KİTAPLARA ÎMÂN= 104 SUHUF NEDİR
﷽
أَعُوذُ بِاللّٰهِ (الْعَظ۪يمِ
وَبِوَجْهِهِ الْكَر۪يمِ وَسُلْطَانِهِ الْقَد۪يمِ) مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ.
“Eûzü billâh’i- (l ‘azîm-i ve bi vechihi’l-kerîm-i
ve sültânihi’l-kadîm-i) mine’ş-şeytâni’r-racîm.” =
Allâh-ü Te’âlâ’nın huzûrundan kovulmuş olan Şeytân’ın şerrinden yine, saltanatı
ezelî, vech-i yûce ve büyük olan, Allâh-ü Te’âlâ-yâ sığınırım.
“Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.”
=O, Rahmân ve O, Rahîm olan (=esirgeyen
ve bağışlayan) Allâh (c.c.)’ın adıyla
başlarım.
رَبِّ يَسِّرْ وَلَا تُعَسِّرْ رَبِّ
تَمِّمْ بِالْخَيْرِ، وَ بِه۪ نَسْتَع۪ينْ. (أٰم۪ينَ)
“Yâ Rabbî!
Kolaylaştır, Zorlaştırma! İşimi Hayırla Sonuçlandır.” -Yalnız Senden Yardım
Dilerim.- (Âmîn!) (Hadîs-i Şerîf.)
أَلْحَمْدُ لِلّٰهِ وَكَفٰى، وَالصَّلٰاةُ وَالسَّلٰامُ
عَلَى النَّبِىِّ الْمُصْطَفٰى، وَعَلٰى أٰلِه۪ وَأَصْحَابِهِ الْكِرَامِ
الشُّرَفَا.
§
El-Hamd-ü
Lillâh-i Ve Kefâ,
§
Ve’salât-ü
Ve’selâm-ü ‘Ale’n-Nebiyyi’l-Mustafâ,
§
Ve ‘Alâ
êlihî Ve Eshâbihi’l-Kirâmi’ş-Şürefâ.
ü
Övülmeye lâyık olarak
Allâh-ü Te’âlâ bize yeter...
ü
Salât-ü selâm seçilmiş
olan O Nebî Muhammed Mustafâ sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem’in üzerine olsun…
﴿
اِنَّ هٰذَا لَفِى الصُّحُفِ الْاُو۫لٰىۙ ﴿١٨﴾ صُحُفِ اِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى ﴿١٩﴾ ﴾
[سورة الأعلي:٨٧/١٨-١٩]
“Şüphesiz bu
hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.”[2]
“Haberiniz
olsun ki, bu öğüt, yâni; âhiretin dünyâdan hayırlı ve devâmlı olduğunun hatırlatılmasıdır.
Yâhut buyurularak temizlenenin kurtulduğunun haber verilmesi veya bu sûrenin
içerdiği mânâlar, yani Kur'ân-ın indirilip okutulması ve ezberlenmesi ile en kolay
olanı elde etmeyi içeren Muhammed (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve
sellem)'in peygamberlik görevinin başarılı olacağı müjdesi
ilk sahifelerde vardır. Önceki peygamberlere verilmiş olan sahifelerde,
kitaplarda zikredilmiş ve vaad edilmiştir. Özellikle İbrâhîm ve Mûsâ'nın sahifelerinde
vardır. Özellikle İbrâhîm ve Mûsâ'nın sahifelerinde vardır.” (19) [3]
SUHUF: Aslında kitap mânâsına gelir. Çoğulu
"sahife" dir.
1- Tevrât,
2- Zebûr,
3- İncîl,
4- Kur'ân-ı Kerîm
İsmi verilen dört büyük kitâbın dışında, peygamberlere indirilmiş olan kitapçıklar
hakkında kullanılması şöhret bulmuştur. Bu mânâya göre Mûsâ (‘aleyhi’s-selâm)'ın Suhuf-u, Tevrat'tan önce
indirilmiş olan on Suhuf; İbrâhîm (‘aleyhi’s-selâm)'in ki de on Suhuf idi diye nakledilmiştir.
Yâni, İslâm Dîni-nin burada açıklanmış olan bu hakikati, yüce Rabb'i
birlemek ve noksanlıklardan uzak tutmaktır.
Okumak, öğüt verip hatırlatmak, saygı, temizlenme ve zikir ve namaz ile
kurtulma, âhiretin dünyâdan hayırlı ve devamlı olması esâsları, her dinin esâsı
olan ve önceki Peygamberler’e indirilmiş ilk sahifelerde ve özellikle İbrâhîm (‘aleyhi’s-selâm) ve Mûsâ (‘aleyhi’s-selâm)'nın sahifelerinde zikredilen Hakk'ın emridir.
Dîn adı altında buna zıt olan Allâh'a ortak koşma, Allâh'ın üç unsurdan
oluştuğuna inanma, Allâh'ı başka bir varlığa benzetme ve dünyayı âhirete tercîh
etme gibi kötümser fikirler, inançlar doğru değildir.
Dolayısıyla bütün güçlüklere rağmen Hz. Muhammed (sallellâh-ü
‘aleyh-i ve sellem)'in peygamberliğinin ve bu hak dînin en kolaya
muvaffak olması, bütün bunların bir netîcesi olmak üzere kesinlikle
gerçekleşecek bir iştir.
﴿ وَنُـيَسِّرُكَ
لِلْيُسْرٰىۚ ﴾ [سورة الأعلي:٨٧/٨]
"Seni en
kolaya muvaffâk kılacağız."[4] İle de işâret buyrulduğu üzere;
﴿
هُوَ الَّذ۪ىٓ اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى
الدّ۪ينِ كُلِّه۪ۙ وَلَوْ كَرِهَ
الْمُشْرِكُونَ ﴾ [سورة التوبة:٩/٣٣]
"O, Rasûlünü hidâyet ve Hak dîn ile bütün dinlere üstün kılmak için
gönderendir."[5] hükmünün ortaya çıkacağında şüphe edilmemelidir. İbrâhîm (‘aleyhi’s-selâm) ve Mûsâ (‘aleyhi’s-selâm)'ya inananların buna da inanmaları gerekir.
...
عَنْ أَب۪ي ذَرٍّ الْغِفَارِيِّ، قَالَ: قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللّٰهِ، كَمْ كِتَابًا
أَنْزَلَهُ اللّٰهُ؟ قَالَ: "مِائَةَ كِتَابٍ وَأَرْبَعَ كُتُبٍ: أَنْزَلَ
اللّٰهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلٰى اٰدَمَ (عَلَيْهِ السَّلَامْ) عَشْرُ صَحَآئِفَ، وَعَلٰى
ش۪يثٍ خَمْس۪ينَ صَح۪يفَةٍ، وَأَنْزَلَ عَلٰى أَخْنُوخَ[6] ثَلَاث۪ينَ صَحَآئِفَ، وَأَنْزَلَ
عَلٰى إِبْرَاه۪يمَ عَشْرَ صَحَآئِفَ، وَأَنْزَلَ (وَعَزَّ جَلَّ) التَّوْرَاةَ
وَالْاِنْج۪يلَ وَالزَّبُورَ وَالْفُرْقَانَ."[7]
...
عَنْ أَب۪ي ذَرٍّ الْغِفَارِيِّ، قَالَ: قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللّٰهِ، كَمْ من كتاب أَنْزَلَهُ اللّٰهُ؟
قَالَ: "مِائَةَ كِتَابٍ وَأَرْبَعَ كُتُبٍ: أَنْزَلَ اللّٰهُ عَزَّ وَجَلَّ
عَلٰى اٰدَمَ عَشْرُ صَحَآئِفَ، وَعَلٰى ش۪يثٍ خَمْس۪ينَ صَح۪يفَةٍ، وَعَلٰى إِدْر۪يسَ ثَلَاث۪ينَ صَح۪يفَةٍ، عَلٰى إِبْرَاه۪يمَ عَشْرَ صَحَآئِفَ، وَأَنْزَلَ
اللّٰهُ التَّوْرَاةَ وَالْاِنْج۪يلَ وَالزَّبُورَ وَالْفُرْقَانَ." [8]
… --- Ebû Zerr
(r.’a.)'den şöyle rivâyet edilmiştir:
--- “Dedim ki,
ey Allâh'ın Rasûlü! Yüce Allâh kaç kitâb indirdi?
Buyurdu ki: --- “Yüz dört kitâb indirdi.
1-
10 (On) sahife Âdem (‘aleyhi’s-selâm)'e,
2-
50 (Elli) sahife Şît=Şîs (‘aleyhi’s-selâm)'e,
3-
30 (Otuz) sahife İdrîs (‘aleyhi’s-selâm)'e,
4-
10 (On) sahife İbrâhîm (‘aleyhi’s-selâm)'e,
5-
Tevrât'ı, Zebûr'u, İncîl'i ve Furkân'ı da indirdi.
... أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ
عَبْدِ الْبَاقِي قَالَ: أَخْبَرَنَا أَبُو الْحُسَيْنِ مُحَمَّدُ بْن الْمُهْتَدِي
قَالَ: أَخْبَرَنَا أَبُو الْفَرَجِ الْحَسَنُ بن أحمد المعاني قَالَ: حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْرٍ مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ الشِّمْشَاطِيُّ قَالَ: حَدَّثَنَا جَعْفَرُ
بْنُ مُحَمَّدٍ الْفِرْيَابِيُّ قَالَ: أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ هِشَامِ
بْنِ يَحْيَى الْغَسَّانِيُّ قَالَ: حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ جَدِّي، عَنْ أَبِي
إِدْرِيسَ الْخَوْلانِيِّ، عَنْ أَبِي ذَرٍّ[9]
قَالَ: قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ كَمْ كِتَابٌ[10]
أَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ؟ قَالَ:
مِائَةُ
كِتَابٍ وَأَرْبَعَةُ كُتُبٍ، أَنْزَلَ اللّٰهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلٰى ش۪يثَ خَمْس۪ينَ
صَح۪يفَةً، وَعَلٰى أَخْنُوخَ ثَلاث۪ينَ صَح۪يفَةً وَعَلٰى إِبْرَاه۪يمَ عَشْرَ صَحَآئِفَ، وَأَنْزَلَ عَلٰى مُوسٰى قَبْلَ أَنْ
يُنَزِّلَ التَّوْرَاةَ عَشْرَ صَحَآئِفَ، وَأَنْزَلَ (اللّٰهُ) التَّوْرَاةَ وَالْاِنْج۪يلَ
وَالزَّبُورَ وَالْفُرْقَانَ "
قُلْتُ: يَا
رَسُولَ اللَّهِ، مَا كَانَتْ صُحُفُ إِبْرَاهِيمَ؟ قَالَ: "كَانَتْ
أَمْثَالا كُلُّهَا، كَانَ فِيهَا: أَيُّهَا الْمَلِكُ الْمُسَلَّطُ الْمُبْتَلَى
الْمَغْرُورُ، إِنِّي لَمْ أَبْعَثْكَ تَجْمَعُ الدُّنْيَا بَعْضَهَا إِلَى
بَعْضٍ، وَلَكِنْ بَعَثْتُكَ لِتَرُدَّ عَنِّي دَعْوَةَ الْمَظْلُومِ، فَإِنِّي لا
أَرُدُّهَا وَلَوْ كَانَتْ مِنْ كَافِرٍ، وَكَانَ فِيهَا أمثال، وعلى العاقل أن
تكون له ساعات: ساعة يناجي فيها ربه، وساعة يُحَاسِبُ فِيهَا نَفْسَهُ، وَسَاعَةً
يُفَكِّرُ فِي صُنْعِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ إِلَيْهِ، وَسَاعَةً يَخْلُو فِيهَا
بِحَاجَتِهِ مِنَ الْمَطْعَمِ وَالْمَشْرَبِ، وَعَلَى الْعَاقِلِ أَنْ لا يَكُونَ
طَائِعًا إِلا لِثَلاثٍ: تَزَوُّدٍ لِمَعَادٍ، أَوْ مَرَمَّةٍ لِمَعَاشٍ، أَوْ
لَذَّةٍ فِي غَيْرِ مُحَرَّمٍ، وَعَلَى الْعَاقِلِ أَنْ يَكُونَ بَصِيرًا
بِزَمَانِهِ، مُعِيلا عَلَى شَأْنِهِ، حَافِظًا لِسَانَهُ، وَمَنْ يَحْسِبُ
كَلامَهُ مِنْ عَمَلِهِ، قَلَّ كَلامُهُ إِلا فِيمَا يَعْنِيهِ. قُلْتُ: يَا
رَسُولَ اللَّهِ،[11]
مَا كَانَتْ صُحُفُ مُوسَى؟ قَالَ: "كَانَتْ عِبَرًا كُلُّهَا عَجِبْتُ لِمَنْ أَيْقَنَ بِالْقَدَرِ، ثُمَّ هُوَ يَلْهُو، وَعَجِبْتُ
لِمَنْ رَأَى الدُّنْيَا وَتَقَلُّبُهَا بِأَهْلِهَا ثُمَّ اطْمَأَنَّ إِلَيْهَا،
وَعَجِبْتُ لِمَنْ أَيْقَنَ بِالْحِسَابِ غَدا كَيْفَ لا يَعْمَلُ."[12]
… --- Ebû Zerr (r.’a.)'den şöyle
rivâyet edilmiştir:
--- “Dedim ki,
ey Allâh'ın Rasûlü! Yüce Allâh kaç kitâb indirdi?
Buyurdu ki: --- “Yüz dört kitâb indirdi.
6-
50 (Elli) sahife Şît (‘aleyhi’s-selâm)'e,
7-
30 (Otuz) sahife İdrîs (‘aleyhi’s-selâm)'e,
8-
10 (On) sahife İbrâhîm (‘aleyhi’s-selâm)'e,
9-
10 (On) sahife de Tevrat'tan evvel Mûsâ (‘aleyhi’s-selâm)'ya indirdi.
10- Tevrât'ı, Zebûr'u, İncîl'i ve Furkân'ı da indirdi.
Dedim ki: --- “Ey Allâh'ın Rasûlü! İbrahim'in sahifeleri ne idi?
Şöyle
buyurdular: --- “Hepsi kıssa ve öğüt idi:
“Ey o kötülüklere düşkün, sırnaşık ve mağrûr Melik!
Ben seni dünya malını üst üste yığasın diye göndermedim. Fakat benim yerime
mazlumun duâsını yerine getiresin diye gönderdim.
Çünkü ben mazlumun duâsını, kâfir de yapsa kabûl
ederim.
Aklına karşı mağlup olmadıkça akıllıya gerektir ki, üç
saati ola.
1- Bir saatinde Rabbine yalvara,
2- Bir saatinde nefsini hesâba çekip ne yaptığını düşüne,
3- Bir saatinde de helâlinden ihtiyâç için tenhâ kala.
Çünkü bu saatte
öbür saatler için bir yardım ve zihnini toplama ve diğer işlerden kurtuluş
vardır.
Akıllı olanın
zamanını görmesi, kendi işine ve durumuna yönelmesi, dilini koruması gerekir.
Çünkü kelâmını amelinden sayan kimse az söyler. Ancak kendisini ilgilendiren
konularda olursa başka.
Akıllının üç şeye tâlib olması gerekir:
1- Geçimini düzeltmek,
2- Varacağı yer için hazırlık
3- Harâmda olmayarak lezzet alma.
®
“Şaşarım,
öleceğini yakînen bildiği halde sevinene,
®
Ateşin olduğunu
kesin olarak bilip de gülene, dünyâyı ve onun üzerinde bulunan kimselere karşı
durmadan değiştiğini görüp de dünyâya gönül bağlayana,
®
Kadere yakînen
inanıp da öfkelenene,
®
hesâba inanıp
da amel etmeyene.
Dedim ki, --- “Ey
Allâh'ın Rasûlü! İbrahim ve Musa'nın sahifelerindekilerden sana bir şey
indirildi mi?
Buyurdu ki: ---
“Evet, ey Ebû Zerr!”
﴿ قَدْ اَفْلَحَ
مَنْ تَزَكّٰىۙ ﴿١٤﴾ وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّه۪ فَصَلّٰىۜ ﴿١٥﴾ بَلْ تُؤْثِرُونَ
الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۘ ﴿١٦﴾ وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ ﴿١٧﴾ ﴾
[سورة الأعلي:٨٧/١٤-١٧]
“Arınan ve
Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlakâ kurtuluşa erer. Fakat sizler
dünyâ hayâtını tercîh ediyorsunuz. Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.”[15]
--- “Demiştir.”[16]
--- Burada Kitâb sayısı: 104 olarak geçiyor… Eğer her Suhuf bir kitap
sayılırsa 104 rakamı çıkıyor… Yok, eğer Suhuflar bir kitap olursa o halde 4 (dört)
küçük 4 (dört) te büyük olmak üzere 8 (sekiz) kitâb oluyor… Allâh-ü E’lem!
[1] قطر الندى و
بل الصدى ــ ابن هشام ــ بيروت ــ (Katru’n-Nedâ
ve Bellü’s-Sadâ), S: 5, İbn-i Hişâmi’l-Ensârî, 1. Baskı, Beyrut, 2002.
[2]
A'lâ Sûresi,
87/18-19. (Diyanet Meâli).
[3] Kurân’ı Kerîm Tefsîri,
(Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR); A'lâ Sûresi, 87/18-19. Âyetler.
[4]
A'lâ Sûresi,
87/8.
[5] Tevbe Sûresi, 9/33.
[6] أخنوخ:
هو إدريس عليه السلام.
[7] الكتاب: تاريخ الطبري = تاريخ الرسل والملوك، وصلة تاريخ الطبري،
المؤلف: محمد بن جرير بن، يزيد بن كثير بن غالب الآملي، أبو جعفر الطبري (المتوفى:
٣١٠ هـ )، (صلة تاريخ الطبري لعريب بن سعد القرطبي، المتوفى: ٣٦٩ هـ، الناشر: دار
التراث - بيروت الطبعة: الثانية – ١٣٨٧ هـ، عدد
الأجزاء:١١، ص:٣١٢-٣١٣.
[8] الكتاب: روح المعاني في تفسير القرآن العظيم والسبع المثاني، المؤلف: شهاب
الدين محمود بن عبد الله الحسيني الألوسي (المتوفى: ١٢٧٠ هـ)، المحقق: علي عبد الباري
عطية، الناشر: دار الكتب العلمية – بيروت، الطبعة: الأولى، ١٤١٥ هـ، عدد الأجزاء: ١٦
(١٥ ومجلد فهارس)، ص:١/٤٩٦.
الكتاب: روح البيان، المؤلف:
إسماعيل حقي بن مصطفى الإستانبولي الحنفي الخلوتي , المولى أبو الفداء (المتوفى: ١١٢٧
هـ)، الناشر: دار الفكر – بيروت، ص:٩/٢٤٦.
[9] حذف السند من ت
وكتب: "أَخْبَرَنَا مُحَمَّد بْن عَبْد الباقي بإسناد لَهُ عن أبي ذر."
[10] كذا في الأصل والصواب
«كتابا» لأنه مميّزكم الاستفهامية.
[11] ... قُلْتُ: يَا رسوُلَ اللَّه وَمَا
كَانَتْ صُحُفُ إبْرَاهِيمَ وَمُوسَى؟ قَالَ: كَانتْ عِبَراً كُلُّهَا: عَجِبْتُ
لِمنْ أيْقَنَ بِالْمَوتِ ثُمَّ يَفْرَحُ! عَجِبْتُ لِمَنْ أيْقَنَ بِالنَّارِ
كَيْفَ يَضْحَكُ! عَجِبْتُ لِمَنْ رَأى الدَّنْيَا وَتَقَلُّبَهَا بَأهْلِهَا
ثُمَّ يَطْمَئنُّ إلَيْهَا! عَجِبْتُ لِمَنْ أيْقَنَ بِالْقَدَرِ ثُمَّ يَنْصَبُ!
عَجِبْتُ لِمَنْ أيْقَنَ بِالْحِسَابِ ثُمَّ َ يَعْمَلُ. أخرجه رزين.
[12] الخبر أخرجه
مختصرا الطبري في التاريخ ١/ ١٥١. وابن كثير في البداية والنهاية ٢/ ١٥١.
[13] --- “Ey Allâh'ın
Rasûlü, Hz. İbrâhîm ve Hz. Mûsâ (‘aleyhimâ’s-selam)’nın suhuflarında ne vardı?”
--- “Ölümü
görüp bildiği halde gamsız kedersiz yaşayana şaşarım. Cehenneme kesinlikle
inandığı halde gülene şaşarım. İçinde yaşayanlarla birlikte dünyânın devâmlı
değiştiğini görüp de ondan tatmîn bulana şaşarım. Kadere inanıp da (harâm-helâl
ayırımı yapmadan hırsla mal peşinde) yorulana şaşarım. Âhiret hesâbına inanıp
da o maksadla çalışmayana şaşarım." (Rezîn ilâvesidir.) --- (Kütüb-i
Sitte, İ. CANAN, 4/381.)
[14] Kütüb-i Sitte,
İ. CANAN, 4/381.
[15] A'lâ
Sûresi, 87/14-17.
[16] Hak Dîni Kur’ân
Dili, (M. Hamdi YAZIR), A’lâ Sûresi, 87/19. Âyet-i Kerîmesi’nin Tefsîri. ---Bununla
berâber, Alûsî'nin dediği gibi hadisin sahih olup olmadığını Allâh bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder