29 Aralık 2015 Salı

أَنَا وَكَافِلُ الْيَت۪يمِ فِي الْجنّةِ هٰكَذَا،-BAYRAM GÜNÜ AĞLAYAN YETİM ÇOCUK HZ. PEYGAMBERİMİZ (S.A.S.)’İN YETİME YAKLAŞIMI--خرج النبى صل الله عليه وسلم يوم العيد


BAYRAM GÜNÜ AĞLAYAN YETİM ÇOCUK HZ. PEYGAMBERİMİZ (S.A.S.)’İN YETİME YAKLAŞIMI




"خرج النبى صل الله عليه وسلم يوم العيد لأجل صلاه العيد فوجد الصبيان يلعبون ويمرحون ويلبسون لباس العيد فوجد بينهم صبيا يبكى فقال له الرسول فقال له الحبيب ما يبكيك فقال الصبى دعنى ايها الرجل فلم يعرف انه رسول الله فقال له الرسول ثانى مره ما يبكىك فقال الصبى والله يا عم ان ابى قد مات فى الغزوات مع روسل الله وامى تزوجت بغير ابى فأكل مالى وسكن دارى فصرت وحيدا فريدا عريانا عطشانا جائعا ابكى كما ترانى فأخذه الروسل وتوجه به الى عائشه فأطعمه وسقته والبسته لباس العيد فخرج الصبى فرحا مسرورا فقال له الصبيان اما كنت بالأمس جائعا فطعمت وكنت عريانا وكسيت وكنت عطشانا وسقيت فقال الصبى كيف لا اكون كذلك وقد صار رسول الله لى ابا وعائشه لى اما وفاطمه لى اختا وعلى لى عما والحن والحسين لى اخوه فقال الصبيان ياليت ابواينا قد ماتوا فى الغزوات مع رسول الله."

 
Medine-i Münevvere’de, o nurlu şehirde bir bayram sabahı… Varlığı ile kâinatın bayram ettiği Hz. Peygamber (s.a.v) bayram namazından çıktı ve bayram sabahı oynamakta olan çocukları gördü ancak bir çocuk vardı ki diğer oynayan çocuklardan ayrı bir yerde duruyor ve ağlıyordu. Bu görüntü karşısında o merhamet ve şefkat kaynağı, Rauf ve Rahim olan Yüce peygamber(sav) çocuğa sordu:

 

--- “Ey çocuğum seni böyle ağlatan nedir?”

Çocuk çocukluğu ile ve soruyu soranın kim olduğunu bilmeksizin:

 

--- “Ey adam çekil benim başımdan, benim derdim zaten bana yetiyor. Babam Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’ın gazalarından birinde şehîd oldu annem yalnız kalınca bir adamla evlendi o da hayırsız çıktı evimizi aldı, malımızı yedi ve işte şu gördüğün halim. Çıplağım, açım, hüzünlü ve düşkünüm. Ne zaman ki bayram geldi ve bayram kıyafetli çocukların oynadığını gördüm, hüznüm tazelendi ve ağladım.”

 

Ümmetinden birisinin en ufak bir mutsuzluğu ile mutsuz olan ve ümmetine çok düşkün bulunan Hazreti Peygamber (sav) çocuğa buyurdular ki:

 

--- “Ey yavrum ister misin ki baban ben olayım, Âişe annen olsun, Fâtıma ablan Ali amcan Hasan ve Hüseyin de kardeşlerin olsun! İster misin?”

 

Bu hitabı işiten garibim, şehîd çocuğu, konuşanın kim olduğunu anladı da feryâd ile:

 

--- “Aman Yâ Rasûlellâh nasıl kabul etmem, nasıl istemem sizi şimdi tanıyabildim.”

 

Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) efendimiz ile o şehîd çocuğu, beraberce el ele Hâne-i Saâdet-e, kutlu eve yöneldiler. Orada yemek yedi ve Rasûlüllâh tarafından bayramlık elbiseler giydirildi. Bu yetim çocuğun ismi “Büceyr” iken Efendimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) bu ismi “Beşir” olarak değiştirdi.

 

Artık karnı tok, güvende olan Beşir güle oynaya arkadaşlarının yanına gider. O yeni hali ile tekrar oyun oynayan çocukların arasına gittiğinde çocuklar dediler ki: --- “Az önce aramızda dikilip duruyor ve ağlıyordun şimdi ne oldu da gülüyor oynuyorsun!” Çocuk onlara cevap verdi:

---     “Demin açtım; şimdi doydum, çıplaktım; giydirildim, annesiz ve babasızdım; şimdi Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) gibi bir babaya sahib oldum, Âişe annem oldu Fatıma ablam oldu Ali amcam oldu Hasan ve Hüseyin kardeşlerim oldu nasıl gülmem nasıl bayram etmem!”

Çocuklar hep bir ağızdan feryâd ettiler:


---  “Ah keşke bizim de babalarımız Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’ın beraberinde gazaya katılıp da şehîd olsalardı.” Dediler. Beşir bin Akra (r.a.) Efendimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’in vefatına kadar O’nun yanında kaldı. O vefat ettiğinde asıl yetimliği başlamış oldu. Ş.G.


 
عن سهل بن سعد رضى اللّٰه عنه قالَ رَسُولُ اللّٰهِ ٦   :

"أَنَا وَكَافِلُ الْيَت۪يمِ فِي الْجنّةِ هٰكَذَا، وَأَشَارَ بِالسَّبَابَةِ وَالْوُسْطٰى، وَفَرَّجَ بَيْنَهُمَا."

أخرجه البخارى والترمذى، وأبو داود .

Sehl İbnu Sa’d (r.a.) anlatıyor: Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) buyurdu ki:

--- “Ben ve yetime bakan kimse cennette şöyleyiz.” Orta parmağı ile başparmağını yan yana getirip aralarını açıp kapayarak işâret eti.”[1]

 

 

Peygamber Efendimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) bir bayram günü, sokakta neşe içinde oynayan çocukları gördü. Ancâk içlerinden ufak bir çocuğun, diğerleri gibi koşup oynamadığını üstelik elbiselerinin eski ve yırtık olduğunu gördü. Çocuk bir kenara çekilmiş kendi kendine ağlıyordu. Efendimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm), çocuğun yanına gitti ve:

---“Niçin ağlıyorsun?” diye sordu. --- “Neden diğer çocuklarla berâber oynamıyorsun?”

 

Ağlayan çocuk üzüntülü bir şekilde cevap verdi: --- “Babam filan savaşta Peygamberimiz (s.a.v.)’le birlikte savaşırken şehîd oldu. Annem ise başka biriyle evlendi. Üvey babam beni evden kovdu. Giyecek bir şeyim ve sığınacak bir yerim de yok”

 

Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) Efendimiz, çocuğu bütün dikkatiyle dinledikten sonra elinden tuttu ve şöyle dedi:

 

--- “Benim senin baban olmamı, Âişe’nin annen, Hasan ve Hüseyin’in de kardeşlerin olmasını ister misin?”

 

Yetim çocuk, konuştuğu kişinin Allâh’ın Rasûlü olduğunu anladı ve sevinçle: --- “Nasıl râzı olmam ey Allâh’ın Rasûlü” dedi.

 

Bunun üzerine Efendimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm), çocuğun elinden tutarak onu evine götürdü. Onu yedirip içirdikten sonra, güzelce giydirdi. Tebessümle uğurladı. Yetim çocuk, sevinç içinde koşarak arkadaşlarının yanına gitti.  Diğer çocuklar, az önce ağlayan çocuğun bu neşeli halini görünce:

 

--- “Az önce ağlıyordun, şimdi sevinç içindesin, sana ne oldu?” dediler. Yetim çocuk bütün olan biteni anlatınca, arkadaşları hayranlık ve imrenme ile şöyle dedi: --- “Keşke bizim de babalarımız o savaşta şehîd olsalardı ve keşke biz de senin gibi olsaydık” dediler.

 

Çocuğun adı “Uceyr” di. Peygamberimiz (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) ismini “Beşir” verdi.




[1] قطر الندى و بل الصدى ــ ابن هشام ــ بيروت ــ  (Katru’n-Nedâ ve Bellü’s-Sadâ), S: 5, İbn-i Hişâmi’l-Ensârî, 1. Baskı, Beyrut, 2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder