20 Temmuz 2011 Çarşamba

MEŞHÛR BAL TEFSİRİ

MEŞHÛR BAL TEFSİR’İNDE:

Hz.Ali (k.v.) bir Gazâ’dan  döndüğü zaman; Hz. Ebû Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman (r.anhüm)  ziyâretine gelip gazâsını tebrîk ettiler.

Hz. Ali onlara bal ikrâm etti. Bal yeni kalaylanmış bakır tasın içinde, balın içindede bir kıl vardı. Her biri bu kılı Hz. Peygamberin kızı Fâtıma (r.anhâ) bizi denemek için koymuştur dediler. Herkes bunun hakkında üç söz söylediler:

HZ.EBÛ BEKİR (r.a.) BUYURDU Kİ:

Doğru namaz kılanın kalbi nûrludur bu tastan,
Namazdan lezzet almak tatlıdır bu baldan,
Namazı ta’dil-i erkân ile kılmak incedir bu kıldan.

HZ. ‘ÖMER (r.a.) BUYURDU Kİ:

Misâfir perverin kalbi nûrludur bu tastan,
Misâfire ikrâm etmek tatlıdır bu baldan,
Misâfirin kalbi incedir bu kıldan.

HZ. ‘OSMAN (r.a.) BUYURDU Kİ:

‘Âlimlerin kalbi nûrludur bu tastan,
Sâlihlerle sohbeti tatlıdır bu baldan,
Kur’ân-ı Kerîm’i anlamak incedir bu kıldan.

HZ.  ALİ (k.v.) BUYURDU Kİ:

Mücâhidlerin kalbi nûrludur bu tastan,
Düşmanla cihâd tatlıdır bu baldan,
Kul hakkı gözetmek incedir bu kıldan.

HZ. ALİ (k.v.) HZ. FÂTIMÂ’NIN ŞÖYLE DEDİĞİNİ NAKLEDER

Zevcini hoş tutan kadının kalbi nûrludur bu tastan,
Efendisiyle iyi geçinmek  tatlıdır bu baldan,
Kocasının hakkını yerine getirmek incedir bu kıldan.

PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED MUSTAFÂ (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) İÇERİ GİRDİ BUYURDU Kİ:

Beni sevenin kalbi nûrludur bu tastan,
Kevser şarabı tatlıdır bu baldan,             
İslâm’ın yolu incedir bu kıldan.

CEBRÂÎL (aleyhi’s-selâm) GELİP ŞÖYLE BUYURDU:

Nübüvvet mührün nûrludur bu tastan,
Ümmetine şefâat tatlıdır bu baldan,
Sırat köprüsü incedir bu kıldan.


Üftâde Efendi (k.s.) Dört mertebede de kâmil olsalar da;

1-      Ma’rifet:  Hz. Ebû Bekir, es-sıddîk,
2-      Şerîaat :    Hz. Ömer, el-fârûk,
3-      Tarîkat:    Hz. Osman, zi’n-nûrayn,
4-      Hakîkat:   Hz. ‘Ali, kerremellâh-ü veche’nin yönleri daha ağırdı.

" ... وَالْبَاطِنُ مُتَمِّمٌ لِلظَّاهِرِ وَمُكَمِّلٌ لَهُ لَا مُخَالَفَةَ بَيْنَهُمَا مِقْدَارَ شَعْرَةٍ مَثَلًا عَدَمُ التَّكَلَّمُ بِالْكَذِبِ شَر۪يعَةٌ وَنَفْىُ الْكَذِبِ عَنِ الْخَاطِرِ طَر۪يقَةٌ وَحَق۪يقَةٌ فَإِنَّ ذٰالِكَ النَّفْىَ لَوْ كَانَ بِالتَّعَمُّلِ وَالتَّكَلُّفِ فَطَر۪يقَةٌ وَإِلَّا فَحَق۪يقَةٌ فَكَانَ الْبَاطِنُ الَّذ۪ى هُوَ الطَّر۪يقَةُ وَالْحَق۪يقَةُ مُتَمِّمًا وَمُكَمِّلًا فِى الْحَق۪يقَةِ لِلظَّاهِرِ الَّذ۪ى هُوَ الشَّر۪يعَةُ ..."[1]
Ahmed Farukî Serhendî İmâm-ı Rabânî Müceddid-i Elfi-sânî (rh.a.) -İkinci Binin Âlimi-:

--- “İnsanın bâtını, zâhirini tamamlayıcı ve onu kemâle erdiricidir. Aralarınada kıl kadar uyuşmazlık yoktur. -Zâhir ile bâtın, birbirinden kıl kadar ayrılmaz-.

Meselâ,

1-     -Ağız ile- yalan söylememek -konuşmamak-  şeriattir.
2-     Yalan söylemek arzusunu, -zahmet çekerek, uğraşarak- kalbden çıkarmak, silmek tarîkattir.
3-     Yalan söylemenin kalbe gelmemesi de hakîkattir.

Görülüyor ki, bâtın işi, yâni tarîkat ve hakîkat, zâhir işini, yâni şeriati tamamlamaktadır.”[2]

Hüseyin (rahimehüllâh) buyurdu ki: Allâh’ın dostları lezzeti ancâk üç şeyde bulurlar:

1-      NAMAZ KILMAK,
2-      ZİKİR YAPMAK,
3-      KIRAAT(Kur’ân-ı Kerîm okumak.)


[1] مكتوبات الشريف-الجزء الأول: مكتوب الحادى والأربعون.
[2] Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, Birinci Cild, 41. (Kırkbirinci) Mektûb.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder