3 Eylül 2016 Cumartesi

KURBAN KESERKEN OKUNACAK DUÂ--- اِنّ۪ى وَجَّهْتُ وَجْهِىَ لِلَّذ۪ى فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ


KURBAN KESERKEN OKUNACAK DUÂ

﴿ اِنّ۪ى وَجَّهْتُ وَجْهِىَ لِلَّذ۪ى فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ [سورة الأنعام:٦/٧٩] ﴿ ... اِنَّ صَلَات۪ى وَنُسُك۪ى وَمَحْيَاىَ وَمَمَات۪ى لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿١٦٢﴾ لَا شَر۪يكَ لَهُۚ ... [سورة الأنعام:٦/١٦٢-١٦٣]
  ٢٧٩٢- حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي حَيْوَةُ، حَدَّثَنِي أَبُو صَخْرٍ، عَنِ ابْنِ قُسَيْطٍ، عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ، عَنْ عَائِشَةَ، «أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ أَمَرَ بِكَبْشٍ أَقْرَنَ يَطَأُ فِي سَوَادٍ، وَيَنْظُرُ فِي سَوَادٍ، وَيَبْرُكُ فِي سَوَادٍ، فَأُتِيَ بِهِ فَضَحَّى بِهِ". فَقَالَ: "يَا عَائِشَةُ هَلُمِّي الْمُدْيَةَ." ثُمَّ قَالَ: "اشْحَذِيهَا بِحَجَر." فَفَعَلَتْ فَأَخَذَهَا وَأَخَذَ الْكَبْشَ، فَأَضْجَعَهُ وَذَبَحَهُ وَقَالَ:

  "بِسْمِ اللّٰهِ، اللّٰهُمَّ تَقَبَّلْ مِنْ مُحَمَّدٍ وَاٰلِ مُحَمَّدٍ، وَمِنْ أُمَّةِ مُحَمَّدٍ." ثُمَّ ضَحَّى بِهِ .[1]

٢٧٩٥- حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى الرَّازِيُّ، حَدَّثَنَا عِيسَى، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي حَبِيبٍ، عَنْ أَبِي عَيَّاشٍ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ: ذَبَحَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمَ الذَّبْحِ كَبْشَيْنِ أَقْرَنَيْنِ أَمْلَحَيْنِ مُوجَأَيْنِ، فَلَمَّا وَجَّهَهُمَا قَالَ: "إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ عَلَى مِلَّةِ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا، وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ، إِنَّ صَلَاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ لَا شَرِيكَ لَهُ، وَبِذَلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَا مِنَ الْمُسْلِمِينَ، اللَّهُمَّ مِنْكَ وَلَكَ، وَعَنْ مُحَمَّدٍ وَأُمَّتِهِ بِاسْمِ اللَّهِ، وَاللَّهُ أَكْبَرُ." ثُمَّ ذَبَحَ.

“Ben, O’nun birliğine inanarak, yönümü gökleri ve yeri yaratan Allâh’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.”[2] “ … Şüphesiz benim namazım da, diğer ibâdetlerim de, (kurban ibâdetim) de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi olan Allâh içindir.”[3] “O’nun hiçbir ortağı yoktur…”[4]


2792- --- …  Hz. Âişe’den demiştir ki: Rasûlüllâh (s.a.v.), siyah içinde yere basan, siyah içinde bakan ve siyah içinde yatan boynuzlu bir koç (getirilmesini) istemiş, koç hemen getirilmiş ve onu kurban etmeye karar verirmiş ve “Ey Âişe! Bıçağı getir,” demiş sonra da “onu taşla keskinleşti!” buyurmuş, bunun üze­rine (Hz. Âişe emredileni) yapmış (Hz. Peygamber de) bıçağı almış ve koçu tutup (sol tarafı üzerine) yatırmış ve (bizzat kendi elleriyle) onu kesmiş  (önce)  koçu yatırarak:

 

--- “Bismillâh-i Allâhümme tekabbe’l-min Muhammedin ve Êl-i Muhammedin ve min ümmeti Muhammedin: = “Allâh’ın adıyla (başlıyorum) Ey Allâh'ım! (bunu) Muham­med'den, Muhammed âilesinden ve Muhammed ümmetinden kabûl eyle" demiş sonra koçu kesmiş.

 

2795- --- …  Câbir b. Abdillah'dan demiştir ki: --- “Hz. Peygamber (s.a.v.) kurban bayramı günü er bezi (yumurtalıkları) buruk, ala­calı (ve) boynuzlu iki koç kesti, onları (kesime hazırlayıp da yönlerini) kıbleye çevirdiği zaman: diye dua etti ve sonra kesti.[5]



 


[1] سنن أبي داود، كتاب الضحايا (١٠)، باب ما يستحب من الضحايا (٣/٤)، رقم الحديث:٢٧٩٢، ص:٥٢٨.
[2] En’âm Sûresi, 6/79.
[3] En’âm Sûresi, 6/162’den.
[4] En’âm Sûresi, 6/163’den.
[5] İbn Mâce, Edâhî, 1; Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 3-4.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder