17 Mart 2014 Pazartesi

MEKTÛBÂT-I İMÂM-I RABBÂNÎ BİRİNCİ CİLD 104. (YÜZDÖRDÜNCÜ) MEKTÛBعن عبد الله بن عباس قال : قال رسول الله ﷺ:"ما الميت في قبره إلا شبه الغريق المتغوث، ينتظر دعوة تلحقه من أب أو أم أو ولد أو صديق،Ölünün mezardaki hâli-- Ölülere, duâ ile istiğfâr


MEKTÛBÂT-I İMÂM-I RABBÂNÎ BİRİNCİ CİLD 104. (YÜZDÖRDÜNCÜ) MEKTÛB



 وللبيهقي وغيره عن ابن عباس مرفوعًا عن عبد الله بن عباس قال : قال رسول الله :"ما الميت في قبره إلا شبه الغريق المتغوث، ينتظر دعوة تلحقه من أب أو أم أو ولد أو صديق، فإذا لحقته كانت أحب إليه من الدنيا وما فيها، وإن الله ليدخل على أهل القبور من دعاء أهل الأرض أمثال الجبال من الرحمة، وإن هدية الأحياء إلى الأموات الاستغفار لهم".

BU MEKTÛB, PERKENE ŞEHRİ KÂDILARINA YAZILMIŞTIR. BAŞ SAĞLIĞI DİLEMEKTEDİR:

Merhûm hazretin ölümü acısı, her ne kadar pek şiddetli ve çok çetin ise de, fakat kul için, sahibinin işinden râzı olmaktan başka çâre yoktur. İnsan, bu dünyada kalmak için yaratılmadı. Dünyada iş yapmak, çalışmak için yaratıldık. Çalışmalıyız! Çalışıp da, kazanıp da ölen bir kimse için korkacak bir şey yoktur. Hattâ böyle ölmek, bir devlet ele geçirmektir. Ölüm bir köprü gibidir. Sevgiliyi sevgiliye kavuşturur. Ölmek, felaket değildir. Öldükten sonra, başına gelecekleri bilmemek felakettir. Ölülere, duâ ile istiğfâr etmekle, onun için sadaka vermekle yardım etmek, imdâdlarına yetişmek lâzımdır.

Rasûlüllâh (s.a.v.) buyurdu ki: --- “Ölünün mezardaki hâli, imdâd diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duâyı gözler. Kendisine, bir duâ gelince, dünyanın hepsi kendine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir. Allah-ü Te’âlâ, yaşayanların duâları sebebi ile ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de, ölülere hediyesi, onlar için duâ ve istiğfâr etmektir.

Seslendi ol müezzin, durdu kâmet eyledi,
Ka’be-ye döndü yüzün, hem de niyet eyledi.
Duyunca ehl-i îmân, hürmet ile dinledi,
Sonra, namaza durup, Rabbe kulluk eyledi.

Hakîkî âlimlerin gavsi, âriflerin kutbu, vilâyet-i Muhammediyye’nin bürhânı, ya’nî senedi, şerî’at-i Mustafâviyyenin hücceti, ya’nî senedi, şeyhü’l-islâm, Müslümanların büyük âlimi ve Evliyânın önderi (İmâm-ı Rabbânî müceddid-i elf-i sânî AHMED-İ FÂRÛKÎ Nakşibendi) sellemehüllâh-ü sübhânehü ve ebkâh-ü hazretlerinin (MEKTÛBÂT) adındaki kitâbının birinci cildinin 104. (YÜZDÖRDÜNCÜ) MEKTÛB’undan alınmıştır.


Ey, yerin göğün sahibi, ey vasfı Allâhüssamed!

Sayısız isyânla geldim kapına, beni kılma red!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder