21 Temmuz 2011 Perşembe

32 (OTUZ İKİ) FARZ VE 54 (ELLİ DÖRT) FARZ




54 (ELLİ DÖRT) FARZ
54 FARZ
KONU İLE İLGİLİ ÂYET-İ KERÎME’LER
ÂYET-İ KERÎMELER’İN MEÂLLERİ
1-
Zikrullâh=Allâh-ü Teâlâ’yı zikirdir.
﴿ يَآ أَيُّهَا الَّذ۪ينَ أٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا كَث۪يرًاۙ
[سورة الأحزاب:٣٣/١- ٤١]
“Ey îmân edenler !.. Allâh’ı çokça zikredin.”
(Ahzâb Sûresi, 33/41.)
2-
Elbise giymektir.
﴿ يَا بَــن۪ٓى أٰدَمَ خُذُوا ز۪ينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ ...
[سورة الأعراف:٧/٣١]
“Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin) ...”
(A’râf Sûresi, 7/31’den.)
3-
Abdest almaktır.
﴿ يَآأَيُّهَا الَّذ۪ينَ أٰمَنُٓوا إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِۜ وَإِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواۜ وَإِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْجَآءَ أَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَآئِطِ أَوْ لَمَسْتُمُ النِّسَآءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَآءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ [سورة المآئدة:٥/٦]
“Ey îmân edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüb iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veyâ seferde bulunursanız veyâ biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veyâ kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allâh, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki ni’metini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (Mâide Sûresi, 5/6.)
4-
Namaz kılmak=beş vakit namazı muhâfaza etmektir.
﴿ حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلٰوةِ الْوُسْطٰى وَقُومُوا لِلّٰهِ قَانِت۪ينَ[سورة البقرة:٢/٢٣٨] ﴿ فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلٰوةَ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِكُمْ فَإِذَا اطْمَاْنَنْتُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ إِنَّ الصَّلٰوةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا[سورة النسآء:٤/١٠٣]
“Namazlara ve orta namaza devâm edin. Allâh’a gönülden boyun eğerek namaza durun.” (Bakara Sûresi, 2/238.)
“Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allâh’ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.” (Nisâ Sûresi, 4/103.)
5-
Cünüblükten gusl etmektir.
﴿ ... وَإِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواۜ ... [سورة المآئدة:٥/٦]
“ … Eğer cünüb iseniz, (boy abdesti alarak) iyice yıkanarak temizlenin... “ (Mâide Sûresi, 5/6’dan.)
6-
Rızık hakkında Allâh-ü Teâlâ’nın vaâdi kerîmine i’timâd ve tevekkül ile geçim derdinden emîn olmaktır.
﴿ وَمَا مِنْ دَآبَّةٍ فِى الْاَرْضِ إِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا ... [سورة الهود:١١/٦] ﴿ ... وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُۜ ... [سورة الطلاق:٦٥/٣]
“Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allâh’a âit olmasın!..” (Hûd Sûresi, 11/6’dan.)
“ … Kim Allâh’a tevekkül ederse, O kendisine yeter…” (Talâk Sûresi, 65/3’den.)
7-
Allâh-ü Teâlâ’nın kısmet ettiği şeye kanaat etmektir.
﴿ أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَةَ رَبِّكَۜ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَع۪يشَتَهُمْ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا سُخْرِيًّاۜ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ [سورة الزخروف:٤٣/٣٢]
“Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünyâ hayâtında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini kimine, derece-derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır.” (Zuhruf Sûresi, 43/32.)
8-
Helâlinden yemektir.
﴿ يَآ أَيُّهَا النَّاسُ كُلُوا مِمَّا فِى الْاَرْضِ حَلَالًا طَيِّبًاۘ ... [سورة البقرة:٢/١٦٨]
“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin!..”
(Bakara Sûresi, 2/168.)
9-
Bütün işlerinde Kâfi’l-Mühimmât (mühim işleri halletmeyi üstlenmiş) olan Allâh-ü Zû’l-Celâl’e tevekkül etmektir.
﴿ وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَىِّ الَّذ۪ى لَايَمُوتُ ... [سورة الفرقان:٢٥/٥٨]﴿ ... وَعَلَى اللّٰهِ فَتَوَكَّلُٓوا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ [سورة المآئدة:٥/٢٣]
“Sen, o ölümsüz ve dâimâ diri olana (Allâh’a) tevekkül et...” (Fukân Sûresi, 25/58’den.)
“ … Eğer mü’minler iseniz, yalnızca Allâh’a tevekkül edin.” (Mâide Sûresi, 5/23’den.)
10-
Kazâya rızâ göstermektir.
﴿ فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ ... [سورة القلم:٦٨/٤٨] ﴿ ... رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ... [سورة مآئدة:٥/١١٩] ﴿﴾ [سورة البينة:٩٨/٨]
“Sen, Rabbinin hükmüne sabret…”
(Kalem Sûresi, 68/48’den)
“ … Allâh, onlar (ın kabûle şâyân çalışmaların) dan râzı olmuştur. Onlar O’n (un bol mükâfaatın) dan hoşnûd kalmışlardır…” (Mâide Sûresi, 5/119, Beyyine Sûresi, 98/8’den.)
11-
Allâh-ü Teâlâ’nın kerem ve ihsân eylediği nimetlerine karşı, şükretmektir.
﴿ ... لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ ... [سورة إبراهيم:١٤/٧]
“ … Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size ni’metimi artırırım …” (İbrâhîm Sûresi, 14/7’den.)
12-
Belâlara ve zorluklara karşı sabr etmektir.
﴿ ... وَاصْبِرُواۜ إِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَۚ [سورة الأنفال:٨/٤٦]﴿ ... وَاللّٰهُ يُحِبُّ الصَّابِر۪ينَ [سورة آل عمران:٣/١٤٦]
“ … Allâh, sabredenleri sever.”
(Âl-i Imrân Sûresi, 3/146’dan)
13-
Günâhlardan tevbe etmektir.
﴿ ... وَتُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ جَم۪يعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ [سورة النور:٢٤/٣١ ]
“ … Ey mü’minler, hep birlikte tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nûr Sûresi, 24/31’den.)
14-
Allâh-ü Teâlâ rızâsı için ihlâslı ibâdet etmektir.
﴿ ... وَادْعُوهُ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۜ ... [سورة الأعراف:٧/٢٩]﴿ أَلَا لِلّٰهِ الدّ۪ينُ الْخَالِصُۜ ... [سورة الزمر:٣٩/٣] ﴿ ... فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَآءَ رَبِّه۪ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّه۪ٓ أَحَدًا
[سورة الكهف:١٨/١١٠]
“ … Dîni Allâh’a has kılarak O’na ibâdet edin…” (A’râf Sûresi, 7/29’dan.)
“İyi bilin ki, hâlis dîn yalnız Allâh içindir…” (Zümer Sûresi, 39/3’den.)
“ … Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibâdette kimseyi ortak koşmasın.” (Kehf Sûresi, 18/110’dan.)
15-
Şeytanı düşman bilmektir.
﴿ إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّاۜ ...
[سورة فاطر:٣٥/٦]
“Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın...”
(Fâtır Sûresi, 35/6’dan.)
16-
Hüccet (Kur’ân-ı Kerîm’in hükmü) ile amel etmektir.
﴿ ... هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ [سورة البقرة:٢/١١١]
“ … Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddiânızı isbât edecek) delîlinizi getirin.”
(Bakara Sûresi, 2/111’den.)
17-
Ölüme hazırlık yapmaktır.
﴿ كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۚ ﴿٢٦﴾ وَيَبْقٰى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِۚ [سورة الرحمٰن:٥٥/٢٦-٢٧]
“Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır.” (26) “Ancak azamet ve ikrâm sâhibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.” (Rahmân Sûresi, 55/26-27.)
18-
Sevdiğini Allâh-ü Teâlâ için sevmek, düşmanlık ettiğine de Allâh-ü Teâlâ için düşmanlık etmektir. -Allâh-ü Teâlâ’nın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmaktır.-
﴿ لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ يُوَآدُّونَ مَنْ حَآدَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ ...
[سورة المجادلة:٥٨/٢٢]
“Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yâhut kendi soy-sopları olsalar bile, Allâh’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin...”
(Mücâdele Sûresi, 58/22’den.)
19-
Emr-i bi’l-Ma’rûf ve’n-Nehy-i ani’l-Münker=İyiliği emretmek, kötülüğü nehy etmektir.
﴿ كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ ... [سورة آل عمران:٣/١١٠]
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz...”
(Âl-i Imrân Sûresi, 3/110’dan.)
20-
Ana-Babaya itaat edip iyilik etmektir.
﴿ ... أَنِ اشْكُرْ ل۪ى وَلِوَالِدَيْكَۜ إِلَىَّ الْمَص۪يرُ
[سورة لقمان:٣١/١٤]
“ … Bana ve (sonra yaratıklar içerisinde, yaratılış sebebin olan) ana-babana şükret! Varış/Dönüş ancak banadır.”
(Lokmân Sûresi, 31/14’den.)
21-
Sıla-i Rahım=Akrabayı ziyâret etmektir.
﴿ ... وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ى تَسَآءَ لُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ ... [سورة النسآء:٤/١]
“ … Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allâh’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının…” (Nisâ Sûresi, 4/1’den.)
22-
Emâneti yerine teslim etmektir.
﴿ إِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا الْاَمَانَاتِ إِلٰٓى أَهْلِهَاۙ ... [سورة النسآء:٤/٥٨]
“Allâh, size, emânetleri mutlakâ ehline vermenizi emrediyor…” (Nisâ Sûresi, 4/58’den.)
23-
Dâimâ Allâh-ü Teâlâ ve Rasûlüne itâat edip boyun eğmek, Allâh-ü Teâlâ’ya isyân etmekten kaçınıp, Allâh-ü Teâlâ’ya itâat etmeye gitmek, Müslüman âmirlere=devlet reislerine itâat etmektir.
﴿ يَآ أَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا أَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِى الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ ...
[سورة النسآء:٤/٥٩]
﴿ فَفِرُّٓوا إِلَى اللّٰهِۜ ...
[سورة الذاريات:٥١/٥٠]
“Ey îmân edenler! Allâh’a itâat edin. Peygamber’e itâat edin ve sizden olan ülü’l-emre (idârecilere) de…” (Nisâ Sûresi, 4/59’dan.)
“O hâlde Allâh’a koşun...”
(Zâriyât Sûresi, 51/50’den.)
24-
Kaçırılan şeyler için üzülmeyi ve gelen şeyler ile de sevinmeyi terk etmektir.
﴿ لِكَيْلَا تَأْسَوْا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا تَفْرَحُوا بِمَآ اٰتٰيكُمْۜ ... [سورة الحديد:٥٧/٢٣]
“Tâ ki sizden ge (çip git) miş olan (dünyâ imkân) lar (ın) a karşı üzülmeyesiniz, O (Allâh-ü Sübhânehû) nun size vermiş olduğu (ni’met dolu) şeylerle de (şımaracak derecede) sevinmeyesiniz!” (Hadîd Sûresi, 57/23’den.)
25-
Rızık kazanmak için çalışmaktır. -kifâyet miktârı-
﴿ لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْۜ ... [سورة البقرة:٢/١٩٨] ﴿ ... فَانْتَشِرُوا فِى الْاَرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ ... [سورة الجمعة:٦٢/١٠]
“Rabbinizin fazlından bir rızık/ticâret taleb etmeniz/istemeniz sizin üzerinize bir günâh değildir…” (Bakara Sûresi, 2/198’den.)
“ … Artık yeryüzüne dağılın ve Allâh’ın lütfundan nasîbinizi arayın…”
(Cum’â Sûresi, 62/10’dan.)
26-
Hiçbir mahlûkâttan korkmayıp sâdece Allâh-ü Teâlâ’dan korkmaktır.
﴿ ... فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ ...
[سورة البقرة:٢/١٥٠]؛[سورة المآئدة:٥/٣-٤٤]
“ … Artık, insanlardan korkmayın, ben (im emrime muhâlefet) ten korkun…”
(Bakara Sûresi, 2/150’den; Mâide Sûresi, 5/3-44’den.)
27-
Geçmiş olaylara i’tibâr etmektir.
﴿ ... فَاعْتَبِرُوا يَآ اُو۬لِى الْاَبْصَارِ [سورةالحشر:٥٩/٢]
“ … Ey basîret sâhipleri, hakkıyla ibret alın...” (Haşr Sûresi, 59/2’den.)
28-
Yeryüzünün ve gökyüzünün acâyipliklerini tefekkür etmektir.
﴿ أَوَ لَمْ يَنْظُرُوا ف۪ى مَلَكُوتِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ ... [سورة الأعراف:٧/١٨٥]
“Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümrânlık ve nizâma, hiç bakmadılar mı?..”
(A’râf Sûresi, 7/185’den.)
29-
Mâ-lâ ya’nî’den dilini muhâfaza etmek= Dilini, fuhşa âit kelimelerden korumaktır.
﴿ مَايَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَق۪يبٌ عَت۪يدٌ [سورة قٓ:٥٠/١٨]
“İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.” (Kâf Sûresi, 50/18.)
30-
Sû-i Zân’dan (kötü zandan) sakınmaktır.
﴿ يَآ أَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يرًا مِنَ الظَّنِّۚ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ ... [سورة الحجرات:٤٩/١٢]
“Ey îmân edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır…”
(Hucürât Sûresi, 49/12’den.)
31-
Kimseyle alay etmemek, mü’min kardeşiyle alay etmekten ve onu tenkit edip sövmekten kaçınmaktır. -Hiçbir kimseyi maskaralığa almamak-
﴿ يَآ أَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰٓى أَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ وَلَا نِسَآءٌ مِنْ نِسَآءٍ عَسٰٓى أَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّۚ وَلَا تَلْمِزُٓوا أَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْا۪يمَانِۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ [سورة الحجرات:٤٩/١١]
“Ey îmân edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakablarla çağırmayın. Îmândan sonra fâsıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir.”
(Hucürât Sûresi, 49/11.)
32-
Harama bakmaktan gözü sakınmaktır.
﴿ قُلْ لِلْمُؤْمِن۪ينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ ... ﴿٣٠﴾ وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ ...
[سورة النور:٢٤/٣٠-٣١]
“Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar…” (30)
“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar…” (Nûr Sûresi, 24/30-31’den.)
33-
Sözünde sâdık=doğru olmaktır.
﴿ يَآ أَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ [سورة التوبة:٩/١١٩]﴿ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ ... [سورة الأحزاب:٣٣/٢٣]
“Ey îmân edenler! Allâh’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla berâber olun.” (Tevbe Sûresi, 9/119.)
“Mü’minler içerisinden öyle erler vardır ki, Allâh’a verdikleri söze sâdık kaldılar…” (Ahzâb Sûresi, 33/23’den.)
34-
Savt-ı Melâhî’den=Hakk’tan alıkoyucu sesleri dinlemekten sakınmaktır.
﴿ وَلَا تَقْفُ مَالَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌۜ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ اُو۬لٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُ۫لًا
[سورة الإسرآء:١٧/٣٦]
“Hakkında kesin bilgi sâhibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp (gönül), bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ Sûresi, 17/36.)
35-
İlim tahsîl etmeye çalışmak ve o ilmin gereğiyle amel etmektir.
﴿ ... كُونُوا رَبَّانِيّ۪نَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَۙ
[سورة آل عمران:٣/٧٩]
“... Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitâb uyarınca rabbânîler (Allâh’ın istediği örnek ve dindâr kullar) olun.” (Âl-i Imrân Sûresi, 3/79’dan.)
36-
Ölçü ve tartıyı tastamam yapıp hak üzere âdil olmaktır.
﴿ وَأَوْفُوا الْكَيْلَ إِذَا كِلْتُمْ وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَق۪يمِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْو۪يلًا [سورة الإسرآء:١٧/٣٥]
“Ölçtüğünüzde ölçmeyi tam yapın, doğru terâzi ile tartın. Bu daha hayırlı, sonuç bakımından daha güzeldir.” (İsrâ Sûresi, 17/35.)
37-
Allâh-ü Teâlâ’nın azâbından emîn olmayıp, dâimâ korkmaktır.
﴿ أَفَأَمِنُوا مَكْرَ اللّٰهِۚ فَلَا يَاْمَنُ مَكْرَ اللّٰهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ۟ [سورة الأعراف:٧/٩٩]
“Yoksa onlar Allâh’ın (kulunu beklemediği taraftan ansızın yakalaması anlamına gelen o fecî) mekrinden güvencede mi oldular (tuzağından emîn mi oldular)? Fakat hüsrana uğrayan kavimden başkası Allâh’ın mekrinden emîn ol (up da kendini güvende san) maz.” (A’râf Sûresi, 7/99.)
38-
İhtiyâcını arz eyleyen fakir ve miskini eli boş olarak geri çevirmemektir.
﴿ ... وَأَطْعِمُوا الْبَآئِسَ الْفَق۪يرَۘ [سورة الحج:٢٢/٢٨]﴿ وَأَمَّا السَّآئِلَ فَلَا تَنْهَرْۜ [سورة الضحى:٩٣/١٠]
“ … Şiddetli fakirliğe erişen fakire yemek yediriniz.” (Hac Sûresi, 22/28’den.)
“Sakın isteyeni kötü sözle kovma!” (Duhâ Sûresi, 93/10.)
39-
Allâh-ü Teâlâ’nın rahmetinden ümîd kesmemektir.
﴿ ... لَاتَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ ...
[سورة الزمر:٣٩/٥٣]
“ … Allâh-ü Teâlâ’nın rahmetinden ümîdinizi kesmeyiniz…”
(Zümer Sûresi, 39/53.)
40-
Hevâ ve hevesle amel etmemektir.
﴿ ... وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوٰى ... [سورة صٓ:٣٨/٢٦] ﴿ وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّه۪ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَىۙ ﴿٤٠﴾ فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِىَ الْمَأْوٰىۜ [سورة النازعات:٧٩/٤٠-٤١]
“ … Nefsin (kötü) arzusuna uyma!..” (Sâd Sûresi, 38/26.)
“Kim de, Rabbinin huzûrunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır.” (Nâzi’ât Sûresi, 79/40-41.)
41-
Allâh-ü Teâlâ’nın kendisine ihsân ettiği maldan yine Allâh-ü Teâlâ yolunda infâk etmektir. -Allâh-ü Teâlâ rızâsı için yemek yedirmek-
﴿ وَأَنْفِقُوا ف۪ى سَب۪يلِ اللّٰهِ ... [سورة البقرة:٢/ ١٩٥]﴿ ... وَأَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ ...
[سورة الحديد:٥٧/٧]
(Mallarınızı) Allâh yolunda harcayın…” (Bakara Sûresi, 2/195’den.)
“ … Ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, (Allâh yolunda) harcayın…”
(Hadîd Sûresi, 57/7’den.)
42-
Harcamayı ölçülü yapmaktır.
﴿ وَالَّذ۪ينَ إِذَا أَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذٰلِكَ قَوَامًا
[سورة الفرقان:٢٥/٦٧]
“Onlar, harcadıklarında ne isrâf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.” (Furkân Sûresi, 25/67.)
43-
Verilen sadaka üzerine minnet etmemektir. –başa kakmamak-
﴿ يَآ أَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَالْاَذٰىۙ ... [سورة البقرة:٢/٢٦٤]
“Ey îmân edenler! Sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak sûretiyle boşa çıkarmayın…”
(Bakara Sûresi, 2/264’den.)
44-
Hayız=âdetli ve lohusa olan hanımına yaklaşmamaktır.
﴿ وَيَسْئَلُونَكَ عَنِ الْمَح۪يضِۜ قُلْ هُوَ أَذًىۙ فَاعْتَزِلُوا النِّسَآءَ فِى الْمَح۪يضِۙ وَلَاتَقْرَبُوهُنَّ حَتّٰى يَطْهُرْنَۚ ... [سورة البقرة:٢/٢٢٢]
“Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezâdır (rahatsızlıktır). Ay hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın...”
(Bakara Sûresi, 2/222’den.)
45-
Bütün günâhlardan kalbi temizlemektir.
﴿ ... إِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّانًا اَث۪يمًاۚ
[سورة النسآء:٤/١٠٧]
“ … Zîrâ Allâh, hiçbir hâini, hiçbir günahkârı sevmez. (Nisâ Sûresi, 4/107’den.)
46-
Kibirlenmeyi, büyüklenmeyi terk etmektir.
﴿ تِلْكَ الدَّارُ الْاٰخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذ۪ينَ لَا يُر۪يدُونَ عُلُوًّا فِى الْاَرْضِ وَلَا فَسَادًاۜ ... [سورة القصص:٢٨/٨٣]﴿ وَلَا تَمْشِ فِى الْاَرْضِ مَرَحًاۚ إِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْاَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولًا [سورة الإسرآء:١٧/٣٧]
“İşte âhiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız...” (Kasâs Sûresi, 28/83’den.)
“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri aslâ yaramazsın, boyca da dağlara aslâ erişemezsin.” (İsrâ Sûresi, 17/37.)
47-
Yetimin mâlını hıfz etmek=korumak= Yetimin mâlını almaktan sakınmaktır.
﴿ ... وَلَا تَاْكُلُوا أَمْوَالَهُمْ إِلَى أَمْوَالِكُمْۜ إِنَّهُ كَانَ حُوبًا كَب۪يرًا [سورة النسآء:٤/٢]﴿ إِنَّ الَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ أَمْوَالَ الْيَتَامٰى ظُلْمًا إِنَّمَا يَأْكُلُونَ ف۪ى بُطُونِهِمْ نَارًاۜ وَسَيَصْلَوْنَ سَع۪يرًا۟ [سورة النسآء:٤/١٠]
“ … Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır.” (Nisâ Sûresi, 4/2’den.)
“Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zâten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir.” (Nisâ Sûresi, 4/10.)
48-
Malı nâ müstehıkka vermekle isrâf ve izâat etmekten hıfz etmek=Malı hak etmeyene vererek isrâf ve zâyî etmekten korumaktır.
﴿ وَلَا تُؤْتُوا السُّفَهَآءَ أَمْوَالَكُمُ الَّت۪ى جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ قِيَامًا ...
[سورة النسآء:٤/٥]
“Allâh’ın, sizin için geçim kaynağı yaptığı mallarınızı (kendini bilmez ve aklı kıt) sefihlere vermeyin…” (Nisâ Sûresi, 4/5’den.)
49-
Beş vakit namazı muhâfaza eylemektir.
﴿ وَلَا تُؤْتُوا السُّفَهَآءَ أَمْوَالَكُمُ الَّت۪ى جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ قِيَامًا ... [سورة النسآء:٤/٥] ﴿ حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلٰوةِ الْوُسْطٰى وَقُومُوا لِلّٰهِ قَانِت۪ينَ [سورة البقرة:٢/٢٣٨]
“Namazlara ve orta namaza devâm edin. Allâh’a gönülden boyun eğerek namaza durun.”
(Bakara Sûresi, 2/238.)
50-
Malının zekâtını, mahsûlün öşrünü vermektir.
﴿ ... وَاٰتُواالزَّكٰوةَ ... [سورة البقرة:٢/٤٣] ﴿ ... إِذَا أَثْمَرَ وَأٰتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِه۪ۘ ... [سورة الأنعام:٦/١٤١]
“ … Zekâtı verin…” (Bakara Sûresi, 2/43, 83, 110’dan.); (Hacc Sûresi, 22/78’den.); (Nûr Sûresi, 24/56’dan.); (Ahzâb Sûresi, 33/33’den.); (Mücâdele Sûresi, 58/13’den.); (Müzzemmil Sûresi, 73/20’den.); (Beyyine Sûresi, 98/5’den.)
“ … Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin …” (En’âm Sûresi, 6/141’den)
51-
Allâh-ü Teâlâ’ya hiçbir şeyi şirk koşmamaktır.
﴿ ... إِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوٰيهُ النَّارُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ [سورة المآئدة:٥/٧٢]
“ … Kim Allâh’a ortak koşarsa, artık, Allâh ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur.” (Mâide Sûresi, 5/72’den.)
52-
Zinâ etmemektir. -zinâya yaklaşmamak-
﴿ ... وَلَايَزْنُونَۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ يَلْقَ أَثَامًاۙ [سورة الفرقان:٢٥/٦٨]
“Allâh’ın kulları zinâ etmezler. Her kim bunu yaparsa cezâsına kavuşur. (Ağır azâba uğrar.)” (Furkân Sûresi, 25/68’den.)
53-
İçki içmemektir.
-şarabı ve alkollü içkileri içmemektir-
﴿ قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّىَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالْاِثْمَ وَالْبَغْىَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَأَنْ تُشْرِكُوا بِاللّٰهِ مَالَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَانًا وَأَنْ تَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ مَالَا تَعْلَمُونَ [سورة الأعراف:٧/٣٣]
﴿ يَآ أَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ [سورة المآئدة:٥/٩٠]
(Habîbim) De ki: “Rabbim ancak, (zinâ ve fâiz gibi) son derece çirkin işleri, onların açık olanını ve gizli kalanını, (içki ve kumar gibi) günâh (lar) ın tümünü, (zulüm, kibir ve insanların haklarına el uzatma gibi) haksız yere saldırıyı/haksız istekte bulunmayı /(ilâhlığı) hakkında hiçbir delîl indirmediği herhangi bir şeyi Allâh’a ortak koşmanızı ve Allâh’a karşı bilmediğiniz şeyleri söyle (yerek, O’na yakışmayacak sıfatlar isnâd etmenizi ve kendisi adına dilediğiniz şekilde helâl-harâm hükmü ver) menizi harâm kılmıştır.” (A’râf Sûresi, 7/33.)
“Ey îmân edenler! (Aklı örten) Şarap (gibi sarhoş edici tüm içkiler), kumar, (tapınak için) dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytanın amelinden olan (ve sâdece onun hoş gösterip sebebiyet verdiği) birer pisliktir. Öyleyse bu (anlatıla) ndan uzak durun, tâ ki siz (Allâh’ın gazâb ve azâbından kurtulup) felâha erişebilesiniz!” (Mâide Sûresi, 5/90.)
54-
Yalan yere Allâh-ü Teâlâ’ya yemîn etmemektir.
﴿ ... وَيَحْلِفُونَ عَلَى الْكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ [سورة المجادلة:٥٨/١٤]
“ …Onlar yemînlerinde yalancı olduklarını bile bile yalan üzerine yemîn ederler.” (Mücâdele Sûresi, 58/14’den.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder