31 Ekim 2013 Perşembe

RABBENA İLE BAŞLAYAN DUÂLAR


RABBENA İLE BAŞLAYAN DUÂLAR


 

٨... أَللّٰهُمَّ  مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِى الْمُلْكَ مَنْ تَشَآءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَآءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَآءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَآءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ  قَد۪يرٌ  ﴿٢٦﴾ ٧

 

“… Ey mülkün sâhibi olan Allâh’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır, senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”[1]

 

٨أَللّٰهُمَّ  رَبَّنَا ... وَارْزُقْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ ﴿١١٤﴾ ٧

 

“… Ey Allâh’ım! Ey Rabbimiz! … Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi.”[2]

 

٨ ... سُبْحَانَكَ أَللّٰهُمَّ   ... أَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ٧

“… Seni eksikliklerden uzak tutarız Allâh’ım! Hamd âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsûsdur”[3]

 

٨ ... أَللّٰهُمَّ  فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ٧

 

“… Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allâh’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin.” [4]

 

Bera İbnu’l-Azîb tarafından rivâyet edilmektedir: “Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) bana buyurdular ki: “Yatağına vardığında önce namaz abdesti gibi bir abdest al, sonra sağ tarafına uzanıp şu duâyı oku:

 

أَللّٰهُمَّ  اسلمتُ وجهي إليك وفوضْتُ أمري إليكَ وألجأتُ ظهري إليكَ رغبةً ورهبةً إليكَ  تلجأ منكَ إلا إليكَ أَللّٰهُمَّ  آمنتُ بكتابك الذي انزلتَ ونبيكَ (= ورسولك) الذي ارسلت.

 

Şayet o gece ölecek olursan fıtrat, yani İslâm Dini üzere ölürsün. Bu sözler, yatakta söyleyeceğin dünya kelamının en sonu olsun.”[5] N

 

“Hz. Peygamber (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm), bize şu kelimeleri, tıpkı yazı (kitâbet) öğretildiği gibi öğretirdi:[6]

 

أَللّٰهُمَّ  إنّي اعوذُ بكَ من البخلِ واعوذُ بكَ من أن اَرُدّ إلى ارّذّلِ العمر واعوذُ بك من فِتْنَةِ الدّنيا وعذاب القبر

 

وعنه رَضِىَ لِلّٰهُ عَنْه فِى قولِهِ تعالى: ٨الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَآئِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلاَّ اللّٰمَمَۜ ...٧ قَالَ: قَالَ رَسُولُ لِلّٰه (صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم): إِنْ تَغْفِرِ أَللّٰهُمَّ  تَغْفِرْ جَمَّا. وَأىُّ عَبْدٍ لَكَ َ ألَمّا.أخرجه الترمذى وصححه .

Yine İbn-u Abbâs (r.a.), “(O güzel hareket edenler), lemem hâriç olmak üzere günâhın büyüklerinden ve fuhuşlardan kaçınanlardır…”[7] Meâlindeki aynı âyet hakkında Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Ey Rabbim, sen affedicisin, hepsini affet, küçük günâh işlemeyen kulun yoktur.”[8]

KADİR GECESİ DUÂSI


 

أَللّٰهُمَّ   إِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّى

“Ey Rabbim, sen affedicisin, affetmeyi seversin, ben günâhkâr kulunu da affet”[9]

MEDİNE SEVGİSİ DUÂSI


 

Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm):

أَللّٰهُمَّ  حَبِّبْ اِلَيْنَا الْمَدِينَةَ...

“Ya Rabb, bize Medine’yi sevdir.”[10]Buyurmuştur.

 

ÖLÜMÜ TEMENNİ ÂDÂBI


 

عن أنس رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰه (صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم):  يَتَمَنَّيَنَّ أَحَدُكُمْ الْمَوْتَ مِنْ ضُرٍّ أَصَابَهُ. فَإِنْ كَانَ لاَبُدَّ فَاعِلًا فَلْيَقُلِ: أَللّٰهُمَّ  أَحْيِنِى مَا كَانَتِ الْحَيَاةُ خَيْرًا لِى. وَتَوَفَّنِى إِذَا كَانَتِ الْوَفَاةُ خَيْرًا لِى . أخرجه الخمسة .

Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: “Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) şöyle buyurdular:

 

--- “Sizden hiç kimse, maruz kaldığı bir zarar sebebiyle ölümü temenni etmesin. Mutlaka bunu yapmak mecburiyetini hissederse, bari şöyle söylesin: “Rabbim, hakkımda hayat hayırlı ise yaşat, ölüm hayırlı ise canımı al!”[11]

 

لاَ يَتَمَنَّيَنَّ أَحَدُكُمُ الْمَوْتَ لِضُرٍّ نَزَلَ بِهِ فِى الدُّنْيَا

“Sizden hiç kimse dünyada mâruz kaldığı musibet sebebiyle ölümü temenni etmesin.”

 

Burada “dünyada” diye sebep açıkça belirtilmektedir. Sahabeden bazıları, dünyevî olmayan mülahazalarla ölümü temenni etmiştir.

 

Nitekim Muvatta’da Hz. Ömer’in şöyle duâ ettiği kaydedilir:

 

أَللّٰهُمَّ  كَبِرَتْ سِنّى وَضَعُفَتْ قُوَّتِى وَأَنْتَشَرَتْ رَعِيَّتِى فَاقْبِضْنِى إِلَيْكَ غَيْرَ مُضَيِّعٍ وَلاَ مُضَرِّطٍ

 

“Ey Rabbim, yaşım ilerledi, kuvvetim zayıfladı, raiyyetim her tarafa intişâr etti. Artık fazla zarara düşmeden, ölçümü kaçırmadan beni yanına al.”

 

Yine Muvatta’da, Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’ın da şöyle duâ ettiği nakledilmiştir:

 

أَللّٰهُمَّ  أَسْأَلُكَ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَتَرْكَ الْمُنْكَرَاتِ وَحُبَّ الْمَسَاكِينِ وَإِذَا أَرَدْتَ فِى النَّاسِ فِتْنَةً فَاقْبِضْنِى إِلَيْكَ غَيْرَ مَفْتُونٍ

 

“Ya Rabbi, senden bana hayırlı işlerin fiilini, kötü işlerin terkini, fakirlerin sevgisini müyesser kılmanı temenni ediyorum. İnsanlar arasında bir fitne yaratacaksan, beni yanına al, fitneye bulaşmamış olarak dünyadan ayrılayım.”

 

Keza Ahmed İbn-u Hanbel ve başka kaynaklarda kaydedildiğine göre,

 

Âbis el Gıfârî şöyle duâ etmiştir: --- “Ey Tâun! Beni al götür!”

 

Kendisine: --- “Niye böyle söylüyorsun, Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm): “Ölümü temenni etmeyin” demedi mi!” denince şu cevabı vermiştir:

 

--- “Ben Rasûlüllâh’ın şöyle söylediğini işittim:

بَادِرُوا بِالْمَوْتِ سِتًّا اِمَارَةَ السُّفَهَآءِ وَكَثْرَةَ الشُّرَطِ وَبَيْعَ الْحُكْمِ وَاسْتِخْفَافًا بِالدَّمِ وَقَطِيعَةَ الرَّحْمِ وَنَشْئًا يَتَّخِذُونَ الْقُرآنَ مَزَامِيرَ يُقَدِّمُونَ اَحَدهُمْ لِيُفَنِّيَهُمْ وَإِنْ كَانَ اَقَلَّهُمْ فَهْمًا

 

“(Kıyâmet alâmetlerinden) şu altı hâl zuhur etmezden önce ölüme koşun:

 

1.      “Sefih (kıt akıllı) insanların hâkimiyeti,

2.      Polislerin çoğalması,

3.      Hükmün satılması (mahkemelerde rüşvetle hüküm verilmesi),

4.      İnsan kanının değerini kaybetmesi,

5.      Sıla-i rahmin kaybolması,

6.      Kur’ân’ı musiki yerine tutacak zamanelerin zuhûru.

 

Bunlar, anlayışça en gabileri bile olsa, sırf kendilerine teganni yapsın diye içlerinden birine üstünlük tanırlar.”

 

Bu mevzuya temas eden âlimler, ölüm temennisiyle ilgili, Kur’ân’dan da iki âyet gösterirler:

1-    Hz. Yusuf (a.s.)’un duâsı:


 

٨... رَبِّ أَوْزِعْنِىۤ اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِىۤ اَنْعَمْتَ عَلَىَّ وَعَلَى وَالِدَىَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَاَدْخِلْنِى بِرَحْمَتِكَ فِى عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ ٧

 

“… Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve râzı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!”[12]

2-    Hz. Süleyman (a.s.)’ın duâsı:


 

٨رَبِّ قَدْ اٰتَيْتَنِى مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِى مِنْ تَاْوِيلِ الْاَحَادِيثِۚ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَنْتَ وَلِيّ فِى الدُّنْيَا وَالْاخِرَةِۚ  تَوَفَّنى مُسْلِمًا وَاَلْحِقْنى بِالصَّالِحِينَ ٧

 

“Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.”[13]

 

Buharî’de kaydedilen Rasûlüllâh(Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’ın bir duâsı da şöyledir:[14] N

 

  أَللّٰهُمَّ  اغْفِرْلِى وَارْحَمْنِى وَاَلْحِقْنِى بِالرَّفِيقِ الْاَعْلَى  

 

Hz. Peygamber (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm), hayatın mü’min hakkında ölümden hayırlı olduğunu söyler:

 

لاَيَزِيدُ الْمُؤْمِنَ عُمْرُهُ إِلاَّ خَيْرًا

“Mü’min kişinin ömrü, onu hayırca ziyadeleştirir.”

 

وَلاَ يَتَمَيَنَّ اَحَدُكُمُ الْمَوْتَ إِيَّا مُحْسِنًا فَلَعَلَّهُ اَنْ يَزَّادَ خَيْرًا وَاِيَّا مُسِىيئًا فَلَعَلَّهُ اَنْ يَسْتَعْتِبَ

 

“Sizden kimse ölümü temenni etmesin. Muhsin (iyi amel üzere) ise hayır cihetiyle artacağı umulur. Kötü amel işliyorsa kötülükten dönüp Allâh’ın rızasını arayacağı ümid edilir.”Mamafih, iyilerin de bozulma ihtimali olsa da[15]

 

SAVAŞ (=DÜŞMANLA HARB) TEMENNİ ETMEME VE SAVAŞTA YAPILACAK DUÂ


 

وعن أبى النضر عن عبداللّٰه بن أبى أوفى رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُمَا قَالَ: إِنَّ رَسُولَ اللّٰه (صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم) فِى بَعْضِ أَيَّامِهِ الَّتِى لَقِىَ فِيهَا الْعَدُوَّ انْتظَرَ حَتَّى مَالَتِ الشَّمْسُ فَقَامَ فِيهِمْ فَقَالَ:

يَآ أيُّهَا النَّاسُ لاَ تَتَمَنَّوْا لِقَآءَ الْعَدُوِّ وَاسْأَلُوا اللّٰهَ الْعَافِيَةَ، وَإِذَا لَقِيتُمُوهُمْ فَاصْبِرُوا. وَاعْلَمُوۤاۤ أَنَّ الْجَنَّةَ تَحْتَ ظِلاَلِ السُّيُوفِ. ثُمَّ قَالَ: أَللّٰهُمَّ   مُنْزِلَ الْكِتَابِ وَمُجْرِىَ السِّحَابِ وَهَازِمَ الْاَحْزَابِ اهْزِمْهُمْ وَانْصُرْنَا عَلَيْهِمْ. أخرجه الشيخان وأبو داود .

Ebu’n-Nadr merhum Abdullah İbn-u Ebî Evfâ (r.a.)’dan naklen anlatıyor: “Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) düşmanla karşılaştığı günlerden birinde, güneşin meyletmesini bekledi. Sonra kalkıp yanındakilere şöyle dedi:

 

--- “Ey insanlar, düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin, Allâh’dan afiyet dileyin. Ancâk karşılaşacak olursanız sabredin, bilin ki cennet kılıçların gölgesindedir.”

 

En sonda Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) sözlerini şöyle tamâmladı:

 

--- “Ey Kitab’ı indiren, bulutları yürüten, (Hendek Savaşı’nda düşman müttefikler olan) Ahzâb’ı hezimete uğratan Rabbimiz, bunları da hezimete uğrat ve onlar karşısında bize yardım et!”[16]

 

عن أنس رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: كاَنَ رَسُولُ اللّٰه (صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم) إِذَا غَزَا قَالَ: أَللّٰهُمَّ  أَنْتَ عَضُدِى وَنَصِىرِى. بِكَ أَحُولُ وَبِكَ أَصُولُ وَبِكَ أَقَاتِلُ.أخرجه أبو داود والترمذى .

Hz.Enes (r.a.) anlatıyor: “Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) gazve yaptığı zaman:

 

--- “Ey Rabbim sen benim destekcim ve yardımcımsın. Senin sayende çâre düşünür, senin sayende saldırır, senin sayende mukâtele ederim” derdi.[17]

SAFA TEPESİNDE YAPILABİLECEK DUÂ


 

وعن نافع. أَنَّهُ سَمِعَ ابنَ عُمَرَ رَضِىَ اللّٰهُعَنْهُمَا يقولُ عَلَى الصَّفَا: أَللّٰهُمَّ  إِنَّكَ قُلْتَ ٨...اَدْعُونِى اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ ... ٧، وَإِنَّكَ َ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ، وَإِنِى أَسأَلُكَ كَمَا هَدَيْتَنِى لِلْاِسْلاَمِ أَنْ لاَتَنْزِعَهُ مِنِّى حَتَّى تَتَوَفَّانِى وَأَنَا مُسْلِمٌ. أخرجه مالك.وزاد رزين: وَكَانَ يُكَبِّرُ ثَلاَثَ تَكْبِيراَتٍ وَيقولُ: لاَإِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُوَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ، يَصْنَعُ ذٰلِكَ سَبْعَ مَرَّاتٍ، وَيَصْنَعُ فِى الْمَرْوَةِ كَذٰلِكَ فِى كلِّ شَوْطٍ .

 

Nâfi’ (rahımehüllâh)’nin anlattığına göre, İbn-u Ömer (r.anhümâ)’i Safâ tepesi üzerinde şöyle duâ ederken işitmiştir:

 

--- “Ey Allâh’ım, Kitab-ı Mübîn’inde: “… Bana duâ edin size icâbet edeyim! ... “[18] diyorsun, sen sözünden dönmezsin. Ben şimdi senden istiyorum: Bana hidâyet verip İslâm’ı nasib ettin, onu geri alma. Son nefesimi Müslüman olarak vermemi nasib et” (Âmin). Ya Rabb, aynı duâyı biz de yapıyoruz, kabûl et!

 

Rezîn şunu ilâve etmiştir: “(İbn-u Ömer), üç kere tekbir getirir ve şöyle derdi: “Allâh’dan başka ilâh yoktur, O tekdir, O’nun ortağı yoktur, mülk O’nundur, bütün hamdler O’na âittir, O her şeye kâdirdir.”  Bunu da yedi kere tekrârlardı.[19]

 

  أَللّٰهُمَّ  اجْعَلْ حَجًّا مَبْرُورًا وَذَنْبًا مَغْفُورًا   

 

“Allâh’ım haccımı makbûl, günâhımı mağfur kıl!”[20]



[1] Al-i İmran Sûresi 3/26’den
[2] Maide Sûresi 5/114’den (Hz. İsa (a.s.)’ın duası)
[3] Yunus Sûresi 10/10
[4] Zümer Sûresi 39/46
[5] Kütüb-i Sitte 1/105
N Berâ (r.a.) der ki:Bu sözleri Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’ın huzurunda tekrar ettim. Duâda geçen “senin neb’îne (nebiyyike)” yerine (aynı mânada olan) “senin rasûlüne (Rasûlüke)” kelimesini kullandım. Rasûlüllâh (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) müdâhale edip: “Hayır, “nebî” değil “resûl” diyeceksin”buyurdu”
[6] Kütüb-i Sitte 1/442
[7] Necm Sûresi, 53/32
[8] Kütüb-i Sitte 4/284 (Tirmizî, Tefsir, Necm, 3280)
[9] Kütüb-i Sitte 4/397(Hüccetullahu’l-Baliğa’dan)
[10] Kütüb-i Sitte 4/537
[11] Kütüb-i Sitte 5/5 (Buharî, Merdâ 19, Da’avat 30; Müslim, Zikr 10, (2680); Tirmizî, Cenâiz 3, (971); Ebu Davud, Cenâiz 13, (3108, 3109); Nesâî, Cenâiz 1, (4, 3)
[12] Neml Sûresi 27/19
[13] Yusuf Sûresi 12/101
[14] Kütüb-i Sitte 5/6,7
N Bu duâların ölüm geldiği ana mahsus olduğu belirtilir, yani bu duâlarda ölümün âcilen gelmesi istenmiyor, “Öleceğimiz vakit hayırlı bir sonla hayatımız kapansın,  öbür dünyada salihlerle birlikte olalım” temennisinde, duâsında bulunuluyor” denmiştir. Ayrıca, “Duâlarda ölüme yer verilmesi, ölmeyi istemek değil, ölüm hâdisesini zihinde canlı tutmak, unutmamak içindir” şeklinde açıklama da yapılmıştır.
[15] Kütüb-i Sitte 5/5-7
[16] Kütüb-i Sitte 5771 Buharî, Cihâd 156, 22, 32, 112, Temennî 8; Müslim, Cihâd 20, (1742), Ebu Dâvud, Cihâd 98, (2631)
[17] Kütüb-i Sitte 5/77 (Tirmizî, Da’avât 132, (3578); Ebu Dâvud, Cihâd 99, (2632)
[18] Mü’min Sûresi 40/60’dan
[19] Kütüb-i Sitte 5/505 (Muvatta, Hac 128, (1, 372-373)
[20] Kütüb-i Sitte 6/11

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder