4 Haziran 2014 Çarşamba

HZ. FÂTIMA (R.ANHÂ) VÂLİDEMİZ’İN BABASI PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED MUSTAFÂ (ALEYHİ’S-SALÂT-Ü VE’S-SELÂM)’A ÖZLEMİ…

HZ. FÂTIMA (R.ANHÂ) VÂLİDEMİZ’İN BABASI PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED MUSTAFÂ (ALEYHİ’S-SALÂT-Ü VE’S-SELÂM)’A ÖZLEMİ…
 
صبت علي مصائب  لو أنها
صبت على الأيام صرن لياليا
‏فاطمة الزهراء عليها السلام
صُبت علـَـيَ مصـــائبٌ لو أنها
صُبت على الأيام صِــرن لياليا
 
“ Üzerime öyle musîbetler döküldü ki, şâyet onlar gündüzlerin üzerine dökülseydi, kararır da gece olurdu.”
صبت علي مصائبٌ لو أنها
صُبت على الأيام صرن لياليا
ماذا على من شم تربة أحمدٍ
أن لا يشم مدى الزمان غواليا
ماذا سأذكر من جليـل مصائبي
قد عز أن تُحكى و تـَرصد ما بيا
ما زال يـَرسمــــها الزمان بريشةٍ
ملأت بألوان الجراح كتابيا
هذي المصائب خلف بابي عشعشت
والله حـَسبي من همومي كافيا
و الدمع مـِن عين الحسيـن و أخته
وأخيه يـَملأ في الرفوف أوانيا
دارٌ كأن اليُتم من سكانها
لاقت بأعداد النجوم مآسيا
و نوازل الدنيا على أعتابها
تلتف بالباب الحزين أفاعيا
إن أنسى لا أنسى مساء تجمعوا
هذا يصيح و ذاك يـَركل بابيا
و أنا وراء الباب مـِثل حمامةٍ
في عشها تخشى العقاب الغازيا
يا والدي أترى حسـَست بعصرتي
أم كنت لـِلضلع المكسر واعيا
أسمعت صَـرخة محسن يدعوك يا
جدها حـَسبي في ترابك هاويا
يا راسماً فوق عيوني مشاهداً
لبست علـي من العزاء دياجيا
مهما شرَبت الماء فأذكر كربلاء
وإذا نظـَـرت الباب فأذكر بابيا
YANIK YÜREĞİN AĞITLARI
 
O, Rahmet Peygamberi babacığının dâr-ı bekâ’ya uçtuğu zaman elem ve kederini: “Ey Allâh’ın davetine koşan babam! Ey mekânı Firdevs olan babam! Ey ölüm haberini Cebrâil’den alan babam! Ey Rabbine kendisinden daha yakını bulunmayan babam!” ifadeleriyle dile getirdi.
Hz. Fâtıma (r.anhâ)’nın acıları bitmeyecek ve yüreğinin ateşi sönmeyecekti. Sevgili babacığından ayrıldığı günden sonra güldüğü hiç görülmemiştir. Kabr-i şerîfi ilk ziyaret eden Hz. Fâtıma oldu. Gözyaşları içerisinde mezara bakarak bir süre öylece kalakaldı. Sonra sevgili kocası Hz. Ali’ye dönerek: “Allâh’ın Rasûlü’nün üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl râzı oldu?” dedi. Yüreğinin yanıklığını isyana varmayan ağıtlarıyla şöyle dile getirdi: “Üzerime öyle musîbetler döküldü ki, şayet onlar gündüzlerin üzerine dökülseydi, kararır da gece olurdu.”

HZ. FÂTIMA (R.ANHÂ) VÂLİDEMİZ, BABASI HZ. MUHAMMED ALEYHİSSALATÜ VESSELÂM VEFÂT EDİNCE ŞÖYLE DEMİŞTİR:

“Babam!
Ey Rabb’inin davetine icabet eden babam!
Ey Mekânı Firdevs Cenneti olan babam!
Ey Cebrail’in ölüm haberini getirdiği babam!”

“Ey Rabbine kendisinden daha yakını bulunmayan babam!
Ey makamı Firdevs cennetinde olan babam!
Ey Rabbin davetine icabet eden babam!
Ey vefâtı bize Cebrail’ce haber verilen babam!”[1]

Ayrıca, Hz. Fâtıma (r.anhâ) söylediği mersiyelerinden birinde şöyle demiştir:

“Gökyüzünün ufukları tozlandı.
Güneş dürülüp ışığını kaybetti.
Gecesi gündüzü karanlıklara gömüldü.
Peygamberden sonra, yeryüzü ona duyduğu teessürden ve şiddetli ıstıraptan dolayı bir kum yığını haline geldi.
Varsın ona Doğunun ve Batının şehirleri ağlasın!
Mudarlar ve bütün Yemen kabileleri ona ağlasın!
Ona yüce dağlar, ovalar, örtülü Beytullâh’ı ve rükünler de ağlasın!
Ey peygamberler hâtemi olan (babam!)
Furkân’ı indiren sana getirdi salât-ü SELÂM!”[2]

HZ. FÂTIMA (R.ANHÂ), PEYGAMBERİMİZ ‘ALEYHİ’S-SALÂT-Ü VE’S-SELÂM-IN KABRİNİN TOPRAĞINDAN ALIP KOKLADIKTAN VE GÖZLERİNE SÜRDÜKTEN SONRA DA ŞÖYLE DEMİŞTİR:

“Ahmed’in toprağını koklayanın hali ne mi olur: ömür boyunca güzel koku koklamamak. Benim üzerime öyle musibetler döküldü ki, onlar gündüzlerin üzerine dökülseydi, gece olurlardı belki!”[3]

Hz. Fâtıma (r.anhâ) vâlidemizin ağlaması ve üzüntüsü dile getirmesi, babasından ayrı kalmasındandır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kendisine vefât edeceğini haber verince üzülmüş, ancak ailesinden ilk olarak yine kendisinin vefât edeceğini haber vermesine de sevinmiştir:

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), irtihaline sebep olan rahatsızlığı günlerinden birinde, Hz. Fâtıma (r.anhâ)’yı yanına çağırır ve eğilip kulağına bir şeyler fısıldar. Hz. Fâtıma (r.anhâ) vâlidemiz sessizce gözyaşları döktü. Bir süre sonra Allâh Rasûlü (s.a.v.) yine onun kulağına bir şeyler fısıldar. Bu sefer de öyle sevindi ki, onu karşıdan görenler, kendisine bütün Cennet kapılarının açıldığını zannederlerdi. Bu hadise Hz. Âişe (r.anhâ) vâlidemizin gözünden kaçmamış, biraz sonra bunun sebebini sormuş, Hz. Fâtıma (r.anhâ) vâlidemiz, bunun Allâh Rasûlü (s.a.v.)’e ait bir sır olduğunu, dolayısıyla da açıklayamayacağını söyleyerek onu cevapsız bırakmıştı.

Allâh Rasûlü (s.a.v.)’ın vefâtından sonra Hz. Âişe (r.anhâ) vâlidemiz tekrar sorunca, Fâtıma (r.anhâ) anamız da şöyle cevap vermiştir:

“Birinci defada bana, kendisinin vefât edeceğini söylemişti. O’nun için ağlamıştım. İkinci defa ise bana, kendi ailesi içinde, O’na en erken kavuşacak insanın, ben olduğum müjdesini vermişti. Ve işte onun için de sevindim.” demiştir.[4]

Evet, Hz. Fâtıma (r.anhâ) anamız, yaklaşık altı ay sonra vefât etmiştir.[5]



[1] Abdurrahmân İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayâtı, Uysal Kitabevi: 646-647; M. Asım Köksal, İslâm Târihi, Köksal Yayıncılık: 8/279.
[2] Kastalâni, Mevâhibü’l-Ledünniye, 2/501.
[3] Kastalâni, a.g.e.
[4] Müslim, Fezailü’s-Sahabe 97-99; Buhari, Menâkıb 25; Fezâilü Ashâbi’n-Nebi 12; İzti’zan 43.
[5] http://m.sorularlaislamiyet.com/index.php?oku=182865

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder