HAKK’I SEVEN, HALK’A VEREN, GÂZİ BAŞKAN, KOCA ÇINAR
---ARANAN, AYDINLATAN GÂZİ BAŞKAN, ‘KOCA ÇINAR’A--- ÖZLENEN VE GÖZLENEN, GÂZİ BAŞKAN ‘VAKIF
ADAMI’A
رَبِّ يَسِّرْ وَلَا تُعَسِّرْ رَبِّ تَمِّمْ بِالْخَيْرِ،
وَ بِه۪ نَسْتَع۪ينْ. (أٰم۪ينَ)
“Yâ Rabbî! Kolaylaştır, Zorlaştırma! İşimi
Hayırla Sonuçlandır.” -Yalnız Senden Yardım Dilerim.-[1]
أَلْحَمْدُ لِلّٰهِ
وَكَفٰى، وَالصَّلٰاةُ وَالسَّلٰامُ عَلَى النَّبِىِّ الْمُصْطَفٰى، وَعَلٰى
أٰلِه۪ وَأَصْحَابِهِ الْكِرَامِ الشُّرَفَا.
§ El-Hamd-ü Lillâh-i Ve Kefâ,
§ Ve’salât-ü Ve’selâm-ü
‘Ale’n-Nebiyyi’l-Mustafâ,
§ Ve ‘Alâ êlihî Ve
Eshâbihi’l-Kirâmi’ş-Şürefâ.
ü Övülmeye lâyık olarak Allâh-ü Te’âlâ
bize yeter...
ü Salât-ü selâm seçilmiş olan O Nebî
Muhammed Mustafâ sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem’in üzerine olsun…
“Allâh-ü Te’âlâ’yı arzu edip seveni, Allâh-ü
Te’âlâ da arzu edip sever”
٦٥٠٧---
حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ، حَدَّثَنَا هَمَّامٌ، حَدَّثَنَا قَتَادَةُ، عَنْ أَنَسٍ،
عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ، عَنِ النَّبِيّ ﷺ قَالَ:
"مَنْ أَحَبَّ لِقَآءَ اللّٰهِ أَحَبَّ
اللّٰهُ لِقَآءَهُ، وَمَنْ كَرِهَ لِقَآءَ اللّٰهِ كَرِهَ اللّٰهُ لِقَآءَهُ"
قَالَتْ عَآئِشَةُ أَوْ بَعْضُ أَزْوَاجِهِ: إِنَّا لَنَكْرَهُ المَوْتَ، قَالَ:
"لَيْسَ ذٰاكِ، وَلٰكِنَّ المُؤْمِنَ إِذَا حَضَرَهُ المَوْتُ بُشِّرَ
بِرِضْوَانِ اللّٰهِ وَكَرَامَتِهِ، فَلَيْسَ شَيْءٌ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا
أَمَامَهُ، فَأَحَبَّ لِقَآءَ اللّٰهِ وَأَحَبَّ اللّٰهُ لِقَآءَهُ، وَإِنَّ
الكَافِرَ إِذَا حُضِرَ بُشِّرَ بِعَذَابِ اللّٰهِ وَعُقُوبَتِه، فَلَيْسَ شَيْءٌ
أَكْرَهَ إِلَيْهِ مِمَّا أَمَامَهُ، كَرِهَ لِقَآءَ اللّٰهِ وَكَرِهَ اللّٰهُ
لِقَآءَهُ"
اسم الكتاب: صحيح
البخاري، المسمي الجامع الصحيح المسند من حديث
رسول الله ﷺ وسننه وأيامه، المؤلف: للإمام حافظ أبي عبدالله محمد بن إسماعيل بن
إبراهيم بن المغيرة الجعفي البخاريّ رحمة الله تعالي، ١٩٤ – ٢٥٦ هـ، تحقيق، إعتني
به: أبو عبدالله عبد السلام بن محمد بن عمر علوسي، الناشر: مكتبة الرشد، المملكة العربية
السعدية-الرياض،الطبعة: طبعة الثانية، ١٤٢٧ ه-٢٠٠٦ م. كتاب الرقاق (٨١)، باب: من
أحب لقاء الله أحب الله لقاءه، (٤١/٤١)، طرف الحديث: رقم الحديث: ٦٥٠٧، ص:٩٠١؛ ش
أخرجه مسلم في الذكر والدعاء والتوبة باب من أحب لقاء الله أحب الله لقاءه رقم،
٢٦٨٣ – ٢٦٨٤، (ليس ذاك) أي ليس المراد بلقاء الله تعالى الموت لأن الموت يكرهه كل
إنسان بطبعه. (حضر) حضره النزع للموت؛ اخْتَصَرَهُ أَبُو دَاوُدَ، وَعَمْرٌو، عَنْ
شُعْبَةَ، وَقَالَ سَع۪يدٌ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ زُرَارَةَ، عَنْ سَعْدٍ، عَنْ
عَآئِشَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ﷺ.
6507 --- ... Bize Katâde,
Enes İbn-ü Mâlik’ten; o da Ubâde İbnü’s- Sâmit (r.’a.)’ten tahdîs etti ki,
Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur:
— “Her kim Allâh’a
kavuşup görmeyi arzu eder severse, Allâh da ona kavuşup görmeyi sever. Her kim de Allâh’a kavuşmaktan hoşlanmazsa,
Allâh da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” Âişe yâhud Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in
kadınlarından biri: (Yâ Rasûlellâh!) Bizler ölümden elbette hoşlanmayız!
Dediler. Peygamber
(sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) kadınlara:
--- “Ölüm sizin bildiğiniz
gibi değil, lâkin bu şöyledir: Mü’mine ölüm hâli gelince, Allâh’ın o kuldan
hoşnûdluğu, Allâh’ın ikrâm ve ihsânı ile müjdelenir. Bu müjde üzerine artık
Mü’mine (ölüm gibi) kendisini
karşılayacak hâllerden daha sevimli bir şey olamaz. O anda mü’min Allâh’a
kavuşmayı arzu edip ister, Allâh da mü’min kuluna kavuşmayı sever.
Fakat kâfir öyle değildir: Ona ölüm hâli hazır olduğunda, Allâh’ın
azâbı ve ukûbeti müjdelenir. O anda kâfire, önündeki ölüm gibi hâllerden daha
çirkin bir hâl olamaz. Bu sûretle kâfir, Allâh’a kavuşmayı fenâ görür, Allâh da
onunla buluşmayı çirkin görür.”[3]
HAKK’I SEVEN, HALK’A VEREN, GÂZİ BAŞKAN, KOCA ÇINAR
Dediler
ki: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur!
Dedim
ki: Gönül’e giren, gözden ırak olsa ne olur?
Haydi,
ben bensiz geliyorum sen de sensiz gel, hoş olur!
Mevlânâ rh.’a.
1-
|
Baba İsmail Kahraman
vatan borcu askerdeydi
Târihler ‘İkinci Cihan
Harbi’ni[4]
göstermekteydi
‘Harbe giden belki gelemez!’
halkın söylemiydi
|
|
2-
|
‘Şehîd olur gelmez’
isim olunurdu tevdî[5]
İsmail ismi tekerrür
etsin el-ân[6]
mütemâdî
Hakîkaten bu isim
değil mi? Muhammedî
İsmini muştuladı
annesi, herkese münâdî[7]
Hem de ata ismi ‘İsmail
Kahraman’ ebedî
|
|
3-
|
Okul çağı gelince,
Karabük’ü, bilmişti
İlk-Orta öğrenimi,
başarıyla geçmişti
Gelecek planları tâ şimdiden
çizmişti
Arkadaş, yârân
hemhâl olup pişmişti
|
|
4-
|
Evvelâ annemize,
demet-demet, yâdımız var
Cemâlüllâh görsün
diye, için-için duâmız var
Hadîce ve evlâdına,
sıra-sıra, medhâmız[8]
var
İslâmî emâneti,
doğru-doğru, ebrârımız[9]
var
|
|
5-
|
Sen gülersen, gül açılır
kışlar bile, yaz olur
Sen ağlarsan, çöller
bile, dere-dere, naz olur
Sohbetlerin, güzel
sesin, aranır da, haz olur
Böyle civan-merd,
hangi anaya imtiyâz[10]
olur
|
|
6-
|
‘Kura-i Seb’a’yâ, hasbihâl
niyetiyle inerdi
‘Harmanın Düzü’nü aliyyül-a'lâ[11] severdi
‘Suda, Öküz Yatağı’
hayâlini hep süslerdi
‘Tulumpınar Köyü’ne
oh! Vatanım derdi
|
|
7-
|
İkizdere hasretini
mütemâdiyen çok çekiyor
Târih ‘İkizdere’
ismini ‘Kura-i Seb’a’ biliyor
Bu isim ‘Yedi Pâre
Köy’ mânâsına geliyor
Şeref-i sohbetinde
bunu dâim va’z ediyor
|
|
8-
|
Sorarsan O’na bu
memleketini severmisin?
Yüzüne bakar, der
ki: Özlemimi bilmezmisin?
Ağacında, taşında,
göz izlerim görmezmisin?
Geçmiş hâtırâlarımı,
birlikte yâd edermisin?
|
|
9-
|
Merhûm ata
Kahraman’ın, fiilleri anlatılır
Fakir, fukarâ
hakları her yıl bir-bir sayılır
Şehr-i Ramazân’da kumanyalar
dağıtılır
Baba yolu doğrudur
Kahraman’ca inanılır
|
|
10-
|
Babasının beyânı: ‘Ayağın
karada bulunsun
Belki bâzen köye gitme
arzusunda olursun
Arzu da ne ki? Belki
pek iştiyâklı olmuşsun
Araya sular
girmesin!’ hâlimize hamdolsun
|
|
11-
|
1944’te Karabük’e
taşındı, âilesi eşliğinde
Okuluna gidiyordu
Demir Çelik Lisesi’nde
1958’de sevinçliydi
İstanbul’a geldiğinde
Berdevâm[12]
eyledi, Haydarpaşa Lisesi’nde
|
|
12-
|
Merhûm baba Kahraman
ticâretle hâl-hatır
Kahraman’ın ifâdesi;
asıl mesleğini anlatır
“İşçi
teri kurumadan ecrin öde”[15] hatırlatır
|
|
13-
|
Haydarpaşa Lisesi’nde
öğrenimini bitirecek
Gönlünde hep gizli
olan, Tıbbiye’ye girecek
Hâsıl olmazsa bakalım,
nasîb ne getirecek?
Bir ân fevrî[16] olarak
Molla Harun’a gidecek
|
|
14-
|
Kıymettâr hoca
Harun,[17]
Tulumpınar’da gizem
Süâl eyledi; efendi,
eğitimde nasıl aceb dizem[18]
Hoca cevâben dedi, ‘Hukûkiyyât’,[19] pek
elzem
|
|
15-
|
Değil mi? O en güzel
hükümleri bahş eden
Sevilir ilâhî
hükümleri, kalblerine nakş eden
Nâ-mütenâhî Esmâ-i Şerîf,[23]
bilinmez neden?
|
|
16-
|
Takdîr-i İlâhî,
üniversite puanının son hattı
Ba’dehû, gönlüne Hukuk
tahsîli şevki yattı
İstanbul
Üniversitesi’nde, dost yârân kattı
Hukuk Fakültesine
Kurb-u Huzûru[24]
anlattı
|
|
17-
|
48’inci Dönem
MTTB’nin taç dönemi sayılır
MTTB, ‘Milli Türk
Talebe Birliği’ diye açılır
Birlik’te ‘Genel
Başkan’ kahramanlık saçılır
Bundan böyle
gençlikle ne destânlar yazılır
|
|
18-
|
Hukuk ve hâkimliği
koru, elzem asâleten
Hoş meslek ki!
Hakkını verirsen, ilâveten
Bundan böyle
şahsiyete eklendi nisbeten
‘Hâkim’ mahlası pek
sevildi ki, hürmeten
|
|
19-
|
Hukuk okudu, ama
mesleğinin peşinde
Hep ukde oldu
yüreğine, olmadı akabinde
‘Hâkim’
diye
anıldı, memleket yöresinde
Bu da güzel bir şey,
herkes onun peşinde
|
|
20-
|
Fakülteyi bitirdi,
iki dava aldı unutulmaz, biri
İspir’li kalfanın,
Arnavut’tu soyadı, şâz[25]
biri
Yanlışı düzelten, adâletli
Kahraman hâz[26]
biri
‘Kahraman’ soy
isimle mesûd, mümtâz[27]
biri
|
|
21-
|
Âilesi, avukatlık mesleğinin,
îfâsını istemez
İnanışta; vebâl
vardır bu iş hiç denenemez
Öyle büyük vebâl ki,
hiçbir şeye benzemez
İnsanın fıtrî hâli,
haset ile diğerini çekemez
|
|
22-
|
Rüştü ağabey, 18
arkadaş, hâfızlığı yayarlardı
Hıfz-ı Ku’ân
talebeleri bir-bir nöbete akarlardı
‘Hafızlık’
yasaklanmış,
her muhitte ararlardı
Jandarmalar geldi
mi? köşe bucak kaçarlardı
|
|
23-
|
Zorlanıyor necib
millet, dindârlıktan çıksın diye
Ezân, Kur’ân yasaklandı,
dinsizler çoğalsın diye
Ecnebîlik aşılıyorlar
vâh! Ahlâksızlık, artsın diye
Sünnet-i Seniyye’den
ümmet, gençlik, kaçsın diye
|
|
24-
|
1932’de, Ezân ve
Kur’ân, Türkçe okunuldu
“Felâh=Kurtuluş”
denilerek,
me’âl konuldu
Cum’â Hutbeleri ile âh!
Yüreklere dokunuldu
Terâvîh ile 5 vakit
namaz, ağaç gibi yonuldu
|
|
25-
|
Yeraltı câmiide
hâfız, Cuma Namazı kıldırır
Âyetlerin türkçesiyle
asıl mânâlara saldırır
Tahıyyât’a oturuldu fi’l-hâl[28]
selâm ile ayırır
Sağa-sola ‘Esenlikler
dilerim’ diyerek bağırır
|
|
26-
|
Kalmamış ne müezzin
ne cemaat arkasında
Dînini, inancını îfâ
etmek ne zormuş aslında
‘Gökten
indirilmiş din!’ dediler, zamânında
Pozitivizm diye
aşılanan, dinsizliktir aslında
|
|
27-
|
Baba Kahraman, Anne
ve büsbütün çevre
Kavî, muhkem
Müslümanlık üzre, yekpâre
Aslâ tâviz vermeyen
muvahhıd[29]
baş şecere
Âile yetiştiriyor,
Dîn-i Mübîn-i bilmek üzre
|
|
28-
|
1950 Demokrat Parti
gâlib, müstesnâ geldi
Müslümanlar uyandı, yeter
artık gınâ geldi
Arapça Ezân sesi,
kulaklara pek âşinâ[30]
geldi
Kahraman halktan ahvâle
hamd-ü senâ geldi
|
|
29-
|
Kahraman, görev addeylemiş,
dînimizi yayacak
Kurtaralım gençliği,
ne vahim! İ’tikâdı unutacak
Her kesimi dâvetle çağırıyor,
târihini anlatacak
Adem-i itikâdı,[31]
âhir nefeste kimler kurtaracak!
|
|
30-
|
1960’ta askeri
darbe, hâinlikler peşinde
‘Cebri
gelmek’ lâzım,
bu işler sâyesinde
1916 gençlik örgütü,
‘solcu kesim’ elinde
Sandığa saygı yok,
dernek lâzım vaktinde
|
|
31-
|
Cemiyet ve dernekleri
birleyin, mülhâk[32] için
İşleri düzeltelim,
güzel işlensin, arınmak için
Hukuk Fakülte Talebe
Cemiyeti, ferahnâk[33] için
‘Kahraman’ın anıları
biter mi hiç? el-Hakk için
|
|
32-
|
Zihninde doktorluk,
tercîh sırası, âh ediyor
‘Seneye nasılsa
tıbbiye olacak âgâh’, diyor
Olmadı, tevekkül ‘bu
kaderdir Allâh’, diyor
Arkadaşları; ‘avukat
olacaksın siftâh’, diyor
|
|
33-
|
Ahbâb, yârân,
dostlarını; ahlâk üzre seçiyor
Vakıf, birlik,
talebe; büyük fâliyetlere geçiyor
‘Talebe Cemiyeti Başkanlığı’
yemînini içiyor
İnsanların
ahvâllerine,[34]
bir-bir değer biçiyor
|
|
34-
|
Mart 67, MTTB’ye
Genel Başkan geliyor[35]
Sovyetler; putlarla
sergi açmak istiyor
Lenin büstü, dînimizle
vahim çelişiyor
Gençlere emir verip
büstü kaldırın diyor
|
|
35-
|
Mukaddes değerlere
bağlı gençleri, hedefliyor
Gençlik hareketleri meydanlarda
ışkın veriyor
Genç kanlar
yenilenmiş ‘Şahlanış’la biliniyor
Bu en zor dönemde Genel
Başkanlığı üstleniyor
|
|
36-
|
Milli Türk Talebe
Birliği’ne fethi aşı eylemiş
Hak hakîkat
doğruluğu, âdetâ perçinlemiş
Ülkenin her
tarafında gençliği örgütlemiş
Meyveleri elbet bir
gün, toplanılır söylemiş
|
|
37-
|
Japon konsolosu[36] bir
yemek tertîb eylemiş
MTTB Başkanı’nı gençliği
temsîlen, eklemiş
Masalar donatılmış misâfirler
iyice yerleşmiş
Başkan ile konsolos
aynı masada birleşmiş
|
|
38-
|
Yemeklerin içine çok
çeşitli, içki meze eklenmiş
Başkan garsonu çağırarak,
bu içkiyi kaldır demiş
Yerine hemencecik
meyve suyunu irâd[37]
et demiş
Konsolos olaya şâhîd
olmuş merâkını gizlememiş
|
|
39-
|
Kahraman’a soruyor
içki neden içmezsin?
Gönlünü eğlendirip
nefse hazzı vermezsin?
Neşelenip eğlenerek
âlem-lerde gezmezsin?
Gülüşümün sebebini,
ayırd edip sezmezsin?
|
|
40-
|
Dinle! Konsolos bey,
Müslüman’a harâm içki
Harâm bile olmasa,
beynindeki aklını alır içki
Vücûduna girer
ise, nefret, öfke saçar içki
Ahlâksızlık diz
boyunda, zînâya yol açar içki
Rasûl-Nebî bidiriyor:
“kötülüklerin anası içki”[38]
|
|
41-
|
Mâdem öyle reşit
olan çocuğuna içirsene
Hayâtını âilenle devâmlı
içki ile geçirsene
Söylediğim eylemleri
yapa gel haydisene
Çocukların al yanına
içkiler ile eğlensene!
|
|
42-
|
Konsolos dedi; çocuğuma
aslâ veremem
Zararlıdır evlâdıma
içkiyi lâyık göremem
Ne kadar içsem bile
bu lâneti sevemem
Garsona der önümde
meyve suyu görem
|
|
43-
|
Milletimiz öğüdünü,
Peygamber (s.a.v.)’den almıştır
Kur’ân ve Sünnete
aykırı iş işleyen, dînini satmıştır
Örf ve âdetleriniz
uyuyor mu? İslâm için derhâtır[39]
Akl-ı selîm ile Dîne
muhâlif değilse yapın demiştir
|
|
44-
|
Türk Milleti olarak
âileyi pek önemli sayarız
Evlâtlarımızı
evlendirirken meziyetler ararız
Hele de kızlarımızı
verirken dâmat için sorarız
İçki, kumar, sigara
alışkanlığı olanları bırakırız
|
|
45-
|
Başkanımızı haklı
buldu, o anda içki içmedi
Nasîhat doğru olunca,
fikir ağırca gelmedi
Başkan ile anısı aklından,
yıllarca gitmedi
Ölünce, oğlu
konsolos oldu vefâsını silmedi
|
|
46-
|
Yıllar sonra oğul
Türkiye’ye konsolos olunca
Sevinmişti
Türkiye’de, huzûr, refâh bulunca
Hâtıra getirdi Başkan’a,
örf âdetleri yolunca
Anne-baba resmine
baktı Başkan, dolukunca
|
|
47-
|
7 Eylül 1967 Öktem
hezeyânlar kusuyor
Az bir zaman sonra
leşiyle tabut geliyor
Kahraman Genel
Başkan olayla ilgileniyor
Bu dinsizin namazın
aslâ kılmayın diyor
|
|
48-
|
Maltepe câmîsinde
cenâze omuzlandı
Alpartun ve gürûhu orada
hazırlandı
Müslümanlar o sırada
silâhla kovalandı
Millî şef o gün orda
31 Mart mırıldandı
Kendine kâr kalmadı
yıllarca yuhalandı
|
|
49-
|
1968 Beyazıt’ta MTTB
gösteri canlandırıyor
‘Komünizmi Tel’in Mitingini’
taçlandırıyor
Kahraman başkan,
gençliği dâim uyandırıyor
Dîn düşmanlarına, sopayı
mertçe kaldırıyor
|
|
50-
|
Ağustos 1968
Beyazıt, coşkuyla canlandı
Başkan Kahraman,
kükredi heyecanlandı
Gençliğe asırlık bir
düstûr daha hazırlandı
‘Komünizme dur’ diye,
fermân yayınlandı
|
|
|
‘Gençlikte
bir köprübaşı’, bizim için, mihenk taşı
Dünyâ-âhiret;
denge taşı, muhabbetin, kilit taşı
Fukarânın
ekmek-aşı, gençlere hem, yâkût taşı
Destânların
satırbaşı, makâm-mevki köşe taşı
|
|
51-
|
Şubat 1969: Kalb-i Hakîkî[40]
aşkla şevkle vuruyor
‘Bayrağa Saygı
Mitingi’ tertîb edilmiş duruyor
Eşkâli moskof,[41]
öfkelerinden, dâimâ kuduruyor
Komünistler; ‘Kanlı
Pazar’ yaftasını uyduruyor
|
|
52-
|
Ömrünü Hakka hakîkâte
temellice vakfeylemiş
Fâtih Sultân Vakfiyesi’ni
unutma diye söylemiş
‘Ayasofya’da Âyin’
hevesleri, tepelensin demiş
‘Ayasofya’da
İlk Namazı’ dostlarıyla
îfâ eylemiş
|
|
53-
|
1960 ve 70’li yıllar
MTTB şaha kalkar da kalkar
Komünizmle mücâdele
edenler artar da artar
Dâvâmız; Kıbrıs
için, mitingler hep katar-katar
Târih böyle
olayları, merdânece yazar da yazar
|
|
54-
|
Meydan Gazetesinde
Ömer Şahin, bildiriyor
‘Yeni Akit’te
Hüseyin Öztürk onu destekliyor
Serüvenli hayâtının
kesitleri, cesurca çiziliyor
İsmail Kahraman’ın ef’âli
nakış-nakış işleniyor
|
|
55-
|
Direklere kızıl
bayrak, hoyratça dikilmişti
Kızıl bayrak inmiş,
Türk Bayrağı çekilmişti
Olayları peşi sıra
Kıbrıs Mitingleri izlemişti
Yüce Mevlâmız
tarafından bâzıları sevilmişti
Ayasofya’daki namaz
Kahraman’a verilmişti
|
|
56-
|
MTTB Okul oldu,
gençliğe hayru’n-nâsı, öğretti
Tayyip Erdoğan, gibi
isimler buradaki asâletti
Gül, Atalay, Dinçer,
Coşkun, sâdece birer özetti
1969’da Kahraman,
MTTB’deki görevini devretti
|
|
57-
|
Zâlim Rusya, ABD, Siyonist
hep sömürü ediyor
Komünizmi, Batı’yı, artık
Müslümanlar seziyor
İslâm’ca bir
dünyâyı, Allâh bizlere emrediyor
Üç kıta da,
denizlerde, hükmü ifâ edin diyor
|
|
58-
|
O zaman Papa 6. Paul
Ayasofya’ya giriyor
Kahraman, bu hâine,
haddin bilecek diyor
Târihe şanlı bir
kalın çizgi, çizdikçe çiziyor?
‘Ayasofya
Câmî’dir’ sesi,
Sûr[42]
misâli inliyor
|
|
59-
|
1967’de Papa 6. Paul
Türkiye’ye uğramış
Müze olan
Ayasofya’da duâ edip arınmış
Bilinmez, kendince
kime mesaj yollamış
MTTB cevâbını, ‘Toplu Namaz’ ile salmış
|
|
60-
|
Kahraman’ın
dilinden; arz edeyim olayı
Câmiî oldu bize,
dede mîrâsından dolayı
Orada namaz
kılacağız, çevirin fırdolayı
Dediğimizi de yaptık
var mı başka kolayı
|
|
61-
|
‘Hatice Babacan’
adı, İlâhiyât’ta duyulur
Başörtüsü yüzünden
derslerinden kovulur
Gayri dayanmaz
yürek, hemen işe koyulur
Zâlimlerin hasmıdır
o, mazlumları savunur
|
|
62-
|
Liderlik
fıtrattandır,[43]
böyle bilinmez mi?
Bu işe karşı gelmek,
derhâl gerekmez mi?
Âl-i cenâb bu işler,
baş-tâcı edilmez mi?
‘68
Gün eylem’,
hippilere[44] yetmez mi?
|
|
63-
|
İşçi Partisi ‘Diriliş Mitingi’ o an düzenlemiş
‘Diriliş
değil, ölüm! Sakın kanmayın’ demiş
Deli-kanlı Alplere: ‘Hazır olun!’ diye seslemiş
‘Şahlanış
Mitingi’ni
hemencecik perçinlemiş
|
|
64-
|
Anadolu, başıboş değil!
Bilinsin alenen
Millet fikir ve inançlarının
sâhibi mânen
Komünizm
kahredilecek herkese îlânen
3 Mart ‘Şahlanış Mitingi’ örnek yakînen
|
|
65-
|
‘Şahlanış
Mitingi’ yurda
târih yazdırdı
Müslüman gençleri
böylece hızlandırdı
Habis güçler
güvensizliği hızlıca yaydırdı
Bulanıklığı ‘Fikri Îkâz’[45]
ittifâkla kaldırdı
|
|
66-
|
İş hayâtı, ‘Halil İbrâhim’ bereketini saçıyor
Sanâyî, ticâret, alış-veriş
helâl yola kayıyor
Çalışma Bakanlığı çok
âcil müşâvirini arıyor
Kahraman, cihetü’l-vahdet[46] için atanıyor
|
|
67-
|
Târih 1974 şanlı
asker târihimize nakışları çiziyor
Necmettin Erbakan, ‘Kıbrıs’ı alın’ emrini veriyor
Dünyâ artık bilmeli
ki, zâlimler hesâba çekiliyor
‘Kıbrıs
Barış Harekâtını’ Semih Paşa[47]
yönetiyor
|
|
68-
|
Kahpe Yunan Kıbrıs’a
askerlerini çıkardı
Kahraman duramaz ki,
çâre hemen îmardı
1969’da târih
sayfaları, dünyâya bir ayardı
Vatan âşığı
gençliğin kanı, deli-deli akardı
|
|
69-
|
Merdâne[48]
işleriyle ‘Kahraman’ adam vardı
Yunanı kahredecek,
er varmı? Diye sorardı
‘Kıbrıs
Harp Gönüllüleri Öncüleri’ koşardı
‘160
Gönüllü Genci’,
Yunan sınırına çıkardı
|
|
70-
|
Abdullah Gül! ‘MTTB
kurul üyesi’, yol oldu
Erdoğan ‘MTTB
Tesisler müdürü’, rol oldu
74’te Kahraman,
Bakan danışmanı, ekol oldu
Âdilce çalışınca,
güzel son; bereket bol doldu
|
|
71-
|
Millî Nizam
Partisi’nin çalışmalarına atandı
Milli Selâmet
Partisi’nden Rize’ye aday; candı
Şimdilik olmadı
fitne körükleri yandıkça yandı
1977 seçimlerinde; Rizelinin basîreti, bağlandı
|
|
72-
|
‘Birlik Vakfı heyeti’
birliğine başkan arıyor
Kahraman, yıldızlar
gibi zâhiren parıldıyor
Şanlı ‘Vakıf Adamı’, ‘Birlik Vakfına’ bakıyor
Muhtâcların
yüzlerinde sevinç ışıkları yanıyor
|
|
73-
|
Önce yenge ölümü,
hazır değil gibiydi
Annesini kaybetti,
canı yanmış kişiydi
Babasının vefâtı, musîbetin
ilk şekliydi
Ağabeyi ölünce, ıssızlık
paltosu giydi
“Hüzün
Yılı”[49]
yarasına
çâre olmuş biriydi
|
|
74-
|
Her işimize
başlarken; söyleriz biz, Bismillâh
Dilimizin zikridir
her dâim, Lâ İlâhe İllellâh
Kötülüklerin def’i
için söyleriz, Hasbüne’l-lâh
Cenâzemiz olur ise
gideriz O’na, İnnâ Lillâh
Cümle ölmüş
ceddimize dileriz Rahmetüllâh[50]
|
|
75-
|
Hazreti Muhammed’i
hayatta örnek aldı
Kur’ân Sünnet’i
bilir, daha geri ne kaldı?
İnsanlığa hayatta birçok
ibretler saldı
Ölümler peş-peşe, gönlü
dertlere daldı
|
|
76-
|
29 Mayıs 1985’te faâliyete,
başladı
İslâm’ın rûhunu, hep
birlikte taçladı
Karşı gelen
herkesin, ümîdini haşladı
İhtiyaç sâhiplerini
yardımıyla kolladı
|
|
77-
|
Mayıs 1985’te, ‘Heyet
Başkanı’ seçildi
Aralık 1994’de,
başka bir vakıf, açıldı
‘Gönüllü Teşekküller
Vakfı’ na geçildi
Üyeliği yapıldı,
başkanlık kaftanı biçildi
|
|
78-
|
Gece-gündüz demeden
dâimâ çalışıyor
2009’da ‘Vakıf İnsan’
ödülünü alıyor
Heyecânı, dem be dem
iştiyâkla artıyor
Nice-nice hizmetlere
tâlib oldu, başlıyor
|
|
79-
|
‘Türkiye Milli
Kültür Vakfı’ na minnettârız
Hiç durmadan leyl ü nehâr
çalışır-çabalarız
‘Fahrî Doktor’ luk
aldı, övgü bilemez nâçârız[51]
‘Yalova Üniversitesi’ne,
teşekkürü yazarız
|
|
80-
|
‘Ticâret
Üniversitesi’, heyet üyeliği geldi çattı
‘İlim Yayma Vakfı’nın
gücüne hep güç kattı
‘Mütevelli Heyeti’nde
noksanlıkları kapattı
‘İlim Yayma
Cemiyetin’de istişâre başlattı
|
|
81-
|
Bi-hamdillâh ki
istişâreleri[52]
hoş gösterdi, Hâlık
Her ne söz
söylediyse kabullenildi, çünkü sâdık
‘İş Dünyâsı
Vakfı’nın Kurul Üyeliği’ne en lâyık
Sonunda bu da oldu,
iş dünyâsında dâimâ hâzık[53]
|
|
82-
|
1995-99
Milletvekilliği seçimleri yaşanır
Refah Partisinden
aday-adaylığı açıklanır
20-21. Dönemler
Milletvekilliği, hak tanır[54]
‘Grup Başkan Vekili’,
kim olacak yoklanır
Görevi teslim alır,
kollar sıvanır başlanır
|
|
83-
|
‘Anayasa Komisyonu’
nda olayları izliyor
‘Milli Eğitimi’ her
zaman çok gözetliyor
‘Gençlik ve Spor
Komisyonu’ ha-ha bitiyor
Gelerek, her âdeme,
kıyâma kalkın diyor
|
|
84-
|
Üstümüzden geçen
boran[55] ve kış, yaz oldu
Kuşların feryâdı
koca bir çığlık iken ûd oldu
Kasırgalar, seherde
esen sabâ, rüzgârı oldu
Bakın! Kahraman,
kültürümüze ‘Bakan’ oldu
|
|
85-
|
Rize’ye, ‘Kültür
Merkezi’ lâzım diye temel attı[56]
Vefâ gösterdi, ‘Kültür
Merkezi’ ne imzâsın attı
Erdoğan, açılış
yaparak Rize’mize sevinç kattı
‘İsmail
Kahraman Kültür Merkezi’ dedi, başlattı
Tayyip Erdoğan,
jestini yaparak, ismini yaşattı
|
|
86-
|
Herkes haddini
bilecek, kuru-sıkı sallamak yok
O’nunla kimse
atışamaz; fitneleri ballamak yok
Medyalarda kükreyip
te; milleti kodlamak yok
Bakanlığa adam
geldi; riyâ, yalan, atmak yok
|
|
87-
|
Merhum Necmettin
Erbakan, millet için çalışır
1996-1997’de millet,
milli kültürüyle tanışır
Refah-Yol Hükümeti’ne,
fitne fücur, karışır
Kültür Bakanı,
Kahraman’la, medya tv, atışır
|
|
88-
|
15 Temmuz 1996
geziniyordu, kara-kara
Taksim’in göbeğine
bakıyordu hep, ara-ara
Yüreği cızz etti,
geçti topluluğu yara-yara
Câmî nerede diye?
Haykırıyor! Nâra-nâra
|
|
89-
|
Bu güç sorumluluğun,
birçok yönünü bilir
İsmail Kahraman,
İstanbul’da pek sevilir
Ne güzel söylemiş,
böyle dosta güvenilir
‘İnşallâh Taksim bu
meâyibden[57] giderilir’
|
|
90-
|
‘Taksim Gezisi Camî-i
İzni’ çıkarılsın erken
İşlemlerde her
mâniler[58]
giderilsin derken
Bütün çalışanlarımı
istiyorum çok üretken
Aramızda mevcûd imiş
hafiyyeten[59]
akdiken
|
|
91-
|
Bakanın her karârına,
karşıt fikirler eklemiş!
1997 Ocak karar günü
Eyice kabâih[60]
işlemiş!
Şımarık çocuk Semavi
Eyice yolda gitmemiş!
Kahraman Bakan işte
kapı ‘Yallâh’ git demiş
|
|
92-
|
Sonunda öyle
ilerlemiş ki cümleye âşikâr
Mahkemelik olmuş,
hüküm fazla cüretkâr
Temyîz safhasında,
Yargıtay pek azimkâr
Semavi üç, Bakanımız
beş milyar, garazkâr[61]
|
|
93-
|
Tazminat tasdîki;[62] beş milyar haciz,
fiil ender
Semavi denen mahlûk
bu işten etmez heder
Dört taksit maaş
kesintisi, görevlidir derbeder[63]
‘Hakkım
kadar harâm olsun!’ der, bedduâ eder[64]
|
|
94-
|
|
|
95-
|
Sözde sanatçı imiş,
cazcı-popçu gürûhlar
Başka fikirleri
beğenmez, akılsız mecrûhlar[65]
Yabancı kültürüne
tapıyor bu, dalkavuklar
İşte bütün bunları,
İslâm Dini mekrûh kılar
|
|
96-
|
Yavuz Sultan Selim
Han, Mısır’a sefer eyledi
Allâh ve Rasûlü’nden
başka, büyük bilmedi
Allâh ve Rasûl
aşkı, âzây-ı bedenini[66] süsledi
|
|
97-
|
‘Emânât-ı Mübâreke’ şeref versin bize ebedi
Hayrân-ı Rasûl
olanların yaralarını merhemledi
Ziyârette akıl almaz
izdihâm, kimseleri üzmedi
Rasûl-ü Kibriyâ’ya
salât ve selâm verelim ivedi
|
|
98-
|
Yavuz Sultan Selim,
Mısır seferini güzelleştirir
Berâberinde, mübârek
Hırka-i Saâdet’i getirir
Yanında ‘Makâm Odası’
na edeblice yerleştirir
Hâfızlarla; 24 saat
Ku’ân Kıraati’ni, birleştirir
|
|
99-
|
Yavuz Sultan Selim
teslim alır Hilâfeti
Topkapı Sarayı’nda
kutsalın emâneti
İbtidâî[69] Kıraat-i Kur’ân, ilim
ve öğreti
Mevlâmız an be ân
gönderir bereketi
|
|
100-
|
Hırka-i Saadet’te
gümüş sanduka ile ıttılâ[70]
Altın çekmece
anahtarı pâdişâha bırakıla
Yavuz Selim Han’a
tevdî edilir bilâ-fâsıla[71]
Hâlife Abdülmecid bu
an’aneyi devâm kıla
|
|
|
‘Gençlikte
bir köprübaşı’, bizim için, mihenk taşı
Dünyâ-âhiret;
denge taşı, muhabbetin, kilit taşı
Fukarânın
ekmek-aşı, gençlere hem, yâkût taşı
Destânların
satırbaşı, makâm-mevki köşe taşı
Yûce
Allâh’ın; Rahmeti, bereketi, mağfireti, rızâsı ve selâmı, âilemizden âilenizin
üzerine olsun…
“Esselâm-ü
‘Aleyküm ve Rahmetüllâh-i ve Berakâtüh.”
11.05.2016
-GÜNCELLEME- 16.11.2018
Müellif/Yazan:
Şaban GÜNBEY
Em. İmam-Hatip / Rize
Hatırlatma:
Yazılan naat, methiye, mersiye, kasîde,
şiir gibi eserleri anlamak çok zordur der bütün yazarlarımız. Çünkü bu gibi
eserlerin bâtınî mânâları yazanın göğsünde (kalbinde) saklıdır derler. Çok açık
bir gerçektir ki dörtlükte anlatılmaya çalışılan bir olay, onlarca kâğıt
yazarak ancak açıklanabilir.
Burada
bâzı olayların önem ve ehemmiyetini anlatmaya çalıştım. Sonunda da KAHRAMAN
Başkanımızın olayla ilgisine değindim. Kusurlarım af ola. Ş.günbey.
Bu eserin
müellifi:
Derleyen/Hazırlayan/Yazan:
Şaban
GÜNBEY
Em.
İmam-Hatib
Rize/2018
M.16.11.2018
--- H.07 / Rebiü’l-Evvel (03) / 1440
جَم۪يعُ الْحُقُوقِ مَحْفُوظَةٌ، عَآئِدٌ
لِشَعْبَانْ كُنْبَكْ.
Her
hakkı mahfûz olup,
Şaban
GÜNBEY’e âittir.
|
[2] قطر الندى و بل الصدى ــ ابن هشام ــ بيروت = Katru’n-Nedâ, Bellü’s-Sadâ, sh:
5, İbn-i Hişâm Ensârî, 1. Baskı, Beyrut, 2002.
[3]
el-BUHÂRÎ, Li’l-İmâm El-hâfız Ebî ‘Abdillâh Muhammed bin İsmâ’îl b. İbrâhîm
b. el-Muğîrati el-Cü‘fiyy, -Rahımehüllâh-i Te’âlâ-, (h. 194-256),
Sahîhu’l-Buhârî (el-Müsemmâ) el-Câmi’us-Sahîhu’l-Müsned-i min Hadîs
Rasûlillâh-i (s.a.v.) ve Süneni-hî ve Eyyâmi-hî, thk, Ebû ‘Abdillâh
‘Abdü’s-Selâm b. Muhammed b. Ömer ‘Âlûsî, Mektebetü’r-Rüşd, İkinci Baskı,
Riyat/Su‘udî, 1427/2006. Kitâbü’l-Rikâk (81), Bâb-ü Men Ehabbe Likâillâh-i
Ehabbellâh-ü Likâehû=Allâh'a kavuşmayı arzu eden kimseye Allâh da kavuşmasını
sever, (41/41), Hadîs No:6507, (s.901). Saîd İbn-i
Ebî Arûbe, Katâde’den; o da Zürâre İbn-i Ebî Evfâ’dan; o da Sa’d İbn-i
Hişâm’dan; o da Âişe (r.’anhâ)’den; o da Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve
sellem)’den olmak üzere söyledi. Hattâbî şöyle
dedi: ---
“Allâh’a kavuşmak birkaç vech üzeredir. Bunlardan biri “Allâh’ın huzûruna
çıkmayı yalan sayanlar, gerçekte en büyük ziyâna uğramışlardır...” (En’âm
Sûresi, 6/31; Yûnus Sûresi, 10/45.) kavimdeki gibi,
öldükten sonra dirilmek ma’nâsınadır. Biri de “Kim Allâh’a kavuşmayı umarsa,
şüphe yok ki, Allâh’ın ta’yîn ettiği o vakit, herhalde gelecektir..." (el-Ankebût
Sûresi, 29/5.) Kavl-i Şerîleri’ndeki gibi, ölüm
ma’nâsınadır. İbnu’l-Esîr, en-Nihâye’de: ---“Burada
Allâh’a kavuşmaktan murâd, âhiret yurduna dönmek ve Allâh katındakileri
istemektir; bununla garaz ölmek değildir, çünkü ölümden herkes hoşlanmaz...” Demiştir
(‘Aynî). – Ahmed b. Mahmûd Ebû Muhammed el-Aynî: 15.
yüzyıllarda büyük fıkıh, hadis âlimi Gaziantep'te doğduğu için Aynî (Ayıntepli)
diye şöhret bulmuştur.-
[4]
İkinci Dünya Savaşı 1939 yılında başlamıştır; 1945 yılında
sona ermiştir. İkinci Dünya Savaşı, dünya târihinin en kanlı savaşlarından biri
olmuştur. Birçok insan hayatını kaybetmiştir. Avrupa yerle bir olmuştur. Savaş
Müttefik ve Mihver Devletlerarasında yaşanmıştır. Kıtalar arasında gerçekleşen
bir savaştır. Savaşı Müttefikler kazanmıştır. Müttefik Devletlerden bazıları
Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Polonya, Çin, Sovyetler Birliği
gibi köklü büyük ülkelerdir. (http://www.derszamani.net/ikinci-dunya-savasi-ne-zaman-basladi-ve-bitti.html)
[9]
Ebrâr = ابرار: Hayırlılar,
iyiler. Özü sözü doğru olanlar, hamiyetliler. Sâdıklar. İyiler. İyi insanlar. İyi kimseler. Îmânlarında sâdık
(doğru), Allâh-ü Teâlâ’nın yasak kıldıklarından sakınıp, emirlerine uyan, bozuk
inanışlardan, kötü ahlâktan ve çirkin işlerden uzak duranlar, dürüst insanlar.
[10]
İmtiyâz = اِمْتِيَازْ: Farklı
olmak, benzerlerinden ayrılmak. Masraflı veya mes'uliyetli bir işin başkaları
yapmamak üzere bir şahsa tahsîs edilmesi. Ayrıcalıklı olma. Ayırd edici
özellik.
[15] ٢٤٤٣-
حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ الْوَلِيدِ الدِّمَشْقِيُّ قَالَ: حَدَّثَنَا وَهْبُ
بْنُ سَعِيدِ بْنِ عَطِيَّةَ السُّلَمِيُّ قَالَ: حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ
بْنُ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ،
قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ: "أَعْطُوا الْأَجِيرَ أَجْرَهُ، قَبْلَ أَنْ
يَجِفَّ عَرَقُهُ" = Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve
sellem) şöyle buyurmuştur: --- “Ücretliye (işçiye) hakkını,
alnının teri kurumadan önce veriniz!” (İbn-i Mâce, 2/817, Hadîs
No:2443; el-Bânî Sahîhu’l-Câmi’, 1493.)
[17]
Hoca Harun: Tulumpınarlı Molla (Nam-ı diğer=İmam=Molla) Hârun ÖZTÜRK Hoca,
Allâh (c.c.) ganî-ganî rahmet eylesin.
[20] Tîn
Sûresi, 95/8.
[22]
Rakş: Nakşetme, süsleme. (Adâleti Allâh (c.c.)’ın sıfatlarıyla süslemek,
hatırlamak gerekliliği!)
[23] Nâ-mütenâhî
= نامتناهى :
Sonsuz, engin. (Farsça - Arapça) -Akla hayâle gelmeyecek kadar sınırsız
bilinemeyen İsm-i Şerîf’i bulunan Cenâb-ı Allâh Ve Tegaddes Hazretleri-
[29] Muvahhıd
= مُوَحِّدْ : Tevhid eden. Birleştirici olan.
Cenâb-ı Allâh'ın varlığına ve birliğine inanan.
Tasavvufta, Allahü teâlâdan başka bir şey
görmeyen, kendini ve başkalarını unutan.
[30]
Âşinâ = آشنا: Mâlumatlı, haberli olan. Tanıdık.
Yabancı olmayan. Bildik, tanıdık, bilen, tanıyan.
[34]
Ahvâl = اَحْوَالْ: Haller.
Vaziyetler. Oluşlar. Durumlar. Tasavvuf yolunda bulunan kimselerin, kalblerinde
meydâna gelen değişmeler. Hâl'in çokluk şeklidir.
[35] Milli
Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) 11 Mart 1967 ile 19 Ağustos 1969 arasındaki
49’uncu döneminde başkanlık yapmıştı.
[38] ٥٦٥٥- الخَمْرُ
أُمُّ الخَبائِثِ ... (الكتاب: صحيح وضعيف الجامع الصغير
وزيادته، المؤلف: عبد الرحمن بن أبي بكر، جلال الدين السيوطي (المتوفى: ٩١١ هـ،
ص:١؛٥٦٥٥) “İçki bütün
kötülüklerin anasıdır.” (Celâleddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr Suyûtî,
Câmius'sağîr, Hadîs No:5655.)
[39]
Derhâtır = در خاطر: Hatıra
getirme. Hatırlama. Hatırda tutma. Derhâtır ettirmek: Hatırlatmak, akla
getirmek. Derhâtır eylemek: Hatırlamak.
[42]
Sûr: (Tekili: Sûret) Kıyâmet günü İsrâfîl (‘aleyhi’s-selâm)’ın çalacağı
boru. Buna Sur-u İsrâfîl de denilir. Kıyâmet kopacağı zaman, dört büyük melekten biri olan İsrâfîl (‘aleyhi’s-selâm)’ın üfleyeceği, nasıl olduğu bilinmeyen
emir kıyâmet borusu.
[43] Fıtrat
= فِطْرَتْ: Yaradılış. Tıynet, hilkat. Huy,
tabiat, mizaç. İslâmiyet'e elverişli yaratılış. Peygamberlerin sünneti. Kişiye
hâs yaratılış.
[44]
Hippi yaşam tarzı: Dünyânın, üzerindeki tüm bitki, hayvan ve insanlara âit olduğunu
kabûl eden bir görüştür. Kendilerine aslâ sınır koymayan, var olan tüm
yetkilileri reddeden bir hayâtı savunan harekettir.
[45] Mitingde
konuşan İsmail Kahraman, Türkiye'nin bir şahlanış, silkiniş ve aksiyona
geçiş hareketi içinde olduğunu belirtmiş, ülkeye zarar verecek... Bütün millet
genci, üniversitelisi, işçisi, halkı ile son “Fikri İkazı” yapmışlar.
(http://www.yenisoz.com.tr/100-yilinda-milli-turk-talebe-birligi-mttb-23-makale-13366)
[48]
Merdâne = مَرْدَانَه: Erkekçesine.
Merdcesine. Er'e yakışır sûrette. Mert kişiye yakışır şekilde. Mertçe. Yiğitçe.
[49] Hüzün Yılı: Peygamberimiz
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in peygamberliğinin 10. Yılında meydana gelen üzücü
hadiselerden dolayı milattan sonra 620 yılı ‘hüzün yılı’ olarak İslam
tarihinde yerini almıştır. Rasûl-i Ekremin dört yaşındaki en büyük oğlu Kasım'ın
vefâtı oldu. Gönlü şefkat şelâlesini andıran Peygamber Efendimiz, büyük
oğlunun vefâtından çok müteessir oldu. Derin teessürünü ciğerpâresinin
cenazesini götürürken, karşısında dim dik duran Kuaykıan Dağına, "Ey dağ! Benim başıma gelen şey, senin başına
gelseydi, dayanmaz yıkılırdın." hitâbıyla ifâdeye çalışıyordu.
Mübârek gönülleri henüz Kasım'ın vefat hüznünden kurtulmamışken, bir acı hâdise
daha vuku buldu. Diğer oğlu Abdullah da vefat
etti. Bu acılı günlerin hemen
ardından Ebû Talib, makbul bir îmâna nâil olamadan 87 yaşında iken dünyaya gözlerini yumdu. Ebû
Tâlib'in vefatından üç gün gibi kısa bir zaman sonra, Efendimizin
pâk zevcesi Hz. Hatice annemiz de bi'setin 10. yılı, Ramazan
ayında 65 yaşında iken, fani dünyadan ebedî âleme göç etti. Namazını
bizzat Resûl-i Kibriyâ Efendimiz kıldırdı ve Hacun Kabristanına defnedilirken
gözlerinde yaş, onu örten kara toprağı uzun uzun seyretti.
[50] Abdü’l-lâh
b. Ömer (r.a.)’den şöyle rivâyet edilmiştir: Vakit-vakit ‘Lâ ilâhe illellâh’
zikrine devâm eden kimse için, beş şey vardır ki, bunları zikreden mes’ûd
ve bahtiyâr olur:
1-
Sıkıntıya
düştüğü zaman;
·
“İnnâ Lillâh-i
Ve İnnâ İleyh-i Râciûn” … der.
(“ … Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allâh-ü Teâlâ’ya âidiz ve şüphesiz O’na
döneceğiz” (Bakara Sûresi, 2/156’dan.)
2-
Öfkelendiği
zaman;
·
“Lâ Havle Ve Lâ Kuvvete
İllâ Billâh.” … der. “Günâha karşı
korunmak ve ibâdet yapmak için gerekli kuvvet ancak Allâh-ü Teâlâ’dandır.”
3-
Kendisine
ni’met verildiği zanman;
·
“Elhamdü-Lillâh”
… der.
4-
Bir
işe başladığı zaman;
·
“Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.” …
der. “Rahmân ve Rahîm olan Allâh-ü Teâlâ’nın adıyla -başlarım-.” (Fâtiha
Sûresi, 1/1.)
5-
Kendisinden
bir günâh sâdır olduğu zaman;
·
“Esteğfiru’l-lâhe’l-Azîm.”[50] … der. “Allâhım! beni mağfiret etmeni
bağışlamanı istiyorum.” Rûhu’l-Beyân, S:14.
[52] “İş hakkında onlarla müşâvere et!” (Âl-i İmrân (3), 159); “Onlar işlerini aralarında müşâvere ile
yürütürler.” (Şûrâ sûresi (42),
38); İbn Abbas (r.a), şöyle demiştir: “İş
konusunda onlarla istişare yap!” ayeti indiği zaman Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: "Biliniz ki, Allah ve Resulü
müşavereden müstağnidirler. Fakat Allah, bunu benim ümmetime bir rahmet kıldı.
Onlardan her kim istişare ederse doğru yoldan mahrum kalmaz. Her kim de terk
ederse hatadan kurtulmaz." (Celaleddin Suyuti, Ed-Dürrül Mensur, c, 2, s,
359. (İbn Adiy, Beyhaki); “Akıllı
kimselerden doğru yolu göstermelerini isteyin ki doğru yolu bulasınız. Onlara
muhalefet etmeyin pişman olursunuz.” (Age, c, 7, s, 357,
Hatibi Bağdâdî.)
[56] TBMM
Başkanı İsmail KAHRAMAN.
[68]
Örselemek: Canlılığını, diriliğini gidermek, soldurmak, sarsmak. Gücünü,
harâreti azaltmak. (Hırka-i Şerîf’in olmaması aşkına birazcık gem vurdu.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder