5 Şubat 2016 Cuma

AMEL DEFTERLERİNİN VERİLME ÂNI --- VÜCÛDU ATMIŞ ZİR’Â' GENİŞLETİLİR/BÜYÜTÜLÜR, YÜZÜ BEYAZLAŞTIRILIR--- في قَوْلِ اللّٰهِ: ﴿ يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ فَمَنْ اُوتِىَ كِتَابَهُ بِيَمينِه فَاُولٰئِكَ يَقْرَؤُنَ كِتَابَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ فَتيلًا ﴾ [سورة الإسرآء:١٧/٧١] قَالَ: "يُدْعٰى أَحَدُهُمْ فَيُعْطٰى كِتَابَهُ بِيَمينِه، وَيُمَدُّ لَهُ ف۪ي جِسْمِه سِتُّونَ ذِرَاعًا،


AMEL DEFTERLERİNİN VERİLME ÂNI --- VÜCÛDU ATMIŞ ZİR’Â' GENİŞLETİLİR/BÜYÜTÜLÜR, YÜZÜ BEYAZLAŞTIRILIR--- في قَوْلِ اللّٰهِ: ﴿ يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ فَمَنْ اُوتِىَ كِتَابَهُ بِيَمينِه فَاُولٰئِكَ يَقْرَؤُنَ كِتَابَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ فَتيلًا ﴾ [سورة الإسرآء:١٧/٧١] قَالَ: "يُدْعٰى أَحَدُهُمْ فَيُعْطٰى كِتَابَهُ بِيَمينِه، وَيُمَدُّ لَهُ في جِسْمِه سِتُّونَ ذِرَاعًا،

٣١٣٦- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللّٰهِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمٰنِ قَالَ: أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللّٰهِ بْنُ مُوسٰى، عَنْ إِسْرَائ۪يلَ، عَنْ السُّدِّيِّ، عَنْ أَب۪يهِ، عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ف۪ي قَوْلِ اللّٰهِ: ﴿ يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْۚ فَمَنْ اُوتِىَ كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪ٓ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَقْرَؤُ۫نَ كِتَابَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ فَت۪يلًا [سورة الإسرآء:١٧/٧١] قَالَ: "يُدْعٰى أَحَدُهُمْ فَيُعْطٰى كِتَابَهُ بِيَم۪ينِه۪، وَيُمَدُّ لَهُ ف۪ي جِسْمِه۪ سِتُّونَ ذِرَاعًا، وَيُبَيَّضُ وَجْهُهُ، وَيُجْعَلُ عَلٰى رَأْسِه۪ تَاجٌ مِنْ لُؤْلُؤٍ يَتَلَاْ لَاُ، فَيَنْطَلِقُ إِلٰى أَصْحَابِه۪ فَيَرَوْنَهُ مِنْ بُعْدٍ فَيَقُولُونَ: اَللّٰهُمَّ ائْتِنَا بِهٰذَا وَبَارِكْ لَنَا ف۪ي هٰذَا، حَتّٰى يَأْتِيَهُمْ فَيَقُولُ لَهُمْ: أَبْشِرُوا لِكُلِّ رَجُلٍ مِنْكُمْ مِثْلُ هٰذَا، " قَالَ: " وَأَمَّا الكَافِرُ فَيُسَوَّدُ وَجْهُهُ، وَيُمَدُّ لَهُ ف۪ي جِسْمِه۪ سِتُّونَ ذِرَاعًا عَلٰى صُورَةِ اٰدَمَ فَيُلْبَسُ تَاجًا، فَيَرَاهُ أَصْحَابُهُ فَيَقُولُونَ: نَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنْ شَرِّ هٰذَا، اللّٰهُمَّ لَا تَأْتِنَا بِهٰذَا "، قَالَ: " فَيَأْت۪يهِمْ فَيَقُولُونَ: اَللّٰهُمَّ أَخْزِه۪، فَيَقُولُ: أَبْعَدَكُمُ اللّٰهُ فَإِنَّ لِكُلِّ رَجُلٍ مِنْكُمْ مِثْلَ هٰذَا."[1]

الكتاب: سنن الترمذي، المؤلف: محمد بن عيسى بن سَوْرة بن موسى بن الضحاك، الترمذي، أبو عيسى (المتوفى:٢٧٩ هـ)، تحقيق وتعليق: أحمد محمد شاكر (جـ ١، ٢)، ومحمد فؤاد عبد الباقي (جـ٣)، وإبراهيم عطوة عوض المدرس في الأزهر الشريف (جـ ٤، ٥)، الناشر: شركة مكتبة ومطبعة مصطفى البابي الحلبي – مصر، الطبعة: الثانية، ١٣٩٥ هـ - ١٩٧٥ م، عدد الأجزاء:٥ أجزاء، كتاب التفسير القرآن (٤٤)،  باب: ومن سورة بني إسرائيل (١٨)، رقم الحديث:٣١٣٦، ص:٧٠٤.

3136- Ebû Hüreyre (r.’a.)’den rivâyete göre, Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) “O gün her toplumu, uydukları kişilerle berâber çağıracağız. Gerçekten de kitâbı sağ eline verilenler, tutanaklarını sevinçle okuyacaklardır. Bununla birlikte, kimseye de kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır.”[2] İsrâ Sûresi, 17/71. Âyette sözü edilen bu kitap, aynı sûrenin 13 ve 14. âyetlerinde söz konusu edilen, amellerin yazıldığı kitaptır.

 

Âyet-i hakkında şöyle demişti:

 

§  --- “Onlardan biri çağrılır (amellerin yazıldığı) defter sağ eline verilir. Vücûdu atmış zir’â' genişletilir/büyütülür, yüzü beyazlaştırılır. Başına pırıl-pırıl parlayan/yanan inciden bir taç giydirilir ve bu haliyle arkadaşlarının yanına döner.

 

--- “Arkadaşları onu uzaktan görürler ve şöyle derler: Allâh’ım bu kardeşimizi bize ulaştır ve onu bizim için hakkımızda mübârek kıl.” Derler.

Nihâyet onların yanına gelir ve: --- Müjdeler olsun sizlere. Her biriniz için aynı mükâfaat bir misli vardır.” Der.

 

§  --- Kâfire gelince; -çağrılır (amellerin yazıldığı) defter sol eline verilir.-  onun yüzü/suratı karartılır. Onun da vücûdu atmış zir’â genişletilir/büyütülür, başına da bir taç giydirilir.”

 

--- “Arkadaşları onu uzaktan görürler ve şöyle derler: Bunun şerrinden Allâh’a sığınırız, “Allâh’ım bizi onunla bir araya getirme” Derler.

 

Nihâyet arkadaşlarının yanına gelir. Arkadaşları da onu görür ve şöyle derler: --- “Allâh’ım onu rezîl et.” Derler.

Bunun üzerine O da:  “Allâh sizi rahmetinden uzak tuttu, sizden herkese bunun bir misli verilmiştir" der.”[3]

 

Sünenü’t-Tirmizî, Kitâbü’t-Tefsîru’l-Kur’ân (44), Benî İsrâîl (İsrâ) Sûresi’nden tefsîr edilen âyetler (18), Hadîs no:3136, s.704; Kütüb-i Sitte, 4/52-54.

﴿ وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ ف۪ى عُنُقِه۪ۜ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَابًا يَلْقٰيهُ مَنْشُورًا ﴿١٣﴾ اِقْرَاْ كِتَابَكَۜۜ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يبًاۜ [سورة الإسرآء:١٧/١٣-١٤]

“Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyâmet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız.” (13) “Oku kitâbını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter” denilecektir.”[4] İsrâ Sûresi, 17/13-14.

﴿ اِنَّا نَحْنُ نُحْيِ الْمَوْت۪ى وَنَكْتُبُ مَا قَدَّمُوا وَاٰثَارَهُمْۜ وَكُلَّ شَىْءٍ اَحْصَيْنَاهُ ف۪ىٓ اِمَامٍ مُب۪ينٍ۟ [سورة يٰسٓ:٣٦/١٢]

“Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) bir-bir kaydetmişizdir.”[5] Yâ-Sîn Sûresi, 36/12.

﴿ وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ مُشْفِق۪ينَ مِمَّا ف۪يهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هٰذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً اِلَّٓا اَحْصٰيهَاۜ وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًاۜ وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ اَحَدًا۟ [سورة الكهف:١٨/٤٩]

“Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. “Eyvâh bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!” derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.”[6] Kehf Sûresi, 18/49.

 



[1] الكتاب: سنن الترمذي، المؤلف: محمد بن عيسى بن سَوْرة بن موسى بن الضحاك، الترمذي، أبو عيسى (المتوفى:٢٧٩ هـ)، تحقيق وتعليق: أحمد محمد شاكر (جـ ١، ٢)، ومحمد فؤاد عبد الباقي (جـ٣)، وإبراهيم عطوة عوض المدرس في الأزهر الشريف (جـ ٤، ٥)، الناشر: شركة مكتبة ومطبعة مصطفى البابي الحلبي – مصر، الطبعة: الثانية، ١٣٩٥ هـ - ١٩٧٥ م، عدد الأجزاء:٥ أجزاء، كتاب التفسير القرآن (٤٤)،  باب: ومن سورة بني إسرائيل (١٨)، رقم الحديث:٣١٣٦، ص:٧٠٤.
[2] İsrâ Sûresi, 17/71. Âyette sözü edilen bu kitap, aynı sûrenin 13 ve 14. âyetlerinde söz konusu edilen, amellerin yazıldığı kitaptır.
[3] Sünenü’t-Tirmizî, Kitâbü’t-Tefsîru’l-Kur’ân (44), Benî İsrâîl (İsrâ) Sûresi’nden tefsîr edilen âyetler (18), Hadîs no:3136, s.704; Kütüb-i Sitte, 4/52-54.
[4] İsrâ Sûresi, 17/13-14.
[5] Yâ-Sîn Sûresi, 36/12.
[6] Kehf Sûresi, 18/49.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder