EL-ESMÂÜ’L-HÜSNÂ
İLE DUÂ…
|
||||
﴿
يَامَلِكُ.﴾
|
﴿
يَارَح۪يمُ.﴾
|
﴿ يَارَحْمٰنُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَامُهَيْمِنُ ﴾
|
﴿ يَاسَلَامُ ﴾
|
﴿ يَاقُدُّوسُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَامُتَكَبِّرُ ﴾
|
﴿ يَاجَبَّارُ ﴾
|
﴿
يَاعَز۪يزُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَامُصوِّرُ ﴾
|
﴿ يَابَارِئُ ﴾
|
﴿ يَاخَالِقُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاوَهَّابُ ﴾
|
﴿ يَاقَـهَّارُ ﴾
|
﴿ يَاغَفَّارُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاعَل۪يمُ ﴾
|
﴿ يَافَـتَّاحُ ﴾
|
﴿ يَارَزَّاقُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاخَافِضُ ﴾
|
﴿ يَابَاسِطُ
﴾
|
﴿ يَاقَابِضُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَامُذِلُّ ﴾
|
﴿
يَامُعِزُّ ﴾
|
﴿ يَارَافِعُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاحَكَمُ ﴾
|
﴿ يَابَص۪يرُ ﴾
|
﴿ يَاسَم۪يعُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاخَب۪يرُ ﴾
|
﴿ يَالَط۪يفُ ﴾
|
﴿ يَاعَدْلُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاغَفُورُ ﴾
|
﴿ يَاعَظ۪يمُ ﴾
|
﴿ يَاحَل۪يمُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاكَب۪يرُ ﴾
|
﴿ يَاعَلِىُّ ﴾
|
﴿ يَاشَكُورُ ﴾
|
||
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاحَس۪يبُ ﴾
|
﴿
يَامُق۪يتُ ﴾
|
﴿ يَاحَف۪يظُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَارَق۪يبُ ﴾
|
﴿ يَاكَر۪يمُ ﴾
|
﴿ يَاجَل۪يلُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاحَك۪يمُ ﴾
|
﴿ يَاوَاسِعُ ﴾
|
﴿
يَامُج۪يبُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَابَاعِثُ ﴾
|
﴿ يَامَج۪يدُ ﴾
|
﴿ يَاوَدُودُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاوَك۪يلُ ﴾
|
﴿ يَاحَقُّ ﴾
|
﴿ يَاشَه۪يدُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاوَلِىُّ ﴾
|
﴿
يَامَت۪ينُ ﴾
|
﴿ يَاقَوِىُّ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَامُبْدِئُ ﴾
|
﴿ يَامُحْص۪ى ﴾
|
﴿ يَاحَم۪يدُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَامُم۪يتُ ﴾
|
﴿ يَامُحْي۪ى ﴾
|
﴿
يَامُع۪يدُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاوَاجِدُ ﴾
|
﴿ يَاقَـيُّـومُ ﴾
|
﴿ يَاحَىُّ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَآأَحَدُ ﴾
|
﴿ يَاوَاحِدُ ﴾
|
﴿ يَامَاجِدُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿ يَامُقْتَدِرُ
﴾
|
﴿ يَاقَادِرُ ﴾
|
﴿ يَاصَمَدُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَآأَوَّلُ ﴾
|
﴿ يَامُؤَخِّرُ ﴾
|
﴿ يَامُقَدِّمُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَابَاطِنُ ﴾
|
﴿ يَاظَاهِرُ ﴾
|
﴿
يَآأٰخِرُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَابَرُّ ﴾
|
﴿ يَامُتَعَال۪ى ﴾
|
﴿ يَاوَال۪ى ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَاعَفُوُّ ﴾
|
﴿ يَامُنْتَقِمُ ﴾
|
﴿ يَاتَوَّابُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَامَالِكُ المُلْكِ ﴾
|
﴿ يَارَءُ۫وفُ ﴾
|
|||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
|||
﴿
يَامُقْسِطُ ﴾
|
﴿ يَاذُو الجَلَالِ وَاْلإِكْرَامِ ﴾
|
|||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
|||
﴿
يَامُغْن۪ى ﴾
|
﴿ يَاغَنِىُّ ﴾
|
﴿ يَاجَامِعُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَانَافِعُ ﴾
|
﴿ يَاضَارُّ ﴾
|
﴿ يَامَانِعُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَابَد۪يعُ ﴾
|
﴿ يَاهَاد۪ى ﴾
|
﴿
يَانُورُ ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿
يَارَش۪يدُ ﴾
|
﴿ يَاوَارِثُ ﴾
|
﴿ يَابَاق۪ى ﴾
|
||
[جَلَّ جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
[جَلَّ
جَلَالُهُ]
|
||
﴿ يَاصَبُورُ ﴾
|
||||
bölüm: 83
3506- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: “Allâh’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları öğrenir ve
hayatı boyunca Allâh’ı bu şekilde tanıyarak yaşar ve hayatını bu iman ve
yaşayış üzere bitirirse inşallâh Cennete girer.” (Buhârî, Şurût: 17; Müslim, Zikir: 27)
Yusuf diyor ki Abdul A’lâ bu hadisin bir benzerini Hişâm b. Hassân’dan,
Muhammed’den ve Ebû Hüreyre’den bize aktarmıştır.
3507- Ebû
Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allâh’ın
doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları öğrenir ve hayatı boyunca Allâh’ı bu şekilde
tanıyarak yaşar ve hayatını bu iman ve yaşayış üzere bitirirse inşallâh Cennete
girer.” “O Allâh ki Ondan başka gerçek ilah yoktur ancak o vardır. O dünyada
herkese ahirette ise sadece mü’minlere acıyıp şefkat edendir.”
(Bu 99 ismi; manzum
tercemesiyle veriyoruz ki Müslümanlar kolayca ezberleyip Allâh’ı iyi bilisinler
diye…)
Buhârî
ve Müslim’de isimler sayılmaksızın, Tirmizî, Deavât, 86 ve İbn-i Mâce, Duâ, 10
da 99 isim sayılarak rivayet edildiğine göre; “Allâh’ın 99 ismi vardır. Kim
bunları öğrenir (hayatı boyunca Allâh’ı bu şekilde tanıyarak yaşar ve hayatını
bu iman ve yaşayış üzere bitirirse inşaallâh) Cennete girer.”
اَللَّهُ
|
Allâh, O'ndan başka yoktur tapacak En güzel
isimler, O'nundur ancak.
|
||
اَلرَّحْمَنُ
– اَلرَّحِيمُ
|
Rahmân'dır, esirger, merhametlidir.
Rahîm'dir, kuluna pek
rahmetlidir.
|
||
اَلْمَلِكُ
– اَلْقُدُّوسُ
|
Melik'dir, mülk O'nun varlık
O'nundur.
Kuddûs'tür, eşsizlik, birlik O'nundur.
|
||
اَلسَّلاَمُ
– اَلْمُؤْمِنُ
|
Selâm'dır,
selâmet, saadet O'ndan.
Mü'min'dir, hidayet
emniyet O'ndan.
|
||
اَلْمُهَيْمِنُ
– اَلْعَزِيزُ
|
Müheymin, gözeten, denetleyen O.
‘Azîz'dir, şerefli, şeref veren O.
|
||
اَلْجَبّاَرُ
|
Cebbâr'dır, her derdin çaresi
O'ndan.
Çıkmaya
çare yok, buyruklarından.
|
||
اَلْمُتَكَبِّرُ
|
Büyüklük
O'nundur, O Mütekebbir.
Bir
Allâh, en büyük demektir tekbîr.
|
||
اَلْخاَلِقُ
– اَلْباَرِئُ
|
Hâlık'tır, yarattı, yoktan vâr
etti.
Bârî’dir, düpdüzgün yaptı,
düzeltti.
|
||
اَلْمُصَوِّرُ
|
Musavvir, her şeye bir suret vermiş.
Sanatını
gözler önüne sermiş.
|
||
اَلْغَفّاَرُ
– اَلْقَهّاَرُ
|
Ğaffâr'dır, bağışlar, eksiği kapar.
Kahhâr'dır, kahreder ne yapar,
yapar.
|
||
اَلْوَهّاَبُ
– اَلرَّزاَّقُ
|
Vehhâb'tır, hep verir, hep karşılıksız.
Razzâk'tır, mahlûku komaz
rızıksız.
|
||
اَلْفَتّاَحُ
– اَلْعَلِيمُ
|
Fettâh'tır, yol açar kapılar
açar.
‘Alîm'dir, bilendir sonsuz ilmi
var.
|
||
اَلْقاَبِضُ
– اَلْباَسِطُ
|
Kâbız'dır, dilerse sıkar, dar
eder.
Bâsıt'tır, bol verir, yoğu vâr eder.
|
||
اَلْخاَفِضُ
– اَلرّاَفِعُ
|
Hâfız'dır, indirir, alçaltır
aman.
Râfı'dir, bindirir, yüceltir
heman.
|
||
اَلْمُعِزُّ
– اَلْمُذِلُّ
|
Mu’ızz'dir, yükseltir ‘izzetler verir.
Müzill'dir, alçaltır, zilletler
verir.
|
||
اَلسَّمِيعُ
– اَلْبَصِيرُ
|
Semi'dir, herşeyi duyar, işitir.
Basîr'dir, herşeyi görür, gözetir.
|
||
اَلْحَكَمُ
– اَلْعَدْلُ
|
Hakem'dir, söz O'nda, her sözü
hikmet.
‘Adl, işi adalet, sözü adâlet.
|
||
اَللَّطِيفُ
– اَلْخَبِيرُ
|
Latîf'tir, lutfeder, pek ince
bilir.
Habîr'dir, her şeyden haberdâr olur.
|
||
اَلْحَلِيمُ
– اَلْعَظِيمُ
|
Halîm'dir, hiç ivmez, hep verir
mühlet.
‘Azîm'dir, sadece O'nun ‘azamet.
|
||
اَلْغَفُورُ
– اَلشَّكُورُ
|
Ğafûr'dur, bağışlar, örter, affeder.
Şekûr'dur, hak bilir, azı çok
eder.
|
||
اَلْعَلِىُّ
– اَلْكَبِيرُ
|
‘Alîy'dir, en üstün, en yüksek
O'dur.
Kebîr'dir, en büyük, en büyük
O'dur.
|
||
اَلْحَفِيظُ
– اَلْمُقِيتُ
|
Hafîz'dir, O kollar, O bekler
durur.
Mukît'tir, herşeyin hakkını korur.
|
||
اَلْحَسِيبُ
– اَلْجَلِيلُ
|
Hasîb'tir, hesaplar ve hesap
sorar.
Celîl'dir en yüce, en yûce O
var.
|
||
اَلْكَرِيمُ
– اَلرَّقِيبُ
|
Kerîm'dir, pek cömert, ikram
edici.
Rakîb'dir, görücü, hem
gözetici.
|
||
اَلْمُجِيبُ
– اَلْواَسِعُ
|
Mücîb'dir, karşılık verir duâya.
Yalvar
herşeyi bol, Vâsî’ Mevlâya.
|
||
اَلْحَكِيمُ
– اَلْوَدُودُ
|
Hakîm'dir, her sözü, her işi doğru.
Vedûd'dur, sevilir, sever
kulunu.
|
||
اَلْمَجِيدُ
– اَلْباَعِثُ
|
Mecîd'dir, şanlıdır, pek şereflidir.
Bâis'dir, rûh verir, elçi
gönderir.
|
||
اَلشَّهِيدُ
– اَلْحَقُّ
|
Şehîd'dir, her şeye şâhidtir Allâh.
Ezelî,
ebedî tek Hak'dır Allâh.
|
||
اَلْوَكِيلُ
- اَلْقَوِىُّ
|
Vekîl'dir, dâimâ kulun vekili.
Kavî'dir, işi pek güçlü, kuvvetli.
|
||
اَلْمَتِينُ
- اَلْوَلِىُّ
|
Metîn'dir, sarsılmaz pek metânetli.
Velî'dir, mevlâ'dır, ne güzel
velî.
|
||
اَلْحَمِيدِ–
اَلْمُحْصِى
|
Hamîd'dir, her işi yerinde, yûce.
Muhsî'dir, saymıştır, nasıl ve nice.
|
||
اَلْمُبْدِئُ
– اَلْمُعِيدُ
|
Mübdî-ü'dir, her işin başıdır, başlar.
Mu’îd'dir, her işi tekrar O işler.
|
||
اَلْمُحْيِى
- اَلْمُمِيتُ
|
Muhyî'dir diriltir, hayat bahşeder.
Mümît'dir, öldürür ve helak
eder.
|
||
اَلْحَىُّ
- اَلْقَيوُّمُ
|
Allâh'ım bir Hayy'dir, dâim
sağ ölmez.
Kayyûm'dur hiç bir şey O'nsuz sağ olmaz.
|
||
اَلْواَجِدُ
- اَلْماَجِدُ
|
Vâcid'dir, ezelî, ebedî vardır.
Mâcid'dir, mecidle anlamı
birdir.
|
||
اَلْواَحِدُ
- اَلصَّمَدُ
|
Vâhid'dir, birdir O, başka İlâh yok.
Samed'dir, eşsizdir, gayrine âh yok.
|
||
اَلْقاَدِرُ
- اَلْمُقْتَدِرُ
|
Kâdir'dir, herşeyin üstüne gider.
Muktedir, her işi yapar, alteder.
|
||
اَلْمُقَدِّمُ
- اَلْمُؤَخِّرُ
|
Mukaddim, isterse öne alır O.
Muehhir, isterse sona alır O.
|
||
اَلأَوَّلُ
– اَلآخِرُ
|
Evvel'dir, ilk O'dur, yoktur
öncesi.
Âhir'dir son O'dur, yoktur
sonrası.
|
||
اَلظّاَهِرُ
- اَلْباَطِنُ
|
Zâhir'dir, en üstün O'ndan üste
yok.
Bâtın'dır, en gizli O'ndan berî
yok.
|
||
اَلْواَلِى
- اَلْمُتَعاَلِى
|
Vâlî'dir, üstlenir, destekler
kulu.
Müte’âlî
O'dur,
yüksek ve ulu.
|
||
اَلْبَرُّ
- اَلتَّوّاَبُ
|
Berr'dir, kaplamıştır lutfu her yeri.
Tevvâb, kabûl eder, tüm
tevbeleri.
|
||
اَلْمُنْتَقِمُ
– اَلْعَفُوُّ
|
Müntakîm, intikâm alır, bırakmaz.
‘Afüvv'dür, yalvarsan affeder, bakmaz.
|
||
اَلرَّؤُوفُ
– ماَلِكُ الْمُلْكِ
|
Raûf'dur, şefkati, merhameti çok.
Mâlikü'l-Mülk'tür O, mülk de ortağı yok.
|
||
ذُوالْجَلاَلِ
وَاْلاِكْراَمِ
|
O'dur
Zû'l-Celâl-i ve'l-İkrâm mevlâ.
Yücelik
ve İhsân hep O'ndan ola.
|
||
اَلْمُقْسِطُ
- اَلْجاَمِعُ
|
Muksit'tir, Âdildir, her işi denge.
Câmî'dir, toplayan belli bir
güne.
|
||
اَلْغَنِىُّ
- اَلْمُغْنِى
|
Ğanîy'dir, değildir bir şeye muhtâc.
Muğnî'dir, O'ndandır bütün
ihtiyâc.
|
||
اَلْماَنِعُ
|
Manî'dir, engeller her ne
isterse.
Veremez
hiç kimse, O bir keserse.
|
||
اَلضّاَرُّ
- اَلنّاَفِعُ
|
Zârr'dır, zararına engel
olunmaz.
Nâfi’dir, faydasından uzak
kalınmaz.
|
||
اَلنُّورُ
- اَلْهاَدِى
|
Nûr'dur, nasıl nûrdur aslâ
bilinmez.
Hâdî'dir, O'nsuz hiç bir şey bulunmaz.
|
||
اَلْبَدِيعُ
- اَلْباَقِى
|
Bedî'dir, herşeyi yoktan vâr kılan.
Bâkî'dir, ebedî kalacak olan.
|
||
اَلْواَرِثُ
|
Vâris'dir, herşeyin mîrâsı O'nun.
Burası
O'nundur, orası O'nun.
|
||
اَلرَّشِيدُ
- اَلصَّبوُرُ
|
Reşîd'dir, gösterir ve eriştirir.
Sabûr'dur, sabırlı hep fırsat
verir
|
||
|
En
güzel isimler bir tek Allâh'ın.
Var
sen de nimeti ve çok günâhın.
|
||
|
Nimetiyle
günâhını temizle.
Bu
güzel adları iyi ezberle.
|
||
|
Sonra
hakkın ver gaflete dalma.
Cehenneme
girip, Cennet’ten olma.
|
||
(İbn-i Mâce, Duâ: 10
(Terc. 10/48)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Pek çok râvî bu hadisi bize Safvân
b. Salih’den rivâyet etmiştir. Bu hadisi sadece Safvân’ın rivâyetiyle
bilmekteyiz. Hadisçiler yanında güvenilen bir kişidir.,Bu hadis aynı zamanda
değişik şekilde Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir.Pek çok rivâyetler içinde
Esma-ül Hüsna’nın isimlerinin sayıldığını sadece bu hadisle bilmekteyiz. Âdem
b. ebî İyas bu hadisi başka bir senedle yine Ebû Hüreyre’den zikrederek
Allâh’ın isimlerini zikretmiştir. Fakat rivâyetin senedi sağlam değildir.
3508- Ebû
Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, “Allâh’ın doksan dokuz ismi vardır,
bunları öğrenip bunlara göre Allâh’ı tanıyıp yaşayan ve bu imanla ölen kimse
inşallâh Cennete girer.” (İbn-i Mâce, Duâ: 10.)
[1] [سورة الأعراف:٧/١٨٠]
[2] A’râf Sûresi,
9/180.
[3] [سورة الحشر:٥٩/٢٢-٢٣]
[5] [ولم يفصل الاسماء غير الترمذى.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder