28 Mart 2018 Çarşamba

ÎMÂN’I BOZAN ŞEYLER -TAPDUK EMRE (RH.’A)’NİN BEYAZİD-İ BESTÂMÎ (K.SIRRUHÛ)’NUN HİKÂYESİ



ÎMÂN’I BOZAN ŞEYLER -TAPDUK EMRE (RH.’A)’NİN BEYAZİD-İ BESTÂMÎ (K.SIRRUHÛ)’NUN HİKÂYESİ


Ben Namaz-ı bozan şeyleri bilirim...
Abdest-i bozanları da, ee! Orucu bozan şeyleride...  
Bilirsin elbet,  bilmez misin sen?

Sana tutup bunları anlatıverir değiliz canım...  
Sen onları bizden daha iyi bilirsin...

Sürüsüne bereket Şeyh Efendiler, Müftü Efendiler anlatırlar hâ anlatırlar...  Vâr olalar!

Anlatırlar ammâ sanılmaya ki “Dîn” budur!

İmdi öyle bir hâle getirdiler ki bu işi, sanki bu “Dîn”;
Abdestin nice alınacağından,
Orucu, Namazı neyin bozacağından başka bir şey değildir...

Oruç dediğin, Abdest dediğin, Namaz dediğin, Îmân var ise var ‘azîzim...

Hele sen şu “Îmânı” bozan şeylerden bahset bize de abdestimiz tuta!

Anlat hele Müftü Efendi; orucu nelerin bozduğunu ezber çokta zor değil...  Sen asıl ÎMÂN’I BOZAN HALLER NELER OLA? Onu anlat hele!

Kul hakkı yemek,
Emeği hiçe saymak,
İşi ehline vermemek,
Adam kayırmak,
İşine ve tartısına hîle karıştırmak,
Hırsa kapılmak,  
Zayıf bulunca zulmetmek,
Büyük görünce dalkavukluk etmek,  
Topluluk içine fitne sokmak,
Bölüştürmek değil bölücülük yapmak,  
Dostunu dâhî kıskanmak,
Yalan söylemek,
Buğz beslemek...

Hep söyleriz bir kere daha söyleyelim...
Ne der ulu atamız, pirimiz Ahmed Yesevî;


Ağlaması göz boyar,
Her gün ayağı kayar;
Kendini adam sayar,
Âhir zaman şeyhleri.
Başına sarık sarar,
Kendine mürîd arar,
İlmi yok neye yarar,
Âhir zaman şeyhleri.
Dünyâya kucak açar,
Zoru görende kaçar,
Her yere küfür saçar,
Âhir zaman şeyhleri

İşte böyle şimdi bu işler... Bin bir türlü günâhı salıveririz, aman hâ Abdest-i Bozan Haller... Onun nice alınacağı belli,  çâresi ilâcı belli... Namazı, Orucu kaçıranın da ilâcı belli...

De hele o vakit;
Îmân’ı bozan nice nice günâhın ilâcı ne o vakit.
Buna reçete ne ola?
Nerden buluruz günâhın reçetesini, hangi hekimdedir?

Size Beyazid-i Bestâmî’den bir hikâye anlatıvereyim de bitirelim sohbeti;

Hazret bir gün mürîdleriyle gezinti sırasında yolları bir velî yurduna gelir... Şimdilerde akıl hastânesi derler...

Ayaküstü hekimlerle sohbet ederken,  bir hekim rûhî hastalıklar çâreleri ve hangi hastalığa hangi ilâcın iyi geleceği hakkında bilgi verir...  

Gönüller sultanı bu bilgilerden sonra hekime şöyle bir soru sorar: 

--- “Hekim efendi” der.  

--- “Siz bütün hastalıkların ilaçlarını saydınız”

--- “Peki, günâh hastalığının ilâcı ne ola ki?”

Kısa bir sessizlikten sonra orada bulunan deli velîlerden biri hekim diliyle deyin ki,  akıl hastalarından biri edeb ile müsâde isteyerek söze girer...  

--- “Erenler müsâde eder ise bu ilâcı ben söyleyeyim mi?”

Beyazid-i Bestâmî bu samîmi teklîf karşısında müsâde eder. Hekimler de can kulağı ile hastalarını dinlemektedirler...

--- “GÜNÂH HASTALIĞININ İLÂCI ŞUDUR Kİ;

TÖVBE kökünü İSTİĞFÂR yaprağıyla karıştırıp, gönül havanına koyduktan sonra TEVHÎD tokmağıyla döveceksin”

“İNSÂF eleğinden eledikten sonra, GÖZYAŞI ile hamur edip, AŞK ateşinde pişireceksin”

“MUHABBET balından da birazcık karıştırıp,  sabah akşam KANAAT kaşığı ile azar azar yiyeceksin…”

Bu güzel ilâcı öğrenen Beyazid Hazretleri;

--- “Hey gidi dünyâ hey! Demek seni de beni dâhî buraya getirmişler” Deyip oradan ayrılır.

İşte böyle canlar! Hâ! Sanma ki bu bir mesel, reçete gerçektir...

BU İLAÇ HÂLEN GÜNÂH HASTASI OLANLARA TAVSİYE EDİLMEYE, DEĞER BİR İLAÇTIR...  Bu terkîb hâlâ devâm etmektedir... Nasıl mı dersiniz?

Cenâb-ı Hakk Te’âlâ; tövbe edenlere rahmetiyle yüce mertebeler vâ’d etmektedir...

Bunlardan biri de günâhların sevâba dönüşmesidir...

Bu nasıl olur diye tereddüde gerek yok, ilâhî müjde öyledir... Bunu tartışmak dâhî ebdâl işidir... İlâhî Rahmet bu kadar geniştir... Bize inanıp teslîm olmak, ona güvenip Rahmete koşmak gerek! Yüce Allâh-ü Te’âlâ kuluna gönlündeki îmân ve niyete göre mu’âmele eder...  

ALLÂH-Ü TE’ÂLÂ DİYEN MAHRÛM OLMAZ...

“ALLÂH-Ü TE’ÂLÂ TÖVBE EDENLERİ SEVER” Âyetiyle şüphesiz Allâh-ü Te’âlâ Günâhla imtihân olup, tövbe eden Mü’min kulunu sever hadisiyle, günâha bulanmış kulun kalbini çekmeye yeter de artar bile...  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder