5 Ocak 2013 Cumartesi

ÂLEMLER-E RAHMET EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED MUSTAFÂ (S.A.V.)’YI DAHA YAKINDAN TANIYALIM!.. -EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED MUSTAFÂ(S.A.V.)’NIN ÖZELLİKLERİ- ---2---

 

1-                   101. Rüzgar şiddetlendiğinde: "Allâhım onu yağmur yüklü rüzgar eyle, akim yüklü eyleme" diye buyururlardı.

Râvî: Hz. Seleme İbni El Ekva (r.a.)

 

2-                   Rahatsızlık hissettiklerinde "muavezeteyni" okur, ellerine üfler ve vücuduna sürerdi.

Râvî: Hz. Âişe (r.anhâ)

 

3-                   Rahatsızlığında Cebrail (a.s) Ona okur ve şöyle derdi: "Allâh sana her türlü hastalıktan iyilik ve şifa versin. Haset ettiğinde hasedcinin şerrinden ve her gözü dokunan kimsenin şerrinden Seni korusun.

Râvî: Hz. Âişe (r.anhâ)

 

4-                   Rahatsızlıklarında bir avuç çörek otu alıp ağızlarına kor ve bal ile su içerlerdi.

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

5-                   Biri başından rahatsız olsa, "git hacamat ol", ayağından olursa "git ayağını kuma koy" tavsiyesine bulunurlardı.

Râvî: Hz. Selma (r.anhâ)

 

6-                   Bir haceti unutmaktan korktuklarında, parmak veya yüzüğüne ip bağlarlardı.

Râvî: Hz. İbni Ömer (r.anhümâ)

 

7-                   Bir şiddet isabet ettiğinde dua ederken ellerini fazla kaldırırlardı. O derecedeki, koltuk altlarının beyazı görünürdü.

Râvî: Hz. Bera (r.a.)

 

8-                   Kendisine veya ashabından birisine göz ağrısı isabet ettiğinde, şu kelimelerle dua buyururlardı: "Yarabbi beni gözümden faydalandır. Onu bana varis et. Düşmanın zararının benden uzaklaştığını bana göster. Ve bana zulmedene karşı bana yardım et.

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

9-                   Kendisine bir gam veya sıkıntı isabet ettiğinde: "Kulların yardımından Allâh'ın yardımı bana kafidir. Yaratılmışların yardımından ise Halik'in yardımı bana yeter. Rızıklananlardan ise rızık vericinin yardımı bana yeter. Bütün işlerimde, bana yeten Rabbım kafidir bana. Allâh bana yeter, O ne güzel vekildir. Allâh bana yeter, Ondan başka ilah yoktur, Ben ancak O'na tevekkül ettim. Ve O büyük Arşın Rabbidir" diye buyururlardı.

Râvî: Hz. İbni Ebud Dünya (r.a.)

 

10-             Sabahladıklarında ve akşamladıklarında şu duayı okurlardı: "Allâhım ansızın gelecek şeyin hayrını ister ve ansızın gelecek şeyin şerrinden sana sığınırım. Muhakkak ki kul sabahladığında ve akşamladığında kendisine ansızın ne geleceğini bilemez."

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

11-             Sabahladıklarında ve akşamladıklarında şöyle buyururlardı: "İslam fıtratı ve ihlas kelimesi üzerine ve bir de Peygamberimiz Muhammed (s.a.v)'in dini üzerine, babamız İbrahim (a.s) Peygamberin milleti üzerine sabahlamış olduk. O hanif ve müslim idi. Ve o asla müşriklerden olmadı."

Râvî: Hz. Abdurrahman İbni Ebza (r.a.)

 

12-             Ot kullandıklarında edep mahalline kendileri tutunur. Koltuklarına aileleri yardım ederlerdi.

Râvî: Hz. Ümmü Seleme (r.anhâ)

 

13-             Ot kullandıklarında edep yerine kendi eliyle tutunurlardı.

Râvî: Hz. Hubeyb İbni Ehl Sabit (r.a.)

 

14-             Ehli Beytinden birinin yalan söylediğine vakıf olduklarında, o tövbe edinceye kadar, kendisine yüz vermezlerdi.

Râvî: Hz. Âişe (r.anhâ)

 

15-             İftar ettiklerinde: "Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, sevap ta takarrur etti inşa" buyururlardı.

Râvî: Hz. İbni Ömer (r.anhümâ)

 

16-             116. İftar ettiklerinde şöyle buyururlardı: "Allâhümme leke sumtü ve ala rızkike eftartü" (Allâhım ancak senin için oruç tuttum ve Senin verdiğin rızıkla iftar ettim.)

Râvî: Hz. Muaz ibni Zahire (r.a.)

 

17-             Sarık sardıklarında sarığın ucunu iki küreği arasından uzatırlardı.

Râvî: Hz. İbni Ömer (r.anhümâ)

 

18-             Bir şeye üzüldüklerinde, sakalını tutarlar ve ona bakarlardı.

Râvî: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)

 

19-             İftar ettiğinde şöyle dua ederlerdi: "Allâhümme leke sumtü ve ala rızkike eftartü. Fetekabbel minnî inneke entes semî'ul alim."

Râvî: Hz. İbni Abbas (r.anhümâ)

 

20-             İftar ettiği zaman şöyle buyururdu: "Hamd olsun o Allâh'a ki, bana yardım etti de oruç tuttum. Ve bana rızık verdi de iftarımı açtım."

Râvî: Hz. Muaz (r.a.)

 

21-             Bir cemaat nezdinde iftar ettiklerinde şöyle dua ederlerdi: "Eftara 'ındekümüssâimûn ve ekele taâmekümül ebrar ve tenezzelet aleykümül Melâike.": (Sofranızda oruçlular iftar etsin, yemeğinizi takva sahipleri yesin ve melekler üzerinizden eksik olmasın.)

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

22-             Bir cemaat sofrasında iftar ettiklerinde şöyle buyururlardı: "Oruçlular sofranızda iftar etsin. Melekler sizin için istiğfarda bulunsun.

Râvî: Hz. İbni Zubeyr (r.a.)

 

23-             Sürmeyi tek olarak çeker, tütsüyü de tek yapardı. (İstincayı da tek yapardı)

Râvî: Hz. Akabe İbni Amr (r.a.)

 

24-             Yemek yediklerinde parmağının üçünü de yalardı.

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

25-             Yemek yediklerinde önünden yerlerdi. (Parmakları başka yere aşmazdı)

Râvî: Hz. Hakem İbni Amr (r.a.)

 

26-             Yediklerinde veya içtiklerinde: "Elhamdülillahillezi et'ame ve segâ ve sevveğahû ve cealehû mahrecen": (Hamd olsun o Allâh'a ki, yedirdi ve içirdi ve onu kolaylaştırdı ve onun için çıkış halk etti) buyururlardı.

Râvî: Hz. Ebû Eyyub (r.a.)

 

27-             Ailesi ile müşakerette bulunduklarında gusl ederlerdi.

Râvî: Hz. Âişe (r.anhâ)

 

28-             Nesebi saadetlerini saydıklarında Muid İbni Adnan İbni Uded'i geçmezlerdi. Orada durur ve şöyle buyururlardı. Neseb ilmi iddiasında bulunanlar yalan söylüyorlar, Allâh Teala: "Ve kurûnen beyne zâlike kesîrâ" (El Furkan suresi ayet 28) (Bunlar arasında bir çok nesiller geçmiştir) buyurduktan sonra.

Râvî: Hz. İbni Abbas (r.anhümâ)

 

29-             Vahiy nazil olduğunda, başlarını eğerlerdi. Ashabı da öyle yaparlardı. Tamamlandığında başlarını kaldırırlardı.

Râvî: Hz. Ubâde (r.a.)

 

30-             Vahiy nazil olduğunda, sıkılırlar ve yüzlerinin rengi değişirdi.

Râvî: Hz Ubâde (r.a.)

 

31-             Vahiy nazil olduğunda, kendilerinden arı uğultusu gibi bir şey duyulurdu.

Râvî: Hz. Ömer (r.a.)

 

32-             Namazdan çıktıklarında üç defa istiğfar ederler sonra: "Allâhümme entesselamü ve minkes selam tebarekte ya zel celali vel ikram": (Allâhım, her şeyden emin olan ancak sensin, her türlü noksanlıktan emin kılmak da ancak Sendendir, Ey Celal ve ikram sahibi Allâhım Senin azametin ne yücedir) buyururlardı.

Râvî: Hz. Sevban (r.a.)

 

33-             Farz namazdan çıktıklarında yerlerini değiştirirlerdi. (Cemaate önünü dönmek meselesi)

Râvî: Hz Yezid İbni Esved (r.a.)

 

34-             Güneş ve ay tutulduğunda açılıncaya kadar dua ederlerdi.

Râvî: Hz. Numen İbni Beşir (r.a.)

 

35-             Bir şeye üzüldüklerinde mübârek sakallarını fazla messederlerdi.

Râvî: Hz. Ebû Hureyye (r.a.)

 

36-             Mühim bir meselede başlarını semaya kaldırır. "Subhanellahilazim" der ve duada cehd ettiklerinde de, "Ya hayyü ya kayyum" buyururlardı.

Râvî: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)

 

37-             Yatağına girdiklerinde şöyle dua ederlerdi: "Hamd olsun o Allâh'a ki, bizi yedirdi, içirdi ve bize kafi geldi ve bizi barındırdı. Nice kimseler vardır ki, onlara kifayet eden ve onları barındıran yoktur."

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

38-             Kendilerine vahiy geldiğinde bir zaman sekir hali gibi sessiz kalırlardı.

Râvî: Hz. İkrime (r.a.)

 

39-             İnsanlar kendilerine bi'at ettiklerinde, onlara "Elimden geldiği kadar" sözünü koydururlardı.

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

40-             Ashabından bir kimseyi bir işe memuren gönderdiklerinde, "Müjdeleyici olun korkutucu olmayın, kolaylık gösterin, güçlük göstermeyin" buyururlardı.

Râvî: Hz. Ebû Mûsa (r.a.)

 

41-             Asker veya öncü müfreze gönderdiklerinde, sabahın ilk vaktinde gönderirlerdi.

Râvî: Hz. Sakr İbi Bedae (r.a.)

 

42-             Bir emir gönderdiklerinde: "Hutbeyi kısa, sözü az et. Zira teshir mahiyetinde sözler vardır" buyururlardı. (Mukaddemeyi uzun etmemek)

Râvî: Hz. Ebû Ümâme (r.a.)

 

43-             Bir adamdan bir şey duyduğunda, "Filan kimseye ne oluyor" demezdi. Lakin, "Ne oluyor bir takım adamlara ki böyle söylüyorlar" derlerdi.

Râvî: Hz. Âişe ra

 

44-             Gece uyanıp da döşeklerinde döndüklerinde: "La ilahe illül vahidül kahhar, Rabbis semavati vel ardı vema beynehümel Azizül gaffar" buyururlardı.

Râvî: Hz. Âişe (r.anhâ)

 

45-             Konuştuklarında anlaşılıncaya kadar bir kelimeyi üç defa tekrar ederlerdi. Bir kavme, geldiklerinde de onlara üç defaya kadar selam verdikleri olurdu.

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

46-             Gece uyandıklarında: "Ya Rabbi beni mağfiret et, Rahmetine erdir ve Beni en doğru yola ilet" buyururlardı.

Râvî: Hz. Ümmü Seleme (r.anhâ)

 

47-             Kuşluk yediklerinde akşam yemezlerdi ve akşam yediklerinde kuşluk yemezlerdi.

Râvî: Hz. Ebû Said (r.a.)

 

48-             Teheccüd kıldıklarında, her iki rek'atte bir selam verirlerdi.

Râvî: Hz. Ebû Eyyub (r.a.)

 

49-             Abdest aldıklarında, fazla suyu alıkor ve secde yerine akıtırlardı. (Alnına veya yere)

Râvî: Hz. Hasan (r.a.)

 

50-             Abdest aldıklarında, bir avuç suyu önlerine serperlerdi.

Râvî: Hz. Sufyan es Sakafi (r.a.)

 

51-             Abdest aldığında, yüzüğünü hareket ettirirlerdi.

Râvî: Hz Ebu Rafi (r.a.)

 

52-             Abdest aldıklarında, suyu dirseklerinden dolaştırırlardı.

Râvî: Hz. Câbir (r.a.)

 

53-             Abdest aldıkarında, sakallarını ayrı su ile hilallerlerdi.

Râvî: Hz. Âişe (r.anhâ)

 

54-             Abdest aldıklarında, bir avuç su ile çeneleri altından sakallarını hilallerler ve şöyle buyururlardı: "Rabbim Bana böylece emretti."

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

55-             Abdest aldıklarında, kulaklarını ovarlar ve sonra parmakları ile sakallarını alttan hilallerlerdi.

Râvî: Hz. İbni Ömer (r.anhümâ)

 

56-             Abdest aldıklarında, iki rik'at namaz kılar sonra namaza çıkarlardı.

Râvî: Hz. Âişe (r.anhâ)

 

57-             Abdest aldıklarında, küçük parmakları ile ayak parmaklarını hilallerlerdi.

Râvî: Hz. Müstevrit (r.a.)

 

58-             Abdest aldıklarında, yüzlerini elbiselerinin bir tarafına sürdükleri vaki idi.

Râvî: Hz. Muaz (r.a.)

 

59-             "Ğayril mağdûbi aleyhim veladdallin" dedikten sonra, ön safta olanların işiteceği bir sesle "amin" derlerdi.

Râvî: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)

 

60-             Kış geldiğinde kışlığa Cuma gecesi taşınırlardı. Yaz gelince de yazlık eve yine Cuma gecesi taşınırlardı. Yeni elbise giydiklerinde Allâh'a hamd eder, iki rek'at namaz kılar ve eskisini de birine verirlerdi.

Râvî: Hz. İbni Abbas (r.anhümâ)

 

61-             Cebrail (a.s) kendine gelip "Bismillahirrahmanirrahim" diye okuduğunda bir surenin nazil olacağını bilirlerdi.

Râvî: Hz. İbni Abbas (r.anhümâ)

 

62-             Kendilerine bir mal geldiğinde sabah geldi ise akşamlatmaz, akşamsa sabahlatmazlardı.

Râvî: Hz. Muhammed İbni Ali (r.a.)

 

63-             Kendilerine gülme geldiğinde ellerini ağızlarına tutarlardı.

Râvî: Hz. Murre Es-Sakafi (r.a.)

 

64-             Sevinç verici bir iş olduğunda Allâh'a şükür olarak secdeye kapanırlardı.

Râvî: Hz. Ebû Bekre (r.a.)

 

65-             Bir mecliste oturduğu zaman kalkmak istediklerinde, on onbeş defa "estağfirullah" derlerdi.

Râvî: Hz Ebu Umame (r.a.)

 

66-             Oturduklarında elleriyle "ihtiba" ederlerdi. (Elleriyle dizlerini tutarak oturmak, Peygamberler oturuşu.)

Râvî: Hz. Ebû Said (r.a.)

 

67-             Konuşmak için oturunca, çok kere nazarlarını semaya dikerlerdi.

Râvî: Hz. Abdullah İbni Selam (r.a.)

 

68-             Konuşmaya oturduklarında, ayakkabılarını çıkarırlardı.

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

69-             Oturduklarında, ashabı kendisini halka halka çevirirlerdi.

Râvî: Hz. Kurre İbni İyaz (r.a.)

 

70-             Bir şey kendilerini sıktığında namaza dururlardı.

Râvî: Hz. Huzeyfe (r.a.)

 

71-             Kendilerine üzücü bir şey isabet ettiğinde: "Lâ ilâhe illü'l-halimül kerim, Subhânellahi Rabbil arşil azim, Elhamdülillâhi Rabbil alemin" diyerek dua ederlerdi.

Râvî: Hz. Abdullah ibni Cafer (r.a.)

 

72-             Kefarete izin oluncaya kadar yeminlerinde hânis (yemin bozma) olmamışlardı.

Râvî: Hz. Âişe (r.anhâ)

 

73-             Yemin ettiklerinde, "Muhammed (s.a.v)'in nefsi kudret elinde olan Zata yemin ederim ki" şeklinde buyururlardı.

Râvî: Hz. Rifaa el Cuheni (r.a.)

 

74-             Kendilerini sıtma veya ateş bastıklarında bir kırba suyu başlarından döküp yıkanırlardı.

Râvî: Hz. Semure İbni Cundeb (r.a.)

 

75-             Bir kavmin şerrinden korktuklarında: "Allâhım onlara karşı bizi korumanı diler ve şerlerinden Sana sığınırız" diye dua ederlerdi.

Râvî: Hz. Ebû Mûsa (r.a.)

 

76-             Bir şeye nazar isabet etmesinden korktuklarında: "Allâhım onu ona mubarek et ve onu zarardan koru" diye dua ederlerdi.

Râvî: Hz. Said İbni Hakim (r.a.)

 

77-             Abdest bozmaktan çıktıklarında "Gufrâneke" (Bizi mağfiret et) derlerdi.

Râvî: Hz. Âişe (r.anhâ)

 

78-             Heldan çıktıklarında: "Elhamdülillahillezî ezhebe annil ezâ ve âfânî": (Hamd olsun o Allâh'a ki, eza veren şeyden beni kurtarıp bana afiyet verdi) buyururlardı.

Râvî: Hz. Ebû Zerr (r.a.)

 

79-             Defi hacetten çıktıklarında: "Elhamdülillahillezi ahsene ileyye fi evvelihî ve ahirihî": (Evvelinde ve sonunda bana ihsan eden Allâh'a hamd olsun) buyururlardı.

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

80-             Evden çıktıklarında: "Bismillâhi't-tüklânu 'alellâhi, Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi": (Allâh'ın adıyla, itimad ancak Allâh'adır. Ne men edici ne de yapıcı bir kuvvet vardır, ancak Allâh'a mahsustur) diye buyururlardı.

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

81-             Evden çıktıklarında: "Bismillâh tevekkeltü 'alellah, Yarabbi, kaymaktan, dalâlete düşmekten, zulmetmek ve edilmekten, cahillik etmek veya edilmekten Sana sığınırız" diye dua ederlerdi.

Râvî: Hz. Ümmü Seleme (r.anhâ)

 

82-             Evden çıktıklarında: "Bismillâhi Rabbî, eûzubike min en ezille ev edılle ev azlime ev uzleme ev echele ev yüchele aleyye) diye dua ederlerdi.

Râvî: Hz. Ümmü Seleme (r.anhâ)

 

83-             Bayram günü sokağa çıktıklarında başka bir yoldan dönerlerdi.

Râvî: Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)

 

84-             Evden çıktıklarında şöyle dua ederlerdi: "Bismillahi tevekkeltü alellah, La havle vela kuvvete illa billah, Allâhümme innî eûzubike en edılle ev udalle ev ezille ev üzelle ev azlime ev uzleme ev echele ev üchele aleyye ev ebğî ev yubğâ aleyye." (Bismillah, tevekkeltü alellah La havle vela kuvvete illa billah, dalalete düşmekten veya düşürülmekten, kaymaktan veya kaydırılmaktan, zulüm yapmaktan veya zulme uğramaktan cahillik etmekten veya edilmekten, taşkınlık etmekten veya edilmekten sana sığınırım.)

84-

Râvî: Hz. Büreyde (r.a.)

 

85-             Hitabede bulunduğunda mübârek gözleri kızarır, Sesi yükselir, heyecanı artardı. "Akşam vakti" veya "Sabah vakti" diyerek sanki bir orduyu uyarır gibi konuşurdu.

Râvî: Hz. Câbir (r.a.)

 

86-             Harp zamanı (ashabına) hitap ettiğinde, bir yay kirişine dayanarak konuşur, Cuma günü hitap ettiğinde bir asaya dayanarak konuşurlardı.

Râvî: Hz. Saad (r.a.)

 

87-             Hitap ettiği zaman bir mızrağa veya asaya dayanırlardı.

Râvî: Hz. Ata (r.a.)

 

88-             Bir hanımı nikahlamak istediğinde ona "cefne"yi hatırlatırdı. (Cefne-Bir sini. Burada maddeten geçim genişliğini ifade etmek için kullanılmıştır.)

Râvî: Hz. Saad İbni Ubâde (r.a.)

 

89-             (Bir kadını) nikahlamak istediklerinde, kabul olunmazsa tekrarlamazdı. Bir kadını nikahlamak istediğinde, kadın önce kabul etmeyip sonra icabet edince, "Senden başka bir örtüye büründük" buyurdu

Râvî: Hz. Mücahid (r.a.)

 

90-             Hanımları ile yalnız kaldıklarında, insanların en yumuşağı, en kerimi, güler yüzlüsü ve mütebessimi olanı idi.

Râvî: Hz. Âişe (r.anhâ)

 

91-             Helaya girdiklerinde yüzüğünü çıkarırlardı.

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

92-             Helaya girecekleri zaman şöyle dua ederlerdi: "Bismillah, Allâhümme innî eûzübike minel hubsi vel habâis" (Bismillah, Allâhım şeytanlıklardan ve murdarlıklardan Sana sığınırım.)

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

93-             Helaya girecekleri zaman, "Ya Zelcelâl" derlerdi.

Râvî: Hz. Âişe (r.anhâ)

 

94-             Büyük hacet için çıktıklarında: "Ya Rabbi, her türlü kir ve murdarlıktan ve kovulmuş şeytanlıktan Sana sığınırım" derlerdi.

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

 

95-             Helaya girdiklerine, ayakkabısını giyer, başlarını örterlerdi.

Râvî: Hz. Hubeyb İbni Salih (r.a.)

 

96-             Helaya girecekleri zaman şöyle dua ederlerdi: "Allâhım kir ve murdarlıktan, başkalarını kirletecek necasetten, taşlanmış şeytandan Sana sığınırım." Heladan çıktıklarında da şöyle dua ederlerdi: "Hamd olsun o Allâh'a ki, nimetin lezzetini bana tattırdı, kuvvetini bende ibka etti ve eza verenini benden uzaklaştırdı."

Râvî: Hz. İbni Ömer (r.anhümâ)

 

97-             Mescide girdiği zaman şöyle dua ederlerdi: "Taşlanmış şeytandan büyük Allâh'a ve onun Zatı kerimine, O'nun ezeli saltanatına sığınırım." Resulu Ekrem şöyle buyururdu; İnsan oğlu böyle dediğinde şeytan da şöyle der: "Günün kalan kısmında da bu kimse benden korundu."

Râvî: Hz. İbni Amr (r.a.)

 

98-             Mescide girdiği zaman şöyle dua ederlerdi: "Bismillah vesselamü ala Resulillah, Allâhümme mağfirlî zünûbî, veftahlî ebvâbe Rahmetike." (Allâhım günahlarımı bağışla ve bana merhamet kapılarını aç.) Mescidden çıktığında ise şöyle dua ederlerdi: "Bismillah vesselamü ala Resulillah, Allâhümme mağfirli zünûbî veftahlî ebvâbe fazlike." (Allâhım günahlarımı bağışla ve bana fazlının kapılarını aç)

Râvî: Hz. Fatma (r.anhâ)

 

99-             Mescide girdikleri zaman: "Allâhümme salli ala Muhammedin ve sellim aleyhi" der, şu duayı okurlardı: "Rabbiğfirlî zünûbî veftahlî ebvâbe Rahmetike." Ve mescidden çıktıklarında da yine salatü selam getirdikten sonra şöyle dua ederlerdi: "Rabbiğfirlî zünûbî veftahlî ebvâbe fadlike."

Râvî: Hz. Fatma (r.anhâ)

 

100-       Mescide girdiklerinde şöyle dua ederlerdi: "Bismillah, Allâhümme salli ala Muhammedin ve ezvâci Muhammedin."

Râvî: Hz. Enes (r.a.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder