14 Haziran 2015 Pazar

HELAK EDİLMEKTEN KURTULAN KAVİM----فَلَوْلَا كَانَتْ قَرْيَةٌ اٰمَنَتْ فَنَفَعَهَآ ا۪يمَانُهَآ اِلَّا قَوْمَ يُونُسَۜ

HELAK EDİLMEKTEN KURTULAN KAVİM

 
٨ فَلَوْلَا كَانَتْ قَرْيَةٌ اٰمَنَتْ فَنَفَعَهَآ ا۪يمَانُهَآ اِلَّا قَوْمَ يُونُسَۜ لَمَّآ اٰمَنُوا كَشَفْنَا عَنْهُمْ عَذَابَ الْخِزْىِ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَمَتَّعْنَاهُمْ اِلٰى ح۪ينٍ [سورة يونس:١٠/٩٨]
“Yûnus’un kavminden başka, keşke (azâbı görmeden) îmân edip, îmânı kendisine fayda veren bir tek memleket halkı olsaydı! (Yûnus’un kavmi) îmân edince, dünya hayatında (sürüklenebilecekleri) rezillik azâbını onlardan uzaklaştırmış ve onları belli bir zamana kadar yararlandırmıştık.”
[Yûnüs Sûresi, 10/98.)
Asur Devleti’nin başşehri ve önemli bir ticaret merkezi olan Ninova şehrinde doğan Yunus aleyhisselâm oranın halkına peygamber olarak gönderilir
     
null
Asur Devleti’nin başşehri ve önemli bir ticaret merkezi olan Ninova şehrinde doğan Yunus aleyhisselâm oranın halkına peygamber olarak gönderilir. Hz. Yunus, maddi bir refah ve bolluk içinde yaşayan ve putlara tapan Ninova halkını senelerce Allah’a imana ve ibadet etmeye davet eder. Kavmi ona iman etmedikleri gibi pek çok ezâ ve cefâda bulunur. Onunla alay ederler. Fakat Yunus aleyhisselâm yılmadan ve ümitsizliğe kapılmadan onları hak dine dâvet etmeye devam eder.
Hz. Yunus, bütün bu samimi gayretlerine rağmen kendisiyle eğlenen, alay ve hakaret eden kavminden ümidi kesmeye başlar ve doğru yola geleceklerine olan inancı sönmeye yüz tutar. Çünkü yıllardır uğraşmasına karşılık muhataplarının sinesinde herhangi bir yumuşama olmaz. Bu sebeple kararını verir: Hicret edecektir. Hicret öncesi son kez halkına kendilerine büyük bir azabın geleceğini haber verir. Bunun ilk alameti olarak da yüzlerinin renginin değişip bozulacağını söyler.
Ancak halkına karşı çok kırgın ve kızgın olan Hz. Yunus, hicret kararını Cenab-ı Hak’tan gelen bir emirle değil de kendi arzusuyla alır. Aslında bu hicret, ne görevden kaçış, ne de görevi verene bir başkaldırıştır. Sadece davete boyun eğmeyen halktan, bir kızgınlık ve sabırsızlık neticesi vaktinden önce uzaklaşmaktır.
Yunus aleyhisselam, büyük üzüntü içinde hicret için yola koyulur. Doğup büyüdüğü Ninova’yı terk eder ve Dicle Nehri kenarındayken yolcularla dolu olan bir gemiye biner. Gemi hareket edip kıyıdan uzaklaşır. Bir müddet seyrettikten sonra durur ve kımıldamaz olur. Gemidekiler şaşırıp kalırlar. Ne kadar çalıştılarsa da gemiyi bir türlü yürütemezler. Üstelik aniden çıkan bir fırtına ile de gemi batacak hale gelir. Yolcular büyük bir paniğe kapılır. Ardından,
- Aramızda bulunan bir suçlu yüzünden gemi yürümüyor, diye aralarında söylenirler. Peki bu suçluyu nasıl tespit edeceklerdi. İçlerinden biri şöyle bir teklifte bulunur:
- Kura çekelim. Suçlu olanı tayin etmesini Allah’a bırakalım. Kura kime isabet ederse onu denize atalım ve bu beladan kurtulalım.
Bu teklif kabul görür. Kura çekilir ve Yunus aleyhisselâma çıkar. Herkes çok şaşırır. Çünkü Hz. Yunus, hal ve tavırlarıyla yolcular arasında çok müspet bir tesir uyarmıştır. Suçlunun o olduğu hiç kimsenin aklının ucundan bile geçmiyordu. Kurayı yenilemeye karar verirler. Ancak kura iki defa daha çekilir ve yine Hz. Yunus’a çıkar. O zaman Yunus aleyhisselâm bunun kendisi hakkında ilâhi bir imtihan olduğunu kabul edip tevekkülle, “O âsi kul benim!” der.
Yunus aleyhisselam denize atılır. O sırada vakit gecedir. Deniz şiddetli fırtınalarla çalkalanıyordu. Gemiden denize atlayan Hz. Yunus azgın dalgalarla bir müddet boğuştuktan sonra bir balık tarafından yutulur. O sırada Hz. Yunus’a yardımcı olabilecek hiçbir kimse yoktur. Kendisinin kurtuluşu için bütün maddi sebepler yok olmuştur. Dalgalar arasında tek başına kalakalmıştır. Gece olduğu için seslense bile sesini duyacak hiç kimse yoktur. Zaten kısa bir zaman sonra bir balık tarafından yutulmuştur. Kısacası gece, deniz ve balık aleyhine ittifak etmiştir. Onu içinde bulunduğu bu ortamdan kurtaracak öyle bir Zat olmalıydı ki, hükmü hem geceye, hem balığa, hem de denize geçmeliydi. Şüphesiz ki, bu Zat bütün sebeplerin yaratıcısı Cenab-ı Hak’tı.
Bunun üzerine Hz. Yunus, “Ey Rabbim! Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim. Ben nefsine zulmedenlerden oldum” diyerek Rabbisine yalvarır. Hz. Yunus’un bu samimi tevbesini Cenab-ı Hak kabul eder ve balığa içindeki misafirini sahile çıkarmasını emreder. Balık, Yunus aleyhisselamı sahile bırakır. Allahu Teala, engin lütuf ve keremiyle Hz. Yunus’un sahile çıktığı yerde, hem onu gölgelendirecek, hem de sinek gibi haşeratın rahatsızlık vermesinden koruyacak, geniş yapraklı, çabuk büyüyüp yükselen Yaktin (kabak ağacı) adlı bir ağaç bitirir. Hz. Yunus bu ağaç altında bir müddet kalıp eski sıhhat ve afiyetine kavuşur.
Bu arada Ninova halkı, peygamberleri Hz. Yunus’un işaret ettiği gibi bir sabah uyandıklarında yüzlerinin farklı bir renk aldığını ve ardından gökyüzüne baktıkları zaman da üzerlerine siyah bir bulutun geldiğini görürler. Netice itibariyle Hz. Yunus’un bir peygamber olduğunu ve kendilerinin ona zulmettiklerini anlarlar. Bu sebeple bir araya gelip dua dua yalvararak Allah’tan kendilerini affetmelerini ister. Cenab-ı Hak bu samimane yapılan duaları kabul buyurur ve onları affeder. Hz. Yunus hicretini bırakıp tekrar kavmine geri döner. Bu şekilde Hz. Yunus’un kavmi, helak edilmeyi hak edip de helak edilmeyen tek kavim olarak tarihte yerini alır.
Hikayeden çıkarılacak bazı dersler
1. Yunus (a.s)’ın kavmi hakkında takdir edilmiş azabın kaldırılması, Allah’ın o kavme yaptığı hususi bir muamele olabilir ki, başkaları için ne daha önce ne de daha sonra söz konusu olmamıştır.
2. Bazen belalar, sebeplerin ortaya çıkmasıyla emareleri belirir ama tam o esnada yapılan bir iyilik, bir güzellik Allah’ın azabın kaldırılmasına sebep olur. Yunus (a.s)’ın kavmi, azab emarelerini görünce, toplanmış, Allah’a yönelmiş ve O’na pişmanlık duygularını bildirmişlerdi ki; Allah da atâsıyla gelecek olan belayı kaldırmış ve onlara bir süre daha dünyevi, ama uhrevi buutlu yaşama imkanı bahşetmiştir.
3. Âdet-i sübhaniyesine göre Allah, hangi kavme azab edecekse Nebisine, azab öncesi o beldeden ayrılmasını emir buyurmuştur. Yunus (a.s) ise, öyle bir emir gelmeden, kendi içtihadı ile kavminin beldesini terk etmiştir. Böyle olunca da ihtimal gelebilecek azab o kavimden kaldırılmış ve pâye-yi nübüvvete muvafık bir uyarı şeklinde bir paratöner gibi O nebiye verilmiştir ki, hikayede bahsedilen hadiseler Hz. Yunus’un başına gelmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder