Übeyy İbn-i Ka’b (r.a.)’den rivâyet edilen bir Hadîs-i Şerîf’te Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) şöye buyurmuştur:
--- “Şa’bân-ı Şerîf’in yarısının (yâni berâet gecesinde) gecesi Cibrîl (‘aleyhi’s-selâm) bana gelerek:
--- “Yâ Muhammed (s.a.v.) kalk Rabbin için namaz kıl, başını ve ellerini semâya doğru kaldır, (duâ yap!)” Buyurdu.
Ben: ---- “Bu gece hangi gecedir?” dediğimde;
--- “Yâ Muhammed (s.a.v.): ---- “Bu, Allâh-ü Sübhânehû’nun, 300 (üçyüz) rahmet ve mağfiret kapısı açtığı bir gecedir ki onda, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayan (Müslüman) ların tümünü bağışlar. Ancak!;
1- Çok kin güdenler,
2- Kâhin (ğaybdan haber veren),
3- İçki içmeye devâm edenleri,
4- Heykel tasvîr eden ve
5- Zinâyı bırakmayanları,
Tâ ki, Tevbe edip bu hâllerinden vaz geçmedikleri sürece affetmez.” Buyurdu.
(حديث مرفوع) (حديث موقوف) قَالَ: وَأَنْبَأَنَا نَصْرٌ، أَنْبَأَنَا أَبُو الْقَاسِمِ عُمَرُ بْنُ أَحْمَدَ الْوَاسِطِيُّ، أَنْبَأَنَا أَبُو الْحُسَيْنِ مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمٰنِ الْمَلَطِيُّ، حَدَّثَن۪ي أَبُو بَكْرٍ أَحْمَدُ بْنُ صَالِحِ بْنِ مُحَمَّدٍ الْفَارِسِيُّ، حَدَّثَن۪ي أَبُو حَن۪يفَةَ جَعْفَرُ بْنُ بَهْرَامَ، حَدَّثَنَا حَامِدُ بْنُ مَحْمُودٍ الْهَمْدَانِيُّ، حَدَّثَنَا إِبْرَاه۪يمُ بْنُ عَبْدِ اللّٰهِ الْبَصْرِيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَازِمٍ، عَنِ الضَّحَّاكِ بْنِ مُزَاحِمٍ، عَنْ أُبَيِّ بْنِ كَعْبٍ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ ﷺ:
"إِنَّ جِبْر۪يلَ أَتَان۪ي لَيْلَةَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَان، قَالَ: قُمْ فَصَلِّ وَارْفَعْ رَأْسَكَ وَيَدَيْكَ إِلَى السَّمَآءِ، قَالَ: فَقُلْتُ: يَا جِبْر۪يلُ مَا هٰذِهِ اللَّيْلَةُ؟ قَالَ: يَا مُحَمَّدُ يُفْتَحُ (تُفْتَحُ) ف۪يهَا أَبْوَابُ السَّمَآءِ، وَأَبْوَابُ الرَّحْمَةِ ثَلاثُمِائَةِ بَابٍ، فَيُغْفَرُ لِجَم۪يعِ مَنْ لَا يُشْرِكُ بِاللّٰهِ شَيْئًا،
غَيْرَ مُشَاحِنٍ،
|
- 1
|
أَوْ عَاشِرٍ،
|
- 2
|
أَوْ مُدْمِنَ خَمْرٍ،
|
- 3
|
أَوْ مُصِرٍّ،
|
- 4
|
عَلٰى زِنًى (عَلَى الزِّنَا)،
|
- 5
|
فَإِنَّ هٰؤُلٰٓاءِ لَا يُغْفَرُ لَهُمْ حَتّٰى يَتُوبُوا،
İçki içmeye devâm edenler……..
Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) efendimiz buyurdular ki: --- “Yâ Cebrâîl (a.s.)
Cibrîl (‘aleyhi’s-selâm) buyurdu ki: --- “……..
Bunun üzerine Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) efendimiz oradan çıktı, namaz kılıp secdeye vardı ve çok şiddetli şekilde ağladı.
Hışmından rahmetine sığınıyorum. Gazâbından rızâna sığınıyorum. Senden Sana sığınıyorum. Zât’ın pek yûce olmakta dâim oldu.
Sana karşı övgüyü sayıp bitiremem. Sen kendini övdüğün gibisin.”
Gecenin dörtte biri geçtikten sonra, Cibrîl (‘aleyhi’s-selâm) tekrâr inerek:
--- “Yâ Muhammed (s.a.v.) başını semâya doğru kaldır.” Buyurdu.
Başını kaldırdığında birde ne görsün? Bütün Rahmet kapıları (ardına kadar) açılmış, her semâ kapısında bir melek bulunuyor. dünyâ semâsından Arş’a kadar tüm melekler secdede Muhammed (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’in ümmeti için istiğfârda bulunuyorlar ve
فَأَمَّا مُدْمِنُ الْخَمْرِ فَإِنَّهُ يُتْرَكُ لَهُ بَابٌ (بَابًا) مِنْ (أَبْوَابِ) الرَّحْمَةِ مَفْتُوحًا حَتّٰى يَتُوبَ، فَإِذَا تَابَ غَفَرَ اللّٰهُ لَهُ(غُفِرَ لَهُ)، وَأَمَّا الْمُشَاحِنُ (فَإِنَّهُ) -فَ-يُتْرَكُ لَهُ بَابٌ مِنْ أَبْوَابِ الرَّحْمَةِ حَتّٰى يُكَلِّمَ صَاحِبَهُ، فَإِذَا كَلَّمَهُ غُفِرَ لَهُ، قَالَ النَّبِيُّ ﷺ: يَا جِبْر۪يلُ، فَإِنْ لَمْ يُكَلِّمْهُ حَتّٰى يَمْضِيَ عَنْهُ النِّصْفُ؟، قَالَ: لَوْ مَكَثَ إِلٰٓى أَنْ يَتَغَرْغَرَ بِهَا ف۪ي صَدْرِه۪ فَهُوَ مَفْتُوحٌ، فَإِنْ تَابَ قُبِلَ مِنْهُ، فَخَرَجَ رَسُولُ اللّٰهِ ﷺإِلٰى بَق۪يعِ الْغَرْقَدِ، فَبَيْنَا هُوَ سَاجِدٌ قَالَ: وَهُوَ يَقُولُ ف۪ي سُجُودِه۪: أَعُوذُ بِعَفْوِكَ مِنْ عِقَابِكَ، وَأَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْكَ، جَلَّ ثَنَآؤُكَ، لَا أَبْلُغُ الثَّنَآءَ عَلَيْكَ، أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلٰى نَفْسِكَ، فَنَزَلَ جِبْر۪يلُ عَلَيْهِ السَّلامُ ف۪ي رُبْعِ اللَّيْلِ، فَقَالَ: يَا مُحَمَّدُۨ ارْفَعْ رَأْسَكَ إِلَى السَّمَآءِ فَرَفَعَ رَأْسَهُ،فَإِذَا أَبْوَابُ الرَّحْمَةِ مَفْتُوحَةً (مَفْتُوحَةٌ) عَلٰى كُلِّ بَابٍ مَلَكٌ يُنَاد۪ي: طُوبٰى لِمَنْ تَعَبَّدَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ وَعَلَى الْبَابِ الْاٰخَرِ مَلَكٌ يُنَاد۪ي:
1- Birinci kapıdaki melek: --- “Bu gece rukû’ edenlere müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
2- İkinci kapıdaki melek: --- “Bu gece secde edenlere müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
3- Üçüncü kapıdaki melek: --- “Bu gece duâ edenlere müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
4- Dördüncü kapıdaki melek: --- “Bu gece zikr edenlere müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
5- Beşinci kapıdaki melek: --- “Bu gece Allâh korkusundan ağlayanlara müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
Diğer bir rivâyette; --- “Bu gece hayır (hasenât) yapanlara müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
6- Altıncı kapıdaki melek: --- “Bu gece tüm Müslümanlara müjdeler olsun!” diye sesleniyor.
7- Yedinci kapıdaki melek ise: --- “Bu gece bir şey isteyen var mı ki, murâdı kendisine verilsin?!”
Diğer bir rivâyette; --- “Bu gece Kur’ân-ı Kerîm okuyanlara müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
طُوبٰى لِمَنْ سَجَدَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ، وَعَلَى الْبَابِ الثَّالِثِ مَلَكٌ يُنَادِي: طُوبٰى لِمَنْ رَكَعَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ، وَعَلَى الْبَابِ الرَّابِعِ مَلَكٌ يُنَادِي: طُوبٰى لِمَنْ دَعَا رَبَّهُ هٰذِهِ اللَّيْلَةَ، وَعَلَى الْبَابِ الْخَامِسِ مَلَكٌ يُنَاد۪ي: طُوبٰى لِمَنْ نَاجٰىرَبَّهُ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ، وَعَلَى الْبَابِ السَّادِسِ مَلَكٌ يُنَادِي: طُوبٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ، وَعَلَى الْبَابِ السَّابِعِ مَلَكٌ يُنَادِي: طُوبٰى لِلْمُوَحِّد۪ينَ، وَعَلَى الْبَابِ الثَّامِنِ مَلَكٌ يُنَادِي: هَلْ مِنْ تَآئِبٍ يُتَابُعَلَيْهِ، وَعَلَى الْبَابِ التَّاسِعِ مَلَكٌ يُنَادِي: هَلْ مِنْ مُسْتَغْفِرٍ فَيُغْفَرُ لَهُ؟ وَعَلَى الْبَابِ الْعَاشِرِ مَلَكٌ يُنَادِي: هَلْ مِنْ دَاعٍ فَيُسْتَجَابُ لَهُ ؟ ثُمَّ إِنَّ رَسُولَ اللّٰهِ ﷺ، قَالَ: يَا جِبْر۪يلُ إِلٰى مَتٰى أَبْوَابُ الرَّحْمَةِ مَفْتُوحَةٌ؟ قَالَ: مِنْ أَوَّلِ اللَّيْلِ إِلٰى صَلَاةِ الْفَجْرِ فَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ ﷺ: ف۪يهَا مِنَ الْعُتَقَآءِ أَكْثَرُ مِنْ شُعُورِ الْغَنَمِ، ف۪يهَا تُرْفَعُ أَعْمَالُ السَّنَةِ، وَف۪يهَا تُقَسَّمُ الْاَرْزَاقُ."
8- Sekizinci kapıda duran melek de: --- “İstiğfâr eden var mı ki, kendisi için (günâhları) mağfiret olunsun?!” diye bağırıyor.
Bunun üzerine: --- “Ey Cibrîl! Bu kapılar ne zamana değin açık olacak?” diye sorduğumda;
--- “Gecenin başından fecrin tulû’una (imsâk vakti girenceye) kadar” buyurduktan sonra:
--- “Bu gece, Kelb kabîlesi’nin koyun sürülerinin tüyleri kadar (çok) sayıda Allâh-ü T’âlâ’nın, ateşten âzâdlıları vardır!” buyurdu.”[1]
فهذا الحديث رواه ابن ماجه ولفظه: عَنْ
عَلِيٍّ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ ﷺ قَالَ: "إِذَا كَانَتْ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَقُومُوا
لَيْلَهَا وَصُومُوا يَوْمَهَا (نَهَارَهَا) فَإِنَّ اللّٰهَ تَبَارَكَ وَتَعَالٰى
يُنْزِلُ ف۪يهَا لِغُرُوبِ الشَّمْسِ إِلَى السَّمَآءِ الدُّنْيَا، فَيَقُولُ:
أَلَا مِنْ مُسْتَرْزِقٍ فَأَرْزُقَهُ،
|
٢-
|
أَلَا مِنْ مُسْتَغْفِرٍ فَأَغْفِرَ لَهُ،
|
١-
|
أَلَا كَذَا أَلَا كَذَا...
|
٤-
|
أَلَا مِنْ مُبْتَلًى فَأُعَافِيَهُ،
|
٣-
|
حَتًّى يَطْلُعَ الْفَجْرِ
فَلَا يَسْأَلُ أَحَدُ إِلَّا أُعْطِىَ."
Ali (r.a.)’den rivâyet edilen bir Hadîs-i Şerîf’te
Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) şöye buyurmuştur:
---
“Şa’bân-ın yarı (on
beşinci) gecesi olunca, gecesini (ibâdette) kıyâmla geçirin, gününü
de oruç tutun.
Şüphesiz
Allâh-ü Tebârake ve Te’âlâ, o gece güneş batımında, en yakın semâya (inmekten, çıkmaktan, hareket ve
intikâlden münezzeh olarak, Zât’ına yakışan bir inişle) iner de, fecrin
tulû’una (doğuşuna=imsâk altıncaya) kadar:
1- --- “Bağışlanmak isteyen
var mı, onu mağfiret edeyim?!
2- Rızık isteyen var mı ki onu
rızıklandırayım?!
3- Belâya tutulan var mı ona
âfiyet vereyim?!
4- Yok mu şöyle isteyen?! Yok
mu böyle isteyen?!.” Diye nidâ eder.”[1]
BERAT GECENİZ/GECEMİZ MÜBÂREK
OLSUN!..
1-
RIZIKLARIMIZIN
HELÂL, BOL VE BEREKETLİ,
2- BELÂLARIMIZIN
ÂFİYETİ (DEF OLMASI),
3- HASTALIKLARIMIZIN
ŞİFÂSI,
4- HAYIRLI
DİLEK VE TEMENNÎLERİMİZİN KABÛLÜ,
5- HÂSSETEN
TEVBELERİMİZİN BERÂETİMİZE
VESÎLE OLMASINI DİLER;
BERÂET
KANDİLİMİZİN BİZLERE VE ÂLEM-İ İSLÂM’A BARIŞ, HUZUR, HAYIRLAR VE BEREKETLER
GETİRMESİNİ BİZLERİ
YOKTAN VÂR EDEN YÜCE MEVLÂMIZDAN NİYÂZ
EDERİM!..
1
haziran (pazartesiyi) 2 hazirana (salıya) bağlayan gece berat gecesidir… Mübarek
olsun:
Leyle-i
Berâet, Berat gecesi, Şaban ayının en mühim gecesidir; yılın da en mübârek, en
dikkat edilecek, ihyâ olunacak gecelerinden biridir, meleklerin bayramıdır; bu
gece yeryüzüne çok rahmet, bereket ve hayır iner; çok mü’minler af ve mağfiret
olunur; ancak şirke bulaşanlar, birbirlerine kin tutanlar, dostlar ve akraba
ile ilgiyi kesenler, sihir yapanlar, kâhinler, ayyaşlar, faizciler, namusunu
satanlar hariç!
Berat
gecesinde eceller, rızıklar, hacca gidecekler, ölecekler, saîdler, şakîler,
senenin mühim olayları yazılır, tespit olunur, kesinleşir; kimi Allah’ın
rahmetine erer, kimi mahrum kalır; kimi mükâfatlandırılır, kimi cezalanır;
nicesinin kefeni hazırlanmıştır, o çarşıda alış verişte; kiminin kabri
kesinleşmiştir, o gafilce eğlencede; nice gülen vardır, eceli yakın; nice bina
vardır, sahibi toprağa girecek; nice cennet uman vardır, cehennemde yanacak;
nice sevap uman vardır, ikâba uğrayacak; nice kâr bekleyen vardır, zarara
çarpılacak...
Berat
gecesi müthiş bir gecedir... ...
Sevgili
kardeşlerim, bu mühim gece için öncelerden hazırlanın, oruçlar tutun, zekâtlar,
sadakalar verin, salât u selâmlar getirin, çok zikir yapın, tevbe edin, Kur’an
okuyun, nafile namaz kılın, sıla-i rahîm yapın, ağlayın, dua edin, Mevlâya
yalvarın da sizi, bizi mağfiret eylesin, adımızı “Dîvân-ı Süedâ”ya kayıt
buyursun, bahtımızı güzel kılsın, rızkımızı bol versin, nusretiyle bizleri ve
mücahid kullarını takviye etsin, zaferlere erdirsin; fütûhât ve füyûzâta mazhar
kılsın, başımızdan musibetleri, belaları, cezalan, kötülükleri uzaklaştırsın,
bizleri iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin! Yoksa bu âlemin hayhuyu bitecek
gibi değil; dünya boş ve fâni; baki ve ebedî olan âhiret! Allah cümle ümmet-i
Muhammed’i nevm-i gafletten ikaz buyursun, hakkı görüp ona uymayı, bâtılı sezip
ondan korunmayı, âhirete iyi ve tam hazırlanmayı nasip ve müyesser eylesin! Merhum, Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan Hocaefendi:
v
“Allâhım
bizi bu sabah;
v
Taksim
edecegin her hayırlı işlerden,
v
Dağıtacağın
rahmetten,
v
Vereceğin
rızıktan,
v
Gidereceğin
sıkıntıdan,
v
Kaldıracağın
musîbetten,
v
Koruyacağın
fitneden,
v
En cok
nasiplenen kullarından eyle.”
Berâet
Gecemiz Mübârek olsun… Âmîn!..
[1] Risale-i Ahmediyye:16, sh:103-106. (Abdülkâdir-i Geylânî, el-Ğunye, 1/347; Safûrî, Nüzhetü’l-Mecâlis, 1/142.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder