27 Şubat 2015 Cuma

ÜÇ AZÎZ DAMLA


 




 
ÜÇ AZÎZ DAMLA:
1-   KAN-DAMLASI,
(İnsanı “Şehîd” eder!)
2-   GÖZ-YAŞI DAMLASI,
(Allâh aşkı/korkusu için akarsa Cehennem ateşi yakmaz!)
3-   ALIN-TERİ DAMLASI.
(Günâhlara kefarettir!)

﴿ وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فى سَبيلِ اللّٰهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاءٌ وَلٰكِنْ لَاتَشْعُرُونَ ﴾ [سورة البقرة:٢/ ١٥٤]
“Allâh yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.”[1] 

حَدّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمٰنِ بْنُ إِبْرَاه۪يمَ الدِّمَشْقِيُّ وَ إِبْرَاه۪يمُ بْنُ الْمُنْذِرِ؛ قَالَ: ثَنَا اِبْنُ أَب۪ي فُدَيْكٍ. حَدَّثَن۪ي حَمَّادُ بْنُ أَب۪ي حُمَيْدٍ الزُّرَقِيُّ عَنْ عَوْنِ بْنِ عَبْدِ اللّٰهِ بْنِ عُتْبَةَ بْنِ مَسْعُودٍ عَنْ أَب۪يهِ عَنْ عَبْدِ اللّٰهِ بْنِ مَسْعُودٍ؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ :

مَا مِنْ عَبْدٍ مُؤْمِنٍ يَخْرُجُ مِنْ عَيْنَيْهِ دُمُوعٌ وَإنْ كَانَ مِثْلَ رَأْسِ الذُّبَابِ مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ ثُمَّ تِص۪يبُ شَيْئًا مِنْ حُرِّ وَجْهِه۪-إِلَّا حَرَّمَهُ اللّٰهُ عَلَى النَّارِ.

Abdullâh İbn-ü Mes'ûd (r.a.) anlatıyor: "Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) buyurdular ki: --- “Sinek başı kadar bile olsa, gözünden Allâh korkusuyla yaş çıkan ve bu yaşı yanak yumrusuna değecek kadar akan hiçbir mü'min kul yoktur ki, Allâh onu (ebedî) ateşe harâm etmesin!”[2]

وَعَنْ أَبى هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولَ اللّٰهِ : لَايَلِجُ النَّارَ رَجُلٌ بَكَى مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ تَعَالٰى حَتّٰى يَعُودَ اللَّبَنُ فِي الضَّرْعِ، وَلَايَجْتَمِعُ عَلٰى عَبْدٍ غُبَارٌ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَدُخَانُ جَهَنَّمَ. أخرجه الترمذى وصححه والنسائى.

Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: "Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) buyurdular ki: --- “Allâh korkusuyla göz-yaşı döken kimse, süt memeye geri dönmedikçe ateşe girmez. Bir kul üzerinde, Allâh yolunda yapışan tozla, cehennemin dumanı bir araya gelmez.”[3]

وَعَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُمَا قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللّٰهِ يقُولُ: عَيْنَانِ لَا تَمَسُّهُمَا النَّارُ؟ عَيْنٌ بَكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ، وَعَيْنٌ بَاتَتْ تَحْرُسُ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ. أخرجه الترمذى.

İbn-i Abbâs (r.’anhümâ) anlatıyor: "Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)'ın şöyle söylediğini işittim: --- “İki göz vardır, onlara ateş değemez: Allâh için ağlayan göz ile Allâh yolunda uyanık sabahlayan göz.”[4]

 

Bir Hadîs-i Şerîf’te Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in, Sahâbe-i Kirâm Efendilerimiz (r.’anhüm ecme’în)’e; şöyle buyurdular:

"إِنَّ مِنَ الذُّنُوبِ ذُنُوبًا لَا يُكَفِّرُهَا الصَّلَاةُ وَلَا الصِّيَامُ وَلَا الْحَجُّ وَلَا الْعُمْرَةُ"

--- “Öyle günâhlar vardır ki, onlara ne namaz, ne oruç, ne hac ve ne de ‘umre dâhî kefâret olamaz.” Sahâbe-i Kirâm, Efendimiz (s.a.s.)’e sordular: --- “Peki onlara ne kefâret olur Yâ Rasûlellâh!”.

"اَلْهُمُومُ ف۪ي طَلَبِ الْمَع۪يشَةِ"

Peygamber (s.a.s) Efendimiz: --- “Me’îşet talebi için çekilen sıkıntı ve kederler, (Onları ancak çoluk-çocuğunun geçimini helâl yoldan (alın teriyle) te’mîn etmek için çalışmak affettirir, siler götürür.) Buyurdular.[5]

 

KİFL KISSASI

عَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمَا قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ كَانَ ف۪يمَنْ كَانَ قَبْلُكُمْ رَجُلٌ يُسَمَّى الْكِفْلَ، وَكَانَ َ يَنْزِعُ عَنْ شَىْءٍ فَأَتَى امْرَأةً عَلِمَ بِهَا حَاجَة فَأَعْطَاهَا سِتّ۪ينَ د۪ينارًا. فَلَمَّا أَرَادَهَا عَلٰى نَفْسِهَا ارْتَعَدَتْ وَبَكَتْ. فَقَالَ: مَا يُبْك۪يكِ؟ فَقَالَتْ: لِاَنَّ هٰذَا عَمَلٌ مَا عَمِلْتُهُ قَط وَمَا حَمَلَن۪ى عَلَيْهِ إِلَّا الْحَاجَةُ. فقَالَ: أَتَفْعَل۪ينَ أَنْتِ هٰذَا مِنْ مَخَافَةِ اللّٰهِ تَعَالٰى؟ فَأَنَا أحْرَى بِذٰلِكِ. فَاذْهَب۪ى، وَلَكِ مَا أَعْطَيْتُكِ. وَوَ اللّٰهِ أُعْص۪يهِ بَعْدَهَا أَبَدًا فَمَاتَ مِنْ لَيْلَتِه۪. فَأَصْبَحَ مكْتُوبًا عَلٰى بَابِه۪: إِنَّ اللّٰهَ تَعَالٰى قَدْ غَفَرَ لِلْكِفْلِ. فَعَجِبَ النَّاسُ مِنْ ذٰلِكَ حَتّٰى أَوْحىَ اللّٰهُ اِلٰى نَبِيِّ زَمَانِهِمْ بِشَأْنِه۪. أخرجه الترمذي.

 

İbn-ü Ömer (r.’anhümâ) anlatıyor: "Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) buyurdular ki:

--- “Sizden önce yaşayanlar arasında KİFL adında biri vardı. Bildiğinden hiç şaşmazdı. İhtiyâç içinde olduğunu bildiği bir kadına gelerek, altmış dinar verdi. Kadından kâm almak üzere teşebbüse geçince kadın, titredi ve ağladı.

 

“Niye ağlıyorsun?” diye sorunca,

 

Kadın: --- “Bu benim hiç yapmadığım (harâm) bir amel. Bu günâha beni râzı eden de fakrımdır!” dedi.

 

Adam da: --- “Yâni sen şimdi Allâh korkusuyla mı ağlıyorsun? Öyleyse, Allâh'dan korkmaya ben senden daha lâyıkım! Haydi, git verdiğim para da senin olsun. Vallâhi ben bundan böyle Allâh'a hiç âsî olmayacağım!" dedi. Adam o gece öldü. Sabah, kapısında şu yazılı idi: --- “Allâh Kifl'i mağfiret etti!” Halk bu duruma şaşırdı kaldı. Allâh o devrin peygamberine Kifl'in durumunu vahyen bildirinceye kadar şaşkınlık devam etti.”[6]



[1] Bakara Sûresi, 2/154.
[2] Kütüb-i Sitte, İ. CANAN, 17/585.
[3] Tirmizî, Fezâilü’l-Cihâd 8, (1633); Zühd 37,(2372); Nesâî, Cihâd 8, (6,12).
[4] Tirmizî, Fezâilü’l-Cihâd 7, (1632).
[5] et-Taberânî, Mu’cemü’l-Evsât, 1/ 38.
[6] Tirmizî, Kıyamet 49, (2498).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder