31 Ekim 2013 Perşembe

CİNLERİN KAHRI VE ŞEYTANLARIN ŞERRİNDEN KORUNMA DUÂSI “Nâme-i Peygamber”


CİNLERİN KAHRI VE ŞEYTANLARIN ŞERRİNDEN KORUNMA DUÂSI


“Nâme-i Peygamber”




  Ebû Dücâne (r.a.) anlatıyor: Rasûl-i Ekrem (sallallâh-ü aleyh-i ve selem)’in huzûruna gelip: --- “Yâ rasûlellâh! Yatağıma yattığım zaman değirmen sesi gibi arı vızıltıları gibi ve ağaç yapraklarının sesi gibi sesler işitiyorum. Şimşek parıltısı gibi şeyler görüyorum. Başımı kaldırıp baktığımda evimin orta yerinde siyah ve uzun gölge gibi bir şeyin olduğunu görüyorum. Yakalamak için elimi uzattığımda derisinin üzerinde ki kılların kirpi kılları gibi olduğunu ve ağzından yüzüme doğru ateş parçaları attığını görüp beni yakacağını zannediyor, uyuyamıyorum, korkuyorum.” dedi. Rasûl-i Ekrem (sallallâh-ü aleyh-i ve selem) buyurdu ki: --- “Yâ Ebû Dücâne! Allâh-ü Teâlâ, evine hayır ve bereket versin!.. Evinize gelen korkunç bir mahlûktur. Bana bir kâğıt ve kalem getiriniz.”. Getirilen kâğıt ve kalemi Hz. Ali (k.v.)´ye verdi ve Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. (O, Rahmân ve O, Rahîm olan Allâh (c.c.)’ın adıyla.) Diyerek (bu duâyı) yaz.” buyurdu. Ebû Dücâne (r.a.) diyor ki: --- “Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)´in yazdırdığı bu mektubu götürüp yastığımın altına koydum ve yattım. Gece yarısı uyanmıştım. Kulağıma şöyle bir korkunç feryâd eden ses geldi, Diyordu ki: --- “Yâ Ebû Dücâne! Lat ve Uzza´ya yemin ederim ki: bu mektupla, beni yaktın.
 بسم الله الرحمن الرحيم.
هٰذَا كِتَابٌ مِنْ مُحَمَّدٍ رَسُولِ اللّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ: إِلٰى مَنْ
طَرَقَ الدَّارَ مِنَ الْعُمَّارِ وَالزُّوَّارِ وَالصَّالِح۪ينَ إِلَّاطَارِقًا يَطْرُقُ بِخَيْرٍ يَا
رَحْمٰنُ أَمَّا بَعْدُ: فَإِنَّ لَنَا وَلَكُمْ فِى الْحَقِّ سِعَةً فَإِنْ تَكُ عَاشِقًا مُولَعًا أَوْ فَاجِرًا
مُقْتَحِمًا أَوْرَاغِبًا حَقًّا أَوْ مُبْطِلًا هٰذَا كِتَابُ اللّٰهِ تَبَارَكَ وَتَعَالٰى يَنْطِقُ عَلَيْنَا وَعَلَيْكُمْ بِالْحَقِّ. ﴿  ... إِنَّا كُنَّا نَسْتَنْسِخُ مَاكُنْتُمْ تَعْمَلُونَ   [سورة الجاثية:٤٥/٢٩]  وَ ﴿ ... رُسُلَنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ [سورة يونس:١٠/٢١] أُتْرُكُوا صَاحِبَ كِتَاب۪ى هٰذَا وَالنْطَلِقُوا إِلٰى عَبَدَةَ الْاَصْنَامِ وَ إِلٰى مَنْ يَزْعُمُ أَنَّ مَعَ اللّٰهِ إِلٰهًا اٰخَرَ. ﴿... لٰٓا إِلٰهَ إِلَّاهُوَ۠ كُلُّ شَىْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُۜ لَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ [سورة القصص:٢٨/٨٨] يُغْلَبُونَ ﴿ حٰمٓ لَا يُنْصَرُونَ ﴿ حٰمٓ  عٓسٓقٓ۠ [سورة الشورى:٤٢/١-٢]  
تَفَرَّقَ أَعْدَآءُ اللّٰهِ وَبَلَغَتْ حُجَّةُ اللّٰهِ وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ
﴿... فَسَيَكْف۪يكَهُمُ اللّٰهُۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۜ
[سورة البقرة:٢/١٣٧]
 

باب ما يذكر من حرز أبي دجانة؛ أبي دجانة قال سمعت أبي أبا دجانة يقول شكوت إلى رسول الله فقلت يا رسول الله بينما أنا مضطجع في فراشي إذ سمعت في داري صريرا كصرير الرحى ودويا كدوي النحل ولمعا كلمع البرق فرفعت رأسي فزعا مرعوبا فإذا أنا بظل اسود مولى يعلو ويطول في صحن داري فأهويت غليه فمسست جلده فإذا جلده كجلد القنفذ فرمى في وجهي مثل شرر النار فظننت انه قد احرقني واحرق داري فقال رسول الله عامرك عامر سوء يا أبا دجانة ورب الكعبة ومثلك يؤذي يا أبا دجانة ثم قال ائتوني بدواة وقرطاس فأتى بهما فناوله علي بن أبي طالب وقال أكتب يا أبا الحسن فقال وما أكتب قال أكتب بسم الله الرحمن الرحيم.. قال أبو دجانة فأخذت الكتاب فأدرجته وحملته إلى داري وجعلته تحت رأسي وبت ليلتي فما انتبهت إلا من صراخ صارخ يقول يا أبا دجانة أحرقتنا. دلآئل النبوة؛ للامام الحافظ أبى بكر أحمد بن الحسين بن على البيهقيّ، ٤٥٨ ، تحقيق: د. عبد المعطي قلعجي، دار الكتب العلمية، بيروت _ لبنان، الطبعة الأولى، ١٤٠٥ ؛ الجزء السابع، صفحة: (١١٨-١١٩)
Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. (O, Rahmân ve O, Rahîm olan Allâh (c.c.)’ın adıyla). Âlemlerin Rabbi olan Allâh’ın Rasûlü Muhammed’in hayır dışında bir şey için evlere gelen tüm ziyâretçilere sâkinlere ve sâlihlere fermânıdır. Yâ Rahmân!.. Bundan sonra: bize ve size geniş haklar tanınmıştır. Eğer sen çok samîmi bir âşık veyâ izinsiz giren bir tâcir yâda Hakkı arayan bir kişi yâhut bâtıla çalışan birisi isen, işte Allâh’ın bu kitâbı gerçekten bize ve size karşı Hakkı konuşmaktadır. “… Şüphe yok ki, Biz yapmakta olduklarınızı kaydediyorduk.” (Câsiye Sûresi, 45/29’dan.) “… Şüphesiz elçilerimiz (melekler) kurmakta olduğunuz tuzakları (=hîleleri) yazıyorlar.” (Yûnüs Sûresi, 10/21’den.) Artık bu fermânın sâhibini terk edin ve puta tapanlarla Allâh’dan başka bir ilâhın vâr olduğunu iddia edenlere gidin. “… O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O’nun zâtından başka her şey yok olacaktır. Huküm yalnızca O’nundur ve siz kesinlikle O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas Sûresi, 28/88’den.) Mağlûb olacaklardır. “Hâ Mîm” Yardım görmeyeceklerdir, “Ayn Sîn Gâf” (Şûrâ Sûresi, 42/1-2.) Allâh’ın düşmanları dağıldı ve Allâh’ın hucceti (delîli) ulaştı. Güç ve kudret ancak yûce ve büyük olan Allâh iledir, “… Allâh, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Bakara Sûresi, 2/137’den.) Buyurdu.
* * *
Bu mektubun sahibi hakkı için bu mektubu kaldır. Senin evine bir daha gelmeyeceğiz.” (Senin sâhibin, bizden elbette çok yüksektir. Bu mektubu, bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için kurtuluş yoktur. Artık senin ve komşularının evine gelemeyeceğiz. Bu mektubun bulunduğu yerlere gelemeyiz.)  Ebû Dücâne (r.a.) diyor ki: --- “Sabahleyin erkenden kalkıp Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)´in arkasında sabah namazı kıldım. Cinlerin feryâdını Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)´e haber verdim.” Rasûlüllâh (sallallâh-ü aleyh-i ve selem) buyurdu ki: --- “Ey Ebû Dücâne! O mektubu kaldır. Beni hak peygamber olarak gönderen Allâh´a yemin ederim ki eğer o mektubu kaldırmazsan onlar kıyâmete kadar azap içinde kıvranırlar.” (Delâilü’n-Nübüvve, Bâb-ü mâ yüzker-u min hırzi Ebû Dücâne, 7/118-120; Hasâis-i Kübrâ, c.2, 369.)
NOT: Bir kimse, bu mektubu, yanında taşısa veya evinde bulundursa, bu kimseye, eve ve etrâfına cin gelmez ve dadanmış olup zarar veren cin de gider. Ebû Dücâne (r.a.) hicretin 13. yılında yalancı peygamber Müseylemetü’l-Kezzâb ile yapılan Yemâme savaşında şehîd olmuştur.
Hırz:   Melce’. Sığınılacak yer. Cenâb-ı Hakk’ın muhâfaza etmesine dâir yazılı duâ. Fıkıhta: Bir malın âdet üzere muhâfazasına mahsûs yer. Muhâfaza etmek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder