BİZİ NEDEN AYIRDILAR?----SABIR; ZORLUKLARI =DARLIKLARI=SIKINTILARI, AÇAN ANAHTARDIR."---"الصَّبْرُ مِفْتَاحُ الْفَرَجِ."
"الصَّبْرُ مِفْتَاحُ
الْفَرَجِ."
SABIR; ZORLUKLARI =DARLIKLARI=SIKINTILARI, AÇAN
ANAHTARDIR."
Zuhûr-u kâinâtın ma’denîsin yâ Rasûlellâh,
Rumûz-u Künt-ü kenz-in mahzenîsin yâ Rasûlellâh.
Yaratılan kâinâtın ma’denîsin yâ Rasûlellâh,
“Künt-ü kenz” remzinin mahzenîsin yâ Rasûlellâh.
(Hazînelerin saklanıldığı yersin yâ
Rasûlellâh.)
Beşer denen bu âlemde senin sûretle şahsındır,
Hakîkatte hüviyette değilsin yâ Rasûlellâh.
Beşer denen bu âlemde senin sûretle şahsındır,
Hakikatte hüviyette değilsin yâ Rasûlellâh.
--- Kasîde-i Bürde´de geçen ifâde gerçeği gözler önüne sermiştir.
|
|
“O iki
cihân serveri Nebîyy-i Zî-Şân hakkında İnsanlığın ‘ılminin bilip bileceği nihâi
noktası şudur ancak;
O esâsında
melek değil, insandır/beşerdir... Ancak, ne kadar mahlûkât varsa cümlesinin
en üstünü en fazîletlisi ve en hayırlısıdır.”
|
فَمَبْلَغُ
الْعِــلْمِ ف۪يهِ أَنَّــهُ بَشَــرٌ،
وَأَنَّــهُ
خَيْرُ خَلْـقِ اللّٰهِ كُـــلِّهِمِ.
|
Evet, O
(sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) bir beşerdir
ama bir beşer olmakla birlikte herhangi bir kimse gibi de değildir. İyi dinle
şu menkıbeyi. Denge işte burada belirtildiği gibidir. "Ebu'l-Mevâhib
Şâzelî (k.s.)’nin de bulunduğu bir mecliste, Peygamberimiz (sallellâh-ü
‘aleyh-i ve sellem) için "O
da bizim gibi bir beşerdi." gibi bazı sözler sarf edilir. Bu sözler
üzerine Şâzelî hazretleri şu şiiri söyler;
Gece rüyâsında
Peygamberimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)'i görür. Buyurur ki; "Ey Ebe'l Mevâhib, O şiir hürmetine Allâh
hem seni, hem de o meclistekileri affetti."
Ebu'l-Mevâhib der ki: --- "Bu rüyâdan
sonra, hangi meclise katıldı isem, bu şiiri okudum." (Kemâlât)
Muhammedü’n-beşer’un lâ ke'l-beşer-i,
Bel hüve ke’l-yâkût-i beyne'l-hacer-i.
“Muhammed
(sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) bir beşerdir,
ama herhangi bir beşer gibi değil” O, taşlar
arasındaki yâkût gibidir.
Efendimiz (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem)´in hayatı bunu göstermektedir. Fahri
Âlem Muhammed Mustafa (sallellâh-ü ‘aleyh-i ve sellem) Efendimiz “Rabb’im tarafından
doyurulurum” sırrınca, günlerce aç durur; “benim gözüm uyur, kalbim uyumaz” buyurarak geceleri
devamlı ibadet ederdi.
Cihân bağında insân bir şecer-dir gayriler yaprak,
Nebîler meyvedir, sen zübdesisin yâ Rasûlellâh.
Cihân bağında insân bir ağaçtır gayriler
yaprak,
Nebîler meyvedir, sen özüsün yâ Rasûlellâh.
Şefâ’at kılmasan varlık Niyâzî’yi yok ederdi,
Vücûdu zahmının sen merhemisin yâ Rasûlellâh.
Şefâ’at kılmasan varlık Niyâzî’ yi yok ederdi,
Vücud yaramın sen merhemisin yâ Rasûlellâh.
Vücud yaramın sen merhemisin yâ Rasûlellâh.
KUR’ÂN-I
KERÎM’DEN BİZİ NEDEN AYIRDILAR?
Herkesin ağzında Kur’ân-ı Kerîm var. Fakat
hakîkatini bildirmek/öğretmek husûsunda yine enselerindeki çıban nûrlu aya
bakmaya mânî’ oluyor. İhrâmcı-zâde
İsmail Hakkı (k.s.)
“Kendileri ile huzûr
bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve
merhamet var etmesi de O’nun/Allâh’ın (varlığının ve kudretinin) delîllerindendir.”[1]
“ANDOLSUN, EĞER ŞÜKREDERSENİZ ELBETTE SİZE NİMETİMİ ARTIRIRIM..." İbrâhîm Sûresi, 14/7'den
[1] Rûm Sûresi, 30/21.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder