23 Şubat 2020 Pazar

ŞA’BÂN’I ŞERÎF VE BERÂET GECESİNİN FAZÎLETİ

ÜÇ AYLARIN FAZILETİ İFASI, REGAİB VE MİRAC GECELERİ ANLAM GAYE VE İBADETLERİ

ÜÇ AYLARIN FAZILETİ İFASI, REGAİB VE MİRAC GECELERİ ANLAM GAYE VE İBADETLERİ


E’ÛZÜ BESMELE VE MÂNÂSI

OKUNUŞU: “Eûzü billâh-i mine’ş-Şeytâni’r-Racîm, Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.”

ANLAMI: “Allâh-ü Te’âlâ’nın huzârundan kovulmuş olan Şeytân’ın şerrinden yine Allâh-ü Te’âlâ-yâ sığınırım!.. , O Rahmân ve O Rahîm olan Allâh-ü Te’âlâ’nın adıyla başlarım!..














ÜÇ AYLAR


Abdulkâdir Geylânî (rahımehüllâh) buyuruyor ki;

v Receb, cefâyı terk ayıdır;
v Şa’bân, amel ve vefâ ayıdır;
v Ramazân ise, sadâkât ve safâ ayıdır.

v Receb, tevbe ayıdır;
v Şa’bân, muhabbet ayıdır;
v Ramazân, Hakk’a yakınlık bulma ayıdır.

v Receb, hürmet ayıdır;
v Şa’bân, hizmet ayıdır;
v Ramazân, ni’met ayıdır.

v Receb, ibâdet ayıdır;
v Şa’bân, zâhidlik ayıdır;
v Ramazân ise, ziyâdesi ile ni’metlere ermek ayıdır.

v Receb ayında iyilikler kat kat artar;
v Şa’bân ayında kötülükler kalkar;
v Ramazân ayında ikrâmlar gelmeye başlar.

v Receb, önce gidenlerin ayıdır;
v Şa’bân ortadakilerin ayıdır;
v Ramazân ise, âsîlerin ayıdır.”

(Tevbe ettikler, ibâdet ve tâatta bulundukları takdirde, âsîlerin günâhlarının en fazla affedileceği aydır)

Zünnûn–i Mısrî (k. sirruhû) şöyle buyuruyor ki;

§ Receb, âfetlerin geri bırakıldığı;
§ Şa’bân, tâatların yapıldığı;
§ Ramazân da ikrâmların beklendiği aydır.

§ Receb, ekim,
§ Şa’bân, sulama;
§ Ramazân ise, harman ayıdır.

Her ekilen biçilir. Her yapılan işin karşılığı görülür. Bir kimse ekim zamanını boşa geçirirse, harman zamanında pişmanlık duyar. Âhirette kötülük göreceğinden dünyada beslediği ümitler de hiç olur.

Sâlih zâtlardan bâzıları buyurmuşlardır ki;

ü  Sene bir ağaçtır.
ü  Receb ayı, senenin yapraklanma günleridir.
ü  Şa’bân ayı, meyvelenme günleridir.
ü  Ramazân ayı ise, senenin meyvelerinin toplandığı günlerdir.

Şöyle anlatılmıştır:

ü  Receb ayı, Allâh-ü Te’âlâ-dan gelecek mağfiretlere tahsîs edilmiştir.
ü  Şa’bân, özel olarak, şefâat ayı kılınmıştır.
ü  Ramazân ayında iyilikler kat kat verilir.[1]


ŞA’BÂN’I ŞERÎF VE BERÂET GECESİNİN FAZÎLETİ

Şa’bân’ı Şerîf ayında, önemli olaylardan biri  de, Ramazân Orucu’nun farz kılınmasıdır…[1]
﴿ شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ىٓ اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاأٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُۜ وَمَنْ كَانَ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُ الْعُسْرَۘ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
[سورة البقرة:۲/۱۸٥]
(O sayılı günler), insanlar için bir hidâyet rehberi, doğru yolun ve hakk ile bâtılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’ân-ın kendisinde indirildiği Ramazân ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veyâ yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allâh, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidâyete ulaştırmasına karşılık Allâh’ı yûceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”[2]

“ŞA’BÂN” İSMİ; Beş harften teşekkül etmiş olup, ifâde ettiği bir çok mânâ olmakla berâber hayırlar bu ayda şu’belendiği için kendisine bu isim verilmiştir.
( -ش-Şın), Şeref ve şefâate,
(-ع-’Ayn) ‘Izzet ve kerâmete,
(-ب-Be) Birr-u ihsâna ve berâate (Aynı zamanda (Be) harfinin kelimenin tam ortasında olması bu ayın ortasının Berâet gecesi olmasına işârettir.),
(-أ-Elif), Ülfet ve mühabbete,
(-ن-Nûn) Allâh-ü Te’âlâ’nın nûruna delâlet eder.

*** --- Hz. Âişe (r.anhâ) anlatıyor:

“Rasûlüllâh (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm), (bâzen) oruca öyle devam ederdi ki, “(Bu ay) hiç yemeyecek” derdik. Bâzen de öyle devamlı yerdi ki, “(Bu ay) hiç tutmayacak” derdik. Ben, onun ramazân dışında bir ayı tam olarak tuttuğunu görmedim. Herhangi bir ayda Şâban ayında tuttuğundan daha fazla tuttuğunu da görmedim.”[3]

*** --- Hz. Üsâme (r.a.) anlatıyor: “Ey Allâh’ın Rasûlü dedim, Şâban ayında tuttuğun kadar başka aylarda oruç tuttuğunu göremiyorum (sebebi nedir?)” diye sordum.

Şu cevâbı verdi: --- “Bu, Receb’le Ramazân arasında insanların gaflet ettikleri bir aydır. Hâlbuki O, amellerin Rabbü’l-Âlemîn’e yükseltildiği bir aydır. Ben, oruçlu olduğum halde amelimin yükseltilmesini istiyorum.”[4]

*** ---  Şa’bân ayını ihyâ edenlere işâretle Hakk Te’âlâ Meleklere: --- “Ey meleklerim! Bakın görün benim kullarım Rasûlümün ayı olan Şa’bân ayına nasıl saygı ve hürmet gösteriyorlar. Celâlim (Şeref, ‘Izzet) hakkı için bende bu kullarımı mağfiret ederim.”

ŞA’BÂN-I ŞERÎF ORUCU


Şa’bân-ı Şerîf ayında oruç tutmak müstehâbdır. Peygamberimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm), Ramazân ayının dışında en çok bu ayda oruç tutmuştur, bâzen bu ayın tamâmını oruçla geçirdiği olmuştur.[5]

ŞA’BÂN-I ŞERÎF’İN EYYÂM-I BÎYD[6] ORUÇLARI


Hicrî takvime göre her ayda bu günlerin orucu çok fazîletlidir.    Rasûlüllâh  (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) bu   günlerin   orucunu   yolculuklarında   bile   terk etmemiştir.

"قَالَ عَلِىُّ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ: صَوْمُ أَيَّامِ الْب۪يضِ أَوَّلِ يَوْمٍ يَعْدِلُ ثَلَاثَةَ أٰلَافِ سَنَةٍ وَالْيَوْمِ الثَّان۪ي يَعْدِلُ عَشَرَةَ  أٰلَافَ سَنَةٍ وَالْيَوْمِ الثَّالِثِ يَعْدِلُ ثَلَاثَةَ عَشَرَةَ أٰلَافَ سَنَةٍ"
Hz. ‘Ali (r.a.) şöyle buyurmuştur:

--- “Recebin onüçüncü gününün orucu, üç bin sene oruç gibidir. Ondördüncü orucu, on bin sene gibidir. Onbeşinci    gün ise onüçbin seneye denkdir.”[7]    
عَنْ أَنَسٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ: مَرْفُوعًا عَنِ النَّبِيِّ أَنَّهُ قَالَ:
"مَنْ صَامَ أَيَّامَ الْب۪يضِ الثَّالِثَ عَشَرَ وَالرَّابِعَ عَشَرَ وَالْخَامِسَ عَشَرَ أَعْطَاهُ اللّٰهُ ف۪ى أَوَّلِ يَوْمٍ مِنْهَا أَجْرَ عَشَرَةِ  أٰلَافِ سَنَةٍ وَ فِى الْيَوْمِ الثَّان۪ي أَعْطَاهُ اللّٰهُ أَجْرَ مِائَةِ أَلْفِ سَنَةٍ وَ فِى الْيَوْمِ الثَّالِثِ أَعْطَاهُ اللّٰهُ أَجْرَ ثَلَاثَمِائَةِ أَلْفِ سَنَةٍ."
Enes (r.a.)’dan merfû’an rivâyet edilen bir Hadîs-i Şerîfte Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) şöyle buyurmuştur:

---- “(Herhangi bir aydan) onüç, ondört ve onbeşinci günler olan, eyyâm-bîyd-ı oruçlu geçirene, Allâh, birinci gününde onbin sene, ikinci günde yüzbin sene, üçüncü günde ise, üç yüzbin, senelik ecir verir.”[8]
وَيُرْوٰى: "أَنَّ أَرْبَعَةَ اَشْيَآءَ تُخَفِّفُ عَذَابَ الْقَبْرِ: قِرَآئَةَ الْقُرْأٰنِ ف۪ى كُلِّ ح۪ينٍ وَزَمَانٍ وَإِكْرَامَ الْيَت۪يمِ ف۪ى كُلِّ مَكَانٍ وَصَوْمَ أَيَّامَ الْب۪يضِ ف۪ى رَجَبَ وَ شَعْبَانَ وَالصَّلَاةَ ف۪ى جَوْفِ اللَّيْلِ تُنَوِّرُ الْقَلْبَ وَتُورِثُ رِضَأَ الرَّحْمٰنِ."
Rivâyete göre; --- “Dört    şey,    kabir    azâbını hafîfletir. Bunlar da:

1- Her ân ve her zaman Kur’ân-ı Kerîm okumak,
2- Her mekânda yetime ikrâm etmek,
3- Receb   ve   Şa’bân-nın eyyâm-bîyd   oruçlarını tutmak,
4- Gece yarısı   namaz  kılmak   ki,   o, kalbi nurlandırır ve Rahmân’ın   rızâsını   celbeder.”[9]

ŞA’BÂN-I ŞERÎF’İN YARI (ONBEŞİ OLAN BERÂET) GÜNÜNÜN ORUCU

عَنْ عَلِىُّ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ: عَنِ النَّبِيِّ أَنَّهُ قَالَ:
"إِذَا كَانَتْ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَقُومُوا لَيْلَهَا وَصُومُوا يَوْمَهَا."
Hz. ‘Ali (r.a.) rivâyet edilen bir Hadîs-i Şerîfte Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) şöyle buyurmuştur:

--- “Şa’bân-ın yarı (onbeşinci) gecesi   olunca, gecesini (ibâdetle) kıyâmla geçirin,   gününü,  de oruç tutun.”[10] Ş.g.
رُوِىَ عَنِ النَّبِيِّ : "ف۪ى لَيْلَةِ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ يَكُونُ هُبُوطُ جَبْرَآئ۪يلَ وَمَلٰٓئِكَةِ اللّٰهِ مِنض السَّمَآءِ السَّابِعَةِ إِلَى السَّمَآءِ الدُّنْيَا فَارْغَبُوا ف۪ى صِيَامِه۪ وَإِنَّ يَوْمَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ تَصُومُهُ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ وَالطَّيْرُ وَالْوُحُشُ وَالسِّبَاعُ وَالْبَهَآئِمُ وَح۪يتَانُ الْبَحْرِ وَهَوَامُ الْاَرْضِ."
Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

--- “Cebrâîl’in ve Allâh-ü Te’âlâ-nın meleklerinin (aleyhimü’s-selâm) yedinci kat semâdan dünyâ semâsına inişleri, Şa’bân-ın yarı gecesinde gerçekleşir.

O hâlde onun gününün orucuna rağbet edin.

Şa’bân-ın yarı gününü, (sâlih) inanlar ve cinlerle, kuşlar, yabânî hayvanlar, yırtıcı hayvanlar, davarlar, denizlerin balıkları ve yer-yüzünün böcekleri bile oruçlu geçirir.”[11]

BERÂET GECESİ

Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki:
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ ﴿ حٰمٓۜ ﴿١﴾ وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ ﴿٢﴾ اِنَّآ اَنْزَلْنَاهُ ف۪ى لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ ﴿٣﴾ ف۪يهَا يُفْرَقُ كُلُّ اَمْرٍ حَك۪يمٍۙ ﴿٤﴾
[سورة الدخان:۴۴/۱-۴]
1.      “Hâ-Mîm.
2,3.  Apaçık olan Kitâb’a andolsun ki, biz onu mübârek bir gecede[12] indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmakta-yız.
4.    Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir.”[13]









ŞA’BÂN-I ŞERÎF’İN 14’ÜNÜ 15’İNE BAĞLAYAN GECE BERÂET GECESİ’DİR.

Bu gecenin, diğer isimleri:

1-       el-Leyletü’l-Mübâreke,
2-       Leyletü’l-Kısmet-i ve’t-Takdîr (kısmet ve kader),
3-       Leyletü’t-Tekfîr (günâhları örten),
4-       Leyletü’l-İcâbe (duâlara icâbet),
5-       Leyletü’l-Hayat (İshâk İbn-i Râhôye’nin senediyle Vehb İbn-i Münebbih -r.’anhümâ-dan yaptığı nakil: --- “Şa’bân’ın yarısının gecesi Ölüm Meleği, Rabbü’l-’Âlemîn’den, kader ile ilgili nüshaları almakla meşgûl olduğundan, akşamla yatsı arası kimse ölmez.),
6-        Leylet-ü ‘Îdi’l-Melâike (Meleklerin bayram gecesi. Müslümanların Ramazân ve Kurban Bayramı olduğu gibi Melekler’in de iki bayramı vardır. 1- Kadir Gecesi, 2- Berâet Gecesi.)[14],
7-       Leyletü’ş-Şefâ’a (Bu gece, Rasûlüllâh -s.a.v.-’e şefaatin tamâmı verilmiştir.),
8-       Leyletü’l- Berâe ve Leyletü’s-Sakk (Tahsildâr’ın beytülmâle âit cizyesini, haracını ve vergisini aldığı kimselere, bu husûsta bir berat makbuzu yazıp verdiği gibi, Allâh-ü Te’âlâ da Tevbe edip ameli sâlih işleyen kullarına bu gecede Cehennem’den berat -Kurtuluş Fermânı- yazar.),
9-      Leyletü’l-Câize (Hediye gecesi veya vaz geçme mânâsı olan bu kelime, Allâh-ü Te’âlâ-nın büyük günâhlara cezâ vermekten geçmesidir.),
10- Leyletü’r-Ruchân (Tercih Gecesi, Kadir Gecesi’nden sonra en kıymetli gece olduğundan bu isimle de anılır.),
11- Leyletü’t-Ta’zîm (Büyük tutma ve değer verme),
12- Leyletü’l-Kadr (Kulun kalbi ile huzûrda olduğu, Rabb’inin sırlarını müşâhede ettiği, vuslat nurları ile ni’metlendiği ve kendisinde kurbet –Allâh-i Te’âlâ’yâ mânevî yakınlık- esintisini hissedip, varlıkların hakîkâtlerini keşfettiği gecedir.),
13- Leyletü’l-Ğufrân ve’l-Itkı mine’n-Nîrân (Mağfiret ve ateşlerden âzâd gecesi.),
14- Leyletü’l-Arz (Amellerin Cenâb-ı Hakk’a arzı),
15- Leyletü’n-Nesh (Bu gece bâzıları hakkındaki saâdet ve şekâvet, âfiyet ve musibet, hayat ve ölüm gibi kararlar değiştirilir.),
16- Leyletü’l-Lahzî ve’n-Nazar (Tecellî bakış gecesi –Allâh-ü Te’âlâ-nın, bu gece Ka’be-i Muazzama’yâ yaptığı nazardan dolayı verilmiştir.), Ş.g. (Ahmet Mahmut ÜNLÜ, Risâle-i Ahmediye, 16, Dila Yay. İst.2009.)

عَنْ عَآئِشَةَ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهَاقَالَتْ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ :
"إِنَّ اللّٰهَ تَعَالٰى عَزَّ وَجَلَّ يَلْحَظُ إِلَى الْكَعْبَةِ ف۪ي كُلِّ عَامٍ لَحْظَةً، فَعِنْدَ ذٰلِكَ تَحِنُّ قُلُوبُ الْمُؤْمِن۪ينَ إِلَيْهَا وَذٰلِكَ ف۪ي لَيْلَةِ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ."
Hz. ‘Âişe (r.anhâ)’dan rivâyet edilen Hadîs-i Şerîfte Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) şöyle buyurmuştur:

--- “Şüphesiz Allâh-ü ‘Azze ve Celle, her sene Kâ’be-ye bir tecellîde bulunur. İşte o zaman mü’minlerin kalbleri O’na karşı şevkle dolar (ve her biri O’nu ziyâreti arzular.) İşte bu, Şa’bân-ın yarı gecesi vukû’ bulur.”[15]

17-     Leyletü’z-Ziyne (Ziynet gecesi, Bu isim kendisine, o gece Cennetler süslendiğinden verilmiştir.)

Bu kadar ilimlerden anlaşıldığı üzere; bu gecenin, bitmez tükenmez fazîlet ve meziyetleri, mevcuttur. Ş.g.

BERÂET GECESİ’NİN BELLİ OLUŞU


Ulemâ, Kadir Gecesi’nin gizli, Berâet Gecesi’nin ise açık olmasının hikmetleri hakkında şu bilgileri açıklamışlardır:
Kadir gecesi, rahmet, mağfiret ve cehennemden âzâd gecesi olduğundan, Allâh-ü Te’âlâ ona güvenmesinler ve Ramazân’ın tüm gecelerini ihyâ etsinler diye, onu gizli tutmuştur.

Nesefi (rahımehüllâh)’ın beyânına göre; Allâh-ü Te’âlâ bâzı şeyleri bâzı hikmetlerle gizlemiştir:

1-    Ramazân ayının tümünde ibâdete çok çalışılsın diye, Kadir Gecesi’ni gizlemiştir.
2-    Cum’â Günü’nün tümü duâ ile geçirilsin diye onda bulunan kabul saatini gizlemiştir.
3-    Tüm isimleri ile kendisine duâ edilsin diye, İsm-i Â’zam-mını, Esmâü’l-Hüsnâ-sı içinde gizlemiştir.
4-    Müslümanlardan hiçbirine hor bakılmasın diye, Velîsini kulları içersinde gizlemiştir.
5-    Hiçbir ibâdet küçümsenmesin diye, rızâsını tâatları arasında gizlemiştir.
6-    Hiçbir günâh hafıfe alınmasın diye, gazâbını ma’siyetleri içerisinde gizlemiştir.
Berâet Gecesi’yse, ecellerin belirlendiği, amellerin arz edildiği, hüküm ve kazâ gecesi, gazâb ve rızâ gecesi, kabûl ve red gecesi, ulaşma ve engllenme gecesi, saâdet şekâvet (bahtiyarlık ve bedbahtlık) gecesi, ikrâm ve ihânet gecesi olduğundan, açıkça tâyîn edilmiştir ki, kullar o geceyi bilsinler de, onda yapacakları duâlarla belâları savuşturabilsinler.[16] Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, 133. (Ahmet Mahmut ÜNLÜ, Risâle-i Ahmediye, 16, Dila Yay. İst.2009.)

BERÂET: Temize çıkma. Temizlik, münezzehiyet. Bulaşık ve giriftâr olmama. Âri olma. Bir davânın netîcesinde suçsuz olduğu anlaşılma.

·     Bu gece Allâh-ü Te’âlâ-nın;

v  Rahmetinin,
v  Bereketinin,
v  Bağışlaması ve affının,
v  Mağfiretinin,
v  Hayır ve ihsânının bol bol yağdığı gecedir...

Berâet ve Sak gecesi denilmesi hakkında da denilmiştir ki, Gayr-i Müslim tebâ’dan, haraç tamâmen alındığı zaman berâetlerini (temize çıkmalarını) dile getiren bir sened yazıldığı gibi, Allâh-ü Te’âlâ da bu gece mü’min kullarına berâet yazar.
(حديث مرفوع) أَخْبَرَنَا أَبُو جَعْفَرٍ الْاِنْمَاطِيُّ، أَنْبَا أَبُو إِسْحَاقَ إِبْرَاه۪يمُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْمُطَهَّرِيُّ، أنبا أَبُو مُحَمَّدٍ عَبْدُ اللّٰهِ بْنُ أَب۪ي يَحْيَى الْاِمَامُ، ثنا أَبُو يَعْقُوبَ الْبَحْرِيُّ الْجُرْجَانِيُّ، ثنا عَلِيُّ بْنُ نُصَيْرٍ، ثنا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَن۪ي عَبْدُ الرَّح۪يمِ بْنُ زَيْدٍ الْعَمِّيُّ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ وَهْبِ بْنِ مُنَبِّهٍ ، عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ ، عَنِ النَّبِيِّ ، قَالَ:
"مَنْ أَحْيَا اللَّيَالِيَ الْاَرْبَعَ وَجَبَتْ لَهُ الْجَنَّةُ:
لَيْلَةَ التَّرْوِيَةِ،
- 1       
وَلَيْلَةَ عَرَفَةَ،
- 2       
وَلَيْلَةَ النَّحْرِ،
- 3       
وَلَيْلَةَ الْفِطْرِ،
- 4       
وَلَيْلَةَ النِّصْفِ شَعْبَانَ."
- 5       
Mü’âz İbn-i Cebel (r.a.)’dan rivâyet edilen bir Hadîs-i Şerîf’te, Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur:

--- “Beş geceyi (ibâdetle geçirerek) ihyâ edene Cennet vâcib olur:

1-   Terviye (Zû’l-Hıcce’nin sekizinci) gecesi,
2-   ‘Arafe (Zû’l-Hıcce’nin dokuzuncu) gecesi,
3-   Nahr (Zû’l-Hıcce’nin onuncu) gecesi,
4-   Fıtr (Ramazân Bayramı) gecesi,
5-    Şa’bân’ın yarısının gecesidir.”[17] İsmail Hakkı, Ruhul Beyan, 8/403; İsfehânî, et-Terğîb, no:367, 1/182; İbn-i Hıcâzî, Tuhfetü’l-İhvân, 51. Ş.g.

عَنْ أَب۪ى أُمَامَةَ الْبَاهِلِيِّ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ ٌضالَ: قَالَ :
"خَمْسُ لَيَالٍ لَا تُرَدُّ ف۪يهِنَّ الدَّعْوَةُ:
أَوَّلُ لَيْلَةٍ مِنْ رَجَبَ،
- 1       
وَلَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ،
- 2       
وَلَيْلَةُ الْجُمُعَةِ،
- 3       
وَلَيْلَةُ الْفِطْرِ،
- 4       
وَ لَيْلَةُ النَّحْرِ."
- 5       
Ebû Ümâme el-Bâhilî (r.a.)’den rivâyet edilen bir Hadîs-i Şerîf’te, Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur:

--- “Beş gece vardır ki, onlarda (şartlarına uygun olarak yapılan) duâ reddolunmaz, bunlar da:
                  
1-    Receb’in ilk gecesi,
2-    Şa’bân’ın yarı gecesi,
3-    Cum’â gecesi,
4-    Ramazân Bayramı gecesi,
5-    Kurban Bayramı gecesi.”[18] İbn-i Asâkir, Tarîh-u Dımeşk, 10/408; Beyhekî, Şu’âbü’l-Îmân, no: 3440, 5/288; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, no:2975, 2/196.








BERÂET GECESİ’NDE, BÜTÜN MAHLÛKÂTIN BİR SENE İÇİNDEKİ ÖNEMLİ İŞLERİNİN SEÇİMİ VE AYIRIMI YAPILIR…

" ف۪يهَا يُكْتَبُ كُلُّ مَوْلُودٍ مِنْ بَنِي أٰدَمَ ف۪ي هٰذِهِ السَّنَةِ،
- 1       
وَف۪يهَا أَنْ يُكْتَبَ كُلُّ هَالِكٍ مِنْ بَن۪ي أٰدَمَ ف۪ي هٰذِهِ السَّنَةِ،
- 2       
وَف۪يهَا تُرْفَعُ أَعْمَالُهُمْ،
- 3       
وَف۪يهَا تَنْزِلُ أَرْزَاقُهُمْ."
- 4       
1- “Âdem oğullarından bu sene doğacak-ların tamâmı bu gece yazılır.
2- Âdem oğullarından bu sene öleceklerin tümü bu gece kaydedilir,
3- Amelleri bu gece yükseltilir,
4- Rızıkları da bu gece indirilir.”[19]

Bir başka anlatım!...
1-       Bütün varlıkların bir senelik işleri bu gecede hükme ve karâra bağlanır.
2-       O sene ölecek olanların isimleri “Canlılar Sicil Defteri”nden, “Ölüler Sicil Defteri”ne işlenir....
3-       Bir kimsenin yapacağı iyilikler, amelleri, işleri, başından geçecek olan bütün hâdiseler karâra bağlanır...
4-       Rızıklarına,
5-       Zengin veyâ fakir,
6-       ‘Azîz veyâ zelîl olacaklarına,
7-       Diriltilip öldürüleceklerine,
8-       Ecellerine,
9-       Hacılarla ilgili işlerine dâir Allâh-ü Te’âlâ tarafından meleklere bilgi verileceği söylen-mektedir.
10-  Bu gecede Peygamberimiz (s.a.v.)’e şefaat yetkisinin tamâmı verilmiştir. Bu yetkinin üçte biri Şa’bân’ın onüçüncü günü, üçte biri Şa’bân’ın ondördüncü günü, geri kalan üçte biri de Şa’bân’ın onbeşinci günü verilmiştir.
11-  Bu geceyi ibâdetle geçirenlere yardımcı olması amacıyla Allâh-ü Te’âlâ tarafından melekler gönderilir.

Bu bakımdan berâet gecesinde ibâdet etmenin ve nâfile namaz kılmanın fazîleti ve sevâbı çok büyüktür. Ş.g.



لَا أَقُولُ ف۪يهِمْ سِتَّةَ نَفَرٍ:
مُدْمِنَ خَمْرٍ،
- 1       
وَلَا عَاقَّ وَالِدَيْهِ،
- 2       
وَلَا مُصِرًّا عَلٰى رِبًا أَوْزِنًا،
- 3       
وَلَا مُصَارِمًا،
- 4       
وَلَا مُصَوِّرًا،
- 5       
وَلَا قَتَّاتًا."
- 6       
Yûce Allâh (c.c.) bu gece bütün müslümanlara mağfiret buyurur.

·        Ancak bu gecede af dışı kalanlar: --- H.Ş.   

Kâfir,
Mişrik,
Münâfık,
1-      İçki içmeye devâm eden,
2-      Ana babasına isyân eden,
3-      Zinâya ısrâr eden,
4-      Sıla-ı rahim-i (akrabâ ilişkisin) kesen,
5-      Heykel tasvîr eden ve
6-      Söz gezdiren (ler) dir" Buyurdular.[20]
Kâhin,
Sihirbaz yâhut
Çok kin güden!... Ş.g.
وَعَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ قَالَ:
"جَآءَن۪ي جِبْر۪يلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ لَيْلَةَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ وَقَالَ ل۪ى: يَا مُحَمَّدُ إِرْفَعْ رَأْسَكَ إِلَى السَّمَآءِ قَالَ، فَقُلْتُ: مَا هٰذِهِ اللَّيْلَةُ؟ قَالَ: "هٰذِهِ اللَّيْلَةُ يَفْتَحُ اللّٰهُ سُبْحَانَهُ ف۪يهَا ثَلَاثَمِائَةِ بَابٍ مِنْ أَبْوَابِ الرَّحْمَةِ، يَغْفِرُ اللّٰهُ لِجَم۪يعِ مَنْ لَا يشُرْكُ بِه۪ شَيْئًا إِلَّا أَنْ يَكُونَ
سَاحِرًا،
- 1       
أَوْ كَاهِنًا،
- 2       
أَوْ مُصِرًّا عَلَى الرِّبَا وَالزِّنَا،
- 3       
أَوْ مُدْمِنَ خَمْرٍ، فَإِنَّ هٰؤُلٰٓاءِ لَا يُغْفَرُ لَهُمْ حَتّٰى يَتُوبُوا،"
- 4       
فَلَمَّا كَانَ رُبْعُ اللَّيْلِ نَزَلَ جِبْر۪يلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ وَ قَالَ: يَا مُحَمَّدُ إِرْفَعْ رَأْسَكَ فَرَفَعَ رَأْسَهُ فَإِذَا أَبْوَابُ الْجَنَّةِ مَفْتُوحَةُ وَالْمَلٰٓئِكَةُ مِنَ سَمَآءِ الدُّنْيَا إِلٰى عَرْشِ فِى السَّجُودِ يَسْتَغْفِرُونَ لِاُمَّةِ مُحَمَّدٍ ﷺ:
"وَ عَلٰى بَابِ الْاَوَّلِ مَلَكٌ يُنَاد۪ى: "طُوبٰى لِمَنْ رَكَعَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ،
- 1       
وَ عَلٰى بَابِ الثَّان۪ى مَلَكٌ يُنَاد۪ى: "طُوبٰى لِمَنْ سَجَدَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ،
- 2       
وَ عَلٰى بَابِ الثَّالِثِ مَلَكٌ يُنَاد۪ى: "طُوبٰى لِمَنْ دَعَا ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ،
- 3       
وَ عَلٰى بَابِ الرَّابِعِ مَلَكٌ يُنَاد۪ى: "طُوبٰى لِمَنْ لِلذَّاكِر۪ينَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ،
- 4       
وَ عَلٰى بَابِ الْخَامِسِ مَلَكٌ يُنَاد۪ى: "طُوبٰى لِمَنْ بَكٰى مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ  ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ،
- 5       
وَف۪ى رِوَايَةٍ طُوبٰى لِمَنْ عَمِلَ خَيْرًا ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ،
وَ عَلٰى بَابِ السَّادِسِ مَلَكٌ يُنَاد۪ى: "طُوبٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ،
- 6       
وَ عَلٰى بَابِ السَّابِعِ مَلَكٌ يُنَاد۪ى: "طُوبٰى هَلْ مِنْ سَآئِلٍ فَيُعْطٰى سُؤْلَهُ؟
- 7       
وَف۪ى رِوَايَةٍ طُوبٰى لِمَنْ قَرَأَ الْقُرْأٰنَ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ،
وَ عَلٰى بَابِ الثَّامِنِ مَلَكٌ يُنَاد۪ى: "هَلْ مِنْ مُسْتَغْفِرٍ فَيُغْفَرَ لَهُ؟"
- 8       
فَقُلْتُ: "يَا جِبْر۪يلُ، إِلٰى مَتٰى تَكُونُ هٰذِهِ الْاَبْوَابُ مَفْتُوحَةً؟" قَالَ: "إِلٰى طُلُوعِ الْفَجِرِ مِنْ أَوَّلِ اللَّيْلِ" ثُمَّ قَالَ: "لِلّٰهِ تَعَالٰى ف۪يهَا عُتَقَآءُ مِنَ النَّارِ بِعَدَدِ شَعْرِ غَنَمِ كَلْبٍ."  
Ebû   Hüreyre   (r.a.),   Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’ın şöye buyurduğunu rivâyet etmiştir.

--- “Şa’bân-ın yarısının gecesi Cibrîl (‘aleyhi’s-selâm) bana gelerek:

--- “Yâ   Muhammed (s.a.v.) başını semâya doğru kaldır.” Buyurdu.

Ben: ---- “Bu ne gecedir?” dediğimde;

---- “Bu, Allâh-ü Sübhânehû’nun, 300 (üçyüz) rahmet kapısı açtığı bir gecedir ki onda, kendisine hiçbir şeyi ortak   koşmayan (Müslüman) ların tümünü bağışlar. Ancak;

1- Büyücü (sihir yapan),
2- Kâhin (ğaybdan   haber veren),
3- Fâiz  ve zinâyı bırakmayanları,
4- İçki içmeye devâm edenleri,

Tevbe etmedikleri sürece affetmez.” Buyurdu.

Gecenin dörtte biri geçince, Cibrîl (‘aleyhi’s-selâm) tekrâr inerek:

--- “Yâ   Muhammed (s.a.v.) başını (semâya doğru) kaldır.” Buyurdu.

Başını kaldırdığında birde ne görsün? Cennet’in tüm kapıları (ardına   kadar) açılmış, dünyâ semâsından   Arş’a kadar tüm melekler secdede Muhammed (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’in ümmeti için istiğfârda bulunuyorlar ve her semâ kapısında bir melek bulunuyor.
1-    Birinci kapıdaki melek: --- “Bu gece rukû’ edenlere müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
2-    İkinci kapıdaki melek: --- “Bu gece secde edenlere müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
3-    Üçüncü kapıdaki melek: --- “Bu gece duâ edenlere müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
4-    Dördüncü kapıdaki melek: --- “Bu gece zikr edenlere müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
5-    Beşinci kapıdaki melek: --- “Bu gece Allâh korkusundan ağlayanlara müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
Diğer bir rivâyette; --- “Bu gece hayır (hasenât) yapanlara müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
6-    Altıncı kapıdaki melek: --- “Bu gece tüm Müslümanlara müjdeler olsun!” diye sesleniyor.
7-    Yedinci kapıdaki melek ise: --- “Bu gece bir şey isteyen var mı ki, murâdı kendisine verilsin?!”
Diğer bir rivâyette; --- “Bu gece Kur’ân-ı Kerîm okuyanlara müjdeler olsun!” diye nidâ ediyor.
8-    Sekizinci kapıda duran melek de: --- “İstiğfâr eden var mı ki, kendisi için (günâhları) mağfiret olunsun?!” diye bağırıyor.
Bunun üzerine: --- “Ey Cibrîl! Bu kapılar ne zamana değin açık olacak?” diye sorduğumda;

--- “Gecenin başından fecrin tulû’una (imsâk vakti girenceye) kadar” buyurduktan sonra:

--- “Bu gece, Kelb kabîlesi’nin koyun sürülerinin   tüyleri kadar (çok) sayıda Allâh-ü T’âlâ’nın, ateşten âzâdlıları vardır!” buyurdu.”[21]
















فهذا الحديث رواه ابن ماجه ولفظه: عَنْ عَلِيٍّ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ قَالَ:
"إِذَا كَانَتْ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَقُومُوا لَيْلَهَا وَصُومُوا يَوْمَهَا (نَهَارَهَا) فَإِنَّ اللّٰهَ تَبَارَكَ وَتَعَالٰى يُنْزِلُ ف۪يهَا لِغُرُوبِ الشَّمْسِ إِلَى السَّمَآءِ الدُّنْيَا، فَيَقُولُ:
أَلَا مِنْ مُسْتَغْفِرٍ فَأَغْفِرَ لَهُ،
- 1       
أَلَا مِنْ مُسْتَرْزِقٍ فَأَرْزُقَهُ،
- 2       
أَلَا مِنْ مُبْتَلًى فَأُعَافِيَهُ،
- 3       
أَلَا كَذَا أَلَا كَذَا حَتًّى يَطْلُعَ الْفَجْرِ فَلَا يَسْأَلُ أَحَدُ إِلَّا أُعْطِىَ."



Ali   (r.a.)’den rivâyet edilen bir Hadîs-i Şerîf’te   Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) şöye buyurmuştur:

--- “Şa’bân-ın yarı (onbeşinci) gecesi olunca, gecesini (ibâdette) kıyâmla geçirin, gününü de oruç tutun.

Şüphesiz Allâh-ü Tebârake ve Te’âlâ, o gece güneş batımında, en yakın semâya (inmekten, çıkmaktan, hareket ve intikâlden münezzeh olarak, Zât’ına yakışan birv inişle) iner de, fecrin tulû’una (imsâk altıncaya) kadar:

1- --- “Bağışlanmak isteyen var mı, onu mağfiret edeyim?!
2- Rızık isteyen var mı ki onu rızıklandırayım?!
3- Belâya tutulan varmı ona âfiyet vereyim?!
4- Yokmu şöyle isteyen!? Yok mu böyle isteyen.”

Diye nidâ eder.”[22] Ş.g.

SALÂTÜ’L-HAYR (HAYIR NAMAZI)


*** --- Berâet gecesinde kılınacak namaza Salâtü’l-Hayr (Hayır Namazı) denilmiştir. Bu namaz birçok rivâyete göre yüz rekâttır. Her rekâtta Fâtihâ sûresinden sonra on defâ İhlâs Sûresi okunur. İki rek’atte bir selâm verilerek 100 rek’atte tamamlanır.

Her rek’atte 100 İhlâs-ı şerîf okumak sûretiyle 10 rek’at olarak da kılınabilir.

الكتب : فضائل الأوقات للبيهقي  باب في فضل ليلة النصف من شعبان
أحاديث صلاةليلة النصف منشعبان
(حديث مرفوع) حَدَّثَنَا أَبُو عَبْدِ اللّٰهِ الْحَافِظُ، قَالَ: حَدَّثَن۪ي أَبُو صَالِحٍ خَلَفُ بْنُ مُحَمَّدٍ بِبُخَارٰى، قَالَ: حَدَّثَنَا صَالِحُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْبَغْدَادِيُّ الْحَافِظُ، قَالَ: حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادٍ، قَالَ: حَدَّثَن۪ي حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاع۪يلَ الْمَدَنِيُّ، عَنِ النَّضْرِ بْنِ كَث۪يرٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَع۪يدٍ، عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ،
عَنْ عَآئِشَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهَا، قَالَتْ: "لَمَّا كَانَتْ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ اِنْسَلَّ رَسُولُ اللّٰهُ مِنْ مِرْط۪ي، ثُمَّ قَالَتْ : وَاللّٰهِ مَا كَانَ مِرْطُنَا مِنْ خَزٍّ، وَلَا قَزٍّ ، وَلَا كُرْسُفٍ، وَلَا كَتَّانٍ، وَلَا صُوفٍ، فَقُلْنَا: سُبْحَانَ اللّٰهِ، فَمِنْ أَيِّ شَيْءٍ؟ قَالَتْ: إِنْ كَانَ سَدَاهُ لَشَعْرٌ، وَإِنْ كَانَتْ لُحْمَتُهُ لَمِنْ وَبَرِ الْاِبِلِ، قَالَتْ: فَخَش۪يتُ أَنْ يَكُونَ أَتٰى بَعْضَ نِسَآئِه۪، فَقُمْتُ أَلْتَمِسُهُ فِي الْبَيْتِ، فَيَقَعُ قَدَم۪ي عَلٰى قَدَمَيْهِ وَهُوَ سَاجِدٌ، فَحَفِظْتُ مِنْ قَوْلِه۪ وَهُوَ يَقُولُ:
"سَجَدَ لَكَ سَوَاد۪ي وَخَيَال۪ي، وَأٰمَنَ لَكَ فُؤَاد۪ي، فَهٰذِه۪ يَد۪ي وَمَا جَنَيْتُ بِهَا عَلٰى نَفْس۪ي!، يَا عَظ۪يمُ يُرْجٰى لِكُلِّ عَظ۪يمٍ يَا عَظ۪يمُ إِغْفِرْ لِيَ الذَّنْبَ الْعَظ۪يمَ، سَجَدَ وَجْه۪ي لِلَّذ۪ي خَلَقَهُ وَشَقَّ سَمْعَهُ وَبَصَرَهُ "، وَأَبُوءُ لَكَ بِالنِّعَمِ، وَأَعْتَرِفُ بِالذُّنُوبِ الْعَظ۪يمَةِ ، ظَلَمْتُ نَفْس۪ي فَاغْفِرْ ل۪ي، إِنَّهُ لَايَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ، أَعُوذُ بِعَفْوِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ، وَأَعُوذُ بِرَحْمَتِكَ مِنْ نِقْمَتِكَ، وَأَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْكَ جَّلَّ وَجْهُكَ، لٰٓا أُحْص۪ي ثَنَآءً عَلَيْكَ، أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلٰى نَفْسِكَ." ثُمَّ رَفَع رَأْسَهُ وَهُوَ يَقُولَ: "أَللّٰهُمَّ هَبْ ل۪ى قَلْبًا تَقِيًّا نَقِيًّا مِنَ الشَّرِّ بَرِيًّا لَاكَافِرًا وَلَا شَقِيًّا." ثُمَّ عَادَ فَسَجَدَ وَهُوَ يَقُولَ: "أَقُولُ كَمَا قَالَ أَخ۪ي دَاوُ۫دُ عَلَيْهِ السَّلَامُ أُعَفِّرُ وَجْه۪ي فِي التُّرَابِ لِسَيِّد۪ي وَحُقُّ (حُقَّ) لِوَجْهِ سَيِّد۪ى أَنْ تُعَفَّرَ الْوُجُوهُ لِوَجْهِه۪." ثُمَّ رَفَع رَأْسَهُ، فَقُلْتُ: بِأَب۪ي أَنْتَ وَأُمّ۪ي، أَنْتَ ف۪ي وَادٍ وَأَنَا ف۪ي وَادٍ." ---قَالَتْ: فَسَمِعَ حِسَّ قَدَمِي فَدَخَلَ الْحُجْرَةَ--- وَقَالَ: "يَا حُمَيْرَآءُ أَمَا تَعْلَم۪ينَ (تَدْر۪ينَ) مَا هَذِهِ اللَّيْلَةُ، هٰذِهِ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ، إِنَّ لِلّٰهِ عَزَّ وَجَلَّ ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ عُتَقَآءَ مِنَ النَّارِ بِقَدَرِ (بِعَدَدِ) شَعْرِ غَنَمِ كَلْبٍ." قَالَتْ: قُلْتُ: "يَا نَبِيَّ اللّٰهِ وَمَا بَالُ شَعْرِ (غَنَمِ) كَلْبٍ؟ قَالَ: "لَيْسَ الْيَوْمَ فِي الْعَرَبِ قَوْمٌ أَكْثَرُ غَنَمًا مِنْهُمْ،
لَا أَقُولُ ف۪يهِمْ سِتَّةَ نَفَرٍ:
مُدْمِنَ خَمْرٍ،
- 1       
وَلَا عَاقَّ وَالِدَيْهِ،
- 2       
وَلَا مُصِرًّا عَلٰى رِبًا أَوْزِنًا،
- 3       
وَلَا مُصَارِمًا،
- 4       
وَلَا مُصَوِّرًا،
- 5       
وَلَا قَتَّاتًا."
- 6       
 قُلْتُ: "يَا رَسُولَ اللّٰهِ قَدْ سَمِعْتُكَ تَذْكُرُ ف۪ى سُجُودِكَ اللَّيْلَةَ شَيْئًا مَا سَمِعْتُكَ تَذْكُرُهُ قَطُّ." قَالَ : "وَعَلِمْتِ ذٰلِكَ؟" قُلْتُ: "نَعَمْ" قَالَ : "تَعَلَّم۪يهِنَّ وَعَلِّم۪يهِنَّ فَإِنَّ جِبْر۪يلَ عَلَيْهِ السَّلَامُ أَمَرَن۪ي أَنْ أَذْكُرَهُنَّ وَأَرَدِّدَهُنَّ فِى السُّجُودِ." قَالَتْ: "فَمَا زَالَ رَسُلَ اللّٰهِ ، وَهُوَ يُصَلّ۪ي قَآئِمًا وَقَاعِدًا حَتّٰى أَصْبَحَ، فَأَصْبَحَ وَقَدِ اصْمَعَدَّتْ قَدَمَاهُ، فَإِنّ۪ي لَاَغْمِزُهَا، وَقُلْتُ: "بِأَب۪ي أَنْتَ وَأُمّ۪ي، أَتْعَبْتَ نَفْسَكَ، أَلَيْسَ قَدْ غَفَرَ اللّٰهُ لَكَ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ؟ أَلَيْسَ قَدْ فَعَلَ اللّٰهُ بِكَ؟ أَلَيْسَ؟ أَلَيْسَ؟ فَقَالَ: "بَلٰى يَا عَآئِشَةُ، أَفَلا أَكُونُ عَبْدًا شَكُورًا؟ هَلْ تَدْر۪ينَ مَا ف۪ي هٰذِهِ اللَّيْلَةِ؟" قَالَتْ: مَا ف۪يهَا يَا رَسُولَ اللّٰهِ؟ فَقَالَ:
" ف۪يهَا يُكْتَبُ كُلُّ مَوْلُودٍ مِنْ بَنِي أٰدَمَ ف۪ي هٰذِهِ السَّنَةِ،
- 1       
وَف۪يهَا أَنْ يُكْتَبَ كُلُّ هَالِكٍ مِنْ بَن۪ي أٰدَمَ ف۪ي هٰذِهِ السَّنَةِ،
- 2       
وَف۪يهَا تُرْفَعُ أَعْمَالُهُمْ،
- 3       
وَف۪يهَا تَنْزِلُ أَرْزَاقُهُمْ."
- 4       
فَقَالَتْ: "يَا رَسُولَ اللّٰهِ، مَاأَحَدٌ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ إِلَّا بِرَحْمَةِ اللّٰهِ؟" فَقَالَ: "مَا مِنْ أَحَدٍ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ إِلَّا بِرَحْمَةِ اللّٰهِ." قُلْتُ: "وَلَا أَنْتَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ؟ فَوَضَعَ يَدَهُ عَلٰى هَامَتِه۪، فَقَالَ: "وَلَا أَنَا إِلَّا أَنْ يَتَغَمَّدَنِيَ اللّٰهُ مِنْهُ بِرَحْمَةٍ." "يَقُولُهَا ثَلَاثَ مَرَّاتٍ."[23]
Hz. ‘Âişe (r.anhâ) şöyle anlatmıştır:

“Şa’bân-ın yarısının      gecesi      olduğunda, Rasûlüllâh  (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) benim şalımın içinden sıyrılıp çıktı.

Ben “Hanımlarından birine gitmiştir” diye endişelenip kalktım. O’nu evde aramaya başladım. Ayağım, secde hâlindeyken O’nun mübârek ayaklarına değdi.

(Secdede   o   kadar   uzun   kaldı   ki Allâh-ü Te’âlâ O’nun rûhunu  secdede  kabzetti sandım. Ayaklarına      dokunduğumda,      hareket      edince, yaşadığını anlayarak çok sevindim.)

Secdede söylediği duâlardan, şunlar aklımda kaldı:

“Karartım da, hayâlim de Sana secde etti. Gönlüm Sana îmân etti. İşte elim ve onunla işlediklerim.

Ey   her   büyük   şey   için   kendisine   umut bağlanan Büyük Allâh’ım!

Ey büyük! Büyük günâhları affet! Yüzüm, kendisini yaratan, kulağını ve gözünü yar (ıp yarat) ana secde etti. Ni’metlerini Sana karşı ikrâr ediyorum.

Büyük günâhlımı  îtirâf ediyorum. Ben nefsime  zulmettim. Öyleyse   beni   bağışla. Zîrâ günâhları Senden başkası affedemez. Azâbından affına sığınıyorum.

Hışmından rahmetine sığınıyorum. Gazâbından rızâna sığınıyorum. Senden Sana sığınıyorum. Zât’ın pek yûce olmakta dâim oldu.

Sana  karşı övgüyü sayıp bitiremem. Sen kendini övdüğün gibisin.”

Sonra mübârek başını kaldırıp şöyle duâ etti:

“Ey Allâh’ım! Bana, şerden arınmış bulunan, takvâ sâhibi olan, kâfir ve bedbaht olmayan bir kalb bağışla."

Daha sonra tekrâr dönüp secde yaptı ve şöyle duâda bulundu:

"Yâ     Rabbî! Sana,     kardeşim Dâvud (‘aleyhi’s-selâm)’ın dediği gibi diyorum. Seyyidim için yüzümü  toprağa  sürüyorum.   Efendimin cemâli için tüm yüzler toprağa sürülmeye değer."

Daha     sonra     başını     kaldırdığın-da,     ben kıskançlıkla onun peşine düştü-ğümden utanarak;

--- “Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlellâh!.. Sen bir vâdidesin, ben ise başka bir vâdideyim (Sen ne düşünüyorsun, ben ne düşünüyorum?)!" dedim.

O zaman bana;

"Ey Humeyrâ! Bilmez misin ki bu gece, Şa’bân-ın yarı gecesidir. Bu gecede, Kelb kabîlesinin koyunlarının kılları kadar, Allâh’ın (cehennemden) âzatlıları vardır" buyurdu.

Ben de kendisine:

“Kelb    kabîlesinin    koyunlarının    tüylerinin durumu nedir (ki ondan bahsettiniz)?" diye sorunca:

“Araplar   içinde   onlardan    fazla   sürüye sâhip bir kabîle yoktur.”

Ancak ben, (afflunmayacaklar arasında) altı kişiden bahsetmiyorum ki bunlar;

1-    İçki içmeye devâm eden,
2-    Ana babasına isyân eden,
3-    Zinâya ısrâr eden,
4-    Sıla-ı rahim-i kesen,
5-    Heykel tasvîr eden ve
6-    Söz gezdiren (ler) dir" buyurdu.
O zaman ben:
Yâ Rasûlellâh! Sizin bu gece secdenizde bir duâ da bulunduğunuzu işittim ki, bu zamâna kadar hiç işitmemiştim. Secdede diyordunuz ki:
“Azâbından affına sığınıyorum. Gazâbından rızâna sığınıyorum. Senden Sana sığınıyorum. Zât’ın yûe olmakta dâim oldu. Sana karşı övgüyü sayıp bitiremem. Sen kendini övdüğün gibisin.”  Deyince;   
“Sen bunu belledin mi?" diye sordular.
Ben “Evet” deyince:      
“Bunları iyi öğren ve öğret. Çünkü Cibrîl (Aleyhi’s-selâm) bana bunları secdede tekrâr tekrâr söylememi emretti.” buyurdular.
İşte Rasûlüllâh     (sallellâh-ü   ‘aleyh-i ve sellem) böylece sabâha kadar ayakta ve oturarak namaza devâm etti.
Sabah olduğunda iki ayağı da iyice şişmişti. Ben onları oğuştururken:
“Anam babam Sana feda olsun! Kendinize çok zahmet verdiniz, Allâh-ü Te’âlâ Sizin geçmiş ve gelecek günâhlarınızı bağışlamamış mıydı?” diye sayınca:
“Ey ‘Âişe! (Mâdem ki O, bana bu kadar lütuflarda bulundu) şimdi ben çok şükreden bir kul olmalı değil miyim? Bu gecede neler olduğunu bilir misin?" buyurdu. Ben:
“Ey Allâh’ın Rasûlü! Bu gecede neler var?" dediğinde:
1- “Âdem oğullarından bu sene doğacakların tamâmı bu gece yazılır.
2- Âdem oğullarından bu sene öleceklerin tümü bu gece kaydedilir,
3- Amelleri bu gece yükseltilir,
4- Rızıkları da bu gece indirilir.” buyurdu. Bu sefer ben:
“Yâ Rasûlellâh! Allâh’ın rahmeti  olmadan kimse Cennet’e giremez mi?" dediğimde:
“Allâh’ın rahmeti .olmadan kimse cennete giremez.” Buyurdu. Tekrâr ben,
“Sen de mi yâ Rasûlellâh!?” deyince, mübârek elini başının üstüne koyarak, üç kere:
“Allâh-ü Te’âlâ, rahmeti ile beni kuşatmazsa ben de giremem.” Buyurdular.[24]

BERÂET GECESİ SECDEDE TEKRARLANMASI EMREDİLEN DUÂ


Beraat Gecesi, Âişe (r.anhâ): “Yâ Rasûlellâh! Sizin, bu gece secdenizde bir duâda bulunduğunuzu işittim ki, bu zamana kadar bu duâyı yaptığınızı hiç işitmemiştim. Secdede diyordunuz ki:
" أَعُوذُ بِعَفْوِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ، وَأَعُوذُ بِرَحْمَتِكَ مِنْ نِقْمَتِكَ وَ أَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ وَ أَعُوذُ بِكَ مِنْكَ جَلَّ وَجْهُكَ، لٰٓا أُحْص۪ي ثَنَآءً عَلَيْكَ أَنْتَ كَمَآ أَثْنَيْتَ عَلٰى نَفْسِكَ."

“Azâbından   affına   sığınıyorum.   Gazâbından rızâna      sığınıyorum.      Senden      Sana sığınıyo-rum.    Zât’ın yûce olmakta dâim oldu. Sana karşı övgüyü sayıp bitiremem. Sen kendini övdüğün gibisin” deyince,

“Sen bunu belledin mi?” diye sordular.

Ben “Evet” deyince;

“Bunları iyi öğren ve öğret. Çünkü, Cibrîl (Aleyhi’selâm) bana bunları secdede tekrâr tekrâr söylememi emretti.” buyurdular.[25]

BERÂET GECESİ HAYIRLI KAZÂ VE KADERLER İÇİN YAPILACAK DUÂ


İmâm-ı Zebîdî ve Şeyh Ahmed Dîrebî gibi bir çok âlim   ve  fâzıl   meşâyih   (kaddesallâhü esrarahüm) hazarâtı,   bu  gecenin  ihyâsı  hakkında  şu   beyânda bulunmuşlardır:

Allâh dostları içerisinde halefin seleften tevârüs (verâset yoluyla naklettiğine göre; her kim Berâet Gecesi şu sayılanları yaparsa, o gece yaptığı bütün istekler kendisine verilerek murâdı hâsıl olur.

1- Akşam namazından sonra, her rek’at-ı bir Fâtihâ Sûresi, altı İhlâs Sûresi ile altı rek’at kılar.

2- Her iki rekâtın selâmından sonra birer Yâ-sîn’i Şerîf okur,

a-    Birincisinde, ömrüne berekete niyet eder.

b-    İkincisinde, rızkına bereket ve belâları defetmeye niyet eder.

c-     Üçüncüsünde ise, insanlardan istiğnâ (muhtâc olmama) ve husn-ü hâtime (îmânla biten güzel bir sona erişme) ye niyet eder.

3- En sonunda “BERÂET GECESİ DUÂSI” diye meşhûr olan şu duâyı on kere (10) okur.

Şunu da belirtelim ki, bu duâ, tümü i’tibârıyla, Hadîs-i Şerîf olarak rivâyet edilmeyip, meşâyıhın bir çoğundan nakledilmişse de, içinde geçen lafızların bir kısmı, Âyet-i Kerîme, ekserisi de , Ömer İbn-i Hattâb ve Abdullâh İbn-i Mes’ûd (r.anhüm) gibi yûce sahâbîlerden rivâyet edilmiştir ki, biz, o kısımları kalın yazı şekliyle yazarak belirttik.

Abdullah    İbn-i    Mes’ûd    (r.a.)    bu duâda geçen o kısım hakkında şöyle bir beyânda bulunmuştur:

“Herhangi   bir   kul   bu   duâları   yaparsa, mutlakâ geçimine genişlik verilir”  buyurmuştur.[26]



[1] Ramazan Orucu farz kılındı. 2/624, Şa’bân/Şubat. TDV İslâm Ansiklopedisi, 30/479-481.
[2] Bakara Sûresi, 2/185.
[3] Buharî, Savm 52; Müslim, Sıyâm 175, (1156); Muvatta, Sıyâm 56, (1, 309); Ebû Dâvud, Savm 56, 59, (2431, 2434); Tirmizî, Savm 37, (736); Nesâî, Savm 70, (4, 199, 200).
[4] Nesâî, Savm 70, (4, 201).
[5] Diyanet, Web Kütüphanesi, Dini Kavramlar Sözlüğü, md. Şaban Orucu.
[6] Eyyâm-ı Bîyd: Hicrî takvime göre;her ayın, onüç,ondört ve onbeşinci günlerine denilir.
[7] İbn-i Şâhîn, Suyûtî, el-Le’âlî, 2/106.
[8] Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, 58/61. (Ahmet Mahmut ÜNLÜ, Risâle-i Ahmediye, 16, Dila Yay. İst.2009.) Ebü’l-Kâsım el-Huseyn, el-Emâlî, Suyûtî, el-Le’âlî, 2/106.
[9] Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, 58/61. (Ahmet Mahmut ÜNLÜ, Risâle-i Ahmediye, 16, Dila Yay. İst.2009.); Ahmed İbn-i Hıcâzî, Tuhfetü’l-İhvân, sh:13.
[10] Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, 58/61. (Ahmet Mahmut ÜNLÜ, Risâle-i Ahmediye, 16, Dila Yay. İst.2009.) İbn-i Mâce, İkâmetü’s-Salât,No:1388, 1/444; Beyhekî Şu’âbü’l-îmân, no: 3542, 3555, 5/354-362.
[11] Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, 58-61. (Ahmet Mahmut ÜNLÜ, Risâle-i Ahmediye, 16, Dila Yay. İst.2009.) Ebû Abdillâh, el-Hubetşî, Kitâbü’l-Berckc. no: 532, sh:193.
[12] İslâm bilginlerinin çoğunluğuna göre, âyette sözü edilen mübarek gece -Kadir Gecesi-dir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmeye başladığı gecenin Kadir Gecesi olduğu Bakara sûresinin 185. âyetinde işâret yoluyla ve Kadir Sûresinin 1. âyetinde açıkça belirtilmiştir. Başka bir rivâyete göre: Âyette geçen, -mübârek gece-den maksat; Berâet Gecesi’dir. Kur'ân-ın bu gecede, Yedinci semâdan dünyâ semâsına indirildi. Kadir gecesinde ise ilk kez Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e indirilmeye başlandı. Denildi ki Berêt Gecesi ile Kadir Gecesi arasında kırk gün vardır.
[13] Dühân Sûresi, 44/1-4.
[14] Abdülkâdir-i Geylânî (rh.a.)’in “el-Ğunye”de ve Ebû Abdillâh Tâhir İbn-i Muhammed el-Haddâdî (rh.a.)’nin, “’Uyûnü’l-Mecâlis” Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, 114-135. (Ahmet Mahmut ÜNLÜ, Risâle-i Ahmediye, 16, Dila Yay. İst.2009.) Ş.g.
[15] Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, 132-133. (Ahmet Mahmut ÜNLÜ, Risâle-i Ahmediye, 16, Dila Yay. İst.2009.) (Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, no:539. 1/149, Ali el-Muttakî, Kenzü’l-‘Ummâl, no:34714. 12/212. el-Ğaytî. Kitâb-ü Leyleti’n-Nisfi min Şa’bân, Süleymâniye Kütüphânesi. Reîsü’l-Küttâb Mustafa Efendi, kayıt no:1166. varak:191. el-Kalyôbî, Nebzetün Azbetü’l-Menhel fî zikr-i leylet-i nısf-i Şa’bâne’l-Mufaddal. Süleymâniye Kütüphânesi. Reîsü’l-Küttâb Mustafa Efendi, kayıt no:1166. varak:213-219.)
[16] Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, 133. (Ahmet Mahmut ÜNLÜ, Risâle-i Ahmediye, 16, Dila Yay. İst.2009.)
[17] İsmail Hakkı, Ruhul Beyan, 8/403; İsfehânî, et-Terğîb, no:367, 1/182; İbn-i Hıcâzî, Tuhfetü’l-İhvân, 51.
[18] İbn-i Asâkir, Tar^h-u Dımeşk, 10/408; Beyhekî, Şu’âbü’l-Îmân, no: 3440, 5/288; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, no:2975, 2/196.
[19] Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, sh: 81-88. Risale-i Ahmediye/16. Ahmet Mahmut ÜNLÜ. Dila Yay. 2009/İst. (Beyhakî, Fedâilü’l-Evkât, nuo:26-29, sh:/126-132; Şu’âbü’l-îmân, no:3556-3557, 5/362-365; Münzirî, et-Terğîb, no:1546, 2/124; Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/257-260.)
[20] Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, sh: 81-88. Risale-i Ahmediye/16. Ahmet Mahmut ÜNLÜ. Dila Yay. 2009/İst. (Beyhakî, Fedâilü’l-Evkât, nuo:26-29, sh:/126-132; Şu’âbü’l-îmân, no:3556-3557, 5/362-365; Münzirî, et-Terğîb, no:1546, 2/124; Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/257-260.)
[21] Risale-i Ahmediyye:16, sh:103-106. (Abdülkâdir-i Geylânî, el-Ğunye, 1/347; Safûrî, Nüzhetü’l-Mecâlis, 1/142.)
[22] Risale-i Ahmediyye:16, sh:80-81. (İbn-i Mâce, İkâmetü’s-Salât, No:1338, 1/444; Beyhakî, Şu’âbü’l-Îmân, No:3542, 3555, 5/354-362.)
[23] الكتب: أمالي ابن بشران:۲۶
[24] Şa’bân-ı Şerîf Risâlesi, sh: 81-88. Risale-i Ahmediye/16. Ahmet Mahmut ÜNLÜ. Dila Yay. 2009/İst. (Beyhakî, Fedâilü’l-Evkât, nuo:26-29, sh:/126-132; Şu’âbü’l-îmân, no:3556-3557, 5/362-365; Münzirî, et-Terğîb, no:1546, 2/124; Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 13/257-260.)
[25] Beyhekî, Fedâilü’l-Evkât, No:26-29. sh:126-132. Şu’âbü’l-Îmân, No:3356-3557, 5/362-365, Münzirî et-Terğîb, No: 1546, 2/124. Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 13/257-260.
[26] İbn-i Ebî Şeybe, el-Musannef, no:29521, 6/69, Ahmed İbn-i Humeyd, İbn-i Cerîr, Âlûsî. Rûhu’l-Me’ânî, 8/244.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder