13 Mart 2014 Perşembe

الصلوات الكبري و فضائلها ---SALEVÂT-I KÜBRÂ’NIN HÂSSASI --- الصلوات الكبري --- SALEVÂT-I KÜBRÂ=EN BÜYÜK SALÂT-Ü SELÂMLAR

مقدمة

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحيمِ
وَصَلَّى اللّٰهُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَأٰلِه وَصَحْبِه وَسَلَّمَ، اِلٰهى بِجَاه نَبِيِّكَ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ عِنْدَكَ وَمَكَانَتِه لَدَيْكَ وَمَحَبَّتِكَ لَهُ وَمَحَبَّتِه لَكَ، وَبِالسِّرِّ الَّذى بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ أَسْئَلُكَ أَنْ تُصَلِّىَ وَتُسَلِّمَ عَلَيْهِ وَ عَلٰى أٰلِه وَصَحْبِه، وَضَاعِفِ أَللّٰهُمَّ  مَحَبَّتى فيهِ وَعَرِّفْنى بِحَقِّه وَرُتَبِه وَوَفِّقْنى لاِتِّبَاعِه وَالْقِيَامِ بِاَدَبِه وَسُنَّتِه وَاجْمَعْنى عَلَيْهِ وَمَتِّعْنى بِرُءْيَتِه وَأَسْعِدْنى بِمُكَالَمَتِه۪ وَارْفَعْ عَنِّى الْعَوَآئِقَ وَالْعَلٰٓائِقَ وَالْوَسَائِطَ وَالْحِجَابَ وَشَنِّفْ سَمْعى مَعَهُ بِلَذيذِ الْخِطَابِ، وَهَيِّئْنى لِلتَّلَقّى مِنْهُ وَأَهِّلْنى لِخِدْمَتِه، وَاجْعَلْ صَلَوَاتى عَلَيْهِ نُورًا نَيِّرًا كَامِلًا مُكَمَّلًا طَاهِرًا مُطَهَّرًا مَاحِيًا كُلَّ ظُلْمٍ وَظُلْمَةٍ وَشَكٍّ وَشِرْكٍ وَكُفْرٌ وَزُورٍ وَوِزْرٍ وَاجْعَلْهَا سَبَبًا لِلْمَحْصِ وَمَرْقًى لِاَنَالَ بِهَا أَعْلٰى مَقَامِ الْاِخْلَاصِ وَالتَّخْصيصِ حَتّٰى لَا يَبْقٰى فِىَّ رَبَّانِيَّةٌ لِغَيْرِكَ وَحَتّٰى اَصْلُحَ لِحَضْرَتِكَ وَأَكُونَ مِنْ أَهْلِ خُصُوصِيَّتِكَ مُسْتَمْسِكًا بِاَدَبِه وَسُنَّتِه صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ مُسْتَمِدًّا مِنْ حَضْرَتِكَ الْعَالِيَةِ فى كُلِّ وَقْتٍ وَحينٍ ، يَا أَللّٰهُ يَا نُورُ يَا حَقُّ يَا مُبينُ، يَا أَللّٰهُ يَا نُورُ يَا حَقُّ يَا مُبينُ ، يَا أَللّٰهُ يَا نُورُ يَا حَقُّ يَا مُبينُ، وَ صَلَّى اللّٰهُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ أٰلِه وَصَحْبِه وَ سَلَّمَ.
MUKADDİME

Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. (O Rahmân ve O Rahîm olan Allâh-ü Teâlâ’nın adıyla.)

Allâh-ü Teâlâ; Hz. Muhammed (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’e, onun âl-i’ne ve ashâbına salât-ü selâm eylesin. İlâhî! Habîbinin senin katındaki mekânı ve makâmı, senin ona olan sevgin ve onun sana olan sevgisi hürmetine, Efendimiz (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’e salât-ü selâm eyle.

Allâhım! Habîbin’le aranda olan sırlar hürmetine, senden Efendimiz (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’e, onun âl-i’ne ashâbına salât-ü selâm etmeni istiyorum.  

Ey Allâhım! Habîbine olan muhabbetimi artır. Onun rütbelerini bana öğret. Ona tâbî olmaya, onun edebini ve sünnetini ayakta tutmaya beni muvaffak kıl. Beni onunla berâber kıl. Onu görmekle beni meta’landır. Onunla konuşmakla beni mes’ûd eyle. Onunla benim aramdaki tüm perdeleri kaldır. Güzel bir hitâbla onu bana işittir.

Ona kavuşmam için beni hazırla ve beni ona hizmetçi kıl. Benim salâvâtlarımı habîbinin üzerine; zulüm, karanlık, şüphe, şirk, adâletsizlik ve küfürden arınmış, tertemiz, berrâk, pâk ve tam kâmil bir nûr kıl. Bu salâvâtları günâhlardan arınmam ve makâmların en yûcesi olan (İhlâs-Tehlîs) makâmına ulaşmam için bana sebeb kıl. Tâ ki senin huzûrunda sâlih bir kul olayım. Senden başka Rabb’lik duygum kalmasın. Her vakitte senin huzûrunda olarak, efendimizin edebi ve sünnetine sım-sıkı yapışarak husûsî (özel) kullarından olayım.

Yâ Allâh! Yâ Nûr! Yâ Hakk! Yâ Mübîn! Yâ Allâh! Yâ Nûr! Yâ Hakk! Yâ Mübîn! Yâ Allâh! Yâ Nûr! Yâ Hakk! Yâ Mübîn!

Allâh-ü Teâlâ; Hz. Muhammed (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’e, onun âl-i’ne ve ashâbına salât-ü selâm eylesin. (Âmin!..)
 
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبَّ اَلْعَاَلْمينَ، حَسْبِىَ اللّٰهُ وَنِعْمَ اَلْوَكيلُ، وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ اَلْعَلِىِّ اَلْعَظيمِ، أَللّٰهُمَّ إِنّى اَبْرَأُ مِنْ حَوْلى وَمِنْ قُوَّتى اَلى حَوْلِكَ وَقُوَّتِكَ، أَللّٰهُمَّ إِنّى أَتَقَرَّبُ اَلْيْكَ بِاَلْصَّلَاةِ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَنَبِيِّكَ وَرَسُولِكَ سَيِّدِ اَلْمُرْسَلينَ صَلَّى اَلْلّٰهُ تَعَاَلْٰى وَسَلَّمَ عَلَيْهِ وَعَلَيْهِمْ أَجْمَعينَ، اِمْتِثَالًا لِاَمْرِكَ وَتَصْديقًا لَهُ وَمَحَبَّةً فيهِ وَشَوْقًا اَلْيْهِ وَتَعْظيمًا لِقَدْرِهِ وَلِكَوْنِه أَهْلًا لِذٰلِكَ، فَتَقَبَّلْهَا مِنّى بِفَضْلِكَ وَاجْعَلْنى مِنْ عِبَادِكَ الصَّالِحينَ، وَوَفِّقْنى لِقَرَائَتِهَا عَلَى الدَّوَامِ بِجَاهِه عِنْدَكَ،  وَ صَلَّى اللّٰهُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَأٰلِه وَصَحْبِه أَجْمَعينَ، أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ اَلْعَظيمَ، أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ اَلْعَظيمَ، أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ اَلْعَظيمَ، سُبْحَانَ اللّٰهِ وَأَلْحَمْدُ لِلّٰهِ، سُبْحَانَ اللّٰهِ وَأَلْحَمْدُ لِلّٰهِ، سُبْحَانَ اللّٰهِ وَأَلْحَمْدُ لِلّٰهِ، حَسْبِىَ اللّٰهُ وَنِعْمَ اَلْوَكيلُ، حَسْبِىَ اللّٰهُ وَنِعْمَ اَلْوَكيلُ، حَسْبِىَ اللّٰهُ وَنِعْمَ اَلْوَكيلُ.

OKUNACAK İLK DUÂ

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla (başlarım.) Âlemlerin Rabbi olan Allâh’a hamd-olsun.

Bana Allâh yeter. O ne güzel “Vekîl”dir. Güç ve kuvvet, kudret ve hâkimiyet, yalnız yûce ve azâmetli olan Allâh’ındır.

Allâhım!Kendi gücüm ve kuvvetimden sıyrılıp, senin kudret ve hâkimiyetine sığınıyorum.

Allâhım!Efendimiz, kulun, nebîn, Rasûlün, Rasûllerin efendisi Muhammed (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’e salât-ü selâm getirerek, duâ ederek sana yaklaşmak istiyorum.

Ona ve bütün peygamberlere salât-ü selâm olsun. Emrine yapışarak, onu tasdîk ederek, onu severek, onu arzu ederek, onun yûce değerine ve yaratılışına saygı göstererek, ona salât-ü selâm getirerek, ona duâ ederek sana yaklaşmak istiyorum,

Allâhım!Bunun için huzûruna gelerek hürmetlerimi arz ediyorum. Lütfunla, benim bu duâmı kabûl et. Beni sâlih kullarının arasına dâhil et. Onun senin katındaki makâmı, mevkiî dolayısıyla devâmlı olarak bu duâyı okumama beni muvaffâk kıl.

Efendimiz Muhammed (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’e âilesine, bütün ashâbına (rıdvânü’l-lâhi aleyhim ecmeîn) rahmetini ihsân eyle.

Ey azâmetli, şânı yûce olan Allâhım! Senden bağışlanmamı diliyorum. Seni her türlü noksan sıfatlardan tesbîh ve tenzîh ederim. Sana hamd ederim, sen bana yetersin, sen ne güzel vekilsin.

الصلوات الكبري و فضائلها
رُوِيَ عَنْ عَبْدِ اللّٰهِ بْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللّٰهُ تَعَالٰي عَنْهُمَا أَنَّهُ قَالَ: "كَانَ النَّبِيُّ جَالِسًا ذَاتَ يَوْمٍ في مَسْجِدِ الْمَدينَةِ إِذْ نَزَلَ عَلَيْهِ جِبْريلُ عَلَيْهِ السَّلَامُ فَقَالَ: "يَا مُحَمَّدُ! رَبُّكَ يُقْرِئُكَ السَّلَامَ وَيَخُصُّكَ بِالتَّحِيَّةِ وَالْاِكْرَامِ وَإِنّي قَدْ جِئْتُكَ بِهَدِيَّةٍ مِنْهُ تَعَالٰي لَمْ يُهْدِهَا لِاَحَدٍ مِنْ قَبْلِكَ وَلَا مِنْ بَعْدِكَ وَهِيَ الصَّلَوَاتِ دَفَعَ اللّٰهُ عَنْهُ سَبْعينَ أَلْفَ بَابٍ مِنَ الْبَلٰاءِ وَيُنْجيهِ مِنْ أَهْوَالِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ" قُلْتُ: "يَا أَخي يَا جِبْريلُ! أَيُعْطٰي هٰذَا النَّعيمُ لِمَنْ قَرَأَ هٰذِهِ الصَّلَوَاتِ؟" قَالَ: "وَلَوْ قَرَأَهَا في عُمْرِه ثَلَاثَ مَرَّاتٍ أَعْطَاهُ اللّٰهُ ثَوَابَ مَنْ قَرَأَ التَّوْرَاةَ وَالْاِنْجيلَ وَالزَّبُورَ وَالْفُرْقَانَ. وَبِحَقِّ إِبْرَاهيمَ الْخَليلِ وَ مُوسَي الْكَليمِ وَ عيسٰي رُوحِ اللّٰهِ الْاَمينِ". فَقَالَ : "يَا أَخي يَا جِبْريلُ! هٰذَا كُلُّهُ لِمَنْ يَقْرَأُ هٰذِهِ الصَّلَوَاتِ؟" فَقَالَ: إِنَّ اللّٰهَ تَعَالٰي خَلَقَ مَلَكًا لَهُ ثَمَانُونَ أَلْفَ جَنَاحٍ في كُلِّ جَنَاحٍ سَبْعُونَ أَلْفَ ريشَةٍ وَلَهُ سَبْعُونَ أَلْفَ رَأْسٍ في كُلِّ رَأْسٍ سَبْعُونَ أَلْفَ فَمٍ في كُلِّ فَمٍ سَبْعُونَ أَلْفَ لِسَانٍ كُلِّ لِسَانٍ يَحْمَدُ اللّٰهِ تَعَالٰي وَيُسَبِّحُهُ وَيَقُولُ في تَسْبيحِه: "سُبْحَانَ مَنْ لَا يَعْلَمُ كَيْفَ هُوَ اللّٰهُ إِلَّا هُوَ". فَإِنَّ الْبَارِيَ جَلَّ شَأْنُهُ يَنْظُرُ لِلْمَلَكِ فَيَخِرُّ سَاجِدًا لِلّٰهِ تَعَالٰي فَيَقُولُ لَهُ: "اِرْفَعْ رَأْسَكَ فَقَدْ وَكَّلْتُكَ بِصَاحِبِ هٰذِه۪ الصَّلَوَاتِ الَّذ۪ي قَرَأَهَا عَلٰي حَبيبي مُحَمَّدٍ صَلَّي اللّٰهُ تَعَالٰي عَلَيْهِ وَسَلَّمَ  بِأَنْ تَحْرُسَهُ مِنْ كُلِّ أٰفَةٍ وَعَاهَةٍ" قُلْتُ: هٰذَا كُلُّهُ لِمَنْ قَرَأَ هٰذِهِ الصَّلَوَاتِ؟" قَالَ: "نَعَمْ يَا مُحَمَّدُ". 

 

SALEVÂT-I KÜBRÂ’NIN HÂSSASI

İmâm-ı Cüneyd (r.a.)’den nakledilen şerhe göre; ‘Abdullâh İbn-i Abbâs (r. ‘anhümâ) şöyle buyurmuştur: --- “Peygamber (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) bir gün Medîne-i Münevvere mescidinde oturuyorken, Cibrîl (‘aleyhi’s-selâm) yanma gelerek:

--- “Yâ Muhammed! Rabbin sana selâm söylüyor, seni tahiyye ve ikrâm ile tahsîs buyuruyor. Şüphesiz ben sana O’nun katından bir hediye getirdim ki, onu senden evvel kimseye hediye etmedi, senden sonra da kimseye hediye etmeyecek. İşte o, ‘Salevât-ı Kübrâ’ (en büyük salâtlar)’dır.

Ey Muhammed! Kim bu salevâtı okursa Allâh (-ü Te’âlâ) ondan yetmiş bin çeşit belâyı def eder ve onu kıyâmet gününün şiddetlerinden kurtarır” dedi.

O zaman ben: --- “Ey kardeşim! Ey Cibrîl! Bu ni’metleri, bu salevâtı okuyan kimseye verilecek mi?” deyince,

Cibrîl (‘aleyhi’s-selâm): --- “Ömründe üç kere okuyana dâhî Allâh-ü Te’âlâ Tevrât’ı, İncîl’i, Zebûr’u ve Furkân’ı okuyan kimsenin sevâbını verir. İbrâhîm Halîl, Mûsâ Kelîm ve ‘Îsâ Rûhullâhi’l-Emîn hakkı için bu böyledir” dedi.

O zaman Rasülüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem): --- “Ey kardeşim, Ey Cibrîl! İşte bütün bunlar, bu salevâtı okuyana mı âittir” diye sorunca,

Cibrîl (‘aleyhi’s-selâm): --- “Muhakkâk Allâh-ü Te’âlâ öyle bir melek yaratmıştır ki onun seksen bin kanadı vardır, her bir kanatta onun yetmiş bin tüyü vardır. Onun yetmiş bin başı vardır ki her başta yetmiş bin ağız, her ağızda da yetmiş bin dili vardır. Her lisan Allâh-ü Te’âlâ’ya hamd ve teşbîhte bulunur ve teşbîhinde: --- ‘O Allâh’ın nasıl olduğunu Kendisinden başka kimsenin bilemeyeceği Zâtı teşbîh ederim’ der.

Şüphesiz ki Bârî Celle Şânüh-û o meleğe tecellî eder, o da Allâh-ü Te’âlâ’ya secdeye kapanır. Allâh-ü Te’âlâ ona:

--- “Başını kaldır, muhakkâk Ben seni Habîbim Muhammed (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’e bu salevâtı okuyan kimseyi her âfet ve musîbetten korumanla görevlendirdim” buyurur.

O zaman ben: --- “Bütün bu müjdeler, bu salevâtı okuyana mı âittir?” dediğimde,

Cibrîl (‘aleyhi’s-selâm ): --- “Evet yâ Muhammed!” dedi.[1]

SÂLİHLERİN BİRİNDEN NAKLEDİLDİĞİNE GÖRE; BU SALÂTIN İLGİNÇ BİR KISSASI DA VARDIR:

Buna göre kebâir günâhların en büyüklerinden birini işlemiş olan bir kadın vicdânen rahatsız olarak, o günâhı işlediği beldede duramamış, başka bir şehre girmek zorunda kalmış, sonra Şeyh Cüneyd’e giderek ona yaptığı günâhı anlatmış ve bir tevbesi olup olmayacağım sormuş. Şeyh Cüneyd (k.s.) ona:

--- “Tabî senin tevben kabûl olur” demiş.

Sonra ona tevbe etmesini emretmiş ve tevbesinde sebât edeceğine dâir ondan ahd-ü mîsâk almış. O kadın en güzel bir tevbeyle Allâh-ü Te’âlâ-ya rucû edince, o ona bu Salevât-Kübrâ’yı öğretmiş ve her cum’â gecesi bu salâtı okumasını emretmiş. O da yedi cum’â bu salâtı okumuş. Son cum’â okuduktan sonra vefât ederek Allâh-ü Te’âlâ-nın rahmetine intikâl etmiş. Onu gömmelerinin ardından çok zaman geçmeden Şeyh Cüneyd oğluna gitmiş ve annesinin (günâhının onu da alâkadar eden bir konu olması hasebiyle çocuğun yapması gereken bir vazîfe bulunduğu için annesinin günâhını ve) tevbesini haber vermiş. Bu durumu öğrenmekten çok rahatsız olan oğlu mânâ âleminde annesini büyük bir tahtın üzerinde uyur vaziyette görmüş. Yanında yetmiş hizmetçi varmış. O delikanlı bu büyük ni’meti görünce ona:

--- “Ey anneciğim! Sen bu kadar büyük günâh yapmışken bu yüksek mertebeye nasıl nâîl oldun?” demiş. O da ona:

--- “Oğlum! Ben Allâh-ü Teâlâ-ya tevbe ettim. Bu kavuştuğum derece ise Nebî (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’e okuduğum Salevât-ı Kübrâ bereketiyledir” demiş. Çocuk annesine:

--- “Ey anneciğim! Sen ne okuyordun?” demiş. Annesi de:

--- “Evlâdım! Şeyh Cüneyd bana bu salâtı öğretti, ben de onun bereketiyle bu büyük ni’mete erdim, sen ona git ki sana Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’e yapacağın bu salâtları öğretsin” demiş.

Çocuk Şeyh Cüneyd’e vardığında ondan da tevbe sözü almış ve bu Salevât-ı Kübrâ’yı ta’lîm etmiş.

Ulemânın beyânına göre; şüphesiz ki Allâh-ü Te’âlâ bu salevât ile salât yapana, hiçbir göz görmedik, hiçbir kulak işitmedik ve hiçbir beşerin hatırından geçmedik ni’metler verecektir. Herhangi bir kul ömründe on beş kere bu salevâtı okursa kıyâmet günü olduğu zaman yüzü dolunay gibi olur ve onun çok büyük bir derecesi olur.[2]Ayrıca bu salevâtı okuyanlar, Rasûlüllâh (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)’e yüz on milyon salât-ü selâm okumuş olurlar.[3]

الصلوات الكبري
الف صلاه والف سلام عليك ياسيد المرسلين و آ لـك
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الْمُرْسَلينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ النَّبِيّنَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ المؤمنين.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ المسلمين.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الصَّادِقينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الرَّاكِعينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ السَّاجِدينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الْقَاعِدينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الْقَائِمينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الْمُصَلّينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الذَّاكِرينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الشَّاهِدينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ النَّاصِرينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الْمُكْتَفينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الطَّاهِرينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الْاَوَّلينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الْاٰخِرينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا نَبِيَّ اللّٰهِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا حَبيبَ اللّٰهِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مَنْ أَكْرَمَهُ اللّٰهُ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مَنْ عَظَمَهُ اللّٰهُ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مَنْ شَرَفَهُ اللّٰهُ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مَنْ أَظْهَرَهُ اللّٰهُ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مَنِ اخْتَارَهُ اللّٰهُ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مَنْ صَوَّرَهُ اللّٰهُ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا خَيْرَ خَلْقِ اللّٰهِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا خَاتَمَ رُسُلِ اللّٰهِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا سُلْطَانَ الْاَنْبِيَاءِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا بُرْهَانَ الْاَصْفِيَاءِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مُصْطَفٰي.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مُعَلّٰي.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مُجْتَبٰي.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مُزَكّ۪ي.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مَكِّيُّ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مَدَنِيُّ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا عَرَبِيُّ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا قُرَشِيُّ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا هَاشِمِيُّ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا أَبْطَحِيُّ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا زَمْزَمِيُّ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا تِهَامِيُّ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا أُمِّيُّ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا سَيِّدَ وَلَدِ أٰدَمَ.
 أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا أَحْمَدُ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مُحَمَّدُ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا طٰهٰ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا يٰس.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مُدَّثِّرُ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا صَاحِبَ الْكَوْثَرِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا شَافِعَ يَوْمِ الْمَحْشَرِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا صَاحِبَ التَّاجِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا صَاحِبَ الْمِعْرَاجِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا سَيِّدَ الْاَوَّلينَ وَالْاٰخِر۪ينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الْمُحْسِنينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَاسَيِّدَ الْكَوْنَيْنِ وَالثَّقَلَيْنِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا صَاحِبَ النَّعْلَيْنِ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا سَيِّدي يَارَسُولَ اللّٰهِ.
يَا خَاتَمَ الْاَنْبِيَاءِ وَالْمُرْسَلينَ.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا نَبِيَّ اللّٰهِ يَوْمَ الدّينِ.
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ وَسَلَامٌ عَلَي الْمُرْسَلينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمينَ.

SALEVÂT-I KÜBRÂ=EN BÜYÜK SALÂT-Ü SELÂMLAR


“Ey Mürsel (gönderilen)’lerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Nebî (peygamber)’lerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Mü’minlerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Müslümanların Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Sıddîkların Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Rükû’ Edenlerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Secde Edenlerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Ka’de-ye Oturanların Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Kıyâmda Duranların Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Namaz Kılanların Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Zikredenlerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Şâhitlerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Yardım edenlerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Peşinden gidilenlerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Tâhir (temiz, pâk) kılınmışların Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Evvelkilerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Sonrakilerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Allâh’ın Rasûlü! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Allâh’ın Nebîsi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Allâh’ın Habîbi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Allâh’ın Kendisine İkrâm Ettiği Zât! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Allâh’ın Kendisini Büyük Tuttuğu Zât! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Allâh’ın Kendisine Şeref Verdiği Zât! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Allâh’ın Kendisini Gâlip Kıldığı Zât! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Allâh’ın Kendisini Seçtiği Zât! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Allâh’ın Kendisine Üstün Sûret (ve Sîret) Verdiği Zât!Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.
أَلْفُ أَلْفُ صَلاَةٍ وَ أَلْفُ أَلْفُ سَلَامٍ عَلَيْكَ يَا مَنْ أَظْهَرَهُ اللّٰهُ.
Ey Allâh’a (gerçek mânâda) İbâdet Eden Zât! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Allâh’ın Mahlûkâtının En Hayırlısı! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Allâh’ın Rasüllerinin Sonuncusu! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Enbiyâ’nın Sultânı! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Esfiyâ’nın Bürhânı! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Mustafâ! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Mu’allâ (son derece üstün kılınmış zât)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Müctebâ (seçkin kılınmış zât)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Müzekkî (Ümmetini günâhlardan temizleyen)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Mekkî (Mekkeli)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Medenî (Medîneli)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey ‘Arabî (Arab kavmine mensûb olan)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Kuraşî (Kureyş kabîlesine mensûb)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Hâşimî (Hâşim oğullarına mensûb)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Ebtahî (Mekke’de bulunan Ebtâh vâdîsinde konaklayan)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Zemzemî (Zemzemle büyüyen)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Tihâmî (Mekke’nin bağlı bulunduğu Tihâme bölgesinin sâkini)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Ümmî (Okuma yazma bilmediği halde bütün ilimleri Rabbinden öğrenen)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Âdemoğullarının Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Ahmed! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Muhammed! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Tâhâ! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Yâsîn! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Müddessir (İlk vahiy geldiğinde yakalandığı sıtma nedeniyle örtülere bürünen)! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Kevser ırmağının sâhibi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Mahşer gününün Şefaatçisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Tâc sâhibi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Mi’râc sâhibi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Öncekilerin ve Sonrakilerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Muhsin (Allâh-ü Te’âlâ-yı görür gibi ibâdet eden)’lerin Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Kevneyn ve Sekaleynin (iki cihânın ve ins-ü cânnın) Efendisi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Na’leyn  (iki mübârek takunya) Sâhibi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

Ey Efendim! Ey Allâh’ın Rasûlü! Ey Nebîlerin ve Rasüllerin sonuncusu! Ey Cezâ Gününde (şefaat makâmına erdirilen) Allâh’ın Peygamberi! Birmilyon salât ve birmilyon selâm senin üzerine olsun.

‘Izzet sâhibi Rabbini, onların vasf-ettikleri şeylerden (müşriklerin yanlış nitelemelerinden) tenzîh ederim. Gönderilen peygamberlerin tümüne selâm olsun. Bütün hamd-ler de âlemlerin Rabbi olan Allâh’a olsun.[4]



[1] Abdurrahîm Yûsüf, es-Salevâtü’l-Kübrâ, 10-12.
[2]Abdurrahîm Yûsüf, es-Salevâtü’l-Kübrâ, 12-17.
[3] Risâle-i Ahmediyye (29), Salevât-ı Kübrâ, Mütercim: Ahmet Mahmut ÜNLÜ (Cübbeli Ahmet Hoca efendi), Arifan Yay., Eyüp/İstanbul, 1429/2008, (Abdurrahîm Yûsüf, es-Salevâtü’l-Kübrâ, 10-12.)
[4] Risâle-i Ahmediyye (29), Salevât-ı Kübrâ, Mütercim: Ahmet Mahmut ÜNLÜ (Cübbeli Ahmet Hoca efendi), Arifan Yay., Eyüp/İstanbul, 1429/2008; (Abdurrahîm Yûsüf, es-Salevâtü’l-Kübrâ, 4-9).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder