ALLÂH-Ü TE’ÂLÂ’NIN 99 (DOKSAN-DOKUZ) İSMİ
ŞERÎFİ
ESMÂÜLLÂHÜ’L-HÜSNÂ
En güzel isimler demektir. Bu isimlerin Allâh’a
(c.c.) âit olduğu âyet ve hadîslerde zikredilmektedir. Nitekim âyette;
﴿ وَ
لِلّٰهِ الْأَسْمَآءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ وَذَرُوا
الَّذ۪ينَ يُلْحِدُونَ ف۪ٓى
أَسْمَآئِه۪ۜ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ٧ [سورة الأعراف:٧/١٨٠]
“En güzel isimler Allâh’ındır. O’na o güzel
isimleriyle duâ edin.”[1]
buyrulmaktadır.
وعن أبى هريرة رَضِىَ اللَّهُ عَنْه قال: قال رسولُ
اللَّهِ ﷺ: إنَّ للَّهِ تِسْعَةً وَتِسْعِينَ اسماً مَنْ
حَفِظَهَا دَخَلَ الجَنَّةَ، إنَّ اللَّهَ وِتْرٌ يُحِبُّ الوِتْرَ.وفي رواية:
"مَنْ أحْصَاهَا (أخرجه البخارى بهذا اللفظ، ومسلم بدون ذكر الوتر،
والترمذى.وزاد فعدها): "هُوَ اللَّهُ الَّذِى َ إلَهَ إَّ هُوَ الرَّحْمَنُ
الرَّحِيمُ. المَلِكُ. القُدُّوسُ. السَّلاَمُ. المُؤمِنُ. المُهَيْمِنُ.
الْعَزِيزُ. الجَبَّارُ. المُتَكَبِّرُ. الخَالِقُ. البَارِئُ. المُصوِّرُ.
الغَفَّارُ. الْقَهَّارُ. الوَهَّابُ. الرَّزَّاقُ. الْفَتَّاحُ. الْعَلِيمُ.
القَابِضُ. الْبَاسِطُ. الخَافِضُ. الرَّافِعُ. المُعِزُّ. المُذِلُّ.
السَّمِيعُ. الْبَصِيرُ. الحَكَمُ. الْعَدْلُ. اللَّطِيفُ. الخَبِيرُ. الحَلِيمُ.
العَظِيمُ. الْغَفُورُ. الشَّكُورُ. الْعَلِىُّ. الْكَبِيرُ. الحَفِيظُ.
المُقيتُ. الحَسِيبُ. الجَلِيلُ. الكَرِيمُ. الرَّقيبُ. المُجِيبُ. الْوَاسِعُ.
الحَكِيمُ. الْوَدُودُ. المَجِيدُ. الْبَاعِثُ. الشَّهِيدُ. الحَقُّ.
الْوَكِيلُ. الْقَوِىُّ. المَتِينُ. الْوَلِىُّ. الحَمِيدُ. المُحْصِى.
المُبْدِئُ. المُعيدُ. المُحْيِى. المُمِيتُ. الحَىُّ. القَيُّومُ. الوَاجِدُ.
المَاجِدُ. الْوَاحِدُ. ا’حَدُ. الصَّمَدُ. الْقَادِرُ. المُقْتَدِرُ.
المُقَدِّمُ. المُؤَخِّرُ. الأوَّلُ. الأخِرُ. الظَّاهِرُ. البَاطِنُ. الوَالِى.
المُتَعَالِى. البَرُّ. التَّوَّابُ. المُنْتَقِمُ. الْعَفُوُّ. الرَّءوُفُ.
مَالِكُ المُلْكِ. ذُو الجَلالِ وَالإكْرَامِ. المُقْسِطُ. الجَامِعُ.
الْغَنِىُّ. المُغْنِى. المَانِعُ. الضَّارُّ. النَافِعُ. النُّورُ الهَادِى.
الْبَدِيعُ الْبَاقِى. الْوَارِثُ. الرَّشِيدُ. الصَّبُورُ. ولم يفصل الاسماء
غير الترمذى.
Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâh-ü ‘anh)
anlatıyor: “Rasûlüllâh (‘aleyhi’s-salât-ü
ve’s-selâm) buyurdular ki: "Allâh’ın
doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allâh tektir,
teki sever." Bir rivâyette: "Kim o isimleri sayarsa
cennete girer" buyurmuştur.”[2]
Tirmizî Rahımehüllâh’ın rivâyetinde Rasûlüllâh
(‘aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) Allâh’ın isimlerini şöyle yazdı:
"O Allâh ki O’nda başka ilâh yoktur. Rahman’dır. Rahim’dir.
El-Meliku’l-Kuddûsu, es-Selâmu, el-Mü’minu, el-Müheyminu, el-Azîzu,
el-Cebbâru, el-Mütekebbiru, el-Hâliku, el-Bâriu, el-Musavviru, el-Gaffâru,
el-Kahhâru, el-Vehhâbu, er-Rezzâku, el-Fettâhu, el-Alîmu, el-Kâbizu,
el-Bâsitu, el-Hâfidu, er-Râfiu, el-Muizzu, el-Müzillu, es-Semîu, el-Basîru,
el-Hakemu, el-Adlu, el-Latîfu, el-Habîru, el-Halîmu, el-Azîmu, el-Gafûru,
eş-Şekûru, el-Aliyyu, el-Kebîru, el-Hafîzu, el-Mukîtu, el-Hasîbu, el-Celîlu,
el-Kerîmu, er-Rakîbu, el-Mucîbu, el-Vâsiu, el-Hakîmu, el-Vedûdu, el-Mecîdu,
el-Bâisu, eş-Şehîdu, el-Hakku, el-Vekîlu, el-Kaviyyu, el-Metînu, el-Veliyyu,
el-Hamîdu, el-Muhsî, el-Mubdiu, el-Muîdu, el-Muhyi, el-Mümîtu, el-Hayyu,
el-Kayyûmu, el-Vâcidu, el-Mâcidu, el-Vâhidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kâdiru,
el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Âhiru, ez-Zâhiru, el-Bâtinu,
el-Vâli, el-Müte’âli, el-Berru, et-Tevvâbu, el-Müntekimu, el-Afuvvu,
er-Raûfu, Mâliku’l-Mülki, Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm, el-Muksitu, el-Câmiu,
el-Ganiyyu, el-Muğnî, el-Mâni’, ed-Dârru, en-Nâfiu, en-Nûru, el-Hâdî,
el-Bedîu, el-Bâki, el-Vârisu, er-Reşîdu, es-Sâbûru."
İsimleri bu şekilde, sâdece Tirmizî (rahımehüllâh)
saymıştır.
٨ هُوَاللّٰهُ
الَّذ۪ى لٰٓاإِلٰهَ إِلَّاهُوَۚ ... ٧ [سورة الحشر:٥٩/٢٢-٢٣]
En güzel
İsimler O’nu ta’rif etmektedir. “O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allâh’tır…”[3]
|
||||
S.NO
|
İSM-İ CELÎL
|
ANLAMI
=MÂNÂSI
|
TESBÎH NİYETİ
|
HER GÜN OKUMA ADEDİ
|
(1)
|
ALLÂH (C.C.)
|
Yûce
Yaratıcı’nın bütün ilâhî sıfatları kendisinde toplayan “İsm-i A’zâmı”ı,
en ulu ismi. Allâh eşi, benzeri, dengi bulunmayan; mekân ve zamândan münezzeh
olan; evveli ve sonu olmayan; bütün varlıkları yaratan ve yaşatan tek
ilâhtır, tek ma’bûddur.
|
Allâh-ü Te’âlâ’ya yakın olmak için
|
1000
Defâ
|
(2)
|
ER-RAHMÂN
|
Dünyada bütün mahlûkâta merhamet eden,
şefkat gösteren, ihsân eden.
|
Dünyâ Âhiret Allâh-ü Te’âlâ’nın sevgilisi olmak için
|
298
Defâ
|
(3)
|
ER-RAHÎM
|
Âhırette, müminlere acıyan, bağışlayan, esirgeyen.
|
Maddî
Mânevî Rızıklar için
|
258
Defâ
|
(4)
|
EL-MELİK
|
Yaratıcı, kâinâtın sâhibi.
|
Emir
sâhibi olmak ve Maddî Mânevî güçlü olmak için
|
90
Defâ
|
(5)
|
EL-KUDDÛS
|
Her noksanlıktan uzak.
|
Günâhlardan
kurtulmak ve Kalp Temizliği için
|
170
Defâ
|
(6)
|
ES-SELÂM
|
Her türlü tehlikelerden selâmete çıkaran.
|
Korkulan
Her Şeyden korunmak için
|
131
Defâ
|
(7)
|
EL-MÜ’MİN
|
Güven veren, vâ’d-ine güvenilen. Îmân nûrunu veren.
|
Kötü
Hastalıklara düşmemek için
|
137
Defâ
|
(8)
|
EL-MÜHEYMİN
|
Her şeyi görüp gözeten, her varlığın yaptıklarından
haberdâr olan.
|
Korunmak
için
|
145
Defâ
|
(9)
|
EL-AZÎZ
|
Mutlâk gâlib, karşı gelinemeyen. Yenilmeyen yegâne
gâlib.
|
Düşmanlara
gâlip gelmek için
|
94
Defâ
|
(10)
|
EL-CEBBÂR
|
İrâdesini her durumda yürüten, yaratılmışların
hâlini iyileştiren. Dilediğini yapan ve yaptıran.
|
İstek
arzuların hâsıl olması için
|
206
Defâ
|
(11)
|
EL-MÜTEKEBBİR
|
Azâmet ve yûceliğini (büyüklüğünü) izhâr eden,
Büyüklükte eşi yok.
|
İzzet
ve refaha nâil olmak için
|
662
Defâ
|
(12)
|
EL-HÂLİK
|
Yaratan, yoktan vâr eden. Takdîrine uygun bir
şekilde yaratan
|
İşlerde
üzüntü ve sıkıntıdan kurtulmak için
|
731
Defâ
|
(13)
|
EL- BÂRİ
|
Her şeyi kusursuz yaratan. Bir emsâl olmaksızın canlıları yaratan.
|
Üşlerinde
başarılı ve şöhretli olmak için
|
214
Defâ
|
(14)
|
EL-MÛSÂVVİR
|
Varlıklara sûret veren, onları birbirinden ayıran
özellikte yaratan.
|
Maksat
ve meramına ulaşmak için
|
336
Defâ
|
(15)
|
EL-ĞAFFÂR
|
Dâimâ affeden, tekrarlanan günâhları bağışlayan.
|
Bağışlanmak
ve günâhlardan korunmak için
|
1281
Defâ
|
(16)
|
EL-KAHHÂR
|
Yenilmeyen, yegâne gâlib olan.
|
Zâlimleri
kahretmek için
|
306
Defâ
|
(17)
|
EL-VEHHÂB
|
Karşılıksız ni’metler veren.
|
Sıkıntısız
ve borçsuz bir hayat için
|
14
Defâ
|
(18)
|
EL-RAZZÂK
|
Bedenlerin ve rûhların gıdâsını yaratıp veren. Her
varlığın rızkını veren.
|
Bol
rızklı ömür için
|
308
Defâ
|
(19)
|
EL-FETTÂH
|
İyilik kapılarını açan, hakemlik yapan.
|
Maddî
ve Mânevî hayırlar için
|
489
Defâ
|
(20)
|
EL-ALÎM
|
Gizli-açık, geçmiş-gelecek, her şeyi, ezelî ve ebedî
ilmi ile çok iyi bilen. Hakkıyla bilen.
|
İlim
zenginliği için
|
150
Defâ
|
(21)
|
EL-KÂBİZ
|
Rızkı tutan, rızıkları daraltan, canlıların
rûhlarını alan.
|
Zâlimin
zulmünden kurtulmak için
|
903
Defâ
|
(22)
|
EL-BÂSİT
|
Rızkı genişleten, rûhları bedenlerine yayan.
|
İşlerin
büyümesi mal ve paranın bereketi için
|
72
Defâ
|
(23)
|
EL-HÂFİD
|
Alçaltan, zillete düşüren. Kâfir ve fâcirleri
alçaltan.
|
Kötülüklerden
ve belâlardan korunmak için
|
1481
Defâ
|
(24)
|
ER-RÂFİ’
|
Yûcelten, ‘ızzet ve şeref veren.
|
İnsanlar
arasında ve işinde yükselmek için
|
351
Defâ
|
(25)
|
EL-MUÎZ
|
Dilediğini ‘azîz eden.
|
Fakirlikten
ve zelillikten korunmak için
|
117
Defâ
|
(26)
|
EL-MÜZİLL
|
Dilediğini zillete düşüren, alçaltan.
|
Düşmanları
zelîl etmek için
|
770
Defâ
|
(27)
|
ES-SEMİ’
|
Mükemmel işiten.
|
Duâların
kabûlü için
|
770
|
(28)
|
EL-BASÎR
|
Gizli açık, her şeyi çok iyi gören.
|
Acziyetin
kalkması için
|
112
|
(29)
|
EL-HAKEM
|
Mutlâk hâkim, hakkı batıldan ayıran. Son hukmü
veren.
|
Haklı
dâvâsını kazanmak için
|
68
Defâ
|
(30)
|
EL-ADL
|
Mutlâk adâlet sâhibi, aşırılığa meyletmeyen
|
Adâletli
olmak için
|
104
Defâ
|
(31)
|
EL-LATÎF
|
Lütfeden, her şeye vâkıf.
|
Dileklerin
olması, kısmet ve rızık için
|
129
Defâ
|
(32)
|
EL-HABÎR
|
Her şeyin iç yüzünden haberdâr olan.
|
Hâfıza
ve idrâkın genişlemeğe için
|
812
Defâ
|
(33)
|
EL-HALÎM
|
Cezâda, acele etmez, hılm sâhibi. Acele ile
ve kızgınlıkla muâmele etmeyen.
|
Ahlâk
ve ilim güzelliği için
|
88
Defâ
|
(34)
|
EL-’AZÎM
|
Zâtının ve sıfatlarının mâhiyeti anlaşılamayacak
kadar ulu.
|
Sözün
te’sirli ve sayılır olması için
|
1020
Defâ
|
(35)
|
EL-ĞAFÛR
|
Affı, mağfireti bol. Bütün günâhları
bağışlayan.
|
Günâhların
affı kötü ahlâkı bırakmak için
|
1286
Defâ
|
(36)
|
EŞ-ŞEKÛR
|
Az amele, çok sevâb veren.
|
Tâlihin
açıklığı ve bol rızık için
|
526
Defâ
|
(37)
|
EL-’ALİYY
|
Yûceler yûcesi.
|
Zilletten
kurtulmak ve ilim için
|
110
|
(38)
|
EL-KEBÎR
|
Büyüklükte benzeri yok.
|
Hürmet
görmek için
|
232
|
(39)
|
EL-HAFÎZ
|
Koruyup gözeten ve dengede tutan.
|
Nefsinin
ve malının korunması için
|
998
Defâ
|
(40)
|
EL-MUKÎT
|
Bedenlerin ve rûhların gıdâsını yaratıp
veren, bilip gücü yeten ve koruyan, her çeşit rızkı yaratan.
|
Muhtâc
olunan şeyi kazanmak için
|
550
Defâ
|
(41)
|
EL-HASÎB
|
Kullarına yeten, onları hesâba çeken.
|
Herkese
karşı açık alınlı olmak için
|
80
Defâ
|
(42)
|
EL-CELÎL
|
Celâl ve azâmet sâhibi olan.
|
Zâlim
ve Zorbayı zelîl etmek için
|
5329
Defâ
|
(43)
|
EL- KERÎM
|
Keremi bol, karşılıksız veren.
|
Bol
rızık ve rahatlık için
|
270
|
(44)
|
ER-RAKÎB
|
Her varlığı her ân gözeten. Gözetleyip
kontrol eden.
|
Her
işinde Allâh’ın korumasında olmak için
|
312
Defâ
|
(45)
|
EL- MUCÎB
|
Duâları kabûl eden. Dileklere karşılık
veren.
|
Duâların
kabûl olunması için
|
3025
Defâ
|
(46)
|
EL-VÂSİ’
|
Rahmet ve kudret sâhibi, ilmi ile her
şeyi ihâta eden (kuşatan).
|
Ömüer
uzunluğu, rızık genişliği ve sıhhat için
|
137
Defâ
|
(47)
|
EL-HAKÎM
|
Her şeyi hıkmetle yaratan. Bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan.
|
İlim
ve hikmet sâhibi olmak için
|
6084
Defâ
|
(48)
|
EL- VEDÛD
|
İyiliği seven, iyilik edene ihsân eden.
Sevgiye lâyık olan.
|
Herkesin
sevgisini kazanmak için
|
400
Defâ
|
(49)
|
EL-MECÎD
|
Zâtı şerefli, ni’meti, ihsânı sonsuz.
|
İzzet
ve şerefin artması için
|
3249
Defâ
|
(50)
|
EL-BÂ’IS
|
Peygamber gönderen, Ölümden sonra
dirilten, ölüleri dirilten.
|
Kuvvetli
ve irâdeli alacaklarını almak için
|
573
Defâ
|
(51)
|
EŞ-ŞEHÎD
|
Her zamân her yerde her ân hâzır ve
nâzır olan.
|
Şehîd
olmak heybetli olmak için
|
319
Defâ
|
(52)
|
EL-HAKK
|
Varlığı değişmeden duran. Vâr olan,
hakkı ortaya çıkaran. Fiilen vâr olan, mevcûdiyeti ve ulûhiyyeti gerçek olan.
|
Îmânda
ibâdette sâbit olup îmânlı ölmek için
|
108
Defâ
|
(53)
|
EL-VEKÎL
|
Kulların işlerini bitiren.
|
Allâh’dan
her türlü yardım görmek için
|
66
Defâ
|
(54)
|
EL-KAVÎ
|
Kudreti en üstün ve hiç azalmaz.
|
Kansızlık
ve vücudun güçlü olması için
|
116
Defâ
|
(55)
|
EL-METÎN
|
Kuvvet ve kudret membâı.
|
Maddî
ve mânevî sağlam olmak için
|
500
Defâ
|
(56)
|
EL-VELİYY
|
Mü’minleri seven, yardım eden.
|
Her
işinde Allâh’ın yardımı için
|
2116
Defâ
|
(57)
|
EL-HAMÎD
|
Hamd ve senâya lâyık. Övülmeye lâyık.
|
Kazancın
genişlemeğe için
|
3844
Defâ
|
(58)
|
EL-MUHSÎ
|
Varlıkların sayısını bilen.
|
Zekânın
kuvvetli olması için
|
148
Defâ
|
(59)
|
EL-MÜBDİ-Ü
|
Maddesiz, örneksiz yaratan. İlkin
yaratan.
|
Her
işte muvaffak olmak için
|
57
Defâ
|
(60)
|
EL-MU’ÎD
|
Yarattıklarını yok edib, sonra tekrâr
diriltecek olan.
|
Elden
kaçanı geriye kazanmak için
|
124
Defâ
|
(61)
|
EL-MUHYÎ
|
Mahlûklara can veren.
|
İşlerin
başarılı olması için
|
68
Defâ
|
(62)
|
EL-MÜMÎT
|
Her canlıya ölümü tattıran.
|
Harama
bakmamak ve kötülükleri bırakmak için
|
490
Defâ
|
(63)
|
EL-HAYY
|
Ezelî ve ebedî bir hayat ile diri olan.
|
Sözünün
te’sîrli olması ve herkesten ta’zîm görmek için
|
324
Defâ
|
(64)
|
EL-KAYYÛM
|
Zâtı ile kâim olan, mahlûkları varlıkta
durduran.
|
Allâh’ın
izniyle isteklerin olması için
|
156
Defâ
|
(65)
|
EL-VÂCİD
|
Hiçbir şey kendine gizli değil.
|
Kaybedilen
şeyi bulmak için
|
196
Defâ
|
(66)
|
EL-MÂCİD
|
Keremi, ihsânı bol olan.
|
Kazancın
bolluğu için
|
48
|
(67)
|
EL-VÂHID
|
Zât, sıfat ve fiillerinde benzeri ve
ortağı olmayan, tek olan. Hiçbir değişikliğe uğramadan olduğu gibi devâm eden.
|
İstediği
olur kalbi uyanır aklı nûr olur
|
3669
Defâ
|
(68)
|
ES-SAMED
|
Hiçbir şeye ihtiyâcı olmayan, herkesin
muhtâc olduğu mercî.
|
Hiçkimseye
muhtâc olmamak için
|
134
Defâ
|
(69)
|
EL-KÂDİR
|
Kudret sâhibi, Her şeye gücü yeten,
kudretli.
|
İstediğini
yapmaya güç yetirmek için
|
305
Defâ
|
(70)
|
EL-MUKTEDİR
|
Dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi
kolayca yaratan kudret sâhibi.
|
Her
işte başarılı olmak için
|
744
Defâ
|
(71)
|
EL-MUKADDİM
|
Şerefte birini öne alan.
|
Dâimâ
yükselmek için
|
184
|
(72)
|
EL-MUAHHIR
|
Dilediklerini te’hîr eden.
|
Kötü
birinin uzaklaştırılması için
|
847
Defâ
|
(73)
|
EL-EVVEL
|
Varlığının başlangıcı olmayan.
|
Her
hayır işinde birinci olmak için
|
37
Defâ
|
(74)
|
EL-ÂHİR
|
Ebedî, varlığının sonu olmayan.
|
Ömrünün
uzunluğu için
|
801
|
(75)
|
EZ-ZÂHİR
|
Yarattıkları ile varlığı açık.
|
Her
meselenin zuhuru için
|
1106
|
(76)
|
EL-BÂTIN
|
Zâtının görülmesi ve mâhiyetinin
bilinmesi açısından gizli. Aklın tasavvurundan örtülü olan.
|
Mefsi
mutma’ın ve kalbi geniş olması için
|
62
Defâ
|
(77)
|
EL-VÂLİ
|
Bütün kâinâtı idâre eden.
|
Sözünün
tesirli ve insanların sevmesi için
|
47
Defâ
|
(78)
|
EL-MÜTE’ÂLİ
|
İzzet, şeref ve hükümrânlık bakımından
en yûce, aşkın, son derece yûce.
|
Devletten
istediğini elde etmek için
|
551
Defâ
|
(79)
|
EL-BERR
|
İyilik eden, vâ’dini yerine getiren.
İyilik ve ihsânı bol olan.
|
Her
halde iyilik bulmak için
|
202
Defâ
|
(80)
|
ET-TEVVÂB
|
Tevbeleri kabûl eden.
|
Tevbelerin
kabûlü için
|
406
|
(81)
|
EL-MÜNTEKIM
|
Âsîlere cezâ veren. Suçları
cezâlandıran.
|
Zulüm
ve fenâklıklardan korunmak için
|
630
Defâ
|
(82)
|
EL-AFÜVV
|
Hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde
günâhları affeden.
|
Rızık
bolluğu kalb huzuru için
|
156
Defâ
|
(83)
|
ER-RAÛF
|
Çok merhamet eden, şefkâtli.
|
Hiçbir
varlıktan zarar görmemek için
|
287
Defâ
|
(84)
|
MÂLİKÜ’L-MÜLK
|
Mülkün gerçek sâhibi.
|
Mal
ve kazanca zarar gelmemek için
|
212
Defâ
|
(85)
|
ZÜ’L-CELÂL-İ VEL-İKRÂM
|
Celâl, azâmet, şeref, kemâl ve ikrâm
sâhibi.
|
İşlerin
kolaylığı için
|
1100
Defâ
|
(86)
|
EL-MUKSİT
|
Adâletle hükmeden, mazlumların hakkını
alıcı.
|
Eşlerin
arasını düzeltmek için
|
209
Defâ
|
(87)
|
EL-CÂMİ’
|
Toplayıp düzenleyen, kıyâmet günü hesâba
çekmek için mahlûkâtı toplayan.
|
Küsleri
barıştırmak için
|
114
Defâ
|
(88)
|
EL-ĞANİYY
|
Her şeyden müstağnî, kendi dışındaki her
şey O’na muhtâc. İhtiyaçsız.
|
Büyük
servet ve rızık genişliği için
|
1060
Defâ
|
(89)
|
EL-MUĞNÎ
|
İhtiyaç gören, fazlıyla doyuran.
|
Geçim
genişliği bol rızık için
|
1100
Defâ
|
(90)
|
EL-MÂNİ’
|
Dilemediklerine mâni’ olan.
|
Kaza
ve beladan uzak olmak için
|
161
Defâ
|
(91)
|
ED-DÂRR
|
Zarar veren. Elem, zarar verenleri yaratan.
|
Zararlı
kişinin kahrı için
|
1001
Defâ
|
(92)
|
EN-NÂFİ
|
Menfaat veren şeyleri yaratan. Fayda
veren.
|
Hastalıktan
uzak olmak hasta ise şifa bulmak için
|
201
Defâ
|
(93)
|
EN-NÛR
|
Âlemleri nûrlandıran, nûr kaynağı, Zâtı
açık.
|
Doğruyu
yanlışı görmek ve kalb nurluluğu için
|
256
Defâ
|
(94)
|
EL-HÂDÎ
|
Yol gösteren, murâda erdiren. Hidâyet
veren.
|
Çocukların
itaatkâr olması için
|
400
Defâ
|
(95)
|
EL-BEDÎ’
|
Eşi ve örneği olmayan, sanatkârâne
yaratan. Misâlsiz, örneksiz yaratan.
|
Allâh’ın
yardımına nâil olabilmek için
|
86
Defâ
|
(96)
|
EL-BÂKİ
|
Varlığının sonu olmayan. Varlığı ebedî
olan.
|
Ömrün
uzunluğu sıhhatin iyiliği için
|
113
Defâ
|
(97)
|
EL-VÂRİS
|
Her şeyin asıl sâhibi olan.
|
Uzun
ömür bol mal rızık ve şeref için
|
707
Defâ
|
(98)
|
ER-RAŞÎD
|
İrşâda muhtâc olmayan. Bütün işleri
isâbetli ve hedefine ulaşıcı, irşâd edici olan.
|
İçki
ve zinâdan kurtulmak ve güzel ahlâk için
|
514
Defâ
|
(99)
|
ES-SABÛR
|
Çok sabırlı. Cezâ vermede, acele etmez.
|
Başladığı
işi bitirmek için
|
298
Defâ
|
CELLE
CELÂLÜH: “Azâmeti yûce ve ulu olan” Allâh-ü Te’âlâ
hakkında kullanılan ve saygı ifâde eden sözcüklerdir. “Allâh” lafzı ve
Allâh (c.c.)’ın İsimlerinden biriyle zikredildiği yerde anlamında bir saygı
ifâdesidir. Bunun yerine;
CELLE ŞÂNÜHÛ: “Şânı yûce olsun”, veyâ
CELLE VE ‘ÂLÂ: “Azâmetli ve yûce
olan” ifâdeleri
de kullanılmaktadır. Hepsi için “Celâlet ve ululuk ancak Allâh (c.c.)’a
mahsûstur.” Diyebiliriz. [4]
|
“Allâh’ın doksan dokuz ismi vardır. Onları kim
ezberlerse cennete girer. Allâh tektir, teki sever.” Diğer
rivâyet şöyledir: “Gerçekten Allâh’ın doksan dokuz ismi vardır. Bir
müstesnâ yüz isim! Bunları kim sayarsa cennete girer.”[5]
HADÎS-İ ŞERÎF’TE (SÜNENÜ’T-TİRMİZÎ, DE’AVÂT 83, HADÎS NO: 3507)
ZİKRİ GEÇEN 99 İSİM ŞUNLARDIR:
Allâh, er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü’min,
el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bâri’,
el-Mûsâvvir, el-Gaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm,
el-Kâbıd, el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfi, el-Muiz, el-Müzill, el-Basîr, es-Semi’,
el-Hakem, el-Adl, el-Lâtîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Gafûr, eş-Şekûr,
el-Aliyy, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl, el-Kerîm, er-Rakîb,
el-Mücîb, el-Vâsi’, el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd, el-Bâis, eş-Şehîd, el-Hakk,
el-Vekîl, el-Kaviyy, el-Metîn, el-Veliyy, el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mübdî,
el-Muîd, el-Muhyî, el-Mümît, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid,
es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir,
ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâli, el-Müteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntakim,
el-Afüvv, er-Raûf, Mâlikü’l-Mülk, Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm, el-Muksit, el-Câmi’,
el-Ganiyy, el-Muğni, el-Mâni’, ed-Dârr, en-Nâfi’, en-Nûr, el-Hâdi, el-Bedî’,
el-Bâkî, el-Vâris, er-Reşîd, es-Sabûr.
Alimlerin ittifakıyla
isimler 99’a münhasır değildir. Kur’ân-ı Kerîm’de isim sîgası hâlinde bulunduğu
halde, Tirmizi’nin yukarıda saydığımız meşhûr listesinde görülmeyen vasıflar 27
adettir:
YUKARIDAKİ LİSTENİN
DIŞINDA, KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ DİĞER İSİMLER:
er-Rabb,
el-İlâh, el-Muhıyt, el-Kadîr, el-Kâfî, (eş-Şekûr’un
yerine) eş-Şâkir, el-Hakîm, el- (el-Kahhâr’ın yerine) el-Kâhir, el-Mevlâ, en-Nasıyr, el-Hâlık,
el-Melik, el-Kefîl, el-Hallâk, el-Ekrem, el-A’lâ,
el-Mübîn, el-Hafî, el-Karîb, (el-Vâhid’in yerine) el-Ehad, Ğâfiru’z-Zenb,
Şedîdü’l-’Ikâb, Fâtıru’s-Semâvâti Ve’l-Ard, er-Rafîu’d-Derecât, Ğâlib ‘Alâ
Emrih, Kâim ‘Alâ Külli Nefs, Hayrun Hâfızan.
ALLÂH-Ü TE’ÂLÂ’YA İZÂFE EDİLEN DİĞER BÂZI İSİMLER
ed-Dâim, el-Münevver, es-Sıddîk,
el-Vitr, el-Allâm, el-Müdebbir, Zi’t-Tavl, Zü’l-Me’âric, Zü’l-Fadl, el-Hannân,[6] el-Mennân,[7]
ed-Deyyân...[8]
Kur’ân-ı Kerîm’de Allâh İsm-i Şerîfi 2800
defâ zikredilmiştir. Allâh isminden sonra Kur’ân’da en çok zikri geçen isim, ‘Rabb’
ismidir. 960 yerde zikredilmektedir. Rabb isminden sonra, Kur’ân-da en çok yer
alan isimler ise; ‘Rahmân, Rahîm ve Mâlik’ isimleridir. Fâtiha sûresinde
‘Allâh’ isminden sonra sıra ile zikredilen bu dört İsm-i Şerîfe, Cenâb-ı
Hakk’ın Rubûbiyet Sıfatları adı da verilmektedir.
Terbiye etmek, büyütmek, yetiştirmek
mânalarını ihtiva eden Rab kelimesinin asıl mânası: “Bir şey’i derece derece
yükselterek, gâyesi olan en mükemmele erişinceye kadar kollayan” demektir.
٨ وَلِلّٰهِ الْاَسْمَۤاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ
وَذَرُوا الَّذ۪ينَ يُلْحِدُونَ ف۪ۤى أَسْمَۤائِه۪ۜ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا
يَعْمَلُونَ ٧ [سورة
الأعراف:٧/١٨٠]
“En güzel isimler Allâh’ındır. O’na
o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları
bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.”[9]
Esmâü’l-Hüsnâ ile ilgili bu âyette
geçen “eğriliğe sapanlar” diye tercüme olunan “yulhıdûn”, genel olarak Allâh’a
isim ve vasıf vermekte kayıtsız, lâubâlî kimseleri ifâde eder. İlhâd: Allâh’ı,
Kendisini isimlendirmediği, hakkında ne Kur’ân ne de sünnette nass gelmemiş
olan bir isimle adlandırmaktır.
[1] A’râf Sûresi,
7/180.
[2] Buhârî hadisi bu lafızla tahric etmiştir.
Müslim’de “tek” kelimesi yoktur. (Buhârî, De’avât 68; Müslim, Zikr
5, (2677); Tirmizî, De’avât 87, (3502). Kütüb-i Sitte, 7/5-6)
[3] Haşr Sûresi, 59/23.
[4] T.D.V. İslâm Ansiklopedisi 7/271.
[5] Müslim, Zikir 6, hadis no: 2677.
[6] Hannân: Rahmetlerin en latîf cilvesini
gösteren, bol-bol rahmet ve mağfiret eden.
[7] Mennân: Hak etmedikleri halde kullarına
çeşitli ni’metleri karşılıksız lütfeden, Hak etmedikleri halde kullarına
ni’metler lütfeden, yarattıklarını öldükten sonra dirilten.
[8] Deyyân: Herkesin hesâbını en iyi bilen.
[9] A’raf Sûresi, 7/180.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder