırıp) açtık ve onları (Bizce ma’lûm ve mukadder olan) bir süreye kadar (dünyâ ni’metleriyle) faydalandırdık.” (Yûnüs Sûresi, 10/98.) Ş.g.

Rivâyete göre: Yûnüs (‘aleyhi’s-selâm) Musul’un Nînevâ şehrinin müşrik olan halkına gönderilmişti. Onlar onu inkârda ısrâr edince o, onlara üç güne kadar helâk edileceklerini bildirdi. Kendisi de öfkeli bir şekilde onları terk edip gitti. Va’âd edilen zaman yaklaştığında gökte şiddetli bir duman ve siyah bir bulut peydahlanarak şehirlerini kaplayacak şekilde üzerlerine çökünce korkuya kapılıp Yûnüs (‘aleyhi’s-selâm)'ı aradılarsa da onu bulamadılar. Fakat onun verdiği haberlerin doğruluğunu yakînen anlayınca, eski elbiseler giyerek eşlerini, çocuklarını ve hayvanlarını yanlarına alıp yüksek bir düzlüğe çıktılar. Annelerle yavrularını birbirinden ayırarak ağlattılar, kendileri de hâlisâne tevbe ederek îmânlarını izhâr ettiler ve birbirleriyle helâlleştiler. O derece ki; bir kişi başkasından gasp edip evinin temeline koyduğu bir taşı bile sökerek sâhibine iâde ediyordu. Böylece onlar: "Ey Allâh! Bizim günahlarımız gerçekten çok büyük olmuştur, ama sen onlardan daha büyüksün! Sen bize, Sana yakışanı yap, bizim hak ettiğimizi bize revâ görme!" diye ağlayarak sesli sesli duâ edince, Cumâ Günü’ne denk gelen bir ‘Âşûrâ gününde Allâh-ü Te'âlâ azâblarını kaldırdı ki, bu Âyet-i Kerîme’de belirtildiği üzere; azâbın mukaddimesini gördükten sonra bunlardan başka kurtulan bir toplum olmamıştır. (Beyzâvî, Nesefî, Hâzin)

--- Zâten onlar belânın geldiğini görünce, Yûnüs (‘aleyhi’s-selâm)’ın doğru söylediğini anlayarak îmân ettiler, daha sonra da aralarındaki bir şeyh-i fâni -âlim bir- zâttan duâ öğrendiler. Öğrendikleri duâyı zikrettiler de belâdan kurtuldular.   

Ebu’l-Celd Cilân (r.’a.) şöyle anlatmıştır: “Yûnüs (‘aleyhi’s-selâm)'ın kavmini azâb kaplayınca âlimlerinin bakıyyesinden olan bir şeyh efendiye giderek: --- “Şüphesiz azâb başımıza çöktü, kurtuluşumuz için ne buyuruyorsun, bize bir duâ öğret te, onu yapalım. Ola ki Allâh-ü Te’âlâ azâbı bizden kaldırır.” Dediler. O da onlara:
يَا حَيُّ ح۪ينَ لَا حَيَّ! وَ يَا حَيُّ مُحْيِيَ الْمَوْتٰى!  وَ يَا حَيُّ لٰٓا إِلٰـهَ إِلَّا أَنْتَ!
“Ey hiçbir dirinin olmadığı zaman da hayat sâhibi olan Allâh’ım! Ey ölüleri dirilten yegâne diri olan Allâh’ım! Ey hakîkî hayat sahibi Allâh’ım! Senden başka -tapınacak tutunacak ma’bûd- ilâh yoktur.” Ş.g.
Diye duâ edin diyerek nasihatte bulundu. Onlarda bunu yapınca azâb kendiliğinden açıldı ve (ecelleri gelip ölecekleri) bir zamâna kadar yaşatıldılar.” Ş.g.

(İbn-ü Cerîr et-Taberî. Câmi’u’l-Beyân, 12/296, Ahmed İbn-ü Hanbel ez-Zühd, sh:34, İbn-ü Ebî Hâtim, 6/1989, es-Sa’lebî, el-Keşf-ü ve’l-Beyân, 14/294-295, İbn-ü Kesîr et-Tefsîr, 7/404, es-Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 7/710.)



Fudayl b. ‘Iyâz (rh.’a.)’dan nakledildiğine göre, Yûnüs (‘aleyhi’s-selâm)'ın kavmi:
"اَللّٰهُمَّ  إِنَّ ذُنُوبَنَا قَدْ عَظُمَتْ وَجَلَّتْ، وَ أَنْتَ أَعْظَمُ مِنْهَا وَ أَجَلُّ، إِفْعَلْ بِنَا مَا أَنْتَ، أَهْلُهُ وَ لَا تَفْعَلْ بِنَا مَا نَحْنُ أَهْلُهُ..."
"Ey Allâh’ım! Bizim günahlarımız gerçekten çok büyük ve ulu oldu. (Haddi sınırı aştı da aştı.) Fakat Sen ve affın onlardan daha büyük daha ulu ve daha yûcedir! Ey Allâh’ım! Artık Sen bize, Sana yakışanı yap, bizim hak ettiğimizi bize revâ görme! - Bize yakışanı yapma bize yâ Rabbe’l-‘Âlemîn!-Ş.g.
Diye ağlayarak sesli sesli duâ edince, Allâh-ü Te’âlâ unlardan azâbı kaldırdı. Buradan da anlaşılacağı üzere; Duâ Belâları kaldırır. Ş.g.
(Fahruddîn er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 17/172, İsmâ’îl Hakkı, Rûhu’l-Beyân, 4/82, el-Âlûsî, Rûhu’l-Me’ânî, 11/300.) Ş.g.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder