5 Kasım 2019 Salı

EL-KASÎDETÜ’N-NU’MÂNİYYE İMÂM-I A’ZAM EBÛ HANÎFE (Rh.A.)’IN -2-




EL-KASÎDETÜ’N-NU’MÂNİYYE İMÂM-I A’ZAM EBÛ HANÎFE (Rh.A.)’IN


EL-KASÎDETÜ’N-NU’MÂNİYYE

İMÂM-I A’ZAM EBÛ HANÎFE (Rh.A.)’IN  -KISA- HAYÂTI

(Ebû Hanîfe Nu’mân b. Sâbit b. Zûtâ b. Mâh (ö. 150/767) Hanefî mezhebînin imâmı, büyük müctehid.)



وَعَلِىٌّ مِنْ رَمَدٍ بِه۪ دَاوَيْــتَــهُ
ف۪ى خَــيْــبَــرَ فَشَفٰى بِط۪يبِ لَمَاكَا
- 26          
وَمَسَسْتَ شَاةً لِاُمِّ مَعْبَدَ بَعْدَمَا
نَشَفَتْ فَدَرَّتْ مِنْ شِفَا رُقْيَاكَا
- 27               
وَسَأَلْتَ رَبَّكَ ف۪ى إِبْنِ جَب۪يرٍ بَعْدَمَا
أَنْ مَاتَ أَحْيَاهُ وَقَدْ أَرْضَاكَا
- 28          
وَدَعوْتَ عَامَ الْقَحْطِ رَبُّكَ مُقْلِنًا
فَانْحَلَّ قَطْرَةَ السُّحُبِ ح۪ينَ دَعَاكَا
- 29               
فَدَعَوْتَ كُلَّ الْخَلْقِ فَانْقَادُوا إِلٰى
دَعْوَاتِكَ طَوْعًا سَامِع۪ينَ نِدَاكَا
- 30          

31-      Ey hidâyet meş’alesi, kâfirlerin dînini alçalttın,
Kendi dînin olan İslâm’ı yûcelttin.

32-      Düşmanların câhillikleri yüzünden öldürülüp,
Kör kuyuya atıldılar; Sana cefâ etmekle de
Rızây-ı İlâhî’den mahrûm kaldılar.

33-      Bedir’de Allâh (c.c.) katından sana melekler geldi,
Böylece düşmanların azınlıkta kaldılar.

34-      Mekke’nin fethinde fetih yâr ve yârânın oldu,
Ahzâb savaşında da sana bol bol yardım geldi.

35-      Hûd ile Yûnus senin güzelliğinle süslendiler,
Yûsuf’un güzelliği de yüzünün nûrundan idi.






















 وَخَفَضْتُ د۪ينَ الْكُفْرِ يَا عَلَمَ الْهُدٰى
وَرَفَعْتُ د۪ينَكَ فَاسْتَقَامَ هَنَاكَا
- 31               
 أَعْدَاكَ عَادُ وَفِى الْقَلْبِ بِحَم۪يمِهِمْ
طُرًّا وَقَدْ حُرِبُوا لِرِضًا بِجَفَاكَا
- 32          
 ف۪ى يَوْمِ بَدْرٍ قَدْ أَتَتْكَ مَلٰٓائِكٌ
مِنْ عِنْدِ رَبِّكَ قَاتَلَتْ أَعَدَاكَا
- 33               
 وَالْفَتْحُ جَآءَكَ بَعْدَ فَتْحِكَ مَكَّةً
وَالنَّصْرُ فِى الْاَحْزَابِ قَدْ وَافَاكَا
- 34          
هُودٌ وَيُونُسُ مِنْ بَهَاكَ تَجْمَلَا
وَجَمَالُ يُوسُفَ مِنْ ضِيَآءِ سَنَاكَا
- 35               





36-      Ey Tâhâ, bütün Peygamberleri geçtin,
Bunu da İsrâ -Mi’râc- ile isbât ettin.

37-      Ey Yâsin, Allâh (c.c.)’a yemîn ederim ve seni haber verenin
hakkı için, Âlemlerde senin –mislin- gibisi yoktur.

38-      Ey Müddessir, şâirler senin sıfatlarını anlatmaktan a’ciz kaldılar,
Senin yûce na’t-larını saymaktan bî-tâb –yorgun- düştüler.

39-      Seni methedenler daha fazla ne diyebîlirler ki?
Yazarlar mananla iligili olarak ne toplayabilirler ki!

40-      Andolsun ki yedi deryâ mürekkep olsa,
Ağaçlara da kalem olsa ve,


















قَدْ فُقْتَ يَا طٰهٰ جَم۪يعَ الْاَنْبِيَا
طُرًّا فَسُبْحَانَ الَّذ۪ى أَسْرَاكَا
- 36          
وَاللّٰهُ يَا يَاس۪ينُ مِثْلُكُ لَمْ يَكُنْ
فِى الْعَالَم۪ينَ وَحَقِّ مَنْ نَبَّاكَا-مَنَاكَا-
- 37               
عَنْ وَصْفِكَ الشُّعَرَآءُ يَا مُدَّثِّرٌ
عَجَزُوا وَكَلُوا عَنْ صِفَاتِ عُلَاكَا
- 38          
مَاذَا يَقُولُ الْمَادِ حُونَ وَمَا عَتٰى
أَنْ يَجْمَعَ الْكُتَّابَ مِنْ مَعْنَاكَا
- 39               
وَاللٰهُ لَوْ اَنَّ الْبِحَارَ مِدَادُهُمْ
وَالْغَشْبُ اَقْلَامٌ جُعِلْنَ لِذَاكَا
- 40          

41-      Bütün ins-ü cin bir araya gelseler; kadrini,
Vasfını takdîr etmeye –aslâ- güç yetiremezler.!

42-      Hz. Îsâ (a.s.)’nın İncil’i seni haber verdi,
Kur’ân-ı Kerîm de seni methetmek için geldi.

43-      Ey Efendim, sana vurgun bir kalbim vardır.
İçim de –yanıp tutuşan- aşkınla doludur.

44-      Sustuğum zamân hep ismini düşünürüm.
Konuştuğum zamân da hep seni medhederim/överim.

45-      Bir şey dinlersem senin güzel sözünü dinlerim,
Bir şeye bakarsam senden başkasını görmem.























لَمْ يَقْدِرِ الثَّقَلَانِ يَجْمَعُ لَذْرَةً
اَبَدًا وَمَااسْطَعُوالَهُ اِدْرَاكَا
- 41               
إِنْج۪يلُ ع۪يسٰى قَدْ أَتٰى بِكَ مُخْبِرًا
وَكَذَا الْكِتَابُ أَتٰى بِمَدْحِ حُلَاكَا
- 42          
بِكَ ل۪ى فُؤَادٌ مُغْرَمٌ يَا سَيِّد۪ى
وَحَشَاشَةٌ مَحْشُوَةٌ بِهَوَاكَا
- 43               
فَإِذَا سَكَتُ فَف۪يكَ صَمْت۪ى كُلُّهُ
وَإِذَا نْطَقْتُ فَمَادِحًا عُلُيَاكَا
- 44          
يَا مَالِك۪ى كُنْ شَافِع۪ى ف۪ى فَاقَت۪ى
إِنّ۪ى فَق۪يرٌفِى الْوَرٰى لِغِنَاكَا
- 45               
46-      Ey -sâhibim- efendim, muhtâcım, bana şefâat et,
Ben fakirim, zenginliğine ihtiyâcım vardır.

47-      Ey yaratılmuşların en keremlisi/cömerdi, ey insanhğın hazînesi,
Bana ihsân eyle. Bu gönlümü rızânla, râzı eyle.

48-      İkrâmını çok istiyorum; tâmi’ = aç gözlü
Ebû Hanîfe’nin senden başka kimi vâr ki!?

49-      Belki mîzanda –Hesap Günü’nde- ona –bana- şefâat edersin,
Çünkü sabah akşam sünnetine yapıştı.

50-      Çünkü sen en şerefli -en cömert- şefâatçisin; şefâatin kabûl oluncaktır. Ve kim senin bölgene sığınırsa canını kurtarır.
























وَإِذَا سَمِعْتُ فَعَنْكَ قَوْلًا طَيِّبًا
وَإِذَا نَظَرْتُ فَمَآ أَرٰٓى إِلَّاكَا
- 46          
يَا أَكْرَمَ الثَّقَلَيْنِ يَا كَنْزَ اْلغِنٰى
جُدْ ل۪ى بِجُودِكَ وَأَرْضِن۪ى بِرِضَاكَا
- 47               
أَنَا طَامِعٌ بِالْجُودِ مِنْكَ وَلَمْ يَكُنْ
لِاَب۪ى حَن۪يفَةَ فِى الْاَنَامِ سِوَاكَا
- 48          
فَعَسَاكَ تَشْفَعُ ف۪يهِ عِنْدَ حِسَابِه۪
فَلَقَدْ غَدَا مُتَمَسِّكًا بِعُرَاكَا
- 49               
فَلَأَنْتَ أَكْرَمُ شَافِعٍ وَمُشَفَّعٍ
وَمَنِ الْتَجٰى بِحِمَاكَ نَالَ رِضَاكَا
- 50          

51-      Bana ikrâmın yarın şefâatin olsun.
Umarım ki sancağının altında haşr olurum.

52-      Ey Hidâyet rehberi; âşıklar merkadine özlem duydukça,
Allâh-ü Teâlâ’nın salât ve selâmı üzerine olsun!

53-      Allâh-ü Teâlâ’nın salât ve selâmı bütün Ashâb-ı Kirâm’ın,
Tâbîîn’in onlara yardım edenlerin hepsinin üzerine olsun.





























-و-فَاجْعَلْ قِرَاىَ شَفَاعَةٍ ل۪ى ف۪ى غَدٍ
فَعَسٰى أَرٰى فِى الْحَشْرِ تَحْتَ لِوَاكَا
- 51               
صَلّٰى عَلَيْكَ اللّٰهُ يَا عَلَمَ الْهُدٰى
مَا حَنَّ مُشْتَاقٌ إِلٰى مَثْوَاكَا
- 52          
وَعَلٰى صَحَابَتِكَ الْكِرَامِ جَم۪يعِهِمْ
وَالتَّابِع۪ينَ وَكُلِّ مَنْ وَالَاكَا.
- 5


 [1] Büyük İslâm İlmihâli, Ö. Nasûhi Bilmen. İmâm A’zam Rrahîmehüllâh’ın hayâtından geniş şekilde -Yûce Allâh (c.c) nasîb ederse- yayınlanacak olan “İ’tikâdın Kalbi” eserimizde zikredeceğiz.
[2] Efendimiz Hz. Muhammed Mustafâ (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’in birçok (Bâzı rivâyetlerde, 199. Bâzı rivâyetlerde, 203. Kadardır.) isim ve sıfatları vardır. İmâm A’zam Ebû Hanîfe (rrahîmehüllâh) bunlardan Seyyîd sıfatını seçmiştir. Zîrâ bu sıfat onun en belirgin sıfatıdır. Namazlarımızda ve hâsıl olan her yerde, أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِ ناَ مُحَمَّدٍ ... أَللّٰهُمَّ باَرِكْ عَلٰي سَيِّدِناَ مُحَمَّدٍ ... Efendimiz Muhammed’e salât eyle… Efendimiz Muhammed’e bereket ihsân eyle…” Deriz. Burada dikkat çeken ifâde, seyyîdü’s-sâdât (efendilerin efendisi) dir. Bu da O, bütün Peygamberlerin de efendisidir.
[3] Hz. Muhammed (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm); iki cihânın, ins ve cinnin, Arab ile acemin efendisidir. Peygamberimiz (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) gerçekten yaratılan­ların en hayırlısıdır.  Allâh-ü Teâlâ’nın: ٨ وَمَآ اَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ٧ [سورة الانبيآء:٢١/١٠٧ ] (Rasûlüm!) Biz seni ancâk âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ Sûresi 21/107) Ve yine, ٨ لَوْلاَكَ لَوْلاَكَ لَمَا خَلَقْتُ اْلاَفْلاَكَ. ٧ “Eğer sen olmasaydın felekleri yaratmazdım” (Aliyyü’l-Kârî, el - Esrâru’l - Merfua, s. 288, sıra no, 385. Nitekim Aliyyü’l-Kâri de, hadisin mânâsı doğru, demiştir. T.D.V. İslâm Ansiklopedisi 30/449, Arabca metni 463. sf. de
[4] Müslümanlar Peygamber aşkını kalblerinde taşımış, bu uğurda canlarını, mallarmı fedâ etmişlerdir. Bir gün Hz. Ömer radıyallâhu anh; Ya Rasûlellâh, nefsim hariç seni her şeyden daha çok seviyorum, demiş; Peygamberimiz (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) de, beni nefsinden de çok sevmedikçe mü’min-i kâmil ola­mazsın, buyurmuştu. Hz. Ömer’e Hz. Peygamberimiz (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) sorar: --- “En çok kimi seviyorsun?” Hz. Ömer: --- “Anam, babam ve canımdan sonra seni.” Hz. Peygamberimiz: --- “Hayır olmadı.” Hz. Ömer: --- “Canımdan sonra seni.” Hz. Peygamberimiz: --- “Hayır olmadı.” Hz. Ömer: --- Anam babam canım sana fedâ olunyâ Rasûlellâh!..” Hz. Peygamberimiz: --- “el-ân temme îmân!.. (şimdi îmân tamam oldu.)
[5] Câbir bin Semûre (r.a.) anlatıyor; Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’i mehtaplı bir gecede gördüm; bir ona baktım, bir aya baktım. Rasûlüllâh’m üzerinde kırmızı bir elbise vardı. Baktım o, aydan çok güzeldi. (Tirmizî, Sünen, Menâkıb, 47; hadîs no, 2811; Tirmizî, Şemâil, hadîs no, 9.) Bir adam Berâ bin Azîb (r.a.), Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’in yüzü kılıç gibi (uzun) mu idi, diye sordu? O da, “hayır, ay gibi (değirmi) idi” dedi. (Şemâil, a.v. Menâkıb, 8.) كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ مَرْبُوعًا، وَقَدْ رَأَيْتُهُ ف۪ي حُلَّةٍ حَمْرَآءَ مَا رَأَيْتُ شَيْئًا أَحْسَنَ مِنْهُ قَطُّ.  Hz. Berâ (r.a.) anlatıyor: “Rasûlüllâh orta boylu idi. Ben onu kızıl bir hulle içerisinde gördüm. Ben Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm’dan daha güzel bir şeyi hiç görmedim.” Kütüb-i Sitte, 15/72.
[6] Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: “Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’dan daha güzel bir şey görmedim; sanki güneş yüzünde gezinirdi.” (Ahmed bin Hanbel, 2/380.)

[7] Mi’râc hakkında bilgi kasîdenin sonundadır.
[8] عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ : لِكُلِّ نَبِىٍّ دَعْوَةٌ مُسْتَجَابَةٌ، فَتَعَجَّلَ كُلُّ نَبِيِّ دَعْوَتَهُ، وَإِنِّي اخْتَبَأَتُ دَعْوَت۪ي شَفَاعَةً  لِاُمَّت۪ي يَوْمَ الْقِيَامَةِ، فَهِيَ نَائِلَةٌ إِنْ شَآءَ اللّٰهُ تَعَالٰى: مَنْ مَاتَ مِنْ أُمَّت۪ي َ يُشْرِكُ بِاللّٰهِ شَيْئًا. Hz. Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: “Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) buyurdular ki: “Her peygamberin müstecâb (Allâh’ın kabûl edeceği) bir duâsı vardır. Her peygamber o duâyı yapmada acele etti. Ben ise bu duâmı kıyamet gününde,  ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı âhirete bıraktım). Ona inşaallâh, ümmetimin şirk koşmadan ölenleri nâil olacaktır.” (Kütüb-ü Sitte, 14/402; [Buhârî, Da’avât 1, Tevhîd 31; Müslîm, Îmân 334, (198); Muvatta, Kur’ân 26, (1, 212); Tirmizî, Da’avât 141, (3597); İbn-i Mâce, Zühd, 27.) ... سؤالا منه يا رسول الله هل وعدك ربك فيها أو فيهما قال فظن أنه من شيء قد سمعه فقال ما سألته ربي وما أطمعني فيه وإني لأقوم المقام المحمود يوم القيامة فقال الأنصاري وما ذاك المقام المحمود قال ذاك إذا جيء بكم عراة حفاة غرلا فيكون أول من يكسى إبراهيم عليه السلام يقول اكسوا خليلي فيؤتى بريطتين بيضاوين فيلبسهما ثم يقعد فيستقبل العرش ثم أوتى بكسوتي فألبسها فأقوم عن يمينه مقاما لا يقومه أحد غيري يغبطني به الأولون والآخرون ... Bu saklanan ve va’d edilen makâma “Makâm-ı Mahmûd” denir. Bunun ne olduğunu soran bir ensâriye Peygamber (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) efendimiz şöyle cevab verdi: --- “Sizler mahşere çıplak, yalınayak ve doğduğunuz gibi sünnetsiz olarak getirildiğiniz zaman, ilk giydirilecek Hz. İbrâhîm (alehi’s-selâm olacaktır. Sonra da ben giydirilirim. Arş’ın sağına geçerim. Orası öyle bir makamdır ki benden başka kimseye nasîb olmayacaktır. Gelmiş-geçmiş herkes bana gıpta edecektir.” (Ahmed bin Hanbel, 1/398.)
[9] Şefaat hakkında Hadîs-i Şerîf kasîdenin sonundadır.
[10] Zelle: 1- Sürçme, sürçüp kayma. 2- Yanılma, yanlış. 3- Ufak suç.
[11] Konu ile ilgili Hadîs-i Şerîf  kasîdenin sonundadır.
[12] ٨ وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ النَّبِيّ۪نَ لَمَآ اٰتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَآءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِه۪ وَلَتَنْصُرُنَّهُۜ قَالَ ءَاَقْرَرْتُمْ وَاَخَذْتُمْ عَلٰى ذٰلِكُمْ اِصْر۪ىۜ قَالُٓوا اَقْرَرْنَاۜ قَالَ فَاشْهَدُوا وَاَنَا۬ مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ ٧ [سورة آل عمران:٣/٨١-٨٢] “Hani, Allâh peygamberlerden, “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allâh da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti.”[12] Hz. İbrrahîm aleyhisselam da Peygamberimizden haberdar idi. Daha önce geçtiği üzere Allâh teala ondan da söz almış ve eğer kendi zamanında Hz. Muhammed (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) gelecek olursa, ona iman edeceği ikrarını almıştır.
[13] Açıklayıcı bilgi, kasîdenin sonundadır.
[14] Açıklayıcı bilgi, kasîdenin sonundadır.
[15] Önkol: Kolda bilek ile dirsek arasında kalan iki kemikten başparmak doğrultusunda olanı. Önkol kemiği, öbür kemik (dirsek kemiği) ten daha kısadır
[16] Ağız barı: Ağız suyu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder