31 Ekim 2013 Perşembe

RIZIK DUÂSI


SEYYİDÜ’L İSTİĞFÂR DUÂSI


 

أَللّٰهُمَّ  اَنْتَ رَبّ۪ى لاَاِلٰهَ اِلاَّ اَنْتَ خَلَقْتَن۪ى وَاَنَا عَبْدُكَ وَاَنَا عَلٰى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ اَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ اَبُٓوءُ لَكَ بِـنِعْمَتِكَ عَلَىَّ وَاَبُٓوءُ لَكَ بِذَنْب۪ى فَاغْفِرْل۪ى فَاِنَّهُ لاَيَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلاَّ اَنْتَ لاَاِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاللّٰهُ اَكْبَرُ، لاَاِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَحْدَهُ، لاَاِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ لاَشَر۪يكَ لَهُ، لاَاِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، لاَاِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللّٰهِ. أَللّٰهُمَّ   اِنّ۪ى اَسْئَلُكَ صِحَّةً ف۪ى ا۪يمَانٍ وَا۪يمَاناً ف۪ى حُسْنِ خُلُقٍ وَنَجَاحاً يَتْبَعُهُ فَلاَ حٌ وَرَحْمَةً مِنْكَ وَ عَافِيَةً وَ مَغْفِرَةً مِنْكَ وَرِضْوَاناً بِسْمِ اللّٰهِ الَّذ۪ى لاَيَضُرًّ مَعَ اسْمِه۪ شَئٌ فِي الْاَرْضِ وَلاَفِى السَّمَآءِ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ. (ثلاثاً :3) اَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللّٰهِ التَّآ مَّا تِ مِنْ شَرِّ مَاخَلَقَ. (ثلاثاً : 3) فَسُبْحَانَ اللّٰهِ ح۪ينَ تُمْسُونَ وَ ح۪ينَ تُصْبِحُونَ وَلَهُ الْحَمْدُ فِى السَّمٰوَاتِ  وَالْاَرْضِ وَعَشِيًّا وَح۪ينَ تُظْهِرُونَ يُخْرِجُ الْحَىَّ مِنَالْمَيِّتِ وَ يُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَالْحَىِّ وَيُحْيِى الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ اللّٰهُ لاَاِلٰهَ اِلاَّ هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ لاَتَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَافِى الْاَرْضِ مَنْ ذَا الَّذ۪ى يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلاَّبِأِذْنِـه۪، يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُح۪يطُونَ بِشَئٍ مِنْ عِلْمِه۪ٓ اِلاَّ بِمَا شَآءَ وَ سِـعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ  وَالْاَرْضَ وَلاَ يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ لْعَظ۪يمُ. اَمْسَيْنَا وَاَمْسَى الْمُلْكُ للّٰهِ وَالْحَمْدُ للّٰهِ لاَاِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَحْدَهُ لاَشَر۪يكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَئٍ قَد۪يرٌ،  رَبِّ اِنّ۪ى اَسْئَلُكَ خَيْرَ مَا ف۪ى هٰذِهِ اللَّيْلَةِ وَشَرِّ مَابَعْدَ هَا  رَبِّ اَعُوذُبِكَ مِنَ الْكَسَلِ وَ سُٓوءِ الْكِبَرِ رَبِّ اَعُوذُبِكَ مِنْ عَذَابٍ فِى النَّا رِ وَ عَذَابٍ فِى الْقَبْرِ،  أَللّٰهُمَّ  اِنّ۪ى اَعُوذُبِكَ مِنَ الْكَسَلِ وَالْهَرَمِ وَسُٓوءِ الْكِبَرِ وَفِتْنَةِ الدُّنْيَا وَعَذَابِ الْقَبْرِ اَمْسَيْنَا وَاَمْسَىَ الْمُلْكُ اللّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ.  أَللّٰهُمَّ  اِنّ۪ى اَسْئَلُكَ خَيْرَ هٰذِهِ اللَّيْلَةِ وَفَتْحَهَا وَنَصْرَهَا وَنُورَهَا وَبَرَكَتَهَا وَهُدَاهَا وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا ف۪يهَا وَشَرِّ مَا بَعْدَهَا  أَللّٰهُمَّ  حَبِّبْ اِلَيْنَا الْا۪يمَانَ وَزَيِّنْهُ ف۪ى قُلٌوبِنَا وَكَرِّهْ اِلَيْنَا الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَاْلعِصْيَانَ وَاجْعَلْنَا مِنَ الرَّاشِد۪ينَ.  أَللّٰهُمَّ  اِنّ۪ى اَسْئَلُكَ نَفْساً بِكَ مُطْمَئِنَّةً تُؤْ مِنُ بِلِقَآئِكَ وَ تَرْضٰى بِقَضَآئِكَ وَ تَقْنَعُ بِعَطَآئِكَ.

 

“Allâhım, Sen benim Rabbimsin; Sen’den başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın; ben Sen’in kulunum ve gücüm yettiğince Sana verdiğim ahd ve va’d üzerinde sabitim, işlediklerimin şerrinden sana sığınırım. Üzerimdeki nimetlerini i’tirâf eder; günâhlarımı da ikrâr ederim. Beni bağışla zîrâ günâhları bağışlayan ancâk Sen’sin.

 

Allâh’dan başka ilâh yoktur; Allâh büyüktür. Allâh’dan başka ilâh yoktur; O birdir. Allâh’dan başka ilâh yoktur; O’nun ortağı yoktur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; mülk ve hamd, O’na mahsûsdur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; güç ve kuvvet, Allâh’a mahsûsdur.

 

Allâh’ım, Sen’den îmânda sıhhat, güzel ahlâkla bezenmiş îmân, arkasından felâh gelecek bir başarı, katından rahmet ve afiyet ve nezdinden mağfiret ve rızâ istiyorum.

 

Ne yerde ne gökte adı (nın anılması) yla hiçbir şeyin zarar vermeyeceği Allâh’ın ismiyle ki, O, Semi’ ve Alîm’dir. (3 defa) Mahlûkâtının şerri’nden Allâh’ın tastamâm kelimelerine sığınırım (3 defa)

 

Akşama girerken ve sabaha ererken Allâh’ı tesbîh edin. Göklerde ve yerde, geceye girildiğinde de öğleye ulaştığınızda da hamd, O’na mahsûsdur. Ölüden diriyi çıkarıyor diriden de ölüyü çıkarıyor ve ölümünden sonra da yeri diriltiyor. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle (diriltilip) çıkarılacaksınız.

 

Allâh ki, O’ndan başka ilâh yoktur, dâima diri ve (yarattıklarını) koruyup yöneten ve hayatlarını devâm ettirendir. O’na ne uyuklama ârız olur, ne de uyku. Göklerde ne varsa, yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmadan kim O’nun katında şefaatte bulunabilir. Önlerinde ne varsa, arkalarında ne varsa, hepsini bilmektedir. O’nun ilminden, ancâk kendisinin dilediği miktârın dışında bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır. (Gökleri ve yeri) koruyup gözetmek, O’na ağır gelmez. O Yüce’dir azamet sâhibidir.

 

Biz ve bütün mülk Allâh’a âit olarak akşama ulaştık. Hamd, Allâh’a mahsûsdur. Allâh’dan başka ilâh yoktur, o birdir. Ortağı yoktur. Mülk ve hamd, O’na mahsûsdur. O’nun her şeye gücü yeter.

 

Rabbim, bu gecenin ve daha sonraki gecelerin hayrını Sen’den istiyor, bu gece ve daha sonraki gecelerin şerrinden sana sığınıyorum. Rabbim tembellikten ve ihtiyarlığın dertlerinden sana sığınırım. Rabbim cehennemdeki ve kabirdeki azâbdan sana sığınırım.

 

Allâh’ım, tembellikten, kocamaktan, ihtiyarlığın dertlerinden, dünyanın fitnesinden ve ahiret azâbından sana sığınırım. Biz ve bütün mülk âlemlerin Rabbi olan Allâh’a âit olarak akşamladık.

Allâh’ım Sen’den bu gecenin hayrını, fethini, yardımını, nûrunu, bereket ve hidâyetini istiyor, bu gecenin şerrinden ve daha sonraki gecelerin şerrinden sana sığınıyorum.

 

Allâh’ım, îmânı bize sevdir ve onu kalplerimizde tezyîn et; küfrü, fıskı ve isyânı bize çirkin göster, bizleri rüşte erenlerden eyle.

 

Allâh’ım, Sen’den, Seninle mutmaın olmuş, seninle karşılaşacağına inanan, kazâna râzı ve ihsânına kanaat eden bir nefis istiyorum.”

 

TEVBE-İ İSTİĞFÂR DUÂSI


           

Diyelim cemî günâhlarımızın affı içün tevbe Yâ Rabbî;

 

أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ، أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ، أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ الْعَظ۪يمَ الْكَر۪يمَ الرَّح۪يمَ الَّذ۪ى لاَاِلٰهَ اِلاَّ هُوَ الْحَىَّ الْقَيُّومَوَنَتُوبُ اِلَيْهِ. تَوْبَةَ عَبْدٍ ظَالِمٍ لِنَفْسِه۪ لاَيَمْلِكُ لِنَفْسِه۪ مَوْتًا وَلاَحَيَاةً وَلاَنُشُورًا، وَنَسْئَلُهُ التَّوْبَةَ وَالْمَغْفِرَةَ وَالْهِدَايَةَ لَنَا اِنَّهُ هُوَ التَّـوَّابُ الرَّح۪يمِ.

 

Yâ Rab’bî! Yâ Rab’bî! İlâhi Yâ Rab’bî! Küçük yaşımızdan bu zamâna gelinceye kadar, elimizden, dilimizden, gözümüzden ve sâir âzâlarımızdan her ne türlü büyük ve küçük günâh sâdır ve vâkî olmuş ise biz onların cümlesinden püşmân olduk, bir daha işlememeye azmeyledik. Peygamberlerin evveli Hz. Âdem Safiyyullâh sonuncusu bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafâ Aleyhi’s-selâm’dır. Bu ikisi ve bu ikisi arasında gelip geçmiş her nekadar Peygamber varsa hepsi haktır ve gerçektir. Allâh tarafından getirdikleri şeylerin cümlesi doğrudur. أٰمَنَّا وَصَدَّقْنَا   Biz bunları dilimizle ikrâr, kalbimizle tasdîk ve boynumuzla ınkıyâd eyledik Yâ Rab’bî!

 

اٰمَنْتُ  بِاللّٰهِ وَبِمَاجَآءَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ عَلٰى مُرَادِ اللّٰهِ مُجْمَلاً وَمُفَصَّلاً، اٰمَنْتُ  بِرُسُلِ اللّٰهِ وَبِمَاجَآءَ مِنْ عِنْدِ رُسُلِ اللّٰهِ، عَلٰى مُرَادِ رُسُلِ اللّٰهِ مُجْمَلاً وَمُفَصَّلاً،

اٰمَنْتُ  بِاللّٰهِ، وَمَلآئِكَتِه۪، وَكُتُبِه۪، وَرُسُله۪، وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ، وَبِالْقَدَرِ خَيْرِه۪ وَشَرِّه۪ مِنَ اللّٰهِ تَعَالٰى وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ، أَشْهَدُ أَنْ لآَ اِلٰهَ اِلاَّاللّٰهُ، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ،

 

Peygamberimiz Aleyhi’s-selâm ve bütün Peygamberlerin rûhları içün buyurun bir Kelime-i Şahâdet…

 

أَشْهَدُ أَنْ لآَ اِلٰهَ اِلاَّاللّٰهُ، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ،

 

Son nefeste nasîb olması içün bir daha buyuralım…

 

أَشْهَدُ أَنْ لآَ اِلٰهَ اِلاَّاللّٰهُ، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ،

أَللّٰهُمَّ  اَنْتَ رَبّ۪ى لآَ اِلٰهَ اِلاَّ اَنْتَ خَلَقْتَن۪ى وَاَنَا۬عَبْدُكَ وَاَنَا۬عَلٰى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَااسْتَطَعْتُ اَعُوذُبِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ اَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَىَّ وَاَبُوءُ بِذَنْب۪ى فَغْفِرْل۪ى، فَاِنَّهُ لاَيَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلاَّ اَنْتَ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِم۪ينَ.

 

TECDÎD-İ ÎMÂN VE NİKÂH TÂZELEME


 

أَللّٰهُمَّ  اِنّ۪ى اُر۪يدُ اَنْ اُجَدِّدَ الْا۪يمَانَ وَالنِّكَاحَ تَجْد۪يدًا بِقَوْلِ لآَ اِلٰهَ اِلاَّاللّٰهُ، مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ، أَللّٰهُمَّ  اِنّ۪ى اُر۪يدُ اَنْ اُجَدِّدَ الْا۪يمَانَ وَالنِّكَاحَ تَجْد۪يدًا بِقَوْلِ لآَ اِلٰهَ اِلاَّاللّٰهُ، مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ،

أَللّٰهُمَّ  اِنّ۪ى اُر۪يدُ اَنْ اُجَدِّدَ الْا۪يمَانَ وَالنِّكَاحَ تَجْد۪يدًا بِقَوْلِ لآَ اِلٰهَ اِلاَّاللّٰهُ، مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ،

صَادِقُ الْوَعْدِالْاَم۪ينُ. وَسَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَ. 

 

İSM-İ AZAM DUÂSI


أَللّٰهُمَّ  اِنّ۪ى أسْألُكَ بِاَنَّ لَكَ الْحَمْدُ َاِلٰهَ اِلاَّ أنْتَ الْمَنَّانُ بَدِيعُ السَّموَاتِ وَاَْرضِ يَا ذَا الْجََلِ وَاِْكْرَام يَا حَىُّ يَا قَيُّومُ

“Allâhümme innî es’elüke bi enne leke’l-hamdü lâilâhe illâ Ente’l-Mennânu, bedîu’s-semâvâti ve’l-ardi yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm, Ya Hayyü Yâ Kayyûm.”

 “Allâhım! Senden şunun hürmetine istiyorum ki, hamd Sana mahsûsdur, Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Sen Mennân’sın; bol bol verensin, gökleri ve yeri örneği olmadan yaratan Sensin. Ey celâl ve ikram sâhibi! Ey varlıklara hayat veren, onların hayatını devâm ettiren Allâhım! (duâmı kabûl eyle)”

Fazîleti :

Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir adamın şöyle söylediğini işitti: “Allâh’ım, şehâdet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allâh’sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur.”

Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular:

“Nefsimi kudret elinde tutan Zât’a yemin olsun, bu kimse, Allâh’dan İsm-i Âzamı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Âzamla duâ ederse Allâh ona icâbet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allâh ona dilediğini mutlaka) verir.”[1]

SALÂT-I TEFRİCİYE DUÂSI


أَللّٰهُمَّ   صَلِّ صَلاٰةً كَامِلَةً وَسَلِّمْ سَلاَمًا تَآمًّا عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍاۨلَّذ۪ى تَنْحَلُّ بِهِ الْعُقَدُ. وَتَنْفَرِجُ بِهِ الْكُرَبُ. وَتُقْضٰى بِهِ الْحَوَآئِجُ. وَتُنَالُ بِهِ الرَّغَآئِبُ. وَحُسْنُ الْخَوَاتِمِ. وَيُسْتَسْقَى الْغَمَامُ بِوَجْهِهِ الْكَر۪يم. وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِه۪ ف۪ى كُلِّ لَمْحَةٍ وَنَفَسٍ بِعَدَدِ كُلِّ مَعْلُومٍ لَكَ.

“Allâhümme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ seyyidinâ Muhammdin ellezî tenhallü bihi’l-ukadü ve tenfericü bihi’l-kürabü ve tükdâ bihi’l-havâicü ve tünâlü bihi’r-regâibü ve hüsne’l-havâtimi ve yüsteska’l-gamâmü bivechihi’l-kerîmi ve alâ alihi ve sahbihî fî külli lemhatin ve nefesin biadedi külli ma’lûmin lek.”

 

“Allâhım! Efendimiz Muhammed’e (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) kusursuz bir salât ve rahmet, mükemmel bir selâm ve selâmet ver. O peygamber ki, Onun hürmetine düğümler çözülür. Sıkıntılar ve belâlar onun hürmetine açılıp dağılır. Hâcet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. Onun hürmetine maksatlara ulaşılır. Güzel sonuçlar onun hürmetine elde edilir. Bulutlardaki yağmur onun yüzü hürmetine istenilir. Allâhım! Onun Ehl-i Beyt’ine ve Ashâbına her ân ve her nefes alacak zamanda, Sana ma’lûm olan varlıklar sayısınca salât et.”

 

SALÂTEN TÜNCÎNÂ DUÂSI

  أَللّٰهُمَّ   صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍوَعَلٰى اٰلِ سَيِّدِ نَا مُحَمَّدٍ صَلاٰةً تُنْج۪ينَا بِهَا مِنْ جَم۪يعِ  الْاَهْوَالِ وَالْاٰفَاتْ، وَتَقْض۪ى لَنَا بِهَا جَم۪يعَ الْحَا جَاتِ، وَتُطَهِّرُنَا بِهَا مِنْ جَم۪يعِ السَّيِّئَاتِ، وَتَرْفَعُنَا بِهَا عِنْدَكَ اَعْلَى لدَّرَجَاتِ، وَتُبَلِّغُنَا بِهَااَقْصَى الْغَايَاتِ، مِنْ جَم۪يعِ اْلخَيْرَاتِ فِى اْلحَيَاةِ وَبَعْدَا لْمَمَاتِ، حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ، نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ. غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ. اٰم۪ينَ يَا مُج۪يبَ الدَّعَوَاتِ، وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ. 

“Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed. Salâten tüncînâ bihâ min cemîil ehvâli vel âfât (“âfât” derken avuçlar aşağıya bitince de geriye çevrilir) Ve takdîlenâ bihâ cemîalhâcât. Ve tüdahhirunâ bihâ mincemîisseyyiât. Ve terfeunâ bihâ indeke a’led-derecât. Ve tübelliğunâ bihâ aksal ğayât. Min cemîil-hayrâti fil hayâti ve ba’del memât. Hasbünellâh-ü veni’mel vekîl, ni’mel mevlâ ve ni’mennesîr. Ğufrâneke rabbenâ ve ileyke-l masîr. Âmin yâ mucûbeddeavât, velhamdü lillâhi rabbilâlemin.”

 

“Allâh’ım Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in Âl-i Beyt’ine öyle bir salât ve rahmet eyle ki, onunla bizi bütün güçlük (korku) ve âfetlerden kurtar, bütün ihtiyâçlarımızı yerine getir, bütün kötülüklerden temizle, katındaki derecelerin en yücesine yükselt. Gerek hayatta ve gerekse öldükten sonra bütün hayırların en yüksek gâyesine ulaştır. Allâh bize yeter. O ne güzel bir dost ve ne güzel bir yardımcıdır. Yâ Râbb! Bizleri affedib bağışla. Şüphesiz en son dönüş ancâk sanadır. Duâmızı kabûl eyle, ey duâlara cevâb veren! Hamd, âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsûsdur.”

 

İSTİHARE DUÂSI


İstihare duâsı, yapılacak mübah bir işin hayırlı olup olmadığını, yahut o işi hemen mi yoksa bir müddet sonra mı yapmanın daha iyi netice vereceğini anlamak ve kalbin o meseleye yatışmasını Allâh’dan dilemek ve istemek için yapılır. Peygamberimiz (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’in bir sünnetidir. İstihare duâsını yapmadan önce iki rekat namaz kılınır. Bu namazın birinci rekatında Fatiha’dan sonra Kafirûn, ikinci rekatında İhlas suresi okunur. Namazdan sonra da Peygamberimizden rivayet edilen aşağıdaki duâ okunur (Namaz kılmadan da sadece duâ etmek mümkündür). Sonra da abdestli olarak kıbleye karşı yatar. Rüyada beyaz yahut yeşil görülmesi o işin hayır olduğuna, siyah veya kırmızı görülmesi şer olduğuna işaret eder. İstihare eden kişi istihareden sonra kalbi hangi tarafa meylederse onu yapmalı, önceki peşin fikirlerini bırakmalıdır. Netice alınmadığı takdirde yedi defaya kadar istihareyi tekrârlamak uygun olur. İstihare duâsı şudur:[2] (1)

اَلَّلهُمَّ اِنِّي اَسّتَخيرُكَ بِعَمَلِكَ وَ اَسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ وَ اَسْاَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ الْعَظِيمِ فَاِنَّكَ تَقْدِرُ وَلاَ اَقْدِرُ وَتَعْلَمُ وَلاَ اَعْلَمُ وَ اَنْتَ عََّمُ الْغُيُوبْ اَلَّلهُمَّ اِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ اَنَّ هَذَا اْ’مْرَ خَيْرٌ لِى فِى دِينِى وَمَعَاشِى وَعَاقِبَةِ أَمْرِى وَ عَاجِلِ أَمْرِى وَآجِلِهِ فَاصْرِفْهُ عَنِّى وَاصْرِفْنِى عَنْهُ وَاقْدُرْ لِىَ الْخَيْرَ حَيْثُ كَانَ ثُمَّ رَضِّنِى بِهِ

“Allâhümme innî estehîruke bi ilmike ve estakdiruke bikudretike ve es’elüke minfadlike’l-azîm. Fe inneke takdirü velâ ekdiru ve ta’lemu velâ a’lemu ve ente allâmü’l-guyûb. Allâhümme in künte ta’lemü enne hâze’l-emra hayrun lî fî dînî ve meâşî ve akibeti emrî ve âcili emrî ve âcilihî fasrifhu annî vasrifnî anhü vakdirlîye’l-hayra haysü kâne sümme ardinî bihî.”

 “Allâhım! Hakkımda hayırlı olanı sen bildiğin için hayırlı olanı Senden isterim. Gücünden yardım dileyerek hayırlısına gücümün yetmesini Senden  isterim. Senin büyük  ihsânından hayır dilerim. Çünkü senin her şeye gücün yeter; ben ise güçsüzüm. Sen her şeyi bilirsin; ben bilmem. Sen gizli olanları da bilirsin. Allâh’ım, istediğim bu şey, Senin ilminde benim dinim, hayatım, sonum, şu anım ve geleceğim hakkında hayırlı ise bunu bana takdir et ve kolaylaştır. Sonra onu bana mübârek eyle. Eğer bu iş Senin ilminde benim dinim, hayatım, akibetim, dünya ve ahiretim hakkında şerli ise onu benden , beni de ondan vazgeçir. Hayır nerede ise bana onu nasib et. Sonra da nefsimi ona râzı eyle.”

HACET DUÂSI


Uhrevî veya dünyevî bir muradı, bir arzusu olan kimse bu arzusunun gerçekleşmesi için yatsı namazından sonra abdest alır. İki veya dört rekat namaz kılar. Allâh’a hamdu senada bulunur. Hz. Peygamber (s.a.s.)’e salâtu selâm getirir. Daha sonra hâcet duâsını okuyup muradının gerçekleşmesi için Allâh’a duâ ve niyazda bulunur. Ancâk arzusunun meşru bir arzu olması şarttır.

أَللّٰهُمَّ  كَاشِفَ الْغَمِّ مُفَرِّجَ الْهَمِّ مُوجِيبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرِّينَ اِذَا دَعَوْكَ رَحْمنَ الدُّنْيَا وَاŒخِرَةِ وَرَحِيمَهُمَا فَارْحَمْنِى فِى حَاجَتِى هَذِهِ بِقَضَائِهَا وَنَجَاحِهَا رَحْمَةً تُغْنِينِى بِهَا عَنْ رَحْمَةِ مَنْ سِوَاك.

“Allâhümme kaşifel-gammi müferrice’l hemmi mücîbe değveti’l-mudtarrîne izâ deavke rahmâned-dünya ve’l âhireti ve rahîmehümâ ferhamnî fî hâcetî ha’zihî bi gada’ihâ ve necahihâ rahmeten tuğnînî biha an rahmeti men siva’k.”

 “Allâhım, (ey) kederleri gideren, tasaları kaldıran, Sana duâ ettiklerinde çaresizlerin duâsına icabet eden, ey dünya ve ahiretin Rahman ve Rahimi, şu ihtiyacımı gidermek ve tamâmlanması hususunda bana başkalarının merhametinden müstağni kılacak bir şekilde merhamet et.”

VESVESEYE DÜŞÜNCE OKUNACAK DUÂ


اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ وَمِنْ فِتْنَتِهِ  اَمَنْتُ بِاللّٰهِ وَرُسُلِهِ. اللّٰهُ اَحَدٌ اللّٰهُ الصَّمَدُ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدْ.

 “Eûzu billâhi mine’ş şeytâni’r racîm ve min fitnetihî âmentü billâhi ve rusulihî. Allâhu ehadun allâhu’s samedü lem yelid ve lem yûled ve lem yekün lehû küfüven ehad.

“(Allâh’ın rahmetinden) kovulmuş şeytandan ve fitnesinden Allâh’a sığınırım. Allâh’a ve peygemberlerine îmân ettim. Allâh birdir. Allâh sameddir. Doğurmamıştır, doğurulmamıştır ve hiçbir şey onun dengi olmamıştır.”

KORKU ANINDA OKUNACAK DUÂ


اَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللّٰهِ التَّا مَّةِ مِنْ غَضَبِهِ وَعِقَابِهِ وَشَرَّ عِبَادِهِ وَمِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ وَاَنْ يَحْضُرونِ

“Eûzu bi kelimâti’llâhi’t tâmmeti min gadabihi ve ı’kabihive şerra ı’bâdihî ve min hemezâti’ş şeyâtîn, ve en yahdurûn.”

“Gazâbından cezalandırmasından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve benimle bulunmalarından Allâh’ın tam kelimelerine sığınırım.”

ZOR BİR İŞE MARUZ KALINDIĞINDA OKUNACAK DUÂ


Başına bir dert gelen kimse, ezânı kollar,  müezzinin dediklerini tekrârlar ve sonra şöyle duâ yapar:

أَللّٰهُمَّ  رَبَّ هَذِهِ الدَّعْوَةِ الصَّا دِقَةِ المُسْتَجَابَ لَهَا دَعْوَةُ الحَقَّ وَكَلِمَةُ التَّقْوَى اَحْيِنَا عَليْهَا وَاَمِتْنَا عَلَيْهَا وَبَعَثْنَا عَلَيْهَا وَاجْعَلنَا مِن خَيَارِ اَهْلِهَا اَحْيَاءً وَاَمْواَتاً

“Allâhümme rabbe hazihi’d da’veti’s sâdikati’l müstecâbe lehâ  da’vetü’l hakka ve kelimetü’t takva ahyinâ aleyhâ ve emitnâ aleyha ve bea’snâ aleyha ve’calnâ min hayâri ehlihâ ahyâen ve emvâten.”

“Ey, icabet edilen bu gerçek davetin Rabbi olan Allâh’ım, hakk da’vet ve takva kelimesi üzerinde bizi yaşat; yine onun üzerinde öldür ve dirilt. Bizi, diriler olarak da, ölüler olarak da bu (davete) uyanların hayırlılarından eyle.”

MUSİBET ANINDA OKUNACAK DUÂ


اِنَّاللّٰهِ وَاِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ . أَللّٰهُمَّ  عِنْدَكَ اَحْتَسِبُ مُصِيبَتِى فَأْ جُرْ نِى فِيهَا وَاَبْدِلْنِى بِهَا خَيْرًا مِنْهَا.  اِنَّا للَّهِ واِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ.  أَللّٰهُمَّ  أَجُرْنِى فِي مُصِيبَتِى وَاَخْلِف لِى خَيْرًا مِنْهَا.

“ İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Allâhümme ındeke ahtesibu musîbetî fe’cürnî fîhâ ve ebdilnî bihâ hayran minhâ.”

“ İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Allâhümme ecürnî fî musîbetî ve ehlif lî hayran minhâ.

“Biz, Allâh’a aitiz ve O’na dönmekteyiz. Allâh’ım, bu musibetin sevabını senin katından umuyorum; bundan dolayı beni mükâfatlandır, ve bunun yerine bana daha hayırlı olanı ihsân et.

“Biz, Allâh’a aitiz ve O’na dönmekteyiz. Allâh’ım, bu musibetinde bana ecr,  mükâfat lütfeyle, sonra da bundan daha hayırlısını ihsân et.”

SEFERDE OKUNACAK DUÂ


İmam Mâlik’e ulaştığına göre Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) sefer arzusuyla ayağını bineğinin özengisine koyduğu zaman şu duâyı okurdu:[3]

بِسْمِ اللّهِ، أَللّٰهُمَّ  أنْتَ الصَّاحِبُ في السَّفَرِ وَالخَلِيفَةُ في ا’هْلِ، أَللّٰهُمَّ  ازْوِ لَنَا ا’رْضَ، وَهَوِّنْ عَلَيْنَا السَّفَرَ. أَللّٰهُمَّ  إنِّى أعُوذ بِكَ مِنْ وَعثَاءِ السَّفَرِ، وَكآبَةِ الْمُنْقَلَبِ، وَمِنْ سُوء المَنْظَرِ في المَالِ وَا’هْلِ.

 “Bismillâhi, Allâhümme ente’s sâhibu fi’s seferi ve’l halifetü fi’l ehli, Allâhümmezvi lenâ’l arda, ve hevvin aleyna’s sefera. Allâhümme innî euzu bike mi va’sâi’s seferi, ve kâbeti’l münkalebi, ve min sûi’l manzari fi’l mâli ve’l ehli.”

“Bismillah! Allâhım! Sen seferde arkadaşım, ailemde vekilimsin. Allâhım, bize arzı dür, seferi kolaylaştır. Allâhım, yolun meşakkatlerinden, üzüntülü dönüşten, mal ve ailede vukûa gelecek kötü manzaralardan sana sığınıyorum.”

AKSIRMA DUÂLARI


Aksıran kimse,

اَلْحَمْدُ للَّه رَبِّ الْعَالَمِينَ

 “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn.”

“Alemlerin Rabbi olan Allâh’a hamd olsun” der. Yanındaki ,

يَرْحَمُكَ اللّٰه

 “Yerhamükellah”

 “Allâh sana merhamet etsin” karşılığını verir. Aksıran şahıs arkadaşının bu duâsına,

يَهْدِينَا وَيَهْدِكُمُ اللّٰهُ

 “Yehdînâ ve yehdikümullah”

 “Allâh bize ve size hidâyet versin” mukabelesinde bulunur.[4]

ŞİFA DUÂLARI


Herhangi bir hastalığa yakalanan kimse, bu hastalıktan kurtulmak için hiç vakit kaybetmeden o hastalığın mütehassısı olan doktora gitmelidir. Doktorun tavsiyelerini yerine getirirken duâdan da faydalanma yoluna gitmelidir. Hasta bu duâları kendisi okuyabileceği gibi, başkasının ona okuması da mümkündür.

Abdestli olarak önce “Fatiha” suresi okunur. Sonra Kur’ân-ı Kerîm’den şifa ayetleri okunur. Bu ayetler şunlardır :

بِسْمِ اللّٰه الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ. وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِم.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

 “Ve yeşfi sudûra kavmin mü’minîne ve yuzhib ğayza kulûbihim.”

Rahman ve Rahim olan Allâh’ın adıyla.

 “Allâh mü’min kavmin göğüslerine şifa verir, kalblerinin kin ve düşmanlığını giderir.”[5]

أَللّٰهُمَّ  رَبَّ النَّاسِ اَذْهِبِ الْبَأْسَ اِشْفِ اَنْتَ الشَّافى َ شِفَآءَ اَّ شِفَاؤُكَ. شِفَاءً َ يُغَادِرُ سَقَماً.

 “Allâhümme Rabbe’n-nâsi ezhibi’l-be’se işfi Ente’ş-şâfî lâ şifâe illâ şifâuke şifâen lâ yuğâdiru sekamen.”

 “Allâhım! Ey insanların Rabbi! Hastalığı yok eden! Geride hastalığı bırakmayacak şifâ ver. Şifâ veren ancâk Sensin, Senden başka şifâ verecek kimse yoktur.”[6]

YATMADAN ÖNCE OKUNACAK DUÂ


أَللّٰهُمَّ  إِنِّى أَسْلَمْتُ نَفْسِى إِلَيْكَ، وَوَجَّهْتُ وَجْهِى إِلَيْكَ، وَأَلْجَأْتُ ظَهْرِى إِلَيْكَ، وَفَوَّضْتُ أَمْرِى إِلَيْكَ، َمَلْجَأَ وَلاَ مَنْجَى مِنْكَ اِلاَّ إِلَيْكَ، آمَنْتُ بِكِتَابِكَ وَبِرُسُلِكَ

 “Allâhümme innî eslemtü nefsi ileyke ve veccehtü vechî ileyke ve elce’tü zahrî ileyke ve fevvadtü emrî ileyke. Lâ melce velâ mence minke illâ ileyke.Amentü bi Kitâbike ve bi rusulike.”[7]

 “Allâhım! Kendimi Sana teslim ettim. Yüzümü Sana çevirdim. Sırtımı Sana dayadım. İşimi Sana bıraktım. Senden başka sığınacak ve kurtuluş beklenecek yoktur. İndirmiş olduğun Kitaba ve göndermiş olduğun peygamberlere îmân ettim.”

EVE GİRERKEN VE ÇIKARKEN OKUNACAK DUÂLAR


Peygamberimiz (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) bir kimsenin evine girerken şu duâyı okumasını ve ev halkına selam vermesini tavsiye etmiştir :[8]

أَللّٰهُمَّ  إِنِّى أَسْاَلُكَ خَيْرَ الْمَولِجِوَخَيْرَالْمَخْرَجِ بِاسْمِ اللّٰهِ ولَجْنَا وَ بِاسْمِ اللّٰهِ خَرَجْنَا وَعَلَى اللّٰهِ رَبَّنَا تَوَكَّلْنَا

  “Allâhümme innî es’elüke hayra’l-mevlici ve hayra’l-mahraci bismillâhi velecnâ ve bismillâhi harancâ ve alâllâhi Rabbina ve tevekkelnâ.”

 “Allâhım! Senden bu eve hayırlı bir şekilde girmeyi ve hayırlı bir şekilde çıkmayı dilerim. Allâh’ın adıyla girdik, Allâh’ın adıyla çıktık. Ve Rabbimiz olan Allâh’a tevekkül ettik.”

TUVALETE GİRERKEN VE ÇIKARKEN OKUNACAK DUÂLAR


Peygamberimiz (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm), tuvalete sol ayağı ile girer ve şöyle duâ ederdi :[9]

أَللّٰهُمَّ  اِنِّى اَعُوذُبِكَ مِنَ الرِّجْسِ وَالنَّجَسِ الْخبِيثِ الْمُخْبِثِ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

 “Allâhümme innî eûzu bike mine’r ricsi ve’n necesi’l habîsi’l muhbisi’ş şeytâni’r racîm”

“Allâh’ım, kirden, pislikten tepeden tırnağa pis olanlardan, pisliklerle hemhâl olanlardan (Allâh’ın rahmetinden kovulmuş şeytandan) Sana sığınırım.”

Peygamberimiz (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm), tuvaletten sağ ayağıyla çıkar ve şöyle duâ ederdi :

غُفْرَانَكَ... اَلْحَمْدُ للَّه الَّذِى اَذَاقَنِى لَذَّتَهُ وَاَبْقَى فِىّ قُوَّتَهُ وَاَذْهَبَ عَنِّى اَذَاهُ

“Gufrâneke… Elhamdülillahillezî ezagani lezzetehû ve ebkâ fîyye kuvvetehû ve ezhebe annî ezâhû.”

“Allâh’ım, Senin mağfiretini dilerim. Nimetin lezzetini bana tattıran, onun kuvvetini bende bırakıp, eziyetini benden gideren Allâh’a hamdolsun.”

EZÂN DUÂSI


أَللّٰهُمَّ   رَبَّ هٰذِهِ الدَّعْوَةِ التَّآمَّةِ، وَ الصَّلاٰةِ الْقَآئِمَةِ، اٰتِ مُحَمَّدًاۨ الْوَس۪يلَةَ وَ الْفَض۪يلَةَ (وَالدَّرَجَةَ الرَّف۪يعَةَ) وَابْعَثْهُ مَقَامًا مَحْمُودًاۨالَّذ۪ي وَ عَدْتَهُ.

(إِنَّكَ لاَتُخْلِفُ الْم۪يعاَدَ، أَشْهَدُ أَنْ لآَ اِلٰهَ اِلاَّاللّٰهُ، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ، رَض۪ينَا بِاللّٰهِ رَبًّا، وَبِالْاِسْلاَمِ د۪ينًا، وَبِمُحَمَّدٍ صَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَسُولاً وَنَبِيًّا. عَلٰى رَسُولِنَا صَلَوَاتٌ.)

 

Okunuşu:“Allâhümme Rabbe hazihi’d-da’veti’ttâmme. Ve’s-salâti’l-kâimeti âti Muhammeden el-vesîlete ve’l-fazîlete (vedderacete’r-rafîate) veb’ashü makãmen mahmûden ellezî va’adtehü.[10]

 

(İnneke lâ tuhlifu’l mîâd. Eşhedü en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühü. Razînâ billâhü Rabben ve bi’l-İslâmi dînen ve bi Muhammedin sallellâh-ü aleyhi veselleme Rasûlen ve nebiyyen. Âlâ Rasûlinâ salavât.)

 

Mânâsı:“Kıyâmete kadar devâm edecek olan namazın ve şu mükemmel da’vetin Rabbi olan Allâhım! Muhammed (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’e vesîle ve fazîleti ver ve onu, vaad ettiğin Makâm-ı Mahmûd (cennetin en yüksek makâmı)’a ulaştır.”

 

(Muhakkak ki sen vaadinden dönmezsin. Ben şahâdet ederim ki Allâh’dan başka ilâh yoktur ve yine şahâdet ederim ki Hazreti Muhammed Mustafâ (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) O’nun kulu ve peygamberidir. Rabb olarak Allâh-ü Teâlâ’dan, Dîn olarak İslâm’dan Nebî ve Rasûl olarak Hz. Muhammed Mustafâ’dan râzı olduk. Salavât bizim peygamberimiz (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm)’ın üzerine olsun.)

 

Fazîleti:

 

Ezân sesi duyan biri, müezzinle berâber ezânın cümlelerini tekrâr eder. Müezzin “Hayyale’s-salâh, hayyale’l-felâh” (haydin namaza, haydin kurtuluşa) dediği zaman “Lâhavle velâ kuvvete illâ billâh” der. Ezân bittiğinde ise ezân duâsı okuyan kimse, Peygamberimize (Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) karşı beslediği sevgiyi dile getirir. Onun için şefaat vâcib olur. Büyük sevâb kazanır.

BAŞARI DUÂSI


رَبِّ زِدْنِى عِلْمًا وَ اَلْحِقْنى بالصَّالِحينَ. رَبِّ اشْرَحْ لى صَدْرى وَيَسِّرْلى اَمْرى وَاحْلُلْ عَقْدَةً مِنْ لِسَانى يَفْقَهُوا قَوْلى يَا حَافِظُ. يَا رَقِيبُ. يَانَاصِرُ. يَا اللّٰهُ. رَبِّ يَسِّرْ وَلاَ تُعَسِّرْ رَبِّ تَمِّمْ بِالْخَيْر.

“Bismillahirrahmanirrahîm. Rabbi zidnî ilmen ve el-hiknî bi’s-sâlihîn. Rabbişrahlî sadrî ve yessir lî emrî vahlü’l-ukdeten min lisânî yefkahû kavlî. Yâ Hâfız, Yâ Rakîb, Yâ Nâsır, Yâ Allâh. Rabbi yessir ve lâ tuassir, Rabbi temmim bi’l-Hayr.”

 “Rahman ve Rahim olan Allâh’ın adıyla. Rabbim! İlmimi ve anlayışımı artır ve beni salih kullara dahil eyle. Rabbim! Göğsümü aç, işimi kolaylaştır ve dilimdeki bağı çöz ki sözümü anlasınlar. Ya Hafiz Ya Rakib, Ya Nâsir, Ya Allâh. Rabbim! Kolaylaştır, zorlaştırma; Rabbim! (işimi) hayırla tamâma erdir.” (Taha suresi 25,26,27,28. ayetler)

NAZAR DUÂSI


Nazar değmesine karşı Fatiha suresi ve Âyete’l-Kürsî’den sonra şu ayetler okunur:

بِسْمِ اللّٰه الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ وِ اِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَ يَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ وَمَا هُوَ اِلاَّ ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ.

“Bismillahi’r-Rahmani’r-Rahîm. Ve in yekâdüllezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ semiû’z-zikra. Veykùlùne innehû lemecnûn. Vemâ hüve illâ zikruh li’lâlemîn.”

“Rahman ve Rahim olan Allâh’ın adıyla. O kafirler, Kur’an’ı işittiklerinde hasedlerinden neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi. Hâlâ da, ‘O bir mecnundur’ diyorlar. Halbuki Kur’ân bütün âlemler için bir öğüttür.”[11]

YEMEK DUÂSI


Yemeğe mutlaka “Bismillahirrahmânirrahîm” diyerek başlanmalı, bitirince de verdiği nimetlerden dolayı Allâh’a şükretmeli, hamdetmelidir.

 اَلْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَطْعَمَنَا وَ سَقَانَا وَ جَعَلَنَا مِنَ الْمُسْلِمِينَ اَلْحَمْدُ للّهِ الَّذِى مَنَّ عَلَيْنَا وَ هَدَانَا وَالَّذِى اَشْبَعَنَا وَاَرْوَانَا وَكُلَّ اِْحْسَانِ آتانَا.أَللّٰهُمَّ   بارِكْ لَنَا فِيه وَاَطْعِمْنَا خَيْراً مِنْهُ.

“Elhamdülillahillezi et’amena ve sekânâ ve cealenâ mine’-müslimin. Elhamdülillahillezi menne aleyna ve hedana vellezi eşbeanâ ve ervânâ ve külle’l-ihsâni âtânâ. Allâhümme barik lena fîhî ve et’imna hayran minhu.”[12]

 “Bizleri yediren, içiren ve müslüman olarak yaratan Allâh’a hamd olsun. Bize ikram eden, bize hidâyet eden, doyuran, (içirip) kandıran ve her türlü nimetini bize ihsân eden Allâh’a hamd olsun. Allâhım, bu yemekte bize bereket ihsân eyle, bundan daha hayırlısı ile bizi doyur.”

RIZIK DUÂSI


أَللّٰهُمَّ   يَا مُفَتِّحَ اَبْوَابِ اِفْتَحْ لَنَا خَيْرَالْبَابَ. أَللّٰهُمَّ  ارْزُقْنَا رِزْقاً حَلاَلاً وَ رِزْقاً وَاسِعَاً بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرْحَمَ الرَّاحِمِينَ.وَ اَنْتَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ.

“Allâhümme yâ müfettiha’l-ebvâb, iftah lenâ hayra’l-bâb. Allâhümmerzuknâ rızkan halâlen ve rızkan vâsian bi rahmetike yâ Erhamer-Râhimîn ve ente hayrur-Râzikîn.”

“Ey kapıları açan Allâhım! Bize hayır kapısını aç! Rahmetinle bize helal ve geniş rızık ver. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi olan Allâhım.”



[1] Tirmizi daavat 65, 3471; Ebu Dâvûd salât 358, 1493
[2] Buhârî daavât 48, Teheccüd 25, Tevhîd 10; Tirmizi salât 394, 480; Ebu Dâvûd salât 366, 1538; Nesâî Nikâh 27 (6,80,81); İbn-i Mâce İkâmet 188, 1383.
[3] Muvatta İsti’zân 34, (2,977)
[4] Buhârî Edeb 126; Ebu Dâvûd Edeb 99, 5033
[5] Tevbe Sûresi, 9/14-15
[6] Ebu davud, Tıb, Hadis No:3883
[7] Buhârî daavât, 7,9 Tevhîd, 34; Müslîm Zikir, 56, 2710; Tirmizi daavat 76, 3391; Ebu Dâvûd Edeb, 107 (5046, 5047, 5048)
[8] Ebu Dâvûd Edeb, 112, 5096
[9] Buhârî Vüdû, 9, Daavât, 15; Müslîm Hayz, 122, 375; Tirmizi Tahâret, 4, 5; Ebu Dâvûd Tahâret, 3 (4,5); Nesâî Tahâret, 18 (1,20)
[10] Buhârî Ezân, 8; Tirmizi Salât, 157,211; Ebu Dâvûd Salât, 28, 529; Nesâî Ezân, 38 (2,26); İbn-i Mâce Ezân, 4,722.
[11] Kalem sûresi 68/51,52.
[12] Tirmizi Daavât, 75, 3453; Ebu Dâvûd Et’ıme, 53, 3850; İbn-i Mâce Et’ıme, 16, 3283.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder