1- HZ. PEYGAMBERİMİZ (SALLELLÂH-Ü ‘ALEYH-İ
VE SELLEM) HERHANGİ BİR KADININ ELİNİ TUTTU MU?
٢٧١٣- قَالَ عُرْوَةُ: فَأَخْبَرَتْنِي عَائِشَةُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ﷺ
كَانَ يَمْتَحِنُهُنَّ بِهَذِهِ الآيَةِ: ﴿ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا
جَاءَكُمُ المُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّ ﴾ [سورة الممتحنة:١٠] إِلَى
﴿ غَفُورٌ رَحِيمٌ ﴾ [سورة
البقرة:١٧٣]، قَالَ عُرْوَةُ: قَالَتْ عَائِشَةُ:
فَمَنْ أَقَرَّ بِهَذَا الشَّرْطِ مِنْهُنَّ، قَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ ﷺ: "قَدْ
بَايَعْتُكِ" كَلامًا يُكَلِّمُهَا بِهِ، وَاللَّهِ مَا مَسَّتْ يَدُهُ يَدَ
امْرَأَةٍ قَطُّ فِي المُبَايَعَةِ، وَمَا بَايَعَهُنَّ إِلَّا بِقَوْلِهِ." [1]
2713--- … “Urve dedi ki: ‘Âişe şöyle dedi: ---
“İşte kadınlardan her kim bu Âyette ki şartı ikrâr ve i’tirâf etti ise, Rasûlüllâh
o kadına konuşmakta olduğu bir kelâm olarak: ---
“Ben seninle bey’at ettim” buyurdu. Allâh’a
yemîn ederim ki, Rasûlüllâh’ın eli, bu bey’at-laşma töreninde aslâ hiçbir
kadının eline dokunmadı. Rasûlüllâh kadınlara ancak sözü ile bey’at etti.”[2]
٤٨٩١-
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ، حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ
سَعْدٍ، حَدَّثَنَا ابْنُ أَخِي ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عَمِّهِ، أَخْبَرَنِي
عُرْوَةُ، أَنَّ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا، زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَخْبَرَتْهُ: أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَمْتَحِنُ مَنْ هَاجَرَ إِلَيْهِ مِنَ المُؤْمِنَاتِ
بِهَذِهِ الآيَةِ بِقَوْلِ اللَّهِ: ﴿ يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا جَاءَكَ
المُؤْمِنَاتُ يُبَايِعْنَكَ ﴾ [الممتحنة:١٢]
إِلَى قَوْلِهِ ﴿ غَفُورٌ رَحِيمٌ ﴾ [البقرة: ١٧٣]،
قَالَ عُرْوَةُ: قَالَتْ عَائِشَةُ: فَمَنْ أَقَرَّ بِهَذَا الشَّرْطِ مِنَ
المُؤْمِنَاتِ، قَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "قَدْ
بَايَعْتُكِ" كَلاَمًا، وَلاَ وَاللَّهِ مَا مَسَّتْ يَدُهُ يَدَ امْرَأَةٍ
قَطُّ فِي المُبَايَعَةِ، مَا يُبَايِعُهُنَّ إِلَّا بِقَوْلِهِ: "قَدْ
بَايَعْتُكِ عَلَى ذَلِكِ" تَابَعَهُ يُونُسُ، وَمَعْمَرٌ، وَعَبْدُ
الرَّحْمَنِ بْنُ إِسْحَاقَ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، وَقَالَ إِسْحَاقُ بْنُ رَاشِدٍ
عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُرْوَةَ، وَعَمْرَةَ." [3]
4891---
… “Bize İbn-i Şihâb’ın kardeşinin oğlu, amcasından tahdîs etti. (Amcası
ez-Zuhrî şöyle demiştir): Bana Urve haber verdi. Ona da Peygamber’in zevcesi ‘Âişe
(r.’anhâ) şöyle haber vermiştir:
--- “Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i
ve sellem), Mü’mine kadınlardan kendisine hicret edip gelenleri şu âyet ile
Yüce Allâh’ın şu kavliyle imtihân eder idi:
“Ey Peygamber, Mü’min
kadınlar sana şu şartlar üzerine bey’at etmeye geldiklerinde ...” bu sûretle onlara bey’at ver... (Sonundaki “Gafûru’r-Rahîm” kavline
kadar)”[4]
Geçen senedle Urve dedi ki: --- “‘Âişe
şöyle dedi: --- “Artık Mü’min kadınlardan bu
Âyette ki şartları ikrâr edip kabûl eden kadına Rasûlüllâh: --- “Ben seninle sözlü olarak bey’at ettim” derdi. Allâh’a yemîn ederim ki, Rasûlüllâh’ın eli, bey’atlaşmada
hiçbir kadının eline dokunmamıştır. Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) kadınlarla ancak --- “Ben seninle bu şartlar üzerine bey’atlaştım”
sözüyle bey’atlaşırdı.[5]
٥٢٨٨- حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ، حَدَّثَنَا اللَّيْثُ، عَنْ عُقَيْلٍ،
عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، وَقَالَ إِبْرَاهِيمُ بْنُ المُنْذِرِ: حَدَّثَنِي ابْنُ
وَهْبٍ، حَدَّثَنِي يُونُسُ، قَالَ ابْنُ شِهَابٍ: أَخْبَرَنِي عُرْوَةُ بْنُ
الزُّبَيْرِ، أَنَّ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا، زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَتْ: كَانَتِ المُؤْمِنَاتُ إِذَا هَاجَرْنَ إِلَى
النَّبِيِّﷺ يَمْتَحِنُهُنَّ بِقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى: ﴿ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ
آمَنُوا، إِذَا جَاءَكُمُ المُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّ ﴾ [الممتحنة:١٠] إِلَى آخِرِ الآيَةِ.
قَالَتْ عَائِشَةُ: فَمَنْ أَقَرَّ بِهَذَا الشَّرْطِ مِنَ المُؤْمِنَاتِ فَقَدْ
أَقَرَّ بِالْمِحْنَةِ، فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
إِذَا أَقْرَرْنَ بِذَلِكَ مِنْ قَوْلِهِنَّ، قَالَ لَهُنَّ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "انْطَلِقْنَ
فَقَدْ بَايَعْتُكُنَّ" لاَ وَاللَّهِ مَا مَسَّتْ يَدُ رَسُولِ اللَّهِ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَدَ
امْرَأَةٍ قَطُّ، غَيْرَ أَنَّهُ بَايَعَهُنَّ بِالكَلاَمِ، وَاللَّهِ مَا أَخَذَ رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى النِّسَاءِ إِلَّا بِمَا أَمَرَهُ
اللَّهُ، يَقُولُ لَهُنَّ إِذَا أَخَذَ عَلَيْهِنَّ: "قَدْ بَايَعْتُكُنَّ"
كَلاَمًا." [6]
5288---
… İbn-i Şihâb
şöyle demiştir: Bana Urve İbnü’z-Zübeyr haber verdi ki, Peygamber’in zevcesi ‘Âişe
(r.’anhâ -annemiz-) şöyle demiştir: --- “Mü’min
kadınlar (fetihten evvel Mekke’den) Rasûlüllâh (sallellâh-ü
‘aleyh-i ve sellem)’e muhacir olarak geldikleri zaman, Yüce Allâh’ın
“Ey îmân edenler, Mü‘min
kadınlar muhâcir olarak geldikleri zaman, onları imtihân ediniz...” (el-Mümtehıne: 10) kavliyle, Peygamber onları imtihân
ederdi.
‘Âişe (r.’anhâ -annemiz-) dedi ki:
--- “Mü’min kadınlardan bu Âyette ki şartları ikrâr edenler, imtihânı ikrâr
etmiş olurdu. Kadınlar sözleri ile bu şartları ikrâr ettikleri zaman Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) onlara:
--- “Sizler ikrâr
ettiniz, artık gidiniz; ben sizlerle bey’atlaşmışımdır.” derdi.
‘Âişe (r.’anhâ -annemiz-) dedi ki:
--- “Allâh’a yemîn ile söylerim ki, hayır, Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’ın eli bu bey’atlaşmada
kesin olarak hiçbir kadının eline dokunmadı. Rasûlüllâh kadınlarla sâdece sözle
bey’at yapmıştır. Vallâh-i Rasûlüllâh kadınlar üzerine Allâh’ın kendisine
emrettiği taahhütlerden başka bir taahhüt almadı. Kadınlardan bey’at ahdi
aldığı zaman onlara hitâben sâdece söz olarak: --- “Ben sizlerle bey’atlaştım”
buyururdu.”[7]
٨٨- (١٨٦٦) حَدَّثَنِي أَبُو الطَّاهِرِ أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ
سَرْحٍ، أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي يُونُسُ بْنُ يَزِيدَ، قَالَ:
قَالَ ابْنُ شِهَابٍ: أَخْبَرَنِي عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ، أَنَّ عَائِشَةَ،
زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَتْ: كَانَتِ
الْمُؤْمِنَاتُ إِذَا هَاجَرْنَ إِلَى رَسُولِ اللهِ ﷺ يُمْتَحَنَّ بِقَوْلِ اللهِ
عَزَّ وَجَلَّ: ﴿ يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا جَاءَكَ الْمُؤْمِنَاتُ
يُبَايِعْنَكَ عَلَى أَنْ لَا يُشْرِكْنَ بِاللهِ شَيْئًا وَلَا يَسْرِقْنَ وَلَا
يَزْنِينَ ﴾ [الممتحنة:١٢] إِلَى آخِرِ الْآيَةِ، قَالَتْ عَائِشَةُ: فَمَنْ أَقَرَّ بِهَذَا
مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ، فَقَدْ أَقَرَّ بِالْمِحْنَةِ، وَكَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا أَقْرَرْنَ بِذَلِكَ مِنْ قَوْلِهِنَّ، قَالَ
لَهُنَّ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «انْطَلِقْنَ، فَقَدْ بَايَعْتُكُنَّ» وَلَا وَاللهِ مَا مَسَّتْ يَدُ
رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَدَ امْرَأَةٍ قَطُّ، غَيْرَ أَنَّهُ يُبَايِعُهُنَّ بِالْكَلَامِ قَالَتْ عَائِشَةُ: وَاللهِ،
مَا أَخَذَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى النِّسَاءِ قَطُّ
إِلَّا بِمَا أَمَرَهُ اللهُ تَعَالَى، وَمَا مَسَّتْ كَفُّ رَسُولِ اللهِ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَفَّ امْرَأَةٍ قَطُّ، وَكَانَ يَقُولُ لَهُنَّ إِذَا
أَخَذَ عَلَيْهِنَّ: "قَدْ بَايَعْتُكُنَّ" كَلَامًا."[8]
88- (1866)--- … “Bana Ebu’t-Tâhir Ahmed b. Anır b. Şerh rivâyet
etti. (Dedi ki): Bize İbn-i Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus b. Yezîd
haber verdi. (Dedi ki): İbni Şihâb şunu söyledi: Bana ‘Urve b. Zübeyr haber
verdi ki, Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in zevcesi ‘Âişe şunları söylemiş:
--- “Mü’min kadınlar Rasûlüllâh (sallellâh-ü
‘aleyh-i ve sellem)‘e hicret ettikleri vakit Allâh (‘Azze ve Celle)’nin:
“Ey Peygamber! Sana Mü’min kadınlar Allâh’a
hiç bir şeyi şerîk koşmayacaklarına, çalmayacaklarına ve zînâ etmeyeceklerine
dâir bey’at etmeye gelirlerse...” Kavli ile -âyetin
sonuna kadar- imtihân olunurlardı. Âişe
(sözüne devamla) şöyle demiş:
Mü’min kadınlardan bu şartı kim ikrâr ederse
mihneti ikrâr etmiş, olurdu. Kadınlar bunu sözle ikrâr ettikleri vakit
Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) onlara:
--- “Haydi gidin! Sizin bey’atınızı kabûl
ettim!” derdi. Hayır! Vallâh-i
Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)‘in eli hiç bir kadının eline dokunmamıştır. O kadınlardan
yalnız sözle bey’at alırdı.
‘Âişe demiş ki: --- “Vallâh-i Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) kadınlardan, Allâh (-ü Te’âlâ)’ın
emrettiğinden başka hiç bir şey almamış ve Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in avucu aslâ bir kadının avucuna
dokunmamıştır. Onlardan bey’at aldığı zaman kendilerine sözle: --- “Bey’atınızı kabul ettim!” derdi.”[9]
2- ‘ÂİŞE (R.’ANHÂ –ANNEMİZ-) KAÇ YAŞINDA EVLENDİ?
BUHÂRÎ
٣٨٩٤- حَدَّثَنِي
فَرْوَةُ بْنُ أَبِي المَغْرَاءِ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ، عَنْ
هِشَامٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا، قَالَتْ: "تَزَوَّجَنِي
النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَنَا بِنْتُ سِتِّ سِنِينَ،
فَقَدِمْنَا المَدِينَةَ فَنَزَلْنَا فِي بَنِي الحَارِثِ بْنِ خَزْرَجٍ،
فَوُعِكْتُ فَتَمَرَّقَ شَعَرِي، فَوَفَى جُمَيْمَةً فَأَتَتْنِي أُمِّي أُمُّ
رُومَانَ، وَإِنِّي لَفِي أُرْجُوحَةٍ، وَمَعِي صَوَاحِبُ لِي، فَصَرَخَتْ بِي
فَأَتَيْتُهَا، لاَ أَدْرِي مَا تُرِيدُ بِي فَأَخَذَتْ بِيَدِي حَتَّى
أَوْقَفَتْنِي عَلَى بَابِ الدَّارِ، وَإِنِّي لَأُنْهِجُ حَتَّى سَكَنَ بَعْضُ
نَفَسِي، ثُمَّ أَخَذَتْ شَيْئًا مِنْ مَاءٍ فَمَسَحَتْ بِهِ وَجْهِي وَرَأْسِي،
ثُمَّ أَدْخَلَتْنِي الدَّارَ، فَإِذَا نِسْوَةٌ مِنَ الأَنْصَارِ فِي البَيْتِ،
فَقُلْنَ عَلَى الخَيْرِ وَالبَرَكَةِ، وَعَلَى خَيْرِ طَائِرٍ، فَأَسْلَمَتْنِي
إِلَيْهِنَّ، فَأَصْلَحْنَ مِنْ شَأْنِي، فَلَمْ يَرُعْنِي إِلَّا رَسُولُ اللهِ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ضُحًى، فَأَسْلَمَتْنِي إِلَيْهِ، وَأَنَا يَوْمَئِذٍ
بِنْتُ تِسْعِ سِنِينَ." [10]
3894--- … “Âişe (r.’anhâ) şöyle demiştir: --- “Ben altı yaşımda bir kız iken Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) beni nikâh akdiyle zevceliğe almıştı. (Üç sene
sonra) biz Medîne’ye hicret ettik. Hâris İbn-i Hazreç
Oğullarının menziline indik. Müte’âkiben ben sıtmaya tutuldum. Bu hastalıktan dolayı
saçım döküldü. (İyileştikten sonra) saçım yine gürleşti ve omuzlarıma kadar uzadı. Bir defâsında ben
arkadaşlarımla berâber salıncakta oynarken annem Ümm-ü Rûmân bana doğru geldi
de, beni çağırdı. Ben de annemin yanına geldim. Bana ne yapmak istediğini
bilmiyordum. Annem elimi tuttu. Tâ evin kapısı önünde beni durdurdu. Ben de yorgunluktan
kaba kaba soluyordum. Nihâyet soluğum biraz yatıştı. Sonra annem biraz su aldı.
Onunla yüzümü, başımı sıvazladı. Sonra beni eve koydu. Evde Ensâr’dan birtakım
kadınlar hazır bulunuyorlardı. Bunlar bana:
--- “Hayır, bereket üzere geldin, hayırlı kısmete
geldin” dediler.
Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar da benim
kılığımı kıyâfetimi düzelttiler ve Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’a teslîm ettiler. Beni hiçbir şey sıkmadı, ancak Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’ı habersiz görünce sıkıldım. Ensâr kadınları beni Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’a teslîm ettiklerinde, ben dokuz yaşında bir kızdım.”[11]
٣٨٩٥- حَدَّثَنَا
مُعَلًّى، حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ
عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ، قَالَ لَهَا: "أُرِيتُكِ فِي المَنَامِ مَرَّتَيْنِ، أَرَى
أَنَّكِ فِي سَرَقَةٍ مِنْ حَرِيرٍ، وَيَقُولُ: هَذِهِ امْرَأَتُكَ، فَاكْشِفْ
عَنْهَا، فَإِذَا هِيَ أَنْتِ، فَأَقُولُ: إِنْ يَكُ هَذَا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ
يُمْضِهِ." [12]
3895--- … “Âişe (r.’anhâ)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) Hz. ‘Âişe (r.’anhâ –annemiz)’ye şöyle demiştir:
--- “Sen iki kerre rü’yâmda bana gösterildin. Öyle
sanıyorum ki, ben bir ipekli kumaş parçasında senin sûretini görmüştüm de (Cibrîl –’aleyhi’s-selâm-) bana:
--- “Bu resmin sâhibi senin müstakbel zevcendir” diyordu. Şimdi ben yüzünden anlıyorum ki, o sûret
sen idin. (Cibrîl –’aleyhi’s-selâm-)’in o sözü üzerine ben:
--- “Eğer şu rü’yâm Allâh (-ü Te’âlâ) tarafından
gösterilmişse, Allâh (-ü Te’âlâ) bu takdîrini infâz eder, diyordum.”[13]
٣٨٩٦- حَدَّثَنِي
عُبَيْدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، عَنْ هِشَامٍ، عَنْ
أَبِيهِ، قَالَ: "تُوُفِّيَتْ خَدِيجَةُ قَبْلَ مَخْرَجِ النَّبِيِّ ﷺ إِلَى
المَدِينَةِ بِثَلاَثِ سِنِينَ، فَلَبِثَ سَنَتَيْنِ أَوْ قَرِيبًا مِنْ ذَلِكَ،
وَنَكَحَ عَائِشَةَ وَهِيَ بِنْتُ سِتِّ سِنِينَ، ثُمَّ بَنَى بِهَا وَهِيَ بِنْتُ
تِسْعِ سِنِينَ." [14]
3896--- … “‘Urvetü’bnü’z-Zübeyr şöyle demiştir ki: --- “Hadîce, Peygamber (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’in Mekke’den Medîne’ye çıkmasından
üç yıl önce vefât etti. Peygamber bundan sonra iki sene yâhud buna yakın süre
evlenmeden bekledi. ‘Âişe altı yaşında iken onu nikâh etti. Sonra ‘Âişe dokuz
yaşında iken, Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem), ‘Âişe ile
güvey odasına girdi.”[15]
٥١٥٦-
حَدَّثَنَا
فَرْوَةُ بْنُ أَبِي المَغْرَاءِ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ، عَنْ
هِشَامٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا:
"تَزَوَّجَنِي النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَأَتَتْنِي
أُمِّي فَأَدْخَلَتْنِي الدَّارَ، فَإِذَا نِسْوَةٌ مِنَ الأَنْصَارِ فِي
البَيْتِ، فَقُلْنَ: عَلَى الخَيْرِ وَالبَرَكَةِ، وَعَلَى خَيْرِ طَائِرٍ." [16]
5156--- … “Bize Alî
İbn-i Müshir, Hişâm’dan; o da babası Urve’den tahdîs etti ki, Hz. ‘Âişe (r.’anhâ
-annemiz-) (r.’anhâ) şöyle demiştir:
--- “Peygamber (‘aleyhi’s-salât-ü
ve’s-selâm) beni akd ve nikâh
eylemişti. Annem Ümm-ü Rûmân beni getirdi de Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in evine girdirdi. Evin içinde Ensâr’dan birtakım kadınlar hazır
bulunuyorlardı. Bunlar (anama, berâberindekine ve
geline):
--- “Hayır, bereket üzere geldiniz; hayırlı kısmet
üzerine geldin!” Dediler.”[17]
MÜSLİM
٦٩- (١٤٢٢) حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ مُحَمَّدُ
بْنُ الْعَلَاءِ، حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، ح وحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ
أَبِي شَيْبَةَ، قَالَ: وَجَدْتُ فِي كِتَابِي عَنْ أَبِي أُسَامَةَ، عَنْ
هِشَامٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ: "تَزَوَّجَنِي رَسُولُ اللهِ
ﷺ لِسِتِّ سِنِينَ، وَبَنَى بِي وَأَنَا بِنْتُ تِسْعِ سِنِينَ"، قَالَتْ:
"فَقَدِمْنَا الْمَدِينَةَ، فَوُعِكْتُ شَهْرًا، فَوَفَى شَعْرِي جُمَيْمَةً،
فَأَتَتْنِي أُمُّ رُومَانَ، وَأَنَا عَلَى أُرْجُوحَةٍ، وَمَعِي صَوَاحِبِي،
فَصَرَخَتْ بِي فَأَتَيْتُهَا، وَمَا أَدْرِي مَا تُرِيدُ بِي فَأَخَذَتْ بِيَدِي،
فَأَوْقَفَتْنِي عَلَى الْبَابِ، فَقُلْتُ: هَهْ هَهْ، حَتَّى ذَهَبَ نَفَسِي،
فَأَدْخَلَتْنِي بَيْتًا، فَإِذَا نِسْوَةٌ مِنَ الْأَنْصَارِ، فَقُلْنَ: عَلَى
الْخَيْرِ وَالْبَرَكَةِ، وَعَلَى خَيْرِ طَائِرٍ، فَأَسْلَمَتْنِي إِلَيْهِنَّ،
فَغَسَلْنَ رَأْسِي وَأَصْلَحْنَنِي، فَلَمْ يَرُعْنِي إِلَّا وَرَسُولُ اللهِ ﷺ ضُحًى،
فَأَسْلَمْنَنِي إِلَيْهِ." [18]
69-
(1422)--- … “Bize Ebû
Kürayb Muhammed b. el-’Alâ-i rivâyet etti. (Dedi ki): Ebû Üsâme rivâyet etti.
H. Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Kitâbımda Ebû Usâme’den
naklettiğini, onun da Hişâm’dan, onun da babasından, onun da ‘Âişe’den rivâyet
eylediği şu hadîsi buldum. ‘Âişe şöyle demiş: ---
“Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)
beni altı yaşımda iken nikâh etti; dokuz yaşımda iken de benimle zifafa
girdi. Müte’âkiben Medîne’ye geldik. Ben bir ay sıtmaya tutuldum. (Bu
sebeble saçlarım döküldü) nihâyet saçlarım (tekrar büyüyerek)
omuzlarıma indi. Derken bana Ümm-ü Rûmân geldi. Ben kız arkadaşlarımla birlikte
tahterevalli oynuyordum. Bana seslendi. Hemen yanına vardım. Beni ne yapacağını
bilmiyordum. Elimden tutarak beni kapıda durdurdu. Nefesim kesilmiş, heh-heh
diye soluyordum. Nihâyet hızlı solumam bitti. Ümm-ü Rûmân beni bir odaya aldı. Bir
de ne göreyim Ensar’dan bir takım kadınların huzûrundayım.
Kadınlar: --- “Hayırlı, uğurlu
ve mübârek olsun”, dediler. Ümm-ü Rûmân da beni onlara teslim etti.
Kadınlar başımı yıkadılar. Beni çekip çevirdiler. Bir de Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i
ve sellem) kuşluk zamanı ansızın çıka geldi. Kadınlar beni ona teslim
ettiler.”[19]
٧١- (٤٢٢) وحَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ،
أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ
عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، "أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ تَزَوَّجَهَا وَهِيَ بِنْتُ سَبْعِ سِنِينَ، وَزُفَّتْ إِلَيْهِ وَهِيَ
بِنْتُ تِسْعِ سِنِينَ، وَلُعَبُهَا مَعَهَا، وَمَاتَ عَنْهَا وَهِيَ بِنْتُ ثَمَانَ
عَشْرَةَ." [20]
71- (1422)--- … “Bize ‘Abd b. Humeyd rivâyet
etti. (Dedi ki): Bize Abdü’r-Razzâk haber
verdi. (Dedi ki): Ma’mer, Zührî’den, o da
Urve’den, o da ‘Âişe’den naklen haber verdi ki, Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) kendisini yedi yaşında iken nikâh etmiş dokuz yaşında iken de
zifâf yapılmış (oyuncak) bebekleri berâberinde
imiş. On sekiz yaşında iken de Rasûlüllâh (s.a.v.) vefât etmiş.”[21]
İbn-i Ebî Şeybe’nin: “Kitâbımda
buldum” diyerek rivâyet etmesi hadîsi Ebû. Üsâme’den işitmediğine işârettir,
Sahîh olan kavle göre bu şekilde hadîs rivâyeti câizdir. Cumhûr-u ‘Ulemânın
kavilleri de budur. Mâ-mâfih İmâm-ı Müslim yalnız bu rivâyetle iktifâ etmemiş,
hadîsin diğer rivâyetlerini birer birer sıralamıştır. O rivâyetlerde râvilerin
hadîsi birbirlerinden işittikleri tasrîh olunmuştur.
Hadîsin “sıtmaya
tutuldum = وَأَنَا عَلَى أُرْجُوحَةٍ”
cümlesinden
sonra gelen “Bu sebeble saçlarım döküldü” cümlesi mahzû: olup zımnen anlaşılmaktadır.
Ümmü Rûmân: Hz. ‘Âişe (r.’anhâ -annemiz-) (r.’anhâ
–annemizin-)’nin annesidir. İsmi: Zeyneb Bint-i Âmir’dir. Ümm-ü Rûmân
hicretin altıncı yılında vefât etmiş, kabrine bizzat Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i
ve sellem) inerek onun için istiğfârda bulunmuş:
--- “Yâ Rabbî! Ümm-ü Rûumân’ın
senin ve Rasûlü’nün yolunda neler çektiği sana meçhûl değildir.” demiştir.
Hadîsdeki Taif’den murâd Baht’dır.
Bununla Ensâr kadınları Hz. ‘Âişe (r.’anhâ -annemiz-)’nin nikâhını tebrîk
etmişlerdir.
Hz. ‘Âişe (r.’anhâ -annemiz-)’nin
nikâh ve zifaf edildiği zaman kaç yaşında olduğu ihtilaflı ise de esâh olan
kavle göre altı yaşında iken nikâhlanmış; dokuz yaşında zifâf edilmiştir. Rasûlüllâh
(sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) vefâtında Hz. ‘Âişe (r.’anhâ -annemiz-) on
sekiz yaşında bulunuyordu.
Zifâfın hangi ayda yapıldığında dâhî
ihtilâf vardır. Esâh olan kavle göre Şevvâl’dedir. Çünkü İmâm Müslim ile İmâm
Ahmed, Tirmizî, Nesâî ve İbn-i Mâce’nin rivâyet ettikleri bir hadîsde;
Hz. ‘Âişe (r.’anhâ -annemiz-): --- “Rasûlüllâh (sallellâh-ü
‘aleyh-i ve sellem) beni Şevvâl’de nikâhladı ve Şevvâl’de zifafa girdi...” demiştir.
İbn-i İshâk’ın beyânına göre Rasûlüllâh
(sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) evvelâ Hz. Hadîce (r.’anhâ annemiz), ondan
sonra Hz. Sevde (r.’anhâ annemiz), daha sonra Hz. ‘Âişe (r.’anhâ -annemiz-) ile
evlenmiştir. Bâzıları, Hz. ‘Âişe (r.’anhâ -annemiz-)’yi Hz. Sevde (r.’anhâ
annemiz)’den önce aldığını söylemişlerse de Dimyatı İbn-i İshâk kavlinin doğru
olduğunu bildirmiştir.
BU HADÎS-İ ŞERÎF’DEN ÇIKARILAN HÜKÜMLER:
1.
Yeni evlenenlere hayır ve bereket duâsında
bulunmak,
2.
Gelini dâmâda temiz pâk ve süslü
olarak takdîm etmek,
(Bu maksatla kadınların, gelinin yanına toplanmaları müstehâbdır. Çünkü
geline zifâf âdâbını kadınlar öğretirler.)
3.
Zifaf gündüz dâhî câizdir,
4.
Kâdî ‘Iyâz’a göre bu hadîs kız
çocuklarının yapma bebeklerle oynayabileceklerine delîldir. Hadîsin bir rivâyetinde:
--- “Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) bu bebek oyununu
gördüğü halde ses çıkarmadığı bildirilmiştir. Bunun sebebi, kızları
çocuk terbiyesine ve ev işlerine alıştırmaktır.
5.
Mâmâfîh, bu hadîsin, resim yapmayı yasak eden hadîslerden tahsîs
edilmiş olması ve kezâ Hz. ‘Âişe (r.’anhâ -annemiz-) kıssasının, resim harâm
edilmezden önce geçmiş bulunması da birer ihtimâldir.
٧٣- (١٤٢٣) حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَزُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ، وَاللَّفْظُ
لِزُهَيْرٍ، قَالَا: حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ إِسْمَاعِيلَ
بْنِ أُمَيَّةَ، عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ،
قَالَتْ: "تَزَوَّجَنِي رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي
شَوَّالٍ، وَبَنَى بِي فِي شَوَّالٍ، فَأَيُّ نِسَاءِ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ أَحْظَى عِنْدَهُ مِنِّي؟"، قَالَ: "وَكَانَتْ
عَائِشَةُ تَسْتَحِبُّ أَنْ تُدْخِلَ نِسَاءَهَا فِي شَوَّالٍ." [22]
73- (1423)--- … “Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe
ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr’indir. (Dediler ki): Bize Vekî’
rivâyet etti. (Dedi ki); Bize Süfyân, İsmâîl b. Ümeyye’den, o da Abdullâh b. ‘Urve’den,
o da ‘Urve’den, o da ‘Âişe’den naklen rivâyet eyledi. ‘Âişe şöyle demiş:
--- “Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i
ve sellem) benimle Şevvâl’de nikâhlandı ve (yine) Şevvâl’de zifâf oldu.
Binâen ‘aleyh Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve
sellem)’in kadınlarından hangisi onun indinde
benden daha bahtlı olabilirdi?”
‘Urve demiş
ki: --- “‘Âişe akrabası
kadınları Şevvâl’de zifâf etmeyi severdi.”[23]
(١٤٢٣) وَحَدَّثَنَاهُ ابْنُ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا أَبِي، حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ، بِهَذَا الْإِسْنَادِ، وَلَمْ يَذْكُرْ فِعْلَ عَائِشَةَ...
AÇIKLAMA: (...) Bize
bu hadîsi İbni Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.
(Dedi ki): Bize Süfyân bu isnâd ile rivâyette bulundu. Ama ‘Âişe’nin fiilini
söylemedi.
Hz. ‘Âişe
bu hadîsiyle bir câhiliyet devri âdetini yıkmak istemiştir. Filvâkî’ câhiliyet
devrinde Araplar Şevvâl ayında evlenmeyi kerîh görürlerdi. Bugün dâhî bâzı
câhiller: --- “İki bayram arasında nikâh câiz
olmazmış” diyerek bu âdeti tervîç etmektedir. Hâlbuki dînen
böyle bir şeyin aslı esâsı yoktur. Bilâkis bu Hadîs-i Şerîf Şevvâl’de evlenmenin
ve Şevvâl’de zifafa girmenin müstehâb olduğuna delildir.
EBÛ DÂVUD
٤٩٣٣- حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، ح
وحَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ خَالِدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ، قَالَا: حَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ: إِنَّ رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "تَزَوَّجَنِي وَأَنَا بِنْتُ
سَبْعٍ أَوْ سِتٍّ، فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ أَتَيْنَ نِسْوَةٌ، وَقَالَ
بِشْرٌ: فَأَتَتْنِي أُمُّ رُومَانَ، وَأَنَا عَلَى أُرْجُوحَةٍ، فَذَهَبْنَ بِي،
وَهَيَّأْنَنِي، وَصَنَعْنَنِي، فَأُتِيَ بِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَبَنَى بِي وَأَنَا ابْنَةُ تِسْعٍ، فَوَقَفَتْ بِي عَلَى
الْبَابِ، فَقُلْتُ: هِيهْ هِيهْ "، قَالَ أَبُو دَاوُدَ: "أَيْ
تَنَفَّسَتْ، فَأُدْخِلْتُ بَيْتًا فَإِذَا فِيهِ نِسْوَةٌ مِنَ الْأَنْصَارِ،
فَقُلْنَ: عَلَى الْخَيْرِ وَالْبَرَكَةِ، دَخَلَ حَدِيثُ أَحَدِهِمَا فِي
الْآخَرِ." [24]
4933--- ... “Hz. ‘Âişe (r.’anhâ
–annemiz-)’den dedi ki: --- “Ben altı veyâ yedi
yaşımda iken Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i
ve sellem) benimle nikâhlandı. Medîne’ye geldiğimiz zaman kadınlar (bana)
geldiler /
(Râvî) Bişr (hadisin bu kısmını); Bana (annem) Ümm-ü Rûmân geldi, ben salıncak üzerinde
bulunuyordum; beni kadınlara teslim etti; şeklinde rivâyet etti. (Ve
kadınlar) beni alıp götürdüler. Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) benimle zifafa girdi. Ben o sırada dokuz yaşımda idim. (Annem
Ümm-ü Rûmân beni salıncaktan indirdiği zaman) beni kapının yanına durdurdu. (Bense
salıncağa bine bine iyice nefesim kesildiğinden) hih, hih (diye zorla
nefes alı) yordum. (Nihâyet bu yorgunluğum geçince beni tutup kadınlara
teslim etti.)[25]
Ebû
Dâvud der ki: (Hih, hih sözü) zorla nefes aldı, anlamına
gelir. Bu hih-hih sözünden sonra hadîsin devâmı: “Ben
bir eve sokuldum -yâhutta- (annem) beni
(bir eve) soktu. Bir de baktım ki (evde) Ensâr’dan bir takım
kadınlar var. (Bana): --- “Hayırlı
ve mübârek olsun” dediler. Sonra da götürüp Rasûlüllâh
(sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’e
teslîm ettiler” şeklinde olması gerekir. Fakat (Râvî Musa İbn-i İsmâîl
ile Bişr İbn-i Hâlid’in) rivâyetlerinin biri diğerine karışmıştır.”
Hz.
‘Âişe (r.’anhâ –annemiz-) evlendiği, zaman 8-9 yaşlarında idi. Bu durumda doğum
tarihi yaklaşık olarak 613 olmaktadır. Bu görüşte olanlar Arabistan’ın iklim
şartlarını göz önüne alarak bu yaştaki bir kızın evlenmesinde bedenî olarak bir
mahzûrun olmadığını savunmuşlardır.
3- YANLIŞ ANLAŞILAN VEYÂ YANLIŞ YORUMLANAN HADÎS-İ ŞERÎF-LER –NÂ MAHREMLE
EL TUTMA-
﴿ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجاَدِلُ فِى اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ
وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍۙ ﴿٨﴾ ثَانِىَ عِطْفِه۪ لِيُضِلَّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ
لَهُ فِى الدُّنْيَا خِزْىٌ وَنُذ۪يقُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَذَابَ الْحَر۪يقِ ﴾ [سورة
الحج:٢٢/٨-٩]
“İnsanlardan öylesi de
vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi, aydınlatıcı bir kitâbı olmadığı hâlde
kibirlenerek insanları Allâh’ın yolundan saptırmak için, Allâh hakkında
tartışmaya kalkar. Ona dünyâda bir rezillik vardır. Ona kıyâmet gününde de
yangın azâbını tattıracağız.”[26]
وَقَالَ مُجَاهِدٌ: ﴿ ثَانِيَ عِطْفِهِ ...﴾ [سورة الحج:٢٢/٩]: "مُسْتَكْبِرٌ فِي نَفْسِهِ، عِطْفُهُ: رَقَبَتُهُ." [27]
KİBR (İN KÖTÜLÜĞÜ) BÂBI
Mücâhid
İbn-i Cebr: “Sâniye ‘Itfihî” (el-Hacc: 22/9), “Müstekbir-un fî nefsihî ( = Nefsinde
büyüklenmek isteyen)” mânâsınadır. “‘Itfihî”,
“Rakabetü-hû”
( = yâni “Boynu”) demektir” dedi.
٦٠٧١- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ، أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ،
حَدَّثَنَا مَعْبَدُ بْنُ خَالِدٍ القَيْسِيُّ، عَنْ حَارِثَةَ بْنِ وَهْبٍ
الخُزَاعِيِّ، عَنِ النَّبِيِّ ﷺ قَالَ: "أَلاَ أُخْبِرُكُمْ بِأَهْلِ الجَنَّةِ؟ كُلُّ ضَعِيفٍ مُتَضَاعِفٍ،
لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ لَأَبَرَّهُ. أَلاَ أُخْبِرُكُمْ بِأَهْلِ النَّارِ؟ كُلُّ عُتُلٍّ جَوَّاظٍ مُسْتَكْبِرٍ."[28]
6071--- … “Bize Ma’bed İbn-i Hâlid el-Kaysî, Harise İbn-ü Vehb el-Huzâî (r.’a.)’den
tahdîs etti. Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) şöyle buyurmuştur:
--- “Dikkât edin,
size cennet ehlini haber veriyorum:
1. Her zâif olan,
2. Her mütevâzî’ olan kimsedir.
O kimse Allâh üzerine yemîn etse, Allâh onu yemîninde muhakkâk gerçek
çıkarır.
--- “Yine dikkât edin, size ateş (cehennem) ehlini haber veriyorum:
1. Her katı yürekli,
2. Her hilekâr aldatıcı,
3. Her ululuk taslayan-dır.”[29]
٦٠٧٢-
وَقَالَ مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى: حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ، أَخْبَرَنَا
حُمَيْدٌ الطَّوِيلُ، حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ، قَالَ: "إِنْ كَانَتِ الأَمَةُ [30] مِنْ إِمَاءِ أَهْلِ المَدِينَةِ، لَتَأْخُذُ بِيَدِ رَسُولِ اللّٰهِ
ﷺ فَتَنْطَلِقُ بِهِ حَيْثُ شَاءَتْ." [31]
“Ve Muhammed İbn-i ‘Îsâ şöyle
dedi: --- “Bize Hüşeym tahdîs etti. Bize Humeyd et-Tavîl haber verdi. Bize Enes
İbn-i Mâlik (r.’a.) tahdîs edip şöyle dedi: --- “Medîne’nin dişi kölelerinden bir dişi köle vardı ki,
o kadın muhakkak Rasûlüllâh (sallellâh-ü
‘aleyh-i ve sellem)’in elinden tutardı da O’nu kendi istediği yere doğru
götürür giderdi.”[32]
[تعليق مصطفى
البغا]، "ش (الأمة) المرأة المملوكة. (لتأخذ بيده) أي تطلب مساعدته فيلبي
طلبها وينقاد لها وليس المراد مسك يده. (فتنطلق به) تذهب ويذهب معها إذا احتاجت
مساعدتها للذهاب. (حيث شاءت) أي موضع من مواضع المدينة يكون قضاء حاجتها فيه."
®
“Hadîs-i Şerîf’te yer alan Rasûlüllâh
(sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in “elinden
tutmak” tan murâd, el tutmanın lâzımı
ma’nâsıdır ki; o da Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’ın o kadına
inkıyâd[33]
etmesidir. Onun bu hareketinde; ”büyük tevâzu’, şefkât
göstermek, yumuşak davranmak, alçak
gönüllülüğü, isteklerini yerine getirmek ve kibir nevilerinin hepsinden
tamâmiyle berî” olduğu apaçık görülmektedir. İnsanların ihtiyâcına
karşı gösterdiği hassâsiyetten kinâye olarak bu ifâdeye yer verilmiştir.”[34]
Allâh-ü Te’âlâ’nın salât ve selâmı üzerine olsun!
١١٩٤١-
حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ، أَخْبَرَنَا
حُمَيْدٌ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ: "إِنْ كَانَتِ الْأَمَةُ مِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ لَتَأْخُذُ
بِيَدِ رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَتَنْطَلِقُ بِهِ فِي
حَاجَتِهَا." [35]
Ahmed b.
Hanbel (rh.’a.)’in
rivâyetinde şu ziyâde vardır:
“ ... Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’i, ihtiyâç duyduğu bir konu için,
istediği yere götürürdü.”[36]
٤١٧٧-
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ قَالَ:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ، وَسَلْمُ بْنُ قُتَيْبَةَ، قَالَا: حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ زَيْدٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ: "إِنْ كَانَتِ الْأَمَةُ مِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ لَتَأْخُذُ
بِيَدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَمَا يَنْزِعُ يَدَهُ
مِنْ يَدِهَا حَتَّى تَذْهَبَ بِهِ حَيْثُ شَاءَتْ مِنَ الْمَدِينَةِ، فِي
حَاجَتِهَا." [37]
4177---
… “Enes b. Mâlik (r.’a.)’den;
Şöyle demiştir. --- “Medîne halkından bir Câriye (bile) ihtiyâç duyduğu bir konu için Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’in
elinden tutardı ve Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i
ve sellem) de elini câriyenin elinden çekmezdi; öyle ki kadın onu Medîne’nin
istediği yerine çeker götürürdü.”[38]
Fuad Abdülbaki
de: --- “Elini elinden çekmez” ifâdesinin; --- “Kadının
istediği yere giderdi” mânâsında kullanıldığına işâret etmiştir.
4-
ÖNEMLİ HATIRLATMA! EL
TUTMA VE TUTMAMA OLAYI!
1-
CÂRİYENİN “ELİNİ TUTTU” İFÂDESİ BÜTÜN HADÎS KİTAPLARINDA
KULLANILAN KELİME: إِنْ
كَانَتِ الْأَمَةُ *** اَلأَمَةُ = Câriye. (Satılmaya
hazır cariyelere dokunmak cîazdir. Mebsût)
2-
HÂLBUKİ “ELİNİ TUTMAMIŞTIR” İFÂDELERİNDE KULLANILAN
KELİME: يَدُهُ يَدَ
امْرَأَةٍ قَطُّ *** يَدَ امْرَأَةٍ
قَطُّ
*** عَلَى النِّسَاءِ قَطُّ *** يَدَ
امْرَأَةٍ قَطُّ *** كَفَّ امْرَأَةٍ قَطُّ *** اِمْرَأَةٍ = Kadın
anlamlarını taşırlar.
وينسب أليه (عليه السلام):
يَا مَنْ بِدُنْيَاهُ اشْتَغَلْ *** قَدْ غَرَّهُ طُولُ الْأَمَلِ
اَلْمَوْتُ يَأْتِي بَغْتَةً *** وَالْقَبْرُ صُنْدُوقُ الْعَمَلْ
وَ لَمْ تَزَلْ فِي غَفْلَةٍ *** حَتَّى دَنَا مِنْكَ الْأَجَلُ
يَا مَنْ بِدُنْيَاهُ اشْتَغَلْ *** قَدْ غَرَّهُ طُولُ الْأَمَلِ
اَلْمَوْتُ يَأْتِي بَغْتَةً *** وَالْقَبْرُ صُنْدُوقُ الْعَمَلْ
وَ لَمْ تَزَلْ فِي غَفْلَةٍ *** حَتَّى دَنَا مِنْكَ الْأَجَلُ
Dünya meşgalesi ve uzun
Emeller seni
aldatmasın!
Ölüm, ansızın gelir, çarpar,
Kabir ise, bir amel sandığıdır,
Ecel seni yakalamandan gâfil olma!
[1] صحيح البخاري،
كتاب الشروط (٥٤)، باب: ما يجوز
من الشروط في الإسلام والأحكام والمبايعة (١/١)، رقم الحديث:٢٧١٣، ص:٣٦٣.
[2]
Buhârî, Kitâbü’ş-Şürût
(54), İslâm Dîni’ne Girmekte, Hükümlerde, Alışveriş Muâmelelerinde Câiz Olan
Şartlar Bâbı (1/1), Hadîs no:2713, s:363; İbn-i
Mâce, Kitâbü’l-Cihâd (24), Kadınların Biat Etmesi Bâbı (43), Hadîs no:2875, s:665.
[3] صحيح البخاري،
كتاب التفسير – سورة الممتحنة؛
الصف (٦٥)، باب: ﴿ إذا جاءكم المؤمنات مهاجرات ﴾ [الممتحنة: ١٠] (٢/٢)، رقم
الحديث:٤٨٩١، ص:٦٩٥. --- ش (يمتحن) يختبر واختبارهن كان أن يستحلفن ما خرجن من بغض
زوج ونحوه وما خرجن إلا حبا لله تعالى ورسوله صلى الله عليه وسلم ورغبة في دين
الله عز وجل. (يبايعنك) يعاهدنك ويعاقدنك على الإسلام. /الممتحنة ١٢/. وتتمتها ﴿ على
أن لا يشركن بالله شيئا ولا يسرقن ولا يزنين ولا يقتلن أولادهن ولا يأتين ببهتان
يفترينه بين أيديهن وأرجلهن ولا يعصينك في معروف فبايعهن واستغفر لهن الله إن الله
غفور رحيم ﴾. (ببهتان يفترينه) بولد ينسبنه إلى الزوج وهو ليس منه. (بين أيديهن
وأرجلهن) وصف لحال الولد عندما يولد أو هو كناية عن البطن الذي تحمله فيه وهو بين
يديها والفرج الذي تلده به وهو بين رجليها. (معروف) هو كل ما وافق طاعة الله تعالى
وشرعه. (الشرط) وهو ما ذكر في الآية. (كلاما) أي يبايعها بالكلام ولا يصافحها
باليد كما كان يبايع الرجال. سنن ابن ماجه، كتاب الجهاد (٢٤)، باب: بيعة
النساء (٤٣)، رقم الحديث:٢٨٧٥، ص:٦٦٥.
[5] Buhârî, Kitâbü’t-Tefsîr (65), “Ey îmân
edenler, Mü’min kadınlar muhacir olarak geldikleri zaman onları imtihân
edin...” (Âyet: 10) Bâbı (2/2), Hadîs no:4891, 5288, s:695. (İbn-i Şihâb’ın
kardeşinin oğluna, ez-Zührî’den rivâyet etmekte Yûnus İbn-i Yezîd, Ma’mer İbn-i
Râşid ve Abdurrahmân İbn-ü İshâk mutâba’at etmişlerdir. İshâk İbn-i Râşid,
ez-Zührî’den; o da ‘Urve-den ve ‘Amret-e Bint-ü ‘Abdi’r-Rahmân’dan diye
söylemiştir.) İbn-i Mâce,
Kitâbü’l-Cihâd (24), Kadınların Biat Etmesi Bâbı (43), Hadîs no:2875, s:665.
[6]
صحيح البخاري، كتاب الطلاق (٦٨)، باب: إذا أسلمت المشركة أو
النصرانية تحت الذمي أو الحربي (٢٠/٢٠)، رقم الحديث:٤٨٩١، ٥٢٨٨، ص:٧٥٦. [تعليق
مصطفى البغا]، [ش أخرجه مسلم في الإمارة باب كيفية بيعة النساء رقم ١٨٦٦، (أقر
بالمحنة) حصل لها المتحان بصدق الإيمان]؛ سنن ابن ماجه، كتاب الجهاد (٢٤)،
باب: بيعة النساء (٤٣)، رقم الحديث:٢٨٧٥، ص:٦٦٥.
[7]
Buhârî, Kitâbü’t-Talâk
(68), Zımmînin Yâhud Harbînin Nikâhındaki Müşrike Yâhud Nasrâniyye Bir Kadın
İslâm’a Girdiği Zaman (Hüküm Nasıldır? Sırf İslâm’a Girişi İle Aralarında
Ayrılık Hâsıl Olur Mu Yâhud Kadına Muhayyerlik Mi Sabit Olur?) (20/20), Hadîs
no:5277, s:756.
[8] صحيح مسلم، كتاب الإمارة (٣٣)، باب: كيفية بيعة النساء (٢١) رقم
الحديث: ٨٨ (١٨٦٦)، ص:٧٧٨؛ سنن أبي داود، كتاب الخراج و الإمارة و
الفئ (٩)، باب: ما جاء في البيعة (٩/٩)،
رقم الحديث:٢٩٤١، ص:٥٦٠؛ الكتاب: مسند
الإمام أحمد بن حنبل، المؤلف:
أبو عبد الله أحمد بن محمد بن حنبل بن هلال بن أسد الشيباني (المتوفى: ٢٤١ هـ)،
المحقق: شعيب الأرنؤوط - عادل مرشد، وآخرون، إشراف: د عبد الله بن عبد المحسن
التركي، الناشر: مؤسسة الرسالة، الطبعة: الأولى، ١٤٢١ هـ - ٢٠٠١ م، باب:
مسند أنس بن مالك رضي الله تعالى عنه، رقم الحديث:٢٤٨٢٩، ص:٤١/٣٢٨، رقم
الحديث:٢٥١٩٨، ص:٤٢/١١١، رقم الحديث:٢٦٣٢٦، ص:٤٣/٣٤٨.
[9] Müslim, Kitâbü’l-İmârat-i (33), 21- Kadınların Nasıl Bey'at Edecekleri Bâbı
(21), Hadîs no:88 (1866), s:778; Ebû Dâvud, Kitâbü’l-Harâc Ve’l-İmârat-i Ve’l-Fey’ (14), Bey’at Bâbı (9),
Hadîs no:2941, s:560; Müsned-i Ahmed b.
Hanbel, Hadîs no:24829, s:41/328, 25198, s:42/111, 26326, s:43/348,
[10] صحيح البخاري،
كتاب مناقب الأنصار (المناقب) (٦٣)،
باب: باب تزويج النبي صلى الله عليه وسلم عائشة، وقدومها المدينة، وبنائه بها (٤٤/١٠٤)،
رقم الحديث:٣٨٩٤، ص:٥٢٨؛ ([تعليق مصطفى البغا]، ش، أخرجه مسلم في النكاح باب تزويج
الأب البكر الصغيرة رقم ١٤٢٢. (تزوجني) عقد علي عقد الزواج وكان ذلك قبل الهجرة
بثلاث سنين. (فوعكت) أصابني الوعك وهو الحمى. (فتمزق) تقطع وفي رواية فتمزق أي
انتتف. (فوفى) كثر. (جميمة) مصغر الجمة وهي ما سقط على المنكبين من شعر الرأس. (أم
رومان) كنية أم عائشة رضي الله عنها واسمها زينب بنت عامر بن عويمر رضي الله عنها.
(لأنهج) أتنفس تنفسا عاليا ويغلبني التنفس من الإعياء والنهج تتابع التنفس من شدة
الحركة أو فعل متعب. (خير طائر) قدمت على خير وقيل على خير حظ ونصيب. (فأصلحن من
شأني) أي مشطنها وزينها. (فلم يرعني) لم يفاجئني ويقال هذا في الشيء الذي لا يتوقع
فيأتي فجأة في غير زمانه ومكانه. (ضحى) ظهرا ويروى (قد ضحى) أي ظهر.)؛ صحيح
مسلم، كتاب النكاح (٦٧)، باب: تزويج الأب البكر الصغيرة (١٠) رقم الحديث:٦٩-٧٢
(١٤٢٢)، ص:٥٥٩؛ سنن أبي داود، كتاب الأدب (٣٥)، باب: في الأرجوحة
(٥٥/٦٣)، رقم الحديث:٤٩٣٣، ص:٩٢٣. [حكم الألباني]: صحيح؛ سنن الترمذي، كتاب
مواقيت النكاح (٨)، باب: ما جاء في الأوقات التي يستحب فيها النكاح (٩)، رقم
الحديث:١٠٩٣، ص:١٩٣؛ سنن ابن ماجه، كتاب النكاح (٩)، باب: نكاح الصغار
يزوجهن الآباء (١٣)، رقم الحديث:١٨٧٦، ص:٤٤٠-٤٤١؛ السنن النسائي، كتاب
النكاح (٢٦)، باب: التزويج في شوال (١٨)، رقم الحديث:٣٢٣٦، ص:٥٠١.
[11] Buhârî, Kitâbü’l-Menâkıbü’l-Ensâr (el-Menâkıb) (63),
Peygamber (s.a.v.)’in Hz. Âişe (Annemiz) İle Evlenmesi, “Âişe’nin (Hicret’ten
Sonra) Medîne-i Münevvere’ye Gelmesi Ve Peygamber (s.a.v.)’in Hz. Âişe
Vâlidemiz İle Güvey Odasına Girmesi Bâbı (44/104), Hadîs no:3894, s:528 Müslim, Kitâbü’s-Nikâh (16), Babanın
Küçük Bakireyi Evlendirmesi Bâbı (10), Hadîs no:69-72 (1422), s:559; Ebû Dâvud, Kitâbü’l-Edeb (35),
Salıncağa Binmenin Hükmü Bâbı (55/63), Hadîs no:4933, s:923; Tirmizî,
Kitâbü’n-Nikâh (8), Rasûlüllâh (s.a.v.), ‘Âişe Anamızla hangi Ayda Evlenmişti?
Bâbı (9), Hadîs no:1093, s:193; İbn-i Mâce, Kitâbü’n-Nikâh (9),
Erginlik Çağına Varmamış Kızlarının Nikâhını Kıyan Babaların Akdettikleri Nikâh
(ın Hükmünün Beyânı) Bâbı (13), Hadîs no:1876, s:440-441;
Nesâî, Kitâbü’n-Nikâh (26), Şevval
Ayında Evlenmek Bâbı (18), Hadîs no:3236, s:501.
[12] صحيح البخاري،
كتاب مناقب الأنصار (المناقب)
(٦٣)، باب: باب تزويج النبي صلى الله عليه وسلم عائشة، وقدومها المدينة، وبنائه
بها (٤٤/١٠٤)، رقم الحديث:٣٨٩٥، ص:٥٢٨؛ ([تعليق مصطفى البغا].
[13] Buhârî, Kitâbü’l-Menâkıbü’l-Ensâr
(el-Menâkıb) (63), Peygamber (s.a.v.)’in Hz. Âişe (Annemiz) İle Evlenmesi,
“Âişe’nin (Hicret’ten Sonra) Medîne-i Münevvere’ye Gelmesi Ve Peygamber
(s.a.v.)’in Hz. Âişe Vâlidemiz İle Güvey Odasına Girmesi Bâbı (44/104), Hadîs
no:3895, s:528.
[14]
صحيح البخاري، كتاب مناقب الأنصار (المناقب) (٦٣)، باب: باب تزويج
النبي صلى الله عليه وسلم عائشة، وقدومها المدينة، وبنائه بها (٤٤/١٠٤)، رقم
الحديث:٣٨٩٦، ص:٥٢٨؛ ([تعليق مصطفى البغا].
[15]
Buhârî,
Kitâbü’l-Menâkıbü’l-Ensâr (el-Menâkıb) (63), Peygamber (s.a.v.)’in Hz. Âişe
(Annemiz) İle Evlenmesi, “Âişe’nin (Hicret’ten Sonra) Medîne-i Münevvere’ye
Gelmesi Ve Peygamber (s.a.v.)’in Hz. Âişe Vâlidemiz İle Güvey Odasına Girmesi
Bâbı (44/104), Hadîs no:3896, s:528.
[16]
صحيح البخاري، كتاب النكاح (٦٧)، باب: الدعاء للنساء اللاتي يهدين
العروس وللعروس (٥٧/٥٨)، رقم الحديث:٥١٥٦، ٥١٦٠،٥١٥٨، ص:٧٣٧.
[17] Buhârî, Kitâbü’l-Menâkıbü’l-Ensâr (el-Menâkıb)
(63), Gelin Ve Güveye Hidâyet Edip Yol Gösteren Kadınlara Ve Gelin İle Güveye
Duâ Bâbı (57/58), Hadîs no:5156, 5158,
5160 s:737.
[18] صحيح مسلم، كتاب النكاح (٦٧)، باب: تزويج الأب البكر الصغيرة (١٠)
رقم الحديث:٦٩-٧٢ (١٤٢٢)، ص:٥٥٩؛ صحيح البخاري، كتاب مناقب الأنصار
(المناقب) (٦٣)، باب: باب تزويج النبي صلى الله عليه وسلم عائشة، وقدومها المدينة،
وبنائه بها (٤٤/١٠٤)، رقم الحديث:٣٨٩٤، ص:٥٢٨؛ سنن أبي داود، كتاب النكاح
(٦)، باب: في تزويج الصغار (٣٢-٣٣/٣٤)، رقم الحديث:٢١٢١، ص:٣٩٣؛ سنن ابن ماجه،
كتاب النكاح (٩)، باب: نكاح الصغار يزوجهن الآباء (١٣)، رقم الحديث:١٨٧٦،
ص:٤٤٠-٤٤١. [شرح محمد فؤاد عبد الباقي]، [ش (وبني بي) أي زففت إليه وحملت إلى بيته
يقال بنى عليها وبني بها والأول أفصح وأصله إن الرجل كان إذا تزوج بني للعرس خباء
جديدا أو عمرة بما يحتاج إليه ثم كثر حتى كنى به عن الدخول (فوعكت) أي أخذني ألم
الحمى وفي الكلام حذف تقديره فتساقط شعري بسبب الحمى فلما شفيت تربى شعري فكثر وهو
معنى قولها فوفى شعري (جميمة) تصغير جمة وهي الشعر النازل إلى الأذنين ونحوهما أي
صار إلى هذا الحد بعد أن كان قد ذهب بالمرض (أم رومان) هي أمها (أرجوحة) هي خشبة
يلعب عليها الصبيان والجواري الصغار ويكون وسطها على مكان مرتفع ويجلسون على
طرفيها ويحركونها فيرتفع جانب منها وينزل جانب (هه هه) كلمة يقولها المبهور حتى
يتراجع إلى حال سكونه وهي بإسكان الهاء الثانية فهي هاء السكت والبهر انقطاع النفس
وتتابعه من الإعياء كالأنهيار (حتى ذهب نفسي) أي زال عنى ذلك النفس العالي الحاصل
من الإعياء (طائر) الطائر الحظ يطلق على الحظ من الخير والشر والمراد هنا على أفضل
حظ وبركة (فلم يرعني) أي لم يفجأني ويأتني بغتة إلا هذا].
[19] Müslim, Kitâbü’s-Nikâh (16), Babanın Küçük
Bakireyi Evlendirmesi Bâbı (10), Hadîs no:69-72 (1422), s:559; Buhârî, Kitâbü’l-Menâkıbü’l-Ensâr
(el-Menâkıb) (63), Peygamber (s.a.v.)’in Hz. Âişe (Annemiz) İle Evlenmesi,
“Âişe’nin (Hicret’ten Sonra) Medîne-i Münevvere’ye Gelmesi Ve Peygamber
(s.a.v.)’in Hz. Âişe Vâlidemiz İle Güvey Odasına Girmesi Bâbı (44/104), Hadîs
no:3894, s:528; İbn-i Mâce,
Kitâbü’n-Nikâh (9), Erginlik Çağına Varmamış Kızlarının Nikâhını Kıyan
Babaların Akdettikleri Nikâh (ın Hükmünün Beyânı) Bâbı (13), Hadîs no:1876, s:440-441.
٧٠- (١٤٢٢) وحَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ
يَحْيَى، أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، ح
وحَدَّثَنَا ابْنُ نُمَيْرٍ، وَاللَّفْظُ لَهُ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ هُوَ ابْنُ
سُلَيْمَانَ، عَنْ هِشَامٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ: "تَزَوَّجَنِي
النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَنَا بِنْتُ سِتِّ سِنِينَ،
وَبَنَى بِي وَأَنَا بِنْتُ تِسْعِ سِنِينَ." (Muâviye, Hişâm b. ‘Urve’den
naklen haber verdi. H. Bize İbn-i Nümeyr de rivâyet etti. Bu lâfız onundur.
(Dedi ki): Bize ‘Abde yâni İbni Süleymân, Hişâm’dan, o da babasından, o da ‘Âişe’den
naklen rivâyet eyledi. ‘Âişe şöyle demiş: --- “Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i
ve sellem) beni altı yaşımda iken
nikâh etti. Dokuz yaşımda iken de zifafa girdi.”)
[20]
صحيح مسلم، كتاب النكاح (٦٧)، باب: تزويج الأب البكر الصغيرة
(١٠) رقم الحديث:٦٩-٧٢ (١٤٢٢)، ص:٥٥٩؛ سنن أبي داود، كتاب النكاح (٦)، باب:
في تزويج الصغار (٣٢-٣٣/٣٤)، رقم الحديث:٢١٢١، ص:٣٩٣.
[21] Müslim, Kitâbü’s-Nikâh (16), Babanın Küçük
Bakireyi Evlendirmesi Bâbı (10), Hadîs no:69-72 (1422), s:559.
[22]
صحيح مسلم، كتاب النكاح (٦٧)، باب: استحباب التزوج والتزويج في
شوال، واستحباب الدخول فيه (١١) رقم الحديث:٧٣ (١٤٢٣)، ص:٥٥٩؛ سنن الترمذي، كتاب
مواقيت النكاح (٨)، باب: ما جاء في الأوقات التي يستحب فيها النكاح (٩)، رقم
الحديث:١٠٩٣، ص:١٩٣؛ سنن ابن ماجه، كتاب النكاح (٩)، باب: متى يستحب البناء بالنساء
(٥٣)، رقم الحديث:١٩٩٠، ص:٤٦٣؛ السنن النسائي، كتاب النكاح (٢٦)، باب: التزويج
في شوال (١٨)، رقم الحديث:٣٢٣٦، ص:٥٠١.
[23] Müslim, Kitâbü’s-Nikâh (16), Şevvâl Ayında
Evlenmenin, Evlendirmenin ve O Ayda Zifafa Girmenin Müstehâb Oluşu Bâbı (11),
Hadîs no:73 (1423), s:559; Tirmizî, Kitâbü’n-Nikâh (8), Rasûlüllâh
(s.a.v.), ‘Âişe Anamızla hangi Ayda Evlenmişti? Bâbı (9), Hadîs no:1093, s:193; İbn-i Mâce, Kitâbü’n-Nikâh (9), Ne Zaman Gerdeğe Girmenin Müstehâb
Olduğunun (Beyânı) Bâbı
(53), Hadîs no:1990, s:463; Nesâî,
Kitâbü’n-Nikâh (26), Şevval Ayında Evlenmek Bâbı (18), Hadîs no:3236, s:501.
[24] سنن أبي داود،
كتاب الأدب (٣٥)، باب: في
الأرجوحة (٥٥/٦٣)، رقم الحديث:٤٩٣٣، ص:٩٢٣. [حكم الألباني]: صحيح.
[27] (ش (ثاني عطفه) العطف من الإنسان جانبه
الذي يمكنه أن يثنيه من رأسه إلى وركه ويعبر بهذه الحركة عن الإعراض وهو عنوان
الكبر.) تعليق مصطفى البغا،
[35] الكتاب:
مسند الإمام أحمد بن حنبل، المؤلف: أبو عبد الله أحمد بن
محمد بن حنبل بن هلال بن أسد الشيباني (المتوفى: ٢٤١ هـ)، المحقق: شعيب الأرنؤوط -
عادل مرشد، وآخرون، إشراف: د عبد الله بن عبد المحسن التركي، الناشر: مؤسسة
الرسالة، الطبعة: الأولى، ١٤٢١ هـ - ٢٠٠١ م، باب:
مسند أنس بن مالك رضي الله تعالى عنه، رقم الحديث:١١٩٤١، ص:١٩/٩.
[37]
سنن ابن ماجه، كتاب الزهد (٣٧)، باب: البراءة من الكبر والتواضع (١٦)،
رقم الحديث:٤١٧٧، ص:٩٥٣. حكم الألباني، صحيح.
[38] İbn-i Mâce, Kitâbü’n-Zühd (37), Kibirden Uzak Durmak
ve Tevâzû’ (Alçak Gönüllü Olmak) Bâbı (16),
Hadîs no:4177, s:953.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder