20 Temmuz 2011 Çarşamba

Nİ’METLERE KÜFRETMENİN ÂKIBETİ

Nİ’METLERE KÜFRETMENİN ÂKIBETİ
﴿ وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلٰى يَدَيْهِ يَقُولُ يَالَيْتَنِى اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَب۪يلًا ﴿٢٧﴾ يَا وَيْلَتٰى لَيْتَن۪ى لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَل۪يلًا ﴿٢٨﴾ لَقَدْ أَضَلَّن۪ى عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَآءَن۪ىۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْاِنْسَانِ خَذُولًا [سورة الفرقان:٢٥/٢٧-٢٩]
“O gün zâlim kimse, (çâresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: “Ne olurdu ben de peygamberle berâber aynı yolu tutsaydım!” (27) “Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!” (28) “Andolsun, Kur’ân bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zâten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir.” (29)[1]

İbn-i Abbâs (r.a.) ve Saîd b. el-Müseyyeb (r.a.)’in de bulunduğu tefsir alimlerinden rivâyetlere göre: Burada sözü edilen “zâlim” den ka­sıt Ukbe b. Ebi Muayt’tır. Onun arkadaşı ise Ümeyye b. Halef’dir. Ukbe’yi Hz. Ali b. Ebi Talib (r.a.) öldürmüştür.

Şöyle ki: Ukbe, Bedir günü esirler arasında idi, Peygamber (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) onun öldürülmesini emretti.

Ukbe: --- Bunca esir arasından be­ni mi öldüreceksin? deyince,

Peygamberimiz (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm): --- “Evet, kâfirliğin ve azgınlığın sebe­biyle öldürüleceksin, dedi.

Ukbe: --- “Peki ya çocuklarımın hali ne olacak?” deyince,

Peygamberimiz (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm): --- “onlara da ateş vardır.” Diye cevap verdi.

Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.) kal­kıp onu öldürdü.

Umeyye’yi de Peygamber (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) öldürmüştür. Bu da Peygamber (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’ın peygamberliğinin belgelerinden bîridir. Çünkü Peygamber (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) onların bu şekilde küfür üzere öldürüleceklerini haber vermişti.

Ukbe bir ziyâfet hazırlamış ve Kureyş’lileri davet etmişti. Rasûlüllâh (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’ı da dâvet etmiş, ancak müslüman olmadıkça onun dâvetine icâbet etmeyeceğini bildirmişti. Ukbe, Kureyş eşrâfından vereceği ziyâfete gelme­yecek bir kimsenin kalmasını istemediğinden dolayı müslüman olmuş ve şehâdet kelimesini söylemişti. Bunun üzerine Rasûlüllâh (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm) da onun ziyâ­fetine gitmiş, yemeğini yemişti. Bu sefer arkadaşı Umeyye b. Halef ya da Ubeyy b. Halef -müslüman olduğu sırada hazır bulunmuyorlardı- yaptığın­dan dolayı ona sitem ettiler.

Ukbe dedi ki: --- “Ben Kureyş eşrâfından herhangi bir kimsenin vereceğim ziyâfette bulunmamasını büyük bir iş olarak gördüm.

Bunun üzerine arkadaşı kendisine şöyle dedi: --- “Dînine geri dönmedikçe, onun yüzüne tükürmedikçe, boynuna basmadıkça ve şunları şunları da söy­lemedikçe aslâ kabûl etmeyeceğim.

Allâh’ın düşmanı arkadaşının kendisine emrettiklerini yaptı. Bunun üzerine yûce Allâh (c.c.) da, bu Âyet-i Kerîmeyi inzâl buyurdu.

ed-Dahhâk dedi ki: --- “Ukbe, Rasûlüllâh (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’ın yüzüne tükürünce, tükürü­ğü gerisin geri kendi yüzüne döndü, yüzünü ve dudaklarını yaktı. Yüzünde iz bıraktı ve hattâ iki yananı da yaktı. Öldürülünceye kadar bu iz yüzünde kaldı.

“Keşke filanı dost edinme seydim” buyruğunda “fîlan”dan kasıt Umeyye’dir.

Mücahid ve Ebu Recâ derler ki: Buradaki “zalim” her zalim hakkında umu­midir.

Şu beyitleri söyleyen ne güzel söylemiş:

حدثني موسى بن إسماعيل حدثنا عبد الواحد حدثنا أبو بردة بن عبد الله قال سمعت أبا بردة بن أبي موسى عن أبيه ـ رضى الله عنه ـ قال قال رسول الله ‏"‏ مثل الجليس الصالح والجليس السوء كمثل صاحب المسك وكير الحداد لا يعدمك من صاحب المسك إما تشتريه أو تجد ريحه وكير الحداد يحرق بدنك أو ثوبك أو تجد منه ريحا خبيثة ‏"‏‏.‏
Ebû Mûsâ (r.a.) anlatıyor: Peygamber (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm)’ın şöyle buyurduğu kaydedilmektedir: --- “Sâlih meclis arkadaşı ile kötü meclis arkadaşının mi­sâli misk taşıyan kimse ile demirci körüğü üfleyen kimse gibidir. Misk taşı­yan kimse ya sana (miskinden) bir şey verir, yâhut sen ondan bir şey satın alırsın, ya da güzel bir koku koklarsın. Körük üfleyen kimse ise ya senin el­biseni yakar, yahut da sen ondan kötü bir koku alırsın.”[2]

Ebû Bekr el-Bezzâr da İbn-i Abbâs (r.a.)’dan şöyle dediğini kaydetmektedir: --- “Ey Al­lâh’ın Rasûlü! Kendileriyle oturup kalktıklarımızın hayırlıları kimlerdir?” diye soruldu.

Peygamberimiz (aleyhi’s-salât-ü ve’s-selâm): --- “Kendisini gördüğünüz vakit size Allâh’ı hatırlatan, konuşması ilminizi arttıran, ameli de size âhireti hatırlatan kimsedir.”[3] Buyurdu.

Malik b. Dinâr dedi ki: --- “Şüphesiz ki iyi olan kimselerle taş taşıman senin için günahkârlarla birlikte habs (denilen hurma ve tereyağından yapılan bir tatlı) yemenden daha hayırlıdır.”[4]


[1] Furkân Sûresi, 25/27-29.
[2] Buhâri, II, 741, V, 2104; Müslim, IV, 2026. Kütüb-i Sitte, 10/125. (Buhârî, Büyû 38; Zebâih 31; Müslim, Birr 146, (2628.)
[3] el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, X, 226; ancak "Ebû Ya'lâ tarafından Müsned'inde de ri­vayet edildiği kaydıyla.
[4] Rûhu’l-Beyân Tefsîri, İsmail Hakkı Bursevî, 6/26, Damla Yay. İst./2002; İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 12/538-542.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder