BAYRAM GÜNÜ AĞLAYAN YETİM ÇOCUK HZ. PEYGAMBERİMİZ (S.A.S.)’İN YETİME
YAKLAŞIMI
"خرج
النبى صل الله عليه وسلم يوم العيد لأجل صلاه العيد فوجد الصبيان يلعبون ويمرحون
ويلبسون لباس العيد فوجد بينهم صبيا يبكى فقال له الرسول فقال له الحبيب ما يبكيك
فقال الصبى دعنى ايها الرجل فلم يعرف انه رسول الله فقال له الرسول ثانى مره ما
يبكىك فقال الصبى والله يا عم ان ابى قد مات فى الغزوات مع روسل الله وامى تزوجت
بغير ابى فأكل مالى وسكن دارى فصرت وحيدا فريدا عريانا عطشانا جائعا ابكى كما
ترانى فأخذه الروسل وتوجه به الى عائشه فأطعمه وسقته والبسته لباس العيد فخرج
الصبى فرحا مسرورا فقال له الصبيان اما كنت بالأمس جائعا فطعمت وكنت عريانا وكسيت
وكنت عطشانا وسقيت فقال الصبى كيف لا اكون كذلك وقد صار رسول الله لى ابا وعائشه
لى اما وفاطمه لى اختا وعلى لى عما والحن والحسين لى اخوه فقال الصبيان ياليت
ابواينا قد ماتوا فى الغزوات مع رسول الله."
Medine-i
Münevvere’de, o nurlu şehirde bir bayram sabahı… Varlığı ile kâinatın bayram
ettiği Hz. Peygamber (s.a.v) bayram namazından çıktı ve bayram sabahı oynamakta
olan çocukları gördü ancak bir çocuk vardı ki diğer oynayan çocuklardan ayrı
bir yerde duruyor ve ağlıyordu. Bu görüntü karşısında o merhamet ve şefkat
kaynağı, Rauf ve Rahim olan Yüce peygamber(sav) çocuğa sordu:
--- “Ey çocuğum seni
böyle ağlatan nedir?”
Çocuk çocukluğu
ile ve soruyu soranın kim olduğunu bilmeksizin:
--- “Ey adam çekil
benim başımdan, benim derdim zaten bana yetiyor. Babam Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’ın gazalarından birinde şehîd oldu annem yalnız
kalınca bir adamla evlendi o da hayırsız çıktı evimizi aldı, malımızı yedi ve
işte şu gördüğün halim. Çıplağım, açım, hüzünlü ve düşkünüm. Ne zaman ki bayram
geldi ve bayram kıyafetli çocukların oynadığını gördüm, hüznüm tazelendi ve
ağladım.”
Ümmetinden
birisinin en ufak bir mutsuzluğu ile mutsuz olan ve ümmetine çok düşkün bulunan
Hazreti Peygamber (sav) çocuğa buyurdular ki:
--- “Ey yavrum ister
misin ki baban ben olayım, Âişe annen olsun, Fâtıma ablan Ali amcan Hasan ve
Hüseyin de kardeşlerin olsun! İster misin?”
Bu hitabı
işiten garibim, şehîd çocuğu, konuşanın kim olduğunu anladı da feryâd ile:
--- “Aman Yâ Rasûlellâh
nasıl kabul etmem, nasıl istemem sizi şimdi tanıyabildim.”
Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) efendimiz ile o şehîd çocuğu, beraberce el ele Hâne-i Saâdet-e, kutlu eve
yöneldiler. Orada yemek yedi ve Rasûlüllâh tarafından bayramlık elbiseler giydirildi.
Bu yetim çocuğun ismi “Büceyr” iken Efendimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) bu ismi “Beşir” olarak
değiştirdi.
Artık karnı
tok, güvende olan Beşir güle oynaya arkadaşlarının yanına gider. O yeni hali
ile tekrar oyun oynayan çocukların arasına gittiğinde çocuklar dediler ki: --- “Az önce aramızda dikilip duruyor ve ağlıyordun şimdi
ne oldu da gülüyor oynuyorsun!” Çocuk
onlara cevap verdi:
--- “Demin açtım; şimdi doydum, çıplaktım;
giydirildim, annesiz ve babasızdım; şimdi Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) gibi bir babaya sahib oldum, Âişe annem oldu Fatıma
ablam oldu Ali amcam oldu Hasan ve Hüseyin kardeşlerim oldu nasıl gülmem nasıl
bayram etmem!”
Çocuklar hep bir ağızdan feryâd ettiler:
--- “Ah keşke bizim de babalarımız Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’ın beraberinde gazaya katılıp da şehîd olsalardı.” Dediler. Beşir bin Akra (r.a.) Efendimiz (‘aleyhi’s-salât-ü
ve’s-selâm)’in vefatına kadar O’nun yanında kaldı. O vefat ettiğinde asıl
yetimliği başlamış oldu. Ş.G.
عن
سهل بن سعد رضى اللّٰه عنه قالَ رَسُولُ اللّٰهِ ٦ :
"أَنَا وَكَافِلُ الْيَت۪يمِ فِي الْجنّةِ هٰكَذَا، وَأَشَارَ
بِالسَّبَابَةِ وَالْوُسْطٰى، وَفَرَّجَ بَيْنَهُمَا."
أخرجه البخارى
والترمذى، وأبو داود .
Sehl
İbnu Sa’d (r.a.) anlatıyor: Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)
buyurdu ki:
--- “Ben ve yetime bakan kimse cennette şöyleyiz.” Orta parmağı ile başparmağını
yan yana getirip aralarını açıp kapayarak işâret eti.”[1]
Peygamber
Efendimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) bir bayram günü, sokakta neşe içinde
oynayan çocukları gördü. Ancâk içlerinden ufak bir çocuğun, diğerleri gibi
koşup oynamadığını üstelik elbiselerinin eski ve yırtık olduğunu gördü. Çocuk
bir kenara çekilmiş kendi kendine ağlıyordu. Efendimiz (‘aleyhi’s-salât-ü
ve’s-selâm), çocuğun yanına gitti ve:
---“Niçin
ağlıyorsun?” diye sordu. --- “Neden
diğer çocuklarla berâber oynamıyorsun?”
Ağlayan
çocuk üzüntülü bir şekilde cevap verdi: --- “Babam
filan savaşta Peygamberimiz (s.a.v.)’le birlikte savaşırken şehîd oldu. Annem
ise başka biriyle evlendi. Üvey babam beni evden kovdu. Giyecek bir şeyim ve
sığınacak bir yerim de yok”
Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü
ve’s-selâm) Efendimiz, çocuğu bütün dikkatiyle dinledikten sonra elinden tuttu
ve şöyle dedi:
---
“Benim senin baban olmamı, Âişe’nin annen, Hasan ve Hüseyin’in de kardeşlerin
olmasını ister misin?”
Yetim
çocuk, konuştuğu kişinin Allâh’ın Rasûlü olduğunu anladı ve sevinçle: --- “Nasıl râzı olmam ey Allâh’ın Rasûlü” dedi.
Bunun
üzerine Efendimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm), çocuğun elinden tutarak onu
evine götürdü. Onu yedirip içirdikten sonra, güzelce giydirdi. Tebessümle uğurladı.
Yetim çocuk, sevinç içinde koşarak arkadaşlarının yanına gitti. Diğer çocuklar, az önce ağlayan çocuğun bu
neşeli halini görünce:
---
“Az önce ağlıyordun, şimdi sevinç içindesin, sana ne oldu?” dediler.
Yetim çocuk bütün olan biteni anlatınca, arkadaşları hayranlık ve imrenme ile
şöyle dedi: --- “Keşke bizim de babalarımız o
savaşta şehîd olsalardı ve keşke biz de senin gibi olsaydık” dediler.
Çocuğun adı “Uceyr”
di. Peygamberimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) ismini “Beşir” verdi.
[1] قطر الندى و بل الصدى ــ ابن هشام ــ بيروت ــ (Katru’n-Nedâ ve Bellü’s-Sadâ), S: 5, İbn-i
Hişâmi’l-Ensârî, 1. Baskı, Beyrut, 2002