أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
“BEN ŞEHÂDET/TANIKLIK
EDERİM Kİ, (YAKÎNEN/GÖRMÜŞ GİBİ BİLİRİM VE BİLDİRİRİM Kİ) ALLÂH'TAN BAŞKA İLÂH YOKTUR,
VE YİNE ŞEHÂDET EDERİM
Kİ, HZ. MUHAMMED O'NUN KULU VE RASÛLÜDÜR.”
ALLÂH İLE BERÂBER
BAŞKA BİR İLAH MI VAR? HÂŞÂ! YÜZ BİNLERCE KEZ, MİLYONLARCA KEZ HÂŞÂ! HAYIR! ASLÂ, (O’NDAN BAŞKA İLÂH
YOKTUR.)
Gökleri ve
yeri yaratan, yeryüzünü yeşertmek için yağmurlar indiren, Allâh değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ = ءَاِلٰهٌ مَعَ
اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh
mı var?
Yeryüzünü
dinlenme yeri kılan, ırmaklar çağlatan, dağlar inşa eden, sular arasına
engeller koyan, Allâh değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
Dua edenin
çağrısına karşılık veren, darda kalanın yardımına yetişen, tüm sıkıntıları
gideren, Allâh değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
İnsanı
yeryüzünün halifesi kılan, ona şeref ve izzet bahşeden, yarattığı her şeyi
hizmetine veren, Allâh değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
Zifiri
karanlıklarda yol bulduran, şaşırıp kalanları doğruya kavuşturan, rüzgârları
ulaştıracağı rahmetinin müjdeleyicisi kılan, Allâh değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
Yaratılışı
ilk defa başlatan, her an yaratmaya devam eden, baharı kışı, hazanı yazı var
eden Allâh değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
Kanunlar ve
kurallar koyan, koyduğu kurallara pazarlıksız uyulmasını isteyen, her hükmünde
mükemmel olan Allâh değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var? (Neml Sûresi 61-64.)
Hâşâ! Yüz
binlerce kez, milyonlarca kez hâşâ!
La ilâhe illallâh/Allâh’tan
başka ilah yoktur!
Vahdehu lâ
şerîke leh/ O tektir, O’nun hiçbir ortağı yoktur!
Lehü’l
mülkü/ Mülk O’nundur; mülkte hiçbir ortağı yoktur!
Ve lehü’l
hamdü/Hamd O’nadır; Hamd’de O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ve hüve ‘alâ külli
şey’in kadîr/ Ve her şeye güç yetirendir; güçte, kuvvette, kudrette hiçbir
ortağı yoktur.
KUR’ÂN-I
KERÎM’DEKİ ÜÇ TEHLİKELİ İLÂH:
1-
HEVÂ/HEVES = Kur'ân-I Kerîm-de hevâ kelimesi ile, nefsin öfke ve
şehvet gibi kötü duygulara meyletmesi kastedilir. HEVES: Arzu, herhangi bir
şeyi isteme, şevk ve eğilim olarak açıklanmaktadır. Heves kelimesi aynı zamanda
kişilerin sahip olduğu gelip geçici olan duyguları ifade etmek için de
kullanılmaktadır,
2-
DEHR = Dehr (Arapça: دهر), klasik Arap
şiirinde, zaman veya kader anlamında kullanılan bir kavramdır,
3-
ŞÂRÎ
= Asıl ve gerek Şârî’ Kitâb ve Sünnet’tir.
Başka yol arayan dalâlettedir… “hüküm koyan, helal-harâm sınırlarını belirleyen,
iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı, bana göre egoyu öne çıkaran, aklıma yatmıyor, bu
zamanda böyle de olmaz ki vd.” demektir.
“Gök Kubbenin altında Allâh’tan başka tapılan şeyler arasında hevâdan
daha dehşetli bir şey yoktur.”
(Âlûsî, Rûhu’l-Me’âni,
c. 11, s. 36)
“Dediler ki: ‘Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız
Bizi ancak dehr/zaman helak eder. Aslında bu hususta onların hiçbir bilgisi
yoktur. Onlar sadece zanna göre, yersiz tahmin ve kuruntularına göre hüküm
veriyorlar.”
(Câsiye Sûresi,
45/ 24.)
“Ya haybete’d-dehr/ Kör olası zaman!”
Şârî, “hüküm
koyan, helal haram sınırlarını belirleyen” demektir.
“Yahudiler Allâh’ı bırakıp hahamlarını, Hristiyanlar ise rahiplerini ve
Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. Hâlbuki onlara ancak tek ilaha kulluk
etmeleri emr olunmuştu. Çünkü Allâh’tan başka ilah yoktur. O (cc) bunların
koştukları her türlü isnaddan elbette ki münezzehtir.”
(Tevbe
Sûresi, 9/31)
“Siz Rahiplerinizin helal kıldığını helal, haram kıldığını ise haram
kabul etmiyor musun? İşte Allâh’tan başka kime bu yetkiyi verirseniz o sizin
rabbinizdir.”
(Neml
Süresi’nin 27/60-64…) (Muhammed Emin Yıldırım.) ş.g.
“Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim; Sana uymayan
ölçü, hayat olsa
teperim!” (Necip Fazıl Kısakürek)
“Ey Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere mihrâbında,
Âlemlerin hesâbına ‘ALLÂH’ diyen sevgili! Bize Lutf-i İlâhî bahşedilen kapına
Diz çöktük biat ettik; Rabb'imizden bize ne getirdiysen "ÂMENNÂ!”
Bey'at
(Arapça: بَيْعَة): Kur'ân-ı Kerîm’de
anlatılan ve Hz. Peygamber'imiz Muhammed Mustafâ
(sallâllâh-ü ‘aleyhi ve sellem) Efendimize bağlılık sözü verme, bağlılık yemîni
yapmak gibi anlamlara gelmektedir. Bey'at
kelimesi Arap dilinde satmak ve satın almak mânâlarında kullanılan bey'
kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Sözlük anlamı itibarıyla 'satış sözleşmesi'
mânâsına geldiği zikredilir.
Gökleri ve yeri
yaratan, yeryüzünü yeşertmek için yağmurlar indiren, Allâh değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ
اللّٰهِ/
Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
Yeryüzünü dinlenme
yeri kılan, ırmaklar çağlatan, dağlar inşa eden, sular arasına engeller koyan,
Allâh değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ
/ Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
Dua edenin çağrısına
karşılık veren, darda kalanın yardımına yetişen, tüm sıkıntıları gideren, Allâh
değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ
/ Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
İnsanı yeryüzünün
halifesi kılan, ona şeref ve izzet bahşeden, yarattığı her şeyi hizmetine
veren, Allâh değil midir?
E ilâhüm me’all-Allâh
= ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
Zifiri karanlıklarda
yol bulduran, şaşırıp kalanları doğruya kavuşturan, rüzgârları ulaştıracağı
rahmetinin müjdeleyicisi kılan, Allâh değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ
مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir
başka ilâh mı var?
Yaratılışı ilk defa
başlatan, her an yaratmaya devam eden, baharı kışı, hazanı yazı var eden Allâh
değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
Kanunlar ve kurallar
koyan, koyduğu kurallara pazarlıksız uyulmasını isteyen, her hükmünde mükemmel
olan Allâh değil midir?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ /
Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
E ilâhüm
me’all-Allâh = ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِ / Allâh ile berâber bir başka ilâh mı var?
(Neml Sûresi 61-64.)
Hâşâ! Yüz binlerce
kez, milyonlarca kez hâşâ! La ilâhe illallâh/Allâh’tan başka ilah yoktur!
Vahdehu lâ şerîke
leh/ O tektir, O’nun hiçbir ortağı yoktur! Lehü’l mülkü/ Mülk O’nundur; mülkte
hiçbir ortağı yoktur! Ve lehü’l hamdü/Hamd O’nadır; Hamd’de O’nun hiçbir ortağı
yoktur. Ve hüve ‘alâ külli şey’in kadîr/ Ve her şeye güç yetirendir; güçte,
kuvvette, kudrette hiçbir ortağı yoktur.
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ
ÜÇ TEHLİKELİ İLÂH:
1- HEVÂ/HEVES =
Kur'ân-I Kerîm-de hevâ kelimesi ile, nefsin öfke ve şehvet gibi kötü duygulara
meyletmesi kastedilir. HEVES: Arzu, herhangi bir şeyi isteme, şevk ve eğilim
olarak açıklanmaktadır. Heves kelimesi aynı zamanda kişilerin sahip olduğu
gelip geçici olan duyguları ifade etmek için de kullanılmaktadır,
2- DEHR = Dehr
(Arapça: دهر), klasik Arap şiirinde, zaman veya kader
anlamında kullanılan bir kavramdır,
3- ŞÂRÎ = Asıl ve
gerek Şârî’ Kitâb ve Sünnet’tir. Başka yol arayan dalâlettedir… “hüküm koyan, helal-harâm
sınırlarını belirleyen, iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı, bana göre egoyu öne
çıkaran, aklıma yatmıyor, bu zamanda böyle de olmaz ki vd.” demektir.
“Gök Kubbenin
altında Allâh’tan başka tapılan şeyler arasında hevâdan daha dehşetli bir şey
yoktur.” (Âlûsî, Rûhu’l-Me’âni, c. 11, s. 36)
“Dediler ki: ‘Hayat
ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız Bizi ancak dehr/zaman helak
eder. Aslında bu hususta onların hiçbir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanna
göre, yersiz tahmin ve kuruntularına göre hüküm veriyorlar.” (Câsiye Sûresi,
45/ 24.)
“Yahudiler Allâh’ı
bırakıp hahamlarını, Hristiyanlar ise rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler
edindiler. Hâlbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emr olunmuştu. Çünkü
Allâh’tan başka ilah yoktur. O (cc) bunların koştukları her türlü isnaddan
elbette ki münezzehtir.” (Tevbe Sûresi, 9/31)
“Siz Rahiplerinizin
helal kıldığını helal, haram kıldığını ise haram kabul etmiyor musun? İşte
Allâh’tan başka kime bu yetkiyi verirseniz o sizin rabbinizdir.” (Neml Süresi’nin
27/60-64…)
“Müjdecim,
Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim; Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!”
(Necip Fazıl Kısakürek)
“Ey Mekke-i
Mükerreme ve Medîne-i Münevvere mihrâbında, Âlemlerin hesâbına ‘ALLÂH’ diyen
sevgili! Bize Lutf-i İlâhî bahşedilen kapına Diz çöktük biat ettik;
Rabb'imizden bize ne getirdiysen "ÂMENNÂ!”
Bey'at (Arapça: بَيْعَة): Kur'ân-ı Kerîm’de anlatılan ve Hz.
Peygamber'imiz Muhammed Mustafâ (sallâllâh-ü ‘aleyhi ve sellem) Efendimize
bağlılık sözü verme, bağlılık yemîni yapmak gibi anlamlara gelmektedir. Bey'at
kelimesi Arap dilinde satmak ve satın almak mânâlarında kullanılan bey'
kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Sözlük anlamı itibarıyla 'satış
sözleşmesi' mânâsına geldiği zikredilir.
(Muhammed Emin Yıldırım.) ş.g.