26 Mayıs 2016 Perşembe

HZ. PEYGAMBERMİZ (SALLELLÂH-Ü ‘ALEYH-İ VE SELELM) İÇİN YABANCI DÜŞÜNÜRLER NE DEDİ?

HZ. PEYGAMBERMİZ (SALLELLÂH-Ü ‘ALEYH-İ VE SELELM) İÇİN YABANCI DÜŞÜNÜRLER NE DEDİ?


(George Bernard Shaw - İrlandalı düşünür) “İnsanlığın sorunlarının üst üste yığılarak nerdeyse çözülmez hal aldığı günümüzde Hz. Muhammed'e her zamankinden daha fazla muhtaçiz. Eğer O aramızda olsaydı bütün bunları oturup bir fincan kahve içme rahatlığı ile çözerdi”
(Voltaire yazar ve filozof ) "Türk kardeşime diyeceğim ki; senin dinin bana çok saygı değer bir din görünüyor,senin dinin çok asil."
(Thomas Carlyle - İskoç tarihçi ve yazar) “Başında taç bulunan hiçbir imparator, kendi eliyle yamanmış bir hırka giyen Muhammed (s.a.v.) kadar saygı görmemiştir.”
(Dostoyevski - Rus romancı) "Büyük İslâm Peygamberi yüce yaratıcının katına çıkıp onunla buluşmuştur. Ben Mirac'a bütün kalbimle inanıyorum."
(Mahatma Gandhi - Hindistan bağımsızlık önderi) "Ben şu kanaate vardım ki, İslâmiyet'in süratle yayılması, kılıç yüzünden olmamıştır. Aksine her şeyden evvel sadeliği, mantıkî olması ve Peygamberinin büyük tevazuu (alçak gönüllülüğü), sözünü daima tutması, yakınlarına ve Müslüman olan herkese karşı sonsuz bağlılığı yüzünden, İslâm dinî birçok insan tarafından seve seve kabul edilmiştir."
(Marquis de Lafayette - Fransız Aristokrat ve devrimci) "Ey şanlı arap ! Aşk olsun sana....Adaletin ta kendisini bulmuşsun."
(Goethe - filozof) “Hiç kimse Hz. Muhammed'in kurallarından daha ileri bir adım atamaz. Biz Avrupa Milletleri medeni imkânlarımıza rağmen Hz. Muhammed'in son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki bu yarışmada kimse onu geçemeyecektir.”
(Prens Otto Von Bismarck - Alman Devleti kurucusu) "Muallimi ve nâşiri olduğun bu kitap, senin değildir; o lâhutîdir. Bu kitabın lâhutî olduğunu inkâr etmek, mevzu ilimlerin butlanını ileri sürmek kadar gülünçtür. Bunun için, beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra göremeyecektir. Ben, huzur-u mehabetinde kemal-i hürmetle eğilirim."
(Alphonse De Lamartine - Fransız yazar, şair ve politikacı) İnsan büyüklüğü hangi ölçüyle ölçülürse ölçülsün acaba ondan daha büyük bir insan bulunur mu? Düşünür, hatip, havari, kanun koyucu, asker, düşüncelerin fatihi, rasyonel akidelerin düzelticisi, şekil ve suret olmaksızın tapınma; hepsi manevi tek bir hükümdarlık olan yirmi dünyevi hükümdarlığın kurucusu: işte Muhammed. İnsanın yüceliğinin ölçümü mümkün olsa, ondan daha büyük bir insan var mıdır sorarız.
 
Hz. Muhammed Hakkında Yabancı Bilim ve İlim Adamlarının Sözleri
Yabancıların Dilinden Hz. Muhammed (s.a.v) -1

Yabancıların Dilinden Hz. Muhammed (s.a.v) -2
Yabancıların Dilinden Hz. Muhammed (s.a.v) -3
“Hiç kimse Hz. Muhammed’in prensiplerinden daha ileri bir adım atamaz. Avrupa’ya nasip olan bütün başarılara rağmen bizim bütün kanunlarımız, İslâm medeniyetine bakarak çok eksiktir. Biz Avrupa milletleri, büyük medenî imkânlarımıza rağmen, Hz. Muhammed’in son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız.”
Johann Wolfgang von Goethe (Alman Şair ve Yazar)
* * *
Muhammed, hürmet ve saygıya fazlasıyla lâyıktır.
Lev Nikolayeviç Tolstoy (Büyük Rus Yazar)
* * *
Büyük İslâm Peygamberi Yüce Yaratıcı’nın katına çıkıp onunla buluşmuştur. Ben Mirac’a bütün kalbimle inanıyorum.
Fyodor Mikhailoviç Dostoyevski (Meşhur Rus Yazar)
* * *
“Şöyle bir göz atmakla, Hz. Muhammed’in, bütün vasıflarını ve kahramanlıklarını görmek mümkündür. Bunlardan bazıları Peygamberliğinin ilk günlerinde ve bazıları da peygamberliğinden sonra olmuştur. Eşsiz mucizeleri gördüğüm zaman, O’nu rütbe bakımından insanların en büyüğü ve en yücesi olarak mütalaa ediyorum. Hatta; insanlık O’nun bir benzerini görmemiş ve görmeyecektir de…”
Aziz, Prof. Bosworth Smith (Mohammed and Mohammadanism, London 1874)
* * *
“İslâm medeniyetinin modern dünyaya en büyük yardımı ve hediyesi ilimdir. Fakat Avrupa’yı, yeniden hayata kavuşturan şey, yalnız ilim değildir. İslâm medeniyetinden gelen daha başka tesirler Avrupa hayatına ilk parlaklığını vermişti.
Avrupa’nın ilerleme hayatında İslâm kültürünün kati tesirini takip edemeyeceğimiz bir tek safha bulunmadığı gibi tesirin kendini bütün azametiyle hissettirdiği saha tabii ilimler ve ilim zihniyetidir.
Orta çağın ilk yarısında dünyanın hiçbir milleti insanlığın ilerlemesine müslümanlar kadar hizmet etmemiştir. 9-12 asırlar arasında felsefe, tıb, tarih, ilahiyat, astronomi ve coğrafya mevzuunda Arapça olarak yazılan eserler herhangi bir lisanla yazılanların fevkinde idi.” Prof. Dr. Philip Khuri Hitti
* * *
Bitmeyen bir hayranlık, sürekli bir saygı, Arabistan’ın bu büyük Peygamberinin hayatını ve şahsiyetini inceleyen ve nasıl öğrettiğini, nasıl yaşadığını bilen herkesin bu güçlü Peygamber için ürpertici bir saygıyla dolmaması mümkün değildir. Kitabımda söyleyeceklerimin pek çoğu, çoklarının bildiği şeyler olsa da, ben onları ne zaman yeni baştan okusam, bu Arabistanlı Muallim için hep yeni bir hayranlık, yeni bir saygı duyuyorum.”
Annie Besant, (Hindistan’ın Bağımsızlık Mücadelesi Liderlerinden) (The Life and Teachings of Muhammad, Madras, 1932)
* * *
’Ben şahsen Hz. Muhammed’in hayranıyım.’
Sosyolog V.D.Eratsen
* * *
Asrımızda çeşitli ilim adamlarının yaptıkları tecrübe ve araştırmalar göstermiştir ki, pişirmek kaydıyla soğan ve sarımsağın damar sertliğini mühim ölçüde azalmalmaktadır. Ayrıca pirişilmiş sarımsağın kanda lipid (yağ) artmasına mani olduğu ve kan pıhtılaşma bozukluklarını da bir ölçüde engellediği, yüksek tansiyonlu kişilerde ise tansiyonun düşmesine yardımcı olduğu müşahede edilmiştir. Nitekim ondört asır önce Efendimiz’de (sav) bir hadislerinde sarımsağın pişirilerek yenilmesini tavsiye etmiştir.
Doğrusu aranırsa Hira Dağı mağarasında meleği gördüğü günden beri geçen 20 sene dünyayı değiştirmeye kafi gelmiş. Hicaz’ın kuru kumlarında yeni bir tohum filizlendirmişti; öyle bir filiz ki Arabistan’ı uyaracak, bir yandan Hindistan’a bir yandan da Bahr-i Muhite kadar uzanacaktı.
Emile Dermenghem
* * *
“İnsanlığın sorunlarının üst üste yığılarak nerdeyse çözülmez hal aldığı günümüzde Hz. Muhammed’e her zamankinden daha fazla muhtaçiz. Eğer O aramızda olsaydı bütün bunları oturup bir fincan kahve içme rahatlığı ile çözerdi”
George Bernard Shaw ( İrlandalı dramatist, sosyalist düşünür ve 20.yüzyılın önde gelen tiyatro yazarlarından)
* * *
“Tarihteki Yüz Büyük İnsan” adlı kitabıyla bütün dünyada yankılar uyandıran Amerikalı bilim adamı Prof. Michael Hart’a kitabın ilk yayınlandığı tarihten on yıl sonra, Kahire’de çağırıldığı bir ödül töreninde, El-Ahram Gazetesi muhabirlerince sorulan; “kitabınızın yayınlanmasının üzerinden 10 yıl geçti neredeyse. ‘100 ünlü Adam’ adlı kitabınızda birinci yeri Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ayırmıştınız, hâlâ bu görüşünüzde ısrarlı mısınız?” şeklindeki soruya şu cevabı vermişti:
“Bu ünlülerin ilk listesi. Bu sayı 200-300’e bile çıkarılsa Hz. Muhammed’in (s.a.v.) listenin başındaki yeri sabittir.
Ben ünlüleri incelerken bazı sabit kriterler ortaya koydum. Bunlardan biri de, ünlülerin insanlık tarihinde bıraktıkları geniş ve derinlemesine izlerdir. Benim, ünlülerin en ünlüsü olarak Hz. Muhammed’i (s.a.v.) tercihim ise, O’nun hem peygamberliği, hem de dinî ve dünyevî seviyede fevkâlâde başarılı olmasıdır. İnsanlık ahlâkı, felsefî ve hukukî olarak İslâm’dan daha mükemmel bir din görmemiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vefatından sonra da İslâm, dünyanın doğusunda ve batısında yayılmaya devam etti. Dünyada hâlâ bir çok insan kalpleriyle ve akıllarıyla İslâm’a yöneliyor. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) davet ettiği din, 14 yüzyıl önce medeniyetin ve kültür merkezlerinin dışındaki bir bölgede doğmuştu. Ve zor şartlar altında yol aldı. Buna rağmen İslâm, dünyanın her yönüne yol buldu. Ve inanıyorum ki Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi, her yönüyle mükemmel bir insan, bir daha gelmez.”
Prof. Dr. Michael Hart
* * *
“Kral ve vezirler gibi azamet ve debdebe perdeleriyle gizlenmiş değildi. Kendi hırkasını kendi yamalar, kendi ayakkabısını kendi tamir ederdi. Harbe gider, ashabı ile istişare eder, emirlerini onlarla beraber verirdi.
Nasıl bir insan olduğunu her yönü ile kavminin bilmesi için böyle yaptı. Ona artık, siz ne isterseniz öyle deyiniz. Dünya’da taç ve ihtişam sahibi hiçbir imparatora, yamalı bir hırka içindeki bu insan kadar hürmet ve itaat edilmemiştir. Yirmiüç yıllık dünya imtihanı, gerçek bir kahraman için lüzumlu bütün unsurları taşımaktadır.”
Thomas Carlyle (Meşhur İngiliz Düşünür)
“İslamiyetten daha eski dinler, insanların ruhları üzerindeki hakimiyetlerini günden güne kaybetmekte oldukları halde, Hz. Muhammed’in dini bütün kudret ve hakimiyetini muhafaza etmektedir.”
Dr. Gustave le Bon (Fransız sosyolog ve amatör fizikçi)
* * *
Ben şunu iddia ediyorum ki, Hz. Muhammed en seçkin bir kıymettir. Yaradan’ın, böyle ikinci bir vücudu imkan sahasına getirmesi de ihtimalden uzaktır. Seninle aynı asırda bulunamadığımdan dolayı üzgünüm Ey Muhammed…
Prens Otto Von Bismarck (Modern Almanya’nın ilk şansölyesi -başbakanı)
* * *
Hz. Muhammed’in (sav) insan olması itibariyle, bütün insanlık muhakkak iftihar eder. Çünkü O Zât, ümmî olmasıyla beraber, onüç asır evvel öyle kanunlar ve esaslar getirmiş ki, biz Avrupalılar ikibin sene sonra onun kıymetine ve hakikatına yetişsek en mes’ud, en saadetli nesiller oluruz.
Shebol (1927 Hukuk Kongresi Başkanı)
* * *
Meshur Peygamberler, fâtihler arasinda târih-i hayâti; Hz. Muhammed’in Târihi gibi, en ince teferruâtina kadar, en mevsuk sekilde kayd ve zapt olunan bir kimse gösterilemez.
John Davenport (Ingiliz bilgin)
* * *
Şişmanlık birçok hastalıkları da beraberinde getirmektedir. Son araştırmalar neticesinde şişmanlarda yüksek olan kolesterol seviyesinin damar sertliğine sebep olduğu, buna bağlı olarak da damar sertliği, yüksek tansiyon, kalb yetmezliği, böbrek ve göz hasarlarının meydana geldiği tespit edilmiştir. Dengeli beslenme mevzuunda ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini Yüce Rehberimiz (sav) asırlarca önce şu kutlu sözleriyle belirtmişti: ‘Çok yemek kötü bir şeydir.’ ‘İnsanoğlunun midesini iyice doldurmasından daha zararlı bir şey yoktur.
Şayet gayenin büyüklüğü, vasıtaların küçüklüğü ve neticenin azameti insan dehasının üç ölçüsü ise, modern tarihin en büyük şahsiyetlerini bile Muhammed’le (sav) kıyaslamaya kim cesaret edebilir. O şahsiyetlerin en meşhurları ancak maddi kuvvetler kurdular. Halbuki, O (sav), orduları hukuk sistemlerini, imparatorlukları, kavimleri hanedanları ve dünyanın üçte biri üzerindeki milyonlarca insanı harekete geçirdi.
Alphonse Marie Louis de Lamartine (Fransız Tarihçisi)

* * *
“İnsanlar her şeyden daha fazla Muhammed’e kulak vermelidir. Diğer bütün sözler, onun karşısında boş sözlerdir.”
Thomas Carlyle (Meşhur İngiliz Düşünür)
* * *
“Muhtelif devirlerde beşeriyeti idare etmek için Allah tarafından gönderildiği iddia olunan bütün münzel ve semâvi kitapları tam ve etrafiyle tetkik ettimse de, hiç birisinde bir hikmet ve isabet göremedim. Bu kanunlar, değil bir cemiyetin, bir ev halkının saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktır. Lâkin müslümanların Kur’an-ı, bu kayıttan azadedir. Ben Kur’an’ı her cihetten tetkik ettim. Her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. Müslümanların düşmanları bu kitabın, Muhammed’in kendi eseri olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel ve hatta en mütekâmil bir dimağda böyle harikanın zuhurunu iddia etmek hakikatlere göz kapıyarak kin ve gareze âlet olmak manasını ifade eder ki, bu da ilim ve hikmetle kaabil-i telif değildir.
Prens Otto Von Bismarck (modern Almanya devletinin kurucusu)
* * *
Ellerin et ve yağ gibi maddelerle bulaşık olması hem haşere hem de mikropların üremesi için zemin teşkil eder. Yüce Rehberimiz ‘ellerinde et veya yağ kokusu eseri olduğu halde yatan bir kimse bir hastalığa müptela olur veya hayvan ve haşerelerden bir zarara uğrarsa, kedisinden başkasını suçlu bulmasın’ buyurmuştur. Burada haşerenin yanında hayvan tabirinin kullanılması enteresandır. Hayvan, hayat sahibi yani canlı mânâsına da gelmektedir. Dolayısıyla mikrop mefhumuna işaret edilmektedir.
Hz. Muhammed (sav) toplu halde yapılan ibadetin o muazzam gücünü, tarihte ilk temsil edip gösteren insandır. Hiç şüphe yok, ki, çok geniş mikyasta, İslâm’ın kudreti, günde beş vakit kılınan namazın kudretinden kaynaklanmaktadır.
J. H. Lenison, Emotion as the basis of civilisation
* * *
Yeni keşiflerin veyahut ilim ve irfanın yardımı ile hallolan yahut çözülmesine uğraşılan meseleler arasında bir mesele yoktur ki, İslâmiyet’in esasları ile çatışsın. Kur’an-ı Kerim ve onun öğrettikleri şeyler ile fıtri kanunlar ve fenler arasında tam bir ahenk görülmektedir.
Lavazon
* * *
“Hz. Muhammed’in doğruluğu, faaliyeti, hakikati aramadaki samimiyeti, sonsuz azmi, hiçbir vakit sarsılmayan imanı, kendisini dinlemek istemeyenlere ezelî hakikati dinletmek yolundaki sebatı, bana kalırsa bunlar O’nun, o cesur ve azimkâr Peygamber’in son peygamber olduğuna en kat’i ve en emin delillerdir.”
Dr. Steingas

Yabancıların Dilinden Hz.Muhammed (SAV)

İslam dininin son Peygamberi Hz Muhammed ve İslam dini hakkında Müslüman olmamalarına rağmen sözleriyle onu adeta tasdik eden Mahatma Gandhi, Tolstoy ve Bismarc gibi daha nice yabancı aydın, devlet adamı ve sanatçıların sözlerini okuyunca çok şaşıracaksınız!
Rabbimizin kendisini bütün mahlûkata ve kâinata tanıttırmak için yarattığı üç külli muhariften birisi olan son peygamberimiz Hz. Muhammed hakkında on binlerce kitap yazıldı. Dünyanın dört bir yanında onun hakkında konferanslar, seminerler düzenlendi ve araştırmalar yapıldı. Onun yolunda gidenler ve onu sevenler kuşkusuz sadece Müslümanlardan oluşmuyordu. Peygamber Efendimizin vefatından sonra onu ilmelyakin tanıma fırsatı bulan diğer dinlere mensup ya da dinsiz olan aydınlar, bilim adamları, yazarlar, sanatçılar ve devlet adamları onun hakkında güzel sözler söyledi, onun getirdiği din olan İslam hakkında eserler yayınladı. Özellikle yaşadığı dönemin koşulları gereği, tahrip edilmiş Hıristiyanlığın ve Museviliğin etkisi altına girmiş devlet adamlarının ve aydınların Hz. Muhammed ve İslamiyet hakkında söyledikleri cümleleri duymak Peygamberimizi ve onun davasını daha iyi anlamak için çok önemli bir teşvik olmuştu.
Yaşadığı döneminin en büyük İslam âlimlerinden biri olan İmam-ı Rabbanî, yazdığı eserin başına “Ben sözlerimle Muhammed'i övmüş olmadım, aslında sözlerimi Muhammed'le övmüş ve güzelleştirmiş oldum” diyerek Hz. Muhammed'in kendi dünyasında ne manaya geldiğini vurgulamıştı. Peygamber Efendimiz hakkında onu öven yazılar yazan yabancı aydınlarda, İmam Rabbani gibi açıklamalarında yaratılmışların en güzeline yer vererek kendi değerlerini arttırmışlardı bir bakıma. Çünkü söylenen sözler ve yazılan yazılar onunla daha bir anlamlı ve güzel oluyordu. Tarihte kendine yer etmiş tanınmış isimlerin, âlemlerin yaradılış sebebi Peygamber Efendimiz hakkında söylediği o güzel sözlerden size bir demet sunuyoruz.
Peygamberimizin döneminde yaşama şerefine erişememiş olmanın üzüntüsü sözlerinden açıkça anlaşılan Alman Devleti'nin kurucusu Prens Otto Von Bismarck yazdığı bir makalede bu sıkıntısını şöyle dile getiriyor:
“Sana muasır bir vücut olamadığımdan müteessirim ey Muhammed!
Muhtelif devirlerde, beşeriyeti idare etmek için taraf-ı lahutîden geldiği iddia olunan bütün münzel semavî kitapları tam ve etrafıyla tetkik ettimse de, tahrif olundukları için hiçbirisinde aradığım hikmet ve tam isabeti göremedim. Bu kanunlar değil bir cemiyet, bir hane halkının saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktır. Lâkin Muhammedîlerin Kurân'ı, bu kayıttan azadedir. Ben Kurân'ı her cihetten tetkik ettim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. Muhammedîlerin düşmanları, bu kitap Muhammed'in zade-i tab'ı olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel, hattâ en mütekâmil bir dimağdan böyle hârikanın zuhurunu iddia etmek, hakikatlere göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak manasını ifade eder ki; bu da ilim ve hikmetle kabil-i telif değildir. Ben şunu iddia ediyorum ki; Muhammed mümtaz bir kuvvettir. Destgâh-ı kudretin böyle ikinci bir vücudu imkân sahasına getirmesi ihtimalden uzaktır.
Sana muasır bir vücut olamadığımdan dolayı müteessirim ey Muhammed!

Muallimi ve nâşiri olduğun bu kitap, senin değildir; o lâhutîdir. Bu kitabın lâhutî olduğunu inkâr etmek, mevzu ilimlerin butlanını ileri sürmek kadar gülünçtür. Bunun için, beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra göremeyecektir. Ben, huzur-u mehabetinde kemal-i hürmetle eğilirim.”
Hakkında ölmeden önce Müslüman olduğu iddiaları ortaya atılan devrinin önemli devlet adamlarından Bismarc, Hz Muhammed hakkında başka bir yorum daha yapıyordu ve diyordu ki:
“Ben şunu iddia ediyorum ki, Muhammed mümtaz bir kuvvettir. Yaratıcının böyle ikinci bir vücudu imkân sahasına getirmesi ihtimalden uzaktır.”
Hindistan'ın bağımsızlığına kavuşmasına önderlik eden ve bağımsızlığını kazanmak isteyen toplulukların örnek aldığı büyük lider Mahatma Gandhi, Peygamber Efendimiz'in davasında başarı kazanmasının ve dünyada birçok insan tarafından benimsenmesinin nedenlerini bir konuşmasında şöyle sıralamıştı:
”Ben şu kanaate vardım ki, İslâmiyet'in süratle yayılması, kılıç yüzünden olmamıştır. Aksine her şeyden evvel sadeliği, mantıkî olması ve Peygamberinin büyük tevazuu (alçak gönüllülüğü), sözünü daima tutması, yakınlarına ve Müslüman olan herkese karşı sonsuz bağlılığı yüzünden, İslâm dinî birçok insan tarafından seve seve kabul edilmiştir.”
Diğer bir taraftan Almanya'nın yetiştirdiği en büyük aydınlarından olan ve buradaki en büyük üniversiteye ismi verilen ünlü filozof Goethe, Peygamber Efendimizin yaydığı İslam dini hakkında sorulan bir soru üzerine;
“Hz. Muhammed ‘in muvaffakiyetinde olduğu gibi, hakikat her tarafa nur saçabilmelidir; tek ve eşsiz Allah'ın mevhumunu aşılamakla o bütün dünyayı yenmiştir.” şeklinde cevap vererek içinde yaşadığı toplumun tepkisini çekme pahasına gerçekleri açıklamaktan geri durmamıştı. Aynı filozof daha sonraki bir konuşmasında kendi toplumunun İslam dünyası karşısında geri kaldığını şu sözlerle açıklama gereğini hissetmişti:
“Hiç kimse Hz. Muhammed'in kurallarından daha ileri bir adım atamaz. Biz Avrupa Milletleri medeni imkânlarımıza rağmen Hz. Muhammed'in son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki bu yarışmada kimse onu geçemeyecektir.”
Dünyada birçok insanın paraya verdiği önemle tanıdığı Fransızların ünlü devlet adamı ve komutanı Napolyon bir kitabında Hıristiyanlığın bozulma sebebini anlatırken en son ve tahrip edilmemiş olan İslam dininin Peygamberi Hz. Muhammed hakkında şunları söylüyordu:
“Arapların yanına sokulan Aryenler, hakikî İsa dinîni bozarak onlara “Allâh, Allâh'ın oğlu, Rûhu'l-Kudüs” gibi, üçlü, kimsenin anlayamayacağı akîdeleri [teslîs akîdesini] yaymaya çalışıyor, şarkın sulh ve huzûrunu tamâmen bozuyorlardı. Muhammed onlara doğru yolu gösterdi. Araplara, yalnız bir tek Allâh olduğunu, O'nun babasının da, oğlunun da bulunmadığını, böyle birkaç Allâh'a tapmanın, puta tapmaktan kalan saçma bir âdet olduğunu anlattı.”
Yazdığı romanları dünyada herkes tarafından okunan ve klasikler arasında kendine yer edinen Rus Yazar Tolstoy, içinde bulunduğu zor koşullara rağmen doğru bildiğini söylemekten kaçınmamış ve hatta Peygamber Efendimizin hadislerini derleyerek bir kitap yazmıştı. İşte Tolstoy'un Komünist Rusya'sında yazdığı fakat o dönemde halka gösterilmesinde sakınca görülen kitabında Hz Muhammed ve onun yaydığı İslam dini hakkında söyledi güzel sözler:
”Muhammed her zaman Evangelizm'in (Hıristiyanların) üstüne çıkıyor. O insanı Allah saymıyor ve kendini de Allah ile bir tutmuyor. Müslümanların Allah'tan başka ilahı yoktur ve Muhammed O'nun peygamberidir. Burada hiçbir muamma ve sır yoktur. Eğer insan seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her Hıristiyan ve her bir insan şüphe ve tereddüt etmeden Muhammediliği, tek Allah'ı ve O'nun peygamberini kabul ederdi.”
Komünist Rusya'sının bir diğer ünlü Yazarı Dostoyevski Peygamberimizin Allah katına yükseldiği Miraç hakkında; “Büyük İslâm Peygamberi yüce yaratıcının katına çıkıp onunla buluşmuştur. Ben Miraç'a bütün kalbimle inanıyorum.” diyerek bir anlamda Peygamber Efendimizin varlığını kabul ederek bunu tüm dünyaya haykırmıştı.
Dünyada çok meşhur olan İskoç asıllı yazar ve filozof Thomas Carlyle ‘'Kahramanlar'' adlı kitabında Hz Muhammed'in nasıl bir şahsiyet olduğunu adeta tüm dünyaya meydan okuyarak şu sözlerle ifade etmişti:
“Şayet gayenin büyüklüğü, vasıtaların küçüklüğü ve neticenin azameti insan dehasının üç ölçüsü ise, modern tarihin en büyük şahsiyetlerini dahi, Hz. Muhammed ile mukayeseye kim cüret edebilir ki?”
Ünlü filozof ve yazar Jean-Paul Roux bir yazısında Peygamber Efendimizin şahsiyetini ve Kuran'ı Kerim'in nasıl bir kitap olduğunu bakın nasılda güzel ifade ediyordu:
“Hz. Muhammed'in hakiki mucizesi, bir melek vasıtasıyla gökten indirilmiş bütün âyetlerden oluşmuş olan Kurân'dır. Tevrat ile İncil'den sonra vahyolunan son mukaddes kitap ise odur. Şiirden üstün, taklidi imkânsız ve tercümesi mümkün olmayan bu ulvî eserin olgunluk seviyesine ne bundan evvel çıkılabilmiştir, ne de bundan sonra çıkılabilecektir. İslâm'ın yayılmasında Kur'ân okumanın bütün uzun nutuklardan daha büyük bir âmil olduğu birçok şehâdetlerle sabittir. Yola getirilmeleri imkânsız düşmanlar bile Kurân'ı dinler dinlemez birdenbire duraklıyorlar ve hemen imana gelip kelime-i şehâdet getiriyorlardı. âyetlerdeki kelimelerde fevkalâde bir kuvvet ve kudret vardır!”
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder