27 Ağustos 2015 Perşembe

ABDEST ALIRKEN SUYU AZ KULLANMANIN NÜKDE-Sİ, VELEHÂN KİMDİR? ADÂLETİN AHLÂKI, لَاتُسْرِفْ، لَاتُسْرِفْ


ABDEST ALIRKEN SUYU AZ KULLANMANIN NÜKDE-Sİ, ADÂLETİN AHLÂKI, لَاتُسْرِفْ، لَاتُسْرِفْ

Her şeyin bir ‘Ahlâk’ı vardır; Adâlet’in Ahlâkı da: “Irmak kenârında abdest alırken suyu az kullanarak isrâf etmemektir.”

حَدّثَنَا مُحَمّدُ بْنُ الْمُصَفَّى الْحِمْصِيُّ. ثَنَا بَقِيَّةُ، عَنْ مُحَمّدِ بْنِ الْفَضْلِ، عَنْ أَب۪يهِ، عَنْ سَالِمٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ؛ قَالَ: رَأٰى رَسُولُ اللّٰهِ ﷺ رَجُلًا يَتَوَضَّأُ فَقَالَ: "لَاتُسْرِفْ، لَاتُسْرِفْ."[1]

İbn-ü ‘Ömer (r. ‘anhümâ) anlatıyor: --- “Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) abdest alan bir adam görmüştü: --- “İsraf etme! İsraf etme!" buyurdular.”[2]

حَدّثَنَا مُحَمّدُ بْنُ يَحْيٰى. ثَنَا قُتَيْبَةُ. ثَنَا ابْنُ لَه۪يعَةَ، عَنْ حُيَـىِّ بْنِ عَبْدِاللّٰهِ الْمَعَافِرىِّ، عَنْ أَب۪ي عَبْدِالرَّحْمٰنِ الْحُبُلِيِّ، عَنْ عَبْدِاللّٰهِ بْنِ عَمْرٍو؛ أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ ﷺ مَرَّ بِسَعْدٍ، وَهُوَ أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَرَّ بِسَعْدٍ، وَهُوَ يَتَوضَّأُ. فَقَالَ: مَا هٰذَا السَّرَفُ؟ فقَالَ: أَفِي الْوُضُٓوءِ إِسْرَافٌ؟ قَالَ: نَعَمْ. وَإِنْ كُنْتَ عَلٰى نَهَرٍ جَارٍ."

 

Abdullah İbn-i Amr (r.’anhümâ) anlatıyor: Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm), abdest almakta olan Sa’d’a uğramıştı:

 

--- “Bu isrâf da nedir?” Buyurdular.

Sa’d: --- “Abdestte dâhî isrâf olur mu?” dedi.

 

‘Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm: --- “Evet! Akan bir nehir üzerinde olsan bile!” Cevâbını verdi.

 

NOT: Ulemâ, bu Hadîs-i Şerîf’in abdest sırasında suyu isrâf etmenin yasaklandığına delîl olduğunu belirtir. İslâm fukahâsı, nehir kenârında bile olsa abdest alırken su isrâfının nehyedildiği husûsunda icmâ etmiştir.[3]

وَعَنْ أَبِـيّ بْن كعْبْ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ ﷺ: "إِنَّ لِلْوُضُٓوءِ شَيْطَانًا يُقَالُ لَهُ الْوَلْهَانُ فَاتَّقُوا وَسْوَاسَ المَآءِ."[4]

Ubeyy İbn-i Ka’b (r.a.) anlatıyor: Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) buyurdular ki:

 

--- Abdest (sırasında) vesvese veren bir şeytan vardır. Adı da el-Velehân’dır. Öyleyse suyun vesvesesinden kaçının.[5] N

 

Her şeyin, Allâh-ü Te’âlâ-yı zikrettiğini Cenâb-ı Hakk Kelâm-ü Kadîmi-nde bize apaçık beyân buyurmuştur…

﴿ سَبَّحَ لِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴾ [سورة الحديد:٥۷/۱]

“Göklerdeki ve yerdeki her şey Allâh’ı tesbîh etmektedir. O, mutlâk güç sâhibidir, hüküm ve hikmet sâhibidir.”[6]

﴿ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّۜ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ وَلٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْب۪يحَهُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يمًا غَفُورًا ﴾ [سورة الإسرآء:۱۷/٤٤]

“Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allâh’ı tesbîh ederler. Her şey O’nu hamd ile tesbîh eder. Ancak, siz onların tesbîhlerini anlamazsınız. O, halîm’dir (hemen cezâlandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.”[7]

Zımnen ortaya çıkan nükde şudur: Nehir-Dere-Çay; akarak Rabbini zikrederken onun akış hareketini abdest alırken bozmuş olmakla, Allâh-ü Te’âlâ-yı zikrinden alı koymuş oluruz ki ne kadar erken işimizi bitirip bir an evvel, akar-suyun akış âhengini kendisine terk etmemiz gerekmektedir…
 
Birisi, Bilim nedir? Diye sormuş ta, Âkller-den birisi de:
--- “Hayâlleri gerçeğe dönüştürme sanatına “BİLİM” denilir” demiş.
 


 


[1] في الزوائد: إسناده ضعيف. بقية مدلّس.
[2] Kütüb-i Sitte 16/585.
[3] Kütüb-i Sitte, 16/585-586.
[4] أخرجه الترمذي.
[5] Tirmizî, Tahâret 43, (57);  (Kütüb-i Sitte, 10/438-439.)
N Bu Hadîs-i Şerîf’de Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm), Abdest sırasında birçok kimsede görülen bir vesvese hâline dikkat çekmektedir. Nitekim bâzı insanlar abdeste başlar fakat bitiremez, uzuvları yeterince yıkamadığı, hatta yıkamaktan unuttuğu, bâzı yerleri kuru bıraktığı, üç kere değil de iki veya bir kere yıkadığı vehimlerine düşer. Ezanla abdest almaya başladığı halde farzın son rek’atine yetişir veya hiç cemaate yetişemez. Şu halde Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm), bu beşerî zaâfa, su şeytanı el-Velehân’ın vesvesesi ismini vererek dikkat çekmektedir. Velehân: ‘Aklın gitmesi, duyulan vecd sebebiyle mütehayyir ve şaşkın kalmak’ ma’nâsına gelen bir masdardır. Ancak, Arapçada masdar isim olarak kullanılabilir. Masdardan yapılan isim mübâlağa ifâde eder. Bu durumda Velehân çokça vesvese veren’, ‘aklı çelen’, ‘şaşkınlaştıran’ ma’nâsına gelir. (Kütüb-i Sitte 10/438-439)
[6] Hadîd Sûresi, 57/1.
[7] İsrâ Sûresi, 17/44.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder