26 Kasım 2018 Pazartesi

HAKK’I SEVEN, HALK’A VEREN, GÂZİ BAŞKAN, KOCA ÇINAR TBMM ESKİMEYEN BAŞKANI İSMAİL KAHRAMAN'A -I-






HAKK’I SEVEN, HALK’A VEREN, GÂZİ BAŞKAN, KOCA ÇINAR ---ARANAN, AYDINLATAN GÂZİ BAŞKAN, ‘KOCA ÇINAR’A---  ÖZLENEN VE GÖZLENEN, GÂZİ BAŞKAN ‘VAKIF ADAMI’A

“Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.” =O, Rahmân ve O, Rahîm olan  (=esirgeyen ve bağışlayan) Allâh (c.c.)’ın adıyla başlarım.
رَبِّ يَسِّرْ وَلَا تُعَسِّرْ رَبِّ تَمِّمْ بِالْخَيْرِ، وَ بِه۪ نَسْتَع۪ينْ. (أٰم۪ينَ)
“Yâ Rabbî! Kolaylaştır, Zorlaştırma! İşimi Hayırla Sonuçlandır.” -Yalnız Senden Yardım Dilerim.-[1]
أَلْحَمْدُ لِلّٰهِ وَكَفٰى، وَالصَّلٰاةُ وَالسَّلٰامُ عَلَى النَّبِىِّ الْمُصْطَفٰى، وَعَلٰى أٰلِه۪ وَأَصْحَابِهِ الْكِرَامِ الشُّرَفَا.
§   El-Hamd-ü Lillâh-i Ve Kefâ,
§   Ve’salât-ü Ve’selâm-ü ‘Ale’n-Nebiyyi’l-Mustafâ,
§   Ve ‘Alâ êlihî Ve Eshâbihi’l-Kirâmi’ş-Şürefâ.

ü Övülmeye lâyık olarak Allâh-ü Te’âlâ bize yeter...
ü Salât-ü selâm seçilmiş olan O Nebî Muhammed Mustafâ sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem’in üzerine olsun…
ü Ve Yine; Salât-ü selâm O’nun yûce ve şerefli Âl-i’ne ve Eshâbı’na olsun…[2]

“Allâh-ü Te’âlâ’yı arzu edip seveni, Allâh-ü Te’âlâ da arzu edip sever”

 

٦٥٠٧--- حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ، حَدَّثَنَا هَمَّامٌ، حَدَّثَنَا قَتَادَةُ، عَنْ أَنَسٍ، عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ، عَنِ النَّبِيّ ﷺ قَالَ:
"مَنْ أَحَبَّ لِقَآءَ اللّٰهِ أَحَبَّ اللّٰهُ لِقَآءَهُ، وَمَنْ كَرِهَ لِقَآءَ اللّٰهِ كَرِهَ اللّٰهُ لِقَآءَهُ" قَالَتْ عَآئِشَةُ أَوْ بَعْضُ أَزْوَاجِهِ: إِنَّا لَنَكْرَهُ المَوْتَ، قَالَ: "لَيْسَ ذٰاكِ، وَلٰكِنَّ المُؤْمِنَ إِذَا حَضَرَهُ المَوْتُ بُشِّرَ بِرِضْوَانِ اللّٰهِ وَكَرَامَتِهِ، فَلَيْسَ شَيْءٌ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا أَمَامَهُ، فَأَحَبَّ لِقَآءَ اللّٰهِ وَأَحَبَّ اللّٰهُ لِقَآءَهُ، وَإِنَّ الكَافِرَ إِذَا حُضِرَ بُشِّرَ بِعَذَابِ اللّٰهِ وَعُقُوبَتِه، فَلَيْسَ شَيْءٌ أَكْرَهَ إِلَيْهِ مِمَّا أَمَامَهُ، كَرِهَ لِقَآءَ اللّٰهِ وَكَرِهَ اللّٰهُ لِقَآءَهُ"
اسم الكتاب: صحيح البخاري، المسمي الجامع الصحيح المسند من حديث رسول الله ﷺ وسننه وأيامه، المؤلف: للإمام حافظ أبي عبدالله محمد بن إسماعيل بن إبراهيم بن المغيرة الجعفي البخاريّ رحمة الله تعالي، ١٩٤ – ٢٥٦ هـ، تحقيق، إعتني به: أبو عبدالله عبد السلام بن محمد بن عمر علوسي،  الناشر: مكتبة الرشد، المملكة العربية السعدية-الرياض،الطبعة: طبعة الثانية، ١٤٢٧ ه-٢٠٠٦ م. كتاب الرقاق (٨١)، باب: من أحب لقاء الله أحب الله لقاءه، (٤١/٤١)، طرف الحديث: رقم الحديث: ٦٥٠٧، ص:٩٠١؛ ش أخرجه مسلم في الذكر والدعاء والتوبة باب من أحب لقاء الله أحب الله لقاءه رقم، ٢٦٨٣ – ٢٦٨٤، (ليس ذاك) أي ليس المراد بلقاء الله تعالى الموت لأن الموت يكرهه كل إنسان بطبعه. (حضر) حضره النزع للموت؛ اخْتَصَرَهُ أَبُو دَاوُدَ، وَعَمْرٌو، عَنْ شُعْبَةَ، وَقَالَ سَع۪يدٌ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ زُرَارَةَ، عَنْ سَعْدٍ، عَنْ عَآئِشَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ﷺ.

6507 --- ... Bize Katâde, Enes İbn-ü Mâlik’ten; o da Ubâde İbnü’s- Sâmit (r.’a.)’ten tahdîs etti ki, Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur:

—  “Her kim Allâh’a kavuşup görmeyi arzu eder severse, Allâh da ona kavuşup görmeyi sever. Her kim de Allâh’a kavuşmaktan hoş­lanmazsa, Allâh da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” Âişe yâhud Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in kadınlarından biri: (Yâ Rasûlellâh!) Bizler ölümden elbette hoşlanmayız! Dediler. Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) kadınlara:

--- “Ölüm sizin bildiğiniz gibi değil, lâkin bu şöyledir: Mü’mine ölüm hâli gelince, Allâh’ın o kuldan hoşnûdluğu, Allâh’ın ikrâm ve ihsânı ile müjdelenir. Bu müjde üzerine artık Mü’mine (ölüm gibi) kendisini karşılayacak hâllerden daha sevimli bir şey olamaz. O anda mü’min Allâh’a kavuşmayı arzu edip ister, Allâh da mü’min kuluna kavuşmayı sever.

Fakat kâfir öyle değildir: Ona ölüm hâli hazır olduğunda, Allâh’ın azâbı ve ukûbeti müjdelenir. O anda kâfire, önündeki ölüm gibi hâllerden daha çirkin bir hâl olamaz. Bu sûretle kâfir, Allâh’a kavuşmayı fenâ görür, Allâh da onunla buluşmayı çirkin görür.”[3]
HAKK’I SEVEN, HALK’A VEREN, GÂZİ BAŞKAN, KOCA ÇINAR
Dediler ki: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur!
Dedim ki: Gönül’e giren, gözden ırak olsa ne olur?
Haydi, ben bensiz geliyorum sen de sensiz gel, hoş olur!
Mevlânâ rh.’a.
1-            
1940 Rize’de, Mevlâ, bir evlat bahş etmekteydi
Baba İsmail Kahraman vatan borcu askerdeydi
Târihler ‘İkinci Cihan Harbi’ni[4] göstermekteydi
‘Harbe giden belki gelemez!’ halkın söylemiydi

2-            
‘Şehîd olur gelmez’ isim olunurdu tevdî[5]
İsmail ismi tekerrür etsin el-ân[6] mütemâdî
Hakîkaten bu isim değil mi? Muhammedî
İsmini muştuladı annesi, herkese münâdî[7] 
Hem de ata ismi ‘İsmail Kahraman’ ebedî

3-            
Okul çağı gelince, Karabük’ü, bilmişti
İlk-Orta öğrenimi, başarıyla geçmişti
Gelecek planları tâ şimdiden çizmişti
Arkadaş, yârân hemhâl olup pişmişti

4-            
Evvelâ annemize, demet-demet, yâdımız var
Cemâlüllâh görsün diye, için-için duâmız var
Hadîce ve evlâdına, sıra-sıra, medhâmız[8] var
İslâmî emâneti, doğru-doğru, ebrârımız[9] var

5-            
Sen gülersen, gül açılır kışlar bile, yaz olur
Sen ağlarsan, çöller bile, dere-dere, naz olur
Sohbetlerin, güzel sesin, aranır da, haz olur
Böyle civan-merd, hangi anaya imtiyâz[10] olur

6-            
‘Kura-i Seb’a’yâ, hasbihâl niyetiyle inerdi
‘Harmanın Düzü’nü aliyyül-a'lâ[11] severdi
‘Suda, Öküz Yatağı’ hayâlini hep süslerdi
‘Tulumpınar Köyü’ne oh! Vatanım derdi

7-            
İkizdere hasretini mütemâdiyen çok çekiyor
Târih ‘İkizdere’ ismini ‘Kura-i Seb’a’ biliyor
Bu isim ‘Yedi Pâre Köy’ mânâsına geliyor
Şeref-i sohbetinde bunu dâim va’z ediyor

8-            
Sorarsan O’na bu memleketini severmisin?
Yüzüne bakar, der ki: Özlemimi bilmezmisin?
Ağacında, taşında, göz izlerim görmezmisin?
Geçmiş hâtırâlarımı, birlikte yâd edermisin?

9-            
Merhûm ata Kahraman’ın, fiilleri anlatılır
Fakir, fukarâ hakları her yıl bir-bir sayılır
Şehr-i Ramazân’da kumanyalar dağıtılır
Baba yolu doğrudur Kahraman’ca inanılır

10-          
Babasının beyânı: ‘Ayağın karada bulunsun
Belki bâzen köye gitme arzusunda olursun
Arzu da ne ki? Belki pek iştiyâklı olmuşsun
Araya sular girmesin!’ hâlimize hamdolsun

11-          
1944’te Karabük’e taşındı, âilesi eşliğinde
Okuluna gidiyordu Demir Çelik Lisesi’nde
1958’de sevinçliydi İstanbul’a geldiğinde
Berdevâm[12] eyledi, Haydarpaşa Lisesi’nde

12-          
Merhûm baba Kahraman ticâretle hâl-hatır
Kahraman’ın ifâdesi; asıl mesleğini anlatır
Mesâliki[13] binâ emîni,[14] yap-sat işini başlatır
“İşçi teri kurumadan ecrin öde”[15] hatırlatır

13-          
Haydarpaşa Lisesi’nde öğrenimini bitirecek
Gönlünde hep gizli olan, Tıbbiye’ye girecek
Hâsıl olmazsa bakalım, nasîb ne getirecek?
Bir ân fevrî[16] olarak Molla Harun’a gidecek

14-          
Kıymettâr hoca Harun,[17] Tulumpınar’da gizem 
Süâl eyledi; efendi, eğitimde nasıl aceb dizem[18]
Hoca cevâben dedi, ‘Hukûkiyyât’,[19] pek elzem
“Bi-Ehkemi’l-Hâkimîn”[20] daha ötesin bilmezem

15-          
Değil mi? O en güzel hükümleri bahş eden
Adâletli olup, hûş der dem[21] ve rakş[22] eden
Sevilir ilâhî hükümleri, kalblerine nakş eden
Nâ-mütenâhî Esmâ-i Şerîf,[23] bilinmez neden?

16-          
Takdîr-i İlâhî, üniversite puanının son hattı
Ba’dehû, gönlüne Hukuk tahsîli şevki yattı
İstanbul Üniversitesi’nde, dost yârân kattı
Hukuk Fakültesine Kurb-u Huzûru[24] anlattı

17-          
48’inci Dönem MTTB’nin taç dönemi sayılır 
MTTB, ‘Milli Türk Talebe Birliği’ diye açılır
Birlik’te ‘Genel Başkan’ kahramanlık saçılır
Bundan böyle gençlikle ne destânlar yazılır

18-          
Hukuk ve hâkimliği koru, elzem asâleten
Hoş meslek ki! Hakkını verirsen, ilâveten
Bundan böyle şahsiyete eklendi nisbeten
‘Hâkim’ mahlası pek sevildi ki, hürmeten

19-          
Hukuk okudu, ama mesleğinin peşinde
Hep ukde oldu yüreğine, olmadı akabinde
‘Hâkim’ diye anıldı, memleket yöresinde
Bu da güzel bir şey, herkes onun peşinde

20-          
Fakülteyi bitirdi, iki dava aldı unutulmaz, biri
İspir’li kalfanın, Arnavut’tu soyadı, şâz[25] biri
Yanlışı düzelten, adâletli Kahraman hâz[26] biri
‘Kahraman’ soy isimle mesûd, mümtâz[27] biri 

21-          
Âilesi, avukatlık mesleğinin, îfâsını istemez
İnanışta; vebâl vardır bu iş hiç denenemez
Öyle büyük vebâl ki, hiçbir şeye benzemez
İnsanın fıtrî hâli, haset ile diğerini çekemez

22-          
Rüştü ağabey, 18 arkadaş, hâfızlığı yayarlardı
Hıfz-ı Ku’ân talebeleri bir-bir nöbete akarlardı
‘Hafızlık’ yasaklanmış, her muhitte ararlardı
Jandarmalar geldi mi? köşe bucak kaçarlardı

23-          
Zorlanıyor necib millet, dindârlıktan çıksın diye
Ezân, Kur’ân yasaklandı, dinsizler çoğalsın diye
Ecnebîlik aşılıyorlar vâh! Ahlâksızlık, artsın diye
Sünnet-i Seniyye’den ümmet, gençlik, kaçsın diye

24-          
1932’de, Ezân ve Kur’ân, Türkçe okunuldu
“Felâh=Kurtuluş” denilerek, me’âl konuldu
Cum’â Hutbeleri ile âh! Yüreklere dokunuldu
Terâvîh ile 5 vakit namaz, ağaç gibi yonuldu

25-          
Yeraltı câmiide hâfız, Cuma Namazı kıldırır
Âyetlerin türkçesiyle asıl mânâlara saldırır
Tahıyyât’a oturuldu fi’l-hâl[28] selâm ile ayırır
Sağa-sola ‘Esenlikler dilerim’ diyerek bağırır
 
26-          
Kalmamış ne müezzin ne cemaat arkasında
Dînini, inancını îfâ etmek ne zormuş aslında
‘Gökten indirilmiş din!’ dediler, zamânında
Pozitivizm diye aşılanan, dinsizliktir aslında 

27-          
Baba Kahraman, Anne ve büsbütün çevre
Kavî, muhkem Müslümanlık üzre, yekpâre
Aslâ tâviz vermeyen muvahhıd[29] baş şecere
Âile yetiştiriyor, Dîn-i Mübîn-i bilmek üzre

28-          
1950 Demokrat Parti gâlib, müstesnâ geldi
Müslümanlar uyandı, yeter artık gınâ geldi
Arapça Ezân sesi, kulaklara pek âşinâ[30] geldi
Kahraman halktan ahvâle hamd-ü senâ geldi

29-          
Kahraman, görev addeylemiş, dînimizi yayacak
Kurtaralım gençliği, ne vahim! İ’tikâdı unutacak
Her kesimi dâvetle çağırıyor, târihini anlatacak
Adem-i itikâdı,[31] âhir nefeste kimler kurtaracak!

30-          
1960’ta askeri darbe, hâinlikler peşinde
‘Cebri gelmek’ lâzım, bu işler sâyesinde
1916 gençlik örgütü, ‘solcu kesim’ elinde
Sandığa saygı yok, dernek lâzım vaktinde

31-          
Cemiyet ve dernekleri birleyin, mülhâk[32] için
İşleri düzeltelim, güzel işlensin, arınmak için
Hukuk Fakülte Talebe Cemiyeti, ferahnâk[33] için
‘Kahraman’ın anıları biter mi hiç? el-Hakk için

32-          
Zihninde doktorluk, tercîh sırası, âh ediyor
‘Seneye nasılsa tıbbiye olacak âgâh’, diyor
Olmadı, tevekkül ‘bu kaderdir Allâh’, diyor
Arkadaşları; ‘avukat olacaksın siftâh’, diyor

33-          
Ahbâb, yârân, dostlarını; ahlâk üzre seçiyor
Vakıf, birlik, talebe; büyük fâliyetlere geçiyor
‘Talebe Cemiyeti Başkanlığı’ yemînini içiyor
İnsanların ahvâllerine,[34] bir-bir değer biçiyor

34-          
Mart 67, MTTB’ye Genel Başkan geliyor[35]
Sovyetler; putlarla sergi açmak istiyor
Lenin büstü, dînimizle vahim çelişiyor
Gençlere emir verip büstü kaldırın diyor

35-          
Mukaddes değerlere bağlı gençleri, hedefliyor
Gençlik hareketleri meydanlarda ışkın veriyor
Genç kanlar yenilenmiş ‘Şahlanış’la biliniyor 
Bu en zor dönemde Genel Başkanlığı üstleniyor

36-          
Milli Türk Talebe Birliği’ne fethi aşı eylemiş
Hak hakîkat doğruluğu, âdetâ perçinlemiş
Ülkenin her tarafında gençliği örgütlemiş
Meyveleri elbet bir gün, toplanılır söylemiş

37-          
Japon konsolosu[36] bir yemek tertîb eylemiş
MTTB Başkanı’nı gençliği temsîlen, eklemiş
Masalar donatılmış misâfirler iyice yerleşmiş
Başkan ile konsolos aynı masada birleşmiş

38-          
Yemeklerin içine çok çeşitli, içki meze eklenmiş
Başkan garsonu çağırarak, bu içkiyi kaldır demiş
Yerine hemencecik meyve suyunu irâd[37] et demiş
Konsolos olaya şâhîd olmuş merâkını gizlememiş 

39-          
Kahraman’a soruyor içki neden içmezsin?
Gönlünü eğlendirip nefse hazzı vermezsin?
Neşelenip eğlenerek âlem-lerde gezmezsin?
Gülüşümün sebebini, ayırd edip sezmezsin?

40-          
Dinle! Konsolos bey, Müslüman’a harâm içki
Harâm bile olmasa, beynindeki aklını alır içki
Vücûduna girer ise,  nefret, öfke saçar içki
Ahlâksızlık diz boyunda, zînâya yol açar içki
Rasûl-Nebî bidiriyor: “kötülüklerin anası içki”[38]

41-          
Mâdem öyle reşit olan çocuğuna içirsene
Hayâtını âilenle devâmlı içki ile geçirsene
Söylediğim eylemleri yapa gel haydisene
Çocukların al yanına içkiler ile eğlensene!

42-          
Konsolos dedi; çocuğuma aslâ veremem
Zararlıdır evlâdıma içkiyi lâyık göremem
Ne kadar içsem bile bu lâneti sevemem
Garsona der önümde meyve suyu görem

43-          
Milletimiz öğüdünü, Peygamber (s.a.v.)’den almıştır
Kur’ân ve Sünnete aykırı iş işleyen, dînini satmıştır
Örf ve âdetleriniz uyuyor mu? İslâm için derhâtır[39]  
Akl-ı selîm ile Dîne muhâlif değilse yapın demiştir

44-          
Türk Milleti olarak âileyi pek önemli sayarız
Evlâtlarımızı evlendirirken meziyetler ararız
Hele de kızlarımızı verirken dâmat için sorarız
İçki, kumar, sigara alışkanlığı olanları bırakırız 

45-          
Başkanımızı haklı buldu, o anda içki içmedi
Nasîhat doğru olunca, fikir ağırca gelmedi
Başkan ile anısı aklından, yıllarca gitmedi
Ölünce, oğlu konsolos oldu vefâsını silmedi

46-          
Yıllar sonra oğul Türkiye’ye konsolos olunca
Sevinmişti Türkiye’de, huzûr, refâh bulunca
Hâtıra getirdi Başkan’a, örf âdetleri yolunca
Anne-baba resmine baktı Başkan, dolukunca  

47-          
7 Eylül 1967 Öktem hezeyânlar kusuyor
Az bir zaman sonra leşiyle tabut geliyor
Kahraman Genel Başkan olayla ilgileniyor
Bu dinsizin namazın aslâ kılmayın diyor

48-          
Maltepe câmîsinde cenâze omuzlandı
Alpartun ve gürûhu orada hazırlandı
Müslümanlar o sırada silâhla kovalandı
Millî şef o gün orda 31 Mart mırıldandı
Kendine kâr kalmadı yıllarca yuhalandı

49-          
1968 Beyazıt’ta MTTB gösteri canlandırıyor
‘Komünizmi Tel’in Mitingini’ taçlandırıyor
Kahraman başkan, gençliği dâim uyandırıyor
Dîn düşmanlarına, sopayı mertçe kaldırıyor

50-          
Ağustos 1968 Beyazıt, coşkuyla canlandı
Başkan Kahraman, kükredi heyecanlandı
Gençliğe asırlık bir düstûr daha hazırlandı
‘Komünizme dur’ diye, fermân yayınlandı


‘Gençlikte bir köprübaşı’, bizim için, mihenk taşı
Dünyâ-âhiret; denge taşı, muhabbetin, kilit taşı
Fukarânın ekmek-aşı, gençlere hem, yâkût taşı
Destânların satırbaşı, makâm-mevki köşe taşı

51-          
Şubat 1969: Kalb-i Hakîkî[40] aşkla şevkle vuruyor
‘Bayrağa Saygı Mitingi’  tertîb edilmiş duruyor
Eşkâli moskof,[41] öfkelerinden, dâimâ kuduruyor
Komünistler; ‘Kanlı Pazar’ yaftasını uyduruyor 

52-          
Ömrünü Hakka hakîkâte temellice vakfeylemiş
Fâtih Sultân Vakfiyesi’ni unutma diye söylemiş
‘Ayasofya’da Âyin’ hevesleri, tepelensin demiş
‘Ayasofya’da İlk Namazı’ dostlarıyla îfâ eylemiş

53-          
1960 ve 70’li yıllar MTTB şaha kalkar da kalkar
Komünizmle mücâdele edenler artar da artar
Dâvâmız; Kıbrıs için, mitingler hep katar-katar
Târih böyle olayları, merdânece yazar da yazar

54-          
Meydan Gazetesinde Ömer Şahin, bildiriyor
‘Yeni Akit’te Hüseyin Öztürk onu destekliyor
Serüvenli hayâtının kesitleri, cesurca çiziliyor
İsmail Kahraman’ın ef’âli nakış-nakış işleniyor

55-          
Direklere kızıl bayrak, hoyratça dikilmişti
Kızıl bayrak inmiş, Türk Bayrağı çekilmişti
Olayları peşi sıra Kıbrıs Mitingleri izlemişti
Yüce Mevlâmız tarafından bâzıları sevilmişti
Ayasofya’daki namaz Kahraman’a verilmişti

56-          
MTTB Okul oldu, gençliğe hayru’n-nâsı, öğretti
Tayyip Erdoğan, gibi isimler buradaki asâletti
Gül, Atalay, Dinçer, Coşkun, sâdece birer özetti
1969’da Kahraman, MTTB’deki görevini devretti

57-          
Zâlim Rusya, ABD, Siyonist hep sömürü ediyor
Komünizmi, Batı’yı, artık Müslümanlar seziyor
İslâm’ca bir dünyâyı, Allâh bizlere emrediyor
Üç kıta da, denizlerde, hükmü ifâ edin diyor

58-          
O zaman Papa 6. Paul Ayasofya’ya giriyor
Kahraman, bu hâine, haddin bilecek diyor
Târihe şanlı bir kalın çizgi, çizdikçe çiziyor?
‘Ayasofya Câmî’dir’ sesi, Sûr[42] misâli inliyor

59-          
1967’de Papa 6. Paul Türkiye’ye uğramış
Müze olan Ayasofya’da duâ edip arınmış
Bilinmez, kendince kime mesaj yollamış
MTTB cevâbını, ‘Toplu Namaz’ ile salmış

60-          
Kahraman’ın dilinden; arz edeyim olayı
Câmiî oldu bize, dede mîrâsından dolayı
Orada namaz kılacağız, çevirin fırdolayı
Dediğimizi de yaptık var mı başka kolayı

61-          
‘Hatice Babacan’ adı, İlâhiyât’ta duyulur
Başörtüsü yüzünden derslerinden kovulur
Gayri dayanmaz yürek, hemen işe koyulur
Zâlimlerin hasmıdır o, mazlumları savunur

62-          
Liderlik fıtrattandır,[43] böyle bilinmez mi?
Bu işe karşı gelmek, derhâl gerekmez mi?
Âl-i cenâb bu işler, baş-tâcı edilmez mi?
‘68 Gün eylem’, hippilere[44] yetmez mi?

63-          
İşçi Partisi ‘Diriliş Mitingi’ o an düzenlemiş
‘Diriliş değil, ölüm! Sakın kanmayın’ demiş
Deli-kanlı Alplere: ‘Hazır olun!’ diye seslemiş
‘Şahlanış Mitingi’ni hemencecik perçinlemiş

64-          
Anadolu, başıboş değil! Bilinsin alenen
Millet fikir ve inançlarının sâhibi mânen
Komünizm kahredilecek herkese îlânen
3 Mart ‘Şahlanış Mitingi’ örnek yakînen

65-          
‘Şahlanış Mitingi’ yurda târih yazdırdı
Müslüman gençleri böylece hızlandırdı
Habis güçler güvensizliği hızlıca yaydırdı
Bulanıklığı ‘Fikri Îkâz’[45] ittifâkla kaldırdı

66-          
İş hayâtı, ‘Halil İbrâhim’ bereketini saçıyor
Sanâyî, ticâret, alış-veriş helâl yola kayıyor
Çalışma Bakanlığı çok âcil müşâvirini arıyor
Kahraman, cihetü’l-vahdet[46] için atanıyor

67-          
Târih 1974 şanlı asker târihimize nakışları çiziyor
Necmettin Erbakan, ‘Kıbrıs’ı alın’ emrini veriyor
Dünyâ artık bilmeli ki, zâlimler hesâba çekiliyor
‘Kıbrıs Barış Harekâtını’ Semih Paşa[47] yönetiyor

68-          
Kahpe Yunan Kıbrıs’a askerlerini çıkardı
Kahraman duramaz ki, çâre hemen îmardı
1969’da târih sayfaları, dünyâya bir ayardı
Vatan âşığı gençliğin kanı, deli-deli akardı

69-          
Merdâne[48] işleriyle ‘Kahraman’ adam vardı
Yunanı kahredecek, er varmı? Diye sorardı
‘Kıbrıs Harp Gönüllüleri Öncüleri’ koşardı
‘160 Gönüllü Genci’, Yunan sınırına çıkardı

70-          
Abdullah Gül! ‘MTTB kurul üyesi’, yol oldu
Erdoğan ‘MTTB Tesisler müdürü’, rol oldu
74’te Kahraman, Bakan danışmanı, ekol oldu
Âdilce çalışınca, güzel son; bereket bol doldu

71-          
Millî Nizam Partisi’nin çalışmalarına atandı
Milli Selâmet Partisi’nden Rize’ye aday; candı
Şimdilik olmadı fitne körükleri yandıkça yandı
1977 seçimlerinde; Rizelinin basîreti, bağlandı

72-          
‘Birlik Vakfı heyeti’ birliğine başkan arıyor
Kahraman, yıldızlar gibi zâhiren parıldıyor
Şanlı ‘Vakıf Adamı’, ‘Birlik Vakfına’ bakıyor
Muhtâcların yüzlerinde sevinç ışıkları yanıyor

73-          
Önce yenge ölümü, hazır değil gibiydi
Annesini kaybetti, canı yanmış kişiydi
Babasının vefâtı, musîbetin ilk şekliydi
Ağabeyi ölünce, ıssızlık paltosu giydi
“Hüzün Yılı”[49] yarasına çâre olmuş biriydi

74-          
Her işimize başlarken; söyleriz biz, Bismillâh
Dilimizin zikridir her dâim, Lâ İlâhe İllellâh
Kötülüklerin def’i için söyleriz, Hasbüne’l-lâh
Cenâzemiz olur ise gideriz O’na, İnnâ Lillâh
Cümle ölmüş ceddimize dileriz Rahmetüllâh[50]

75-          
Hazreti Muhammed’i hayatta örnek aldı
Kur’ân Sünnet’i bilir, daha geri ne kaldı?
İnsanlığa hayatta birçok ibretler saldı
Ölümler peş-peşe, gönlü dertlere daldı

76-          
29 Mayıs 1985’te faâliyete, başladı
İslâm’ın rûhunu, hep birlikte taçladı
Karşı gelen herkesin, ümîdini haşladı
İhtiyaç sâhiplerini yardımıyla kolladı

77-          
Mayıs 1985’te, ‘Heyet Başkanı’ seçildi
Aralık 1994’de, başka bir vakıf, açıldı
‘Gönüllü Teşekküller Vakfı’ na geçildi
Üyeliği yapıldı, başkanlık kaftanı biçildi

78-          
Gece-gündüz demeden dâimâ çalışıyor
2009’da ‘Vakıf İnsan’ ödülünü alıyor
Heyecânı, dem be dem iştiyâkla artıyor
Nice-nice hizmetlere tâlib oldu, başlıyor

79-          
‘Türkiye Milli Kültür Vakfı’ na minnettârız
Hiç durmadan leyl ü nehâr çalışır-çabalarız
‘Fahrî Doktor’ luk aldı, övgü bilemez nâçârız[51]
‘Yalova Üniversitesi’ne, teşekkürü yazarız

80-          
‘Ticâret Üniversitesi’, heyet üyeliği geldi çattı 
‘İlim Yayma Vakfı’nın gücüne hep güç kattı
‘Mütevelli Heyeti’nde noksanlıkları kapattı
‘İlim Yayma Cemiyetin’de istişâre başlattı

81-          
Bi-hamdillâh ki istişâreleri[52] hoş gösterdi, Hâlık
Her ne söz söylediyse kabullenildi, çünkü sâdık
‘İş Dünyâsı Vakfı’nın Kurul Üyeliği’ne en lâyık
Sonunda bu da oldu, iş dünyâsında dâimâ hâzık[53]

82-          
1995-99 Milletvekilliği seçimleri yaşanır
Refah Partisinden aday-adaylığı açıklanır
20-21. Dönemler Milletvekilliği, hak tanır[54]
‘Grup Başkan Vekili’, kim olacak yoklanır
Görevi teslim alır, kollar sıvanır başlanır

83-          
‘Anayasa Komisyonu’ nda olayları izliyor
‘Milli Eğitimi’ her zaman çok gözetliyor
‘Gençlik ve Spor Komisyonu’ ha-ha bitiyor
Gelerek, her âdeme, kıyâma kalkın diyor

84-          
Üstümüzden geçen boran[55] ve kış, yaz oldu
Kuşların feryâdı koca bir çığlık iken ûd oldu
Kasırgalar, seherde esen sabâ, rüzgârı oldu
Bakın! Kahraman, kültürümüze ‘Bakan’ oldu

85-          
Rize’ye, ‘Kültür Merkezi’ lâzım diye temel attı[56]
Vefâ gösterdi, ‘Kültür Merkezi’ ne imzâsın attı
Erdoğan, açılış yaparak Rize’mize sevinç kattı
‘İsmail Kahraman Kültür Merkezi’ dedi, başlattı
Tayyip Erdoğan, jestini yaparak, ismini yaşattı

86-          
Herkes haddini bilecek, kuru-sıkı sallamak yok
O’nunla kimse atışamaz; fitneleri ballamak yok
Medyalarda kükreyip te; milleti kodlamak yok
Bakanlığa adam geldi;  riyâ, yalan, atmak yok

87-          
Merhum Necmettin Erbakan, millet için çalışır
1996-1997’de millet, milli kültürüyle tanışır
Refah-Yol Hükümeti’ne, fitne fücur, karışır
Kültür Bakanı, Kahraman’la, medya tv, atışır

88-          
15 Temmuz 1996 geziniyordu, kara-kara
Taksim’in göbeğine bakıyordu hep, ara-ara
Yüreği cızz etti, geçti topluluğu yara-yara
Câmî nerede diye? Haykırıyor! Nâra-nâra

89-          
Bu güç sorumluluğun, birçok yönünü bilir
İsmail Kahraman, İstanbul’da pek sevilir
Ne güzel söylemiş, böyle dosta güvenilir
‘İnşallâh Taksim bu meâyibden[57] giderilir’

90-          
‘Taksim Gezisi Camî-i İzni’ çıkarılsın erken
İşlemlerde her mâniler[58] giderilsin derken
Bütün çalışanlarımı istiyorum çok üretken
Aramızda mevcûd imiş hafiyyeten[59] akdiken

91-          
Bakanın her karârına, karşıt fikirler eklemiş!
1997 Ocak karar günü Eyice kabâih[60] işlemiş!
Şımarık çocuk Semavi Eyice yolda gitmemiş!
Kahraman Bakan işte kapı ‘Yallâh’ git demiş

92-          
Sonunda öyle ilerlemiş ki cümleye âşikâr
Mahkemelik olmuş, hüküm fazla cüretkâr
Temyîz safhasında, Yargıtay pek azimkâr
Semavi üç, Bakanımız beş milyar, garazkâr[61]

93-          
Tazminat tasdîki;[62] beş milyar haciz, fiil ender
Semavi denen mahlûk bu işten etmez heder
Dört taksit maaş kesintisi, görevlidir derbeder[63]
‘Hakkım kadar harâm olsun!’ der, bedduâ eder[64]

94-          
‘Sanat için sanat’ söylemine, meydan okur
‘Sanat halk içindir’ bil, fermânını duyurur
Dâvâdan el çekmek yok, ilmekler dokunur
Kültür yobazlarının ölüm salâları, okunur

95-          
Sözde sanatçı imiş, cazcı-popçu gürûhlar
Başka fikirleri beğenmez, akılsız mecrûhlar[65]
Yabancı kültürüne tapıyor bu, dalkavuklar
İşte bütün bunları, İslâm Dini mekrûh kılar

96-          
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’a sefer eyledi
Allâh ve Rasûlü’nden başka, büyük bilmedi
Allâh ve Rasûl aşkı,  âzây-ı bedenini[66] süsledi
Kisve-i Rasûl, aşk od-unu[67] birazcık örseledi[68]

97-          
‘Emânât-ı Mübâreke’  şeref versin bize ebedi
Hayrân-ı Rasûl olanların yaralarını merhemledi
Ziyârette akıl almaz izdihâm, kimseleri üzmedi 
Rasûl-ü Kibriyâ’ya salât ve selâm verelim ivedi

98-          
Yavuz Sultan Selim, Mısır seferini güzelleştirir
Berâberinde, mübârek Hırka-i Saâdet’i getirir
Yanında ‘Makâm Odası’ na edeblice yerleştirir
Hâfızlarla; 24 saat Ku’ân Kıraati’ni, birleştirir

99-          
Yavuz Sultan Selim teslim alır Hilâfeti
Topkapı Sarayı’nda kutsalın emâneti
İbtidâî[69] Kıraat-i Kur’ân, ilim ve öğreti
Mevlâmız an be ân gönderir bereketi

100-       
Hırka-i Saadet’te gümüş sanduka ile ıttılâ[70]
Altın çekmece anahtarı pâdişâha bırakıla
Yavuz Selim Han’a tevdî edilir bilâ-fâsıla[71]
Hâlife Abdülmecid bu an’aneyi devâm kıla


‘Gençlikte bir köprübaşı’, bizim için, mihenk taşı
Dünyâ-âhiret; denge taşı, muhabbetin, kilit taşı
Fukarânın ekmek-aşı, gençlere hem, yâkût   taşı
Destânların satırbaşı, makâm-mevki köşe taşı

Yûce Allâh’ın; Rahmeti, bereketi, mağfireti, rızâsı ve selâmı, âilemizden âilenizin üzerine olsun…
“Esselâm-ü ‘Aleyküm ve Rahmetüllâh-i ve Berakâtüh.”    
11.05.2016 -GÜNCELLEME- 16.11.2018

Müellif/Yazan:
Şaban GÜNBEY
Em. İmam-Hatip / Rize
Hatırlatma: Yazılan naat, methiye, mersiye, kasîde, şiir gibi eserleri anlamak çok zordur der bütün yazarlarımız. Çünkü bu gibi eserlerin bâtınî mânâları yazanın göğsünde (kalbinde) saklıdır derler. Çok açık bir gerçektir ki dörtlükte anlatılmaya çalışılan bir olay, onlarca kâğıt yazarak ancak açıklanabilir.
Burada bâzı olayların önem ve ehemmiyetini anlatmaya çalıştım. Sonunda da KAHRAMAN Başkanımızın olayla ilgisine değindim. Kusurlarım af ola. Ş.günbey.

Bu eserin müellifi:
Derleyen/Hazırlayan/Yazan:

Şaban GÜNBEY
Em. İmam-Hatib
Rize/2018

M.16.11.2018 --- H.07 / Rebiü’l-Evvel (03) / 1440
جَم۪يعُ الْحُقُوقِ مَحْفُوظَةٌ، عَآئِدٌ لِشَعْبَانْ كُنْبَكْ.
Her hakkı mahfûz olup,
Şaban GÜNBEY’e âittir.






[1] Âmîn! Hadîs-i Şerîf.
[2] قطر الندى و بل الصدى ــ ابن هشام ــ بيروت  = Katru’n-Nedâ, Bellü’s-Sadâ, sh: 5, İbn-i Hişâm Ensârî, 1. Baskı, Beyrut, 2002.
[3] el-BUHÂRÎ, Li’l-İmâm El-hâfız Ebî ‘Abdillâh Muhammed bin İsmâ’îl b. İbrâhîm b. el-Muğîrati el-Cü‘fiyy, -Rahımehüllâh-i Te’âlâ-, (h. 194-256), Sahîhu’l-Buhârî (el-Müsemmâ) el-Câmi’us-Sahîhu’l-Müsned-i min Hadîs Rasûlillâh-i (s.a.v.) ve Süneni-hî ve Eyyâmi-hî, thk, Ebû ‘Abdillâh ‘Abdü’s-Selâm b. Muhammed b. Ömer ‘Âlûsî, Mektebetü’r-Rüşd, İkinci Baskı, Riyat/Su‘udî, 1427/2006. Kitâbü’l-Rikâk (81), Bâb-ü Men Ehabbe Likâillâh-i Ehabbellâh-ü Likâehû=Allâh'a kavuşmayı arzu eden kimseye Allâh da kavuşmasını sever, (41/41), Hadîs No:6507, (s.901). Saîd İbn-i Ebî Arûbe, Katâde’den; o da Zürâre İbn-i Ebî Evfâ’dan; o da Sa’d İbn-i Hişâm’dan; o da Âişe (r.’anhâ)’den; o da Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’den olmak üzere söyledi. Hattâbî şöyle dedi: --- “Allâh’a kavuşmak birkaç vech üzeredir. Bunlardan biri “Allâh’ın huzûruna çıkmayı yalan sayanlar, gerçekte en büyük ziyâna uğramışlardır...” (En’âm Sûresi, 6/31; Yûnus Sûresi, 10/45.) kavimdeki gibi, öldükten sonra dirilmek ma’nâsınadır. Biri de “Kim Allâh’a kavuşmayı umarsa, şüphe yok ki, Allâh’ın ta’yîn ettiği o vakit, herhalde gelecektir..." (el-Ankebût Sûresi, 29/5.) Kavl-i Şerîleri’ndeki gibi, ölüm ma’nâsınadır. İbnu’l-Esîr, en-Nihâye’de: ---“Burada Allâh’a kavuşmaktan murâd, âhiret yurduna dönmek ve Allâh katındakileri istemektir; bununla garaz ölmek değildir, çünkü ölümden herkes hoşlanmaz...” Demiştir (‘Aynî). – Ahmed b. Mahmûd Ebû Muhammed el-Aynî: 15. yüzyıllarda büyük fıkıh, hadis âlimi Gaziantep'te doğduğu için Aynî (Ayıntepli) diye şöhret bulmuştur.-
[4] İkinci Dünya Savaşı 1939 yılında başlamıştır; 1945 yılında sona ermiştir. İkinci Dünya Savaşı, dünya târihinin en kanlı savaşlarından biri olmuştur. Birçok insan hayatını kaybetmiştir. Avrupa yerle bir olmuştur. Savaş Müttefik ve Mihver Devletlerarasında yaşanmıştır. Kıtalar arasında gerçekleşen bir savaştır. Savaşı Müttefikler kazanmıştır. Müttefik Devletlerden bazıları Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Polonya, Çin, Sovyetler Birliği gibi köklü büyük ülkelerdir. (http://www.derszamani.net/ikinci-dunya-savasi-ne-zaman-basladi-ve-bitti.html)
[5] Tevdî: Birisine bırakmak, emânet etmek.
[6] El-ân: Şimdi, hâlâ.
[7] Münâdî =منادی : Nidâ eden, seslenen, çağıran, tellâl.
[8] Medhâ: Övmek, medhetmek.
[9] Ebrâr = ابرار: Hayırlılar, iyiler. Özü sözü doğru olanlar, hamiyetliler. Sâdıklar. İyiler.  İyi insanlar. İyi kimseler. Îmânlarında sâdık (doğru), Allâh-ü Teâlâ’nın yasak kıldıklarından sakınıp, emirlerine uyan, bozuk inanışlardan, kötü ahlâktan ve çirkin işlerden uzak duranlar, dürüst insanlar.
[10] İmtiyâz = اِمْتِيَازْ: Farklı olmak, benzerlerinden ayrılmak. Masraflı veya mes'uliyetli bir işin başkaları yapmamak üzere bir şahsa tahsîs edilmesi. Ayrıcalıklı olma. Ayırd edici özellik.
[11] Aliyyül-a'lâ: Pekiyi. Fevkalâ-de.
[12] Berdevâm: Devâm üzere. Devâmlı sürüp giden. Devâm etmekte. Devâm eden, sürüp giden.
[13] Mesâlik: Meslekler, tutulan yollar, ekoller, yollar.
[14] Binâ emîni: İnşaatı kontrol eden.
[15] ٢٤٤٣- حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ الْوَلِيدِ الدِّمَشْقِيُّ قَالَ: حَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ عَطِيَّةَ السُّلَمِيُّ قَالَ: حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ﷺ: "أَعْطُوا الْأَجِيرَ أَجْرَهُ، قَبْلَ أَنْ يَجِفَّ عَرَقُهُ" = Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur: --- “Ücretliye (işçiye) hakkını, alnının teri kurumadan önce veriniz!” (İbn-i Mâce, 2/817, Hadîs No:2443; el-Bânî Sahîhu’l-Câmi’, 1493.)
[16] Fevrî = فوری: Âni. (Arapça)
[17] Hoca Harun: Tulumpınarlı Molla (Nam-ı diğer=İmam=Molla) Hârun ÖZTÜRK Hoca, Allâh (c.c.) ganî-ganî rahmet eylesin.
[18] Dizem: Ritim, sıralama, öncelik sırası,
[19] Hukûkiyyât: Hukuk bilgisi.
[20] Tîn Sûresi, 95/8.
[21] Hûş der dem: Her nefeste Allâh-ü Teâlâ’yı hatırlamak.
[22] Rakş: Nakşetme, süsleme. (Adâleti Allâh (c.c.)’ın sıfatlarıyla süslemek, hatırlamak gerekliliği!)
[23] Nâ-mütenâhî = نامتناهى : Sonsuz, engin. (Farsça - Arapça) -Akla hayâle gelmeyecek kadar sınırsız bilinemeyen İsm-i Şerîf’i bulunan Cenâb-ı Allâh Ve Tegaddes Hazretleri-
[24] Kurb-u huzûr = قُرْبِ حُضُورْ : Huzûra (Allâh-ü Te’âlâ-ya) yakın olma.
[25] Şâz =  شَاذْ: Kurala uymayan. Sebebi yanlış olan. İstisnâ.
[26] Haz / حَظْ = Hoşlanılan. Sürur duyulan.
[27] Mümtâz = مُمْتَازْ: İmtiyazlı, seçkin, üstün tutulmuş. Diğerlerinden ayrılmış. Ayrı tutulan.
[28] Fi’l-Hâl = فى الحال : Şimdi, derhâl. (Arapça)
[29] Muvahhıd = مُوَحِّدْ : Tevhid eden. Birleştirici olan. Cenâb-ı Allâh'ın varlığına ve birliğine inanan.
 Tasavvufta, Allahü teâlâdan başka bir şey görmeyen, kendini ve başkalarını unutan.
[30] Âşinâ = آشنا: Mâlumatlı, haberli olan. Tanıdık. Yabancı olmayan. Bildik, tanıdık, bilen, tanıyan.
[31] Adem-i İtikâd: İ’tikatsizlik, inançsızlık.
[32] Mülhak: İlhak olunmuş. Sonradan katılmış, zam ve ilâve olunmuş, eklenmiş. Katılmış.
[33] Ferahnâk = فَرَحْنَاكْ: Neş'eli, sevinçli. İç açıcı.
[34] Ahvâl = اَحْوَالْ: Haller. Vaziyetler. Oluşlar. Durumlar. Tasavvuf yolunda bulunan kimselerin, kalblerinde meydâna gelen değişmeler. Hâl'in çokluk şeklidir.
[35] Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) 11 Mart 1967 ile 19 Ağustos 1969 arasındaki 49’uncu döneminde başkanlık yapmıştı.
[36] (Buraya) Konsolosun ismi yazılacak!
[37] İrâd: Getirilme, ortaya konulma.
[38] ٥٦٥٥- الخَمْرُ أُمُّ الخَبائِثِ ... (الكتاب: صحيح وضعيف الجامع الصغير وزيادته، المؤلف: عبد الرحمن بن أبي بكر، جلال الدين السيوطي (المتوفى: ٩١١ هـ، ص:١؛٥٦٥٥) “İçki bütün kötülüklerin anasıdır.” (Celâleddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr Suyûtî, Câmius'sağîr, Hadîs No:5655.)
[39] Derhâtır = در خاطر: Hatıra getirme. Hatırlama. Hatırda tutma. Derhâtır ettirmek: Hatırlatmak, akla getirmek. Derhâtır eylemek: Hatırlamak.
[40] Kalb-i Hakîkî: Yürek denilen et parçasında bulunan mânevî kuvvet.
[41] Moskof: Acımasız, zâlim, eskiden Ruslar’a verilen ad.
[42] Sûr: (Tekili: Sûret) Kıyâmet günü İsrâfîl (‘aleyhi’s-selâm)’ın çalacağı boru. Buna Sur-u İsrâfîl de denilir. Kıyâmet kopacağı zaman, dört büyük melekten biri olan İsrâfîl (‘aleyhi’s-selâm)’ın üfleyeceği, nasıl olduğu bilinmeyen emir kıyâmet borusu.
[43] Fıtrat = فِطْرَتْ: Yaradılış. Tıynet, hilkat. Huy, tabiat, mizaç. İslâmiyet'e elverişli yaratılış. Peygamberlerin sünneti. Kişiye hâs yaratılış.
[44] Hippi yaşam tarzı: Dünyânın, üzerindeki tüm bitki, hayvan ve insanlara âit olduğunu kabûl eden bir görüştür. Kendilerine aslâ sınır koymayan, var olan tüm yetkilileri reddeden bir hayâtı savunan harekettir.
[45] Mitingde konuşan İsmail Kahraman, Türkiye'nin bir şahlanış, silkiniş ve aksiyona geçiş hareketi içinde olduğunu belirtmiş, ülkeye zarar verecek... Bütün millet genci, üniversitelisi, işçisi, halkı ile son “Fikri İkazı” yapmışlar. (http://www.yenisoz.com.tr/100-yilinda-milli-turk-talebe-birligi-mttb-23-makale-13366)
[46] Cihetü’l-Vahdet: Birlik ciheti, yönü. Birleşme yönü.
[47] Orgeneral Semih Sancar (1911 - 1984) Kıbrıs Harekâtı’nın komutanı. 16. Genelkurmay Başkanı.
[48] Merdâne = مَرْدَانَه: Erkekçesine. Merdcesine. Er'e yakışır sûrette. Mert kişiye yakışır şekilde. Mertçe. Yiğitçe.
[49] Hüzün Yılı: Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in peygamberliğinin 10. Yılında meydana gelen üzücü hadiselerden dolayı milattan sonra 620 yılı ‘hüzün yılı’ olarak İslam tarihinde yerini almıştır. Rasûl-i Ekremin dört yaşındaki en büyük oğlu Kasım'ın vefâtı oldu. Gönlü şefkat şelâlesini andıran Peygamber Efendimiz, büyük oğlunun vefâtından çok müteessir oldu. Derin teessürünü ciğerpâresinin cenazesini götürürken, karşısında dim dik duran Kuaykıan Dağına, "Ey dağ! Benim başıma gelen şey, senin başına gelseydi, dayanmaz yıkılırdın." hitâbıyla ifâdeye çalışıyordu. Mübârek gönülleri henüz Kasım'ın vefat hüznünden kurtulmamışken, bir acı hâdise daha vuku buldu. Diğer oğlu Abdullah da vefat etti. Bu acılı günlerin hemen ardından Ebû Talib, makbul bir îmâna nâil olamadan 87 yaşında iken dünyaya gözlerini yumdu. Ebû Tâlib'in vefatından üç gün gibi kısa bir zaman sonra, Efendimizin pâk zevcesi Hz. Hatice annemiz de bi'setin 10. yılı, Ramazan ayında 65 yaşında iken, fani dünyadan ebedî âleme göç etti. Namazını bizzat Resûl-i Kibriyâ Efendimiz kıldırdı ve Hacun Kabristanına defnedilirken gözlerinde yaş, onu örten kara toprağı uzun uzun seyretti.
[50] Abdü’l-lâh b. Ömer (r.a.)’den şöyle rivâyet edilmiştir: Vakit-vakit ‘Lâ ilâhe illellâh’ zikrine devâm eden kimse için, beş şey vardır ki, bunları zikreden mes’ûd ve bahtiyâr olur:

1-       Sıkıntıya düştüğü zaman;
·       “İnnâ Lillâh-i Ve İnnâ İleyh-i Râciûn” …  der. (“ … Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allâh-ü Teâlâ’ya âidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” (Bakara Sûresi, 2/156’dan.)
2-       Öfkelendiği zaman;
·       “Lâ Havle Ve Lâ Kuvvete İllâ Billâh.” …  der. “Günâha karşı korunmak ve ibâdet yapmak için gerekli kuvvet ancak Allâh-ü Teâlâ’dandır.”
3-       Kendisine ni’met verildiği zanman;
·       “Elhamdü-Lillâh” … der.
4-       Bir işe başladığı zaman;
·       “Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.” … der. “Rahmân ve Rahîm olan Allâh-ü Teâlâ’nın adıyla -başlarım-.” (Fâtiha Sûresi, 1/1.)
5-       Kendisinden bir günâh sâdır olduğu zaman;
·       “Esteğfiru’l-lâhe’l-Azîm.”[50]  … der. “Allâhım! beni mağfiret etmeni bağışlamanı istiyorum.” Rûhu’l-Beyân, S:14.
[51] Nâçâr = ناچار: Çâresiz, elinden iş gelmeyen.
[52] “İş hakkında onlarla müşâvere et!” (Âl-i İmrân (3), 159); “Onlar işlerini aralarında müşâvere ile yürütürler.” (Şûrâ sûresi (42), 38); İbn Abbas (r.a), şöyle demiştir: “İş konusunda onlarla istişare yap!” ayeti indiği zaman Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Biliniz ki, Allah ve Resulü müşavereden müstağnidirler. Fakat Allah, bunu benim ümmetime bir rahmet kıldı. Onlardan her kim istişare ederse doğru yoldan mahrum kalmaz. Her kim de terk ederse hatadan kurtulmaz." (Celaleddin Suyuti, Ed-Dürrül Mensur, c, 2, s, 359. (İbn Adiy, Beyhaki); “Akıllı kimselerden doğru yolu göstermelerini isteyin ki doğru yolu bulasınız. Onlara muhalefet etmeyin pişman olursunuz.” (Age, c, 7, s, 357, Hatibi Bağdâdî.)
[53] Hâzık = حَاذِقْ: Usta, yetenekli, ehil, işinin ehli, mahâretli, becerikli, tecrübeli, uzman.
[54] Haktanır: Herkesin hakkını gözeten (kimse), hakşinas.
[55] Boran: Çok sert yel, şimşek, gök gürültüsü, dolu, sağanak hâlinde yağmurla çıkan hava olayı.
[56] TBMM Başkanı İsmail KAHRAMAN.
[57] Meâyib: Ayıplar.
[58] Mâniler: Engeller.
[59] Hafiyyeten: Gizlice, gizli ve saklı olarak.
[60] Kabâih: Kabahatler.
[61] Garazkâr: Düşmanlık güden, kin besleyen. (Bakanımız 2 milyar ödemek zorunda kalmıştır.)
[62] Tasdik yapan kurum: Yargıtay.
[63] Derbeder: Giyimi kuşamı, yaşayışı ve davranışı düzensiz (kimse).
[64] Bedduâ eden: Başkanımız, İsmail KAHRAMAN.
[65] Mecrûh: Yaralı, yaralanmış. Özürlü.
[66] Âzây-ı Beden: Vücut organları.
[67] Aşk od-u: Aşk ateşi.
[68] Örselemek: Canlılığını, diriliğini gidermek, soldurmak, sarsmak. Gücünü, harâreti azaltmak. (Hırka-i Şerîf’in olmaması aşkına birazcık gem vurdu.)
[69] İbtidaî: Başlangıca âit, en önce olarak. İlk, evvelâ. Ham, işlenmemiş. İlk tahsîl veren okul.
[70] Ittılâ: Kokulu şeyler sürünme. Haberdâr olma, bilgi sâhibi olma. Bilgi, bilme.
[71] Bi-lâfâsıla: Fasılasız, aralıksız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder