EŞREF-İ MEVÂKI’ MAKBER-İ SAÂDET’TiR (YERYÜZÜNÜN EN ŞEREFLİ EN FAZÎLETLİ NOKTASI)
- SEMÂVÂT VE ARZIN MEDÂR-I İFTİHÂRI - HÜCRE-İ SAÂDET
1. Bu
pencereden Rasûlüllâh Peygamberim Hz. Muhammed Mustafâ (sallallâh-ü
‘aleyh-i ve sellem) efendimizin, Ashâb-ı Kirâm’ına (rıdvânüllâh-i ‘aleyhim
ecme’în)’na son bakışı gerçekleşmiştir…
2. Üstüvânetü’s-Serîr’de i’kâfta iken
Rasûlüllâh Peygamberim Hz. Muhammed Mustafâ (sallallâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)
efendimiz bu pencereden, mübârek şerefli başını, Hz. ‘Âişe (r.’anhâ) vâlidemize
uzatıp yıkatırmış…
3. Ashâb-ı Kirâm
(rıdvânüllâh-i
‘aleyhim ecme’în) efendilerimizin, Hz. Rasûlüllâh Peygamberim Hz. Muhammed
Mustafâ (sallallâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) efendimizin Lahd-i Şerîfinin batı
kısmındaki bu pencere hizasından ziyâretlerini gerçekleştirmiş olmasıdır. Hz.
Hüseyin b. Ali (radıyellâh-ü ‘anhüm) efendimiz buradan ziyâret eder
burası ceddim, Rasûlüllâh Peygamberim Hz. Muhammed Mustafâ (sallallâh-ü
‘aleyh-i ve sellem) efendimizin baş hizâları diye işâret buyururlardı...[1]
الله أعلم Ş.g.
EŞREF-İ
MEVÂKI’[2]
MAKBER-İ[3]
SAÂDET’TiR[4]
(YERYÜZÜNÜN
EN ŞEREFLİ EN FAZÎLETLİ NOKTASI)
KABR-İ NEBEVİ’NİN
FADL U RUCHÂNI: Kâdî
‘Iyâz diyor ki: Rasûl-i Ekrem (sallallâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in Merkad-i
Mübâreki olmakla şerefyâb olan mukaddes mevzı’, hiç şübhesiz yeryüzünün en fazîletli
ve en şerefli bir noktasıdır. Bu bâbda bütün müslümanların icmâı vardır. A’za-yi
Şerîfe’nin medfûn bulunduğu bu
buk’a-i mübârekenin sebeb-i tafdîline gelince, bunu da İbn-i Abdi’l-Ber, Temhîd’’inde
şöyle bildiriyor: Mevkûfen Atâ-i Hurasânî tarîkından gelen haberde: “Zamân-ı
hılkatte kişinin toprağı nereden alındı
ise vefâtında oraya defnolunur” denildiğini rivâyet ediyor. Şârih ‘Aynî
de Zübeyr İbn-i Bekkâr’ın: Cibrîl ‘aleyhi’sselâm’ın zamân-ı hilkatte Rasûlüllâh
(sallallâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in yaratıldığı toprağı Ka‘be’den aldığına
dâir rivâyetini bildiriyor. Bu rivâyete göre, Rasûl-i Ekrem’in medfûn bulunduğu
buk’a-i mübâreke, Ka‘be
toprağıdan ibâret oluyor ve bahsedilen fazîlet de Mekke’ye teveccîh ediyor.
Fakat şârih ‘Aynî bu haberi bu sûretle naklettikten sonra: “eğer doğru
ise” diyerek za‘fına işâret ediyor.
MAKBER-İ SAÂDET’TEN
SONRA EŞREF-İ MEVÂKI’: Kûfe ve Mekke
fukâhasiyle İbn-i
Vehb’e[5]
ve İbn-i Habîb’e göre, Mekke’dir.
[1] Diyânet
İşleri Başkanlığı Yayınları --- Sayı: 123-1, Sahih-ı Buhârî Muhtasarı, Tecrîd-i
Sarîh Tercemesi ve Şerhi, Müellifi:
Zeynü'd-Dîn Ahmed B. Ahmed b. Abdi’l-Lâfizi’z-Zebîdî, Mutercimi Ve Şârihi, Prof.
Kâmil Miras, Beşinci Baskı, Dördüncü
Cilt, Başkanlık Basımevi – Ankara/1978, c. IV. sh. 204.
[2] Mevâkı’: Mevkîler, yerler, konumlar. Yerler.
[3] Makber / مقبر: (Çoğulu:
Mekabir) Kabir. Mezar. (Arapça)
[4] Saâdet / saâdet / سعادت: Mes'ûd
oluş. Tâlihi iyi olmak. Sa’îd olmak. Allâh'ın rızâsına ermiş olmak. Her
istediğine kavuşmuş olmak. Mutluluk. (Arapça)
[5] İbn-i Vehb, Kureşî Abdullâh İbn-i Vehb'dir.
Eimrne-i kirâmdan ve Mısır’ın, Hicaz'ın en benâm muhaddislerindendir. Hicret'in
199 târîhinde 74 yaşında vefât etmiştir. İbn-i Habîb de Basrî Ebû
Zekeriyyâ Yahyâ’dır. Müslim ile Sünen-i Erbaa sâhiblerinin kendisinden rivâyetleri
vard1r. 248 târihinde vefât etmiştir. [ Hulâsa:362 ].
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder