أَعُوذُ بِاللّٰهِ (الْعَظ۪يمِ وَبِوَجْهِهِ الْكَر۪يمِ
وَسُلْطَانِهِ الْقَد۪يمِ) مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ. بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ
الرَّح۪يمِ. أَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ . وَ الصَّلَا ةُ
وَالسَّلَامُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
وَأٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ أَجْمَع۪ينَ.
“Eûzü billâh’i- (l ‘azîm-i ve bi vechihi’l-kerîm-i
ve sültânihi’l-kadîm-i) mine’ş-şeytâni’r-racîm.” = Allâh-ü Te’âlâ-nın
huzûrundan kovulmuş olan Şeytân’ın şerrinden, saltanatı ezelî, vech-i yûce ve
büyük olan, Allâh-ü Te’âlâ-yâ sığınırım. Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. =O, Rahmân ve O, Rahîm olan (=esirgeyen ve bağışlayan) Allâh (c.c.)’ın
adıyla başlarım.
E’ÛZÜ BESMELE VE MÂNÂSI
OKUNUŞU: “Eûzü billâh-i mine’ş-Şeytâni’r-Racîm, Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.”
ANLAMI: “Allâh-ü Te’âlâ’nın huzârundan kovulmuş olan Şeytân’ın şerrinden yine Allâh-ü Te’âlâ-yâ sığınırım!.. , O Rahmân ve O Rahîm olan Allâh-ü Te’âlâ’nın adıyla başlarım!..
ŞEYTÂN’IN HÎLESİ DÖRT YÖNDENDİR
﴿ ثُمَّ لَاٰتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ اَيْد۪يهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ اَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَآئِـلِـهِمْۜ وَلَا تَجِدُ اَكْثَرَهُمْ شَاكِر۪ينَ ﴿١٧﴾ قَالَ اخْرُجْ مِنْهَا مَذْؤُ۫مًا مَدْحُورًاۜ لَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ لَاَمْلَئَنَّ جَهَنَّمَ مِنْكُمْ اَجْمَع۪ينَ ﴾ [سورة الأعراف:٧/١٧-١٨]
“Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse) ler bulamayacaksın. (17)Allâh, dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.”[1]
1- Sağdan gelirse;
Yapılan iyiliklere süs-püs katarak bulandırır. İhlâs ve samîmiyeti kırar.
2- Soldan gelirse;
Bütün kötülükleri allar-pullar, insana sevimli gösterir. Harâm vâdîlerinde cennet bahçesi gibi dolaştırır.
3- Önden gelirse;
Geleceğe yönelik şeylere şüphe ve tereddûd katarak, cennet, mîzân, hesâb vs. yok der. Der de der. İnsanın hayâtını ters-düz eder. İnsanı tâm bir zulûm makinesi hâline getirir.
4- Arkadan gelirse;
İnsana, dünyâyı bitmeyecekmiş gibi gösterir. İçine bitmek tükenmez kuruntular atar. İnsanı tâm brir dünyâlı yapar ve böylece her yönü işgâl eder….
Ama iki yön daha vardır.
1- Üst tarâf;
Allâh’a saygı duyacağımıaz yön, yâni duâ duâ yalvarma yönü.
2- Alt tarâf;
İnsanın Allâh’a en yakın olmasını elde edeceği yer. Secde etme mahalli… İşte şeytân bu iki noktada savuşturur.
Bu noktada Şeytan, rahmetin iniş yeri
olan üst ciheti anamamış, alt cihetten geliş de, insanı korkutarak maksadına
uymaz gerekçesiyle onu da anmamıştır.
Rivâyete göre; Şeytan bu sözü söyleyince
(A’râf Sûresi, 7/17.) Meleklerin kalbleri insanlara acımaya b aşlayarak: “Ey
İlâhımız! Bu dört cihetten kendisini kuşatmış olan Şeytandan insan nasıl
kutulacak?” dediler. Allâh-ü Te’âlâ da onlara:
... فهذا الخَبَرُ يدلُّ على أنَّ الشَّيطان لا يترك
جهة من جهات الوسْوسَةِ إلاَّ ويلقيها في القَلْبِ. فإن قيل : فلم [لم] يذكر من
الجهات الأربع [مِنْ فَوْقِهِم ومِنْ تَحْتِهِم؟] فالجوابُ أنَّا ذكرنا أنَّ القُوَى التي يتولَّدُ منها ما يُوجِبُ
تفويتَ السَّعادات الرُّوحانية فهي موضوعةٌ في هذه الجوانب الأربعة من البدنِ. وأمّا
في الظَّاهر فيروى أنَّ الشَّيْطانَ لمَّا قال هذا الكلام رقت قلوب الملائكة على
البشر فقالوا: يا إلهنا، كيف يتخلَّصُ الإنسان من الشيطان مع كونه مستولياً عليه
من هذه الجهات الأرْبَعِ؟ فأوحى اللّٰهُ تعالى إليهم: "أنه "بَقِيَ
لِلْاِنْسَانِ جِهَتَانِ: اَلْفَوْقُ وَالتَّحْتُ، فَإِذَا رَفَعَ يَدَيْهِ إِلٰى
فَوْقٍ فِي الدُّعَٓاءِ عَلٰى سَب۪يلِ الْخُضُوعِ، أَوْ وَضَعَ جَبْهَتَهُ عَلَى
الْاَرْضِ عَل۪ى سَب۪يلِ الْخُشُوعِ غُفِرَتْ لَهُ ذَنْبُ سَبْع۪ينَ سَنَةً."
“İnsan için iki cihet kaldı; üst ve alt!
Duâ yaparken huzû’ üzere (boyun kırarak) ellerini yukarı kaldırırsa veyâ
huşû’ üzere (secde yaparak) alnını yere koyarsa yetmiş senelik günâhı
bağışlanır.” Diye vahyetti. Rûhu'l-Furkân,
Mahmud USTAOSMANOĞLU, 13/188-190; (Fahreddin er-Râzî, et-Tefsîru'l-Kebîr,
14/35.)
Ama iki yön daha vardır.
1- Üst tarâf;
Allâh’a saygı duyacağımıaz yön, yâni duâ duâ yalvarma yönü.
2- Alt tarâf;
İnsanın Allâh’a en yakın olmasını elde
edeceği yer. Secde etme mahalli… İşte şeytân bu iki noktada savuşturur.[2]
İŞÂRÎ
MÂNÂLARI İSE:
İnsan
vücudunda dört kuvvet vardır.
1- Kuvve-i Hayâliyye (Hayâl Gücü) ki, mahsûsâtın suretleri (elle
tutulup gözle görülen şeylerin resimleri) orada toplanmaktadır. Onun yeri
beynin ön tarafıdır. İşte مِنْ بَيْنِ اَيْد۪يهِمْ “Önlerinden” kavliyle işâret edilen budur.
2- Kuvve-i Vehmiyye (Düşünce Gücü) ki bu, hissin tealluk etmediği
şeyler hakıında görülen şeylere münâsip hükümler vermektedir. Bunun da yeri
beynin arka kısmıdır. İşte وَمِنْ خَلْفِهِمْ “Arkalarından” kavliyle buna işâret edilmektedir.
3- Kuvve-i Şeheviyye (Şehvet Gücü) ki, bunun yeri olan ciğer bedenin
sağındadır. İşte وَعَنْ اَيْمَانِهِمْ “Sağlarından”
ifâdesi de buna işâret etmektedir.
4- Kuvve-i Gazabiyye (Öfke Gücü) ki, bunun mahalli olan kalb insanın sol
şıkkındadır. İşte وَعَنْ
شَمَآئِـلِـهِمْۜ “Sollarından” sözü de buna işâret etmektedir. (Rûhu'l-Furkân,
Mahmud USTAOSMANOĞLU, 13/188-190.)
[1] A’râf Sûresi, 7/17-18.
[2]
(Muhtasar) Rûhu’l-Beyân Tefsîri, İhtisar eden: Muhammed Ali Sabûnî, İsmail
Hakkı Bursevî, Dördüncü Baskı, Damla Yay., No: 211, İstanbul/2002. (Muhtasar)
Rûhu’l-Beyân Tefsîri, İhtisar eden: Muhammed Ali Sabûnî, İsmail Hakkı Bursevî,
Dördüncü Baskı, Damla Yay., No: 211, İstanbul/2002. c.3 s. 140...Kısmen burada
değinilmiştir. A'râf Sûresi, 7/17 Âyet-i Kerîmesinin tefsirlerinde mev cuttur.
Rûhu'lFurkân, Mahmud USTAOSMANOĞLU, 13/188-190; (İbn-i Cerîr, Câmi'u'l-Beyân,
10/96-97; İbn-i Ebî Hâtim, No:8245, 48, 53, 5/1444, 1445; Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr,
6/338.) Özellikle Rûhu'l-Furkân 190. sayfayı muhakkak okuyun... (Fahreddin
er-Râzî, et-Tefsîru'l-Kebîr, 14/35.)
Şüphesiz şeytanın hîlesi (çok) zayıftır.”1
1- Nisâ Sûresi, 4/76’dan]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder