15 Mayıs 2013 Çarşamba

ÜÇ AYLAR

 

ÜÇ AYLAR

 
RASÛLÜLLÂH (S.A.V.) EFENDİMİZ ÜÇ AYLAR GİRDİĞİNDE: --- "YA RABBİ, RECEB VE ŞA’BÂN-I BİZLER İÇİN MÜBÂREK KIL VE BİZİ RAMAZÂN-A ERİŞTİR" DİYE DUÂ EDERDİ.
TÜM İSLÂM ÂLEMİNİN MÜBÂREK ÜÇ AYLARINI (RECEB, ŞA’BÂN VE RAMAZÂN-I ŞERÎF) TEBRİK EDER, VATANIMIZA VE ÂLEM-İ İSLÂM’A; BARIŞ, HAYIR VE MUTLULUKLAR GETİRMESİNİ CENÂB-I ALLÂH’DAN NİYÂZ EDERİM.





 

Abdulkâdir Geylânî (rahımehüllâh) buyuruyor ki;

v  Receb, cefâyı terk ayıdır;
v  Şa’bân, amel ve vefâ ayıdır;
v  Ramazân ise, sadâkât ve safâ ayıdır.
v  Receb, tevbe ayıdır;
v  Şa’bân, muhabbet ayıdır;
v  Ramazân, Hakk’a yakınlık bulma ayıdır.
v  Receb, hürmet ayıdır;
v  Şa’bân, hizmet ayıdır;
v  Ramazân, ni’met ayıdır.
v  Receb, ibâdet ayıdır;
v  Şa’bân, zâhidlik ayıdır;
v  Ramazân ise, ziyâdesi ile ni’metlere ermek ayıdır.
v  Receb ayında iyilikler kat kat artar;
v  Şa’bân ayında kötülükler kalkar;
v  Ramazân ayında ikrâmlar gelmeye başlar.
v  Receb, önce gidenlerin ayıdır;
v  Şa’bân ortadakilerin ayıdır;
v  Ramazân ise, âsîlerin ayıdır.”
(Tevbe ettikler, ibâdet ve tâatta bulundukları takdirde, âsîlerin günâhlarının en fazla affedileceği aydır)
Zünnûn–i Mısrî (k. sirruhû) şöyle buyuruyor ki;
v  Receb, âfetlerin geri bırakıldığı;
v  Şa’bân, tâatların yapıldığı;
v  Ramazân da ikrâmların beklendiği aydır.
v  Receb, ekim,
v  Şa’bân, sulama;
v  Ramazân ise, harman ayıdır.
Her ekilen biçilir. Her yapılan işin karşılığı görülür. Bir kimse ekim zamanını boşa geçirirse, harman zamanında pişmanlık duyar. Âhirette kötülük göreceğinden dünyada beslediği ümitler de hiç olur.
Sâlih zâtlardan bazıları buyurmuşlardır ki;
v  Sene bir ağaçtır.
v  Receb ayı, senenin yapraklanma günleridir.
v  Şa’bân ayı, meyvelenme günleridir.
v  Ramazân ayı ise, senenin meyvelerinin toplandığı günlerdir.
Şöyle anlatılmıştır:
v  Receb ayı, Allâh-ü Te’âlâ-dan gelecek mağfiretlere tahsîs edilmiştir.
v  Şa’bân, özel olarak, şefâat ayı kılınmıştır.
v  Ramazân ayında iyilikler kat kat verilir.[1]
 

 
*** --- Receb ayının ilk Cum’â Gecesi Regâib Kandili’dir, ‘rağıbe’nin çoğuludur;Rağbet olunan çok kıymetli şey, bol ihsân ve yüksek vergiler, bağışlar ve bahşişler.... mânâlarına gelir.

 *** --- Receb ayı Eşhur-u  Hurûm’dur.... (Bu aylarda kâfirler bile kan dökmez, kan dâvâları dâhi askıya alınırdı...)

*** --- Bu gecede; Ana-Babaların, eş, dost ve akrabaların gönülleri hoş edilmeli, dargınlar barıştırılmalıdır. Yetimler, fakirler, yolda kalmışlar, kimsesizler... gözetilmeli herkese yardım eli uzatılmalıdır.
"سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْ"

*** Efendimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm):--- “ İnsanların efendisi onlara hizmet edendir.”

*** --- Câmiilerde Cemâate devâm edilmelidir.

*** --- Bol-bol ‘zikir’ yaparak Allâh-ü Te’âlâ’yı hatırlamalıyız… Yine Bol-bol duâ etmeliyiz…

﴿ وَمَنْ اَعْرَضَ عَنْ ذِكْر۪ى فَاِنَّ لَهُ مَع۪يشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَعْمٰى

[سورة طٰهٰ:۲۰/۱۲٤]

“Her kim de benim zikrimden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyâmet gününde kör olarak haşrederiz.”[1]

﴿ قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ى لَوْلَا دُعَآؤُ۬كُمْۚ ... [سورة الفرقان:۲۵/۷۷]

(Ey Muhammed!) De ki: “Duânız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! ...”[2]

*** --- Bol-bol mânâlarını düşünerek Kur’ân-ı Kerîm okumalıyız.

Nitekim bir Hadîs-i Şerîf’te:

إِنَّ هٰذِهِ الْقُلُوبَ تَصْدَأُ كَمَا يَصْدَأُ الْحَد۪يد، إِذَا أَصَابَهُ الْمَآءَ، فَق۪يلَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ: وَمَا جِلٰٓاؤُ۬هَا ؟ فَقَالَ: -كَثْرَةُ- تِلَاوَةُ الْقُرْاٰن وَذِكْرُ الْمَوْتِ. [3]إِنَّ الْقُلُوبَ تَصْدَأُ كَمَا يَصْدَأُ الْحَد۪يد، إِذَا أَصَابَهُ الْمَآءَ، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللّٰهِ فَمَا جِلٰٓاؤُ۬هَا ؟ قَالَ: كَثْرَةُ ذِكْرُ اللّٰهِ.[4]

--- “Muhakkâk ki, demire su değdiğinde nasıl paslanıyorsa, şu kalbler de öyle pas tutar.” “Ya Rasûlellâh! Onun cilâsı nedir?” diye sordular. Cevâben --- “Ölümü çok zikretmek, hatırlamak ve çokça Kur’ân okumaktır.” [5]  Diğer bir rivâyette; “Allâh Lafza-i Celâlini çokça söylemektir.” Buyurdu.

--- “Elbise nasıl yıpranır,  eskirse, kalbteki îmân da öylece yıpranıp eskir. O halde îmânınızı dâimâ tâzeleyin.” Buyurulur. Bu hadîsten de anlaşılacağı üzere, Allâh-ü Te’âlâ’nın emirlerini vakti vaktinde yaparak, sâlih amellerde, bol zikirde bulunarak îmânı beslemek, tâze tutmak gerekir.[6]

Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) --- “Dünyâda mü’minin telaffuz ettiği her bir zikir kelâmının uhrevî bir ağaç ve meyve olduğunu, kişinin ebedî hayattaki manevî mertebesini yücelttiğini” belirtir.[7]




[1]  Tâ-Hâ Sûresi, 20/124.
[2] Fürkân Sûresi, 25/77’den.

[3] الراوي: عبدالله بن عمر المحدث: العراقي - المصدر: تخريج الإحياء - الصفحة أو الرقم: ١/٣٦٣؛ الراوي: عبدالله بن عمر المحدث: الألباني - المصدر: السلسلة الضعيفة - الصفحة أو الرقم: ٦٠٩٦

[4] الراوي: عبد الله بن عمر المحدث: ابن عدي - المصدر: الكامل في الضعفاء - الصفحة أو الرقم ١/٤٢٠
[5] Beyhekî, Şuâ’bü’l-Îmân.
[6]Kütüb-i Sitte 4/35–36.
[7] Kütüb-i Sitte 17/537.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder