ALLÂH’IN
MUHÂFAZASINI İSTEMEK…
وَمَنْ تَـكُنْ بِرَسـُولِ اللّٰهِ نُصْرَتُـهُ،
إِنْ تَلْقَهُ الْاُسْـدُ ف۪ي آٰجَــامِهَا تَجِمِ. |
- 1
|
1-
“O
Ashâb-ı Kirâm’ın muhârebede bu kadar mahâretli olmaları, Hazret-i Peygamber’in
vâsıtasıyladır. (Çünkü Hz. Peygamberin zaferi ve duâsı onlarla berâberdi.) Zîrâ
her kim, Rasûlüllâh’dan yardım görürse, (yâni kimin elinden tutarsa, her kime
nusreti/yardımı yetişirse) o kimse, ormanlarda aslanlara mülâkî olsa aslanlar
sükûnet bulur. (Arslanlara rast gelse, karşısına çıksa bile inlerinde sâkit
olurlar, aslâ zarar veremezler.)”[1]
عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ
رضى الله عنه كُنْتُ خَلْفَ النَّبِىِّ ﷺ يَوْمًا فَقَالَ يَا
غُلاَمُ اِنِّى اُعَلِّمُكَ كَلِمَاتٍ اِحْفَظِ اللَّهَ يَحْفَظْكَ اِحْفَظِ
اللَّهَ تَجِدْهُ تُجَاهَكَ اِذَا سَاَلْتَ فَاسْاَلِ اللَّهَ وَ اِذَا
اسْتَعَنْتَ فَاسْتَعِنْ بِااللَّهِ وَاعْلَمْ
اَنَّ اْلاُمَّةَ لَوِ اجْتَمَعَتْ عَلَى اَنْ يَنْفَعُوكَ بِشَىْءٍ لَمْ
يَنْفَعُوكَ اِلاَّ بِشَىْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ لَكَ وَ اِنِ اجْتَمَعُو عَلَى
اَنْ يَضُرُّوكَ بِشَىْءٍ لَمْ يَضُرُّوكَ اِلاَّ بِشَىْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ
عَلَيْكَ رُفِعَتِ اْلاَقْلاَمُ وَ جَفَّتِ الصُّحُفُ".
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ: "كُنْت
خَلْفَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه و سلم يَوْمًا، فَقَالَ: يَا غُلَامِ! إنِّي
أُعَلِّمُك كَلِمَاتٍ: احْفَظْ اللَّهَ يَحْفَظْك، احْفَظْ اللَّهَ تَجِدْهُ
تُجَاهَك، إذَا سَأَلْت فَاسْأَلْ اللَّهَ، وَإِذَا اسْتَعَنْت فَاسْتَعِنْ
بِاَللَّهِ، وَاعْلَمْ أَنَّ الْأُمَّةَ لَوْ اجْتَمَعَتْ عَلَى أَنْ يَنْفَعُوك
بِشَيْءٍ لَمْ يَنْفَعُوك إلَّا بِشَيْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ لَك، وَإِنْ
اجْتَمَعُوا عَلَى أَنْ يَضُرُّوك بِشَيْءٍ لَمْ يَضُرُّوك إلَّا بِشَيْءٍ قَدْ
كَتَبَهُ اللَّهُ عَلَيْك؛ رُفِعَتْ الْأَقْلَامُ، وَجَفَّتْ الصُّحُفُ".
رَوَاهُ التِّرْمِذِيُّ [رقم:٢٥١٦] وَقَالَ: حَدِيثٌ
حَسَنٌ صَحِيحٌ.
Hz. İbn-i Abbas (r.a) diyor ki: Ben bir gün Nebi (sav)’in
terekesinde idim. Rasûlüllâh (s.a.s.) şöyle
buyurdu:
--- “Ey evlatçığım! Sana bazı kelimeler
öğreteceğim. Allâh-ü Te’âlâ’yı muhâfaza et ki, Allâh da seni muhâfaza etsin. Allâh-ü Te’âlâ’yı
muhâfaza et ki, O’nu sana yönelmiş bulasın. İstediğin zaman yalnız Allâh’tan
iste. Yardım dileyeceğin zaman da yalnız Allâh’tan yardım dile.
Bil ki! Eğer bütün ümmet sana fayda vermek
için toplansa, Allâh’ın senin için yazdığından başka sana fayda veremez. Ve
eğer bütün ümmet sana zarar vermek için toplansa, Allâh’ın senin için
yazdığından başka sana zarar veremez. Kalemler kaldırıldı ve sayfalar kurudu.”
Sevgili kardeşim, kim Allâh’ın
muhafazasını ister ve Allâh’ın hıfzının gölgesi altına girmeyi murâd ederse bu
hadise dikkat etmelidir. Zira bu hadis, Allâh’ın muhafazası altına girmenin
yolunu göstermektedir.
Hadisimizi İbn-i Abbas (r.a.) Hazretleri
nakletmektedir. İbn-i Abbas Hazretleri diyor ki:
كُنْتُ خَلْفَ
النَّبِىِّ صلى الله عليه و سلم يَوْمًا
“Ben bir gün Nebi (s.a.v.)’in
terekesinde idim.”
فَقَالَ
“Dedi ki:
يَا غُلاَمُ
“Ey evlatçığım!”
اِنِّى اُعَلِّمُكَ
كَلِمَاتٍ
“Ben sana bazı kelimeler öğreteceğim.” Peygamber
Efendimiz (s.a.v.) bu kelimeleri İbn-i Abbas Hazretlerinin zatında aynı zamanda
bizlere de öğretmektedir. Bu sebeple, Efendimiz’in öğreteceği bu kelimelere son
derece dikkat kesilelim.
اِحْفَظِ اللَّهَ
“Allâh’ı muhafaza et!” Elbette Allâh’ın
zatı muhafazadan müstağnidir. Burada kastedilen muhafaza: Allâh’ın dinini
muhafaza, Allâh’ın kelamı olan Kur’an’ı muhafaza, Allâh’ın Rasûlü’nün sünnetini
muhafaza ve Allâh’ın isminin şerefini ve izzetini muhafaza gibi manalardır.
Evet, “Allâh’ı muhafaza et!”
Peki, biz Allâh’ı muhafaza ettiğimizde, Allâh bize nasıl muamele edecek? İşte
hadisin devamı:
يَحْفَظْكَ
“Allâh da seni muhafaza etsin.” Demek kim Allâh’ın
muhafazasını isterse, ilk önce Allâh’ı muhafaza etmelidir. Yani Allâh’ın dini için,
kitabı için, Rasûlü’nün sünneti için fedakârlık yapmalı ve onların muhafazası
için çalışmalıdır.
Hadisin devamında Efendimiz (s.a.v.)
yine aynı emri tekrar ediyor:
اِحْفَظِ اللَّهَ
“Allâh’ı muhafaza et!”
تَجِدْهُ تُجَاهَكَ
“Allâh’ı sana rahmetiyle, ihsanıyla,
keremiyle yönelmiş bulasın.” O hâlde kim Allâh’ın kendisine cemalî
isimleriyle muamele etmesini isterse, ilk önce kendisi Allâh’ı muhafaza
etmelidir.
Demek hadisin bu bölümüne kadar iki şey
öğrendik:
1- Allâh’ı muhafaza edeni Allâh da muhafaza eder.
2- Allâh’ı muhafaza edene Allâh rahmet ve keremiyle muamele eder.
Hadis-i şerifin devamında Efendimiz
(s.a.v.) şöyle buyuruyor:
وَ اِذَا اسْتَعَنْتَ
فَاسْتَعِنْ بِااللَّهِ
“İstediğin zaman yalnız Allâh’tan iste!”
وَ اِذَا اسْتَعَنْتَ
فَاسْتَعِنْ بِااللَّهِ
“Yardım dileyeceğin zaman da yalnız Allâh’tan
yardım dile!”
Evet, Allâh’tır her sesi işitip cevap
veren. Ve yine Allâh’tır her istenilen şeye kâfi gelen. Allâh’tan başka kim var
ki sesimizi işitsin, bize merhametiyle muamele edip istediğimizi bize ihsan
etsin? İşte bu sırdandır ki, Efendimiz (s.a.v.) sadece Allâh’tan istemeyi ve
ancak Allâh’a sığınmayı bizlere emretmiştir.
Efendimiz (s.a.v.) hadislerine şöyle
devam ediyor:
وَاعْلَمْ
“Bil ki!”
اَنَّ اْلاُمَّةَ
لَوِ اجْتَمَعَتْ عَلَى اَنْ يَنْفَعُوكَ بِشَىْءٍ
“Eğer bütün ümmet sana fayda vermek
için toplansa”
لَمْ يَنْفَعُوكَ
اِلاَّ بِشَىْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ لَكَ
“Allâh’ın senin için yazdığı ve ezelde
takdir ettiği menfaatten başkasını sana ulaştıramaz.”
Yani bütün hayırlar, bütün menfaatler
ve bütün iyilikler ancak Allâh’ın elindedir ve O’nun takdiriyledir. O istemese,
bütün insanlar ve cinler hatta bütün mahlûkat toplansa, en ufak bir menfaati
bizim için yaratamaz. Bir damla suyu, bir tek başağı, bir nefesi bize ihsan
edemez. Bu sebeple, hangi hayır olursa olsun, hangi elden ve sebepten gelirse
gelsin, o hayrın asıl sahibi Allâh’tır ve O’nun izni ile bize ulaşmıştır. Şükür
ve hamda ancak O layıktır.
وَ اِنِ اجْتَمَعُو
عَلَى اَنْ يَضُرُّوكَ بِشَىْءٍ
“Eğer bütün ümmet sana zarar vermek
için bir araya gelse”
لَمْ يَضُرُّوكَ
اِلاَّ بِشَىْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ عَلَيْكَ
“Allâh’ın senin için yazdığı ve sana
takdir ettiği şeyden başka sana hiçbir zarar veremez.”
Yani menfaat Allâh’ın elinde olduğu
gibi zarar da Allâh’ın elindedir. Zararı da ancak O yaratır. Eğer bütün
insanlar ve cinler bir araya gelse ve bize zarar vermek ve bizi helak etmek
istese, ancak Allâh’ın ezelde yazdığını bize ulaştırır. İşte bu sırdandır ki, Cenâb-ı
Hak Tevbe suresinde Peygamberimiz’e şöyle emrediyor: “De ki! Allâh’ın
yazdığından başkası bize isabet etmez. O da bizim Mevlâmız’dır.” Yani bizim
hakkımızda hangi hükmü verirse versin, bizim sahibimizdir, bizim dostumuzdur.
Bize düşen, O’nun bizim hakkımızdaki hükmüne razı olmaktır.
رُفِعَتِ
اْلاَقْلاَمُ
“Kalemler kaldırıldı.” Yani kader
defterlerini yazan kalemler kaldırıldı. Artık menfaat ve zarar, takdir-i hüdâ
ile ezelde tespit edildi.
وَجَفَّتِ الصُّحُفُ
“Sayfalar da kurudu.” Yani kader
kalemi kaldırıldığı gibi, ilahî takdirin yazılı olduğu sayfalar da kurudu.
Artık hiçbir hüküm değişmez.
Burada akla şöyle bir soru gelebilir: “Eğer
kader kalemleri kaldırılmış ve sayfalar kurumuş ise, biz kaderin mahkûmu
olmuyor muyuz?” Bu sorunun cevabını Marmara Eğitim olarak hazırladığımız
“Kadere İman” setine havale ediyoruz. Dilerseniz www.ilmedavet.com sitemizden “Kadere İman”
eserini ücretsiz indirebilirsiniz. Sorunun cevabı mezkûr eserde verildiğinden
biz şu anda bu kapıyı açmıyoruz.
Şimdi hadis-i şerifte anlatılan
noktaları şöylece maddeleyelim:
1- Allâh’ı muhafaza edeni Allâh da muhafaza eder.
2- Allâh’ı muhafaza edene Allâh rahmet ve keremiyle yönelir.
3- İstediğimiz zaman Allâh’tan istemeli ve sebeplerle gelen
nimetleri Allâh’tan bilmeliyiz.
4- Yardım dileyeceğimiz zaman da yalnız Allâh’tan yardım dilemeli
ve sebeplerle gelen yardımı yine ondan bilmeliyiz.
5- Ve bilmeliyiz ki, bütün ümmet menfaatimiz veya zararımız için
toplansa, ancak Allâh’ın bizim için takdir ettiğini bize ulaştırabilirler.
Bundan başka bize ne faydaları olur, ne de zararları. Zira kader defterini
yazan kalemler kaldırılmış ve sayfalar kurumuştur.
--- Ya Rab! Bizleri
dinini, kitabını, Habib’inin sünnetini ve ismini muhafaza edenlerden eyle! Ve
bu muhafazaya mukabil sen de bizi muhafaza et ve rahmetinle bize yönel, bizi
sana yönelt! Ancak senden istemeyi ve ancak sana sığınmayı bizlere nasib et! Ve
bize öyle bir iman ver ki, menfaat ve zararın ancak senin elinde olduğunu
bilelim ve sadece senin dergâhında zelil olup nimeti senden isteyelim, zarardan
dolayı da sana sığınalım. Âmin! (Tirmizi.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder